Arama

Popüler aramalar

‘’Derbiye kadar ne olacak?‘’

Galatasaray tarafı:
“Wesley Sneijder’in Fenerbahçe derbisinde oynayıp oynamayacağı belirsizliğini koruyor.” “Doktorlar hayırlısı inşallah deyip, tedeviye devam ettiler. ”Gazetelerin internet sitelerinde; ”Sneijder’dan haber var!” başlığını gören taraftarlar heyecanla oynayıp oynamayacağı hakkında bilgi almak için sayfaya tıklayacak, sonra fos çıkacak. Ortalama detaylı yazıda şunlar olacak “Sneijder yaptığı açıklamada bana verilen programı sıkı sıkıya takip ediyorum. Bu maçta takım arkadaşlarımı yalnız bırakmak istemiyorum. Zaten sezon sonu gidiyorum. ”

Arada diğer sakatlar hakkında haberler:

“Sabri Reyis hazır!” “Hakan Balta’nın durumu hâlâ belirsiz.” “Hamit’in durumu kesinleşti. Maçı evde televizyondan seyredecek. ”Yönetimden hoca açıklaması: “Hedef her maça, yeni hoca!”

Fenerbahçe tarafı:
“Pereira Galatasaray’ı çözdü. ” Bir başka haber; “Van Persie, gol atıp gerçek Fenerbahçeli olucam. ” dedi. Bir diğer haber; “Fernandao, oynayıp oynamıyacağım belli değil. Eğer görev verilir oynarsam, 70 dakika oynayıp çıkarım. Eğer görev verilmezse, 70.dakikadan sonra oyuna girerim'' yorumu yaptı. Diğer futbolcu açıklamaları şöyle olacak. “Kazanmaya çıkıcaz!” bir diğeri; “Rakibin durumu bizi ilgilendirmiyor. Biz çıkıp topumuzu oynuycaz.” bir başkası; “Bizim için diğer maçlardan bir farkı yok! Çok iyi hazırlandık. ”

Yöneticiler:
Onları durdurmak imkansız habire konu çıkabilir. Her şeyi söyleyebilirler.

Hakemler:
Onları bu saatten sonra kurtarmak imkansız. Maç sonrası olduğu gibi, maç öncesi de herkes demediğini bırakmayacak. Kısaca her zamanki gibi kimseye yaranamayacaklar. Eski hakemler, tek tek gazetelerdeki köşelerinden notlayacaklar.

Yorumcular:
Maçla ilgili bütün ihtimalleri 12 Nisan ’a kadar sıralayacaklar. Maç sonrası “ben demiştim” demek için.

Maç saati:
Maçı anlatan spikerler heyecanla “Evvet sevgili izleyiciler. Beklenen an geldi. Şimdi herkes susacak, sahada futbolcular konuşacak. Hakem düdüğünü çaldı, maç başladı ve taç!”

'DİKKAT SAHADA SALİH VAR!'

Deniz Ateş Bitnel ’in futbolumuza tekrar kazandırdığı Salih Dursun, hız kesmeden yoluna devam ediyor. Deniz Ateş Bitnel ’e gösterdiği kırmızı kartla sahalara dönen Salih Dursun, Trabzonspor-Samsunspor arasında oynanan dostluk maçında, jubile yapan hakem Ali Şükrü Beldüz’ü omuzlarda taşıyarak tekrar gündeme geldi.

Bence Salih Dursun bu istikrarlı tavrını sürdürmeli. Kendisi şu ana kadar orta hakemleri odağına aldı ama artık kanatlarda da etkisini göstermeli. Mesela, yan hakemi elindeki bayrakla dövmeli. Yardımcı hakemlerin kokartlarını sökmeli. Hadi Salih biraz daha gayret. Avrupa’ya açılmanın zamanı da geldi. Kim bilir Haziran ayında Fatih hoca seni milli takıma bile çağırabilir. Çünkü şampiyonada seni sahada gören yabancı hakemler, büyük baskı altında sahaya çıkacaklar. Bu da kararlarını milli takımımız lehine etkiler.

