‘’Final sendromu‘’

Konyaspor çok risksiz bir dizilişle, yarı sahada bekleyerek ve topu almak konusunda ısrarcı olmadan başladı. Haliyle, Fenerbahçe sahanın üçte ikisine hükmederek ve kolay paslaşarak kontrolü aldı. Bu rahatlığa rağmen çok fırsat bulabildikleri söylenemez. Konyaspor, kendi ceza alanı ve çevresinde kalabalık kaldı.

Hikayenin değiştiği kısım ikinci yarı başı oldu. Sakatlıkların mecburi değişikliklere dönüştüğü, dizilişin değiştiği tabloda Fenerbahçe doğru olanı yaptı. Bir ve ikinci bölgede azalıp, hücumda sayıca çoğalan Fenerbahçe ilk yarının aksine topu hızlıca ceza sahasına ulaştırmaya çabaladı. Özellikle sağ kanattan yapılan ortalar adresi buldu. Dzeko ve Batshuayi çok net kafa vuruşları bulsalar da isabet bulamadılar.

Özellikle Serdar Dursun'un girişi sonrası, Fenerbahçe'nin dönen her topu toplayıp tekrar ceza alanı içine yolladığı bir tekrar oyunu izledik. Ve belki de bu oyunda Fenerbahçe en fazla gereksinim duyduğu oyuncusu İrfancan Kahveci'den yoksun kalmanın handikapını yaşadı. Oyun sıkıştığında, dar alanda belki de tüm savunmayı oyundan düşürebilecek yegane isim İrfancan'dı.

100 dakikalık bu oyunun bir başka hikayesi daha var. Fenerbahçe'nin tüm sezonki macerasını özetler gibiydi. Sakatlıklar, oyuncu değişiklikleri, dizilişteki mecburi değişimler ve elbette klas ayakları etkisiz kaldığında ortaya çıkan sonuç.

Galatasaray bir gece önce Icardi, Mertens, Demirbay, Barış Alper, Ziyech, Toreira önderliğinde Sivas'a hezimet yaşatmıştı. Dün gece Fenerbahçe'de Szymanski ve Tadiç'in standart altı performansı; Dzeko, Batshuayi ve Cengiz'in isabetsizliği belki de yarıştan kopuşun ana unsuruydu.
Dengeyi bozan şey marka futbolcuların final hafta performansları oldu.

07 Mayıs 2024, Salı 07:48
YAZININ DEVAMI

‘’Klas ayaklar ve kazanma kültürü‘’

Sivas, 4-4-2 dizilişinde Manaj ve Koita ile tehditkar olmayı planlamış. Ancak ileri ikilisi baskıyı yapamayınca, 4+4'ten oluşan 8'li blok mecburen daha dar alanı birbirine yakın durarak savunmak zorunda kaldı.

Galatasaray, tarafı ise oyun başlangıçlarında, topu sağ çizgide Kaan Ayhan ya da Ziyech'e kadar getirip, temas ettirdi. Sonrasında terse döndü. Galatasaray sola yıkıldığında Köhn sol çizgiye basar haldeydi. Mertens, Sivas savunmasının göbeğine gitmişti.

Toreira ve Kerem Demirbay ise Sivas sağ beki Murat Paluli ve sağ stoperi Poungouras'ın arasına koşu yapan Barış Alper Yılmaz'ı net bir pas açısı ile görüyordu. Gole kadar iki kez denediler. Birinde Barış Alper'in faulü, diğerinde pas şiddeti nedeniyle sonuç alamadılar. Üçüncüyü yaptıklarında Barış Alper koridora sızmıştı. Yukarıda bahsettiğim 8'li bloğun arasına girmiş Hakim Ziyech de idmandaki kadar rahat bir vuruş pozisyonundaydı.Tabela değiştikten sonra Bülent Uygun ve Okan Buruk'un teknik anlamda bir dolu aksiyonundan bahsetmek mümkün ama sonucu belirleyen kalite faktörüydü.

Galatasaray, oyun ilerledikçe klas ayaklarıyla daha talepkar ve daha iştahlı hale geldi. Çevre öngörüsü, sezileri, vuruş kaliteleri, oyun bilgileri, tecrübeleri ile skoru da oyunu da onlar belirledi. Saha içindeki Sivassporlu oyuncular ve Galatasaray'lı yedeklerin bile izlerken keyif aldığı bir oyuncu grubunun gösterisi başladı.

Toreira, Ziyech, Mertens, Demirbay, Barış Alper, Icardi ve diğerleri. Mevsimin bu döneminde sergiledikleri gösteri, sezonun en iyilerinden olmaya aday. Dün gece özelinde yaşanan şey bu sezon şampiyonluk yarışının yansıması da aslında.
Fenerbahçe ve Galatasaray, Türkiye standartlarının üzerindeki marka futbolcularla büyük fark yarattı. Rekorların, gollerin, istatistiklerin ve olumlu diğer her şeyin nedeni bu kaliteli oyuncu grubu ve onları kullanabilen teknik adamlar.
Bu anlamda Okan Buruk'un daha önde olduğunu da söylemeli.

Galatasaray, sadece Fenerbahçe galibiyetinin bile şampiyonluk için yeterli olduğu 3 haftalık bir final düzlüğüne giriyor. Erişilmiş bu kazanma kültürü ile herhangi bir sürprize izin vereceklerini sanmıyorum.

06 Mayıs 2024, Pazartesi 08:22
YAZININ DEVAMI

‘’Türk futbolunun tarihi sınavı‘’

Türk futbol ailesi son yıllarda tekrarlanan bir samimiyet sınavından geçiyor. Spor kamuoyundaki algı, mevcut futbol düzeninden kimsenin memnun olmadığı yönünde. TFF’nin olağanüstü genel kurul kararı ve kulüplerin imza toplama çabası malum. Lakin, futbol ailesinin bu süreçte yine tek vücut olamadığını tecrübe ediyoruz. ‘Bu düzen değişmeli’ diyerek yola çıkan kulüpler, imza toplamak bir yana, söylemlerde de uzlaşabilmiş değiller. Diğer yandan değiştirilmesini istedikleri düzeni yeniden inşa edecek başkan, yönetim kurulu üyeleri ve kurullar için somut bir çalışmaları yok. Kulüpler Birliği’nin dün yapılan toplantısı sonrası lig biter bitmez genel kurula gitmek istediklerini anlattılar. Ancak TFF ana statüsü gereği böyle bir takvim mümkün değil. TFF cephesi bir geri adım attı ve seçim tarihini öne çekti diyelim. 1 ay sonra sandık başında oy isteyecek potansiyel bir TFF başkanı ve yönetimi için gerekli hazırlık süreci var mı? Topyekün değişmesini istedikleri bu düzeni; ekibini, kurullarını birkaç haftada oluşturacak bir kişiye teslim etmek istediklerinden emin mi kulüpler? “Yeni sezon planlamamız için 18 Temmuz tarihi geç” iddiası da sağlıklı bir zemine oturmuyor. Sezon planlamalarının çoktan başlamış, transfer hedeflerinin belirlenmiş, kamp programlarının dahi netleşmiş olması gerekliydi şu zamanda.

3 ana konu net

Naklen yayın ihalesi bitti. Yeni sezonda kasaya girecek miktarlar belli. TFF, temmuz ayı başında ilk ödemeleri yapmayı planlıyor. Yabancı futbolcu konusundaki soru işareti cevabını aylar öncesinden buldu. Kulüp yönetimleri kaç yabancı kaç yerli ile sözleşme imzalayabilecekleri bilgisine sahip. Harcama limitleri de netleşmek üzere. Kaldı ki her TFF gibi mevcut yönetim de yüzde 40 esneme payı bırakıyor. (Türk futboluna en büyük kötülüğü de bu savurganlık yapıyor zaten. Ayrı bir yazı konusu..) Bu tabloda geriye çok soru işareti kalmıyor. Kulüpler pişman olacakları bir ‘oldu bitti’ seçimine gidiyor gibi ve bu plansızlık, yarınlar için büyük bir sorunun tohumlarını yeşertiyor. Futboldaki karar vericiler seçim tarihinden çok, idari ve finansal anlamdaki operasyonlarına motive olmalı bu dönemde. TFF yönetimine talip kim varsa, birliğe davet etmeliler. Hedefleri, stratejileri, finansal çözümleri, yıpranmış hakem camiası ve diğer tüm sorunlarla ilgili ne tür çözüm önerileri var, dinlemeliler. Yoksa hiçbir şey değişmeyecek. Ali gidecek, Veli gelecek, yaşadığımız bu kötü futbol ikliminde güzellikler aramaya devam edeceğiz.

2000-2004’ten bu yana...

Yakın tarihe de göz atmak lazım. TFF’de olağanüstü genel kurula gidilmeyen son dönem, 2000-2004 periyodu. Sonrasında her başkan, her yönetim, olağanüstü genel kurullara girmek, yeni kurullar oluşturmak zorunda kaldı. 20 yıldır futbol idaresinde bir istikrar sağlayamamış, kararları, kurulları, kişileri değişmiş bir düzenden; bir strateji, vizyon, geleceğe dönük planlama çıkması beklenemez. Türk futbolu, tarihinin en kritik sınavını veriyor. Kişisel ihtiraslarla yeni bir gelecek inşa edilemez!

18 Nisan 2024, Perşembe 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Gayriciddi ve acemice‘’

Ülkedeki futbol atmosferinin sahaya yansımaydı sanki dün gece. Motivasyonu düşük, ne yaptığını bilmeyen, hakemle uğraşıp, rakiple kavga eden ahenksiz bir oyuncu grubu vardı.

Yenilen gollerin acemice oluşu bir yana -varsa eğer- taktik sadakata uyum da kaybolmuş gibiydi.

Milli takımlar bazında ve avrupa kupası maçlarında geriye düşen kulüp takımlarımızın ruh haline tanık olduk Viyana’da.

İşin teknik kısmına gelince, Montella’nın ne için çabaladığını ya da neyi değiştirmeye çalıştığını anlamak güç.

Hedef maçlarında sürpriz tercihler, güvendiği oyuncularla Hırvatistan, Letonya ve Galler’den kopardığı 7 puanla grup zirvesini alan Montella’nın turnuva hazırlığı sorunlu görünüyor.

Elbette bir şeyleri deniyor olmalı ancak bu anlamda skordan bağımsız Macaristan ve Avusturya maçlarında ne tür deneyimler kazandığımızı kestirmek güç.

İtalyan hoca, mayıs sonunda fiziken ve mental olarak yıpranmış, ayağa kaldırmak zorunda olduğu bir ekiple Euro2024 macerasına başlayacak.

Portekiz, Çekya ve Play-Off’tan gelen Gürcistan’ın, Macaristan ve Avusturya’dan daha zor olduğu gerçeğini de unutmamak gerek.

Geride kalan haftanın tek iyi tarafı, alarm zillerinin erken çalması.

27 Mart 2024, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Çeyrek final sonrası için...‘’

Fenerbahçe maçın başındaki rakip ön alan baskısını bekliyor olmalı. Soğukkanlı kalıp, paniklemeden uzaklaştırdılar topu. Tehlike bölgesinde dolaştırmadan. Burada rakip analiziyle ilgili bir başarı söz konusu.
Saint Gilloise hızlıca topu kapıp, doğrudan kaleyi gözeterek çabuk oynamaya çalıştı. Fenerbahçe'nin yukarıda bahsettiğim soğukkanlı duruşu pozisyonları vermedi.
Gol de bir kırılma anı oldu. Belçikalılar, agresif ön alan baskısını sürdüremediği gibi Fenerbahçe için daha rahat bir oyunun başlangıcı oldu Batshuayi'nin vuruşu.
Kalite farkı da sonrasında belirginleşmeye başladı. Fenerbahçe, ikinci - üçüncü bölgeye geçişinde atakları bitiremese de rakibini tedirgin etti. Belçikalılar'ın orta saha ve savunmacıları açık alan oyununda çaresiz kaldı. Beraberinde ilk toplara sert müdahaleler geldi, devamında sarı kartlar.
Fenerbahçe oyunu ileriye taşıyıp, yetenekli ayaklarıyla ileride kalabildiği sürece farkını ortaya koydu. Sezon başından bu yana olduğu gibi.
60'tan sonra Gilloise baskısını artırıp, Fenerbahçe'yi tamamen geri ittiğinde de İsmail Kartal'ın hamleleri geldi. Merkeze Mert Hakan'ı, ileriye Dzeko'yu atıp tehdidi savuşturdu. Topu kalesinden uzaklaştırdı, ileride tutmaya çalıştı. En azından Belçikalılar'ın akın devamlılığını bertaraf etti.
Bunun doğal sonucu olarak Fenerbahçe skoru koruduğu gibi, bir penaltı ve final golüyle turu bitirdi.
Fenerbahçe'nin, kalite farkı, tecrübesi ve oyun içindeki doğru aksiyonlarıyla kazandığı bir galibiyet oldu dün geceki. Bu standart, Avrupa'da çeyrek final sonrası için umut vaadediyor.

08 Mart 2024, Cuma 10:56
YAZININ DEVAMI

‘’Kırılma maçlarından...‘’

1.29'daki gol doğal olarak iki tarafın planını da değiştirdi. Beşiktaş daha erken ileri attı kendini. Onlar adına buradaki handikap orta sahayı alamamaları oldu. Toreira-Demirbay, Al Musrati üzerinde baskın kaldı. Amartey'in sorumluluk almaması bunda etken oldu.

Beşiktaş'ın erken ileri gitme çabası, Galatasaray'a özellikle sağ kanatta Barış Alper'i kullanma fırsatı tanıdı. Hem Amartey'in zamanında yardıma gelmemesi, hem Cenk Tosun'un Masuaku ile arasındaki mesafeyi kısaltmaması, Barış için rahatça top alıp hücum etme fırsatı yarattı.

Birkaç denemeden sonra Fernando Santos, Cenk ile Semih'in pozisyonlarını değiştirerek önlem aldı. Galatasaray'ın sağ kanattaki tehditkar durumu bertaraf edilmiş oldu.

Beşiktaş, Rashica'nın dikine driplingleriyle orta sahayı geçti. Burada son pasların yerini bulmaması akın üstünlüğüne rağmen pozisyon zenginliği yaratamadı Beşiktaş adına.

Açıkçası Fernando Santos'un Rashica'yı kenara alışını anlamak mümkün değil. Bir de Semih-Aboubakar ikilisiyle ileride kalıp, orta sahayı tekrar Galatasaray'a terk etmesini..

Santos açısından durum böyleyken Okan Buruk için şartlar daha zorlayıcıydı. 85'e kadar hamle yapamadı. Toreira tükenene kadar beklemek zorunda kaldı. Tablo böyleyken Galatasaray skor dezavantajıyla final dakikalarına gelseydi, 'kimi hamle oyuncusu olarak sahaya atacaktı?' sorusu bir kenarda durmalı!

Beşiktaş'ın 10 kişi kalışı ile Vinicius'u da sahaya sürerek, topu ileride tutabilmeyi başardı Okan Buruk.

Santos'un hamlelerine rağmen oyunu çeviremediği, Okan Buruk'un mecburiyetten 85 dakikayı aynı 11'le oynadığı bir derbi geride kaldı.

Galatasaray adına çok zorlu bir dönemde deplasmanda kazanılmış bir zafer olarak hafızalarda kalacak bu maç. Galatasaray eğer sezon sonunda şampiyon olabilirse akıllara gelecek ilk mücadele dün geceki 90 dakika olacak gibi..

04 Mart 2024, Pazartesi 07:23
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe nasıl istediyse..‘’

Fenerbahçe haftalar sonra bu kadar dominant olduğu bir oyun oynayabildi. Elbette bazı sebepleri var. Birincisi, oyun merkezinde İsmail-Mert Hakan ve Szymanski'nin oluşu. Bu üçlü, Fenerbahçe'nin blok halinde hareket edebilmesini sağladı. Alanlar açılmadı, mesafeler uzamadı.

Szymanski formsuz dönemlerinde dahi dripling ve şut tehdidiyle rakip oyuncuları geri itebiliyor. Bu meziyeti, arkasındaki ikiliye oyunu tutma imkanı sağlıyor.

Diğer sebep ise şiddetli bir pres yapılmamasına rağmen, ikinci bölgede Hatay'a pas opsiyonları tanımamak. Ev sahibi, Fenerbahçe'nin hücumcularını geçse dahi İsmail ve Mert Hakan merkezli bir blokla karşılaşıp, koordine bir şekilde hücum etme imkanı bulamadı. Bu bahsettiklerim nedeniyle Fenerbahçe 0-0, 0-1 ve 0-2 iken kontrolü hep elinde tutabildi. Goller sonrası Hatayspor'a reaksiyon fırsatı bile tanımadılar.

Sezon başından beri bahsediyorum, Fenerbahçe ileride kalabildiği sürece çok tehlikeli. Farklı galibiyetler de alkışlanan oyunlar da bu şekilde geldi. Fenerbahçe'yi geri itemeyen hiçbir takımın şansı olmadı. Dün gece Hatay'ın yapamadığı da buydu.

İsmail Kartal cephesinden de bakmak lazım. Uzun zaman sonra hamle yapma gereği duymadı. Becao-Bonucci değişimi zorunluluktu. Diğerleri ise Kartal'ın, oyuncularının maç ritmini koruması ya da yeniden bulması için yaptığı değişimlerdi.

Fenerbahçe, Becao'nun sakatlığı da olmasa maçı başladığı 11 ile bitirebilecek bir konfora sahipti. İsmail Kartal, rakibi Galatasaray'ın bireysel ve takım performansı olarak geriye gittiği bir dönemde önemli bir avantajı eline geçirdi. Sezon başındakine benzer şekilde elinin altında kıvama gelmiş bir oyuncu grubu var. Kartal, mevsimin bu zamanında çok önemli bir lükse tekrar kavuşmuş durumda.

03 Mart 2024, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Tamamen kontrol dışı!‘’

Sezonun yoğun dönemlerinde oyun ezberinizden bir kez uzaklaştığınızda aynı seviyeyi bulmak zorlaşıyor. Bireysel olarak gerileyen performansların yanı sıra, kadrodaki sık değişimler, mental dalgalanmalar gibi birçok faktör futbolunuzu etkiler hale geliyor.

Galatasaray’ın yaşadığı durumu biraz bu kısımla açıklamak mümkün. Dün gece özelinde bir diğer sorun ise ‘yıldız’ denilen bazı oyuncuların temel oyun gereksinimlerinin hala çok eksik kalıyor oluşu. Bu oyuncuların Avrupa piyasasında neden bir karşılıklarının olmadığını anlıyorsunuz. Tete’nin 45’te kaçırdığı fırsat iyi örnek. Ayak içi ile topu öldürüp, plase yapması gereken pozisyonda topu ayak tabanıyla kontrol çabasında! Ölmesi gereken top yükseliyor, yapılan sert vuruş direk üstünden gidiyor. Ya da Aktürkoğlu’nun top kayıpları. Meşin yuvarlağa tam anlamıyla sahip olamıyor/olmuyor. Ayak ucuyla topu dürtmeye çalışıyor. Pas şiddeti ya da pas hızını ayarlayamıyor. Haliyle top kayıpları yaşıyor.

Kronikleşmeye başlayan sorun ise Okan Buruk’un algısı ile ilgili. Antalyaspor maçının ardından da bahsetmiştim. O mücadelede sadece 4 oyuncu 90 dakikayı maça başladıkları pozisyonda tamamlayabilmişti. Dün gece Günay/Nelsson/Kaan/Köhn ile aynı tekrarı gördük. Buruk, ‘joker’ silahıyla sonuç alamayacağını anlamış olmalı.

Bir mücadelede 7 farklı pozisyondaki oyuncu sürekli yer değiştiriyorsa -hele ki oyun ezberinizden uzaklaştığınız bir dönemde- dün geceki gibi panik oyunlar ortaya çıkıyor.

Antalyaspor maçı sonrası Okan Buruk için, “Beşiktaş maçına sahaya süreceği 11’i şimdiden düşünüyor olmalı” diye yazmıştım. Hocanın aklı dün geceki performanslar sonrası daha da karışmış olmalı.

Okan Buruk’u, Beşiktaş derbisinin başlama düdüğüne kadar çok zor bir karar süreci bekliyor.

01 Mart 2024, Cuma 07:36
YAZININ DEVAMI