Arama

Popüler aramalar

‘’İlham verici oyun‘’

İki takımın bulunduğu ligler ve maddi büyüklükler göz önüne getirildiğinde maç tahmini olarak “Çekişmeli geçer” diye tahminde bulunan çoktur. Lakin tek kelimeyle rakibini sürklase edecek bir Galatasaray’ı tahmin etmek ise zor olurdu. Ancak öyle oldu. Maçın 3-2 bitmiş olması ise sanırım Ante Postecogluou’nun “Allah’ın sevgili kulu!” olmasıyla açıklanabilir. Galatasaray her şeyi fazlasıyla yaptı maç boyunca; 28 şut 30 orta! Bu sayılar ilk bakışta olumlu görünebilir ancak aynı zamanda onca çabanın boşa gidişini de anlatır konuya başka yerden bakılırsa. 37 yaşındaki Dries Mertens’in çekip çevirdiği oyunu öylece izleye durdu Tottenham futbolcuları. Verimlilik puanı açısından sahanın en iyisiydi Mertens. Küresel yıldız Victor Osimhen’in gelişinin ardından bazı maçlarda denenen üçlü savunma ilk kez bu kadar verimli göründü.

Icardi ayak uydursa

Orta dörtlü, Barış Alper Yılmaz, Lucas Torreira, Gabriel Sara ile Yunus Akgün hem Mertens’in ardında kalan alanı parselleyip savundu hem de yüksek tempoda hücum bölgesine geçip Tottenham’ı iyice afallatı. Okan Buruk’un tempolu tarzına sık sık orta saha savunmasının içine giren Mauro Icardi de ayak uydurabilseydi sanırım bugün bambaşka şeyler konuşulacaktı İngiltere’de... Hakem tartışmasından kafasını kaldıramayan yurdumuzda Galatasaray’ın sahada yapmaya çalıştıkları ve yaptıkları fevkalade önemli. Oynadıkları oyun, üstelik Tottenham gibi bir takıma karşı oynadıkları oyun yersiz tartışma ve münakaşalar bir kenara konulduğunda hayli ilham verici. Beri yandan Osimhen’in hücumdaki bu agresif ve estetik tarzını takibe almış Avrupa kulüplerinin iştahını kabartacak pek çok futbolcu da vardı Galatasaray’da. Bakalım devre arası transfer döneminde neler, neler olacak?

08 Kasım 2024, Cuma 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Galibiyetin şifresi tempo!‘’

İlk devresinde ligdeki ilk devrelerden ayrı bir Beşiktaş yoktu sahada. Rakip kaleye kolaylıkla geçme konusunda sorun olduğu için ‘bitiricilik’ tartışması da anlamsızdı. Gol üretebilecek istatistiklerde Malmö’den gerideydiler. ‘Kaleci kurtarışı’nda ise 3-0 önde! Devrenin ilk ve tek büyük şansı da 27. dakikada Malmö’den geldi. Onu da Mert Günok kurtardı. Nihayet 58. dakikada ilk ciddi atakla ortaya çıktı Beşiktaş. Rafa Silva’nın taşıdığı kontratakta önce kendisi ardından Joao Mario golü bulamadı ama hücumun dönüşünde bu kez golü önleyen de Jonas Svensson oldu! Maçın şifresi ‘tempo’ydu. Oyuncu değişiklikleri sonrası yükselen tempoda aynı Svensson, ki bu andan sonra takımının en görüneniydi, 76’da golü Ernest Muçi’ye attıran isim oldu. Derken Semih sırtı dönük aldığı topu açıyı aradıktan sonra daha uygun pozisyondaki Milot Rashica’ya servis etmek yerine şutu denedi. Rakibe de çarpan top maçı bitiren golü getirdi.

Bu kez ıslık yoktu...

Beşiktaş’ın tamamlanması gereken birçok eksiği var. Bu açık. Ancak bunlar tamamlanamaz şeyler değil. Yeter ki, “Kazanma baskısı!”na sokmadan öğrenim ve gelişim öne konsun... Son bir not... Maçın başlarındaki Arthur Masuaku’nun ortasının yüzüne çarptığı rakip oyuncu yerde yatarken Malmö’nün hücum girişimi ıslıklandı tribünden. Öyle ya, aslolan sporcu sağlığıydı!.. Lakin Beşiktaş topu kapıp hücuma kalktı Mert Günok’tan Semih Kılıçsoy’a uzun oynanan topla. Bu kez ıslık yoktu. “Madem onlar devam etti sen de durma” denilerek hücum girişimi gayretlendirildi. Ne var ki bu kez de, Rafa Silva/Semih girişimi sonuçsuz kaldı.

İtibar getirisi...

O hücumda top Beşiktaşlılar tarafından dışarı atılsa ne olacaktı? “Sporcu sağlığı en önemlisidir” ilkesi gerçek anlamda vücut bulacaktı. Topu dışarı atan oyuncu hem kendisi hem Beşiktaş kültürü için maç kazanmaktan daha önemli bir eylemi gerçekleştirmiş olacaktı… Hele ki bu Semih olabilseydi, Avrupa’ya transferi için atacağı gollerden daha büyük ‘itibar getirisi’ydi ama hiçbiri olmadı.

07 Kasım 2024, Perşembe 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Hayırlı münakaşalar Türkiye!‘’

Ev sahibi Trabzon’un ligdeki hal ve gidişatından öte, maçın algısı hafta içi ‘genç hakem’e odaklayan anlatıya kurulmuştu. Buna karşın samimi bir mücadele içinde geçti ilk devre. Hakem nasılsa konuşulacak! Şimdilik öyle ya da böyle övülecek ve sonra nasılsa yerden yere vurulacak... Olan ona olacak ama sonra herkes ‘futbol konuşuyor’ kabul edilecek! “Adalet!” denecek. Ve adalet dağıttığı düşünülenin yüzüne dahi bakılmayacak.

Trabzon beklentinin üzerinde Fenerbahçe ise kendi normallerinde geçirdi ilk yarıyı. Dolayısıyla maç her istatistikte eşit ilerledi. Her açıdan kafa kafaya bir ilk yarı izledik hepimiz. Farkı yaratacak olan ‘bireysel beceri’ ya da ‘yapamamak’ olacaktı. Edin Visca hücuma giderken ‘yapamadı’, Youssef En-Nesyri ‘yaptı’... Eren Elmalı yetişemedi, ‘yapamadı’, Fred daha hızlıydı, ‘yaptı’. Ve bir kaç pozisyonda doğrudan üzerine gelen toplarda Dominik Livakoviç farkı yaratan kabul edildi!

İkinci devresi iki takımın da pek bir şey yapamadığı bir başlangıç oldu. Çünkü hakemin süzemediği, VAR’ın süzdürmek için hayli zaman kaybettiği bir maça döndü karşılaşma. İki penaltı için 10 dakikadan fazla zaman geçti ve bitimde Simon Banza golleriyle Trabzon öndeydi. İkinci santrforunu da sahaya gönderen Fenerbahçe beraberliği bulduysa da devamında bizi “O el pozisyonu penaltı değil miydi?” tartışmalarına iten bir ‘görüntümüz’ daha vardı! Ve nihayet bir son an golü Fenerbahçeliler’i sevindirip, kaybeden Trabzonluları da sanırım o kadar üzmedi. Yine de tartışıp dursunlar günlerce “Yapı var mı yok mu?” diye... İnşaatı kimlerin yükselttiğine bakmaksızın!.. Hayırlı münakaşalar Türkiye!...

04 Kasım 2024, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Balans bozukluğu‘’

Öyle bir maç ki, ‘‘Çok az şeyin değil hiçbir şeyin olmadığı bir ilk devre.’’ diyecek olduğumuz anda gol geldi ve Beşiktaş soyunma odasına önde girdi. Oysa devre boyu tek ciddi atak Kasımpaşa’dan gelmiş, onu da Mert Günok karşı karşıya pozisyonunda çıkarmıştı. Gerisi nafile bir gayret, bir top kaybetme yarışı! Bu tip maçlar için onca zahmete katlanıp stadyuma gelen taraftarlar kadar devre arasında televizyon kanallarında maçı yorumlamak zorunda olanların da işi zor oluyor. Oynan(a)mayan oyuna anlamlar yüklemek için kafa yorup, dil döküyor insanlar. Kim nerede oynarsa oynasın Beşiktaş’ın balansının bozuk olduğu aşikar! Düşük verimliliği açıklamak ‘’Rafa Silva kanada hapsedildiği için verimli olamıyor.’’ ya da ‘’Semih Kılıçsoy gibi bir ‘saf yeteneği’ oynatmıyor.’’ türü gerekçeler üretildi. Ancak sorunun pozisyon ya da oyuncu değişikliklerinden öte tempo, ritm ve takım bağlarının güçsüzlüğü olduğu ihmal edildi. Ha bir de, her olumsuz sonucun ‘’Hakem kararlarının aleyhte olması!’’ ile açıklanması kolaycılığıyla elbette.

Nazire yaptı...

‘’İkinci devre farklı şeyler olacak.’’ diye umut edenler açısından oyun başlangıçtaki sıkıcılık seviyesinde ilerliyordu ki, önce Claudio Winck bir önceki maçta Beşiktaş golünü atan Ernest Muci’ye nazire yaparcasına vurdu uzak direğe topu! Ardından ofsayt çizgisini Emirhan Topçu bozdu, Arthur Masuaku baskıdan çıkamadı yetmedi top döndü dolaştı, eğrisi de doğrusuna denk geldi ve Aytaç Kara ikinci golü buldu. Derken Beşiktaş’ta değişiklikler de tempo yükseltmeye yetmedi ve rakip kaleye gitmekte zorlandığı maçta bir gol daha yiyerek, üstelik kendi sahasında kaybetti. Peki şimdi ne olabilir? Epeydir alttan alta işlenen ve böylesi durumlarda ülkeye özgü ilk çözümün olan ‘’Hoca değişikliği!’’ önerileri ortalığı kaplayacaktır. Üstelik geçen sezon onca hoca değişikliğini hatırlamaksızın!..

03 Kasım 2024, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Kazanan ve öğrenen... ‘’

Ülke oyunu kerteriz alınırsa vasatın üzerinde bir tempoda geçti ilk yarı. Pozisyon az olsa da gayret, arayış açısından beklentiye yaklaştı sayılabilir maç. Beklemedi iki takım da, aradı... ‘‘Topu rakibe vermek’’ türü saçmalığa düşmeden yapabileceklerini yapmak için gayret gösteren iki takımı izledik ilk yarı. Öncelikle Davinson Sanchez…

Oyunun hakkını veren biri; futbolcu... Her teknik adamın takımında olmasını isteyeceği bir ‘’çoklu pozisyon’’ oyuncusu… Karşı tarafta bir öfke paratoneri; Ersin Destanoğlu. Son iki maçta takımını sahada tutan bir başka futbolcu. Necip Uysal’ın elini de kullanabileni! İkinci devre başlangıcı ülke vasatını yakaladı bir anda! 60’a ulaşılmıştı ki iki takımın defans arkası boşlukları, izleyenleri hop oturup hop kaldırdı ‘’Gol’’diye!.. Ancak karşılıklı olmadı, olması beklenenler.

Göstermiş olmalı

Pas bağı daha yüksek takım olan Beşiktaş, oyunun doğrularında ısrar etti. Lakin duran topları savunmakta zorlanıyorlardı. Maçın ikinci mühim serbest vuruşunda da savunamadı Beşiktaş defansı kalesini.. Ve Victor Osimhen’in en iyi yaptığı işlerden biriyle maç 2-0’a geldi. Maçın sonucunun ülkenin pek sevdiği ‘‘çift santrfor’’ hadisesiyle ilgisinin olmadığını iki duran top organizasyonu göstermiş olmalı. Galatasaray ligin bilgilisi, okumuşu, tecrübelisi. Beşiktaş ise inşaası süreni. Maçın sonucu normal... Kazananı Galatasaray, öğreneni ise Beşiktaş olmalı. Kaybederken ‘’kazanmayı’’ koruyabilirse ,işleri yoluna koyma yolunda süreyi kısaltabilir Beşiktaş.

29 Ekim 2024, Salı 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Zorlanmadan kazanılan bir başka maç! ‘’

‘’Marka değeri’’nin dillerden düşürülmediği ‘’Süper Lig’’imizde harcama/borçlanma eşitsizliğine takılmayınca dün akşam ki gibi, ‘’pahalı kadro’’nun topla oynadığı, ‘’düşük bütçe’’nin gol yememeye çalıştığı garip maçlar izlemeye mahkum olmak da kaçınılmaz oluyor. Öyle bir ilk devre ki, Bodrum rakip ceza sahasına sadece iki kez girebildi. ‘’Gol beklentisi’’nin ‘’1’’e ulaşamadığı ilk devre boyunca sadece Allan Saint-Maximin’in taşıdığı sınırlı sayıda topun acemice heba edilişlerine tanıklık ettik. Yine İrfan Can Kahveci’nin volesini bu acemilikten ayıralım. Bodrum kalecisi Diogo Sousa’nın dengesinin bozulduğu çıkışı olmasa gol de göremeyebilirdik ilk yarıda.

Kulüp büyüklüğü...

Sükunetle akan ikinci devreye de Bodrum kalecisi Sousa, ‘’renk kattı’’! başlattı! Sofian Amrabat’a gönderdiği pası o da topun geldiği bölgedeki Edin Dzeko’ya aktardı ve elbette gol. Yani Sousa, Fenerbahçe’nin santrforlarına takımlarının yapmadığı katkıyı tek başına yaptı!.. Gerçi ikinci devre diğer istatistikler çok değişmese de Fenerbahçe’nin, ‘’gol beklentisi’’ 1.53’e çıktı ama tribüne gelenler de televizyon başındaki bizler de fazlasını boşa bekleyip durduk. Antrenman maçından hallice geçen maçı zorlanmadan kazandı Fenerbahçe. Buradaki, ‘’zorlanmadan kazanma’’ ifadesi Bodrum’un rakibe zorluk çıkaracak donanım ve güçte olmaması anlamında kullanıldı! Bugün, yarın bu ‘’muhteşem galibiyet’’e dair oturaklı analizler okuyup, övgüler dinleyebilirisiniz. Çok az insan ‘’zorlanmadan kazanılan maçın’’ oyun gücü değil de kulüp büyüklüğü ve oyuncu harcamalarına bağlı olduğundan söz edecek...

28 Ekim 2024, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş’ın yolu uzun‘’

Maçın ilk 20 dakikasında kendini çaresizce savunmaya çalışan bir Beşiktaş izledik. Vuruşları kaleci Ersin Destanoğlu’na nişanlayan Lyon forvetleri olmasa ilk devrede dramatik bir skor görebilirdik. Öyle ki, bir Lyon golü kıl payı ofsayta, penaltı ve kırmızı kartı ise santimlere takıldı… İkinci devre de ilki gibi başladı… Lyon tempoyu yükleyince Ersin ile karşı karşıya kalmalar ilki gibi art arda gelmeye başladı. 55. dakikada ise 4’e 2 yakalandı ‘’savunmada kalan’’ Beşiktaş savunması. O pozisyonda top direkten döndü. Udokhai’nin Emirhan Topçu açıklarını kapatma gayretleri de sürdü. 64’te hızlı hücumda Rafa Silva doğru anda doğru pası yapamayınca açısı iyice daralan Muçi topu dışarı vurdu. Olay başlamıştı… Ardından 67’de Immobile, Rafa ikilisinin gol girişimini izledik hep birlikte.

Epey nefes aldırdı

Nihayet 71’de Gedson Fernandes orta sahada doğru kurgulanmış hücumu golle tamamladı. Ardından gol olacak en az iki pozisyon daha bulduysa da Beşiktaş maçı tek gollü galibiyetle tamamladı. Yolu uzun Beşiktaş’ın.. Ama Udokhai ve Gedson’un özel performansıyla gelen bu deplasman galibiyeti Galatasaray maçı öncesinde Giovanni Van Bronckhorst’a epey bir nefes aldırdı… Ve son bir not… Fenerbahçe’nin eski teknik direktörü Jorge Jesus Süper Lig için ‘’Sportif değeri yok’’ mealinden bir şeyler söylemişti. Dün akşam UEFA, birini 19.45’e koymak yerine ülkenin iki ‘’büyük takımı’’nın maçını da aynı saate koymuştu! Acaba biz ‘’Avrupa’nın en büyük altıncı ligiyiz’’ diye boşa mı böbürleniyoruz?

25 Ekim 2024, Cuma 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Boğucu atmosfere kısa bir mola ‘’

Maçın ilk devresi oyun açısından dengede geçti diye düşünülebilir ancak hücum sayısı az olsa da atak yoğunluğu, dolayısıyla rakibi yıpratma bağlamında Beşiktaş hayli baskındı.

İşte o tedirginlik anlarının birinde Semih hareketlendi. Boranijasevic çalımı yediğinde ayağını Semih’e uzatmak yerine eşlik koşusu yapsa ki, Adil kademedeydi, Konya açısından atağı savunmak görece kolay olabilirdi. Lakin dediğim gibi Beşiktaş’ın sayısı düşük olsa da gerek atak yoğunluğu gerek oyuncu beceri farkı bu tür defansif handikaplara yol açacaktı, o hücum da penaltı oldu. Keza Muçi baskısından gelen Rafa golü de aynı koşullarda değerlendirilebilir. İkinci devre başlarken “İlk devreyi 2-0 önde bitirmek tehlikeli skordur” diyenlerin tezini bir kez daha test etme fırsatımız oldu! Devrenin ilk 15 dakikasındaki Konya hücumları tezi haklı çıkaracak gibi görünüyordu. Ancak 62’de Beşiktaş 4’e üç oyuncuyla hücuma çıktı ve Rafa sağa Muçi’ye değil sola pas atsa tez büyük ihtimalle bir kez daha doğrulanmamış olacaktı! Gerçi yine doğrulanmadı ya... Bu atak sonrası Konya da çekildi sahneden.

‘Oynasın’ demekle olmuyor

Gedson’un başını çektiği ataklarda ilk devreye oranla daha net gol pozisyonlarına girdi Beşiktaş. Muçi bitiricilik açısından bir parça daha mahir olsa fark daha büyük olabilirdi ve böylece milli arada Van Bronckhorst’un etrafını alttan alta kuşatan o boğucu atmosfer de bir parça dağılmış olurdu. Şimdi sadece kısa bir mola vermiş oldu! Bu arada ilk 11’e çıkan Semih için de alelacele yapılan yorumların Beşiktaş takım bütünlüğü açısından pek faydalı olmadığı anlaşılmıştır sanırım. Metodik çalışmak hepimizi kurtaracağı gibi Semih Kılıçsoy’un da yolunu kısaltacaktır. Ancak bu, inatla “Oynasın” demekle olmuyor.

21 Ekim 2024, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI