Arama

Popüler aramalar

‘’Ne maçtı ama!‘’

Fenerbahçe ilk 15 dakikada nefes alamadı deyim yerindeyse. Rakip kaleye gidemediği gibi orta sahayı bile geçemedi Trabzonspor'un yaptığı amansız baskıdan dolayı.

İşte bu kadar önemlidir konsantre olmak. Bordo mavili takımı bu sezon hiç bu kadar istekli ve tutkulu oynarken izlememiştik açıkçası.

Oysa geçen hafta erken sayılacak bir dakikada bir kişi eksik kalmış Göztepe karşısında dün akşam Fenerbahçe'ye uyguladıkları prese kendileri maruz kalmış ve çaresiz kalmışlardı. Sonuçta da İzmir'den puansız dönmek zorunda kalmıştı Karadeniz takımı.

Fenerbahçe 20'den sonra kimliğini, kalitesini ve misyonunu hatırladı dün akşam ki, çok geçmedende oyunu dengeledi. Zaten soyunma odasına da önde gittiler bu silkinmeyle.

Fred'in golünde kesinlikle aslan payı Youssef En-Nesyri'nindi. Ne yapsın, baktı ki bir türlü gerekli pasları alamıyor "Arkadaşlar, bakın asist böyle yapılır" dercesine pas verdi Faslı yıldız futbolcu.

Aslında ilk yarının aksine ikinci yarıya çok iyi başladı Fenerbahçe. İki, hatta üç önemli fırsat da yakaladı. Ama değerlendiremedi, farkı açamadı. Bu da Trabzonspor'un ekmeğine yağ sürdü. Alexander Djuku'nunkinde çekimserim.Ama Çağlar Soyöncü'nün müdahalesi net penaltıydı. Dolayısıyla kaşla göz arasında 9 dakika içinde geriden gelip öne geçti Şenol Güneş'in öğrencileri.

Jose Mourinho geriye düşünce doğru şeyler yaptı. Daha doğrusu Mert Müldür'ü solbekte oynatmak yanlışını düzelttiği gibi Maximin'i de kenara alarak doğrularını arttırdı ve  bütün bunlar da hak ettiği galibiyete taşıdı Fenerbahçe'yi.

 Maçın kahramanı tartışmasız şekilde Sofyan Amrabat'tı. Yusuf en Nesyri de ona eşlik etti. Dzeko'nun golünde pas veren İrfan Can'ı da unutmayalım tabi.

Genç hakem Oğuzhan Çakır, Ozan Tufan'ın Fred'e kasti hareketlerini atladı maalesef. Keza, Ersin Destan'ın Amrabat'a yaptığı sportmenliğe yakışmayan hareketini ve sonrasında bir sporcuya yakışmayan yalancıktan yerde kıvranmasını da. Hiç ama hiç yakışmadı Ersin Destan gibi genç bir futbolcuya bu tür şeyler.

Gerilimli geçti, beklendiği gibi dün akşamki maç. Ve gerçeği söyleyelim: hakeden kazandı.

03 Kasım 2024, Pazar 23:58
YAZININ DEVAMI

‘’Maximin uyarılmalı!‘’

Fenerbahçe dün akşam Sebastian Szymanski,  Dusan Tadiç, Çağlar Soyöncü gibi önemli futbolcularını dışarda bırakarak sahaya çıktı Bodrumspor maçına. Oysa kart cezalısı değillerse ve sakatlık sorunları yoksa adı geçen futbolcuların yer aldığı onbirlerle her maçına başladı sarı lacivertliler bu sezon Jose Mourinho yönetiminde. Keza, Göztepe maçından haftalar sonra ilk kez Yusuf en Nesyri ile Edin Dzrko'yu birlikte sahaya sürdü Portekizli teknik direktör.

Dolayısıyla, sol önde Allan saint Maximin, sağ önde de İrfan Can Kahveci  yer alınca ofansif yönü hayli kuvvetli bir onbir buldu karşısında İsmet Tsşdemir'in öğrencileri.