31 Mart 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yönetim sus futbola sahip çık‘’

Birlik ve beraberlik duygusunun temsilidir futbol. Geçen haftaki yazımda derbiden beraberlik çıksın diye yazmıştım ama sonuçta terör denilen insanlık dışı gudubet yüzünden maç iptal edildi. İnsanların canından, sağlığından hiçbir şey daha önemli değil, bunu herkes biliyor. Çünkü bu duyguya sahip olmak için zekaya ihtiyaç yok, zaten yazarken ifade ettiğim gibi duyguya ihtiyaç var.

Ama gelin görün reklamda, “Ünlü, markanın önüne geçiyor” diye bir söylem vardır. İşte aynen bunun gibi bizim futbolumuzda da bu yaşanıyor, yöneticiler futbolun önüne geçiyor.

Arkadaş; kocaman, kafası çalışan insanlarsınız nedir derdiniz? Hepsi birbirine laf çakıyor. Maç ne zaman oynansın?tarih vermeler, TFF veya buna bağlı hangi kurum varsa yüklenmeler, hatta erteleme konusu ile ilgili “Sezon sonu oynansın” diyen, Galatasaray’ın sahasında şampiyonluk kutlama fikirleri geliştiren yazarlar bile var.

Hepsine bir kupa verin

Bir durun yahu ne istiyorsunuz? Nedir istediğiniz şampiyonluk mu? Kupa mı? Ömür boyu her maçı kazanma garantisi mi?Tamam hepsini alın rahatlayın ve bu stresten topluca çıkalım artık.
Bence, TFF sezon başında yeni kararlar alsın. Bütün takımlara birer kupa, istiyorlarsa bol bol yıldız versin, yetmezse şampiyonluk kura ile maç oynanmadan belirlensin böylece boşuna futbolculara para ödenmemiş UEFA kriterlerine takılmamış olur takımlar.

Ayrıca fikstür çekilsin sahaya futbolcular değil yöneticiler çıksın. Zaten onlar da 10-15 kişiler ve iki rakip takım yöneticileri birbirlerine konuşarak ağız dalaşı yapsınlar. Nasıl olsa alıştık saatler boyu televizyonda konuşanlara. Sonuçta Avrupa’ya gitmesek de, maç izlemesek de olur, maksat arkadaşlık ve dostluğumuz bozulmasın...

Lütfen bir susun, hayatımızda kafamızı dağıttığımız bir tek futbol vardı ondan da soğuttunuz ya bizi, size helal olsun...

İbrahimoviç’in yeni adı!

Milli takımın İsveç’le yapacağı maçın gündemi İbrahimoviç geliyor mu, gelmiyor mu?

İbrahimoviç’in ağzı iyi laf yapıyor bunu biliyoruz, Türkiye’de yaşanan olaylarla ilgili ”Spor her zaman teröre karşı önemli bir destektir, el birliğiyle sporu teröre karşı bir güç olarak kullanmalıyız” gibilerinden laf söylemiş. İsveç’in hocası da İbrahim’e “Seni dinlendirmeye karar verdim“ deyince kendisinin çok sevindiğini basın toplantısında açıklamış.

Ne o İbrahimo, konuşmaya gelince zart, zurt,

Türkiye’de maç yapmaya gelince yusuf, yusuf...

