Arama

Popüler aramalar

‘’Goller ve Olcan...‘’

3-1’lik skora lafımız yok...

Burak Yılmaz ve Sneijder’in gollerine de şapka çıkarılır...

Ama bu kadar!

Tarık Çamdal’ın yaptığı 10-15 ortanın bir tanesinin isabetli olmaması...

Bruma’nın ayakta duramaması...

Emre Çolak’ın oyuna girdikten sonra bencilce şutları...

Chedjou-Koray ikilisinin hataları...

10 kişi kalan Balıkesirspor’un pozisyonlar bulması, hatta gol atması...

Galatasaray eğer 3-1’lik galibiyeti değil bunları görürse, o zaman Balıkesir maçını kazanmış olur!

Gecenin en iyi ismi tartışmasız Olcan Adın’dı... Savunmada da o vardı, hücumda da... Hatta bir ara Koray-Chedjou’nun olması gereken yerde de topu çıkaran yine Olcan’dı. Savunmada başladığı maçı hücum katkısıyla çift yönlü hale getirdi. Tarık-Bruma ikilisinin sağ kanatta yapamadıklarını, Olcan tek başına solda yaptı.

Burak-Sneijder ikilisi goller dışında topla az gözükse de, en azından diğerleri gibi değil... Ciddiyetlerini koruyup, fazlasını istiyorlar.

Galatasaray’ın karşısında dün Balıkesirspor değil, hücumda daha etkili bir takım olsaydı, 3-1’lik galibiyet zor çıkardı. Üst üste goller, ‘Takımı rehavete sürükledi’ diyebilirsiniz. Olmaz, olmamalı. Bu tür rakipler karşısında rehavete değil, yüksek motivasyona çıkılır. Bulduğunu atarsın, rakiplerine gözdağı verirsin, sonraki maçlara ayrı bir havayla çıkarsın.

Son sorum MHK’ye... Beşiktaş-Bursaspor maçında uzatmalarda verilen penaltı ile Galatasaray-Balıkesir maçının ilk yarısında Yasin’in düşürüldüğü pozisyon arasındaki farkı açıklayabilir misiniz? Frei’ınki
penaltıysa, Yasin’inki neden değil!

17 Şubat 2015, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’7 yabancı!‘’

Galatasaray, Eskişehir deplasmanında 7 yabancıyla sahaya çıktı…
5’i orijinal, diğer ikisi futbola yabancı Tarık ve Yekta!
Tarık’ın hücuma katkısı sıfır. Defansif görevlerini ne kadar yaptığını en fazla 5 dakika tartışıp, sonuca varırız!
Yekta zaten devre arasında bitti. ‘Kendine takım bul’ mesajından sonra ‘gel bu hafta 11’de oyna’ deyince olmuyor. Hamza hoca da olmadığını zaten ilk yarıda anladı ve oyundan çıkardı…
Hamza Hamzaoğlu’nun göreve başladığı dönemdeki kadro seçimleri ne kadar doğruysa şimdi ki seçimleri de bir o kadar yanlış.
Galatasaray mevcut kadrosuyla ne yaparsa yapsın gol yiyor… Demek ki, Hamzaoğlu’nun dikkat etmesi gerektiği yer hücum. Bu dönemde yiyebileceği golü çıkarabilecek bir forvet hattı kurgulaması şart.
Hamza hoca, bu maçta stoperde Koray cesaretini gösterse, Hakan Balta’yı sol kanatta değerlendirse, Telles’in yerine yabancı kontenjanını Bruma ya da Pandev ilikisinden birinden yana kullanabilirdi. Selçuk İnan’ın sürpriz golcü olmasını beklemektense; Umut ve Emre’nin kaçırdığı pozisyonlarda Pandev’i topun arkasında görmek daha mantıklı bir senaryo. Galatasaray ne yapıp edip Pandev’i mutlaka kazanmalı…
Galatasaray, Bursaspor maçındaki beraberlik şansını bu kez Eskişehir deplasmanında galibiyete taşıdı.
Eskişehirspor ilk dakikada bulduğu pozisyonu atsa belki de maç çok farklı bir noktaya gidecekti. Ya da Galatasaray ilk yarıda karşı karşıya kaldığı pozisyonları atsa çok farklı kazanacaktı. Sorun da bu zaten; şampiyonluk yarışındaki bir takım maçlarının bu kadar gelgit içinde olması normal değil!
Galatasaray adına sahada 2 iş bitirici vardı. Biri Muslera, biri Sneijder…
Bu kadar sıkıntılı hücum hattı içinde Sneijder hem asist yaptı, hem de arkadaşlarını yüzde 100’lük pozisyonlara soktu. Oyuna baktığınızda belki yoktu ama, bu futbol içinde aslında en çok yine o vardı.
Muslera bu takımın net yüzde 20’si 30’u… Hem kalecisi, hem defansı…
Futbol kötüydü ancak Galatasaray şampiyonluk yarışında kaldı.

