‘’Zafer provası başarılı!‘’
Süper Lig'i bu sezon domine eden Trabzonspor 4 maçlık aranın ardından müthiş atmosferin olduğu Adana Demirspor deplasmanından 3 puanla çıktı. Hafta içinde kupadaki Kayserispor galibiyeti ve dünkü Demirspor zaferi yeniden 'Fırtına' estirdi.
Skora aldanmadı
Erken gelen goller zor deplasmandaki dezavantajı ortadan kaldırdı. İlk devreyi 2-0 önde kapatan Trabzonspor'da Abdullah Avcı'nın skora aldanmayıp ikinci yarıya iki değişiklikle başlaması kıymetliydi. Etkisiz kalan Kouassi'nin yerine kreatif özellikleri fazla olan Djaniny'i, goller bulmak adına yüklenecek olan Adana Demir savunmasının arkasına atmak akılcıydı. Bakasetas hamlesi de skor olarak rahatlanan maçta Yunan oyuncunun yeniden kazanımı açısından önemliydi, yoksa oyununun pek Baka'ya ihtiyacı yoktu.
Bu kez 80 değil, 81 ilde!
Djaniny hamlesi sonuç verdi, maçın skorunu da Vargas harika frikiğiyle belirledi: 1-3. Trabzonspor 3 puanı 3 gol ve iyi futbolla alırken, sadece bir (1) adım kalan şampiyonluğun da fragmanı yaşandı. Adana Demir galibiyeti sonrası taraftarlar sokağa indi, Bordo-Mavililer'in resmi hesapları şampiyonluk kutlamalarının adeta provasını yaptı. Trabzon uzun yıllar sonra şampiyonluk için gün sayarken, 80 ilde de belirli hazırlıklara başlandı. Farklı takımların şampiyonluklarının kutlanılmadığı tek şehir olan Trabzon'un doyasıya sevincini yaşayacağı zaferde 81 il Trabzonspor-Antalyaspor maçını beklemeye başladı.
Rövanş hırsıyla anlı şanlı galibiyet...
Nuri Şahin'le birlikte yükselişe geçen Antalyaspor'la oynanacak karşılaşmaya Trabzonspor bambaşka bir motivasyonla çıkacaktır. Stadyumda dolu tribünler, sokaklarda yaratılacak atmosfer ve şampiyonluk özlemiyle Bordo-Mavililer beraberlik yetse de müthiş geçen sezonu anlı şanlı bir galibiyetle tamamlamak isteyecektir. Bir de ligde alınan 2 mağlubiyetten seriyi bozan ilkinin Akdeniz ekibinden geldiğini düşünürsek, rövanş hırsı da ağır basacaktır.
‘’Şampiyonlukların anahtarı olabilir!‘’
Bu sezon Kayserispor'un büyük takımlarla oynadığı maçlar büyük oranda keyif verdi. Trabzonspor'un hem ligdeki ilk maçta 2-1 kazandığı hem de ikinci karşılaşmada ikinci 45'te 2-0'dan dönüp, 3-2 aldığı düellolar da bol aksiyonlu geçmişti. Bu konuda Sarı-Kırmızılı cepheyi takdir etmek gerekirken, dün de aslında Trabzonspor'un ne yapacağından çok Kayserispor'un nasıl bir planla sahaya çıkacağı maç için kritikti.
Çünkü ligde şampiyonluğu ertelemiş, 4 maçtır kazanamayan ve dolu tribünler önünde oynayacak olan Trabzonspor baskın bir hücum oyunu ile skor arayacaktı. Ligdeki durumu rahat, sadece kupayı düşünen ve bir geçiş takımı olan Kayseri'nin de iyi ayaklı maçta kontralarla tehlike yaratması sürpriz değildi. Hikmet Karaman'ın öğrencileri çok iyi alan daralttı, Visca ve Kouassi'ye belirli ölçüde özgürlük tanıdı ve özellikle orta alanı çok iyi kapattı.
Avcı ikinci yarıda riskler alırken iş artık bireysel becerileri yüksek olan Nwakaeme'ye ve Hamsik'in sihirli ayaklarına kalmıştı. Kayseri kale sahası üzerindeki hakimiyet Nwakaeme'nin en iyi yaptığı arka direğe ortada, Cornelius'un şık kontrolü ve vuruşuyla sonuç verdi.
Sadece bir galibiyet almadı Trabzonspor dün akşam. Her ne kadar açık ara şampiyonluğa koşsa da 4 haftadır kazanamadığı için homurdanmaların başladığı camiadaki 'hafif' kara bulutlarını dağıttı ve belki de şampiyonluğunu ilan edeceği Adana Demirspor maçı öncesinde yeniden özgüven kazandı. Yani bu zafer aslında hem lig şampiyonluğunun hem de Türkiye Kupası'nın anahtarı olabilecek, sezonun kırılma maçlarından biriydi...
‘’Kayıplar var, panik yok!‘’
Sonda yazmam gerekeni başta yazmak istiyorum; rehavet mi, sendrom mu, tesadüf mü?
Sezona 'fırtına' gibi giren ancak büyük bir bölümünde başlangıçtaki gibi coşkulu oynamayan ve puan farkı ile sahadaki futbol arasındaki uçurum uzun zamandır eleştiriliyordu. Aslında dün de tam bu eleştirileri tırmandıracak bir oyun oynadı Trabzonspor...
Nwakaeme, Abdülkadir Ömür ve Siopis kenarda, Bordo-Mavililer ise temposuz başladı maça. Puan farkının vermiş olduğu rahatlık, daha önce birçok kez standart oyuna rağmen atılan golle alınan tek farklı galibiyetlerin etkisi oyuncuların üzerinde gibiydi. Ancak şapkadan tavşan çıkartan isimlerden Nwakaeme ile Ömür kenardaydı, Djaniny, Bakasetas ve Visca da bir türlü devreye giremedi. Hâl böyle olunca da Trabzonspor'un oyun planı işlemedi, Djaniny ve Cornelius gibi iki dev hücumcuya güvenerek yan toplara dönüldü.
İlk yarı sonunda gelen gol iyice planları bozarken, Abdullah Avcı'nın radikal hamleleri de tartışılırdı. Yusuf Erdoğan'ı oyundan alarak ilk hamle hatasını kabul eden Avcı, Nwakaeme ile rakip yarı sahada topa sahip olacak ve etkinliğini artırıp, kenar ortalarını artıracak olmasına rağmen en önemli hava topu kozu Cornelius'u oyundan aldı. Neyse ki Hugo sorumluluk alarak rakip ceza alanında hava üstünlüğünü çok iyi kullandı, bir gol attı ve biri direk olmak üzere birçok kez rakibi tehdit etti. Oyunu rakip sahaya komple yıktığı dönemde de Siopis'in sahaya atılması orta alan direncini artırıp, ön alandaki isimlere de daha çok güven verebilirdi. Fakat Siopis dün maçı kenardan izledi.
Son düdüğün ardından genel tabloya baktığımızda Trabzonspor'un tam 53 orta yaptığını görüyoruz. Karagümrük cephesi, Avcı'nın tüm oyununu bozarak, Fırtına'yı tamamen bu plana itti ve başarılı oldu. Burada Volkan Demirel ve ekibini de kutlamak gerek.
Şimdi başa dönecek olursak; galibiyet hasretinin 4 maça çıkması rehavet mi, sendrom mu, tesadüf mü? Puan farkının uzun süredir çok açık olması oyuncu kadrosunu rahatlatır (Rehavet). Abdullah Avcı'nın Nisan ayındaki formsuzluğu ve sonunu getiremeyişi de ortada, psikolojik olarak bu durumu yenememiş olabilir (Sendrom). Trabzonspor puan kaybettiği son 4 maçını da kazanabilirdi (Tesadüf).
Elbette eleştiriler olacak, camiada homurdanmalar başlayacak ve rakipler tarafından bu tablo stres malzemesi olarak kullanılacak. Ancak sezon başındaki o Trabzonspor Fırtınası, bugünlerin kredisiydi. Avcı'nın dediği gibi, Bordo-Mavililer hiçbir şey kaybetmedi, sadece şampiyonluğu erteledi. Hafta içinde olası kupadaki Kayserispor galibiyeti ve ligdeki Adana Demirspor zaferi Trabzonspor camiasının üzerindeki 'hafif' kara bulutları dağıtıp, yeniden şehri bayram havasına sokacaktır.
‘’3'lü savunma ezberi bozdu‘’
Trabzonspor-Beşiktaş karşılaşması ilk düdük öncesinde ne vaadettiyse son düdükle beraber vaadedilen her şeyi biz futbolseverlere sundu. Bol pozisyon, goller, reaksiyon, gerilim, tempo... Dev maçta hepsi vardı. Biletleri dakikalar içinde tükenen karşılaşmanın başında Trabzonspor tribünlerinde sergilenen koreografi oldukça şık ve duygu yüklü bir gösteri olurken, mücadeleye Beşiktaş hızlı başladı. Art arda yakalanan birkaç pozisyonla birlikte hem görsel şov hem de 40 bin kapasiteli tam dolu tribünlerin coşkusunun etkisinden çabuk çıktılar.
Daha cesur olabilirdi
Lider Trabzonspor ise daha temkinli, daha tutuk girdi mücadeleye. Karşılaşma boyunca da aslında bu 'temkinli oyun' devam etti. 40 bin taraftarının önünde açık ara farkla liderken Trabzonspor'un daha coşkulu, daha pozitif ve daha cesur bir futbol oynaması sanki daha doğru olurdu. Sonucu da Fırtına'ya getirebilirdi. Ancak Avcı garanti oyunu tercih etti, Cornelius ve Rosier karşılıklı gollerle skoru belirledi. Dev maçın kısa özeti bu şekilde olurken, teknik adamlar Abdullah Avcı ve Valerien Ismael de ayrı ayrı stratejiler izledi. Ismael hoca ilk maçında futbolseverlerden geçer not aldı. Son birkaç yıldır Avrupa'da popülerleşen 3'lü savunma, Avrupa'daki gibi rakibe zorluk çıkarttı, ezberleri bozdu. Birkaç günlük idmanla Beşiktaş önde presi maç boyunca kovalayan, 40 bin taraftar önünde dominant oynamak isteyen ve sahada adeta 'ısıran' bir takım görüntüsü çizdi. Valerien Ismael'in de dokunuşları bariz belli oldu.
Panzehir üretemediler
Avcı ise maçın ardından Beşiktaş'ın daha baskın oynamasının ve 1'er puanla sahadan ayrılma nedenlerinin şifresini şu sözlerle verdi: "Beşiktaş yeni hocasıyla, yeni formasyonla geldi. Daha önce Önder hoca döneminde Antalyaspor maçı dışında 3'lü oynamadıkları için onları analiz edemedik. Ancak Ismael hocanın eski takımlarını izleyebildik." İşte bu sözler zehire karşı neden panzehir üretilemediğini anlatır gibiydi. Haklı görülebilir, yeni hoca, yeni kan, yeni formasyon Beşiktaş'a hava getirmiş olabilir ve onları 'tahmin edilemez' kılabilirdi.
Maç sonunda mesajı verdi
Avcı bu sözlerinin ardından ise her zaman temkinli konuştuğu şampiyonluk için, "Artık resmileşmesini bekliyoruz. Rakiplerimizle ciddi puan farkımız var. Taraftar bayrakları hazırlasın, şampiyon oluyoruz" dedi. 3 puan aldığı maçlardan sonra dahi "Daha bir şey kazanmadık" diyen Avcı'nın puan kaybı sonrasındaki bu açıklamaları 'sonucun ve oyunun üstünü örtme' niteliğinde olurken, yine de sezon başından bu yana camiaya verdiği mesajların da bu başarılı günlere gelinmesinde büyük payının olduğunu söylemek lazım. Avcı takımı olduğu kadar, tribünleri de çok iyi yönetti. Dünkü açıklamalar da bu yönde benzer nitelikteydi.
‘’Düzene eleştiri, Kuntz'a öneri‘’
Avrupa Şampiyonası öncesinde haddimizi bilmedik, 'Çeyrek final, yarı final, final' hayallerine boğulduk, sonucu hüsran oldu. Sonrasında harika başladığımız Dünya Kupası elemelerine döndük, sallantılar yaşadık ve çareyi Stefan Kuntz da bulduk. Alman hoca 4 maçta 10 puan toplattı, sonucunda da play-off'ta Portekiz'e gurur duyulan (!) bir oyunla yenilerek Dünya Kupası defterini açmadan, kapattık!
Plansızlık sorunu
İtalya ile oynanan hazırlık maçı da tatsız geçti. A Milli Takım'ın 2008 Avrupa Şampiyonası sonrasında her zaman çok şey vaad edip, hiçbir şey sunmaması artık trajikomikleşmeye başladı. Skordan, hedeflerden (!) ve Kuntz'tan bağımsız olarak sorunun temelinde plansızlık saklı.
İsimler tartışmaya kapalı ama...
2010 ve sonrasında tam 6 teknik adamla çalıştık. 12 yılda, 6 farklı hoca! Dönelim teknik adamlarımıza ve planla(ya)mamıza bakalım. Guus Hiddink, Abdullah Avcı, Fatih Terim, Mircea Lucescu, Şenol Güneş ve Stefan Kuntz... Kariyer olarak baktığımızda Kuntz haricindeki 5 isim de tartışmaya açık değil fakat kafa karışıklığımız ortada. 1 Hollandalı, 2 Türk, 1 Rumen, 1 Türk ve 1 Alman.
Her zaman kolayı seçiyoruz
Buradan şu sonucu çıkartabiliriz. Herhangi bir ekolümüz yok ve bir ekol yaratmak için de çaba sarf etmiyoruz. Yönetimler, yetkililer, teknik adamlar, sürekli birileri geliyor, birileri gidiyor ancak sadece isimler değişiyor. Futbol iklimimiz ne sabır gösteriyor ne de ekol için zemin hazırlıyor. Kolayı seçiyor, Kuntz'u şimdiden hedef tahtasına oturtuyor, onu getiren Hamit Altıntop için ağır ve yapıcı olmayan eleştirilere başlıyoruz.
Sihirli değneği yok
Bir ekol yaratmak, bir sistem inşaa etmek, bir düzen oturtmak zaman alır. Kimsenin elinde sihirli değnek yok. Kültür olarak bize yakın olan, Türk asıllı yıldızları çıkaran, dünya futbolunda da başarılı Alman ekolünden Stefan Kuntz'a sabredip zaman vermeliyiz. 3'lü sistemi uygun görüyorsa, hazırlık ve deneyimle doğruları, yanlışları göreceğiz. Ama hocanın sadece saha içine odaklanması lazım... Bizde iş nasıl yürürü kısa sürede çözmüş, İstiklal Marşı'ndan alıntılarla maç önü konuşmasına başlamış. Milliyetçiliğin tutacağını düşünmüş ama yapma hocam... Sen saha içine odaklan ve lütfen 90 dakikanın 80 dakikasında heyecanlanmadığımız ve kaybettiğimiz maçın ardından 'gurur duyulacak performans' şeklinde açıklamalardan uzak dur. Artıları, eksileri söyle, bizi geleceğe hazırla. Ama tabii inancımızı korumamız için de birazcık ışık şart!
‘’Trabzonspor'dan 'Şampiyon' reaksiyonu‘’
İlk devrede Trabzonspor takım oyunundan çok uzak bir görüntü ortaya koydu. Sezon başından bu yana belli bir standartla oynayan, takım disiplininden, kompakt oyundan kopmayan Trabzonspor ilk 45'te bambaşka bir kimlikle sahadaydı. Berat-Siopis ikilisinin Göztepe karşısına 11'de başlaması bu durumu ortaya çıkaran en önemli faktördü. İkisi de hücum aksiyonlarında daha etkisiz, orta alandan top çıkarma ve oyun kurma gibi noktalarda yetersiz olan isimler. Durum böyle olunca da bağlantı oyunu oynanamadı. Daha çok bireysel yeteneklerle skora gidilmeye çalıştı. İlginçtir ki Trabzonspor böylesine emniyetli orta sahaya rağmen kendi kalesinde ilk devrede 2 gol gördü ve çok pozisyon verdi.