24 Mart 2016, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Derbi maçının sonucu‘’

Futbol güzel bir oyundur. Farkındasınız veya değil, hayatın sahaya yansımış halidir.
Düşünün değişik iş kollarından milyonlarca kişi her sabah yeni bir güne ve yeni bir maça hazırlanan futbolcu gibi işlerine gitmek için çıkar evlerinden. Çünkü iş hayatında da fubol gibi hazırlıklı, bilgili, antrenmanlı olmanız gereklidir.
Çalıştığınız şirketi yönetenler vardır. Tıpkı futbol kulüplerinde olduğu gibi. Onlar şirketin geleceği için yatırım yapar, uzun vadeli stratejiler geliştirip yıl sonu başarılı olmak ister.
Diğer yandan futbolda olduğu gibi pek çok şirket farklı liglerde oynar. Kimisi birinci ligde, kimisi bir alt ligde mücadele eder. Bazıları iyi bir takım olmamış, kendisini yenileyememiş, iyi yönetilememişse iş hayatında küme düşebilir.
Hangi iş kolunda olursanız olun sonuçta görevinizi iyi bileceksiniz ve çalıştığınız firmanın başarısı için varınızı, yoğunuzu vereceksiniz. Eğer çalıştığınız yerden memnun değilseniz, rakibe transfer olabilirsiniz tıpkı futbolcular gibi.
Hayatın futboldan tek bir farkı varsa o da her gün mesai bitiminde tabelada bir sonuç yazmayacağıdır.
Düşünün, sekiz saatlik çalışmanız sonucunda
kazandınız mı? Yoksa kaybettiniz mi? Günü nasıl bitirdiniz?
Kavga değil beraberlik çıksın

Kazanın veya kazanmayın dünü unutup tekrar yarına bakacak ve yeni bir maça çıkacaksınız aslında.

Sonuçta her gün bu ülkenin bir parçası olarak güne başlarız aynı Türkiye Ligi’ndeki bütün takımlar gibi.

Liglerde oynayan bu takımlar aslında yaşadığımız ülkenin birliğini, bütünlüğünü ifade eder. Diğer yandan hepsi birlikte olmanın ne güzel bir duygu olduğunu hissettirir bizlere.

Tuttuğumuz takımın renkleri ne olursa olsun sonuçta kırmızı beyaz renklerle bezeli bayrağımızın altında birlikte yaşıyoruz. Komşuyuz, iş arkadaşıyız, bazen de rakip.

Bu hafta sonu iki büyük takım karşı karşıya gelecek. Fenerbahçe ve Galatasaray. Fenerbahçe’nin şu ana kadarki Avrupa başarısıyla zaten gurur duyuyoruz ve bu maçı da aynı duygu ile seyredeceğiz.

Hafta sonu bu değerli iki takım kazanmak için sahaya çıkacak. Bu maçın sonucu, şu birkaç günde yaşadıklarımızdan sonra hiç önemli değil.

Her maçta olduğu gibi üç ihtimalli sonuçtan biri çıkacak.

Bu maçın sonunda hakemi, seyirciyi, küfürleri, saatler boyu bağıra çağıra tartışan yorumcuları, kulüplerin yöneticileri arasındaki sürtüşmeleri dinlemek istemiyoruz.
Tek isteğimiz ve beklentimiz, bu maçın sonunda kavga değil, beraberlik çıksın...

16 Mart 2016, Çarşamba 23:13
YAZININ DEVAMI

‘’4 yıldızlı otel‘’

UEFA Kupası kazanıldığından beri bu böyle. UEFA Kupası’nı kazanmış takımı dağıttılar, bir futbolcusuna bile sahip çıkamadılar. Bakın geçmişe hepsi unutuldu gitti. Her krizde Fatih hocanın kapısından ayrılmadılar, işleri bitince hep yolladılar. Hatırlayın 2000’de UEFA Kupası final maçında rakip Arsenal’in başında kim vardı? Bugün bakın hâlâ kim duruyor. İstikrarsız bir futbolun istikrarsız yöneticilerine mahkum olduk. Hepsi yönetici gibi değil popstar gibi takılıyorlar. Planlama yok, hedef yok, istikrar yok, ne olabileceği hakkında aslında kimsenin bir fikri yok. Bir gaz geliyorlar hoop gidiyorlar.
Yönetimin başına gelenlerde icraat yok, rahat olun vaad çok. Çilekten, pastaya ordan kek kalıbına böyle geldik. Yeni yönetim de bir geldi elde 3 kupa bir de hazırda 4. yıldızla.
Başkan hedeflerini açıkladı Riva’da arazi, 5 yıldızlı otel.
Aslında ilk hedeflerinden biri olan Galatasaray Oteli hayata geçti. Çünkü Galatasaray takımı uzun zamandır sahada 4 yıldızlı otele, taksitle tatile gelmiş aile tadında takılıyor. Tesislerde olimpik havuz, jakuzi, tavla, oyun odası, sauna, öğlenleri açık büfe, alakart, havaalanına shutter servisi.
Bence bu yola devam. Nişantaşı’na Galatasaray Breserie açılsın, Florya çevredeki şirketlere halı saha diye kiralansın, kola bileklik, kafaya şapka hız kesmeden devam büyük yatırımlara.

RTÜK’e çağrı

Eskiden kafamız rahattı. Her ay Şampiyonlar Ligi’nden veya Avrupa kupasından birkaç maç seyredebiliyorduk ve o kadar umursamıyorduk yabancı futbolunu. Kendi kendimize idare ediyorduk. Avrupa’nın en önemli derbisini Fenerbahçe-Galatasaray, ligimizi de süper zannediyorduk. Sağolsunlar ismi de süper yapılınca iyice inanmıştık. Fakat bu sene Digitürk’te İspanya La Liga, İngiltere Premier Lig, İtalya Serie A, Fransa Ligi, Brezilya Ligi Eurosport’tan Bundesliga’yı seyredince bizimkilerin oynadığı ne, ilk defa anlamış olduk.
Bizler yıllar boyu maç değil faul ve taç seyrediyormuşuz. Çünkü Türkiye’de maçı 90 dakika değil faul ve taçları çıkar 50 dakika seyrediyoruz aslında. Topu kaybedeceğini anlayan futbolcu atıyor yere kendini, hakemi de seyircinin kucağına.
Bu yüzden bizlere kötü örnek olan yabancı liglerdeki maç yayınlarına bir an önce son verilmeli, acilen eski mesut günlerimize geri dönülmeli. Bizi kendi kötü futbolumuzla başbaşa bırakacak çözümler üretilmeli.

Arda, Arda, Arda

Arda Barcelona’ya gitti, maçları anlatan spikerler coştukça coştu. Televizyonda Barcelona maçı izliyorum spiker daha maç başlamadan başlıyor. ”Arda ilk onbirde” sonra devam ediyor “Arda’nın oynadığı her maçı kazandı Barcelona” “Messi’ye assist bile yaptı”. Gören de Barcelona Arda’dan önce hiç maç kazanmıyordu zanneder. Diğer yandan. Maç başlıyor, top Neymar’da spiker sahanın öbür tarafında duran Arda’yı anlatıyor, Messi frikik atıyor “Arda ceza alanı içinde diyor” kısaca bitmiyor “Arda kafasını kaşıdı”, ”Arda, Suarez’in yanında”, ”Arda, markete gitti”, ”Arda’nın çok güzel evi var”, ”Arda’nın arabası Messi’ninkinden güzel”, ”Maşallah Arda”, ”İnşallah Arda”. Ertesi günü spor basını ”Arda’lı Barcelona kazandı” “İspanyol basınından Arda’ya tam not” vb.
Arda Turan’la tabii ki gurur duyuyoruz, benim korkum şimdi Arda Haziran’da Fransa’daki Avrupa Şampiyonası’nda Allah korusun biraz düşük performans sergilese valla tefe koyarlar çocuğu. ”Arda, iyice havalara girmiş”, ”Havan bize mi?artiz, biz senin çocukluğunu biliriz.”
Sevgili Arda Turan, sen sen ol, tüm bu pohpohlamalara kulaklarını kapa. Sezon sonu tatilini buralarda yapma gidebileceğin kadar git uzağa, düşme bu tuzağa (anladın sen)...

09 Mart 2016, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI