Arama

Popüler aramalar

‘’Hep aynı maç, hep aynı eleştiri!‘’

Fenerbahçe maçlarını izliyorum, sonra Fanatik’te ve NTV’deki 90 Dakika’da bir değerlendirme yapıyorum.
Ama artık sıkıldığımı belirtmeliyim. Çünkü hep aynı oyunu izliyorum ve aynı şeyleri söylüyorum.
Aslında, Fenerbahçe’nin Manisa’daki puan kaybıyla sonuçlanan bu haftayı yine de şanslı geçirdiğini söylemek gerek.
Eğer Galatasaray, Kayseri’den üç puanla dönmüş olsaydı, lider ile arasındaki puan farkı 9’a çıkacaktı. Ve böyle bir farkın gerek taraftar ve gerekse takım üzerinde olumsuz etkiler yaratacağını söylemek için de falcı olmak gerekmiyor.
Neden böyle oldu, geçen senenin şampiyon takımı neden bu hale düştü?
Bence sorunun tek bir yanıtı var: Zico’nun yanlış oyuncu ve diziliş tercihleri!

Bu oyun planıyla çok zor görünüyor
CSKA maçından sonra bu köşede “Bu sonuç nedeniyle Zico’ya şapka çıkardığımı” yazmıştım.
Şimdi yeniden giyiyor değilim, yanlış anlaşılmasın.Ancak Zico’nun artık herkes tarafından ezberlenen oyun planı ve oyuncu tercihleri ile Fenerbahçe’nin ligin küçük takımları karşısında rahat galibiyet alması, hatta çoğu kez zorla galibiyet alması bile mümkün görünmüyor.Küçük bir takımı yönetiyorsanız yapacağınız belli: Kapanacaksınız, Alex’in topla rahat oynamasına izin vermeyeceksiniz, sol kanadı iyi kapatacaksınız, hatta oraya hızlı bir adam koyup Fenerbahçe sol kanadının sıkça ileri çıkmasını önleyeceksiniz ve denk getirir de bir de gol atarsanız, en azından bir puan cebinizde demektir.
Ve Fenerbahçe böyle oynayan hiçbir rakibini çözemiyor, sezon başından beri.Çünkü Fenerbahçe, tek kanadıyla uçmaya çalışan bir kuş gibi.Kapanan bir rakibi açmanın yolları belli: Kanatlardan oynayacaksınız, topla sık sık sıfıra inip rakip defansın dengesini bozacaksınız, iyi ortalarla gol bulacaksınız. Dengesini kaybetmiş rakip defanstan sekecek ikinci topları da topa iyi vuran oyuncularınızla değerlendirmeye çalışacaksınız.Fenerbahçe bunu yapamıyor, çünkü sağ kanadı yok!

Kezman’ı suçlamak ne kadar doğru
Önder daha çok defas oyuncusu olarak oynuyor, ileri çıktığı zaman da topu sıfıra inmeden ya rasgele ortalıyor ya da ceza sahası önünde toplanan kalabalık defans arasında kaybolmuş oyunculara çıkarmaya çalışıyor.
Böyle bir oyunda, kariyeri boyunca kenarlardan getirilen toplara tek vuruş yaparak gol atmış Kezman’ı suçlamak ne kadar doğru?
Yanlış Kezman’da değil, öncelikle oyun planında.
Ya da oyun planının böyle olacağı geçen yıldan belli olduğuna göre yapılan yanlış, transfer sezonunda sağ kanattaki eksikliğin kapatılmamasında ve Kezman’ın yanında meselâ Mehmet Yıldız gibi top tutabilen, topu yanındaki arkadaşına indirebilen ikinci bir oyuncu transfer edilmemiş olmasında.Ve herhalde bu eksiklikleri önceden bilip, yönetimi uyarması gereken de Zico’dan başkası değildi.Eldeki mevcut kadroya bakınca aslında kapanan rakiplere karşı iki forvetle oynayabilecek bir kadronun varlığı da açıkça görülüyor.Orta sahasında Appiah, Aurelio, Deniz, Selçuk, Kemal gibi oyuncuları olan bir takımın, çok koşan ve hem ileriye hem de geriye oynayabilen bir orta saha yaratması mümkün. Böyle bir takımın, kapalı rakiplere karşı çift forvet ile oynaması da Alex’in varlığına rağmen sorun değil.Kadrodaki Semih, Kâzım ve Deivid böyle bir takımda ikinci forvet de olabilir, yetenekleri buna uygun çünkü.Öte yandan son Manisa maçında iki oyuncu değişikliğinin 88. dakikada yapılmış olmasına da dikkatinizi çekmek isterim.Fenerbahçe’nin daha çok gol aradığı maçın son dörtte birlik bölümünde değil de, son iki dakikada yapıldı bu oyuncu değişiklikleri.“Fenerbahçe galipti de oyuncu değiştirerek vakit kazanmaya mı çalışıyordu” diye sormak da mümkün.Bir futbol oyununda elbette her kabahati teknik direktöre yüklemenin doğru olmadığını biliyorum.Oyuncuların o günkü kişisel performanslarının düzeyi, rakip takımın alacağı karşı tedbirler, oyuncuların bireysel yetenekleri gibi birçok faktör de var bir takımın başarısında.Ama bütün bunları görüp, önlemleri almak ve değişken oyuncu performanslarından en az etkilenen bir takımı sahaya sürmek de her halde teknik direktörün işi olmalı.

Kezman’a mentör!

Kezman’ın, kendisine Sırbistan’dan tanıdığı bir “mentör” getirteceği haberini gazetelerde okudum.Demek ki Kezman, şu anda içinde bulunduğu psikolojik baskı ortamından kurtulmaya çalışıyor.Bu elbette doğru bir hareket ancak zamanının biraz geç olduğunu düşünüyorum.Zico, Kezman’ı kazanmak uğruna haftalardır onu ısrarla oynatacağına, bu tablo ilk ortaya çıktığında bir mentör bulmayı akıl etmiş olsaydı, muhtemelen Manisa maçındaki kırmızı kart da hiç çıkmayacaktı.Belki de bu kırmızı kart cezası ve milli maç arası ilk kez Fenerbahçe’nin işine yarayacak. Kezman’ın kendine gelmesi için yeterli bir süre olabilir gibi görünüyor.Bekleyip, görelim bakalım.

11 Ekim 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zico'ya şapka çıkarıyorum ama...‘’

Devler Ligi performansı süper. Ama Vederson neden bu kadar geç keşfedildi? Kezman neden daha etkili kullanılamıyor?Ve Turkcell Süper Lig’e neden motive olunamıyor?

Bu sezon başından beri Zico’yu çok eleştirdim.
Inter maçından itibaren başlayan ve Moskova’daki CSKA maçı ile devam eden süreci izledikten sonra Zico’ya ‘şapka çıkarıyorum!’
Ama yine de böyle oynamayı başarabilen bir kadronun, nasıl olup da lig tarihinin en kötü başlangıç dönemini geçirdiğini de anlamakta zorlanıyorum.
Bunda hiç kuşkusuz oyuncuların lig maçlarına motive olamalarının yanı sıra, sezonun başındaki yanlış oyuncu tercihlerinin de rolü olmalı.
Örneğin Vederson’un bu kadar geç keşfedilmiş olmasının nasıl bir izahını bulabiliriz, bilemiyorum...
Son lig maçları ve Şampiyonlar Ligi maçları gösteriyor ki, Fenerbahçe’nin en büyük sıkıntısı takımın en ilerideki oyuncusu Kezman’dan kaynaklanıyor.
Kezman, tek başına top tutamıyor. Tuttuğu topu olumlu kullanamıyor.
Ama öte yandan özellikle CSKA Moskova maçının ikinci yarısında, ikinci gol yenildikten sonraki tabloyu da unutmamak gerek.
Takımın en geri hattının orta sahaya çok yaklaştığı ve oyunun rakip ceza sahasına yıkıldığı dönemdeki Kezman performansına da söylenecek bir şey yok.
Demek ki Kezman’ın “Çok yalnız kalıyorum” itirazlarında da bir doğruluk payı var.
Kalabalık hücumda Kezman’ın etkili olabildiğini Moskova’da gördük çünkü.
Kezman açısından bir de topun hızlı kullanılması sorunu var.
Bu sezon Fenerbahçe’nin birçok pozisyonda ofsayta takılmasında Kezman’ın hatası var gibi görülüyor, ama acaba öyle mi?
Fenerbahçe orta sahası ve defansı, topla o kadar çok geri ve yan oynuyor ki, top Kezman’a atıldığında çoktan ofsayt bayrağı kalkmış oluyor.
Oysa orta sahada kazanılan toplarla hızlı oynansa ve ilk pozisyonda top Kezman’ın koşu yoluna atılsa, takım ofsayta düşmeyeceği gibi gol pozisyonuna da kolayca girebilecek ya da etkili olabilecek yerlerden serbest atış kazanabilecek.
Zico’nun Kezman’ı savunurken, orta saha oyuncularına bunu bu zamana kadar iyice öğretememiş olmasının da bir açıklamasını bulamıyorum.
Kısacası Zico’ya, Şampiyonlar Ligi performansı nedeniyle şapka çıkarıyorum, ama bazı şeyleri bu kadar geç görmesini ya da hiç göremiyor olmasını da anlayamıyorum.

