Arama

Popüler aramalar

‘’Sneijder'la 60 dakika‘’

İlk 45 dakikada tamamen kapanan bir Belediye, gol için saldıran bir Galatasaray ve hatalı düdükler çalan bir İlker Meral vardı.

Burak’ın pozisyonu tartışmaya açık. Ancak Meral’in 16. dakikada Burak’ı çeken Can Arat’a sarı kart vermemesi yanlıştı. Çünkü Can 42. dakikadaki ikinci sarı kartla oyundan atılmış olacaktı... Meral, Belediye’nin 10 kişi savunma yapması, Galatasaray’ın da erken goller bulmasıyla bugün çok tartışılmaktan kurtuldu!

İlk yarıya damgasını vuran isimlerin başında Sneijder, Drogba ve Burak Yılmaz geldi.

Sneijder’e önceliği vermek gerekiyor. Her geçen hafta üstüne koyarak büyüyor. Sadece hücumda yok. İlk yarıda Belediye’nin kontraya çıkabileceği 3 net pozisyonu başlamadan kesti. Ara pasları, presi ve direkt dönen topu, onu gecenin yıldızı yapmaya yetti.

Drogba atamıyor ama olmayan pozisyonlara hayat veriyor. Burak’ın ilk golündeki pası, ikinci golde Eboue’yi kaçırışı, son vuruşu yapmaktan daha zor işler...

Burak Yılmaz; santrfor yanıydı, 3 sezondur nokta santrfor oldu. Pozisyonu buldu mu gerisi geliyor.
İkinci yarıda kayda değer bir şey yoktu... Çünkü Galatasaray, avantajlı skordan sonra İspanya’ya uçtu gitti.

Şöyle bir gözümü kapatınca; bu maçın paslarıyla Ronaldo’su Drobga, golcü Higuain’i Burak, orta sahayı toparlayan Alonso’su Sneijder’di. Bir iki hatası nedeniyle Dany de Pepe’yi aratmadı! Çarşamba onlara biraz benzeyelim yeter... Son söz Bülent Korkmaz’a... O kadar yıl Galatasaray formasıyla Avrupa’da büyük başarılar yakalarken, o kadar büyük takımları elerken, hangisinde Galatasaray 10 kişiyle savunma yapmıştı! İlk 20 dakikada bir ara kendisi de girebilir diye korkmadım değil...

31 Mart 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bayram yakın!‘’

Galatasaray’a geldiği ilk dönemde ‘Panter’ gibiydi Baros... Son dört haftada ise adeta kayboldu gitti. Yeni pembe kramponlarıyla, kaçırdığı gollerle tam ‘Pembe Panter!’ olacaktı ki, dün gece kendini kurtardı. Üç gol atınca, ‘Kezman’laştığı dönem son buldu.
Galatasaray adına sahanın bir başka yıldızı kuşkusuz kaleci De Sanctis idi. İşte Skibbe’nin takımı, ancak bu kadar oluyor. Ali Sami Yen’de oynayacaksınız... Tribünler dolu... Ve sahanın en iyi isimlerinden birisi kaleciniz olacak.
Skibbe kenarda, Kalli tribünde. Yazık bu taraftara. ‘Gönüllerin Başkanı’ Adnan Polat’ın bu iki teknik direktördeki inadıyla, yöneticilik birikimini açıkçası bir araya getiremiyorum.
Bu takım Galatasaray ve tarihinin en iyi kadrolarından birisine sahip. Skibbe ve Kalli’yi unutun, bu takımı hocasız sahaya çıkarın, bundan daha iyi sonuçlar alır. Skibbe resmen bu takımı bo-zu-yor. Tutmadı, tutmayacak da.
Hacettepe karşısında oyuna iyi başlayan, ilk yarının son 20 dakikasında kalesinde kabuslar gören, rakibin kartlar görmesinin ardından biraz daha iyi oynayan bir takım vardı sahada. İşte Galatasaray’ın dün geceki özeti bu kadar.
Tozo’nun ikinci sarı kartı futbol katliamının taa kendisi. Bu Süleyman Abay’ın değil, kuralı koyanın hatası. Rakibi formasından çekmekle, ‘sarı kart gösterir misin’ demek aynı suç kategorisinde.
Top Başkan Adnan Polat da... Bayram yakın. Skibbe’yi bugün göndersin, Galatasaraylılar’a en güzel hediyeye verir.

01 Aralık 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Demek ki ne yapmayacakmışız!‘’

Psikolojisi bozuk insanları anlamanın en kolay yolu; görüntü ve kıyafetlerinde yaptığı değişikliktir derler. Galatasaray, Fenerbahçe yenilgisini gündem dışı bırakmak istese de, forma değişikliği bir şeylere yeniden başlamak istediğine işaret gibiydi.
Galatasaray’ın forması değişmişti, ancak üstündeki olumsuz futbol görüntüsü yine değişmedi.
Skibbe’nin takımında bir şeyler ters çalışmaya devam etti... Oyunu Lincoln’ün kurması, Meira’nın arkasını toplaması gerekirken, yine Meira 10 numara olmaya soyunup, Lincoln seken topları kovaladı.
Gol pozisyonlarına Baros girmesi gerekirken, Servet son vuruşu yapma telaşındaydı. Aslında bu görüntü, önceki haftaların tekrarıydı. Kimin yeri neresi, yine karıştı. Sezon içinde birkaç kez doğru işleyen Galatasaray vardı, onlardan birinde de zaten Benfica zaferi yaşandı.
Peki Galatasaray buraya kadar nasıl geldi? Çok basit. Biraz Servet, biraz De Sanctis, biraz Hakan Balta, birazdan çok çok fazla Kewell sayesinde. Bu oyuncular belli bir standart tutturdu. Birçok maçta da bu standartın üstüne çıktı. Dün gece de aynı ekip iş başındaydı. Maçı koparan adam, yine Kewell’dı...
Kewell’ın golü Skibbe’ye üç puan dışında bir şey ifade etti mi bilmem ama, bana etti. Galatasaray’ın golü kornerden geldi. Sezon başından bu yana hep aynı görüntü vardı. Kornerden gelen orta, Meira ya da Servet’in kafa vuruşu, sonuç; top dışarda. Lincoln bir kez şansını Kewell ile denedi, gol oldu.
O zaman sevgili Skibbe ne yapmayacak mışız? Her kornere Servet ve Meira’nın gitmesine izin vermeyecekmişiz! Kim bilir belki Baros, Kewell ve Arda kornerlerde daha yararlı olabilir. Bir de bunu denemek gerekmez mi?
Galatasaray, Büyükşehir Belediye karşısında istediğini aldı. Ancak Skibbe’nin Galatasaray’ı kadro kalitesi kadar oynamamayı yine sürdürdü.

17 Kasım 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yine Kewell‘’

Eskişehir deplasmanında ‘dökülen’, Ankaraspor ile oynanan Türkiye Kupası maçında ‘saçmalayan’, dünkü Gaziantepspor maçının ilk yarısında keyif veren, ikinci yarısında ise skoru idare etmeye çalışan bir takım görüntüsündeydi Galatasaray.
Eğer dün gece Galatasaray adına olumlu bir şeyler yazılacaksa, en önemli alkışı yine Kewell almalı... 9. dakikada ustalık kokan, rakibe hamle şansı bile vermeyen öldürücü tek vuruşu gelmese, Galatasaray yine sıkıntılı bir 90 dakika yaşayabilirdi. Bu golle birlikte takım uyandı. Hemen ardından gelen Lincoln’ün golü ise, bu sezonun flaş ekibi Gaziantepspor’un elini ayağına doladı. Art arda gelen gollerden sonra Sarı-Kırmızılılar’ın hücum organizasyonları tek kelimeyle harikaydı. Özellikle Baros biraz daha dikkatli olsa, ilk 45 dakika 4-1 ya da 5-1 bitebilirdi. Baros’un son haftalardaki düşüşü bu maçta da dikkat çekti. Skibbe, Ümit Karan’ın da düzeldiği bu dönemde, formsuz Baros’u biraz dinlendirip, rekabeti artırmak zorunda.
Son haftalarda çok konuşulan savunma bu kez daha derli toplu gözüktü. Özellikle Servet ve Meira kontrolsüz bir şekilde hücuma çıkmayınca, Galatasaray kendi yarı alanında çok fazla boş alan bırakmadı.
İkinci yarıdaki Galatasaray, ilk yarıya oranla daha durgun ve kontrollüydü. Bunun da tek nedeni Arda’nın ilk yarının sonlarına doğru yaptırdığı penaltı ve skorun 2-1’e gelmesiydi. Arda’nın kalitesine ve takıma katkısını tartışmaya gerek yok. Ancak son maçlarda kendine güveni biraz kontrolsüz işler yapmasına sebep oluyor. Dün yaptırdığı penaltıya anlam vermek açıkçası mümkün değil.
Sonuç olarak Galatasaray, sezonun iyi takımlarından Gaziantepspor’u keyif veren bir futbol ve sonuçla yendi. Ancak asıl iş şimdi başlıyor. Önce Benfica, sonra Fenerbahçe... Skibbe iki hafta içinde ya iyi bir teknik direktör olacak, ya da evinin yolunu tutacak.

03 Kasım 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Her hafta bayram!‘’

Galatasaray’ı övmek mi lazım, eleştirmek mi? Bilemiyorum. Sahada iki farklı ruh vardı. Önce kötüden başlayalım. Servet-Meira’da uyumsuzluk ve disiplinsizlik var. Galatasaray’ın yediği gol... Şu ana kadar penaltı noktasına gelen ve rakip tarafından gole çevrilen pozisyon hiç izlemedim! Galatasaray defansı, göbeğine inen topu izledi. De Santcis ile orta saha arasında, sanki kimse yoktu. Konya’nın her atağı tehlikeliydi. Skor 1-1’e geldikten sonra Galatasaray’ın pozisyonlarına bir bakın. Başrollerde kimler var? Savunmada yer alan Servet, Meira ve Hasan. Defanstaki görevlerini kusursuz yapmışlar gibi, hücumda başroldeler. Baskılı oynayan bir takımda savunması, en fazla orta sahaya çıkar. Bu dörtlünün yeri belli değildi. Kendi görev alanından uzaklaşırsan, kalende de tehlike yaşarsın. Skibbe soyunma odasında uyarmış olacak ki, 2. yarıda fark açılana kadar dörtlü yerindeydi. Böylece de kalede tehlike azaldı. Demek ki beklemenin fazlasını kendi mevkiinde yapacaksın. Gelelim güzelliklere; Lincoln, Baros ve Kewell. ‘Galatasaray Rehabilitasyon Merkezi’, Baros’a yaradı. Fenerbahçe ve Beşiktaş, forvetlerinin asistiyle mutlu olurken Galatasaray, Baros’un gollerini sayıyor. Transfer de turnayı gözünden vurmak budur. Kewell etkisizdi ama golünü attı. Daha ne olsun! Adamı izleyeceksin, izlettireceksin, son vuruş nasıl yapılır, öğreteceksin. Lincoln de döndü... Kocaeli maçı sonrası, Lincoln için önemliydi. İlk defa iki hafta üst üste iyi oynadı. Artık o da var.
Ve her hafta atılan dörder gol. Galatasaray’ın forvetleri hep böyle oynadıkça, bu hafta değil, her hafta bayram olur.

29 Eylül 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Geçmiş olsun!‘’

Yıllardır Galatasaray’ın hastalığı vardı. Gizli şeker gibi... Bünyeyi kemiren, ama bir türlü teşhisi konulamayan. Her türlü çözüm arandı, ama çaresi bulunamamıştı. Nihayet Galatasaray aradığı ilacı buldu. İlacın adı Lincoln...
Sarı-Kırmızılılar’ı yıllardır bu kadar bitkin, iş bitiremez hale getiren hastalık ‘Hagi sendromu’nun taa kendisiymiş... Hagi gittikten sonra, ne takım takım gibi olmuştu, ne de taraftar. Galatasaray ‘tek adam’a o kadar alışmıştı ki, kimse oynamasa da Hagi tek başına maçı alıp götürüyordu. Galatasaray’ın kalitesi düşmüştü. İşte dün gece de Hagi döneminin bir benzeriydi...
Lincoln sadece perdeyi açan golü atmadı. Hagi’den sonra gol gibi gol attı. Şimdi gözlerinizi kapatıp, Hagi’den sonra Galatasaray’ın ceza sahası dışından attığı bir golü hatırlayın desek, düşünmekten uyuya kalırsınız! İşte Lincoln bu yüzden Galatasaray için çok önemli. O, Hagi’nin yaptıklarını Hagi kadar olmasa da yapabilecek bir yıldız. Oyun içinde koşuyor. Yeri gelince pres yapıyor. Attığı gol için söylenebilecek tek şey var; mükemmel.
Oynadığı 65 dakikada, akıllarda kalan bir başka önemli olay da tekmelerdi. Lincoln aldığı darbeler nedeniyle oyundan çıkmak zorunda kaldı. Tekmelerin hepsi bileğine geldi. Bükemediğin bileği öpmek yerine tekmelemek, Ç.Rizesporlu futbolculara pek yakışmadı! Hele Kuddusi Müftüoğlu’nun bu tekmeler için bir sarı kart çıkarmaması, ayrı bir ayıptı.
Galatasaray, boş tribünlere önünde oynanan heyecansız maçta, kontrolü elinden bırakmadı. Forvet hattı dışında tüm mevkileri değişen bir takım için, ilk 90 dakika adına kusursuz oynadıklarını söyleyebiliriz.
Sabri - Song - Servet - Volkan dörtlüsü savunmada hatasızdı. Ç.Rizespor’un tek bir tehlikeli atağı yoktu. Herkes birbirinin açığını kapattı.
Önlerindeki Linderoth, her eve lazım tarzı futbolculardan. Makina gibi... Göze hoş gelen futbol oynamasa da işçi... Her yerde var...
Volkan Yaman’a ayrı bir parantez açmak lazım. Kademe hatası yapmadı. Golden 5 dakika önce bir şutu direkten döndü. İkinci denemesinde topu filelere yolladı. Galatasaraylılar’a müjde; bu yıl bol bol frikik golü izleyeceksiniz.
Gidenler için Kalli’ye kızmıştık. Necati’siz, Hasan Kabze’siz, Tomas’sız Galatasaray ne yapar diye... İlk hafta çok şey yaptığını gördük. Böyle giderse, ne mutlu Galatasaraylılar’a...
Ufak bir problem var... Galatasaray’ın yedek kulübesinde alternatif bir golcü yoktu dün gece. Hakan Şükür ve Ümit Karan’dan biri oyundan çıkmak zorunda kalsaydı, tek forvete kalacaktı takım. Yeni golcü için tam zamanı... Alınacaksa, hemen alınmalı...
Hakan Şükür, Feldkamp’la doğmuştu, Feldkamp’la yeniden hayata döndü. İki yıldır böyle bir Hakan yoktu sahada. Şu meşhur yaşlı Kalli!.. Sadece kendini değil, Hakan'ı bile gençleştirmiş.
Galatasaray ilk hafta hastalıklarının çoğundan kurtulmuş gibi gözüktü.
Geçmiş olsun...

24 Ağustos 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Geçmiş olsun!‘’

Yıllardır Galatasaray’ın hastalığı vardı. Gizli şeker gibi... Bünyeyi kemiren, ama bir türlü teşhisi konulamayan. Her türlü çözüm arandı, ama çaresi bulunamamıştı. Nihayet Galatasaray aradığı ilacı buldu. İlacın adı Lincoln...Sarı-Kırmızılılar’ı yıllardır bu kadar bitkin, iş bitiremez hale getiren hastalık ‘Hagi sendromu’nun taa kendisiymiş... Hagi gittikten sonra, ne takım takım gibi olmuştu, ne de taraftar. Galatasaray ‘tek adam’a o kadar alışmıştı ki, kimse oynamasa da Hagi tek başına maçı alıp götürüyordu. Galatasaray’ın kalitesi düşmüştü. İşte dün gece de Hagi döneminin bir benzeriydi...Lincoln sadece perdeyi açan golü atmadı. Hagi’den sonra gol gibi gol attı. Şimdi gözlerinizi kapatıp, Hagi’den sonra Galatasaray’ın ceza sahası dışından attığı bir golü hatırlayın desek, düşünmekten uyuya kalırsınız! İşte Lincoln bu yüzden Galatasaray için çok önemli. O, Hagi’nin yaptıklarını Hagi kadar olmasa da yapabilecek bir yıldız. Oyun içinde koşuyor. Yeri gelince pres yapıyor. Attığı gol için söylenebilecek tek şey var; mükemmel. Oynadığı 65 dakikada, akıllarda kalan bir başka önemli olay da tekmelerdi. Lincoln aldığı darbeler nedeniyle oyundan çıkmak zorunda kaldı. Tekmelerin hepsi bileğine geldi. Bükemediğin bileği öpmek yerine tekmelemek, Ç.Rizesporlu futbolculara pek yakışmadı! Hele Kuddusi Müftüoğlu’nun bu tekmeler için bir sarı kart çıkarmaması, ayrı bir ayıptı.Galatasaray, boş tribünlere önünde oynanan heyecansız maçta, kontrolü elinden bırakmadı. Forvet hattı dışında tüm mevkileri değişen bir takım için, ilk 90 dakika adına kusursuz oynadıklarını söyleyebiliriz.Sabri - Song - Servet - Volkan dörtlüsü savunmada hatasızdı. Ç.Rizespor’un tek bir tehlikeli atağı yoktu. Herkes birbirinin açığını kapattı.Önlerindeki Linderoth, her eve lazım tarzı futbolculardan. Makina gibi... Göze hoş gelen futbol oynamasa da işçi... Her yerde var...Volkan Yaman’a ayrı bir parantez açmak lazım. Kademe hatası yapmadı. Golden 5 dakika önce bir şutu direkten döndü. İkinci denemesinde topu filelere yolladı. Galatasaraylılar’a müjde; bu yıl bol bol frikik golü izleyeceksiniz.Gidenler için Kalli’ye kızmıştık. Necati’siz, Hasan Kabze’siz, Tomas’sız Galatasaray ne yapar diye... İlk hafta çok şey yaptığını gördük. Böyle giderse, ne mutlu Galatasaraylılar’a...Ufak bir problem var... Galatasaray’ın yedek kulübesinde alternatif bir golcü yoktu dün gece. Hakan Şükür ve Ümit Karan’dan biri oyundan çıkmak zorunda kalsaydı, tek forvete kalacaktı takım. Yeni golcü için tam zamanı... Alınacaksa, hemen alınmalı...Hakan Şükür, Feldkamp’la doğmuştu, Feldkamp’la yeniden hayata döndü. İki yıldır böyle bir Hakan yoktu sahada. Şu meşhur yaşlı Kalli!.. Sadece kendini değil, Hakan'ı bile gençleştirmiş.Galatasaray ilk hafta hastalıklarının çoğundan kurtulmuş gibi gözüktü.Geçmiş olsun...

13 Ağustos 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir numaralı mesele!‘’

Metin Oktay ve Hagi 10 numaraydı.Hem futbolcu, hem de kalite olarak.Taffarel ile Mondragon da 1 numara.Hem kaleci, hem de en Galatasaraylı iki yabancı olarak.Metin Oktay ve Hagi’nin 10 numaraları önce müzeye kaldırılmıştı.Ardından herkese giydirilerek, vefasızlık yapıldı.Taffarel, muhteşem zaferlerin ardından çok kazanıyor diye yollanmıştı.Mondragon da aynı kaderi paylaştı.Dört isim, dört tarih, dört simge...Türkiye’nin batıya açılan penceresinde bütün değerlere bir darbe vuruldu.* * *Vefasızlık örneklerine bir sayfa daha açıldı.Son derece sessiz bir vedayla gitti Mondragon.6 yıllık hizmetlerinin karşılığını alamadan.Geriye kalan sadece basın toplantısındaki gözyaşlarıydı.Ve tabii ki unutulmaz kurtarışları ve kazandırdığı maçları...Vedası ihanet etmişcesine yalnızdı.Fotoğraf karesinde hiçbir yönetici yoktu.Olması da mümkün değildi zaten.Çünkü o fotoğraf, belki de yeni sezonda yapılan yanlışın belgesi olacaktı.Karedeki yönetici ise günah keçisi...Kimse bu sorumluluğun altına giremedi.Bu vedanın yanlış olduğunu, en az bizler kadar yöneticiler de biliyor.* * *Mondragon 6 yıl içinde sadece işini yaptı.Hiçbir maçtan kaçmadı.Zaman zaman sakat bile oynadı.Asla ‘Paramı ödemezseniz oynamam’ demedi.Dediyse de hakkını istedi, fazlasını değil.Beşiktaş bonservisini aldığında ‘Gitmem’ restini çekti.Simoviç ve Taffarel’den sonra en iyi bir numaralardan oldu.Ama sadece fazla kazanıyor diye ‘en iyilerden biri’ çok kötü gitti.Galatasaray 300 bin dolar için Ribery’yi kaçırmıştı...100-200 bin doları kurtarmak için de Mondragon’u kaçırdı...* * *Şimdi sırada Song ve Tomas olduğu söyleniyor...Song parasını istediği için topun ağzında.Tomas ise yıllık ücreti yüksek olduğu için.Bahsedilen ücretler 1 milyon 300 bin Euro... Fenerbahçe’de yeni sezonun yıllık ücreti 3 milyon Euro’ya dayandı.Hem para muslukları kapatılacak, hem de Fenerbahçe ile mücadele edilecek!Oh ne güzel!Futbol bu kadar kolay olsaydı, Anadolu takımlarından şampiyonluğu geri alamazdınız...Hayatta herşey para olmayabilir ama, futbolda artık herşey para...* * *Mondragon, Song ve Tomas’ı gönderip, Lincoln’ü alacaksınız.Bu Lincoln hem kalede, hem savunmada, hem de orta sahada mı görev yapacak?Eğer Mondragon, Song ve Tomas; Lincoln için gidiyorsa varsın gelmesin...Şimdi kalesi ve savunması boşalmış bir takım, tek başına Lincoln’ü ne yapsın ki?Takım dağılmış, yönetim teknik direktör sorununu çözmeye çalışıyor.Bu noktada Feldkamp’ın altına Ancelotti’yi koysanız ne yazar!

03 Haziran 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI