Arama

Popüler aramalar

‘’Biz söylemiştik!‘’

Gazetemizde aylar önce yer alan özel haberde, Ankaragücü Kongresi’nde, genel kurulların olmazsa olmazı olan mali bütçenin görüşülmesi maddesinin, genel kurulun oyları ile gündemden çıkartıldığı, bu nedenle kongrenin aslında geçersiz olması gerektiği belirtiliyordu. Sadece FANATİK’in verdiği bu haberin üstünden aylar geçti. Ankaragücü Kulübü Genel Kurulu tartışmaları büyüdü ve mahkeme kapısına geldi. Kongrenin iptal edileceği olasılığı yükselince, Ankaragücü Yönetimi’nde yer alan isimler, kulübe 33.5 milyon TL borç verdiklerini belirterek temlik koydular. Yani Ankaragücü futbolcularından sonra, Ankaragücü Yönetimi de alacaklarını istemeye başladı. Yöneticilerin koyduğu temliğin bir başka anlamı da, “Kulübü alan bu borcu da üstlenir”di

..Ve bugün.
Mahkeme, kongrenin iptaline karar verdi. Ankaragücü ise bir bilinmeze doğru yelken açtı. Kulüp yönetimi öncelikli olarak kararın iptali için Yargıtay’a başvuracak. Paralarını alamayan futbolcuların serbest kalması için verilen süre ise 20 Aralık’ta doluyor. Yani futbolcular bu tarihte serbest kalacaklar. “Başka bir yönetim ile çalışmam” diyen teknik direktör Ümit Özat da bu arada istifa edebilir.
Mahkeme kayyum da atamadığı için, yönetimde oluşacak boşluk, 33.5 milyonluk temlik ve diğer borçlarla gelecek mali kriz, görünen o ki, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in de söylediği gibi Ankaragücü’nü Bank Asya’ya kadar götürecek sonuçlar doğurabilecek.

16 Aralık 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fener'in iki yüzü‘’

Fenerbahçe’de sakatlıklar ve cezalar nedeniyle kadro daraldıkça, Aykut Kocaman’ın işi sanki biraz daha kolaylaşıyor. Çünkü, daralan kadroya kattığı gençlere istediği futbolu oynatma şansı buluyor. Dün gece Ankaragücü karşısında yer alan futbolcular, birkaç istisna dışında tek paslı çabuk futbol oynadılar. Yani Aykut Hoca’nın sezon başından bu yana oynatmak istediği oyunu sergilediler. Kazım Kazım, Caner ve Baroni ise bu anlayıştan uzaklaşan isimler oldular. Onlar önce bildiklerini yapmayı düşündüler. Tribün için oynadılar. Ayaklarında fazla top tuttular. Pasla değil, çalımla adam geçmek istediler. Oysa Aykut Kocaman bunları istemiyor. Oyuncularından futbolu basit oynamalarını istiyor. Ankaragücü beraberlik golünü bulduktan sonra, Kazım ve Caner’i oyundan alması, disiplinden taviz vermek istememesinin bir göstergesi gibi geldi.

Dün gece Fenerbahçe beklediği sonucu alamadı. Ama Aykut Kocaman, “ben basit futbol istiyorum” mesajını verdi. Ve asıl ikilem burada başladı. Dünya yıldızlarını kadrosunda barındıran Fenerbahçe, futbolu basit oynayamıyor. Şov olmazsa, kişisel yetenekler sahaya yansıtılmazsa, Fenerbahçe’nin motoru stop ediyor.

Aykut Kocaman aklındaki basit futbolu Emre, Alex ve Lugano gibi yetenekleri üst düzeydeki oyunculara adapte etmek istiyor, ama gençlerden bu verimi alamadığına göre, varın gerisini siz düşünün.

Bunun için diyoruz ki Fenerbahçe’nin iki yüzü var. Bir yüzünde Aykut Kocaman’ın sözünü daha fazla geçirdiği ve istediklerini harfiyen yapan genç ağırlıklı oyuncular. Ama bu düşünce maç kazandırmıyor. Diğer yüzünde ise kendi ağırlıklarını hissettirmek isteyen, ama zaman zaman oyun disiplininden kopan, sonuçta maç kazandıran yıldızlar.

Bu nedenle Sarı-Lacivertli takım gel-gitler yaşıyor. Oyun şablonu mu, yıldızların kişisel becerileri mi derken, ummadığı maçları kaybediyor.

Fenerbahçe dün geceki oyun anlayışını, yıldız futbolcularla birleştirebildiği zaman başarılı olacak. Ama buna ne taraftarın, ne de yöneticilerin sabrı var.

10 Kasım 2010, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’En çok isteyen taraftardı‘’

Şampiyonluğa oynayan Fenerbahçe’yi ilk kez seyredenler bu maç için sadece şunu söyleyebilirler; ‘Bu takım çok pahalı oyunculardan kurulu ve arkasında müthiş bir seyirci desteği var’. Bu sözleri zaten hepimiz biliyoruz. Peki sahada oynadıkları futbol için ne diyebiliriz; koca bir hiç.

Şampiyonluğa oynayan bir takım, mutlaka kazanması gereken maçta iki yarım forvetle mücadele eder mi? Üstelik rakibi bile üç forvetle oynarken. İki Alman teknik direktör de birbirine benzeyen tarzda takımlarını oynatmaya çalıştı. Fenerbahçe’de Gökhan Ünal tek santrfor oynarken, arkasındaki tek pasör önce Mehmet Topuz, sonrasında Deivid oldu. Oysa Gençlerbirliği daha cesurdu ve tek forvetini Harbuzi ve Sandro ile destekledi. Böylece maç boyunca gole yakın olan, gol kovalayan takım Gençlerbirliği oldu.

İkinci yarının başı Fenerbahçe için kabus gibiydi. David-Semih değişikliğiyle ileride top tutmaya başlaması, takıma biraz nefes aldırdı. Ama Fenerbahçe için bu nefes de yeterli olmadı. Sarı-Lacivertliler oyun üstünlüğünü bir türlü eline geçiremediği gibi, kalabalık savunması arasında çok rahat hareket eden Gençlerbirliği oyuncularını engelleyemedi. Hakem Abitoğlu, tercih haklarını Fenerbahçe lehine daha fazla kullandı. Emre’nin siniri takıma olumsuz olarak yansıdı. Tek sarı kartla kurtardı.

Maç, Fenerbahçe seyircisinin ‘Fener gol gol, şampiyonluk gidiyor’ serzenişi ile sona erdi. Zaten dün gecenin en fazla isteyeni seyirci oldu.

14 Mart 2010, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir kaleci geliyor...‘’

Galatasaray’ın disiplinsiz oyunu, Hacettepe’nin çok pozisyona girmesi ve maçı hak ederek kazanması elbette yazılacak. Ama maça farklı bir gözle de bakmak gerekiyor. İki haftadır müthiş bir kaleci izliyorum. Hacettepe’nin kalecisi Ercüment, muhteşem bir performans çiziyor... Eğer bozulmazsa, çok önemli yerlere gelecek. Gaziantep maçını Hacettepe’ye geçen hafta bu oyuncu kazandırdı. Bu hafta da Baros ve Yaser’e, karşı karşıya kaldığı pozisyonlarda geçit vermedi. Hele Yaser’in topunu iki adımdan çelmek, her babayiğidin harcı değildi. Bakalım bu genç oyuncu nerelere gelecek?
Hacettepe, her maçını bu rahatlıkta oynasa düşen takım olmazdı. Galatasaray karşısında hem yüksek bir pas yüzdesi ile oynadılar, hem de çok gol pozisyonuna girdiler. Galatasaraylı oyuncular için şunu söyleyebilirim. Teknik direktörleri ile saha içi iletişimleri hiç yok gibi. Bülent Korkmaz ‘ilerde basın’ derken, takım geriye geliyor. ‘Çıkın’ derken kimse dinlemiyor. O da derdini Cevat hocaya anlatıyor. Galatasaray için çok sorgulanması gereken bir sonuç bu.
Sezonu bitiren takımın Hacettepe olması gerekiyordu ama görünen o ki, Galatasaray perdeyi çok daha önceden kapatmış. Ligde hedefleri olması gereken bir takımı, böylesine etkisiz oynarken görmek, içeride çok problem olduğunun göstergesi. Hakem bile Galatasaray’ı arkadan itti. Ama oyuncular onun kadar istemedi. Galatasaray bence bu sonuçla ligi de kendini de bu sezon için bitirdi.

02 Mayıs 2009, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kervandan kaçış‘’

Ankara’nın maç havasında kırık bir rüzgar var. Bir o yandan esiyor bir bu yandan. Oyuncular topu bazen kontrol etmekte zorlanıyorlar. Beşiktaş da kırık rüzgara ayak uydurmuş gibi. Bir esiyor, bir duruyor.
Maçın başında fırtına gibi bir Beşiktaş var. Delgado ve Nobre’nin golleri ile 17. dakika bitmeden iki farklı üstünlük gelince, ligin son sırasındaki zayıf rakip karşısında sanki 5’lik veya 7’lik bir maç geliyor havası bile oluşuyor.
Stadın üzerindeki kırık rüzgar gibi, Beşiktaş rüzgarı gollerden sonra döndü. Takım siyah ve beyaz olmak üzere ortadan ikiye bölündü. Geride beşli defans, ileride dörtlü forvet, Beşiktaş’ın siyah ve beyazlarıydı. Orta sahayı tek başına tutmaya çalışan Ernst ise gri kaldı. Çünkü, Hacettepe’nin 5’li orta sahası Ernst’i her pozisyonda geçmeye başladı. Savunma ile hücum arasında Ekrem’in ayrı telden tek başına iletişim kurma çabaları da sonuçsuz kaldı. Bu bölümde Hacettepe net iki gol fırsatı yakaladı. 5 gol şansını da oyuncularının beceriksizliği nedeniyle doğmadan heba etti.
Maçın Hacettepe’ye döndüğü süreçte Zapo da çok önemli iki atağı başlamadan kesti. Sahneye Bobo çıkıp, kalecinin de hatasından farkı 2’ye çıkartmasa, Beşiktaş’ın işi çok zora girmişti. İşte bu gol olmasa, Hacettepe’nin geliyorum diye bağıran 2. golü geldiğinde, şok yaşayan takımlar kervanında şimdi Beşiktaş da olacaktı.

08 Mart 2009, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’İkram‘’

Ankaraspor, oyuncularının hataları nedeniyle sahasındaki avantajı kullanamadı. Hataların en önemlisi birinci kaleci Senecky ve ikinci kaleci Ramazan’ın ligde üst üste gördükleri kırmızı kartlarla takımlarını 3. kaleciye bırakmalarıydı.
İbrahim Üzülmez’in ikramı olan penaltı ile öne geçen Ankaraspor’da 3. kaleci Evren, Delgado’nun ayağından öyle bir gol yedi ki, takımın bugüne kadar kupada vermiş olduğu mücadeleyi bir anda havaya uçurdu...

Önce Ernst kaleciyi yokladı. Evren uzaktan gelen bu şutu güçlükle çıkartınca, pozisyondan ümitlenen Delgado bu kez 35 metreden, bir başka anlatımla uzaydan vurdu. Top filelere giderken Ankaraspor’un ümitleri de buharlaştı.
Beşiktaş çift forvetle oynamasına rağmen Bobo, Nobre’nin yanında çok sönük kaldı. Tello ve Delgado da forvete yakın oynayınca, orta alanın tüm yükü Ernst’in üzerine kaldı. Alman oyuncu büyük bir özveri ile iki blok arasındaki bağlantıyı tek başına sağladı. Ernst’in her topa müdahale çabası Beşiktaş’ın itici gücü oldu ve soğuk Ankara akşamında Beşiktaş, maçın sonunu daha iyi oynamanın ödülünü Holosko ve Yusuf’un golleri ile mücadeleyi farklı kazanarak aldı.

Maçın ayıbı ise Ankaraspor’u destekleyen Ankaragücü taraftarlarının, taç atmaya çalışan Beşiktaşlı oyuncunun sırtına attıkları jant kapağı oldu. Elbette burada sorgulanması gereken bu denli güvenlik önlemleri arasında jant kapağının stada nasıl sokulduğu olmalı.

04 Mart 2009, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Dede ve torun‘’

Jedinak, Soner ve Cem Can’dan oluşan Gençlerbirliği orta sahası, Fenerbahçe’yi savunmasında değil, orta sahanın çok daha önünde karşıladı... Böylece Başkent temsilcisi, Fenerbahçe’nin topu oyuna rahat sokmasını önledi. Kanatları kullanan Burhan ve Mustafa’nın da çabaları eklenince Fenerbahçe kalabalık alanda istediği pas yüzdesine ulaşamadı ve top kayıpları da büyük oranda arttı. Kanatlardan yardım alamayan Emre-Deniz ikilisi orta sahayı taşıyamayınca, Alex ve Semih istedikleri toplarla bir türlü buluşamadı.

Kazandığı toplarda çoğu zaman Djite’yi duvar olarak kullanan Geçlerbirliği, bu oyuncunun kontrollü pasları ile orta sahasını ileriye taşıyıp hücuma da kalabalık çıktı. Fenerbahçe’yi abluka altına aldı, oyunun hakimi oldu. Bu cümleyi tersinden söylersek, bir hafta önce kardeş takımı Hacettepe’ye 7 gol atan rakibini sahadan silerek, adeta intikam aldı.
Fenerbahçe adına düşündürücü olan şu; bu takımın yetenekli ayakları nasıl olur da rakibin presini yenemez, baskıdan kurtulup, kafasını kaldıramaz ve gollük pozisyonları 90 dakika boyunca bir türlü hazırlayamaz.
Dede Aragones önce işlemeyen kanatlara, sonra orta sahanın ortasına müdahale etti ama 3 oyuncu değişikliği de kötü gidişi durdurmaya yetmedi. Trabzonspor’un 3 puan kaybettiği haftada, Gençlerbirliği, torun takımın intikamını tek gol ama altın değerindeki bir üç puanla aldı. Ankara temsilcisi ikinci yarıda kaçırdıklarını gole çevirebilse, Fenerbahçe’nin bir hafta önce edindiği 7 gol averajını bile ciddi anlamda bozabilirdi.

22 Şubat 2009, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu saha bir vaha‘’

Maçları üst üste gelince, Sarı-Kırmızılılar bir bakıma Ankara’yı mesken tutmuş gibi oldular. Lincoln-Baros ikilisi ise iki haftadır Ankara takımlarının kalelerini çok sevdiler. 19 Mayıs Stadı’nın zemini sentetik çim ve Galatasaray’da halı saha futbolcusu olarak adlandırabileceğimiz teknik kapasitesi yüksek futbolcuların sayısı oldukça fazla. Ankara takımları haftalardır bu sahaya alışamadılar ama Galatasaray burada oynamaya bayılıyor. Ankaragücü, Hacettepe ve Gençlerbirliği’nin bu sahada aldıkları sonuçlar ortada. Üçü de ligin dibine demir atmış durumda. Ama Galatasaraylı futbolcular için bu saha, arayıp da bulamadıkları bir vaha. Sarı-Kırmızılılar, her maçlarını burada oynasalar açık ara şampiyon olurlar. Çünkü kadrolarında başta Lincoln, Arda ve Baros olmak üzere çak sayıda halı saha futbolcuları var. Zeminin avantajını çok iyi kullanıp, milimetrik paslarla, her toptan ekmek çıkartmasını biliyorlar.
Geçen hafta bu sahada Ankaragücü karşısında, Lincoln üç asist yapmış, Baros iki gol atmıştı. Bu haftanın gollerine bakalım. Önce Baros’un pasında golü Lincoln buldu. Sonra roller değişti. Lincoln’ün pasını Baros gole çevirdi. İlk yarının sonunda Lincoln’ün başlattığı atağı Arda sonuçlandırdı.
Peki goller böyle oldu da maç nasıl oldu? Gençlerbirliği, tekniği yüksek oyunculardan kurulu Galatasaray forveti karşısında, yapmaması gerek hataları yaptı. Savunmasını ilerde kurdu. Ayrıca rakibin süratli forvetini çizgi savunmayla sıkıştırmaya kalktı. İlk 15 dakikada Galatasaray araya atılan paslarla bu düşüncedeki savunmayı üç kez geçerek kalecinin burnunun dibine kadar geldi, ama golü bulamadı. Gençlerbirliği baskılı oynayıp ilk golü de bulmasına rağmen, halı sahacıların paslarına dayanamayan savunması kısa sürede çökünce, goller üst üste geldi. Galatasaray Ankara’da bir kez daha üçledi.

13 Aralık 2008, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI