‘’Bu tecrübe parayla kazanılmaz‘’
Galatasaray’ın Devler Ligi’ne adım atışı bu ekonomik koşullarda mükemmel bir kazanım. Oluşturulmuş görkemli kadronun varlık sebebi dün geceki finaldi. Bununla birlikte, Molde’nin Aslantepe direnişi ise parayla elde edilemeyecek bir tecrübeydi. Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’ne ısınma sınavıydı adeta.
Icardi’nin penaltı golü sonrası Norveçliler net şekilde domine ettiler oyunu. Israrlı, disiplinli, risk alarak ve tatlı-sert bir baskı uygulayarak. Öylesi gözü karaydı ki Molde, tek pozisyonda iki oyuncusunu birden kaybetti.
Galatasaray’ın yapması gereken, topu yere indirip, seri paslarla Toreira’yı ikinci/üçüncü pas durağı yapmaktı. Başaramadılar. Molde izin vermedi daha doğrusu. Toreira’nın merkezdeki önemi de bir kez daha test edilmiş oldu.
Tete, Mertens, Kerem gibi yetenekli oyuncular, rakip kovalar hale geldi. Bariz bir fark da fizik güçtü. Molde net şekilde ağır bastı.
Norveç liginin, final haftalarına gelmiş olması olan biteni açıklamak için yeterli değil. Galatasaray da bu sezon 8. resmi maçını oynadı.
Duruma böyle de bakmak lazım.
Top Okan Buruk’ta!
Okan Buruk’un kısa zamanda halletmesi gereken birçok konu var. İdeal 11’i bulabilmeli, aynı ekibi belli bir düzende, plana sadık kalarak oynatabilmeli. 8+3 önündeki en büyük engel olacak. Sezonun bu zamanında rotasyon, değişen kadrolar, ulaşılamayan bireysel form düzeyleri baş ağrıtır.
En önemli kazanım dün geceki gibi bir rakiple Şampiyonlar Ligi havasını teneffüs etmeye başlamaları. Seviye bu ve daha fazlası olacak.
Okan Buruk’un omuzlarında çok büyük bir yük var.
‘’Mevsimin bu zamanı..‘’
Galatasaray’ı zorlayan, rakibi tanıyamamak olmuş. Elbette ki rakip analizi yapılmış, notlar alınmıştır. Gel gör ki, bu tür coğrafyalarda kendi liginin zirvesine oynayan ekipler, Avrupa’da haddini bilerek sahaya çıkıyor.
İki farklı karakterli takımlara dönüşüyorlar. Zorlayıcı olan bu.
Okan Buruk, geçtiğimiz sezon çokça sonuca gittiği planı devam ettirmek istedi. Kapılan her topta, Barış/Zaniolo ile rakibin gömülmesine izin vermeden, hızlı davranmak istediler. Rakip savunmanın sakarlıkları dışında fırsat bulduklarını söyleyemeyiz.
Oyunun son yarım saati bir başka şey izledik.
Değişiklikler ve topu daha hızlı çevirme çabası, daha sonuç verir göründü. En azından rakibi çok dar bir alana sıkıştırdılar.
Goller böyle geldi.
Yenilen goller ise Galatasaray’ın kendi standardında izin vereceği türden değil.
Telafisi olan bir maça çıkmış olmak da ekstra riskler almayı mecbur kılmadı.
Galatasaray, Türk takımlarının mevsimsel klasiğiyle sahada varolabildi özetle!
Yoğun sezona ilk ciddi hazırlık gözüyle bakmak lazım maça. Sonuç da futbol da hayal edilen değil.
‘’Günü kurtardık‘’
Oyunun başı kabullenilebilir. Barış Alper için koşu alanı olmadı.
Yapılması gereken, Galler’in savunma dengesini bozacak işlerdi. Çizgiye inip, savunma dengesi şaşmışken Hakan, Orkun ya da sürpriz bir oyuncuyla şut denemeleri bir alternatifti.
Yapamadık. Kuntz’un müdahale edemediğini ya da müdahale çabasına rağmen saha içinde karşılık bulmadığını gördük! Şimdilik bu bahsi kapatalım.
İşleri zorlaştıran Galler’in eksilmesi oldu. Daha sıkı ve dar alanda dizilmeye başladılar. Ya şutlarımızı bloke ettiler ya da şut şansı bulamadık.
Kuntz’un belki de Türkiye kariyerinin en isabetli hamleleri gelince skoru alabildik. Çok pozisyon üretemesek de bulduğumuzu atarak Umut’la. Sonrasında Arda Güler’in tanımlamakta zorluk çektiğimiz efsanevi vuruşuyla.
Kalite, sonucu belirledi. 18 yaşında Avrupa’da dahi kendi jenerasyonunun en sıra dışı oyuncularından birine sahip olmanın zenginliğiyle galip geldik.
Teknik sıkıntılarımız devam ediyor. Önümüzde çok uzun ve sürprizlere gebe bir süreç var.
‘’Hâlâ Kuntz mu!‘’
Emin miyiz.. Israrcı olacak mıyız.. Elimizi masaya vurmaya devam edecek miyiz! Letonya’ya 2.61 gol beklentisi şansı verirken, EURO2024 için hala ümitlenebilecek miyiz!
Rakamlar yalan söylemez. Maçın istatistiklerine bakın. Fransa, İngiltere, İspanya ile oynuyor gibiyiz.
Letonya FIFA sıralamasında 132. sırada. Bizim orta saha merkezimiz, geçen hafta Şampiyonlar Ligi Finali oynadı. Seviye farkı bu kadar bariz.
Bu kötülüğü yapmayalım bu ülkeye. Stefan Kuntz geldiğinde heyecanlanmıştık belki ama yapabileceklerimizi görmek açısından ciddi bir süre geçirdik. Olmayacak. Elimizi masaya vurmaktan vazgeçelim!
Her şeyden önemlisi, inanmamış bir oyuncu grubu ile hedefe gidemeyeceğimizi görelim artık.
Burak Yılmaz’ın geçmiş açıklamalarını, Hakan Çalhanoğlu’nun dün geceki sözlerini tekrar dinleyelim.
Teknik taktiği geçtim, oyuncu grubu bir kıvılcım arıyor. Bir refleks, bir diriliş. Gel gör ki kulübe her anlamda tepkisiz. Buradan bir başarı hikayesi çıkmaz.
‘’Fenerbahçe için kolay oldu‘’
Fenerbahçe üzerine çalışmadığı, tekrarını yapmadığı baskıyla golü buldu. Topu kaptıkları anda sahaya yayılışlarından bunu anlamak mümkün.
Arda Güler’in reaksiyonu, çabuk düşünmesi, topu doğru şiddette yuvarlaması ve Batshuayi’nin refleks koşusu skoru yaptı.
Aynı zamanda Başakşehir’in topla çıkarken saha paylaşımındaki hatayı da gözardı etmemek gerek. Muhtemelen Emre Belözoğlu’nun maç öncesi anlattığı bu değildi. Yine de Başakşehir’in, planına sadık kalarak, oyunu geniş alana yayarak, rakip yarı alanda hızlı davranma planı, taktik-sadakat ile açıklanabilir.
Sezon ortalamasının altında kalarak
Belözoğlu’nun, yine çok kolay yenen ikinci gol sonrası doğrudan müdahalesi ve oyuncu değişiklikleri hiçbir şeyi değiştirmedi.
Fenerbahçe sezon boyunca orta saha çizgisine yakın tuttuğu savunmayı 2-0’ın avantajıyla birkaç metre geri alınca Başakşehir için işler daha da zora girdi. Patryk Szysz’e en fazla ihtiyaç duyduğu maçtı Belözoğlu’nun.
Fenerbahçe, ekstra bir gereksinime duymadan Başakşehir’in sürekli köreldiği maçı belki de sezon ortalamasının altında bir performansla kazanarak, kupaya ulaştı.
‘’Buruk&Jesus‘’
Galatasaray, kendisini Kadıköy’de ve bu sezon birçok maçta zafere götüren planına sadık kaldı.
Barış Alper Yılmaz’ı bambaşka bir silah haline getiren Okan Buruk, Fenerbahçe’yi sürekli geri itti. Hedefi bulmayan çoğu topun bile bilinçli olarak Fenerbahçe savunması üzerine atıldığını gördük. Pozisyonların çoğunu, Fenerbahçe savunması yerleşik değilken, denge bozarak buldular. Zaniolo gollerini de…
Ezberi bilinen oyun
Kaldı ki Icardi’nin golü öncesi kazanılan kornerin gelişimi de çok farklı değildi.
Galatasaray yine bir plan dahilinde, ezberini bildiği akınlarla çok net bir zafer elde etti.
180 dakikaya bakıldığında skordan bağımsız Galatasaray’ın Fenerbahçe’ye karşı çok dominant kaldığını gördük.
Belki de tarihte ilk kez..
Jesus’un mirası!
Bu tarihi ezilişin -en iyimser kelime bu- tek sorumlusu Jesus.
Arda Güler’i kazanamadığı sezonda Ferdi ve Valencia’nın taktikten bağımsız bireysel performansları dışında gelişen hiçbir şey olmadı Fenerbahçe’de.
Daha da kötüsü, yine revizyona muhtaç bir kadro bırakıyor arkasında.
Belki de tek katkısı Ali Koç’a yapmaması gereken hataları tekrar hatırlatmış olması.
Zira gelinen noktada, Fenerbahçe için üçüncülük tehlikesi de var.
İsmail Kartal olsaydı..
Herkesin dillendirdiği, cevabı da belli olan soruyla bitirelim. Kulübede İsmail Kartal olsa Fenerbahçe bu sezonu en kötü senaryoda kaçıncı bitirirdi!
‘’Okan Buruk‘’
Mourinho’nun “Hücum maç kazandırır ama savunma şampiyonluk getirir” anlamında söylediği şey çoktan tarih olmuştu.
Yeni nesil teknik adamlar, savunma - hücum tercihi yapmak yerine; alan paylaşımı, topu doğru şekilde kullanmak, rakip analizlerini artırmak ve daha fazlasına kafa yorar hale geldi.
Boş alan yaratmak
Kanat oyuncularının çok daha önemli roller üstlendiği bu dönem futbolunda, boş alan bulmak kadar, boş alan yaratmak da galibiyetleri kolaylaştıran en önemli hamlelerden oldu.
Abdullah Avcı’nın Türk futbol lügatına soktuğu, “Geçiş oyunu” prensipleri, tarihi sezonunda Liverpool’un ve birçok dev kulübün en önemli silahı haline geldi.
Okan Buruk, kendisine sınıf atlatan Anadolu takımları performanslarında, şampiyonluğa ulaştığı Başakşehir macerasında da doğru isimleri bulduğunda bu planda ısrarcı oldu.
Dün geceye bu gözle bakmak lazım. Orta saha savaşı terk edilip, her iki ekip de hızlıca rakip sahaya hücum etti.
Buruk, stres yaşayabileceği dakikaları da böyle aştı. Rashica, Kerem’le dripling kovalarken, bir başka hızlı Barış Alper’le de doğrudan Ankaragücü’nün kalbine hücum etti.
Sonrasında her şey çok kolay oldu.
Torreira saygı duyulası
Ve Torreira.. Sezonun genelinde Türkiye standartlarının üstünde bir bireysel performans izletti. Dün gece belki de sezon finalini yaptı. Saygı duyulası oynadı.
Okan Buruk’un hakkını teslim ederek bitirelim. Çok kritik zamanlarda yaptığı revizyon denemelerinin ağır faturalarından ders aldı.
Kemikleşmiş bir kadro bulduğunda planına sadık kalarak, final haftalarını aşarak Türk futbol tarihine geçti.
‘’Manchester'ın 'Mavi'ye dönüşü‘’
Sir Alex Ferguson patronluğunda sadece İngiltere’yi değil Avrupa futbolunu da domine eden United, Manchester şehrinin ağır ağabeyi unvanını yıllarca taşıdı. Ancak 2000’lerle birlikte masada, ‘Kırmızılar’ın karşısına oturup, kuralları yeniden belirleyen taraf City olmaya başladı.
İngiltere’ye girmekten daha zor
Arap sermayesi takviyeli kurumsal futbol yönetimi ve elbette Guardiola’nın varlığı Manchester City’yi artık her sezon Şampiyonlar Ligi hedefiyle yarışa başlatan bir kulüp haline getirmiş durumda. Premier Lig’de sazı eline aldığı, UCL’nin her sezonki doğal favorisi Real Madrid’e rakip olduğu bir dönemde Manchester City markasını daha yakından gözlemleyebildim. QNET Türkiye’nin davetlisi olarak gittiğim İngiltere’de önce 2-1 kazandıkları Leeds maçını izleyip, ertesi gün antrenmanı takip ettim. İçinde kadın futbol stadyumu da olan, sayısız idman sahasına sahip, devasa komplekse girmek, İngiltere’ye girmekten daha zor. Müthiş bir kurumsallık ve profesyonellik hakim. Fotoğraf çekimleriniz bile belli kurallara bağlı. QNET’in sağladığı akreditasyonlar sayesinde tesisleri dolaşma ve gözlem yapma fırsatı bulabildik.
QNET’in Türkiye planları var
Seyahat boyunca sponsorluk kapsamı başta olmak üzere hemen hemen her konuda ciddi bilgiler veren QNET Türkiye, Rusya ve Orta Asya Bölge Genel Müdürü Cem Geyik’in aktardıklarının özeti şöyle: “Param var, ben geldim deseniz de sponsor olarak kabul edilmiyorsunuz, bazı şartları var tabii. Önce sizi inceliyorlar, sonra kabul ediyorlar. 9 yıldır devam eden bir iş birliğimiz var. Her iki taraf da bundan çok büyük fayda sağladı. Futbol bir takım, network kurma işi.Herkesin iş birliği içinde ve başarılı olması lazım. Doğrudan satışta da öyle... QNET, aynı zamanda Afrika Futbol Federasyonu (CAF) sponsoru. 2019’da Fenerbahçe Voleybol Takımı’nın sponsorluğunu üstlendik. 2017 yılında Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Gençlik ve Spor Kulübü İstanbul Şubesi Erkek Voleybol Takımı, 2018 yılındaysa aynı kurumun Kız Futbol Takımı sponsoru olduk. Globalde Mancester City ile devam kararı var. Futbolla alakalı Türkiye devreye girebilir yeni sezonda. Planlarımız var. Ama işin içine basketbolu da katmak istiyorum.”