Sarı-Lacivertliler'in 10 günlük Topuk Yaylası kampı, teknik direktör Erol Bulut'un yol haritasını büyük ölçüde belirlemesini sağladı. Genç teknik adam, Riva ve Samandıra'dan farklı olarak ideale yakın bir kadro ile çalışma fırsatı bulurken, 2'si dışında tüm yeni transferleri de görüp tanıma şansı yakaladı. Topuk'ta başta Ferdi Kadıoğlu olmak üzere sırasıyla Caner Erkin, Gökhan Gönül, Mert Hakan Yandaş ve Mame Thiam ön plana çıkarken bazı futbolcular ise bekleneni veremedi. Sakatlıktan yeni çıkan Sadık ortama uyum sağlamak için çabalarken, Jailson, Zajc, Rodrigues, Frey ve Mevlüt Erdinç ise beklentilerin altında bir performans sergiledi.

Altay, kafaları karıştırdı

Topuk Yaylası bazı gözden düşen futbolculara ise adeta ilaç oldu. Zanka, Düzce'de yeniden göze girip, takımda kalacağının sinyallerini verdi. Bulut daha önce yaptığı basın toplantılarında kalecilere sahip çıkmış, "Harun'la Altay bize yeter" demişti. Ancak Altay'ın son hazırlık maçı olan Alanyaspor karşılaşmasında yediği gol, kafaları karıştırdı. Bulut henüz yüzde 60'lık bir kapasitede olduklarını belirtirken, futbolcularından lig öncesi umutlu olduğunu söyledi. Camianın şampiyonluk beklentisini bu sezon gerçekleştirmek için büyük uğraş vereceklerini de sözlerine ekledi, hep birlikte bu zorlu yükün altından kalkacaklarını müjdesini verdi.

Fenerbahçe, Belek Kampı’na ilk yarının son 2 maçında kazanılan 6 puanın morali ile geldi. Ancak takımın ikinci yarıda şampiyonluk yarışına devam etmesi için alınacak bir sürü tedbir, kat edilecek yol vardı. Özellikle sakatlıkların ilk yarıya damgasını vurması, taşların yerinden oynamasına, futbolcuların farklı mevkilerde özveri ile mücadele etmelerine çok yol açmıştı. Bu ortamda gerçekleşen Belek Kampı, yedekler için büyük fırsattı. Başta Mehmet Ekici, Tolgay Arslan ve kaleci Harun olmak üzere gözden düşen Zanka, Mevlüt ve Rodrigues gibi oyuncular ilk yarıdan ders çıkarıp Belek Kampı’nı fırsata çevirdiler. İlk yarının asları Jailson, Gustavo ve Vedat Muriç ise arzulu ve istekli halleri ile öne çıktılar.

Kaptan fark yarattı

Bu arada yeni kaleci antrenörü Knoop da özellikle Altay üzerinde büyük etki yaptı. Milli kaleci, öz güven patlaması yaşadı. Yeni transfer Falette’nin gelişi, teknik heyetin elini güçlendirdi. Ersun Yanal da kampta farklı bir görüntü çizdi. Sert ve hırslı yüzünü gösterdi, sık sık oyuncularını uyardı, isteklerini net bir şekilde ortaya koydu. Kampa geç katılan Emre, özellikle kaptanlık anlamında farkını gösterdi. Onun gelmesi, havayı değiştirdi. Kısacası Belek Kampı, şampiyonluk yürüyüşünde yolun kalan bölümü öncesi iyi bir başlangıç oldu.

Fenerbahçe için 2013-2014’ten beri yaşanan şampiyonluk hasretine son vermek, bu sezonun olmazsa olmazıydı. Gerekli takviyeler yapıldı, takım sezona çok iyi girdi. Ancak sakatlıklar ve deplasman kâbusu, işleri zorlaştırdı Ersun Yanal, hiçbir maça ideal 11’iyle çıkamadı. Dış sahada sadece 3 galibiyet geldi. Yine de Beşiktaş ve Rize’den alınan 3 puan zirveye tutunulmasını sağladı. İlk yarıda ön plana çıkan isimler ise Muriç, Emre, Ozan ve Gustavo oldu.

Fenerbahçe’de 2013-14’ten beri yaşanan şampiyonluk hasreti, bu sezonu çok daha önemli hale getirdi. Herkes, tek hedefin şampiyonluk olduğunun bilincinde sezona başladı. İlk haftalar işler yolunda da gitti. Ancak deplasman kâbusu yeniden ortaya çıktı. Ersun Yanal, sakatlıklar nedeniyle futbolcularını uzun süre gerçek mevkilerinde oynatamadı. Rotasyonlar ve sık sık yapılan deneme kadroları bir türlü başarıyı getirmedi. Bu nedenle inişli çıkış performans, takımı yarıştan kopma noktasına getirdi. Ancak geçen yıldan beri takımın arkasında kenetlenen taraftar, bu kez de devreye girdi. Hem içi saha hem de deplasman maçlarında Sarı-Lacivertli ekibin arkasında müthiş bir destek verdi.

Yarışa tutundular

Malatyaspor, Göztepe beraberliklerinin ardından gelen 3-1’lik Sivas mağlubiyeti Ersun Yanal ve ekibinin geleceğini tartışmaya açtı. Ancak Fenerbahçe’nin ve bir anlamda Yanal’ın imdadına Beşiktaş derbisi yetişti. 3-1’lik galibiyetin ardından Çaykur Rizespor karşısında zor da olsa 2-1 kazanılan deplasman maçı ilk yarıyı lider Sivasspor’un 6 puan gerisinde 4. sırada bitiren takımın, şampiyonluk yarışından kopmamasını sağladı.

Sakatlıklar can sıktı

Geçtiğimiz sezon kırmızı kartların acısını çeken Fenerbahçe, bu sezon ise sakatlıkların kurbanı oldu. Takım içinde pek çok as oyuncunun devre dışı kalması, teknik heyetin elini kolunu bağladı. Kaleci Altay, Jailson, Gustavo, Zanka dışında hemen hemen bütün oyuncular belli dönemlerde takımdan ayrı kalınca, taşlar yerinden oynadı. Örneğin Göztepe maçı öncesi Hasan Ali’nin son anda kadrodan çıkartılması, ilk 11’de 3 kişinin pozisyonunun değişmesine neden oldu. Bir ikisi hariç sakat oyuncular ilk yarının sonunda takıma katılabildi. Bu da son iki haftada meyvesini ancak verebildi.

Büyük maçlar kurtardı

Fenerbahçe için Başakşehir maçı, şampiyonluk yolunda ne kadar iddialı olduklarının mesajıydı. Deplasmanda alınan 2-1’lik galibiyet, tüm rakiplere gözdağı niteliği taşıyordu. Büyük rakiplerle oynanan karşılaşmalar ise kötü gidişte Sarı-Lacivertliler’in adeta kurtarıcısı oldu. Trabzonspor karşısında 1-1’lik skora rağmen ortaya konan müthiş futbol alkış aldı. Galatasaray deplasmanından golsüz beraberlikle dönen Ersun Yanal’ın öğrencileri, çok kritik bir anda Beşiktaş’ı 3-1 mağlup ederek Kadıköy’deki ezeli rakibine karşı yenilmezlik serisini 15 yıla çıkarttı.

Emre bildiğimiz gibi

Takıma bu sezon Vedat Muriç Gustavo ve Ozan Tufan’ın dışında en büyük katkıyı takım kaptanı Emre Belözoğlu verdi. Sezon başında transfer edildiğinde, 39 yaşında olması nedeniyle, ‘Maçların belli bölümlerinde oyuna girip takımı rahatlatır’ yorumları yapılan Emre, 11’in vazgeçilmezi oldu. Kaptan, kaburgasındaki kırığa rağmen yaptığı büyük fedakârlıklarla hem takım arkadaşlarını ateşledi hem de teknik heyetle futbolcular arasında köprü oluşturup, birçok sorunun çözülmesinde başrol oynadı.

Özlenen forvet Muriç

Sezon başında Galatasaray’ın elinden olaylı bir şekilde transferi gerçekleştirilen Vedat Muriç, ne kadar önemli bir takviye olduğunu kısa sürede gösterdi. Fenerbahçe’nin yıllardır forvetlerinde yaşadığı hayal kırıklığı, Muriç ile tarihe karıştı. Kosovalı golcü, geçtiğimiz sezonki forvetler Soldado, Slimani ve Frey’in toplam gol sayısına (10) 16. haftada Beşiktaş derbisinde ulaştı! Muriç’in gol attığı tüm maçların kazanılması ise Fenerbahçe için ilginç bir istatistik oldu.

Emre Belözoğlu, kariyerinde pek çok derbi oynadı. Zorlukların üstesinden gelmeyi bildi. Galatasaray derbisinde yine Fenerbahçe’nin en büyük kozu olacak. Sahada sadece futbolunu oynamayacak. Her türlü olumsuz baskıda arkadaşlarını sakinleştirip, oyunda kalmalarını sağlayacak.

Bu da yetmeyecek, arkadaşlarını orta alanda ateşleyip, atacağı uzun toplarla oyunun seyrini değiştirip, Galatasaray savunmasının zor anlar yaşamasını sağlayacak. Tabii bunları yaparken kendisinin sakin kalması da şart. Emre’nin dengesi bozulursa, takımının da dengesi bozulur. Sakin kalan Emre ise şampiyonluğa susamış Fenerbahçe’yi maç boyunca ayakta tutar.

Arka arkaya kaybedilen 7 puan, bardağı taşırdı. Özellikle Alanya maçındaki rezalet futbol ve gelen yenilgi, takıma olan tepkilerin iyice artmasına neden oldu. Başkan Ali Koç, Samandıra’ya çıkarma yapıp, Ersun Yanal ve futbolcularla konuşarak Trabzonspor maçının önemine değinmişti. Dünkü idmanda görüldü ki takım, başkanın ve taraftarın mesajını almış. Daha önce izlediğim antrenmanlara oranla futbolcular çok daha ciddi ve özveriliydi.

Comolli saha içinde

Bu sezon hem performans hem de gol sayısı olarak beklentilerin altında kalan Roberto Soldado ve Michael Frey, dün birbirlerine adeta nazire yaptı. Her iki forvet de şık gollere imza atarak Ersun Yanal’dan formayı ne kadar çok istediklerini gösterdi. Samandıra’daki bir diğer değişim de Damien Comolli’nin artık takıma çok daha yakın olması. Fransız sportif direktör idmanları saha içerisinden takip ediyor, Yanal ve futbolcularla dirsek teması kuruyor.

Baskı yok, moralliler

Trabzonspor maçı, sezonun en kritik sınavı. Olası bir yenilginin faturası çok ağır olacak. Futbolcular bunun farkında. Artık son şanslarını kullanacaklar. Dünkü görüntü, bunun bilincinde oldukları yönünde. Kazanma mecburiyetinin baskı oluşturması beklenebilir ancak futbolcular son derece moralli ve neşeli. Bu havayı maça da taşıyabilirlerse, 12. adamın da desteğiyle istediklerini alabilirler.

İdmanlar uzun bir aradan sonra basına açıldı. Görüldü ki, medya mensupları sayfalarını zenginleştiren idmanları, teknik heyet ve futbolcular da basının olduğu ortamı özlemiş. Kötü saha sonuçlarının yanı sıra kendi içinde de tarihinin en büyük depremlerinden birini yaşamakta olan Fenerbahçe’de, bu gelişme ortamı bir hayli yumuşattı. Zor durumdaki bir devin, ayağa kalkma ve çevresi ile barışma çabaları takdire şayan.

Yaklaşım tamamen değişti

Krizin çok iyi yönetildiğine dün gözlerimizle şahit olduk. Belli ki, Samandıra’ya Ali Koç’un ve yönetimin eli değmiş. Göreve geldiği günden bu yana basından köşe bucak kaçan Comolli başta olmak üzere Cocu’nun bizlere olan yaklaşımı, görülmeye değerdi. Benim gözüm dünkü idmanda hep futbolcuların üstündeydi. Milli takımlara giden oyuncuların bir bölümü belki yoktu ancak halen Samandıra’da bulunan topluluğun ruh hali bana, üstlerinde baskıyı kırdıklarını hissettirdi. Kaleciler, tereddütsüz genç ve yetenekli bir teknik adama (Erdem Bali) devredilmiş, herkes iştahlı ve özverili bir çalışma temposu sergiliyor.

Sıra sahaya yansıtmakta

Cocu’nun olumlu yaklaşımı ve enerjisi futbolculara yansımış, yüzleri güldürmüş. Şimdi bunun sahaya yansıması nasıl olacak, onu merak ediyorum. Hollandalı’nın en büyük sıkıntısı kadro istikrarıydı. ‘İlk 11 istikrarı yakalandı’ dediğimiz maçlarda ise henüz hanesine 3 puan yazdıramadı. Bana göre Sivas deplasmanında alınacak bir galibiyet, Fenerbahçe açısından sezonun kırılma anı olacak. Ortam yumuşayacak, takım ayağa kalkacak. Ardından alınacak seri galibiyetler ise büyük bir özgüvenle takımı üst sıralara tırmandıracak.

Fenerbahçe, İsviçre’yi sevdi. Geçen sezon Aykut Kocaman da Topuk Yaylası sonrası aynı coğrafyayı tercih etmiş, yüklemeleri burada yapmıştı. Bu sezon ise Topuk kampı es geçildi, Samandıra’daki 1 haftalık çalışma sonrası rota Lozan’a çevrildi. Burada şartlar mükemmel.

Teknik heyet ve futbolcular, İstanbul’un sıcak ve nemli havasından kaçıp, serin bir yere gelmenin rahatlığını yaşıyorlar. Otel, antrenman sahasına çok yakın. Lozan Gölü’nünün kıyısındaki tesis futbolculara kampa değil de tatile gelinmiş hissi veriyor.

Cocu’nun keyfini kaçıran tek etken, beklediği transferlerin gelmemesi. Bunun dışında çalışmalar son derece neşeli ama bir o kadar da disiplinli bir şekilde devam ediyor. Bu kamp, takımla hocanın kaynaşması açısından da yararlı olacak.

Hollandalı hoca ilk mücadelesinde, geçen yılın küskünleri ve gençlerden oluşan bir takımla oynadı. Skor iyi değildi ama oyun umut verdi. Şu da bir gerçek ki Cocu’nun kafasındaki sistemin kısa sürede sahaya yansıması mümkün görünmüyor. Cocu’yu ilk kez İstanbulspor ile oynanan hazırlık maçında izledik. Geçen yıldan kalan küskünlerden ve gençlerden kurulu takımın elde ettiği skor taraftarı memnun etmedi ancak ortaya konan oyun, umut verdi. Hollandalı hocanın kafasındaki 4-3-3 sisteminin hayat bulabilmesi şimdilik zor. Geçen sezon takımda yer bulamayan Eljif Elmas, Ozan Tufan, Kameni’nin yanı sıra eldeki gençlerin Cocu’nun kafasındaki oyun şablonunu kısa sürede uygulaması mümkün görünmüyor. İstanbulspor maçı mevcut kadronun neler yapacağını ortaya koyması açısından önemliydi. Toplu hücum ve toplu savunma yapan, hızı ile rakibi ısıran bir takım yaratmak için çok kaliteli futbolculara ihtiyaç duyulur. Fenerbahçe’de henüz 1 numara sorunu bile çözülemedi!

Kameni’yle olmuyor

Kameni kalede ‘maç bitse de gitsek’ görüntüsü veriyor. Stoperde Skrtel-Neustadter ikilisinin şampiyonluk yarışı için yeterli olup olmayacağı soru işareti. Orta alanda oyun kurucu eksikliği sürüyor. Mehmet Ekici’yle bu sıkıntı belki aşılabilir. Her iki kanattan takımı uçurması beklenen futbolcular ortada görünmüyor. Samandıra’nın yıldızı Soldado top gelmediği için idmanlardaki performansını sergileyemedi.

Kanatlar etkisizdi

İlk haftadaki yüklemelerin yorgunluğu, aşırı sıcak ve nem faktörü de eklenince, İstanbulspor maçı beklenen gibi bitmedi. Daha önce de altını çizdiğim gibi Cocu ve oyuncularına zaman lazım. Yeni katılacakları görüp, Lozan kampındaki çalışmalardan sonra bir yargıya varmak daha doğru olacaktır.