‘’Kazanan takım neden bozulur!‘’
Geçen hafta Göztepe maçında Galatasaray’ın ileri ucunda oynayan bir ikili vardı, Kerem Aktürkoğlu ve Halil Dervişoğlu ikilisi. Bu arkadaşlar o kadar faydalı işler yaptılar ki o maçta adeta gecenin parlayan yıldızları oldular, nitekim Kerem bu güzel futbolunu üç güzel golle süslemiş, Halil de ileriye doğru büyük umutlar vaadeden bir futbol oynayarak bütün Galatasaylılar’ın gönlünde taht kurmuştu adeta.
Şahsen ben kendi adıma maçtan sonra bu ikili için büyük methiyeler dizerek yazmıştım yazımı zaten doğru olanın da bu olduğu kabul görmüştü o maçtan sonra. Dün gece maçtan önce Abdullah hocaya bir şans verilse ve kendisine şöyle dense: hocam bu maçta rakip takım tertibi adına bir kereye mahsus birinin oynamasına izin vermeme hakkınız olsa kimi oynatmazdınız diye, ya Kerem derdi ya da Halil derdi herhalde, Galatasaray teknik heyeti de hakkını bu yönde kullanarak Halil’i oynatmamış ve adeta kendi takımını cezalandırmıştı. Bu söylemimde ne kadar haklı olduğumu ikinci yarıda oyuna dahil edilen Halil oynadığı futbolla ve takımına sağlamış olduğu katkıyla ispatlamış oldu zaten.
İlk yarıda rakip kaleye gidemeyen ve tek şutu olmayan bir Galatasaray takımı varken ikinci yarıya Halil değişikliği ile başlayan Galatasaray’a baktığınızda, devamlı rakip sahada çoğalabilen ve özellikle içinde bizzat Halil’in olduğu pozisyonlarla aksiyon yaratabilen bir Galatasaray izliyordunuz. Nitekim böyle bir atak sonucunda takımı adına kazandırmış olduğu bir serbest vuruş neticesinde beraberliği yakalamış oldu Galatasaray takımı.
Bütün bu olanları maçtan sonra bir değerlendireyim diyorum yapılan hiçbir şeye, hiçbir şekilde bir anlam veremiyorum. Fakat maçtan sonra oturduğu yerden kalkmak istemeyen Fatih hoca ve Arda’nın dialog görüntülerine baktığımda onların da benimle aynı düşünceyi taşımış olduklarını görür gibi oluyorum. Bu maçın anafikri ve özeti bu ikilinin dialog görüntülerinde saklı olsa gerek.
‘’Özlenen ikili‘’
Göztepe maçın başında Diabate’nin belki de sezonun en güzel golü olabilecek bir golü ile başladı oyuna. Gol Jahovıc’in orta sahada iki rakip takım oyuncusunun arasındaki bir hava topunu kazanmasıyla başladı, işte bu dakikadan itibaren pozisyonu çok dikkatli izleyecek olursanız Soner Aydoğdu’nun golde ki katkısını görürsünüz.
Top sol kanada doğru atıldığı andan itibaren Soner müthiş bir koşu yaparak Galatasaray kalesi içine kadar bu koşuyu sürdürünce stoper Marcao onu takip etmek zorunda kaldı ve yerini terk etti işte o anda Diabate’ye o jeneriklik golü atma imkanı doğdu, saha içinde Muslera’nın arkadaşlarına neden boş bırakarak vurdurdunuz şeklindeki sitemi ve maçtan sonra Fatih hocanın rakibe bu kadar rahat vurdurmamalıydık demesinin altında yatan gerçek, Soner Aydoğdu’nun Galatasaray kalesi içine doğru yapmış olduğu bu yalancı koşudur, kendisini goldeki katkısından dolayı kutluyorum.
Falcao ve Mohamed Mostafa mazeretleri nedeniyle olmayınca Fatih hoca orada Halil Dervişoğlu’nu oynatmaya karar vermişti, bu karar çok doğru verilmiş bir karardı. Fatih hoca bu fırsat doğduğunda mecburiyetten ziyade aklındakini yapma fırsatını yakalamış oldu bence. Halil Dervişoğlu farklı bir santrafor tipi sabit ve çakılı değil, gezen geri çıkıp top alabilen aldığı topu aldıktan sonra gol pozisyonu yakalayabileceğini gördüğü arkadaşının koşu yoluna atmak için fırsat arayan, nitekim Kerem’in attığı ilk goldeki katkısı çok büyüktü. Burada Kerem’e de ayrı bir parantez açmamız gerekiyor zira Kerem oynadığı ilk maçtan itibaren bu özelliği ile gösterdi kendini. Takımı topa sahip olduğu andan itibaren aldığı pozisyon gereği adeta arkadaşını kendi koşu yoluna topu atması için zorluyor ve göstere, göstere ‘önüme atmalısın’ diyor sanki, bu esnada rakibinin arkasında kendini saklamış ve kendini unutturmuş oluyor genelde, işte Halil buna çok iyi eşlik edebilecek bir alt yapı eğitimi almış olmalı ki zaten geri çıkarak top istediğinde hem rakibini peşinden sürükleyerek boş alan yaratıyor hem de topu alır almaz önüne topu atabileceği Kerem türündeki futbolcuyu arıyor.
İlk gol de böyle bir organizasyon neticesinde oldu, ikinci golde pası atan oyuncu Taylan olmakla beraber Halil geri çıkarak rakibi çekmiş ve alanın yine boş kalmasını sağlamıştı. işte dün akşam Galatasaray takımındaki en büyük değişiklik buydu bence. Göztepe markaj yapacağı bir santrafor bulacağını zannederken peşinde stoperle dolaşan bir Halil bulunca ona eşlik ederek arkasında bol bol boş alan bırakmış oldu, bu boş alanlara da Kerem Aktürkoğlu çok akıllı koşular yaparak topa sahip oldu ve attığı gollerle farkı yaratan oyuncu oldu. Attığı gollere bakın hepsi aynı özellikteki goller adeta, topla buluştuğunda bir köşeye doğru topla beraber bilinçli olarak hareketleniyor, hem rakibi hem de kaleciyi o köşeye çekiyor topu uzak köşeye bırakarak tam bir golcü vuruşu yapıyor. Bütün bunları düşünce olarak yapabildiği gibi uygularken de hiç zorlanmıyor, bu özelliklerini göz önünde bulundurduğunuzda, onun önümüzdeki yıllarda Türk futbolu adına neler yapabileceğini görmekte zorlanmıyorsunuz.
Tabii dün gecenin farklı olanları sadece bunlar değildi muhakkak, orta sahada, Taylan, Emre, Fernandes üçlüsü çok iyiydi, rakibe devamlı baskı yaptılar pas yapmalarına izin vermediler, kendileri topa sahip olduklarında dikine ve rakip kaleye doğru hareketlenerek rakibi bunalttılar. Feghouli devamlı içeri kat ederek forvetin arkasında hep onları destekler vaziyette tam bir tecrübe abidesi gibiydi. Netice olarak dün gecenin en çok fark edilen iki oyuncusu olarak Kerem Aktürkoğlu başta olmak üzere bir de Halill Dervişoğlu oldu kesinlikle..
‘’Nereden nereye!‘’
Maçtan önce kadrolar ve takım dizilişi gelince beni bir korku sardı Galatasaray takımı adına. Beni arayan arkadaşıma hezimet olursa şaşırma çünkü Hatayspor takımına karşı bu şekilde çıkarsanız her türlü neticeye hazırlıklı olmanız gerekebilir demiştim. Maç bittiğinde haklı çıkmıştım. Düşünebiliyor musunuz bu takımda bir de Boupendza’nın olduğunu düşünmek bile istemem Galatasaray takımı adına, zaten her kontraya çıktıklarında Diouf, Kamara, Akintola üçlüsü müthiş çıkıyorlar, Galatasaray’ın iki beki de atak yediklerinde çok zor durumlarda kaldılar daha sonra bu konuya değineceğim yeniden. Bu üçlüye arkadan Traore de destek verdiğinde ki çoğu kez destekledi durdurulmaları çok zor oluyordu. Bir de o müthiş ikinci gollerini atan orta sahadaki Ruben Ribeiro beni kendine hayran bıraktı.
Tekrar Galatasaray takımına dönecek olursak, sahaya çıkan geri dörtlünün üçü yanlış seçim, Şener ilk günden beri yok sayılmışken bu maça adeta kurtarıcı olarak çıkarılmıştı. Neden bunu söyleme ihtiyacı duydum çünkü ikinci yarıya oyunu çevirmek adına 4 değişiklikle başlıyorsunuz ama Şener sahada ve işin ilginç yanı kendisinden beklenen ve umut edilen oynadığı pozisyona bakıldığında daha da yüksek seviyelere taşınmış, olacak gibi değil. Madem böyle bir öngörünüz var onu Şener’le değil Ömer Bayram ile denesenize o zaman Donk sağ tarafa kendi yerine geçer Ömer de solda oynardı müdafaanın soluna da Emre Taşdemir’i koyardınız.
Galatasaray takımının yediği ilk golün analizini yaptığımızda rakip atağa çıktığı andan itibaren bekleri izleyin, önce Şener sıfırda rakibinin yanına zar zor ulaşabiliyor sonra bakıyorsunuz seyretmeye başlıyor sanki idmanda hocası arkadan bağırmış da Şener bırak müdahale etme bakayım nereye atacak demiş gibi, adeta seyrediyordu, şimdi gelelim rakip ortayı yaptıktan sonra ters taraftaki beke yani Saracchi’ye kendisini top gelirken bir izleyin lütfen gitmiş kendi stoperinin arkasına girmiş arkada rakip ve asıl durması gereken alan bomboş siz top oraya atıldığında arkanıza nasıl müdahale edeceksiniz, alanı ve rakibi önünüze alacak şekilde beklesenize müdahale yapmanız gerektiğinde hem rahat kontrol edin hem de rahat müdahale edin, kendisi bu tür pozisyonlarda ne yazık ki aynı hataları sezon başından beri hep yaptı ve yerini de hiç kaybetmedi acaba adı Saracchi değil de Ahmet olsa gene öyle olur muydu?
Halbuki 2017 senesine gittiğinizde Galatasaray takım kadrosunu bir gözünüzün önüne getirin nereden nereye dersiniz herhalde, yaprak dökümü Gomis ile başlamış daha sonra Belhanda ile son bulmuş olduğunu görebiliyorsunuzdur, ben Feghouli’nin de bavulunu toplamakla meşgul olduğunu görür gibiyim siz ne diyorsunuz? Yoksa dün akşam ki kadronun neden öyle şekillendiğini iki haftalık bir periyotta çözmeye kalkarsanız işin içinden çıkamazsınız sevgili Galatasaraylılar..
‘’Alkışlar Rizespor ve Bülent hocaya‘’
Geçen haftaki Kayserispor maçını seyreden herkes, buna Galatasaray teknik heyetini de dahil edebilirsiniz, oyuna takımları adına farklı bir galibiyet bekleyerek başlamış olsa gerek. Fakat daha oyunun ikinci dakikasında Rizespor’un golü geldi. Saracchi’nin Luyindama’ya attığı hatalı bir taç atışını, rakibi yaptığı baskı sonucu kaparak takımının ilk golünü atmış oldu. Burada Luyindama da topa doğru hareketlenmeyerek yerinde beklemeyi tercih edince hataya ortak oldu. Rizespor rakibinin geçen haftaki maçını çok iyi analiz etmiş, nasıl oynarsam Galatasaray’ı yenebilirim diye çalışmış ve maçı 3-4 gibi bir skorla kazanmasını bildi.
Rizespor oyunu kendi sahasında kabul ederek başladı. Bu oyun planının bir parçasıydı. İleride rakibinin iki stoperine iki forveti ile baskı kurarak adeta pas yaptırmadılar, nitekim bunda o kadar başarılı oldular ki attıkları iki gol de Luyindama ve Marcao’nun hatasından gelmiş oldu. Yedlin ve Saracchi’nin koşu yolunu o kadar güzel kapattılar ki maç boyunca her iki bek de doğru dürüst orta yapamadılar desek yeri vardır. Kendi sahalarında Falcao ve Mostafa’ya çok iyi yakın markaj uygulayarak pas almalarını engelledikleri gibi yüzlerini kalelerine çevirmelerine bile izin vermediler. Zaten orta sahada Taylan olmayınca bütün düzen bozuluyor sezon başından beri. Onun yerine oynayan Etebo, oyunun sadece müdafaa bölümünde katkı sağlayabiliyor tabii bir pozisyonda topla tek başına rakip ceza sahasına kadar gittiği pozisyon hariç. Nitekim ilk yarının ortalarında Fernandes’i ortaya onun önüne alarak hücum bölümünü ona yaptırmak istedi, çıkana kadar da öyle devam etti. İkinci yarıya Rizespor rakip sahaya daha fazla adamla ve daha fazla çıkarak oyunun bu bölümünü de çok iyi yapıyordu ve maç sonuna kadar da öyle devam etti. Yalnız Rizespor çok başarılı bir oyun sergilemekle beraber, buna Fatih hoca da oldukça katkıda bulundu bence. Zira oyunun hemen başında rakibinin kendisini bu oyun düzeni ile oynatmayacağını görmeliydi ve hemen tek forvetli eski düzenine dönmeliydi, böylece çıkarmış olduğu yanlış kadrodan da kurtulmuş olurdu. Onyekuru, Feghouli hatta Kerem oyuna daha önce girmiş olurdu. Her zamanki gibi bekler gene yanlış seçilmişti. Hatta Saracchi’yi rakibi adeta ezdi, orada daha güçlü onunla baş edebilecek olan Ömer Bayram tercih edilmeliydi, diğer tarafta Yedlin için de aynı şey geçerliydi, Linnes tercih edilebilirdi, zaten Bülent hoca oyun boyunca bu zaafları o kadar iyi görerek, okadar iyi hamleler yaptı ki kendisini takdir etmek gerekir. Yedlin’in atılması tesadüf değil tamamen rakibinin karşısında çaresiz kalmasından kaynaklanıyordu, nitekim önce penaltı verilip dışarıda olduğu için haklı olarak iptal edilen pozisyonu bir izlerseniz ne kadar zor duruma düştüğünü ve rakibine yetişmek için bile zorlandığını görürsünüz. Dün gece rakibinin geçen haftaki oyun planını çok iyi analiz ederek hafta içinde buna çalıştığı ve ekibini hazırladığı belli olan Bülent hoca, hak ettiği bir galibiyet aldı kendisini oyun içinde yapmış olduğu hamleler ve oyun içindeki plan değişiklikleri adına da kutlamayı bir görev kabul ediyorum.
‘’Yeni düzen farkı getirdi‘’
Galatasaray, iki forveti de hazır ve formda olunca, çift santrafor oynamayı tercih etmişti. Tercihini bu yönde kullanınca sezon başından beri oynamış olduğu oyun düzeni olan 4-1-4-1’i değiştirmek zorunda kalmıştı. Bu sezon belki de oyuna ilk defa 4-4-2 düzeniyle başladı. Bu sistem gereği kanat akınlarında beklerini ileri çıkardığından iki bekine de çok iş düştü.
Sol tarafta Saracchi bu görevi çok başarılı bir şekilde yerine getirdi. Rakibin sağ tarafını zorladığı gibi çok fazla sayıda orta yaparak takımının hücum gücüne sistemin gerektirdiği katkıyı sağlamış oldu. Aynı şekilde Yedlin sağ tarafta en az onun kadar faydalı oldu. Mostafa ve Falcao ileride değişerek biri merkeze geldiğinde diğeri sol uca kaymayı tercih ediyordu.
Hocası Emre Akbaba’yı kazanmak adına ona ilk onbirde yer vermişti ama Emre bekleneni vermekten uzak kaldı. Bir pozisyonda altı pasın içindeki fırsatı topu ıskalayarak kaçırmasaydı kendisine olan güveni kazanması için gereken süreyi belki de çok kısaltmış olacaktı. Emre Kılınç orta sahanın solunda Fernandes ise sağında beklerin boşalttığı bölgeyi kapatmakla görevlendirilmişlerdi. Taylan yine oyun kurucu görevini üstlenmiş çok isabetli paslar dağıtarak faydalı olmaya devam ettiği gibi orta sahada herkesin imdadına koşup rakibine pres yaparken de oldukça başarılıydı.
Geçen hafta Linnes’in yaptığı pas hatasını bu kez Luyindama yaptı. Muslera çok iyi zamanlamayla çıkarak kalesini kapatınca golü önlemiş oldu. İlk yarının son dakikasında Falcao ayağını bir tilki kurnazlığı ile rakibinin önüne uzatarak ancak onun ustalığındaki bir golcünün atabileceği bir golü atıyordu. Galatasaray ikinci yarıya 1-0’ın avantajıyla çıkınca Kayseri birinci yarıdaki oyun düzenini değiştirmek zorunda kaldı. İlk yarı kendi sahasında bekleyerek oynamış olduğu oyun düzenini terk edip rakip sahada gol aramak zorunda kalınca arkada derin boşluklar bırakıyordu.
Nitekim Fatih hoca Onyekuru’yu oyuna alarak rakibinin bu zaafından yararlanmayı düşündüğünde en doğrusunu yapmış oluyordu. Onyekuru da böylece kendine düşeni yaparak attığı iki golle hocasını haklı çıkarmıştı. Yalnız Onyekuru’nun attığı ikinci golde Feghouli‘nin onun önüne attığı ara pasına değinmeden geçemeyeceğim. Akıl dolu bu zarif pas rakibin iki oyuncusunu oyundan düşürerek onu kaleciyle karşı karşıya bıraktı. Feghouli oyuna girdikten sonra hocası Taylan'ı Fernandes'in yerine kaydırarak oyun kurma ve pas dağıtma görevini Feghouli’ye vermişti. Anlaşılan o ki Fatih hoca oyuncusunun bu yeteneğini keşfetmiş ona bu görevi vermeyi özellikle tercih etmişti. Zira bu görevi üstlendikten sonra Feghouli orada adeta değerli bir taş gibi parladı. Galatasaray çok zorlu bir deplasman maçını da geride bırakarak yoluna devam etti.
‘’Hem zemin hem tercih meselesi‘’
Galatasaray oyuna başlarken rakip müdafaanın arkasına atılan uzun toplarla forvetlerini buluşturmayı planlamıştı. Bu topları atmakla da Taylan ve Belhanda görevlendirilmişti. Sol kanatta Saracchi, Belhanda, Onyekuru organizasyonları ilk yarı boyunca başarılı uygulanmakla beraber, neticeye tesir edecek bir hamle yapılamadı. Bunda zeminin çok kötü olması kabul edilebilecek yegane mazeretti bence.
Fernandes’e ileriye daha yakın oynayabileceği söylenmişti. İlk yarı boyunca Belhanda ile yer değiştirerek oynadılar. Falcao’nun attığı ilk gol adeta jeneriklikti, tamamen kendi kabiliyet ve becerisi ile hazırladığı topu çok usta bir ayak içi vuruşuyla tamamlayarak attı bu golü. Geçen hafta Ankaragücü takımına ligin sonuncu takımı muamelesi yapılınca, gereken ciddiyet gösterilmemiş ve üç puan kaybı yaşanmıştı. Halbuki Ankaragücü çok iyi top oynayan bir ekip. Hikmet Karaman da gelince en büyük eksikliklerini tamamlamış oldular.
Bu hafta Sivasspor takımına karşı da oyuna Fernandes yerine Feghouli ile başlansaydı daha doğru olurdu. Belhanda,Feghouli ikilisinin aynı anda sahada olmaları da çok önemli bir faktör. İlk yarı boyunca, Yatabare her hava topuna hakim oldu bunlardan birinde de Donk’tan aldığı bir topta araya giren Linnes Muslera’ya hatalı bir geri pası yapınca Sivasspor öne geçmeyi başardı. ilk yarı sonunda da Sivasspor devreyi önde bitirdi.
Fatih hoca iki haftadır oyuna yanlış takım tertibi ile başladığı gibi, geriye düştüğünde de müdahale etmekte hem geç kaldı, hem de yanlış oyuncu tercihlerinde bulundu. Orta sahasının en çalışkan ve en iyilerinden biri olan Belhanda ikinci yarıda oyundan çıkana kadar da takımının hücum gücüne katkı sağladığı gibi orta sahada oyunun her iki yönünüde başarılı bir şekilde oynayabilmişti. Neticede Galatasaray’ın takımı adına mazeret olarak ileriye sürebileceği tek faktör sahanın zemini kalıyordu, zira geçen hafta olduğu gibi tek hatanın hakemde olduğunu vurgulamaya çalışmak faydadan ziyade zarar getirecektir.
‘’Taktik savaşı Bulut kazandı‘’
Trabzonspor, maça temkinli başladı. Rakibinin galibiyete ihtiyacı olduğunun bilincindeydi, onları kendi sahasında karşılayarak ilk etapta kontrollü oyunu tercih etmişti. Böyle olunca ilk yarım saatte Fenerbahçe daha baskılı oynamış oldu. İlk yarının geri kalan bölümünde Trabzonspor oyunda dengeyi kurmayı başardı. Erol Bulut Trabzonspor’u nasıl durdurması gerektiğini iyi çözmüştü. Müdafaanın solunda fizik olarak daha güçlü ve daha mücadeleci Szalai’yi tercih ederek, Caner Erkin’i kadroya almamıştı. Ekuban’ı onunla durdurmayı planlamış, bunda da oyun boyunca başarılı olmuştu. Nwakame’yi de, oyun boyunca karşısında ikili ve yeri geldiğinde üçlü kademe ile karşılayarak durdurmasını bildi. Bu düzen, Trabzonspor’un hücum gücünü tamamen etkisiz hale getirmiş oldu. Oyun planının geri kalan bölümünde kontrataklardan sürpriz bir gol bulmak vardı, o golü de bulunca oyunu kazanmasını bildi. Fenerbahçe, Valencia, Samatta gibi oyuncularını ikinci yarıya hamle yapmak adına saklamıştı, nitekim onlar oyuna girdikten sonra beklenen etkiyi göstererek takımlarının oyundaki üstünlüğü yeniden ele geçirmesini sağlamış oldular takımları adına. Golden önce Berat pozisyon gereği ilk defa kendi bölgesinde değildi, bu pozisyon Trabzonspor müdafaasının son haftalardaki başarı kriterini oluşturan en önemli unsur olduğundan, eksikliği golle neticelenmiş oldu. Zira o müdafaasının önünde olduğunda adeta bir duvar oluşturuyor, son haftalardaki başarılı sonuçların en kritik ismi bence. Yalnız Uğurcan’ın o mesafeden vurulan bir topa bu kadar etkisiz kalması bence tartışılmaya değer kendisi adına. İki takım hocasının vermiş olduğu taktik savaşını Erol Bulut kazanarak, rakip takımı önce durdurmasını, sonra da galip gelmesini bildi.
‘’Fikstür avantajı getiren maç‘’
Galatasaray, Fenerbahçe deplasmanından sonra zor da olsa Alanyaspor’u da sahasında yenerek arka arkaya 7. lig maçını da kazanmasını bildi. Fatih hoca son iki maçtır takımının iskeletinde değişiklik yaptığı isimlerle oynamaya devam ediyor. Sanıyorum Alanyaspor’a kupada elenince, bunu fırsata çevirmek istemiş olsa gerek. Sezon başından beri hiç dinlenme fırsatı bulamayan her maçta oynamak zorunda kalan Taylan’ı da dinlendirmiş oluyordu böylece.
Onun yerine oynayan Etebo da yakaladığı bu fırsatı çok iyi değerlendiriyor iki maçtır, çok iyi mücadele ediyor ve çok gayretli kendisi. Lyundama uzun süre oynamamanın vermiş olduğu maç eksiğini ve fazla kilolarını atmış üzerinden çok iyi mücadale ederek güzel bir maç çıkardı. Yedlin atılan tek golün çok uzak mesafeden verilen enfes pasının sahibi olmuştu. Ömer Bayram müdafaanın solunda iki maçtır çok başarılı onuyor. Burada belirtmeden geçmek istemiyorum,
Saracchi’nin sadece atağa çıkarken yaptığı katkıyı, Ömer hem atağa çıkarken, hem de rakibi durdururken en iyi şekilde yapabiliyor. Geriye dönerken ne rakibini kaybediyor ne de yerini. Alanyaspor çok iyi bir takım, müdafaanın sağında oynayan Tayfur’u her iki Galatasaray maçında da seyretme fırsatı buldum oynadığı futbolu çok beğendim, önümüzdeki dönemde onu kadrosuna katabilen bir büyük takımımız uzun seneler o bölgeye adam aramayacaktır bence. Hücuma çıktığında karşısında Ömer Bayram yerine bir başkası olsaydı, Galatasaray’ın işi oldukça zor olurdu zira, Efecan ile birlikte çok zorlu bir ikili oluşturuyorlar rakip takım için.
Gerçi ,duran toplarda, stoperler, kafa avantajlarını kullanmak için rakip ceza sahasına gittiklerinde, onların yerini doldurmak adına ortaya kaydığı her pozisyonda boşalttığı alanı çok iyi değerlendirdi Galatasaray takımı, zaten gol de böyle bir pozisyon sonunda atılan uzun top neticesinde geldi. Galatasaray, hafta içinde özellikle bu pozisyonlar için çalışmış olmalı. Zira atılan her uzun kontra top bu bölgeye atılıyordu, bilhassa birinci devre oraya çok adam kaçırdı Galatasaray. Moubandje sol tarafta bilhassa ikinci yarı çok zorladı rakibini, çok iyi bir ikinci yarı oynadı özellikle. Davidson ile birlikte o bölgeye hapsettiler Galatasaray’ın sağ tarafını.
Alanyaspor’un sağ ve sol kanatları, böylesine yetenekli önlü arkalı futbolculara sahip olduklarından, çok etkili hücum ettikleri gibi, rakip takım tarafından durdurulmaları da çok zorlaşıyor. Bunlara orta sahada Salih çok faydalı bir futbolla eşlik edince, seyirlerine doyum olmuyor. Babacar her iki stoperi de bir hayli zorladı çok zorlu bir forvet, rakip müdafaalar için. Galatasaray, çok zorlu bir deplasmanı daha kazanarak çok büyük bir fikstür avantajını yakalamış oldu.