Penaltı cezası sürüyor!
Geçtiğimiz sezondan beri Fenerbahçe’ye karşı uygulanan, herkesin bildiği ama resmen ilan edilmemiş bir ceza var: Fenerbahçe lehine penaltı verilmez!
Bu sezon da daha ligin dörtte biri bitmeden, Fenerbahçe’nin, ortalama bir takımın bir sezonda kazanabileceği sayıda penaltısı verilmedi.
Sadece son Ankaragücü maçında verilmeyen penaltı sayısı üç!
Üstelik bir tanesi hakem tarafından ceza sahası dışına taşınarak verilmedi.
Bunu sistematik bir komplonun sonucu olarak gördüğümü söylemeyeceğim.
Ama geçtiğimiz sezonlarda Fenerbahçe lehine yapılan hakem hatalarından sonra öyle bir gürültü koparıldı ki, şimdi her hakem Fenerbahçe maçına kesin bir önyargı ile çıkıyor.
Biliyorlar ki, Fenerbahçe lehine yapacakları en küçük bir hatada yine paramparça edilecekler.
O nedenle de en açık pozisyonlarda bile elleri düdüklerine gidemiyor.
Hakemler o kadar şartlanmışlar ki, kafalarının gerisinde hep bu var.
Ve bunu düzeltmek de herhalde Merkez Hakem Komitesi’nin işi olmalı.
Ancak, Fenerbahçe açısından maçın sonuncu etkileyebilecek böyle hatalar yapan hakemlere verilen notlara bakıyorum, maaşallah hepsi çok iyi maç yönetmişler!
Hatta bazı hakem eleştirmenlerinin şunu bile yazdıklarına tanık oluyorum: Hakem Fenerbahçe’nin penaltısını vermedi, ama maçın sonucunu etkileyecek önemli bir hata da yapmadı!
Kapanan takımlara karşı kazanılacak bir tek golün bile maçın sonucunu nasıl etkileyeceğini sanki bilmiyor gibi yazıyorlar.
Sonuç olarak şunu söylemek gerekir ki, Fenerbahçe bu sezon şampiyon olacaksa, hakemleri de geçmek zorunda!

05 Ekim 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hakemler futbolu bilmiyor...‘’

Bursa maçı hakeminin futbol bilgisi yeterli olsa, ev sahibi ekibin rakibi oynatmamak için başvurduğu faul taktiğini 10 dakikada çözerdi. Onun orada bulunmasının tek nedeni var; futbol oynanmasını sağlamak.

Aslına bakarsanız, Bursaspor-Fenerbahçe maçının 1-1 berabere bitmesinin tek bir nedeni var: Maçın hakeminin futbol bilmiyor olması.
Bursaspor, Türkiye Süper Ligi’nin en çok faul yapan takımı.
Sezonun hemen başındaki Galatasaray maçında da ortaya çıktı ki, Bursaspor’un rakip takım atağa çıktığında başvurduğu bir taktik bu.
Öteki maçları televizyondan izleme olanağımız olmadığı için bilmiyoruz.
Ama aynı taktiğin Fenerbahçe maçında ortaya çıkmış olması ve sezon istatistikleri bunu gösteriyor.
Maçın hakemi oyunun daha onuncu dakikası dolmadan bu taktiği çözebilirdi, tabii futbol bilgisi yeterli olsaydı.
Maçın hakeminin o sahaya çıkıyor olmasının bir tek nedeni var: Futbol oynanmasını sağlamak.
Elindeki düdük ve ceplerine yerleştirdiği sarı kırmızı kartlar bunun için var, aksesuar olarak bulunsun diye değil.
Bir takım, sert oynayabilir. Futbol oyununun içinde kaldığı sürece bunun bir sakıncası yok.
Ama bir takım top rakibe geçtiği ve rakip hücuma çıkmaya niyetlendiği anda toplu ve topsuz alanlarda faule başvuruyorsa bunun bir tek anlamı var: O takım, rakibine futbol oynatmak istemiyor, bunun için faullere başvuruyor.
İşi sahada oyunun dürüstçe oynanmasını sağlamak olan hakemin izin vermemesi gereken bir durum bu!
Maçın hakemi 90 dakika boyunca buna göz yumdu. Fenerbahçe orta saha oyuncuları, başta Alex olmak üzere adeta tekme tokat durduruldu ve sonunda kartlar da İsmail Güldüren’inki hariç hakeme yapılan itirazlar nedeniyle çıktı.
Ama aynı hakem ısrarlı itirazlara ikinci kartları gösteremedi. Çünkü o da biliyordu ki o itirazlar aslında haklı itirazlardı.
Hakem maçta iki penaltıyı da görmedi. Bursasporlu Sinan’a ve Fenerbahçeli Semih’e yapılan penaltıları veremedi.
Aynı hakemler bu sezon Galatarasay lehine üç penaltı çaldılar. İkisinin penaltı pozisyonu ile uzak yakın alakası olmadığını hakem yorumcuları yazdı.
Bu çifte standartlı uygulamanın bir tür hakem komplosu olduğunu iddia edecek değilim.
Ancak ortaya çıkıyor ki, hakemlerin kafalarında bütün takımlar eşit, ama bazıları daha da eşit!
Bu sezon öyle görünüyor ki, daha çok hakem hatalarının konuşulduğu bir sezon olacak.
Bunu önlemenin yolu da basit: Hakemleri her hafta başında “kampa almak” ve bütün maçları izlettirerek, hataların neler olduğunu iyice öğretmek.
Aksi takdirde bu sezon futboldan çok hakemleri konuşmak zorunda kalacağız.

Fenerbahçe
neden
pozisyona
giremiyor?
Fenerbahçe’nin Bursa’daki beraberliğini elbette abartmıyorum.
Bursa, bu ligin en köklü takımlarından biri ve hiç kuşku yok ki günün birinde iyi bir yönetim kadrosu ve iyi bir takım yakalamayı başarabilirse, Trabzon’dan sonra Anadolu’nun ikinci şampiyonunu çıkaracak bir seyirci potansiyeline de sahip.
Bu nedenle Bursa’da puan kaybetmek, çok da eleştirilebilecek bir durum değil.
Öte yandan Fenerbahçe’nin Bursa’daki tek sorununu hakeme de bağlamıyorum.
Evet, diğer yazımda anlattığım gibi hakem futbolu biliyor olsaydı, başka bir maç seyrederdik. Ama bu Fenerbahçe’nin asıl sorununun gözlerden kaçmasına neden olmamalı.
Fenerbahçe, bu maçta da ortaya çıktı ki geriden topu iyi çıkaramıyor.
Bu, sadece bu sezonun değil, son birkaç sezonun da sorunu.
Orta saha oyuncularının sert pres altında oyundan çabuk düşmelerinin de bunda rolü var.
Ama Fenerbahçe gibi bir takım, bütün bu olumsuzluklara rağmen yine de bir koca devre boyunca bir tek pozisyona giremiyor, bir tek şut atamıyorsa, bunun da bir nedeni olmalı.
Bu neden çok açık görülüyor ki, Fenerbahçe’nin kanatlarından kaynaklanıyor.
Orta sahanın iki kenarında oynayan oyuncuların topla içeriye kat ettiklerini ama arkalarındaki beklerin onlardan boşalan alana giremediklerini görüyoruz.
Onlar o boşluklara giremediği için de top çizgiye inmiyor. Kanatları kullanarak çizgiye inemeyen bir takım da rakip defansın dengesini bozamıyor, bırakın gol pozisyonu, karambol bile yaratamıyor.
Öte yandan tek forvet ile oynayan Fenerbahçe’nin kadrosundaki forvet oyuncuları da kendilerine atılan uzun topları yakalayıp, sahip olarak, orta sahadan gelecek arkadaşlarına pozisyon hazırlayacak türden oyuncular değiller.
Fenerbahçe’nin üç forveti de tek vuruşla gol atabilecek oyuncular. Ve onların bu özelliklerinin ortaya çıkabilmesi için de topun kanatlardan düzgün şekilde ceza sahasına indirilmesi gerekiyor.
Kezman ve Deivid’in geçmiş takımlarında attıkları golleri internetten bulup seyredecek olursanız, bu çok açık görülüyor.
Fenerbahçe bunu başaramıyor, çünkü kadro yapısı ve oyun anlayışı buna uygun değil.
Bu durumda yapılması gereken şey bu oyun anlayışına göre santrfor bulmak olmalı.
Bunları çözmek önce Zico’nun, sonra da yönetimin işi.
Eğer Zico bunu çözemiyorsa, Zico’yu çözmek de yönetimin görevidir.

26 Eylül 2007, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beklenen oldu‘’

Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısından sonra görüldü ki, Fenerbahçe önemli maçları başka bir anlayışla oynuyor. Oyunu kontrol ediyor, hızlandırdığı zaman da önemli pozisyonlar buluyor. Kadıköy’de Fenerbahçe’nin aslında çok farklı kazanabileceği bir oyun seyrettik. Bu beklediğimiz bir şeydi. Sarı-Lacivertliler uzun süredir oyunu ilk kez 30 metre içinde oynadı. Bütün takım blok olarak ileri çıktı ve geri dönmeyi başarabildi. Eğer Kezman biraz top tutabilme becerisini gösterebilseydi, çok daha rahat bir galibiyet alınabilirdi.
Alex’in bu kadar rahat oynadığı bir başka maç hatırlamıyorum. Oyun boyunca sahanın her yerinde gezdi. İyi paslar attı ve bir nokta santrafor gibi gol pozisyonuna bile girdi. İnter’in 7 eksikle İstanbul’a gelmiş olması elbette Fenerbahçe’nin işini kolaylaştıran bir faktördü. Ancak İnter forvet hattının her Türk takımına karşı çok tehlikeli olabileceği de bir gerçek.
Özellikle ikinci yarının son 20 dakikasında İnter orta sahası, Fenerbahçe’ye top göstermedi. Maçın hakemi kartlarında ve kararlarında Fenerbahçe’ye karşı önyargılıydı. Fenerbahçeli oyunculara karşı kolayca çıkarttığı kartları, İnterli oyunculara aynı rahatlıkla göstermedi. Fenerbahçe defansında Lugano bir çok futbol yorumcumuz tarafından en çok eleştirilen oyuncu. Ancak dün bir kez daha görüldü ki, Lugano yüreğiyle oynuyor. Galibiyetteki en büyük paylardan biri de hiç kuşkusuz ona aitti. Wederson’un fantazi şut denemeleri dışında yararlı bir oyuncu olduğunu da söylemeliyim. Ama heralde herkesin şapka çıkartması gereken oyuncu Deivid idi. Geçtiğimiz sezon boyunca çok eleştirildi ama bu sezon Fenerbahçe’nin en yararlı oyuncusu konumunda. Attığı gol de bizler gibi Deivid’i çok eleştiren futbol yorumcularına kapak oldu.

20 Eylül 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’3-5-2 sistemi Fener'e uymaz‘’

Kadıköy’de dün değişik bir Fenerbahçe izledik... Fenerbahçe, Roberto Carlos’un orta sahaya daha yakın oynadığı 3-5-2’ye uygun bir dizilişle sahaya çıktı. Ve burada görüldü ki, Sarı-Lacivertliler üçlü defansla oynayabilecek bir kadro yapısına sahip değil. Çaykur Rizespor’un golü, ancak antrenman maçlarında atılabilecek bir goldü. Adeta yürüyerek geldiler ve golü buldular.
Fenerbahçe’nin bundan önceki maçlarına kıyasla daha çok şut denediği ve gol pozisyonuna girdiği bir karşılaşma izledik. Bu oyunun beklenen gollerle sonuçlanmamış olması, ancak şansla açıklanabilir. Maçın 15. dakikası dolmuştu ki, Ali Bilgin’in sahadaki oyunun ağırlığını kaldıramayacağı tribünlerden bile görülüyordu. Ama Zico’nun, Ali Bilgin-Colin Kazım değişikliğini yapması için karşılaşmanın üçte ikisinin geçmesi gerekti. Ve bu da bir çok şey için çok geçti.
Maçın orta hakemi Bünyamin Gezer’in, Çaykur Rizespor kalecisinin oyunu geciktirici hareketlerini daha maçın 30. dakikasında cezalandırması gerekirdi. Ancak hakem bunu yapmak için karşılaşmanın son beş dakikasını bekledi.
Hakemlerin futbol bilgisizliğinden mi, yoksa aldıkları kötü niyetli talimatlardan mı bilemiyorum; ancak şunu söylemeliyim ki, bu kadar pahalı bir ligi yönetebilecek hakem kadrosu, bu ligde yok...

16 Eylül 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI