Arama

Popüler aramalar

‘’Darbe yaptılar!‘’

Özellikle İzzettin Doğan, Hayrettin Kozak ve Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi, 31 yaşındaki Mehmet Karlı’nın kürsüde yaptığı konuşmalar üyelerden büyük alkış aldı. Salondaki genel hava ve genel istek, Başkan’ın seçime gitmesi yönündeydi. Başkan Adnan Polat’ın bu baskıya dayanması zor görünüyordu. Zaten mesajı aldığının sinyalini de yeniden kürsüye çıktığında verdi. Sahneye çıkıp konuşanların hemen hemen hepsi yönetimi yerden yere vurdu. Polat yönetiminin lehine, toplasalar üç beş cümle söylendi. Galatasaray tarihinin belki de en kritik mali genel kurulu olan bu toplantıda, özellikle salondaki genç üyelerin çok heyecanlı olduğu da dikkatlerden kaçmadı. Yönetimi eleştiren bazı konuşmacıların, yönetim kurulu masasında oturan Mehmet Helvacı’dan alkış alması da ironikti. Sonuç olarak, yönetimi mali açıdan ibra eden üyeler, idari açıdan etmeyerek adeta darbe yapmış oldular.

28 Mart 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Mümkün değil!‘’

Adnan Polat başkanlığı döneminde çok çalıştı. Stadyum, şirketlerin birleşmesi, Riva arazisi ve tesislerin bulunduğu Florya arazisinin sorunlarını çözdü, kulübün gelirlerini 5 kat arttırdı. Ama neticede Galatasaray bir spor kulübü olsa da aslında futbol takımıdır. Futbol takımı çok başarısız. Üstüne üstlük yönetim kurulu daha başarısız! Adnan Polat yönetimi daha bir senesini doldurmadan dağıldı. Son bir ayda gördük, Galatasaray örf ve adeti, ‘kol kırılır yen içinde kalır’ gibi camiaya yakıştırılan sözlerin hepsi de balonmuş. Yönetici-futbolcu, eski-yeni, ağabey-kardeş, saygı-sevgi yalanmış! Hele önceki Divan Toplantısı’nda, yönetim ve arada bir sandalye boşluk olan kendi içerisindeki muhalefetin görüntüsü trajikomikti! Sayın Başkan elinden geleni yapsa da, dağılmış bir yönetim kurulunun yönettiği kulübün başarılı olması mümkün değil.

11 Şubat 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray derbide nasıl oynayacak?‘’

Orta sahayı ele geçirmeye çalışacak

Hagi’nin Galatasaray’ı, bu tarz zorluk seviyesi yüksek karşılaşmaları daha iyi oynuyor. Kadıköy’den puanla dönen, Trabzon’da 75. dakikadaki bireysel hataya kadar maçı kafa kafaya götüren Rumen Hoca, son vuruşlarda Elano, Mehmet Batdal gibi isimler daha dikkatli olsa Kayseri’den galibiyetle dönebilirdi.

Hagi çok çalışkan bir yapıya sahip. Ayrıca rakipleri analiz etme konusunda oldukça iyi. Hafta boyunca Beşiktaş’ın maç kasetlerini izledi ve oyun şablonunu buna göre hazırladı. Galatasaray’ın bir diğer artısı da Hagi-Tugay Kerimoğlu ikilisinin, takımı büyük maçlara çok iyi motive ediyor olmaları. Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor karşısında olduğu gibi bugün de kontrollü oynayacak. Hagi, Beşiktaş’ın iki kanadına mutlaka önlem alacaktır. Rumen çalıştırıcı, dörtlü savunmanın önüne Cana ve Ayhan ikilisini koyarak, orta sahayı ele geçirmeyi planlıyor. Cana, Beşiktaş’ın en etkili ayağı Guti’ye yakın oynayacak. Hagi’nin rakibi durdurma konusunda sıkıntısı yok. Asıl problem ileri uçta. Galatasaray son 5 lig maçında sadece 2 gol atabildi.

Sarı-Kırmızılılar skor üretemiyor. Formsuz Kewell ve iyi niyetine rağmen ileride yalnız ve yetersiz kalan Pino, gol yükünü kaldıramadı. Kulübedeki tek alternatif, Süper Lig’e uyum sağlayamayan Mehmet Batdal’dı. Bu kez Hagi’nin elinde mükemmel bir jokeri olacak. Hafta boyunca derbi için özel hazırlanan ve Ali Sami Yen’de Beşiktaş’a 2 maçta 5 gol atan Baros, en büyük koz olacak. Ayrıca duran top organizasyonuna büyük önem veren Hagi, kornerlerde Servet ve Neill’i mutlaka rakip ceza sahasına sokacak.
Sonuç olarak, bu karşılaşma Galatasaray’ın çıkış yakalaması için büyük bir avantaj. Sarı-Kırmızılılar bunu değerlendiremezse, hem yönetim zor durumda kalacak, hem de birçok futbolcunun Galatasaray kariyeri tehlikeye girecek...

28 Kasım 2010, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu nasıl iş?‘’

Kariyerinde Süper Lig’de 133, Milli Takım’da 42, Avrupa Kupaları’nda 41 ve Türkiye Kupası’nda 23 maça çıkmış (Toplam 239) Kaptan Arda, Milli Takım’da sakatlandı, ihale Galatasaray Altyapısı’na kaldı! Bu nasıl iş?

Altyapıyı takip eden bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim: İşin gerçeği farklı.
Florya Metin Oktay Tesisleri’nde 6 tane saha var. Bu sahaların 2 tanesi standart. 1 tane 80 metre, bir de 50 metrelik çim sahalar var. 2 adet de 50 ve 40 metre uzunluklarında suni çim saha. Bu suni çim sahalarda kim antrenman yapıyor? Galatasaray Florya Futbol Okulu’nun 300 öğrencisi. Dikkatinizi çekiyorum altyapı değil. Futbol okulu. Ücretini ödeyen her anne baba oğlunu Florya’daki futbol okuluna kayıt ettirebiliyor. Futbol okulunun 300 öğrencisi suni çimde eğitim alıyor. Parayı vereni sahaya çıkarırsanız çim ne kadar dayanır?

Galatasaray Altyapısı’nda ise çeşitli yaş kategorilerinde 180 futbolcu var. Bu oyuncular ise A Takım’ın kullandığı Jupp Derwall Antrenman Sahası hariç diğer 3 çim sahada antrenman yapıyorlar.

Bu gençlerin sakatlanmalarının asıl sebebine gelince: Peru’da yarı final oynayan U-16 Milli Takımı’nın kaptanı Serdar Kesçi’yi (Diyarbakırspor) örnek verebiliriz. 17 yaşındayken bir sezonda 73 maça çıkmış. Haftada 2 maç alt yapıda, Milli Takım’da, yetmez Şehremini Lisesi’nde toplam 4 maç! Sezonda 73 maç. 17 yaşında çocuğu sezonda 73 maça çıkarırsanız sonuç bu olur! Aynı jenerasyondaki oyuncularda sadece pubis değil, menisküs ve çapraz bağ sakatlıkları da yaşandı. Emre Belözoğlu, 12 sene önce altyapıdan ayrıldı. Onun zamanında suni çimde antrenman yapılıyordu. O zamandan bugüne çok şey değişti. Son yıllarda Florya’da sadece futbol okulu öğrencileri suni çim de çalışıyor...

Arda’nın durumuyla ilgili Milli Takım doktoru; “Geldiğinde ağrısı vardı” dedi. Eğer sakat bir oyuncu, yeteri kadar dinlenmeden ağır antrenmanlara maruz kalırsa pubis nüksediyor. Bunu söyleyenler uzman doktorlar. Siz de Arda’ya izin verseydiniz, antrenmana çıkarmasaydınız hocam!

07 Ekim 2010, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kız takımı!‘’

“Guardiola’yı Barça’nın antrenörü ilan ettikleri gün. o yılın muhteşem olacağına inancım tamdı desem yalan söylemiş olmam. En azından iyi mücadele edecektik. Bize söylediği ilk cümlelerden biri de buydu. Guardiola yaptığımız her hatayı kabul edebilirdi, ama ruhumuzu ve bedenimizi Barça’ya harcamamamızı asla.”

Yukarıdaki, Andreas Iniesta’nın Barcelona’nın 6 kupalı sezonunu anlattığı ‘Cennette bir yıl’ isimli kitabından bir paragraf...

Rijkaard’ın takımında hangi futbolcu ruhunu ve bedenini Galatasaray için harcadı?

Sezon başında Galatasaray’ın yeni hocasının Frank Rijkaard olduğu açıklandığında bütün Galatasaraylılar’ın ağzı kulaklarındaydı. Ardından yapılan Elano ve Keita transferleri Sarı-Kırmızılılar’ı iyice havaya soktu. Devre arası gelen Jo ve Dos Santos tam ‘ara gazı’ oldu!

Sonuç hüsran!

Brezilya Milli Takımı ilk 11 oyuncusu Elano sadece 3 gol...

Taklacı Keita 4 gol 7 asist...

Lider Bursaspor’da kaleci Ivankov 3 gol, stoper Ömer Erdoğan 5 gol...

Süper Lig, Avrupa’nın kalitesi düşük ama en sert liglerinden biri. İtalya ve İngiltere ligleri de sert, ama bizimki gibi değil; topa sert. Sert bir ligde Elano, Jo, Keita, Dos Santos, Kewell gibi ‘yumuşak’ oyuncularla sonunuz bu olur. Galatasaray’ın puan kaybettiği rakiplerinin ortak özellikleri orta sahayı kalabalık tutan, sert, hatta 90 dakika boyunca tekme tokat oynayan, özetle ‘mücadele eden’ takımlar olmaları. Mesut Bakkal hem Sivasspor’da hem de Manisaspor’da aynı oyun anlayışıyla Galatasaray’a çelme taktı. Sarı-Kırmızılılar’ın son 4 lig maçında sadece 1 puan alabildikleri Eskişehirspor da, hocası Rıza Çalımbay ile sert oynuyor. Orta sahayı kalabalık tutuyor. Büyükşehir Belediyespor da aynı şekilde. Sarı-Kırmızılılar, Kasımpaşa gibi futbol oynamaya çalışan, açık oynayan takımlara karşı Aslan kesiliyor.

Galatasaray Neill ve Baros’u tutup; Elano, Keita, Jo, Dos Santos, Leo Franco ve sakatlığı nedeniyle sezonun yarısında oynayamayan Kewell ile yollar ayrılmalı. Zaten Dos Santos, Jo ve Kewell’ın sözleşmeleri bitiyor. Elano ve Keita Dünya Kupası oynayacaklar, elden çıkarmak kolay olur. Bu oyuncuların yerine fizik gücü yüksek, oyunun iki yönünü oynayabilen, gerekirse tekme tokat oynayabilen futbolcular alınmalı...

Galatasaray’ın çuvallamasının baş sorumlusu; yönetime istediği oyuncuları aldıran, Süper Lig’i tanıyamayan, tanımadığı için ‘kız takımı’ kuran Rijkaard’dır. Başkan olarak Adnan Polat ve ‘sihirbaz’ vs. diyerek kıvırmadan ismini yazayım; Futbol Şube Sorumlusu Haldun Üstünel ile Murat Yalçındağ da diğer sorumlular. Üstünel’in transferlerinin sahada ‘erkek gibi oynayan’ Neill hariç, sadece adları süper çıktı. Şimdi sorumlu oldukları için eleştirilmeleri normal.

Belden aşağı vurmamak kaydıyla!

08 Nisan 2010, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Derbi değil şampiyonluk!‘’

Galatasaray camiası, Fenerbahçe mağlubiyeti sonrası ‘bunalıma girdi’. Futbol takımının kötü oyunuyla kaybettiği ‘prestij’ ile tekrar toparlanabilmesi için zamana ve birkaç galibiyete ihtiyacı var. Ligin henüz 10. haftası ve sezonun yarısı bile olmadı. Bunalım devam ederse Baros’u da kaybederek darbe yediği Fenerbahçe derbisinin faturası ağır olacak. Sarı -Kırmızılı camia kenetlenmezse bütün sezonu kaybedecek. Takımın kötü gitmesi Galatasaray’ı ekonomik olarak da sıkıntıya sokacak. Futbolcuların performansı kulübün gelirlerini doğrudan ilgilendirdiği için tehlike büyük. Yönetimin kurduğu ‘pahalı’ kadro Şampiyonlar Ligi’ne gidemez ise kulübe faturası ağır olacak.

Takımı tekrar düzlüğe çıkarmak Rijkaard’ın işi.

Kadıköy’de Türk futbolunu tanıma fırsatı bulan Hollandalı teknik adam, kaybedilen öz güveni tekrar kazandırmalı. Galatasaraylı futbolcular profesyonel davranıp kulübü düzlüğe çıkarmak zorunda. Objektif bakılacak olursa SarıKırmızılı takım liderden sadece 5 puan geride ve ligin bitmesine 24 hafta, ortada da 72 puan var. Galatasaray ayrıca Avrupa Ligi’ndeki grubunda da lider. Derbide galip gelmek önemlidir. Ama futbolda en değerli galibiyet ‘şampiyonluktur’.

29 Ekim 2009, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Evet Galatasaray Türkiye'dir‘’

Her şey Derwall’in (Toprağı bol olsun) Galatasaray’ın başına gelmesi ile başladı.
O günden bu güne Türk futbolu sürekli gelişti. 1988’de Galatasaray Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı final oynadı. 2000 yılı Türk futbolunun zirvesi oldu. Avrupa Fatihi UEFA Kupası ve Süper Kupa ile Atatürk Havalimanı’na indi. Ertesi yıl Milan’ın başına Galatasaray’ın eski teknik direktörü Fatih Terim geçti. Türk futbolunun lokomotifi, her zaman “Batıya açılan penceresi” Galatasaray oldu. Yıllardır Türk Milli Takımı’nın başarıları Galatasaray ile doğru orantılı. 2001-2002 sezonu şampiyonu Galatasaray, 2002 Dünyü Kupası üçüncüsü Türkiye. Tugay Kerimoğlu, Bülent Korkmaz, Okan Buruk, Fatih Akyel, Emre Belözoğlu Galatasaray altyapısından. Ayrıca Galatasaray’dan 6 futbolcu.



Halihazırda Türk futbol tarihinin en başarılı derecesi...

2007-2008 sezonu Türkiye Ligi Şampiyonu Galatasaray. 2008 Avrupa Şampiyonası için Türk Milli takımına 8 oyuncu gönderdi. Milli takımımız Avrupa Şampiyonası’nda ilk dörtte. Galatasaray Futbol Takımı geçen sezon döküldü. Milli takımımızın performansı da kötüydü. Galatasaray bu sezona ise müthiş başladı. Rijkaard’ın takımı rakiplerini gol manyağı yapıyor. Galatasaray her maçını coşkulu oynuyor, tribünler hop oturup hop kalkıyor. Tıpkı Estonya karşısındaki Türk Milli Takımı gibi. Galatasaray ile Milli Takım’ın oyun yapılarının birbirlerine benzediği de aşikâr. Milli Takım da çok atıp çok yiyecek, tıpkı Galatasaray gibi. Galatasaray Türkiye’dir!

Kral’ın laneti!
Hakan Şükür ile Ümit Karan Galatasaray’da birlikte oynadıkları dönemde bir dargın bir barışık yuvarlanıp gidiyordu. Didişmedikleri ve birlikte oynadıkları zaman başarılı olan ikiliden Hakan Şükür geçen sezon “istemeyerek” de olsa futbolu bıraktı. Ümit de bu sezon Eskişehirspor’a transfer oldu. Enteresan olan, Hakan Şükür futbolu bıraktıktan sonra Ümit’in ligde gol atamamış olması. Galatasaray kulislerinde “Hakan Şükür Ümit’i lanetledi” esprisi yapılıyor.

Nonda gösterse?
Evde Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçını izliyorum. Takımlar sahada ısınıyor. O sırada Kazım Kazım tribünlere dönüp Erman Hoca’nın tabiri ile “Tombala çekiyor”. Tamam diyorum akşam Maraton’da şenlik var. Erman Hoca ne sallar belli değil. Maç bitiyor, Maraton başlıyor, bitiyor çıt yok. Acaba ben mi yanlış gördüm diye düşünüyorum.
Ertesi gün iki gazetede iki satır. Kazım’ın uygunsuz hareketi...

Baros’un kılından, Sabri’nin tüyünden “ekmek” çıkarmaya çalışan Erman Hoca hareketi göremiyor ya da pas geçiyor. Allah korusun “Yıldırım” çarpar! Aynı hareketi Nonda yapsa eminim Lig TV atlamaz. Bir ileri iki geri gösterir... Konu Nonda olduğu için yanlış anlamayın, Kongolu’nun farkı sırtındaki forması! Şimdi anlatın, renklerin değil futbolun çıkarları!

Gladyatör!
Galatasaray’ın Brian Birch zamanında üç yıl üst üste şampiyon kadrosunun yıldızı Metin Kurt 1968-1976 yılları arasında yaşadıklarını kaleme aldı. Gladyatör isimli kitap Everest Yayınları’ndan çıkıyor. Kurt, sendika sözcüğünü ağzına aldığı ve arkadaşlarını greve götürdüğü iddiası ile Galatasaray’dan uzaklaştırılmıştı. Metin Kurt, Avrupalı futbolcuların bugün kullandığı hakları 30 yıl önce dile getirdi! Kitap 10 gün içinde kitapçılarda...

En çok işportacı Mecidiyeköy’de!
Cumartesi günü derbi var. Ali Sami Yen’in etrafı ana baba günü olacak. Bilet karaborsacıları, işportacılar cirit atacak. Galatasaray Kulübü korsan ürünlerle mücadele ediyor mu? Evet. Ama İstanbul’un üç büyük stadı çevresinde en çok işportacı Mecidiyeköy’de. Taraftara açık antrenmanlarda bile Florya’da işportacılar satış yapıyor. Sarı-Kırmızılı taraftarlar işportacılardan alışveriş yapmakta bir sakınca görmüyor. Takıma böyle “köstek” olunur, bravo!

08 Eylül 2009, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Amerikan arabası!‘’

Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısı ile sallanırken, sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. Sınıfa bir bakış atıp kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor. “Bakın!” diyor. “Bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey...” Sonra 1’in yanına bir sıfır (0) koyuyor: “Bu başarıdır. Başarılı bir kişilik 1’i 10 yapar. Bir sıfır daha... Bu, tecrübedir. 10 iken 100 olursunuz.” Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek... Disiplin... Eklenen her yeni sıfırın, kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca... Sonra eline silgiyi alıp en baştaki 1’i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve hoca yorumu patlatıyor: “Kişiliğiniz yoksa, diğerleri hiçtir!”
Efsane menajer Sir Alex Ferguson, “Teknik olarak doğal yeteneklere sahip bir oyuncu yerine, kötü oynayabilen, ama deli gibi çalışan birini tercih ederim. Mesela Roy Keane. Çok fazla potansiyeli yoktu, ama inanılmaz bir oyuncu olmayı başardı” demiş.
Türk futbol tarihinin en kariyerli futbolcusu Bülent Korkmaz, Ferguson’un anlatmak istediği futbolcu profiline iyi bir örnek...
Günümüz futbolunda ‘hassas, kırılgan, oyunun tek tarafını oynayabilen’ futbolculara yer yok. Hele takımda en çok kazanan oyuncunun ‘maç seçme’ ya da ‘hocasına artistlik yapma’ hakkı hiç yok! Bu saatten sonra 10’dan Galatasaray’a fayda da yok! Mübarek Amerikan arabası gibi. Masraflı... Alırken pahalı, satmaya kalksan satamazsın. Zararı göze alıp tez vakitte elden çıkarılmalı...
Galatasaray sezon sonunda, son 3 yılda kadrosuna kattığı Mehmet Topal, Servet, Emre Güngör, Barış Özbek gibi atletik, fizik gücü yüksek, mücadeleci ve ‘karakterli’ futbolcuları transfer etmeli...
Ligin ilk yarısındaki istatistikleri mi?
Yine Sir Alex Ferguson’un istatistikle ilgili bir sözü ile bitirelim:
“İstatistik mini etek gibidir. Çok şey gösterir ama asıl görülmesi gerekeni göstermez...”

22 Mart 2009, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI