‘’Fenerbahçe merkezde kaybetti‘’
Ankaragücü baskı yaptığı her denemede topu alamasa da Fenerbahçe'nin organize çıkmasını engelledi. Fenerbahçe adına ana sorun, maç boyu çözüm üretilemeyen orta saha merkezi oldu. Zaten tatminkar olmayan performansıyla Kruniç, yanında Zajc, maçın ve hatta turun kaderini belirledi.
Bu ikili, Bonucci ve Serdar Aziz baskı yediğinde pas durağı olamadılar. Ya da topla rakip kaleye dönebildiklerinde ya pas zamanlamaları iyi değildi ya da tercihleri. Ankaragücü orta sahasına karşı ikili mücadelelerde geri kaldılar. Başkentliler ön alan baskısı ile kazanamadığı topları, merkezde kazandı.
Fenerbahçe merkezinin en verimsiz karşılaşması olarak bu sezon adına iz bırakan maç olabilir dün geceki. Başkentliler, Fenerbahçe'nin bitiremediği neredeyse her atakta dikine, hızlıca oynadı. Anastasios'un neredeyse sahanın üçte ikilik bölümünü geçip, şut ve gol fırsatı bulduğu pozisyon bunun en önemli örneği. Aynı zamanda Fenerbahçe merkezinin durumunu özetliyor. Yunan futbolcu kendi alanından kazanıp, şut attığı ana kadar Fenerbahçeli tek oyuncunun temasına maruz kalmadı!
İsmail Kartal ikinci yarıya başlarken merkezini tamamen değiştirmeyi denemedi. Bu garipsenecek bir durum. Bunun yerine Serdar Dursun ile ön tarafı ikileyip, İsmail'i merkeze attı ama yalnız bıraktı. Haliyle çok bir şey değişmedi. Orta sahayı alamadığı gibi, topu da ileride tutamadı. Haliyle atak sürekliliği gerçekleşmedi. Fenerbahçe topu yeniden kazanıp, tekrar hücum edemedi.
Fenerbahçe adına tek olumlu aksiyon, Ferdi'nin varlığı oldu. Önce sol bekte, hem çizgiyi hem iç koridodu kullanarak rakip yarı alana top taşıyabilen tek oyuncu oldu. Sağ çizgiye geçince de denemeleri oldu ama zaman yetmedi.
İmkanı olsa İsmail Kartal, ikinci, üçüncü bir Ferdi ile oynamak ister. Zira mevcut kadrosunda şu anda onun seviyesine yaklaşabilen tek bir oyuncu bile yok.
İstatistiklerin de Ankaragücü galibiyetini işaret ettiği (19/11 şut, 8/3 isabetli şut) bir 90 dakika oynandı.
‘’Oyun ezberi bozuldu‘’
Sergen Yalçın, maç öncesi yayıncı kuruluşa, "Başlarda oyunu tutup, rakibe temasla karşılık vermeye çalışacağız" dedi.
Antalya adına planı bozan 12. dakikadaki penaltı golü oldu. Keza Galatasaray için de.
Gol sonrası, Antalya ilerleyen dakikalar için planladığı agresif oyunu oynamaya başladı. Hem skor avantajı, hem Antalya'nın erken refleksi Galatasaray'ı daha çok geriye koşar hale getirdi. Mesafeler uzayıp, özellikle Toreira çok uzun bir alanı kontrol etmek zorunda kaldı. Galatasaray'ın ezberi bozuldu.
Antalyaspor ikinci bölgeyi geçtikten sonra hücumcularıyla Galatasaray savunmasını baş başa bıraktı.
Galatasaray'da çizgideki 4 oyuncusu (Barış Alper-Köhn-Tete-Aktürkoğlu) arasından sadece Köhn top taşıyabilir durumda kalınca işler daha da zorlaştı. Icardi'nin gol atamadığı maçlarda dahi hücum alanındaki tehdit edici varlığını unutmamalı. Vinicius bu anlamda hem çok etkisizdi hem de Mertens ve Kerem ikilisi ile Icardi düzeyinde bir bağı oluşamadı. Ne alan boşaltabilerek, ne duvar olarak ne de Antalya stoperlerine ekstra efor sarfettirerek.
Tüm bunlar bir araya geldiğinde Galatasaray'ın hücum gücünün kendi standartlarının çok gerisinde kaldığını söylemeli.
Daha büyük fotoğrafa bakıldığında ise bir başka sorun baş göstermiş gibi. Okan Buruk, sezon başından bu yana farklı mevkilerde çok fazla oyuncu kullandı. Genelde tüm bu denemelerinden olumlu dönüşler aldı.
Dün gecenin verdiği mesaj ise bambaşka. Galatasaray'da sadece 4 oyuncu; Muslera, Nelsson, Köhn ve Aktürkoğlu, 90 dakikayı maça başladıkları pozisyonda tamamlayabildi. Barış Alper, Davinson ve hatta oyuna sonradan giren Kaan Ayhan bile iki farklı pozisyonda oynamak zorunda kaldı. Joker oyuncuların geçmiş performansları mumla arandı.
Sezonun bu zamanında bu durum, Galatasaray'ın oyun ezberini bozuyor. Bireysel olarak düşen performanslar da takımı geri çeken bir başka neden. Okan Buruk dün geceden itibaren Beşiktaş'a karşı nasıl bir 11 kurgulayacağını düşünmeye başlamış olmalı.
‘’Alternatif plan gerekli‘’
Sami Uğurlu, Fenerbahçe'ye zorluk çıkaran birçok takıma benzer bir yoldan ilerledi. Oyunu alanında kabul ettiğinde Fenerbahçe'nin ne derece tehlikeli olabildiğini fark eden teknik adamlardan. Önde 4-5 oyuncu ile dizilip, çok cesurca olmayan bir baskı yapmaya çalıştılar. Top yarı alanı geçtikten sonra temaslı, aran daraltarak oynadılar.
Çizgilerde de Cengiz ve Tadiç'e iki, bazen üç kişi ile hareket sahası bırakmadılar. Çok efor ve yardımlaşma gerektiren bu plana 80'e kadar sadık kaldılar.
Ferdi'nin, solda oynadığında kendine yarattığı koridoru sağ kanatta bulamamış olması da Fenerbahçe'nin etkisiz kalış sebeplerindendi.
İsmail Kartal, tek isabetli şutla biten ilk yarı sonrası Cengiz'in etkisizliğini fark ederek Szymanski'yi sahaya sürdü. Orta sahada büyük enerji veren Mert Hakan'ın yerini bozmadan. Polonyalı'nın şutuna da güvenmiş olmalı.
Daha belirgin olan hamlesi Serdar Dursun'dan sonra Dzeko'nun yerine Batshuayi'yi alışıydı. Dzeko her ne kadar arkasındaki hücumculara alan açıyor olsa da, Batshuayi ile Fenerbahçe'nin daha tehditkar olduğunu söylemek lazım.
Kasımpaşa'nın yukarıda bahsettiğim, alan/rakip paylaşımını, önde yumuşak arkada sert baskısını Batshuayi'nin varlığı ile aştılar. Topu genelde soldan taşımaya başladılar. Serdar Dursun sahanın en iyilerinden Omeruo'yu geri taşıdı. Uzun toplarda da Batshuayi Jackson Porozo ile baş başa depar atar hale gelebildi.
Çok net pozisyonlar gelmese de Fenerbahçe topu ileri taşıyıp kornerler ve duran toplar kazanabildi. Böyle bir pozisyonda Batshuayi kaleciyi bile geçmesine rağmen golü bulamadı.
Bir duran top, bir penaltı ile kazanabildi Fenerbahçe.
Kasımpaşa'nın disiplinli ve plana sadık oyununa karşılık, İsmail Kartal'ın müdahalesinin sonuç verdiğini söylemek mümkün.
Galibiyetin unutturmaması gereken bir şey var. Fenerbahçe, Kadıköy'de geriye yaslanmayan takımlara karşı hücumcularının yeteneklerinden mahrum kalıyor. İsmail Kartal'a birkaç alternaif plan daha gerekli. Zira Fenerbahçe için iç saha maçları daha zorlu.
‘’Sezonun en kötüsü‘’
Galatasaray oyunu tutup, topu alanda çevirmeye çalışırken Prag'ın ezber golü geldi. İyi tarafı, golün dakikası oldu. Galatasaray hızlıca reaksiyon verip, Prag alanına yerleşti. Önde kalıp, atak sürekliliği sağladılar.
Özellikle dikine oynadıkça, Çek savunmasının arasında koridorlar buldular. Abdülkerim'in golünü, Kerem ve Toreira'nın şutlarını, Icardi'nin de doğru açıyı bulamadağı 3 net fırsat yarattı bu tepki. İki takım arasındaki kalite farkı belirginleşmeye başladı. İbre Galatasaray'a döndü.
Devre her şeyi tersine çevirdi. Okan Buruk, 45-60 arası takımının dominant kalamadığını farkedince, merkeze Oliviera'yı ekledi. Çok top kaybeden Aktürkoğlu'nun yerine de Zaha'yı. Bu müdahale hiçbir şeyi değiştirmedi. Prag, tempolu ve kanatlardan dikine oynayarak Galatasaray baskısını yemeden rahat gelmeye başladı. 11-10'dan sonra durum daha da belirginleşti.
Sparta Prag için olabilecek en uygun senaryo hayata geçti. Galatasaray, dakika dakika sahadaki varlığını yitirdi. Çekler, istedikleri oyun alanını bulmanın yanı sıra, 11-10'dan bağımsız şekilde fiziksel olarak da çok üstün kaldı.
Muhtemelen Galatasaray'ın bu sezon tepki veremediği en belirgin maçtı dün geceki. Bayern Münih düellolarında bile rakibi sallayan reaksiyonlarla sonuç alamasa da oyunu almışlardı. Final dakikalarında pozisyonlar, hatta gol dahi bulmuşlardı. Dün gece hiçbirini yapamadılar.
Galatasaray adına açık ara sezonun en kötü performansıydı.
‘’'Bayrak adam' gibi..‘’
Fernando Santos, Abdullah Avcı'ya 'Topu sen al, oyna' dedi. Haliyle Avcı'nın 'Geçiş oyunu dışında planı var mı?' sorusu belirdi akıllarda.
Avcı duran top organizasyonundan, iki kanadı Trezeguet-Visca'yı rakiple teke tek bırakmaya kadar çok şeyi düşünmüş. Alternatif planı cepteymiş belli ki.
Böyle bakınca Trabzonspor için istatistikler de olumlu sonuçlandı. Yenilgiye rağmen geçmiş haftalara kıyasla Trabzonsopor'un eleştiri maddeleri hayli az gibi duruyor.
Girdikleri pozisyon sayısı bu anlamda oyunlarının karşılığı.
Fernando Santos'un istediklerinin de yapıldığı bir 90 dakika gibi göründü. Zira, Semih arkası Rashica'yı önlü arkalı Trabzon savunmasının merkezinde hücum ettirmek sonuç verdi. Çoğunlukla Ghezzal tarafından Berat ve Mendy'nin arkasına geçmeyi planladı. Ghezzal, sağ kanatta sırtını çizgiye dayadığı pas açılarında sürekli Rashica ve Semih'i görür durumdaydı.
Fernando Santos; Berat/Mendy/Baniya/Denswil'in dört köşesi olduğu kare içinden bir üretim beklemiş gibiydi. Cenk Tosun'un soldan sürpriz koşusu ve bitiriciliğini; Rashica'nın adam eksilterek ceza alanına girişini, Semih'in dar alanda patlayıcı deparlarıyla Baniya-Denswil'i bozmasını.. Bunu bilmek mümkün değil. Zira Semih Kılıçsoy tek başına aldı maçı.
Önce kimsenin beklemediği mükemmel bir şut çıkardı. Ardından direkt Trabzon savunmasının kalbine girip, bitirici bir vuruş yaptı. Semih, yıllardır büyük maç oynayıp takımının kötü gününde dahi sorumluluk alan 'bayrak adam' gibiydi. Euro2024 kafilesine dün gece dev bir adım attığını söylemek mümkün.
‘’Fenerbahçe soğukkanlı‘’
Sergen Yalçın 1. bölgede Fenerbahçe'ye karşı kalesini savunmaya çalışmanın ne anlama geldiğini biliyor. Cengiz/İrfan, Szymanski, Tadiç/Joshua King, Dzeko/Batshuayi...
Oyun nasıl gelişirse gelişsin, bireysel kalitesi ve bitiriciliği yüksek bu gruba karşı ceza alanı önünde konumlanmanın tehlikesini biliyor. Geçmiş maçlarda Fenerbahçe'nin farklı galibiyetler aldığı maçların hepsinde rakibin önceliğinin savunmak olduğunu da tecrübe etmiş.
Kapanıp, hızlı oyuncularla Çağlar - Djiku ikilisinin üstüne gitmenin de çok fazla çare olamayacağını düşünmüş olmalı ki, Fenerbahçe'yi itmeye çalıştı. Birkaç hızlı oyuncu yerine blok halinde ilerlediler. İsmail Kartal da dominant oyunundan taviz vermedi. Orta sahalar çabuk geçilir oldu haliyle. Oyun çok uzun mesafede oynanır hale geldi.
Burada dayanaklılık ve fiziksel kalite çok daha önemli bir unsur haline geldi.
Kartal, bu nedenle oyunun son bölümünde yüksek eforlu oynayan oyuncularının düşüşlerini beklemeden müdahale etti. Bununla birlikte skoru korumak yerine, tehditkar kalmayı tercih etti.
4-2-3-1'de, 3 ve 1'in bitiş düdüğünde olmaması dikkat çekici. Sonradan giren Bonucci'nin tecrübesi ve Batshuayi'nin sıra dışı vuruşuyla finali yaptı.
İsmail Kartal'ın sezon içerisinde çok bariz müdahale edip, oyunu elinde tuttuğu 90 dakikalardan biriydi. Kartal, Samsun maçı sonrasındaki panik hamlelerini rafa kaldırmış gibi. Daha önce de yazmıştım, Fenerbahçe kulübesi de saha içi de soğukkanlı kalmalı. Dün gece izlediğimiz tam da buydu.
‘’Buruk, Muslera, Gisdol‘’
Galatasaray geçen hafta Gaziantep karşısında çok ısrarcı, disiplinli, konsantre ve çok efor sarfettiği bir oyunda galip gelmişti. Samsun'da neredeyse tam tersi oldu. 11 dakikada 2 gol Galatasaray'ın ayarlarını bozdu!
Ön alanda basmadan, kendi sahalarında karşıladılar Samsunspor'u. Skoru alıp, tribünlerin coşkusunu dibe çekmek Okan Buruk'u da ekibini de hiç alışık olmadıkları bir tempoya çekti. Buna rağmen rakip kaleyi sarstıkları pozisyonların devamlarında Icardi, Kerem ve Mertens'le çok net fırsatları harcadılar.
Samsunspor, planı henüz 11'de bozulunca daha agresif ve tempolu oynamaya çalıştı. Galatasaray'ın oynayanları sürekli değişen ama kolay geçilmeyen savunmasına çarptılar. Birkaç net pozisyonda ise Muslera, bu ülkenin neden gelmiş geçmiş en iyi kalecisi olduğunu hatırlattı!
Okan Buruk'un bu şartlarda taşlarla oynaması için bir gerekçe olmadı. Maç 90 dakika daha oynansa böyle akıp giderdi muhtemelen. 88'de yaptığı üç değişiklik de biraz formalite icabı gibi durdu zaten.
Bir parantez de Markus Gisdol için. Kulübedeki değişimi bu sezon sahaya yansıtan birkaç teknik adamdan biri o. 11. dakikada Galatasaray'a karşı geriye düşen takımını planına sadık şekilde, son düdüğe kadar oyunda tutmaya çalıştı. Toplam şut (17-16) ve isabetli şut (5-5) (maçkolik) sayıları da bunu anlatıyor.
Süper Lig'in Markus Gisdol gibi oyunun kalitesine katkı yapan teknik adamlara ihtiyacı var.
‘’Okan Buruk..‘’
Galatasaray’ı zorlayan, adam eksiltememek oldu. Gaziantep duvarını aşmak çoğu kez mümkün olmadı. Kısa alandaki paslaşmalar sonrası net şekilde şut fırsatı bulamadılar.
Ya savunmacılara temas etti top ya da çerçeveyi net şekilde göremediler. Bu zorlayıcı duruma rağmen direklerden dönenler ve Nita’nın çıkardıkları hatırı sayılır seviyede oldu.
Okan Buruk, oyuncularının ısrarcı ve tempoyu yukarıda tutan oyununu bir süre izledi. Gaziantep’in çıkmaya hiç niyeti olmadığını farkettiği anda da dizilişi değiştirdi. 4-1-3-2 ile Halil’i Icardi’nin yanına koyunca oyunda çok şey değişmedi. Değişen, Gaziantep’in ceza sahası içinde oyuncu paylaşımı konusundaki bocalaması oldu. Bu bakımdan Buruk’un hamlesinin karşılık bulduğunu söylemek mümkün.
Diğeri ise Icardi’nin varlığı. İki top öncesi de top ona dokundu. Hala kendi standardındaki vuruşları yapamıyor ya da pozisyon alamıyor. Ancak kalitesi yapmak istediği birçok şeye fırsat tanıyor. İlk golde Halil’e yumuşattığı, Zaha’nın final vuruşuyla gol olan top, ikincide ise şutunun blokaj sonrası Barış Alper’in önüne düşüşü. Icardi’nin olduğu yerde, rakipler için durum zorlaşıyor.
Sumudica’nın planında hiçbir değişiklik yapmadan maçı tamamlamayı amaçlaması da Galatasaray’ın oyun istikrarında etkili oldu.
Okan Buruk, ısrarcı şekilde takımının tempolu oyununu devam ettirerek, Gaziantep savunmasını zorlayarak ve sabrederek galibiyete uzandı. Galatasaray cephesinde son vuruş kalitesi daha iyi olsa maç çok önce kopacak, çok farklı bir galibiyet elde edilecekti. Zafer için sabırla beklemek gerekti.