‘’Kara Kartal düştü!‘’
Penaltıya gelirken belli kaçıracağı
O kadar rahat ki,
O kadar vurdum duymaz.
Geride kalan haftalarda 3 penaltı kaçırmış.
Queresma oynayacak durumda ise niye yok.
Sonrasında oyuna girince değişime etkisi yok.
Pepe savunmada olmayınca dağılan Beşiktaş, ileri alanda ne kadar beceri yoksunu.
Vida satılacaktı iyi ki kalmış.
Negredo ve cenk için güle güle diyenlere Merhaba…
Vagner ile Larin ile Mustafa ile gol düşleri kurulmaz bile…
Beşiktaş penaltı olmasa kaleye şut atmamış ilk yarı.
İkinci yarı oyunda orta saha yok.
Savunma oyunun boyunu kısaltma çabasında,
Oyun yok ki boyu kısalsın.
Kenar atakları ile orta toplar uzatalım yüksek toplar ile oyunun boyunu,
Kayıplar içinde önce o topa koşacak adam lazım.
Yok Kartal İzmir’e hiç konmamış.
Ve Bornova’da kanat çırpmamış.
Kaleye atılan şutların 10-10 olduğuna aldanmayın,
Yada Beşiktaş’ın yüzde 61.5 topla oynadığına,
İstek…
Arzu…
Kazanma marifeti…
Hücum zarafeti…
Baskısı…
Oyunun kaderine etki eden Göztepe GALİBİYETİ HAK ETTİ.
Kartal İzmir’de düştü, kazanmak adına hiçbir şey yapamadı.
Taraftar mı?
Ne diyebilirim..
Onlar bu ülkenin en muhteşem yansımaları…
Göztepe korosunun maç sonu klasikleşen şarkısı ile titremeyen var mı?
‘’Sil baştana dayanamam!‘’
Başarı nedir?
Koyduğun hedeflere ulaşmak…
Değişimi yakalayan bir süreçte başarı nedir?
Koyduğun hedeflere yakın kalmak.
Yeni yapılanmada başarı nedir?
Hedeften sapmamak.
Lucescu başarılı mı?
Milli takım tarihinde ilk kez 1996 yılında Avrupa Şampiyonası için Fatih Terim ile İngiltere’ye gitmek başarıydı.
Orada yaşanan 0 puan ve 0 galibiyet kimine göre başarısızlık, kimine göre tecrübeydi.
Ama ilime göre başarısızlıktı.
2000 yılında Belçika ve Hollanda’ya Avrupa şampiyonası için gitmek başarı, çeyrek finalde Portekiz yenilgisi ile elenmek yine başarıydı.
Ama ilime göre koyduğun kriter şampiyonluk ise sonuç başarısızlıktı.
2002 Dünya kupasında kürsüde olmak başarı, Şenol Güneş ile kupaya uzanamamak eksiklikti.
Ama ilim burada sosyal ve futbol mantığını organize ederse bu tarihi bir başarıydı. Dünya 3.
Avrupa şampiyonası 2008 için de aynı sözler mümkün.
Başarının kriterinde hedefe olan yakınlık var…
Şimdi Türkiye grubunu İsveç yenilgisi ile kapatırsa küme düşecek o zaman sonuç; BAŞARISIZLIK
Türkiye İsveç ile berabere kalırsa ve İsveç Rusya’yı son maçta yenerse yine küme düşecek; Başarısızlık
Türkiye kazanırsa, ligini 2. tamamlayacak. Yerini koruyacak. Başarı mı? Başarısızlık mı?
Hedef “A” Ligine çıkmak değilmiydi? O zaman yerimizde sayıyorsak…
Lucescu 2024 hedefi koydu, inşallah yaşı ve gücü yeter.
Lakin değişim kaçınılmaz gibi…
Lucescu’nun Avrupa 2020 yolunda kaderi İsveç maçı…
Kayıp ile gider, puanlar ile yerini koruyan milli takım ile yeni serüvene yelken açar.
