‘’Kopuk‘’
Maçın başlama vuruşuyla birlikte ilk 50 saniyede iki atak yiyorsun ve biri gol oluyor. Orta sahada sürekli kaybedilen toplara defanstaki inanılmaz hatalar da eklenince maç da bir anda 2-0’a geldi. İlk yarı boyunca oyunun bütünlüğü içerisinde çok olumsuz bir görüntü sergiledi Trabzonspor. Serbest vuruşlarda ısrarla hiç kimsenin olmadığı ön direğe kesilen toplar, ya da müsait pozisyondaki arkadaşına vermek yerine bodoslamadan üç kişinin arasına dalıp kaybedilen toplar, haftalardır süren sıkıntıların devamı gibiydi.
Trabzonspor eğer ligde şampiyonluk mücadelesi veriyor ve Avrupa Ligi’nde oynuyorsa kendisine biraz çeki düzen vermek zorunda artık. Yakışmıyor bu görüntüler Trabzonspor kalitesindeki bir takıma. Bir şey daha, bir oyuncu ayağına top aldığı zaman eğer onu durduramıyorsanız o zaman geriye yapılacak tek bir şey kalıyor... O oyuncunun topla buluşmasına engel olacaksınız, yoksa dün olduğu gibi sıkıntılı durumlara düşersiniz.
İkinci yarıda yapılan oyuncu değişiklikleri oyuna da pozitif olarak yansıdı, ancak atılan ilk golün hemen ardından yenilen 3. gol yine çok basit ve ucuzdu. Son 10 dakikadaki hırslı ve arzulu futbol beraberinde iki gol birden getirdi. Kayserispor gibi bir takıma da deplasmanda en fazla 3 gol atabilirsiniz zaten. Ama yenilen 3 gol neyin nesi oluyor?
Neticede hem oynanan oyun, hem de maçın skoru şunu gösterdi ki, Trabzonspor oyunun bütünlüğü içinde ciddi sıkıntılar yaşıyor. Forvetinin becerisiyle bir puan aldığı maçta orta saha ve defansının yaptığı basit hatalarla iki puan bıraktı.
‘’Bu futbolla asla‘’
Bu dakikadan sonra sürekli top çeviren, oyunu kontrol eden, zaman zaman defansını bile orta sahada kuran bir PSV ile rakibini seyreden, sürekli top kaybeden ve oyun disiplininden tamamen uzaklaşan bir Trabzonspor vardı sahada. İlerleyen dakikalarda Olcan’ın kendi gayretiyle yarattığı pozisyonun ardından atmış olduğu gol, en azından maçın kalan bölümünü seyretmek için yeterli bir neden olmanın ötesinde, ‘acaba bir ikincisi de gelir mi’ diye beklenti içerisine soktu taraftarı. Ancak maçın ikinci yarısında çerçeveyi bulmayan üç şutun dışında hiçbir varlık gösteremedi Bordo-Mavililer. PSV atmış olduğu iki golün de avantajıyla oyunu istediği gibi kontrol ederken, maç boyunca özellikle orta sahada topu kontrol etmekte zorlanan Trabzonspor, defansta da yapmış olduğu basit ve ucuz hatalarla hiçbir varlık gösteremediği maçtan mağlup ayrılarak kupadaki şansını bir hayli zora soktu. Futbolda olmaz diye bir şey yok, ancak kesin olan bir şey var ki, oynadığınız bu futbolla bırakın Avrupa Kupası’nı kendi liginizde bile başarılı olma şansınız oldukça düşük.
Özellikle Colman’ın haftalardır süren form düşüklüğünün zirve yaptığı bir maç izledik dün gece. Orta sahası üretmeyen bir takımın forvetinden de fazla şeyler beklemeye hakımız yok.
‘’Her şey vardı‘’
Maçın ilk 10 dakikasında hafta sonu oynadığı Antalya sınavının toplamında verdiği mücadelenin neredeyse iki katını sahaya yansıttı Trabzonspor... Araya atılan derin toplar, isabetli paslar, hırs, istek her şey vardı. Neticesinde de daha 7. dakika dolmadan gol de geldi zaten. Bütün bunlar olurken, kalesinde pozisyon da verdi takım. Ancak yine kalesinde devleşen bir Tolga vardı ki, bu çocuğa bu sezon çok şey borçlu olduğumuza inanıyorum.
Karşılaşmanın ikinci yarısında, Hikmet Karaman maçı kurtarmak adına ne kadar hücum oyuncusu varsa oyuna soktu. Bundan sonra olanlar da oldu zaten... Geriye dönmekte zorlanan Gaziantepspor, Trabzonspor’a çok sevdiği boş alanları sıkça bırakmaya başlayınca, bunun bedelini sadece yenen golle değil, aynı zamanda kalecisinin de kırmızı kartla oyun dışı kalmasıyla ödedi. Ancak yine de garip olan; rakip 10 kişi kaldıktan sonra Sapara’nın koruduğu kaleye Trabzonspor’un çerçeveyi bulan tek bir şut dahi gönderememiş olmasıydı.
4-1’lik net bir skorun ötesinde, Trabzonspor’un sergilediği iyi futbol, orta sahada uygulanan pres ve isabetli paslar ile araya atılan toplar ve sıkça girilen pozisyonlar, çok daha fazla keyif verdi izleyenlere. Ve tabii ki, Burak Yılmaz’ın attığı 2 ya da 3 gol...
Elde edilen bu skor, aynı zamanda Abitoğlu’nun, Marek’in pozisyonuna çaldığı penaltıyı ve takımını 4 dakika yedi yabancıyla oynatan Hikmet Karaman ve Gaziantepspor kenar yönetimini de uzun süre tartışılmaktan kurtardı diyebiliriz. Kısacası bu maçta her şey vardı. Hırs, mücadele, güzel futbol ve hatanın her çeşidi.
‘’İklim kurbanı mı?‘’
Bursaspor maçının yazı başlığı, ‘Karın gücüydü’. 3 gün önce Trabzonspor’a o güzel futbolu oynatan yoğun yağan kar mıydı? Bilemeyeceğim ama, gerçekten geçen maç Avni Aker’de var olup da dün Antalya’da olmayan tek şeydi kar.
Takım inanılmaz uyuşuk başladığı maçta golü de helalinden daha 3. dakika dolmadan yedi, yedi ama rahatlamadı. Hani neredeyse ‘Birkaç tane daha yersek, hiç fena olmaz’ der gibi bir halleri vardı. Bakmayın 19. dakikada gelen beraberlik golüne. Koskoca ilk yarı boyunca rakip kaleye gönderilen tek toptu ve o da gol oldu. Orta sahasının olmadığı forvetinde hiçbir şey üretemediği bir 45 dakika oynadı Trabzonspor. Hani izlerken ızdırap çektim dersem, inanın abartmamış olurum.
İkinci yarıda değişen hiçbir şey yoktu. Takımın bu derin uykudan uyanmaya ne gayreti vardı, ne de niyeti. Antalyasporlu oyuncular, kaybettikleri zaman fazla üzülmüyorlardı. Zira bizimkiler aldıkları her topu, anında rakibin ayağına geri gönderip durdular tüm maç boyunca. Bu arada penaltı kararı ağır mıydı, değil miydi? Tartışılır. Ama Colman’ın yaptığı da affedilecek cinsten değildi. Maç boyunca oynadığı kötü futbolunu, rakibin 2 golüne asist yaparak taçlandırdı.
Maçın son dakikalarında rakibin de geriye yaslanmasıyla ceza alanını şöyle biraz karıştırır gibi olduysalar da, uyanmak için biraz geçti artık. 90 dakika uyuduğum maçı artı 4’lerde kurtarmak her zaman mümkün olmayabiliyor. Her takımın kötü futbol oynamaya hakkı vardır. Ancak Trabzonspor’un dün akşam oynadığı futbola ‘kötü’ demek bile çok büyük iyimserlik olurdu. Ne yapmak lazım bilemedim ki? Maç günlerinde kar duasına çıksak, bir şeye yarar mı acaba?
‘’Karın gücü!‘’
Rakibin ofsayt taktiğine takılan atakları sonrasında beklenen gol, Olcan’ın kornerinde, Giray’ın kafasından geldi ki, bu da yine bu sezon bir ilk olarak geçiyordu kayıtlara. Kısacası geride kalan maçlar boyunca olumsuz eleştirilere hedef olan her ne varsa, adeta hepsi karlar altında kalmıştı Avni Aker’de. Düşünmeden edemedik; bu kar acaba futbolumuzdaki olumsuzlukları da temizleyecek kadar güçlü yağabilir miydi?
İkinci yarıda kar bir ara durunca, Trabzonspor da durdu. Bursaspor oyuna ağırlığını koydu ve beraberliği buldu, ancak alışılmışın dışında yine Olcan’ın korneri ve Giray bu kez çok daha zor pozisyonda topu ağlara gönderince, haftalardır kafayla gol atamıyor denilen takım iki kafa golüyle maçı kazanıyordu.
Maçın son saniyelerinde mutlak golü kurtaran Tolga, Giray’la birlikte maçın adamı olurken, iki mükemmel asistle ve verdiği mücadeleyle Olcan’ın galibiyette payı büyüktü. Özgür Yankaya, 4. uzatma dakikası biteli 12 saniye olmuş, Bursaspor’a korneri kullandırıyorsun ama, 2 saniye sonra Burak boş kaleye giderken maçı neden bitirdin, anlayamadık doğrusu?
‘’Futbol manzaraları‘’
Tribünlerde takımlarını desteklemeye çalışan sayısı bini bile bulmayan kadınlar ve çocuklar, ülkemizde kirlenmiş endüstriyel futbolun geldiği noktaya bakar mısınız lütfen? Sistem artık kendi içinde çökmeye başladı ama bazıları hala bundan bir haber.
Böyle bir zeminde ve bu şartlar altında oynayabilecekleri en iyi futbolu oynadı her iki takım da. Yediği ikinci gole kadar direnen oyunu dengede tukmaya çalışan bir Ankaragücü ile iyi kapanan rakibi karşısında zemin dezavantajına rağmen iyi pas yaparak rakip kalede pozisyon arayan Trabzonspor vardı sahada. Olcan’ın erken gelen golü şüphesiz ki, oyunun kalan bölümünde baskıdan uzak kalmasını sağladı takımının. İki gol ve 1 asistle oynayan Burak, Alanzinho ve Serkan, mükemmele yakın oynayıp, farklı skorda söz sahibi olan futbolculardı. Neticede iki takım arasındaki güç farkı ve skoru belirleyen en önemli faktördü dün gece için.
Bu arada herkes Ankaragücü’nü vermiş olduğu onurlu mücadeleden dolayı takdir ederken, bazıları neden hala bu kulübün bu hale neden düştüğü konusunda bir iki kelam etmez ya da bir iki satır yazmazlar, çok merak ediyorum doğrusu. O tarafa doğru baktıklarında, kendilerini mi görüyorlar yoksa?
‘’Bu futbola dört gol!!!‘’
Dünkü maçın ilk yirmibeş dakikasını seyredenler ilk yarı skorunun 3-0 Trabzonspor lehine sonuçlanacağını rüyalarında görseler hayra yormazlardı herhalde.
Daha ilk dakikalardan itibaren sürekli top kaybeden, pas hatası yapan Trabzonspor, oyun üstünlüğünü tamamen rakibe kaptırıp kalesinde pozisyon üstüne pozisyon vermeye başladı. Rakibin, Dede, Kamara ve Tello ile Trabzonspor’un kalesini baskı altına aldığı dakikalarda Hürriyet’in gördüğü kırmızı kart bir anda oyun içinde dengelerin değişmesine de neden oldu. Rakipten çalınan iki top neticesinde gelen Halil ve Burak’ın gollerinin ardından Marek’in topla 30 metrelik deparı neticesinde gelen 3’üncü gol adeta futbolun ne kadar değişken bir oyun olduğunun göstergesi gibiydi.
İkinci yarıda ise maçın bittiğine inanan bir Trabzonsporla, 10 kişi oynamasına rağmen daha fazla mücadele eden ve topla daha fazla oynayan bir Eskişehirspor vardı sahada. Pas alışverişinde zorlanan, rakibine bir türlü oyun içerisinde üstünlük kuramayan Trabzonspor yine bir bireysel hata sonunda Dede’nin kaptırdığı topla dördüncü golü de buldu ama futbol adına sahaya ne koydu diye soracak olursanız, işin doğrusu söyleyebileceğimiz fazla bir şey yok. Açıkçası gollerin haricinde oynanan oyun beni hiç ama hiç tatmin etmedi.
‘’KARtopu...‘’
Top rakipteyken tribünden çalınan düdükler, rakip oyuncunun kafasına, gözüne atılan kar topları, küfürler; bunların hiçbiri daha önce bu statta görmeye alışık olduğumuz şeyler değil... Bu şekilde davranarak ligde kalır mısınız, kalmaz mısınız orasını bilemem ama sizi siz yapan özellikleri ve spor kamuoyunun size olan sempatisini kaybedeceğiniz kesin. Çok iyi bir çizgi yakalamışken bu sıradanlaşma çabaları neden? Anlamak mümkün değil.
Trabzonspor ilk 20 dakikada yakaladığı tempo ve oyun üstünlüğünü devam ettiremeyince, rakip özellikle Cernat ve Shelton’la tehlike oluşturmaya başladı. İlk yarının son dakikalarında gelen penaltı golüyle de üstünlüğü yakaladı. Pozisyon penaltı mı değil mi tartışmayacağım bile, Aydınus çalmışsa penaltıdır. Öyle ya, Türk hakemliğinin yükselen yıldızından daha iyi bilecek değiliz herhalde!!! İlk yarıda özellikle Marek, Aykut, Alanzinho ve Colman’ın top kayıpları Trabzonspor’un hücum gücünü olumsuz etkilerken, defansına da sıkıntılı anlar yaşattı. Bu arada Shelton’un maç boyunca Giray ve Burak’a attığı tokatlar, oyun kuralları dahilinde olduğu için Aydınus ve yardımcıları oralı bile olmadı.
İkinci yarıda da değişen bir şey olmadı. Sıkıntılı orta saha, kaptırılan toplar neticesinde rakibe hazırlanan pozisyonlarla bu maçı kazanmak zaten mucize olurdu. Tek teselli ‘Burak Yılmaz’ın attığı 22. gol’ oldu diyelim ve Aydınus’un da önlenemez yükselişini ilgiyle takip edelim.