Gollerin zamanlaması işi kolaylaştırdı
İkinci devrede Berat-Dorukhan değişikliği maçı çözdü diyebiliriz. Dorukhan'ın tam hazır olup olmadığı dahi soru işareti yaratırken ortaya koyduğu futbol etkileyiciydi. Onun oyuna dahil olmasıyla Trabzonspor hem bağlantı hem de geçiş oyununu çok iyi oynadı. Top daha hızlı bir şekilde rakip alana geçti, zayıf olan Göztepe savunması daha da hazırlıksız yakalandı ve skorlar geldi. Aynı zamanda Kayseri'nin ardından Göztepe'ye de 'Şampiyon' reaksiyonu verdi Fırtına. İkinci yarıdaki gollerin zamanlaması da Trabzonspor'un işini kolaylaştırdı. Kayserispor karşısında müthiş geri dönüşte Visca ikinci devrenin hemen başında sahneye çıkmış, galibiyetin fitilini ateşlemişti. Dün de Djaniny 49'da attı, ardından 53'te Abdülkadir fişi çekti.
Karaman'ın yapamadığını, Avcı yapıyor!
Sezon başından bu yana en az öğrencileri kadar ön plana çıkan teknik direktör Abdullah Avcı'yı da takdir etmek gerek. Trabzonspor'un son dönemindeki çıkışında büyük rol oynayan Ünal hocayı da unutmamalıyız elbet. Ünal Karaman'ın başlangıç kurguları ve oyuncu tercihleri kendi döneminde doğruydu. Fakat Ünal hoca hep oyunu okuyamaması gerekçesiyle eleştiriliyordu. Karşılaşma içindeki oyuncu ve sistem değişiklikleri genelde sonuç vermiyordu çünkü. Ancak Abdullah Avcı hem rakipleri çok iyi analiz ediyor hem de olası aksiliklere nokta atışlarıyla dokunuyor. Aksayan yeri anında teşhis edip, ardından tamir ediyor. Kayserispor ve Göztepe zaferleri de bu durumu en güçlü şekilde kanıtlar nitelikte.
‘’Avcı'nın eseri: Kadıköy'de 1 puana burun kıvırmak!‘’
Fenerbahçe-Trabzonspor karşılaşması lig yarışı çok erken kopsa da hem iki takım arasındaki rekabet hem de bu rekabete bağlı olarak Sarı-Lacivertli taraftarların çıkar çıkmaz biletleri tüketmesiyle çok şey vaadediyordu. Maçın başlamasıyla Fenerbahçe'nin mücadelede oyun üstünlüğünü alması beklentileri artırdı. Çünkü bu oyuna iyi futbol sergileyen ve bireysel yetenekleri fazla olan Trabzonspor da girecekti ki öyle oldu. İlk 15 dakikada şoku atlatan Fırtına oyuna girerken, İrfan Can'ın, Siopis'e müdahalesiyle bir anda maçın seyri değişti.
Fırtına kuvvetsiz esti
Hemen ardından Nwakaeme'nin golünün gelmesi ve tribünlerin gerilmesiyle maçın Trabzonspor adına çok kolay geçebileceği izlenimi uyandı. Karadeniz devi, Fenerbahçe'nin 10 kişi kalmasıyla orta alanı çok çabuk geçse de ilk devrede çok cömertçe pozisyonları harcadı. Kanarya da soyunma odasına 1-1'le gitmenin peşindeydi. Ancak ne Fırtına farkı artırabildi ne de Fenerbahçe aradığı golü bulabildi.
İsmail hoca, Ozan ve Arda'yı sahaya atsa...
İkinci devrede ilk 15 dakika tempo düşüktü. Fenerbahçe, taraftarını arkasına alarak adeta 1 kişilik eksiğini doldurdu ve 60'tan sonra Trabzonspor yarı sahasına oyunu yıktı. Trabzonspor hemen hemen kontralarla golü aradı, aslında Trabzonspor'un yaptığını Fenerbahçe, Fenerbahçe'ninkini de Trabzonspor'un yapması sürpriz olmazdı. İsmail Kartal sakatlıktan yeni çıkan Mesut Özil ve sertlikten uzak Berisha yerine daha agresif, daha temaslı oynayabilecek Ozan Tufan ve Arda Güler'i, 60 gibi sahaya sürse belki galibiyeti dahi alabilirdi.
Futbol aklına sığmıyor
En yakın rakibi Konyaspor'a 17, Fenerbahçe'ye de 20 puan farkla maça çıkan, hatta mücadele öncesinde '3 sonuçta da kaybetmeyeceğiz' ifadelerini kullanan Abdullah Avcı'nın 1-0'dan sonra 10 kişi kalan rakibinin üzerine gitmemesi futbol aklına sığar gibi değil. Alınan her galibiyette, geri dönülen her maçta nasıl Avcı'nın planı varsa Kadıköy'de kaybedilen (!) 2 puan da çok net hocaya yazar.
Kredi bitecek gibi değil
Ancak unutmamak gerekir ki; Kadıköy'de alınan 1 puana dahi burun kıvırmak yine Abdullah Avcı'nın eseridir. Trabzonspor adına dün için 'kaza'ydı denebilir. Çünkü zirve yolunda hiçbir şey kaybedilmedi, yönetimin, takımın, teknik heyetin kredisi kısa sürede bitecek gibi değil...
‘’Lig pasta, Türkiye Kupası çilek...‘’
Süper Lig'de şampiyonluk için neredeyse gün saymaya başlayan Trabzonspor, Ziraat Türkiye Kupası'nda da sürprize izin vermedi. Gerek yönetim, gerek teknik heyet, gerekse de oyuncu kalitesi ve form durumuyla bu sezon var olduğu her kulvar için iddialı olan Fırtına hem yarı final biletini kaptı hem de ligdeki tek yenilgisini yaşadığı Antalyaspor'dan bir anlamda rövanşını aldı. Gecenin tek olumsuzluğu Hugo'nun sakatlığı oldu.
Avcı her maça olduğu gibi Akdeniz ekibine de oldukça iyi hazırlanmıştı. Ligdeki Alanyaspor maçında uyguladığı anlayışa benzer bir taktikle çıktı Antalyaspor karşısına. Özellikle ilk devrede kanatlara yapılan baskılarla Kırmızı-Beyazlılar'ın oyunu merkeze yönlendirmesini sağladı, ardından kendi yarı sahasında alan-adam paylaşımını doğru yaptı. Kapılan toplarla da hücumundaki bireysel becerileri yüksek ve hızlı isimleriyle rakip kalede tehlikeli oldu Fırtına. Baktığımızda da Trabzonspor'un hem ilk yarıda Visca ile hem de maçın son anlarında Berat Özdemir'le bulduğu goller aynen bu şekilde geldi.
Gollerin yanı sıra Trabzonspor'un neredeyse oyunun her bölümünde Antalyaspor'un ataklarına rağmen kaybedecek bir görüntü vermemesi oldukça önemliydi. Pazar günü oynanacak Fenerbahçe derbisi düşünülerek Abdullah Avcı; Peres, Nwakaeme, Abdülkadir Ömür ve Cornelius 4'lüsünü yedek oturttu. Fakat buna rağmen Bordo-Mavililer'in 11'inde sağ bek Serkan haricinde mücadele başında kafalarda soru işareti yaratan tek ismi yoktu. Ki, Serkan'ın da gayet iyi bir maç çıkardığını söylemek lazım. Sezon başından bu yana Trabzonspor'un en büyük artısı kesinlikle iyi alternatiflerle dolu, doğru kadro mühendisliğini sağlamış olması...
Ve Mart ayının başı itibarıyla bu durumun meyvelerini almaya başladı Trabzonspor. Lig şampiyonluğu ile pastayı düşünen Avcı, Türkiye Kupası'ndaki net bir Antalyaspor galibiyetiyle de pastanın çileklerini hazırlamaya başladı. Böylesine tarihi bir sezonu tecrübeli hocanın çifte zaferle tamamlamayı hatta mümkünse de Süper Kupa'yı da müzeye götürerek 3'te 3'le bitirmeyi amaçladığını maç önü ve sonlarında verdiği röportajlardaki parıldayan gözlerinden anlayabiliyoruz.