Bu milli takımı seviyorum.
Gençler.
Dinamikler.
Hata yapıyorlar.
Ama en azından para konuşmuyor, gazeteciye saldırmıyor, kenar yönetime saygıyı yitirmiyor, ayakkabıyı hakeme fırlatmıyorlar.
Bu milli takımı sevdik, seveceğiz ve birlikte başaracağız.
Yozlaşan, milli ruhu unutan, olayın amatör zihnini yok eden felsefeyi dışarda bırakan değişimi destekledim.
Buraya kadar iyi.
Ama bu yol için yeni kaptan gerek.
Bizi hedefe taşıyacak.
Tecrübe merdivenlerini daha önce çıkmış…
Dilimizi bilen, yolumuzu ve ruhumuzu algılayan, anlayan.
Luce’nin ruhunu ve bu takıma kattıklarını analiz edebilen.
Önce “B” liginde tutunmalı, sonra yol haritamızı çizmeliyiz.
Ama dün oynanan maça bakınca, daha çok kaleye gitmeli, daha çok savaşmalı, daha çok agresif olmalıyız.
Modern felsefe artık gol ile beslenen bu oyunda taktiğin yok, takıma rakibe göre yapılanman var diyor.
Savunma uzun, kaleci dev gibi ve yan top geçit vermiyorsa iyi ara pas ve yerden oyun boyu kısalmış oynamalıyız.
Rakip etkili ise kontra planı dikkate alınmalı.
Kaç rakip varsa sonsuz taktik ve felsefe var.
Ama hepsinden öte kazanma arzusu ve bu yapıda adım olmalı.
Hakan Çalhanoğlu dünün kötüsü, yarının belirsizi İsveç maçında olmalı mı?
Cenk kadar yetenekli ama iletişim karnesi sorgulanabilir Burak bu takımda oynar mı?
Aynı golü, aynı takımdan, aynı şekilde yemenin faturası kimindir?
Hamle oyuncularını uzun süre bekletmenin bize faydası var mı?
Bu kadar teknik bir takım neden kaleyi bu kadar az görür?
Kanat bekleri rakibin hızının gerisinde kalıyorsa sorun gelişimsel mi? Yoksa anlık mı?
Üç pasta gol nasıl yenir?
Soru çok…
Değişim sancılı, ben milli takımımı çok seviyorum.
Lakin başarıyı da sonuna kadar arıyorum.
Umut veren felsefe beni ısıtıyor,
Lucescu gider, farklı bir isim gelir…
Önemli olan geleceğin yazılacağı bu genç yüzlere güvenmek.
Milli takımın yakalanan bu ruhuna soluk verecek felsefeye destek olmak.
2020 ve 2022 sonrası bizi bekliyor…
Sorular yanıtını bulurken süreç kendi içinde şeklini alacaktır, yeter ki değişim olursa her şey sil baştan olmasın.
Ne bunu silecek gücümüz ne yeniden yazacak kalemimize duyduğumuz sabır var.
Mevcut gençleri silmeden, onlar ile yazacak tarihimiz var.
‘’Kazanmak adına‘’
Magazini sallayan futbol gelişmeleri, Arda ve kavgası konuşulurken, bu ülkenin gerçek futbol yüzleri terlerini Rusya’da akıtacak. Bara, pavyona, gece kulübüne esir felsefenin dışlandığı dünyada, futbolun gerçek kahramanlarının büyük buluşması bugün. 19.00’da Soçi’de milliler 1 galibiyet, 1 yenilgi ile grupta avantaj arayacak. Rusya büyük değişimler yaşadı, yaşıyor. Onlarda kavga olayı ile sarsıldı. Bakanlık görevlisine saldıran Aleksandr Kokorin ile Krasnodar forması giyen Pavel Mamayev’in tutuklu olarak yargılanmalarına karar verildi. İki futbolcu, bir sonraki duruşma 8 Aralık’a kadar hapis yatacak. Yargıda hızlı ve çabuk karar.
Luce’yi tanıyorlar
Oyuna dönelim; Formdalar, Lucescu’yu iyi tanıyan bir anlayış var. Dünya Kupası’nda yakaladıkları hava ve kupa sonrası oyuna yaşanan ilgi ile yürümek istiyorlar. Akinfeev’in futbolu bıraktığı Rusya’da İsveç maçı beraberlik ile bitti. Maç Rusya’nın en uzak toprak parçası Kaliningrad’da oynandı ve saat farkı sıkıntı yarattı. Bu yüzden Polonya- Almanya sınırındaki bu adreste İsveç ile berabere kaldılar. Biz nasıl kazanırız; Rize’den sonra Soçi iyi adres. Rusya topu çok kullanan bir takım. Oyunun boyu ve atak boyu kısa olsun istiyorlar. Yüksek toplarda güçlü kimlikleri var. Kuzyaev ve Zobnin iki açık ve çok hızlı. 1.96 boyundaki gol makinası Dzyuba çok etkili hem havadan hem yerden, Monaco’da oynayan pırpır oyuncu Golovin çok kolay adam eksiltiyor.
Cheryshev’e dikkat
Valencia’lı Denis Cheryshev ismine çok dikkat etmeliyiz. İki stoper Dzhikiya uzun boylu ve yanındaki Fenerbahçeli Neustader ile iyi anlaşıyor. Sıkıntıları yerden toplar ve uzaktan vurulan şutlara ikincil hamle hızı. 32 yaşında 95 kilo ve 1.95 boyundaki kaleci Guilherme çok iyi. Havada... Yerden özellikle köşeye hamle bütünlüğü zayıf. Uzaktan şut, kısa oyun, topu ayakta tutma, adam eksiltme adına bireysel yeti ve ikincil topları vurdurmama prensibi ile 2-1 daha önce kaybettiğimiz Rusya önünde kazanabiliriz. Yeter ki, maçın hep içinde kalalım.
‘’AR-DA, MARI….‘’
Hızlıydı, atik çabuk…
Bir Galatasaray maçında altı pas içinde gol kaçırmıştı,
Hüznü yüzündeydi.
Efendi ama biraz munzurluk yapan sevimli bebeler gibi.
Hamburg maçında golü koklattı ve sonra attı.
Lincoln ile nefis uyum yakaladı.
Ben anlatmaktan ve onu tanımaktan mutlu,
Türk futbolu genç bir isim ile umutlu…
İspanya yollarına düşerken ekranlarda; Onun için bikini giymeyi kafasına koyan abiler vardı.
Eleştiri okları o kadar sert ve yıpratıcı oldu ki,
Ama o Atletico Madrid ile adeta tarih yazdı.
Attı, attırdı, kupalar kaldırdı.
Hakkında belgeseller yapıldı.
Barca gibi maçına gitmenin bile hayal olduğu takımda yer aldı.
Messi, Pique, Suarez, İniesta ve Xavi ile aynı koridorlardan yürüdü,
Taraftarın Camp Nou’da ismini haykırmasına kulak verdi.
Onu anlatırken sanki oğlum oynuyor gibi heyecan yaşadım.
Sonra bocaladı.
Düştü.
Ayağa kalkması için Göksel Gümüşdağ el oldu,
Başakşehir yürek.
Abdullah Avcı soluk.
İmzasında orada, ilk antrenman sevincinde tribündeydim.
Destek, “bu ülke de seni sevenler var, kalkacak ve tekrar sahaları sallayacaksın” diye…
O benim kalbimde Arda’ydı.
Galatasaray’ın efsane Arda’sı.
Milli takımda yaşananlar kırsa da yürekleri,
Kontrol kaybı, gençlik diyerek destek diyerek kalbimiz kırılsa da yanındayız diyerek yazılarıma konu olan Arda.
Topun başında Sergen takliti yapan 20’lik hınzır çocuk,
Ağlayan ve Norveç maçı sonrası anlından öptüğüm Arda.
Ve bu hafta,
O Arda ve yaşananlar.
Anlamak istediğim, ama anlam veremediğim yaşananlar.
Baba olmaya hazırlanan bir adamın yaşadıkları.
Yaşattıkları.
Annesine, babasına, kardeşine, onu sevenlere ama en önemlisi değerli eşine…
Arda geçmişte kendine zarar verdi,
Bu gün onu sevenlere…
Yaşanan diologlarda geçen “Evli olmasan…” yaklaşımına tek yanıt,
Dünyadaki tüm kadınlar evli olmasa “SEN EVLİSİN ARDA”
Ahlak bekçisi değilim, ama bir yıldızın kayışına şahit olmanın hüznünde gazeteciyim.
Sahada milli takım Bosna Hersek önünde, Arda karakolda ifadede…
Bebiş babasını kucaklama hevesinde anne karnında son demlerine, Arda eğlence için gecelerde,
Yakın arkadaşı Emre sahalarda fişek gibi, Arda pili bitmiş misali…
Arda yüreğimize soktuğun bu hançer acıttı.
Sen miniklerin Messi ile aynı maçta oynayan kahramanı,
Formalarında adını taşımanın gururları,
Gelecek nesilin hedefi,
Bugün vurdun kendini.
Berkay’a attığın kafa geleceğine attığın,
Dününe attığın,
Ve bugününü yaraladığın an oldu.
Yeter Arda.
Bir bak aynaya,
Ve sor kendine…
BEN NE YAPIYORUM.
Milli maç sırasında o takımın kaptanının karakolda işi ne?
Bir sor.
Otur aynaya bak ve sor.
15 YIL SONRA BUGÜNÜ OĞLUNA NASIL ANLATIRSIN…
Yok bu da geçer dersen,
Geçer tabi,
Ama ben o zaman derim ki;
Ardamarın çatlamış senin, AR-DA’ MARIN…
‘’Güneş İsveç'te erken battı‘’
Rotasyon yansıdı İsveç ’ten. Bu sezon sadece 1 dakika şans bulan Gökhan Töre, 183 dakika yani 2 doksan dakika dahi oynamayan Necip sahada. Değişmeyen ise savunma. Pepe-Vida ikilisi Gökhan ve Caner ile yine savunmayı şekillendirirken ne yapacak diye hep bir beklenti içinde olduğumuz Lens ile başladı Şenol Güneş. 15. dakikada bireysel beceriyi gol ile taçlandırsa Lens beklentilere ilaç olacaktı. Hele sonrasında Love’a taşıdığı top gol olsa. Beşiktaş ’ın yarım golcüsü var. Love hamle noktasında yavaş kalınca pozisyonlar kaçıyor. İkinci yarı Queresma, Babel, Oğuzhan veya Tolgay hamlesi nerede derken, yanımdakilere çıkacak isimleri Love-Gökhan Töre ve Necip diye ifade ederken sarsıldık. Karius-Gol... 24 hafta sonunda liderin 13 puan gerisinde ve 4. sırada yer alan Malmö, orta sınıf bir takım. Teniste basit hata denen bir an ile ikram edilen golle sonuca yürüdü. Karius bu seviyelerde hatalar yapıyor, geçmişte gördük. Asıl soru neden bunu düzeltemiyor. Ama daha çok deplasmanda hızlı etkili ve son haftaların formda isimleri neden yedekte diye soracağım. Bu Avrupa ’da rotasyon modası yeni mi? Avrupa kupasını istemiyor mu takımlarımız... Çünkü dün gece az isteyen ile istermiş gibi yapanı izledik. İsteyen Malmöe çok mu iyiydi? İki kere geldiler, bir seken gol bir de penaltı ile galibiyet aldılar. Geceye renk verecek isimler ile başlasak zafere uzanacakken onlar kenarda bekleyince, İsveç’te Güneş erken battı.
Gecenin sorusu
Queresma, Babel ve Tolgay ile başlansa skor ve galibiyet garantilense geriden gelmenin dayanılmaz yükünü taşımasak. Olmaz mı?
Maçın starı
Ofsayt. Tam 10 kez en önemli silahların önde yakalanıyorsa bulduğun gol ofsayt ile eriyorsa ve buna önlem yok ise sorun nerde diye sorarlar.
Maçın olayı
Oyunun kader çizgisini kaleciler çizdi. Malmoe kalesinde devleşen Dahlin... Beşiktaş kalesinde basit hata ile Karius.
Kısa mesaj
Hz. Mevlana “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım ” diye rubaisinde söylemiş, o zaman bu hafta Konya deplasmanını düşünmek lazım, gitmişken Hz. Mevlana ’yı ziyaret lazım. Zihni dinlendirmek lazım...
‘’Fenerbahçe'yle boy ölçüşemez‘’
Bu akşam takımlarımız Avrupa Ligi’nde sahaya çıkıyor. İlk buluşma Kadıköy’de...
Fenerbahçe için sıradan, Cocu için en önemli gece. Kayıp, hüsran, dayanılmaz destekte son nokta. Bakalım Trnava’ya; İlk maçını kazanan Slovak takımı liginde çok sıradan.
10 hafta sonunda 9. basamakta. Son 6 haftadır kazanamıyor, 4 haftadır yeniliyor. Defans Oravec en özel isim. Defansif orta saha Grendel sağlamcı. Bakos golcü ama sessiz. Özet ile çarp, böl, topla, çıkar...
Boyu, Fenerbahçe’nin çok gerisinde. Avrupa’da ilk maçını alsa da ibre tüm olumsuzluklara karşın Kanarya’dan yana.
‘’Ejderha stadında bir Aslan!‘’
Dragao Porto takımının her daim coşku ile yanan stadı. Çok maç anlattım, çok coşku gördüm. Yanındaki alışveriş merkezine erken saatte gelen taraftar maça akıyor. Ateşli, tutkulu, bağlı... Ama esas iş sahada. Ev sahibinde Bazoer yok, önemli değil. Ama gol makinası Beşiktaş’tan tanıdık Aboubakar yok, işte bu çok önemli.
Güçlü yanları çok fazla
Brahimi çok etkili bir silah, Beşiktaş’taki Q7’nin benzerini düşünün. Daha genç aktif ve daha çok kanat değiştirerek dikine oynayan ama vuruş becerisi onun kadar etkin olmayan. Porto’nun güçlü yanları: Duran toplardan saldırma, gol pozisyonlarına girme, hava topu mücadelesi, rakipten top çalma, kanatlardan saldırma, ceza sahası dışından şut şansı yaratma, gol şanslarındaki bitiricilik.
Peki nasıl oynayacaklar?
Topu Brahimi ve Otavio ile kanatlara açacaklar, göbekte Herrera ve Oliviera ile kısa paslar yapacaklar. Oyunun boyu uzatılmadan basit paslar ile topu elde tutacaklar. Ortadan saldırırken Marega ve Pereira’ya top geçirmeye çalışacaklar. Sağdan saldırırken özellikle Brahimi’yi kaçıracaklar ve ona yardıma sağ bek Pereira gelecek, oysa sol açık değil mi Brahimi... Çok değişmeyen ilk onbirleri var. Agresif olmayacaklar ama gol yerlerse kontrol kaybı yaşayabilirler.
Galatasaray ne yapmalı?
Topa çok sahip olmalı, savunmada yan paslardan Serdar Maicon al gülüm, ver canım yaklaşımı olmamalı. Orta alanda Fernando ve Donk tek topu tercih etmeli. Dikine kontra toplarda Onyekuru ve Rodrigues etkinlik yaratmalı. Ve... Belhanda geldiğinden beri işi ciddiye alıp artık oynamalı. Ne mi olur? Bu oyunla Galatasaray 2-1 kazanır. Ve Galatasaray Ejderhayı avlayan Aslan olarak zirvede yerini korur.
‘’Güneş bizim için doğacak‘’
Avrupa Şampiyonası için 2016 yılında adaydık. Aslında öncesinde de vardık. 2016’yı Platini’nin ayak oyunları ile 1 oy ile kaybetmiştik. O yüzden hafızalara kazındı. Hakkımızdı, bizim olmalıydı. Platini ve rüşvetçi yaklaşımı o yüzden unutulmadı. Ama geçmişimize bakalım: Türkiye, 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası’na (EURO 2012) ev sahipliği yapmak için tek başına aday oldu. EURO 2012’ye Yunanistan, İtalya, Polonya-Ukrayna ve Macaristan- Hırvatistan ortaklıkları da adaylık başvurusu yaptı. Ön eleme oylamasında Türkiye ve Yunanistan elenirken, final oylamasında Polonya- Ukrayna ortaklığı EURO 2012 organizasyonunu kazandı.
İçimizi yakan 2016...
EURO 2016’da 2 rakiple yarıştı. Türkiye, UEFA 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2016) ev sahipliği adaylığını finalde Fransa’ya karşı kıl payı kaybetti. Finalde 13 UEFA Yönetim Kurulu üyesinden 7’si Fransa’yı, 6’sı Türkiye’yi seçince tarihinde ilk kez Avrupa Futbol Şampiyonasına ev sahipliği yapmak isteyen Türkiye kıl payı elenmiş oldu. Sonra yine sahneyi almak için hazırdık ama, Türkiye, UEFA 2020 Avrupa Şampiyonası’na (EURO 2020) da aday oldu. TFF, daha sonra değiştirilen formatla Avrupa’nın 13 şehrinin ev sahipliğinde yapılacak EURO 2020 için aday olmama kararı alındığı, Euro 2024 için adaylık çalışması başlatıldığını açıklanmıştı.
Güven sıfırlanabilir
Şimdi 2024. Hazırız, istiyoruz ve ne oluru sorguluyoruz. 16 OY KULANIMI OLACAK YA 9-7 YA DA 10-6 KAZANACAĞIZ. Bu noktayı büyük harfle yazdım. Çünkü bunun ötesi olursa UEFA’ya karşı yarıya inen güvenim sıfırlanacak. 2006 yılında Dünya kupası yapan, daha önce Avrupa şampiyonasında ev sahibi olan bir ülke yerine bu organizasyon için hazır bir adres. Türkiye olmalı. Sadece şu veriler bile yeterli olmalı; 1-Hükümet Garantisi 2-Şeffaflık ve organizasyon kabiliyeti 3-UEFA’nın karaborsa karşısında verdiği savaşın en başarılı ülkesi olmamız 4-Futbol aşkı ile yanan bir felsefe 5-UEFA’nın gönüllü çalışmalar sayesinde elde edeceği milyonlarca Euro kar ve tabi yepyeni statlar.
İşte en önemli kozlar...
İsviçre’nin Nyon kentinde bugün EURO 2024’ün ev sahibinin belli olacağı organizasyon öncesinde, Türkiye’nin en önemli kozlarının başında modern ve yeni statları geliyor. Türkiye’nin 2024 ev sahipliği için belirlediği 10 stadın 8’i kullanımda. UEFA’ya teslim edilen dosyada, İstanbul’daki Atatürk Olimpiyat Stadı’nın yıkılıp yeniden yapılacağı, yeniden inşa edilecek Ankara’daki stadın da turnuva için hazır olacağı bildirildi. Antalya Stadı’nda ise iyileştirme çalışmalarının yapılacağı taahhüt edildi.