Arama

Popüler aramalar

‘’Bugün günlerden Galatasaray‘’

Artık son viraj. Bugüne kadar ManU yardımları inanılmazdı, yine olur mu, aman kendi göbeğimizi kesmek tercih sebebi. Oyun planında değişen bir şey yok yine 4-4-2. Sadece bu kez Burak’ın kavalyesi Elmander. Niye demek geliyor içimden Umut varken. Diğer kramponlar yerli yerinde alışagelmiş. Rakibin tek hedefi demin söz ettiğimiz seçeneklerden birinci şık. Normal, böyle kötü bir stadı düzeltmek bir dolu masraf. Aman bu maçta çıkarmasınlar.

Hızlı başladılar. Sol taraf alarm veriyor. Ev sahibinin yol haritası aynı adres, maden bulmuş misali. El mahkum bir görüntü çiziyoruz, galibiyete bizim ihtiyacımız varken anlaşılmaz. Melo bir pozisyon kurtarıyor diğerinde ıska, top ağlarda ayıkla pirincin taşını. Yenilen golden sonra biraz
kendimize geliyoruz ama boş. Herkes gibi bizde ekranın üstünde yazan ManU-Cluj maçının skoruna kilitleniyoruz, yapacak bir şey yok şimdilik ne yazık ki.

İkinci 45 biraz daha kıpırdanıyoruz en azından istekliyiz. Amrabat ve Aydın antreleri. İngiltere’de tabela değişiyor negatif anlamda ama cevabı veren yine Kuzey’in Oğlu, umudumuzu devam ettiren imzayıatıyor, Amrabat aracılığıya. Beklenen Umut da giriyor, tüm riskleri alıyoruz ailecek başka çare yok. Sonra bir karambol sahne alan Aydın ve gözümüz Aydın nihayetinde Melo’yu affettiren. Ve bitti, göbeğimizi kendimizin kestiği denilen 90 dakika. Elit Lig’de devam son 16’ya kaldık. İnanmıştık hatırlayanlar bilir. Teşekkürler Galatasaray, teşekkürler hepinize ve teşekkürler Kuzey’in Oğlu Burak Yılmaz.

06 Aralık 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Çarşambayı düşünerek...‘’

Önce Antep’i geçeceksin el mahkûm moralli gitmek ya da karizmayı zedelememek adına... Yine hatırı sayılı bir kalabalık Cuma akşamını, trafiği ve az önce söz ettiğim yağmuru da hesap edersek. Coşku aynı alışılagelmiş hiç susmamacasına. Misafir de sorun maksimum, hafta içi isyan bayrağını çeken kramponlar haklı olarak. Vermeden almak Allah’a mahsus. İlginç bir akşam... Önce Galatasaray başında 250. maçına çıkan Fatih Terim ve Hakan Şükür’ün rekorunu kırmaya ramak bırakan 'Kuzeyin Oğlu' Burak Yılmaz. Stres yaratır mı? Göreceğiz…

Önce ilk 45’den başlayalım dilerseniz. Yardımlaşma sıfır ev sahibinde. Sanki aynı takımda oynamıyorlar. Kimse kimsenin farkında değil. Hata yapanın, arkadaşını zor durumda bırakmanın özrü de yok garip. Evet baskı var, rakibi kendi alanında çıkartmamak da. Sonuç sıfır. İlk olarak nedenlerine girelim kramponların jest ve mimiklerine bakarak. Suratlar asık, neden? Oysa ki herkesten çok sizin yüzünüz gülmeli. Giydiğiniz forma büyük niye keyfini sürmüyorsunuz? Mantığı yok. Yoksa X- Large mı geliyor? Rakip mi seçiyorsunuz, maç mı abesle iştigal? Hamit ve Riera iki dikine oynayan ayak. Bir tutam da Semih geri kalan sanki misafir. Yine anlamadım. Üstelik Antep kaderine razı. Bir puana çoktan duble razı. Bir İbricic Alexvari bir kumaş fakat tek başına ne yapabilir ki…

İkinci yarı Elmander ve Engin var. Bu arada soyunma odasında fırçalar yenmiş öze dönmek hesabıyla. Var bir kıpırdanma sakatlıklar elverdikçe. Ayrıca bir sakatlık sendromu ailecek. İnanılmaz sekmeyen futbolcu nadir ev sahibinde bir numaradan başlayarak. Bu kez de frene basan Hamit. Bir de İbricic’in golü Muslera’yı terse yatıran Eboue ayaklı. Arada sessizlik geçmek bilmeyen. Sonra Kuzeyin oğlunun imzası. Kral, kralı geçti. Arada Melo’nun kızarışı kızamıyorum hırsının bedeli. Sonrası kıvranış, berabere yine puan kaybı Arena’da. Olmadı çok söz söylemeye gerek yok Braga maçını hesaplayarak. Susalım, konuşmayalım.

30 Kasım 2012, Cuma 21:35
YAZININ DEVAMI

‘’10 mu, 1 mi?‘’

Üstelik nerede ne yapacağı belli olmayan usta hoca Yılmaz Vural... Bir de rotasyona uğramış bir takım sürersen bir sürü denklemlerle boğuşmayı da göze alırsın riskleriyle beraber. Umarım haksız çıkarım. Bu akşam ki senaryo, sonu bilinmeyen bir film gibi. Elazığ deplasmanı için ön söz olarak taraftarın gözünden bakarsak türü kah macera, kah da gerilim desek yanılır mıyım acaba...
Kadro değişimiyle birlikte farklı bir taktik anlayışı Galatasaray’da. Pusu durumu söz konusu. Aynı Belediye maçı gibi. ‘Bekle gelsin üzerime biz geniş geniş oynayalım nasılsa golü buluruz’ hesabı bir anlamda. İlk 45 karavana. Elmander sahada var ama hakikaten var mı ben anlayamadım. Selçuk mumla arandı. Melo-Yekta birlikteliği olmaz olursa çakma olur zorlu günleri hesaplarsak. Melo demişken geçen maçta iyiydi dün gece de mükemmel oynadı. Kesin bir saksı olayı var benden söylemesi aman iyi bir itirazım yok. Engin ısınıyor, ahkam kesmeye gerek yok O’nun hakkında daha erken...
İkinci yarı eskiye dönüş. Yani saldır, nefes aldırma. Aydın’ın girmesi vites yükseltti ne yalan söyleyim. Son günlerin yükselen değerleri Amrabat ve Riera işbirliği imza da Yekta’dan. Sonraki dakikalar hovardalık. Kaçan goller hem de ne kaçan iki metreden bahçeye. Eee bu kadar kaçırırsan rakibin bir gelir pir gelir. Penaltı, kırmızı kart Muslera, ortalık yangın yeri. Kalede Melo ve kurtarıyor. Vallahi şık. Son olarak öğretmenler gününü kutluyor Genel Yayın Yönetmenim Necil Ülgen ve usta kalem Faik Gürses’e sevgilerimi gönderiyorum emeğinize sağlık...

25 Kasım 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yine Kuzeyin Oğlu...‘’

Fatih Hoca, ManU karşısında yeni bir maceraya gitmeyip her geçen gün mevkiine alışan Riera ve bu takımda olması gereken Amrabat’ı ilk 11’e sürmüş. Arkada Semih’i düşünmesinin açıklaması hızlılık. Tek kuşkum Elmander umarım yanılırım. Ve ilk kez Galatasaray’ da 7 yabancı aynı anda sahada. Haydi rastgele...

İyi başladık alışagelmiş dışında istekli ve seri. Gerçi İngiliz ekibinin de hızlı olması bizi bu duruma ayak uydurmamıza zorunlu kıldı belki de. Kısasa kısas. Özellikle Amrabat’ın sol, Hamit’in (ah biraz da ayağında çok fazla top tutmasa) sağ kulvardan bindirmeleri umuda yolculukla özdeşiyordu bir anlamda. Melo’yu ilk defa bu kadar istekli gördüm, adını zikredeceğim kadar yüreğini verdi. Nihayet yan paslardan kurtulup dikine oynamaya çalıştık. Lehimize bir penaltı durumu söz konusuydu gibi gibi. Devrenin sonuna doğru pozisyonlar verdik klasik, ama bu kez şans bizleydi...

İkinci yarı ‘Kuzeyin Oğlu’yla başladı. Bir dakika önce Melo’nun kafasını kurtaran İngiliz eldiven bu kez Burak karşısında kifayetsiz kalıyordu. Selçuk’un mektubuna öyle bir imza çaktı ki Kuzeyin Oğlu o anı yaşamanızı isterdim Arena’da. Dün gece çok şık oynadı tüm kramponlar Avrupa Arenası’nda kendine yakışır şekilde. Elmander’in çıkışı Engin’in antresi doğruydu merkezi 5’lemek adına. Ama En’leri arkadaşlarından biraz daha fazla Amrabat’ın çıkışını çözemedim. Kadı kızı diyelim unutalım. Evet inanın demiştik fal bakarak değil, umut tacirliği yaparak hiç değil. Tünelin ucundaki ışık göründü, bu çok normal Avrupa’da Elit ligdeyiz ve onun adı Galatasaray...

21 Kasım 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Farkında mısınız!‘’

Nacizane dolduruşlara gelme sayın Öztürk. Bu alemde taraftara oynamayanlar sınıfında başa koyarım sizi, ama dediğim gibi dolduruşa gelmeyin. Hele ki dışarıda bekleyenlerin ekmeğine yağ sürerek. Zaman birlik ve beraberlik zamanı. Son olarak ister yağ deyin, ister börek ama Ünal Aysal Galatasaray için bir şanstır. Bu kısmeti iyi kullanın derim ve geçerim maça... Nasıl bir ilk yarıydı ki saçma sapan ev sahibi adına! Hadi ilkine sözüm yok, ya ikinci gole ne demeli Muslera, sana ne demeli esas. Göbeğe atılan her posizyon cinayet, geçmedi hastalık geçemedi. Her zaman söylüyorum, kızıyorsunuz bana. Ne gerek var bu on numaralı arkadaşa! Yekta’nın suçu ne. Arkaya nasıl da yardım ediyordu, Selçuk’u da oynatıyordu. Ne oldu anlamayamadık! Rotasyonsa çok gereksiz. Dam üstünde saksağan. Riera tam alışmışken Hakan Balta bir de protesto. Kimse taraftara kızmasın bu soğukta Cuma trafiğinde gelmiş canı çıkmış adeta, eleştirecek tabi... İkinci 45 her türlü risk, kuzu kapama fakat arada verilen açıklar. Elmander, Engin ve Amrabat takviyesi. Yeter mi, bence yetmez en az 2 oyuncu daha değiştirmesi gerekirdi Fatih hocanın kurallar izin verse. Ayıp; yediğiniz önünüzde yemediğiniz arkanızda. Yönetim daha ne yapsın. Galatasaray forması taşıyorsunuz farkında mısınız! Sustum.

17 Kasım 2012, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tek teselli Hamit...‘’

Rotasyona gerek duyulmamış. Hoca haklı farklılık göstereceğim diye riskli hareketlere gerek yok. Moralli, her geçen gün kendine gelenleri, ayakları çimlere arkadaşlarından daha sağlam basan kramponları koyacaksın 11’e, şu anda da en iyisi bu arkadaşlar, bize göre de, yanılıyor muyuz bakacağız...

İlk 45’te her iki takım da yoğun bir pas trafiği özellikle misafir takım adına. Merkez fena işlemiyor tık tık. Selçuk Yekta özellikle Hamit işbirlği havalı. Ama ileri ikiliye bir türlü ulaşamıyorlar. Topu sıfıra indirmek istiyorlar, zaman zaman başardılar ama direkler izin vermedi. Önce Umut daha sonra Eboue. Anlayamadığım niye göbekten çalışmazlar. Sanki birbirleriyle sözleşmişler gibi koskoca bir ilk yarı kaleye şut çekeni ara ki bulasın. MiY’nun katı ve sert defans bloku planların işlemesine engel oldu deyip hak da yemeyelim...

İkinci yarı bizi mi duydular ne, Emre’nin yaydan vuruşu, dönen top Umut’un imzası. Sonra yine bir duraklama hababam yan pas, Hamit dışında. İşler böyle olunca cereme Nobre’den, hediyesi Muslera’dan. Bu nasıl bir gol yemek akıllara zarar, akşam evine gidince bir düşünsün Uruguaylı eldiven. Sonrası tuş ailecek. Böyle bir beraberlik olur mu. Kalbini vermezsen olur. Gücünü ve aklını kullanmazsan bal gibi olur. Bu kadar olumsuz oynayan MİY karşısında 2 puanı resmen hediye ettiler. Söylenecek söz bulamıyorum. Her Avrupa dönüşü klasik puan kaybı. Tek teselli Hamit’in nihayet kendini bulması. Artık derbiler başlıyor, Galatasaray takımı kaybedilen bu puanı çok arayacaktır. Başa dönelim yanılmışız özür...

12 Kasım 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’O Bir Emek Hırsızı ( ! ), O Bir Kuzeyin Oğlu, O Bir Kral‘’

Aslında tan ağrınca başladı Galatasaraylıların günü. Hepsi tek yürek ve inançlı az önce söz ettiklerimin tam tersine onlar için sadece tuttuklarıtakımının başarısı var akıllarında. Ne demişler 1905’ te Ali Sami Yen ve arkadaşları bu camianın temeli atılırken, birlikte yarattıkları Galatasaray anayasasında‘ Amacımız Türk olmayan takımları yenmek ‘…

Ama ne oldu bu hafta sonu, anlaşılmayan suçlamalar, lekeler koskoca adamlara yakışmayack tarzda, hem de böyle bir maç arifesinde. O yüzden ben bugün taraftarım, oradan geldim gururla,bu maçta da o duygularla yazıp çizmeye çalışacağım. Evet ben de bir Genel Kurul Üyesi’yim şerefle fakat azınlıkta olsa bu Galatasaraylı Efendileri ( ! ) görünce taraftar gibi yorumlamayıdaha uygun görüyorum, William Shakespeare’in repliğiyle ‘ Olmak yada olmamak’maçını izniniz olursa…

Ne 9 hafta gibi hababam hucüm, ne de son maç İstanbul Belediye önünde oynanan pusu planı. İkisinin ortası başka yolu yok. Kontrollü ve saldırgan. Galibiyet farz çünkü yarım puan kayıp bile bu yolun sonu. Sabah Fanatik Web Tv’de fark olacağını söylemiştim temenniden öte iki takım arasında ki uçurumdan, müneccimle bir akrabalık kurmadan.Bu öyle bir fark ki kalecisinden malzemecisine, başkanından taraftarına… Aksi bir sonucu aklımdam bile geçirmiyorum sadece yazıkhem de çok yazık olur demek geliyor içimdem. Hadi geçelim maça…

Biraz dengesiz başladık. Pozisyonda verdik öyle heyecan veren değil hani. Chris sendeledi Dany kamufle etti. Dakikalar ilerdikçe kramponlar daha sağlam basmaya başladı çimlere. Merkez Yekta ve Selçuk’un önderliğinde tez elden toparlandı, Cluj kalesine hapsedildi. Gol de gecikmedi. Hamit’in mektubunu Kuzeyin oğlu Burak okumadan bırakmadı hem de ne okumak. Akıl dolu bir kafa ve gol. Bu arada Riera’ya ayrı bir cümle,ilk yarının en iyi futbolcularındandı.Hem arkaya hem de ofansa katkısı mükemmeldi. Forma savaşını mevki dinlemeden sürdüren İspanyol futbolcuya alkıştan başka bir şey düşünemiyorum hem de en enlerinden…

İkinci 45’e durgun başlıyoruz bu kez yemiyor. Yiyoruz baskıyı anlamsız,golü de. Hastalık nüksediyor defansımız kese kagıdı, toz şeker. Öyle basit hatalar ki of diyoruz en derinden.Çok şüküryine toparlanıyoruz ilk yarıyı al karbon kağıdı yap bu devreye.Sonrası mı ben çıglık çıglığa kaç oktav bilinmez duyanlara sormalı. Asist yine Hamit’ten imza gene Kuzeyin oğlundan. Arkadan bir daha Emre Çolak çıkışlı Selçuk yardımlı finalin adı yine Burak. Ses kalmadı parmaklar çalışıyor klavyede sizlere ulaşmak adına.Burak’ a emek hırsızı diyenler selam olsun, Galatasaray’da topa vuramaz diyenlere duble selam olsun. Aslında sizlere başka şeyler demek lazımama aynı seviyeye düşmem seviyesizlikle boğuşanlara.

Sadece Burak mı Yekta, Riera ve Selçuk başta olmak üzere hepsini alınlarından öpüyorum helal olsun size. Son sözler Fatih Hoca’ya, hocam kimseye kulak asmayın, dedikodularfalan sizi bozmasın, biz inanın dedik, siz daha bu iş bitmedi dediniz. Haklı çıktık sanırım. İşte Galatasaray gerçeği kutlu olsun anlayana…

07 Kasım 2012, Çarşamba 23:15
YAZININ DEVAMI

‘’Aman hocam...‘’

Neden yaptıkları açık, ayıplarla karışık. İnsan önce geçmişindeki icraatlarına bakacak ne yapmış diye, hadi bunu başaramadın, bari mikserliğe soyunma. İnanın bu alınacak skorlardan daha önemli, hele ki böyle senaryolar sırf yara vermek için aynı ocaktan çıkarsa. Neyse koca koca adamlar ben mi yol göstereceğim bu saaten sonra...
İlk 45 dakika nam-ı değer Kuzey’in oğlu Burak’ın resitaliyle tamamlandı. Kendi rahatça atabilecekken nefis bir asist yaparak Umut’a imzayı attırırken onu acımasızca eleştirenler, hatta emek hırsızı diye slogan atanlar ne düşünmüşlerdir acaba olmayan yüzleriyle. Bitmedi bir füze çıkardı kaleciden dönen topu kankası Selçuk boş kaleye yuvarladı. Aslında misafir çok da iyi değildi. Belediye saldırıyor Floryalılar pusuyaya yatıyordu. Kimyaya ters ama soyunma odalarına galip giden Galatasaraylı kramponlardı...
İkinci yarıda film devam ediyor mizansen aynı şekide. Savunma arkasına atılan her top cinayet sebebi. Bir tek Cris o da nereye kadar. Turgay heyecanlandırdı ama takım arkadaşı Zayatte imdadına yetişti lider adına. 3 puana rağmen iyi oynanmadı, Cluj maçını düşünerek vites mi düşürdüler bilinmez. Yekta, Kayseri maçı kadar etkili değildi ama kesilikle ısrar edilmeli. Onun varlığı bir kez daha görüldü ki Selçuk’u pozitif etkiliyor. Keza Cris’te Romanya’da olmalı.
Aman hocam gözünü seveyim ne olursa olsun, herşeye rağmen
bu 11’i bozma ekşına gerek yok.
Siz anladınız...

03 Kasım 2012, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI