Asvel, normal sezonu 6-7 galibiyetle bitiren, hiçbir zaman iddiası olmayan bir takım. Ama bu galibiyetleri kime karşı aldıkları belki de Play-Off’a girecek takımları belirliyor. Bu nedenle bir şekilde kazanılması gereken bir deplasman. Fenerbahçe Beko da öyle yaptı. Bir şekilde kazanmanın yolunu buldu. Zaten vasat bir kadroya sahip olan Asvel’de Paris Lee, Edward Jackson yoktu. Bir de takımın önemli silahı Sako da maç içinde sakatlandı. Fenerbahçe Beko’da ise Wilbekın’ndan sonra takımın en önemli oyun kurucusu Baldwin daha ilk çeyrekte sakatlığı nedeniyle oyun dışı kaldı. İki takımın da planları alt üst oldu. Bundan sonrası biraz kör dövüşü şeklinde geçti. İkinci yarının başında çok iyi savunma yapan ve 5 dakikada rakibe sadece 2 sayı izni veren Sarı-Lacivertliler; Colson, Hayes ve Sertaç’ın sayılarıyla 46-38’lik üstünlük sağladı. Ama öyle bir maç izledik ki rüzgar anında tam tersi yöne esebiliyordu. Nitekim yaşlı kurt De Colo sahne aldı ve Asvel farkı kapayıp dördüncü periyoda da 52-51 önde girdi.

Bekleneni veremiyor

Dördüncü periyotta da skor sürekli geldi gitti. Hayes Davis yine kurtarıcı rolündeydi. Davis, 77 sayının 25’ini üretirken yine saçma top kayıpları sonrası tehlikeye giren maçı Guduriç’in arka arkaya attğı çok kritik 5 sayı çevirdi. 8 maçta 6 galibiyet. Kağıt üstünde harika bir başlangıç. Ama oyun olarak Fenerbahçe Beko halen bekleneni veremiyor. Wilbekın’ın yokluğunda transfer edilen Mays neden sadece 7 dakika oynadı anlamış değilim. Zagars ve Hall’ın bu kadar süre alıp az katkı yaptığı maçta, Baldwin’in de sakatlığı sonrası aldığı süre boyunca bariz hata da yapmayan Mays’e Asvel gibi bir takıma karşı güvenilmiyorsa, bundan sonra ondan verim beklemek de zor olacak.

Basketbol Gelişim Merkezi, kapılarını ilk kez milli takımlara açarken, Pota’nın perileri açılışa yakışan mükemmel bir performansla Romanya’yı 101-54 yenip Avrupa Şampiyonası’na gitme yolunda önemli bir avantaja imza attı. Son yıllarda yeniden yapılanan Kadın Milli Takımımız, yavaş yavaş eski günlerine dönme hazırlığı yapıyor. Grupta ilk iki maçta Slovakya ve İzlanda’yı deviren Ay-Yıldızlı basketbolcularımız dün de Romanya karşısında bir an bile oyun disiplinini bırakmadı, sürekli oyunu zorladı ve salondan tarihi bir farkla galip ayrıldı.

3’te 3 yaptık

Coach Ekrem Memnun yönetimindeki Potanın Perileri ilk yarıda pota altını McCovan ve Tilbe ile domine etti. Bu yazı WNBA’da geçiren Sevgi Uzun da skora katkı yapınca devre 58-31 gibi bir skorla sona erdi. Ama Milliler ikinci yarıda da durmadı. Sürekli maçı domine eden Türkiye, neredeyse tüm oyuncularından skor katkısı alıp farkı giderek açtı ve salondan 101-54 galip ayrılıp 3. maçında 3. galibiyetini aldı. İki Avrupa madalyasına sahip olan ama son dönemde düşüşe geçen Türk Kadın Milli Takımı’nı tekrar böyle görmek güzel ve heyecan verici. Umarız devamı gelir ve Avrupa Şampiyonası’nda da yine madalya kovalayan bir Türkiye görürüz...

Fenerbahçe Beko bu yıl belki çok eleştiriliyor ama kazanmaya da devam ediyor. 7. maçında 5. galibiyetini alan Kanarya zirve ortaklığını da sürdürüyor. Evinde Monaco’ya mağlup olup, İstanbul’a gelen Partizan tehlikeli bir takımdı belki ama Fenerbahçe rakibin direncini daha ilk periyottan kırmayı başardı. Hayes ve Tarık’ın üçlükleri ile fark açılırken, periyot 22-15 sona erdi. Sarı-Lacivertliler, yine gereğinden fazla top kaybı yapmasına rağmen bu kez topu iyi dolaştırdı ve boş üçlükler bulmayı başardı. Devre sona erdiğinde Fenerbahçe, Tarık (3), Davis (2), Hall (2), Guduriç (2) Pierre (1) olmaz üzere tam 10 üçlüğü Partizan potasına göndermişti. İkinci yarıda da değişen çok şey olmadı. Fenerbahçe Beko üçlük atmaya devam etti ve fark 20 sayılara kadar çıktı. Yapılan iyi savunma, enerji düzeyinin üst seviyede olması sevindiriciydi. Her ne kadar takımın iki pivotu Birch ve Melli toplamda 0 sayı atmasına rağmen, Boban’ın hiç süre almamasına rağmen hücumda 89 sayı üretilmesi Jasikevicius’un hücum becerisiydi biraz da.

Başlangıç için güzel

Normal şartlarda bu kadar üçlük girmez, normal şartlarda pivotların hiç sayı atamadığı bir maç da kazanılmaz. Ekstra günlerden biri oldu Sarı- Lacivertliler için. Yeni transfer Mays de henüz işin içine girememiş gözüktü. Az süre aldı ama çok katkı veremedi. Oysa ki Maccabi deplasmanında daha iyi bir basketbol oynamışlardı. 7 maçta 5 galibiyet bence başlangıç için güzel. Sorunlar var mı? Tabii ki var. Mays’in bir oyun kurucu gibi oynayıp fazla süre alması, bir hatta iki uzun transferi yapılması gerekiyor. Yoksa üst düzey maçlarda bu uzun performanslarıyla takım çok zorlanır...

Alba Berli maçları, rakiplerin hata yapmaması gereken günlerden biri. Alman ekibi, kadro yapısısı itibariyle Euroleague’e çok yakışan bir ekip değil. Ama gününde oldukları zaman can yakıcı galibiyetler alabiliyorlar. Ama Anadolu Efes, dün böyle bir gaflete düşmedi ve işi baştan sıkı tutup gereğini yaptı. Nwora, her geçen gün Euroleague oyuncusu oluyor. Dün 16 sayı üretirken bence galibiyetten daha önemli olan Darius Thompson’un performansı oldu. Geçen yıldan bu yana hiç bir şey oynamayan Thompson, son üç maçtır harikalar yaratıyor. Hele ki Shane Larkin’in yokluğunda. Thompson dün sadece 9 sayı üretti belki ama 8 asist yaptı, en önemlisi ise hiç top kaybı yapmadı. Full konsantre bir maç çıkardı. Onun katkısı Efes için çok ama çok değerli. Larkin’in de iyileştiğini varsaydığımızda, Darius’un bu çizgisi devam ederse Efes kısa rotasyonunda ciddi bir güç olacaktır. Beaubois ve Oturu da bu yılın en iyi performanslarından birini sergiledi.

Çok değerli

En önemlisi Coach Mijatoviç bu yoğun haftada hiç bir oyuncusuna 20 dakika ve üzeri dakika vermedi. Bir yerde aktif dinlenme yaptılar. Yerli oyunculardan Doğuş’un da 10 sayılık katkısı önemliydi. Sonuçta bir deplasman galibiyeti geldi. Rakip Alba da olsa çok değerli. Efes hala yolda gelişecek bir takım kurdu. Gelişmeye de devam ediyorlar. Her maç bir ekstra oyuncuyu devreye sokmaya başladılar. Umarım böyle devam eder...

Maalesef iç saha maçını yine başka bir ülkede oynadığımız bir maçtı. Bu durumdan sadece Türk takımları etkileniyor. Nitekim Fenerbahçe Beko, Kaunas’ta oldukça zorlanmasına rağmen dördüncü periyottaki 26-15’lik seriyle kazanmasını bildi. Fenerbahçe’nin klasik sorunları bu maçta da devam etti. Marjanoviç ve Birch sahadayken özellikle savunmada ciddi hatalar yapılıyor. İki eski Maccabili Baldwin ve Colson da beklentilerin altında kalınca Fenerbahçe uzun süre skoru geride götürdü. Taa ki dördünü çeyreğe kadar. Bu bölüme daha agresif başlayan, daha iyi savunma yapan Sarı-Lacivertliler Biberoviç ve Davis’in skorlarıyla dengeyi kurdu. Yeni transfer dakika aldığı anlarda ciddi katkılar verdi. 13 sayı 4 ribaunt ve 3 asist ikinci maçı için gayet iyi istatistikler. 3 basit top kaybı var belki ama bu biraz da özgüvenden geliyor. Sahadaki duruşu ve kendinden emin olması benim hoşuma gitti. Tabii ki gecenin en sürpriz ismi Davon Hall oldu. Geldiği günden bu yana eleştirilerin odağı olan Hall, kariyerinin en iyi maçlarından birini Maccabi Tel Aviv’e karşı çıkardı. 16 sayı ve 9 asist, onun gibi rol oyuncusu için muhteşem istatistikler oldu.

Ciddi katkılar verdi

6. hafta geride kaldı ama Jasikevicius’un kafasında hala net bir oyun planı yok. Bu da neredeyse tüm oyuncuların bireysel olarak bir istikrar yakalayamamasından kaynaklanıyor. Gün içinde doğru beşi bulmak için sürekli arayış içinde gerekiyor. Mesela Panathinaikos’a karşı hiç oynamayan dün de 29 dakika düşünülmeyen Pierre, son çare olarak sahaya atıldı, hiç skor atmasa ama savunmada ciddi katkılar verdi. Şu an için Melli ve Biberoviç dışında neredeyse inişçıkış yaşamayan oyuncu yok. Sonuçta iyi oynamasak bile bir şekilde kazanmanın yolunu bulmak önemliydi. Maccabi, geçen yılki gücünde değil ama atletik ve fiziksel bir ekip. Son periyoda 67-58 önde girdiler ama gitti denilen maç bir şekilde geri geldi. Bu çalkantılı dönemlerde kazanmanın yolunu bulmak önemliydi. Fenerbahçe Beko da onu yaptı...

Çift maç haftasında iki yenilgi alan Panathinaikos, İstanbul’a yaralı gelmişti. Üstüne üstlük, Mitoglou ve Grigonis de hastalığı nedeniyle yoktu. Fenerbahçe de Wilbekın’ın sakatlığı sonrası sıkıntılı bir dönemden geçiyordu. İki takımın da kaybetme lüksü yoktu. Bütün maçı Panathinaios önde götürdü, son çeyrekte iyi savunma ile yakalanan 16-3’lük seri tüm ivmeyi Fenerbahçe lehine çevirdi (70-65) ama son anda yapılan basit top kayıpları ve Ergin Ataman’ın 4 oyun kurucuya dönmesine karşı verilemeyen cevap Ataşehir’de üst üste ikinci yenilgiye neden oldu. Kızıl Yıldız maçına benzer bir başlangıç oldu aslında. 6 dakikada yapılan 6 top kaybı tüm hücum ritmini bozdu. Birch’in erken faul problemine girmesi, Boban’ın oynayacak seviyede olmaması ve Sertaç’ın sakatlığı Fenerbahçe’yi değişik savunmalar denemeye itti. Nitekim Ömer Faruk 12 sayı 6 ribaunt, Lessort da 14 sayı ve 5 ribauntla Fenerbahçe pota altını odukça domine etti. Atina ekibi bir uzun ve 4 kısaya döndüğü dönemlerde de Sloukas neredeyse hiç kaçırmadan attı. Brown ve Nunn da istikrarlı katkı yapınca istediği skoru aldı Yunan ekibi. Fenerbahçe, Biberoviç’in üçlüklerle takımı ateşlediği dönemde reaksiyon gösterdi. Hall’la başlayan savunma gayreti ile aslında tam da doğru bir yerde öne geçmişlerdi. Ama Biberoviç’in pota altından oyunu başlatırken topu Baldwin’in kafasına atması, ardından alınamayan bir savunma ribaundu son periyotta gösterilen ekmeğe yazık oldu.

Hiç oyuna girmedi

Yeni transfer Mays çok az süre aldı. Adapte olması zaman alacak. Son şampiyon Panathinaikos karşısında da çok fazla sorumluluk verilmesini zaten beklemiyordu. İki kere güçlü bir şekilde potaya gidip basket buldu. Ki bu Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan bir şey. Onun dışında savunma dahil çok katkı veremedi. Tabii 5 dakika süre alan bir oyuncu için fikir sahibi olmak imkansız. İlereyen dönemlerde takıma yardımcı olacaktır. Nigel Hayes gününde değildi belki ama son bölümlerde Panathinaios 4 guarda döndüğü zamanlarda bence sahaya atılabilirdi. Son 15 dakika hiç oyuna girmedi. Jasikevicius’un, Ataman ne yaparsa aynı şekilde karşılık vermesi, belki de bu son bölümün kötü oynanmasına neden oldu. Daha sezon uzun. Uzun demişken pivot arayışları da sürüyor ama markette oyuncu yok. NBA’den de hep kısa oyuncular kesiliyor. Onuralp Bitim gibi. Takımda bir enerji eksikliği de var. Sanki Onuralp bu yönde bir katkı yapabilir...

Anadolu Efes’te işler iyi gidiyor. Geçen hafta Olympiakos’u geriden gelip deviren Lacivert-Beyazlılar, dün de iyi günler geçirmeyen Milano’yu çok rahat geçti. Özellikle ilk yarıda 20 sayılık farklara ulaşan Lacivert-Beyazlılar, 3. çeyrekte biraz sıkıntı yaşasa, Larkin’i sakatlık nedeniyle kaybetse de istediğini almaya başardı. Son iki galibiyetin en önemli yanı, geldiği günden bu yana yokları oynayan Darius Thompson’un artık taşına altına elini koyması oldu. Thompson dün de özellikle Larkin sakatlından sonra hiç geri adım atmadı 17 sayı ve 7 asistlik harika bir performans sergiledi. Bu yılın en formda ismi ise Elijah Bryant. Clyburn’ün esaretinden kurtulduktan sonra gerçek kimliğine bürüne Bryant sezonun en istikrarlı ismi. O da çoğu kritik anlarda olmak üzere tam 19 sayı atıp takımın en skoreri oldu. Çok özgüvenli ve moralli oynuyor Bryant. Sanki yeni bir transfer gibi oldu Efes’e. NBA’de iyi sezonlar geçiren Nwora da Avrupa basketboluna bence çok çabuk adapte olmuş. Neredeyse hiç yanlış tercih yapmıyor, oyunu çok iyi okuyor. Gerektiği yerde de ağırlığını koyuyor.

Büyük bir avantaj

Pota altında Poirier-Ercan ikilisi de çok iyi uyum yakaladı. Efes, Poirier’le nasıl oynaması gerektiğini de öğrenmeye başladı. Tomislaj Mijatoviç, dakika verdiği 10 oyuncudan da katkı almayı başardı. Euroleague’de belki çok tecrübesiz ama oyuncularını, takımı, kulübü çok iyi tanıyor. Bu onun için büyük bir avantaj. Oyuncular da onu seviyor ve güveniyor Umarız Larkin’in sakatlığı çok ciddi değildir. Yoksa Efes iyi yolda. Sezon başında da söylediğim gibi Efes bu yıl beklentilerin çok üzerine çıkabilir...

Mükemmel bir Euroleague maçı izledik Anadolu Efes ile Olympiakos arasında. Sezonun daha 4. haftasına rağmeni iki takım da harika performanslar sergiledi. Olymipakos’ta NBA’den dönen Vezenkov ve Fournier olağanüstü oynadı. McKissiç kariyerinin en iyi maçlarından birini çıkardı. Tyler Dorsey sadece ilk yarıda tam 11 sayı attı. Bir deplasman takımı için her şey fevkalede gidiyordu belki. Ama Anadolu Efes kötü başlangıca rağmen karakter koydu sahaya. Denemekten hiç vaz geçmediler. Önce Shane Larkin, isyan bayrağını açtı. Ona tüm takım eşlik etti. Larkin eski günlerinden bir nostalji sunarken (24 sayı-4 asist), geldiği günden bu yana en çok eleştirilen isim olan, hatta benim umudumu kestiğim Darius Thompson da 3/4 üçlük atıp sorumluluk almaya karar verdi. Onun, Larkin’e eşlik etmesi şart.

Moral ve özgüven

Bir yıldır hiçbir şey oynamayan Thompson da devreye girince, takım olarak 13 hücum ribaundu alınınca bu müthiş geri dönüş gerçekleşti. 36.5 dakika skoru geride götüren Efes, Bryant’ın üçlüğü ile ilk kez öne geçerken (85-82), yine Bryant’ın 9 saniye kala attığı turnike zaferi Efes’e getirdi. Normalde sıradan bir Euroleague galibiyeti gibi gözükse de Efes açından bence çok değerli bir geceydi. Moral ve özgüven kazanılması, geleceğe daha emin adımlarla yürünmesini sağlayacak...