‘’Sadece biraz rötar yaptık‘’
Önemli oyuncuları olmayınca Montella eldeki malzemeden en ideal 11’i sahaya sürmüştü. Kendi takımlarında eleştirilen 2 bek (Mert Müldür ve Eren Elmalı) formayı kapmışlardı.
Maç final havasında geçti. Kazanan işi bitirecekti. Galler’in ilk 10 dakikadaki ön alan baskısını çabuk kıran millilerimiz bu yarının mutlak hakimiydi. Arda Güler’in orta alandaki etkili oyunu ile sağdan Yunus soldan Kerem ve Barış ile girdiğimiz pozisyonlarda kale önü cömertiydik. Rakibin çok adamla kapandığı ve ani ataklar kovaladığı ilk yarıda, kale direğimizden dönen topları bizim için şans sayılırdı. Sakatlanan Hakan Çalhanoğlu’nun (İsmail Yüksek girdi) çıkması 2 yarıda orta saha etkinliğimizi azalttı.
Karadağ’ı yeneriz
Bu bölümde dakikalar geçtikçe fizik olarak üstün rakibimizi çözemedik. Son 25 dakikada Barış Alper yerini Enes Ünal’a bıraktı. Ancak kale önü cömertliğimiz devam etti. Kazanamıyorsan kaybetme mantığındaki rakibin hedefi ise en azından şansını son maça kadar devam ettirmekti. Maç bitmeye yakın takımın en iyilerinden Yunus Akgün bu defa bir penaltı kazandırdı. Top ağlara gitse, A Ligi’ne çıkacaktık. Kerem Aktürkoğlu topu ve kaleciyi ayrı köşelere göndermesine rağmen direk bizi engelledi. Şimdi iş son maça kaldı. Bu Milli Takım Karadağ’ı yener ve hak ettiği lige çıkar. Sadece biraz rötar yaptık hepsi bu.
‘’İlk 11'e göz kırpanlar‘’
Fenerbahçe milli arayı ciddi bir rakiple oynayarak iyi değerlendirdi. Bizler de Zenit karşısında merakla beklediğimiz kulübe mahkumlarını izleme şansını bulduk. Taraftarın maça ilgisi fazlaydı. Mourinho, ligde şans veremediklerini sahaya sürmüş, 3’lü defans (Becao, Yusuf Akçiçek, Levent Mercan) oynamayı planlamış, Oğuz Aydın ve Kostiç’e kanatları emanet etmişti. Gençlerden Bartuğ Elmaz ile Zeki Dursun’u tecrübeli Fred ve Tadiç’in yanlarına koymuştu. Dzeko ve En Nesyri’yi aşamayan Cenk Tosun ise tek santrafordu. Formayı kapma peşinde olanların, hırslı istekli oluşları, ön alan baskısı, Zenit’e pek göz açtırmadı. İlk yarıda asist ustası Tadiç’in ara pasında Cenk Tosun topu klas bir vuruşla köşeden ağlara yollarken, hocasına ‘Beni unutma’ der gibiydi. Golden sonra Rus takımı daha ofansa yöneldi ve devre bitmeden eşitliği bir kanat organizasyonu sonucu yakaladı.
İkinci yarıda Mourinho ciddi bir takım karşısında göreyim diye kaleye Ertuğrul Çetin’i (Hatasız oynadı) aldı. Bu yarıda da Fenerbahçe’nin önde baskılı oyunu devam etti. Rakibin teknik adamı sürekli oyuncu değişikliğine gitti. Gitti ama golü yine Fenerbahçe buldu. Asist yine usta Tadiç’ten bu defa Levent Mercan’a gitti. Başarılı oyuncu düzgün bir vuruşla Sarı-Lacivertli forma altında ilk golüne imza attı. Kendi liginde şampiyonluğa oynayan bir takım karşısında Fenerbahçe’nin oynadığı futbol gerçekten alkışlanacak cinstendi.
Şimdi gelelim bu maçtan sonraki karneye. Fenerbahçe yeni bir stoper kazanıyor: Yusuf Akçiçek. Sahadaki başarılı futbolları ile bugüne kadar niye şans bulamadık diyenler (Levent Mercan, Oğuz Aydın, Cenk Tosun) ilk 11’e göz kırpıyorlar. Bakalım Mourinho onların bu performansını dikkate alacak mı?
‘’Mourinho’nun 11’leri‘’
Sivasspor karşısına çıkan 11’i Mourinho yaptı diye “çıt” çıkmadı. Doğru 11 miydi derseniz, çok tartışılır. Becao, Djiku (Çağlar sakatlanınca oyuna girdi) kulübede, Samet Akaydin sahada. Fred, İsmail Yüksek yedeğe düşmüşler, Mert Hakan Yandaş formayı kapmış.
Şaşırmamak mümkün değil. Kostiç bu defa geri dörtlünün soluna geçmiş ama etkili değil. Torpilli Szymanski‘nin (90 dakika oyunda kalıyor) ise sahada ne yapmak istediğini anlamak zordu. En Nesyri gol atmak için çırpınıyor, ancak şansı da yaver gitmiyor. Fenerbahçe sağdan Osayi, Tadiç, soldan Maximin’in adam eksilten dikine oyunları ile pozisyonlar yarattı, rakip bu kanatlara hiç tedbir almayıp seyretti. Sivasspor eski günlerini mumla aratan bir takım olmuş.
Sahanın en iyisi...
Ne hücum yapmayı, ne defans yapmayı beceremediler. Bir Süper Lig takımı kendi sahasından çıkarken, ayağındaki topları hep rakibe verir mi? Futbol ilginç bir oyun. Kadrolar açıklandığında en çok eleştirilecek diye beklenenler ilk 45 dakikaya imza attılar. İstekli Mert Hakan’ın asistini gole çeviren Samet Akaydin olunca herkes suspus oldu. İkinci yarıda da misafir takımın hali, pek Fenerbahçe’ye kafa tutacak gibi görünmedi. Maça noktayı Amrabat’ın (Sahanın en iyisiydi) geceyi renklendiren alkış alan ve Maximin’in golleri koydu. Zirve yarışında şimdilik Galatasaray’ın en büyük rakibi olan Fenerbahçe farklı galibiyete ve sahaya çıkan 11’e çok takılmasın. Neden mi? Çünkü her rakip Sivasspor gibi kolay teslim alınmaz.
‘’Sürpriz yaşamaz‘’
Fenerbahçe, hem yaralarını sarma hem de kendini taraftarlarına affettirme maçına çıkıyor. Sivasspor’un güçlü rakibine çoğu zaman ters geldiği bir gerçek. Ancak konuk takım eski gücünde değil. Teknik direktörleri Bülent Uygun’nun eski takımını çok iyi tanıması, onlar için büyük avantaj. Geldiği günden beri yaptığı açıklamalar ile dikkat çeken Mourinho’nun maçta tribünde oluşu Fenerbahçe için yine dezavantaj. Portekizli hoca takımına bu yönden zarar veriyor. Fenerbahçe’nin sakatları yüzünden ilk 11’nde sürprizler olmaz. Formsuz Maximin yerine sol önde Kostiç oynayabilir. Szymanski, Fred ve İsmail Yüksek’ten biri kulübeye dönebilir. Sol bekte istenileni veremeyen Mert Müldür’ün yerinde Levent Mercan bakalım bu defa şans bulur mu?
Her maç değişiyor
Forvette papatya falına devam. Dzeko mu, En Nesyri mi? Görüldüğü gibi haftalar geçiyor ama Fenerbahçe takımının ilk 11’i her maç değişiyor. Böyle olunca da skor ve sonuç yıldız oyuncuların becerilerine kalıyor. Bütün bunlara rağmen Kadıköy’de maçın favorisi ev sahibi. Konuk takımın direncinin, 90 dakika sürmesi zor gözüküyor. Zirve hesapları için fazla kredisi olmayan Sarı-Lacivertli takım kazanır ve şimdilik yaralarını sarar
‘’Acı ders‘’
Mourinho gözdesi Szymanski’yi ve formda En Nesyri’yi kulübeye çekmiş, İsmail Yüksek ve Dzeko’yu sahaya sürmüştü. AZ Alkmaar genç ve çok koşan bir takım olduğu için Portekizli hoca orta alanı defansif yönü kuvvetli (Amrabat, Fred, İsmail Yüksek) oyunculardan kurmuştu. Ancak Fred ve İsmail Yüksek’in etkisiz oyunları takımı olumsuz etkiledi. İlk 45 dakikada Sarı-Lacivertli futbolcular rakibin yakın markajından pek kurtulamadılar. Sadece Tadiç’in kilit pasları ile fırsatlar yakalayan Fenerbahçe’de Dzeko girdiği net pozisyonlarda son vuruşları cılız yapınca goller kaçtı. Sol kanatta oynayan Maximin de kale önü becerisinden yoksun olunca Fenerbahçe ilk 45 dakikayı golsüz geçti. Rakibin önemli oyuncularının olmayışı ise Fenerbahçe için büyük avantaj idi. Golsüz giden oyunda Fenerbahçe’de hamleler son yarım saatte geldi. İsmail Yüksek ve Maximin yerlerini Szymanski ve En Nesyri’ye bıraktılar. Değişikliklerden sonra golü ev sahibi buldu.
Evlere şenlik defans
Fenerbahçe bocalamadan bir penaltı kazandı. Oyuna henüz ısınmadan penaltıyı En Nesyri kullandı, zayıf vuruşunu kaleci kurtardı. Fenerbahçe çok geçmeden penaltıyı kaçıran En Nesyri’nin golüyle eşitliği yakaladı. Artık roller değişir diyorduk ki, rakip Sarı-Lacivertli defansın evlere şenlik halinden yine golü bulup öne geçti. Sonra Mourinho talimatıyla sahaya kurtarıcı (!) olarak Mert Hakan girdi. Vah ki vah. Sonra tek yıldızı olmayan AZ Alkmaar bir gol daha bulup, çok yıldızı olan Fenerbahçe’ye acı bir ders verdi. Bu ders işe yarar mı, önümüzdeki maçlarda göreceğiz.
‘’Fenerbahçe inanılmazı başardı‘’
Mourinho’nun sahaya sürdüğü 11’lerde hep sürpriz isimler bekleyeceksin. Trabzonspor karşısında herkes solbekte Kostic’i beklerken o Mert Müldür’ü, stoperde de Becao beklenirken Çağlar’ı sahaya sürmüştü. Maça ev sahibi çok hızlı ve baskılı başladı. İlk 15 dakika Uğurcan’a neredeyse top gelmedi. Sol kanat savunucusu Mert Müldür’ün hataları pahalıya patlamadan Fenerbahçe oyuna ortak olmaya başladı. Ev sahibinin oyuna topla çıkarken yaptığı pas hatalarını lehine pozisyonlara çevirdi. Geriden uzun toplarla ani ataklar kovalayıp gol kovaladı. Düşünün ilk 15 dakika korner atmayan Fenerbahçe, devrenin bitimine kadar 8 korner kullandı. Devre biterken , rakibin çıkış hatasını da 3 pasla Fred ile gole çevirdi. İlk yarının Sarı-Lacivertli takım adına en başarılı oyuncusu ise rakip defansın dengesini bozan, golün asistini yapan En Nesyri idi. Mourinho devre arası hamle yapmadı. Fenerbahçe ikinci golü düşünmediğinden stoperlerinin (Djiku ve Çağlar) sebebiyet verdiği 2 penaltıyla yenik duruma düştü. Moralman çöken Fenerbahçe’de Mourinho’nun riskli hamleleri geldi. Osayi, Szymanski, Maximin’i dışarı çıkartıp İrfan Can, Dzeko ve Kostiç’i oyuna aldı. Kostiç sola, Mert Müldür sağa geçti.
Büyük takımlar başarır
İrfan Can girer girmez Fenerbahçe’nin ofansif futbolu sahaya yansımaya başladı. Asist yaptı, adam eksiltti, rakip defansın dengesini bozdu. Sonra goller geldi. Önce Dzeko ve 2 puan gitti derken gelen Amrabat golüyle Fenerbahçe inanılmazı başardı. Trabzonspor galibiyeti ile Fenerbahçe şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olduğunun göstergesidir. 2-1 geriden gelip son 15 dakikada maç çevirmeyi ancak büyük takımlar başarır. Hem de rakibiniz Trabzonspor ise. Şimdi bizleri daha zevkli, daha heyecanlı bir zirve yarışı bekliyor.
‘’Kesinlikle ‘Kırılma maçı’‘’
Şampiyonluk iddiasını kuvvetlendirmek isteyen Fenerbahçe, prestij maçına çıkacak Trabzonspor’u yenmek zorunda. Aksi takdirde hem moraller bozulacak, hem iddiası zayıflayacak hem de kaos ortamı başlayacak. Fenerbahçe cephesi büyük maçları çözmeye alışık Mourinho’ya güveniyor. Portekizli hoca evinde oynadığı ve kaybettiği Galatasaray maçından sonra “Bizim için normal bir oyundu” demişti! Bakalım Trabzonspor maçına da bu gözle mi bakacak bilemiyorum. Mourinho’nun 11’deki bankoları belli. Merak edilen sol bekte ve sağ kanatta kimlerin oynayacağı. Ben defansif yönü daha kuvvetli olan Mert Müldür’ün sol bekte, Tadiç’in ise sağ kanatta forma giymesini bekliyorum.
İsmail kulübeye döner
Fred ve Szymanski formayı kaparlar, İsmail Yüksek kulübeye döner. Takımın santraforu En Nesyri, sol kanatta da Maximin olur. Fenerbahçe bence önce rakibi bekler, sonra harekete geçer. Trabzonspor galibiyeti Fenerbahçe’ye ilaç gibi gelir. Mourinho ve takım, yeniden havaya girer ve camia kenetlenir. Bir beraberliğin bile sıkıntı yaratacağı 90 dakikayı, “Kırılma maçı” olarak görebiliriz
‘’Favoriydi kazandı‘’
Bodrumspor’un geçen haftalarda seyrettiğim görüntüsüyle Fenerbahçe’ye kafa tutacağını düşünmemiştim. Kusura bakmasınlar Süper Lige henüz tam ısınamamışlar. Maça bir hevesle başladılar, kalecilerinin En Nesyri’ye yaptığı asist ile golü yediler ve fark olmasın diye kapandılar. Mourinho ise sahaya sürdüğü 11 ile yine şaşırtmaca yaptı. Bankoları Çağlar, Szymanski ve Tadiç’i bu defa yanına oturtmuş, Dzeko ve En Nesyri’yi birlikte sahaya sürmüştü. İlk 15 dakika dolarken kaleci Sousa’nın ikram pasını değerlendiren En Nesyri ile Fenerbahçe öne geçti. Golden sonra sağdan İrfan Can’ın (Haftaya yedek kalabilir) soldan Maximin’in geliştirdiği ataklarla pozisyonlar bulan ev sahibi kale önü cömert olunca fark artmadı. Mourinho devre arası hamle yapmadı. İkinci yarının başında rakip takım kalecisi bu defa Amrabat’a bir asist yaptı, o da Dzeko’ya topu attı, geriye sadece golü yapmak kalmıştı. Fark ikiye çıkınca rakip maçtan koptu.
Merak ettiklerim...
Düşünün bir Süper Lig takımı 90 dakika Livakoviç’i bir defa rahatsız edemedi. Son 20 dakikada Mourinho takımın iyilerini (İrfan Can, Maximin, En Nesyri) bir de İsmail Yüksek’i dışarı alıp gözdeleri Tadiç, Szymanski ile merak edilen Oğuz’u ve nihayet aklına gelen Cenk Tosun’u oyuna aldı. Oyuna girenler futbola ve skora katkı yapamayınca maç keyif vermeyen bir futbol ile bitti. Birkaç notla yazıyı noktalayalım; Osayi iyi oynuyor, son vuruş becerisi yok. Kostiç’in takıma büyük katkısı var mı tartışılır. Amrabat geldikten sonra İsmail Yüksek formdan düştü. Mourinho haftaya Trabzon’da bu 11’le sahaya çıkar mı hiç sanmam. Merak ettiğim ise çift forvet (DzekoEn Nesyri) bir daha hangi maçta yan yana oynar?