Doğal olarak her yönden ve açıdan hakemin ilk düdüğüyle birlikte üstünlük kurdu Fenerbahçe rakibine. Ama bu bariz üstünlüğü skora yansıtamadı sarı lacivertliler. Bunun ana nedenlerinden biri Maximin'in takım aidiyetiyle oynamamasıydı bence. Fransız oyuncu takımdan ayrıymış, tek başınaymış gibi düşünüyor ve oynuyor. Tamam, ben de dahil adam eksiltme yeteneğine kimse bir şey diyemez. İyi de çalım atmanın, topu saklamanın bir amacı ve kabul edilebilir bir nedeni vardır. Pas opsiyonun varken pas vermiyorsan, müsait arkadaşını tam zamanında topla buluşturmuyorsan ve sırf bu yüzden de arkadaşlarını oyundan düşürüp, rakip defasın yerleşmesine sebep oluyorsan attığın gereksiz çalımların bir önemi olmazki.

Futbol basit bir oyundur. Basit oynamazsan, futbolun gerektirdiği disiplin ve ciddiyeti yadsırsan gani gani yeteneğin olsa da sadece takımına zarar verirsin, faydalı olamazsın ve futboldan azbiraz anlayanların nezdinde antipatik olursun. Doğrusu, Mourinho kariyerindeki bir teknik direktöre rağmen Maximin nasıl aylardır bu anlayışla oynar, anlamış değilim.

Halbuki, oynadığı futbolun yanlışlığını anlaması için Sofyan Amrabat'ın ne yaptığına, nasıl oynadığına biraz bakması yeter de artar. Misal, Faslı yıldız oyuncunun Dzeko'nun attığı golün asistinin altına kaşla göz aradında nasıl imza attığını oturup defalarca izlemeli Maximin.

Maçı 2 farklı kazandı Fenerbahçe. Ama girdiği pozisyonları yeterince değerlendirebilse skor 3, 4 hatta 5 bile olabilirdi. Çünkü her açıdan Bodrumspor'la kıyaslanmayacak üstünlüğe sahip Fenerbahçe. 90 dakika boyunca konuk ekibi kaleyi tutan şut sayısı biri geçemediyse, fark ortada zaten.

Dolayısıyla, Jose Mourinho bir an önce Maximin'i ciddi ciddi uyarmalıdır.

28 Ekim 2024, Pazartesi 08:47
YAZININ DEVAMI

‘’Sezonun en iyi oyunu!‘’

Fenerbahçe maça çok iyi başladı aslında. Öyle ki daha maçın 5. dakikasında öne bile geçebilirdi. Tabii, Osayi Samuel pas opsiyonları olduğu halde yan ağlara topu nişanlamasa. Sonrasında da ilk atağında golü buldu Manchester United maalesef. Yılların deneyimi,  Avrupa futbolunun kaliteli futbolcularından Christian Eriksen de çok şık bir golle İngiliz ekibini öne geçiren vuruşu yaptı.

22'de Tadiç'e yapılan bariz bir fauldü bence. Ama Fransız hakem Clement Turpin bizim gibi düşünmedi veya düşünmek istemedi. Yani,  (İstisnalar hariç) genelde tüm Avrupalı hakemlerin bize ya da ülkemize bakış açısını sahneledi Clement Turpin de dün akşam.

Bir gerçeğin altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. Fred bu sezon asla geçen sezonki Fred değil. Tamam, skor üretmek veya skora katkıda bulunmak anlamında Sebastian Szymanski de geçen sezonki Szymanski'yi aratıyor. Ancak Polonyalı yıldız futbolcu hiç olmazsa dün akşam ilk yarıda Dusan Tadiç'in değerlendiremeği pozisyonların da yaratıcısı olmaya devam ediyor. Çünkü, devamlı maçın içinde, topun peşinde ve rakibin ensesinde Szymanski.

Soyunma odasına geride giden Fenerbahçe ilk yarıda olduğu gibi harika başladı ikinci yarıya da. Zaten, çok geçmeden de oynadığı pozitif futbolun karşılığını aldı sarı lacivertliler. Allan Saint Maximin başını kaldırdığı, topu zamanında ayağından çıkarıp finali iyi yaptığında harika bir futbolcu. Nitekim, dün akşam böyle davrandığı bir anda takımını öne geçiren golün asistinin altına imzasını koydu işte gördüğünüz gibi.

Fenerbahçe'ye gelmiş en pahalı futbolcu olarak Yusuf en Nesyri bence de düş kırıklığı anlamına gelen bir performans sergiledi Fenerbahçe formasıyla. Ama, eğri oturup doğru konuşalım. Faslı futbolcu acaba kalitesini gösterebileceği pasları yeterince alabildi mi ya da o meşhur kafa gollerini atacağı ortalarla yeteri kadar beslendi mi? Nitekim, dün akşam Maximin'in topla zamanında vedalaşıp atması gereken yere topu atınca Yusuf en Nesyri de yaptığı en iyi işi yaparak golünü attı gördüğünüz gibi.

Açıkçası, belki 2 puan kaybetti ama ilk defa, futbol severin haz alabileceği bir maç oynadı nihayet Fenerbahçe.

25 Ekim 2024, Cuma 07:42
YAZININ DEVAMI

‘’Mourinho tekliyor!‘’

Mourinho'nun yerinde olsam Fenerbahçe teknik direktörü olarak utanırdım "Samsunspor'un oynadığı futbolu neden bu kaliteli kadroya ben oynatamıyorum" diyerek. Neresinden baksanız en az beşe katlar Fenerbahçe'nin kadro kalitesi, Samsunspor'un kadrosununkini. Ama dün akşam oynanan futbola baktığımızda sanki Fenerbahçe değil de Samsunspor 200 küsur milyon euroluk kadroya sahipmiş gibi bir yargıya varırdı dışardan, yani yabancı biri.

Aslında maça fena başlamadı Fenerbahçe. İlk yarım saat topa sahip olmak, pozisyon üretmeye çalışmak dahil bir çok parametrede üstün olan taraftı. Ama Samsunspor'un ilk ciddi hatasını yılların deneyimi ve kaliteli ayağı Dusan Tadiç golle cezalandırarak takımını öne geçirince o bildik Mourinho takımlarının bildik tavrı sahne aldı, topu rakibe bırakarak hata kollamaya başladı sarı lacivertliler. Daha dakika 30'da bu anlayışa fatura kesiyordu ki Samsunspor ama Livakoviç müthiş bir kurtarışla buna izin vermedi. Hoş, her şeye rağmen 38' de o posizyonu değerlendirebilse Mert Müldür soyunma odasına 2 farkla gidecekti ve büyük ihtimalle Samsun deplasmanından 3 puanla dönecekti Fenerbahçe.

Ama bütün bunlar Fenerbahçe'nin öne geçene, yani skoru bulana kadar topa sahip olmak dahil bir çok konuda üstün tarafken, golü bulduktan sonra köşesine çekilen boksör gibi davranmasını anlayışla karşılamamıza yetmiyor ne yazık ki.

Tamam, Samsunspor'un ikinci golü öncesinde İrfan Can Kahveci'ye yapılan haraket faul olabilir ama bu faulün atlanması ya da Mehmet Ali Meteoğlu'nun yönettiği maçları Galatasaray'ın farklı skorlarla kazanması bile Fenerbahçe'nin öne geçtiği maçlarda kadro kalitesine ve taraftarın beklentilerine denk düşen bir futbol oynamamasına asla mazaret olamaz.

21 Ekim 2024, Pazartesi 08:06
YAZININ DEVAMI

‘’Marş marş A Grubu'na!‘’

Montella bence bu değerli ve kaliteli kadroyu gerektiği şekilde yönetemiyor. Tamam, her futbolcu gol atabilir. Ama en çok ve rahat şekilde "Golcü"ler atar her halde golü.
Tamam, hava ve zemin dezavantajı resmen nanik yaptı ulusal takımıza dün akşam Reykjavik'te. Ancak, her zemin ve takıma karşı oynayabilecek bir oyunu olmalı bence bu kaliteli kadronun.
Misal, böyle bir hava ve sahada fizikgüç faktörünü gözönünde tutmak zorunda kaliteli yada "Sınıf" bir teknik direktör bana göre. Bütün bunları gözetti mi Vincenzella Mlntella? Açıkçası, ""Evet" diyemiyorum bu soruya. Sırf bu nedenle de ilk yarıda hayal kırıklığı yaşadık zaten.

Neyseki dün akşam Hakan Çalhanoğlu, Arda Güler,
Abdülkerim Bardakçı, Kerem Aktürkoğlu ve İrfan Can Kahveci başta olmak üzere oyuncularımızın büyük çoğunluğu iklim koşullarına ve zemine inat büyük bir karakter sahaya koydular.

Maçın hemen başında geriye düştüğümüz bir maçı çeviermek, zor bir deplasmandan galibiyetle dönmek hem de liderliği sürdürerek. Eh, selam durmak ve alkışlamak şart her halde böyle bir başarıyı ve bu başarının altına imza atmış futbolcu gurubunu.
Tamam, İzlanda bizim ortalama bir kentimizin nüfusuna sahip. İyi de nüfus belirleyici olamıyor bu tür alanlarda. Aksine, altyapıya yatırım, bilime göre davranış ve hareket etmek asıl belirleyici oluyor.
Lider dönüyor "Bizim çocuklar" İzlanda'dan. Hem de ilk kez İzlanda deplasmanından galibiyetle dönerek. Marş, marş UEFA LiGİ'nde A Grubu'na , terikler çocuklar, alkışı hakettiniz ananızın aksütü kadar.

15 Ekim 2024, Salı 08:31
YAZININ DEVAMI

‘’Liderliği sürdürüyor!‘’

Bu satırların yazarı her zaman her konuda istikrarın önemli ve değerli olduğuna inanmıştır. Fakat "İstikrar"ı kalite ve liyakat düzeyini göz ardı etmeden önemsemek şartıyla.

Çünkü, istikrar süreklilik demektir büyük oranda ama o sürekliliğin heybesini de doğru kişi, düşünce ve öngörüyle doldurduğunuzda galebe çalar ancak istikrar.
Vincenzo Montella uzun zamandır pivot santrafor yerine Barış Alper Yılmaz'ı sahaya sürüyor ulusal takımımızın çoğu maçında. Tamam, istikrar iyidir ama milli takımımızın gol sorununu çözecek futbolcu Barış Alper değil ne yazık ki. Hele de bu sezonki formuyla. Dahası Barış Alper bu oyun anlayışıyla Türkiye dışındaki hemen çoğu maçta sarı kart almaktan ve belki de çift sarı kartla oyun dışı kalmaktan kurtulamaz maalesef. Nitekim, dün akşam da koca bir kırk beş dakika Barış Alper'in yerlerde sürünen santrafor performansı ve Kerem Aktürkoğlu'nun kanattaki etkisizliği yüzünden Eskişehir'den bile daha küçük bir ülke olan hasatsız sona erdi.

İtalyan teknik direktör ikinci yarıya Barış Alper Yılmaz yerine Bertuğ Yıldırım'la başlamakla ne kadar doğru ve yerinde bir müdahalede bulunduysa Kerem Aktürkoğlu ile İrfan Can Kahveci değişikliğinde de bir o kadar geç kaldı bence.

Nitekim, İrfan Can Kahveci ve Kenan Yıldız'ın oyuna dahil olmasından hemen sonra hakemin ilk düdüğünden başlayarak çok baskılı oynayan milli takımımız beklenen golünü atmasına yetti.

Açık açık söylemekte yarar var. Kaliteli ve geniş bir kadromuz var. Ama golü bulmakta zorlanıyoruz kaç zamandır. Bunun ana nedeni Montella'nın gol sorununu Barış Alper'le çözmekte ısrar etmesinden kaynaklanıyor bence.

Her şeye rağmen kutlarım ulusal takımımızı. Çünkü UEFA ULUSLAR LİGİ'nde kendi gurubunu lider tamamladı dün akşamki galibiyetle.

Orkun Kökçü dün akşam müthiş oynadı. Arda Güler de öyle. Keşke Ferdi Kadıoğlu ve Mert Müldür için de aynı şeyleri söyleyebilseydim.

Size bir soru; ulusal takımımızın golü bu kadar geç bulmasında zeminin kötü olmasının da bir payı oldu mu acaba?

12 Ekim 2024, Cumartesi 02:17
YAZININ DEVAMI

‘’Bazen beraberlik de iyidir!‘’

Fenerbahçe dün akşam Twente maçının ilk yarısını deyim yerindeyse 9 kişiyle oynadı. Beni bağışlasınlar ama İrfan Can Kahveci ve Mert Müldür ilk yarıdaki performanslarıyla "Biz bu seviyenin futbolcuları değiliz" dediler adeta. Aslında bu ikiliye vasatı aşamıyan performansıyla Dusan Tadiç de ilk yarıda beklentileri boşa çıkarırcasına oynadı, ama Fenerbahçe'nin kaptanı olarak sahaya çıkması ve müthiş kariyeri nedeniyle ona süre tanımak gerektiğine inananlardanım, zaten ikinçi yarıda attığı beraberlik golüyle de beni haklı çıkardı Sırp süperstar.

Gerçeğin altını çizelim. İlk yarıda değerlendiremediğ iki önemli şans yakalasa da  dilediğini  sahaya yansıtamadı sarı lacivertliler. Bu önemli iki gol şansına rağmen temsilcimize göre  bu yarıda daha etkili olan taraf Hollanda temsilcisiydi ve  zaten bu nedenle de soyunma odadına önde gittiler. 

İlk yarıya oranla ikinci yarıya daha istekli ve bilinçli başladı Fenerbahçe. Ama İrfan Can Kahveci bir türlü kalitesine yakışan performansı sahaya yansıtamayınca bir kanadı atıl hale geldi kacınılmaz olarak Sarı Kanarya'nın.

Gene de Avrupa Ligi maçlarındaki ikinci maçından da puanla ayrıldı sahadan Jose Mourinho'nun öğrencileri. Hem de Hollanda'nın önemli takımkarından Twente karşısında ve hem de deplasmanda.

Yeri gelmişken, Sofyan Amrabat'ı alkışlayalım uzun süre.  Keza, Faslı yıldız futbolcuya Fenerbahçe formasını giydirmek  başarısının altında imzası bulunan her kesi de. Gerçekten çok kaliteli bir futbolcu Amrabat. Oyunun iki yönünü de bu kadar efektif oynayan bir futbolcuyu uzun zamandır izleyememiştik Türkiye'de. 

Zaten Dusan Tadiç'in attığı golde de aslan payı herşey ve yönüyle harika bir pas veren Amrabat'ındı.

Ha, bu arada Dominik Livakoviç'in her defasında takımını maça ortak eden kurtarışlarını da es geçmiyelim. Fenerbançe'nin çok zor anlarında hayati kurtarışlar yaptı Hırvat kaleci. Neredeyse, 7, 8 tane kurtarış yaptı dün akşam da Livakoviç.

04 Ekim 2024, Cuma 07:33
YAZININ DEVAMI

‘’İyi oynamadan kazandı!‘’

Fenerbahçe oyuna hızlı başladı dün akşam. Maçın hemen başında eğer topu çizginin ötesine geçirebilse Szymanski deyim yerindeyse golle başlayacaktı maç. Ama şanssızlıkla Polonyalı'nın yetersiz vuruşu sarmaş dolaş olunca Veysel Sarı imdatına yetişti Antalyaspor'un ve "Gol!" diye ayağa kalkamadı sarı lacivert renklere gönül verenler.
Sonra ne mi oldu? Kısır bir döngü sahnelendi dakikalarca. Antalyaspor Süper Lig'de Adanademirspor'dan sonra en çok gol yiyen ikinci takım. Ve işte bu Antalyaspor'a tam 60 küsur dakika gol atamadı Fenerbahçe. Neden? Ahenksiz oynuyor, takım ruhuyla oynamıyor çünkü. Çünkü Allen Saint Maximin sahaya tek başına çıkmış gibi. İki, üç hatta dört rakip futbolcuyu eksiltse de finali yapamıyor. Ne doğru zaman ve yerde pas veriyor ne de topu rakip kalenin ağlarıyla buluşacak vuruşu yapabiliyor. Deyim yerindeyse "Ağam bizimle eğlenir." repliğini canlandırıyor.

Lafı eğip bükmeye gerek yok; Fenerbahçe keyif vermiyor, sevenlerini gönendirecek bir futbol oynamıyor veya oynayamıyor. Yani "kötü" değil, "çok kötü" oynuyor Jose Mourinho'nun takımı.
Fenerbahçe'nin ilk golünde baş rolde birden fazla kahraman var bence. Szymanski topu baskıyla kazandı, Fred o kazanılan topu asiste çevirdi ve Dusan Tadiç de kalitesine yakışan bir vuruşla golü atarak nefes aldırdı Fenerbahçe'ye.

Jose Mourinho'nun tepkisi abartılı olabilir. Ama sahadaki ve VAR'daki hakemlerin gözleri gerçeğe karşı bu denli kapalı olamaz, olmamalı. Ha, görme özürlü değillerse tabii. Edin Dzeko'nun net, tartışmasız şekildeki vuruşu bal gibi goldü. Ancak, bu güzel gol güme gitti ne yazık ki.

Önceki haftalarda da dillendirdim: Yürümesi gereken çok yol var önünde Fenerbahçe'nin. Dolayısıyla futbolcuların tamamının Livakoviç ve Amrabat'ı kendilerine örnek alması şart.
Ha, kötü oynarken bile kazanmak çok önemlidir fakat biraz da kadro kalitesine ve sevenlerinin beklentilerine denk gelen bir futbolu oynamaları gerek artık kısa süre içinde.

30 Eylül 2024, Pazartesi 07:29
YAZININ DEVAMI