09 Şubat 2015, Pazartesi 21:55
YAZININ DEVAMI

‘’Prandelli burayakadar!‘’

İtalya Milli Takımı’na final oynatması önemli değil, Galatasaray’a ne oynattığı önemli. Galatasaray bu kadar döküldükten sonra, İtalya ile 10 kere Dünya Şampiyonu olsan ne yazar! Galatasaray’da taktik-maktik hikaye... Prandelli’nin yaptığı maktik, taktik sıfır. Bir teknik direktör sezon başından bu yana bir kadro kuramaz mı? Telles-Pandev ikilisini hangi maçta oynattı da 11’e koydu. Hangisini bu maça hazırladı? Madem Pandev oynayacaktı, haftalardır senin 5. yabancı tercihin niye Dzemaili diye sormazlar mı adama! Telles’i son 15 dakikada da olsa kaç maça soktun? Olcan- Bruma 18’de yok... Tamam oynatmayabilirsin... Ama yedekte de mi oturmaz bu ikili? Hamit çıkınca Olcan girmez mi bu takıma? Ya da form olarak Olcan başlar, sonradan Hamit denenmez mi? Bir takım ligin 6. haftası, Şampiyonlar Ligi’nin 3 maçının sonunda hala sahada yürür mü? Kondisyon sıfır... Gücü yok Galatasaray’ın gücü... Prandelli’nin Galatasaray’ının kazanması için rakibin hata yapması dışında şansı yok.

Anderlecht ve Dortmund yürüyerek geziyorsa Arena’da bu iş başlamadan bitmiş demektir. Prandelli olmadı, olmayacak... Yeni Başkan adayları, ‘Prandelli ile sonuna kadar devam’ demişti. Bu işin sonu geldi zaten. Galatasaraylılar’ın görmek istediği başkan adayı Prandelli’yi ‘göndereceğim’ diyen başkan adayı... Şampiyonlar Ligi treni kaçtı... UEFA yarışı var, ligde şans halen sürüyor... Bu iki Arena’da var olmak için tek çare; Prandelli’ye hemen ‘güle güle’ demek...

23 Ekim 2014, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yorgun Aslan!‘’

Skor 1-1... Gençlerbirliği’nin kaleye geldiği pozisyon sayısı 1 ya da 2... Demek ki sıkıntı sizde... Bu durumda akla gelen iki faktör; Juventus yorgunluğu ve son vuruşlardaki beceriksizlik.
İlk yarıda hakem Yunus Yıldırım’a özel bir parantez açmak lazım. İlk yarının son düdüğüne kadar Drogba’nın ikili mücadelelerde yediği darbe sayısı 6-7. Çıkan kart sayısı 1. Her faul yapanın ilk faulü diye kart vermemek futbolun kurallarında biri mi? Drogba’ya ilk yarıda 11 ayrı kişi faul yaparsa kart görmeyecek mi? Her ikili mücadele sonunda Drogba ‘Yıldırım’ çarpmışa döndü. Çalmayan düdükler, çıkmayan kartlar da Gençlerbirliği savunmasının sertliğine çanak tuttu.
İlk yarıda Melo’nun Tosic’in önüne koyduğu ayak da çok nizami gözükmüyor. O pozisyon da Gençlerbirliği adına verilmiş yanlış karardı.
Galatasaray’da Gençlerbirliği karşısında Drogba’nın golü, Sneijder’in iki üç uzun mesafeli enfes pası gecenin güzel hareketleriydi.
Ancak devamlılık anlamında 90 dakika içinde ayakta duran, kusursuz oynayan tek isim Felipe Melo’ydu. Melo hem ikili mücadelelerde diriydi, hem de Gençlerbirliği çıkışlarında hamlelerini çok doğru yaptı. Pas isabet yüzdesinin yüksekliği de topun daha çok Galatasaray’da kalmasını sağladı.
İkinci yarıda Galatasaray yorgunluğuna rağmen vites artırdı ama o son vuruş gelmedi. Drogba golünü attı, Burak Yılmaz’a da hazırladı. Ancak bu sezon Burak’tan ‘kurtarıcı’ vuruşu bir türlü çıkmıyor.
Son söz Mancini’ye... Mancini 37. dakikada hem oyuncu, hem de taktik değişikliğine gitti. Yeni düzeni kağıda yazdı. O kağıdı önce Burak Yılmaz’a verdi. Burak Yılmaz, Selçuk İnan’a götürdü. Selçuk okudu attı. Hatırlatmak istedim; yanınızda oturan kişi Tugay Kerimoğlu. Yardımcı antrenörünüz. Sizin şampiyon olduğunuz Premier Lig’in en çok sevilen yabancılarındandı. İngilizce’si de var, belki sizden de iyidir. Taktiği ona söyleseniz, o kaptanı çağırıp anlatsa... Daha şık olmaz mı!

16 Aralık 2013, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sadece 1 gol mü?‘’

Sadece 1 gol Galatasaray’a sezon başından bu yana aradığı itibarı, Devler Ligi’nde bir üst turu, 3.5 milyon Euro’luk tur primini, 1 milyon Euro’luk 3 puan gelirini getirdi...
Hesap basit... Büyük futbolcun varsa; başarın da, kazancın da büyük oluyor. Büyük futbolcun varsa; 1 golle, 1 yıllık maliyetini çıkarıyor.
Rakip İtalyan... En büyük silahı fizik güç. Saha biraz kar, bol çamur... Ayakta duran Galatasaray, pozisyon bulan Galatasaray, golü atıp turu geçen Galatasaray... Bundan daha iyisi R.Madrid, Barcelona, B.Münih zaten...
Sneijder oynayınca; orta saha ile hücum arasındaki bağlantı kuruluyor.
Sneijder oynayınca; rakip çıkışlarına önce Hollandalı futbolcu, ondan kaçarsa Selçuk, ondan sekerse Melo müdahale ediyor.
Sneijder oynayınca; Galatasaray’ın topla oynama süresi artıyor.
Sneijder oynayınca; Selçuk, Melo, Drogba rahatlıyor...
Kısacası Sneijder oynayınca Galatasaray da iyi oynuyor.
Buraya kadar yazdıklarımız işin başrol kısmıydı. Bir de işçi bölümü var.
Semih Kaya sahanın en iyilerinden birisiydi. Bu kadar ağır zeminde Vidal takviyeli Tevez-Llorente hücum hattına hava ve zemine rağmen geçit vermedi. O kadar titiz savunma yaptı ki, bu yıldızlar yerdeki çamura yattı ama o klasik İtalyan çamuruna yatamadı!
Selçuk koştu, Melo koştu izleyen yoruldu. 1 maçlık değil 3 maçlık performans harcadılar. Bugün yatağa uzansalar, yorgunluktan ancak 3 gün sonra ayağa kalkarlar.
Galatasaray yolunu açtı.
Artık top yönetimde... Yapılacak işler belli:
1) Sneijder bu takımda kalmalı.
2) Drogba’nın sözleşmesi uzatılmalı.
3) Nokta transferler yapılmalı.
4) Abdurrahim Albayrak’a Florya teslim edilmeli.
Eğer bu 4 faktör hayata geçerse; grip Galatasaray turp gibi olur...

12 Aralık 2013, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Geçmiş olsun!‘’

Umut Bulut, Real Madrid maçında ayakta kalan tek isimdi. Kasımpaşa maçında da ilk 11’de oynamayı fazlasıyla hak etmişti.

İlk yarıda pozisyon bulamayan, kaleye tek bir şut atamayan Galatasaray izledik. Bu tablonun oluşmasında en büyük faktörlerden birisi Selçuk İnan. Drogba-Burak ikilisini pozisyona sokabileceği iş bitirici paslarının hiçbirini bu sezon atamıyor. Bir futbolcunun formsuzluğunu anlayabilirim. Ama yetenekli bir futbolcunun orta yapamamasını, duran topları iyi değerlendirememesini anlamıyorum.

Savunma bildiğiniz gibi, dökülmeye devam etti. Kasımpaşa’nın golünü dikkatlice izleyin. Semih, Kasımpaşalı oyuncuyu marke ederken, Chedjou, Semih’in arkasında kendi arkadaşını marke ediyor. Arkası bomboş. Bir ara pas, kaleciyle karşı karşıyasınız. Tek yapmanız gereken son vuruş. Sonuca bakmayın; Kasımpaşa en az 3 kez bu fırsatı yakaladı, değerlendiremedi.

Biri Mancini’ye Bruma’yı anlatmalı. Bruma’nın bonservisi büyük, yaşı küçük. Omzuna kilosundan ağır yük bindiriliyor. Bruma’nın şu an da oynayabileceği tek yer Türk Telekom Arena. O ancak taraftar desteğiyle istenen seviyeye gelebilir. Deplasmanda mucize yaratmasını beklemek yanlış.

Galatasaray’da dün gece iki olumlu hareket vardı. Birisi Drogba’nın kişisel çabasıyla Burak’a attırdığı gol, diğeri ise genç Eray’ın son dakikalarda Babel ile karşı karşıya kaldığında yapmış olduğu kurtarış. Gerisi al gülüm, ver gülüm.

Zirve yarışına dönmek istiyorsunuz. Yarıştaki rakiplerinizden Fenerbahçe ile Beşiktaş berabere kalıyor, Sivas evinde kaybediyor ve siz ikinci Kasımpaşa ile oynuyorsunuz. Haftalarca uğraşsanız bu fırsat ayağınıza gelmez. Kazansanız yeniden yarışa ortak olacaksınız. Eğer bu şansı değerlendiremiyorsanız, bu sezon için söylenecek tek şey; geçmiş olsun.

02 Aralık 2013, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Biraz Sneijder yetti‘’

İlk maçın günahı olmaz. Kazanırsın da, kaybedersin de. İlk hafta birçok takım için bu senaryo geçerliydi.
Galatasaray hariç.
Sarı-Kırmızılılar kadro kalitesiyle bu ligin o kadar üstünde ki; oynasa da kazanıyor, oynamasa da.
Burak Yılmaz iyi olsa da gol atıyor, olmasa da.
Sneijder sahaya hasta hasta çıksa da işi bitiriyor, çıkmasa da.
Drogba gol atsa da yıldız, atmasa da.
Hücum tamam peki ya savunma ve orta saha.
Çok ilginç; Galatasaray’da ilk yarıda en çok koşan iki isim Hamit ve Selçuk. İkisi de maçın tartışmasız en kötü isimleri.
Hamit 45 dakika sahada kaldı, bir orta yaptı. Eğer hakem son adam olduğunu düşünse; bir de 38. dakikada kırmızı kart görüp, takımını 10 kişi bırakacaktı.
Chedjou ilk resmi 90 dakikasını oynadı. Solunda Hakan, sağında Semih’in hareket sınırlarını yeni yeni öğreniyor. İkinci yarıda 2-3 pozisyonda kritik müdahaleler yaptı, kumaş rengini biraz olsun gösterdi.
Sneijder bu sezonun en büyük transferi. Kusursuz oynadı. Perdeyi açtı, penaltı golünün pasını verdi, 3-4 kez de füzelerle Gaziantep kalesini yokladı. Biraz kıpırdandı, 3 puana yetti.
Drogba belki gol atamadı ama son 5 dakikada savunmadan hayati 3 kafa topu çıkardı. Nerdeyse gol atmış kadar oldu.
Belli ki, başlangıç sürecinde Galatasaray’ı diğer takımlardan ayıran farkı, yine bireysel yetenekleri olacak. Tıpkı dün geceki gibi.

20 Ağustos 2013, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Güle güle İnönü‘’

Bu statta PSG de, Liverpool da, Barcelona da diz çöktü... Zafer umuduyla gelenler hayal kırıklığıyla döndü. Hakkı Yeten’i, Şeref Görkey’i, Süleyman Seba’yı, Sanlı Sarıalioğlu’nu, Vedat Okyar’ı orası Beşiktaşlı yaptı, onlar da Beşiktaş’ı Beşiktaş... Metin-Ali-Feyyaz’ı, Şifo Mehmet’i, Sergen’i, Takoz Recep’i İnönü kazandırdı bize, muz ortayı Rıza orada öğretti herkese...
Milli dava çok görüldü o statta... Dünya tek tek diz çöktü. Orada ÇARŞI doğdu, yetişti, büyüdü... Yanlışa KARŞI durdu, tribünde bir kültür oldu.

İşte bu İnönü kapandı dün gece... Çocukken gelip, tribünde büyüyen binlerce kişi koştu.
Maçtan önce gelenektir Kazan’da buluşup yemeğe oturmak. Dünya’nın en lüks yerinde, en güzel kadını ya da erkeğiyle yiyeceğiniz yemek vermez o tadı.

Yer içer, stadın yolunu tutarsınız. O yürüyüş 5 dakika sürer ama etkisi günlerce üstünüzde kalır.
Dün gece de her şey böyle başladı. Kazan’dan çıkanlar çok olunca, yol kapandı. Polisin bile eğlenerek eşlik edeceği 5 dakikalık yol, 15 dakikalık savaşa döndü. Dünya ‘Justin Bieber’i, biz hala ‘Polis biber’i konuşuruz! Maça gelince... Kartal, İnönü Stadı’nın tarihine galibiyetle nokta koydu. Şimdi Fenerbahçe-Galatasaray maçı önem kazandı. Eğer Fenerbahçe puan kaybederse, dün gece kapanan İnönü’den Şampiyonlar Ligi şansı açılmış bir Kartal havalanmış olacak.

12 Mayıs 2013, Pazar 20:00
YAZININ DEVAMI