‘’Kutudan çıkan galibiyet!‘’
Kutudan kimi zaman 'Amerikan Doları' yerine galibiyet de çıkabilir, dün geceki gibi! Beşiktaşlı futbolcular öncelikle Elazığspor teknik direktörü Okan Burak'a teşekkür etmeliler, İvesa'yı yedek kulübesinde oturtup kaleyi Zülküf'e emanat etmesi nedeni ile! Uğur Boral'ın kullandığı köşe ataşında kaleci Zülküf'ün yaptığını anlayan bir adım öne çıksın! Kaleni terk ediyorsun ama topa dokunmak için hamle yapmıyorsun, Tomas Sivok'a da gol atması için olanak yaratıyorsun.
Beşiktaş bu, üstüne üstlük 'çok eksik' Beşiktaş... 'Can çıkar huy çıkmaz ' enleminde oynadılar, attıklarından yedi dakika sonra da eşitlik golünü yediler. Geneç Deniz golünü attı ardından da sakatlanıp oyuna veda etti. Bu da Beşiktaş için olası 'tehlikeyi' alt seviyiyi çekiverdi. İkinci bölümün başında Beşiktaş'ı yeniden öne geçiren Holosko, ilk bölümdeki 'ruhsuz' oyununu unuturuverdi, doğal olarak. Ancak sonrası, tirübündeki siyah beyazlılar için 'karın ağrısı' ihtiva etti, alışagelmiş şekilde! Fernandes'in yokluğunda Portekizli futbolcunun görevini üstlenen Olcay Şahan, 'dağıtılıcık' yerine 'vuruculuk da ısrar edince Beşiktaş'ın gol potansiyeline sahip atakları, bir kaç kez bu oyuncunun ayaklarında eriyiverdi.
Aynı Olcay, ısrarında devam edip üçüncü golü kaydedince de Slaven Biliç'e, takım arkadaşlarına, yöneticilere derin nefes aldırdı. Bunun yanında Olcay golden sonra 'asli' görevini anımsayıp dağıtıcılık yapmaya başladı. Holosko bir gol daha atınca, kendini hiç zorlamadan gecenin 'kahramanı' olup çıkverdi! Beşiktaş'a yengi yolunu Zülküf'ün karşılaşmanın başındaki hatası açıverdi ancak ilerleyen dakikalarda oldukça net görüldü ki, kaleyi İvesa da korusa durum çok farklı olmayacaktı. Zira Elazığsporlu futbolcuların Süper Lig'de kalıcı olmaya pek niyeleri yok gibi! Beşiktaş, ligin son basamağındaki Elazığspor'u zorlanmadan geçti ve öylesine önemli bir yenginin sahibi oldu ki... Bu nedenle futbolcuların aşıya kaçan çoşkusu yadırganmamalı. Evet rakip Elazığspor ancak Beşiktaş üç puanını sahibi, uzunca aranın ardından bir de eksiklerle. Bundan iyisi olur mu?
‘’Donk ve Şimşek!‘’
Hiç kuşkusuz bu karşılaşma; ne atılan ve kaçan golleri, ne de kazanılan ve yitirilen puanları ile anımsanacak. Kasımpaşa – Beşiktaş maçı dendiğinde, bellekler önce; ‘Donk’ edecek sonra da ‘Şimşek’ düşecek! Böylesine ne tanıklık ettim, ne de duydum! Sanırım kimse de tanık olmadı. Ryan Donk, saha içine atılan ikinci topu ‘kargaşa’ olmaması için elinde tutuyor. Hugo Almeida kaleci Isaksson ile karşı karşıya kaldığında ise aynı Donk elindeki topu yere atıp ‘kaosu’ yaratıyor. Ve hakem Barış Şimşek düdüğünü çalıp karşılaşmayı durduruyor. Beşiktaş, yüzde yüz ‘gol’ diyebileceğimiz pozisyonu yitiriyor, Donk centilmenliğe aykırı davranış nedeni ile ‘sarı’ kart görüyor. Maç da hava atışı ile devam ediyor. Tam anlamı ile ‘Bir deli kuyuya taş atmış, 40 akıllı çıkaramamış’ deyişi ile örtüştü, Ryan Donk’un bu geceki eylemi. Gel de çık işin içinden! Hakem Barış Şimşek, oyunun ilk bölümündeki ‘faul’ düdükleri ile her iki takımın oyuncularını da ‘zıvanadan çıkarmışken’ söz konusu pozisyon, otoritesinin üzerine ‘tüy dikiverdi!’ Bir de sonrası var ki… Şimşek çaktıkça, çaktı!
Beşiktaş’ın dün geceki futbolu için ‘Sivas maçının şablonu’ nitelemesi, yerinde olur. Golü, karşılaşmanın hemen başında buluyorsun, ardından ‘hakem hatası’ nedeni ile bir golden oluyorsun ancak bulduğun ‘3’e 1’ pozisyonu da ‘cömertçe’ harcıyorsun. İkinci yarının hemen başında rakibin Halil Çolak ile golü bulup skoru eşitliyor, sonrasında da kaleni tam anlamı ile ‘abluka’ altına alıyor. Sağdan, soldan, ortadan bastırdıkça bastırıyor ve en tehlikeli elamanı Oscar Scarione ile öne geçiyor. Pozisyon ‘ofsayt’ mı? Büyük olasılıkla ‘evet.’ Beşiktaş’ın kötü oyunun sorumlusu Barış Şimşek değil tabii ki, ancak skorun sorumluluğu tümü ile hakem Barış Şimşek’e ait... Şaşkınlık sürerken sahaya atlayan ‘ne idüğü’ belirsiz ‘taraftarın’ Manuel Fernandes’e tekme atması, kimler tarafından, nasıl izah edilecek? Ya ardından Hugo Almeida ile Ramon Motta’nın kırmızı kartla oyun dışında kalması… Sahaya atlayan ‘kendini bilmezin’ futbolcuya vurması serbest, futbolcunun ‘ona’ vurmasının karşılığı ise ‘kırmızı kart.’ Kurallar çoğu zaman anlamsızlaşıyor!
Bu gece Kasımpaşa’da futbol dışında çok şey izledik! O ‘taraftar’ sahaya niye atladı ve hedefinde neden Manuel Fernandes vardı? Bu sorunun yanıtı, Beşiktaş’taki çok sayıdaki sorunun çözümüne önemli kaktı sağlar! Beşiktaş’ı yönetmek, stat inşa etmek ile benzeşmiyor ne yazık ki! Bu kez kimse ‘martaval’ okumasın. Beşiktaş bu performansı ve psikolojisi ile ilk dört için mücadele eder. Yönetim kurulu üyeleri de, ‘ Henüz kaybedilmiş bir şey yok’ diyerek, böbürlenerek ortalarda dolanır. Beşiktaş sadece puan yitirse neyse de… Ezcümle; Barış Şimşek sadece futbolu değil geceyi de katletti…
‘’Fernandes zarar vermeyi kes!‘’
Ancak yanlısı da yansızı da biliyor ki, bir süredir sahadaki Fernandes değil, imitasyonu! Galatasaray derbisi de dahil olmak üzere Fernandes oynamıyor, oynuyormuş gibi yapıyor! Dün gece Sivasspor maçında da tanıklık ettik bu gerçeğe ve bir kez daha yadırgadık. Beşiktaşlı yöneticiler ‘ivedi’ olarak ya Fernandes ile uzlaşmalılar ya da yolunu açmalılar… Beşiktaş hızlı başladı, soğuğun fazlaca hissedildiği geceye. Beşinci dakikada da Ramon Motta’nın nerede ise sıfırdan yaptığı ortayı Hugo Almeida ağlarla buluşturdu ve takımını öne geçirdi. Sonrası ise ‘komedi dükkanı’ ile örtüşür bir tabloydu, Beşiktaş adına elbette! Otuz dakika geride kalırken bir farkla önde bulunan Beşiktaş, ‘yüzde yüz’ diyebileceğimiz dört önemli pozisyonu ‘hovardaca’ değil de ‘aptalca’ harcadı. İlk bölümün son dakikalarında kaçanı da eklersek Beşiktaş’ın ilk yarıda yararlanamadığı ‘mutlak gol’ diyebileceğimiz pozisyon sayısı ‘beş’ eder. Buna karşın, konuk ekibin de ilk yarıda Utaka ile direkten dönen bir topu oldu tabii ki…
İkinci bölümde sakatlanan Gökhan Töre’nin yerini Filip Holosko alırken, Slaven Biliç ‘dolanan’ Fernandes’e daha fazla tahammül edemedi ve onu oyundan alıp yerine Muhammed’i sürüverdi. Ancak değişimlere karşın Beşiktaş, ‘anlamsız ve de hedefsiz’ futbolunu sürdürmeye devam etti. Da Costa da skoru eşitleyiverdi! İlk yarıyı beş, bilemediniz dört farkla önde kapama şansını değerlendiremeyen Beşiktaş, golü yediğinde söyleyecek söz bulamadım. Biliç, Olcay’ın yerine Mustafa Pektemek’i oyuna dahil ederek çift forvete döndü dönmesine de… Abartısız ‘şaka’ niteliğindeydi, Beşiktaşlı futbolcuların dün gece kaçırdıkları. Hele bir tanesi vardı ki Hugo Almeida, ardından da Mehmet Akgün’ün vuramayışları, televizyonlara ‘klip’ olacak nitelikte!
Djebbur’un son dakikalarda kaleci Tolga’yı geçerek ağlarla buluşturamadığı pozisyon ise Beşiktaş adına tek kelime ile ‘şanstı.’ Bu kadar çok kaçırıp, üstüne bir de gol yiyip iki önemli puan yitiren takımın futbolcuları için söyleyecek çok söz yok..
Oğuzhan yok, Veli yok, Sivok yok, İnönü Stadı yok, ‘kapalı’ yok, Fernandes var ama yok, Beşiktaş’ın var olmaması da son derece doğal. Futbolun değişmez kuralı, ‘Atamayana atarlar…’ Beşiktaş’ın durumu ‘vahim’den de öte…
Oyundan alınan Fernandes’in yedek kulübesi yerine soyunma odasının yolunu tutması ise kimin adına ‘utanç’ içerir, kararsız kaldım!
‘’Beşiktaş 'veda' dedi‘’
Beşiktaş teknik direktör olsanız, Bucaspor karşısında mücadele eden ve çoğunluğu ‘yedeklerden’ oluşan takımından hangi futbolcuyu ya da futbolcuları ‘as’ kadronuza monte etmeye niyetlenirdiniz? Türkiye Kupası karşılaşmasını izlerken sorunun yanıtını aradım ancak bulamadım! Değişmez kadronuza, bir ya da iki futbolcu takviyesi yapabilirsiniz ama takımın nerede ise tümünü yedekte bekleyen oyunculardan oluştursanız, doğal olarak sahada ‘bocalayan’ futbolcu sayısı artar! Belirgin, Slaven Biliç; Gençlerbirliği, Trabzonspor, Gaziantepspor ve Fenerbahçe’nin kupanın 4’üncü turunda ‘başlarına gelenlerden’ gerekli notu almamış! Beşiktaş ilk golü 41’inci dakikada attıysa da veya Umut takımı Bucaspor’u bu dakika öne geçirdiyse de Siyah-Beyazlı ekip, ilk gölü 28’inci dakika yiyecekti ama direk izin vermedi! Biliç, ikinci yarıda Kerim Frei ile Holosko’yu oyundan alıp sahaya Ömer Şişmanoğlu ile Gökhan Töre’yi sürdüğünde Beşiktaş toparlandı ve Oğuzhan’ın pasında Ömer eşitliği sağlayan golü buldu. İsmail Köybaşı – Motta değişimi ise fazlaca geç gerçekleşti! Oyuna 58’inci dakikada dahil olan Ricketts sadece yirmi dakika sonra Bucaspor’u bir kez daha öne geçirirken, ‘Atı Alan Üsküdar’ı Geçmişti…’ Beşiktaş’ın ‘tek kuruşa’ dahi gereksinim duyduğu ortamda Türkiye Kupası’na erkenden veda etmesi, yandaş grubundan çok yönetici taifesini ‘zıvanadan çıkaracak!’
Ancak sahaya sürülen kadro ile Beşiktaş’ın başına geleceği önceden kestirmek için ‘futbol dahisi’ olmaya gerek yoktu! Değil aylar, yılardır oynamayan İsmail Köybaşı’ndan ne bekleyebilirsiniz? Muhammed, yeşil zemin üzerinde topla oynamayı çok seviyor, genç futbolcu için en ideali kanımca ‘halı saha!’ Holosko, sanıyorum dün gecenin ardından bir daha kimseye, ‘neden yedekte bekliyorum?’ sorusunu yöneltemez! Keriem Frei ise “İstanbul, şiş kebap çok güzel” diyordur, kesinlikle! Eneramo mu? ‘Evlere şenlik!’ Beşiktaş’a ‘kurtarıcı’ olarak transfer edildi ama kurtarıcı Beşiktaş olup çıkıverdi. Kim verirdi Eneramo’ya Beşiktaş’ın ödediği rakamı?
Escude ile Pedro Franco için yazacak şey bulamadım! Kupaya erkenden veda etmenin tanımlaması ‘moda’ ise evet, Beşiktaş da modaya uydu. Bu skorun ya da kupadan elenmenin Beşiktaş’ın ligdeki mücadelesini etkileyeceği inancında değilim. Bir de bileğinin hakkı ile tur atlayan Bucaspor var… Hepsini kutlamalı ve alkışlamalı…
‘’Sen neymişsin Tolga!‘’
Ardından Fenerbahçe yandaşlarını alkışlamalı. Beşiktaş kalecisi Tolga Zengin’in ‘hasta’ annesine ‘geçmiş olsun’ dileklerini, en güzel şekilde sundukları için. Sonrasını ise art arda sıralamalı! Otuzuncu dakikada takımını sahada eksik bırakan Raul Meireles, profesyonellik bir yana, fair-play’den kendine düşen hisseyi almayı unutmuş ya da ‘elma’ sanarak yemiş!
İlginci, sahada bir eksikle kalan Fenerbahçe, oyun disiplinini yitirmediği gibi Meireles’ten yoksun çok daha iyi oynadı. Art arda gelin goller karşılaşmanın heyecan katsayısını öylesine üst seviyeye taşıdı ki, saniyeler dahi önem kazanır hale geldi. Her iki ekibin de ‘açık’ ve ‘hücum’ futbolunu benimseyen oyun sistemi, sezonun en zevkli futbolunu izlememizi sağladı ve tabii beraberinde de golleri… Oyunun ikinci bölümü Beşiktaş adına az da olsa ‘utanç’ içerdi! Zira, sakatlanan Veli Kavlak’ın yerine oyuna dahil olan Necip Uysal’ın ikinci ‘sarı’ kartla saha dışında kaldığı dakikaya kadar, Fenerbahçe öylesine baskı kurdu ki Beşiktaş kalesinde ‘kim eksik’ anlamak güç oldu! Ve bu dakikalarda da Tolga Zengin kalesinde kelime anlamı ile ‘devleşti!’ Tolga, öylesine pozisyonları engelledi ki kalesinde gördüğü üç gol dışında mutlak beş olası gole olanak tanımadı. Beşiktaş ne yaptı? Hatayı, teknik direktör Slaven Biliç yaptı! Veli’nin yerine Necip’i alarak. Oysa yapması gereken; Ramon Motta’yı oyuna alıp, Atiba’yı da Veli Kavlak’ın yerine sürmekti. İş, işten geçtikten sonra Gökhan Töre’yi çıkarıp Motta’yı oyuna katmak işe yaramadığı gibi, Fenerbahçe’nin ‘ ekmeğine yağ sürmek’ deyişi ile özdeşleşti. Bu karşılaşma unutulmaz… Zengin skoru bir yana, uzun süredir özlem duyulan kaliteli futbol belleklerde yer edecek, kuşkusuz. Beşiktaş ‘sızlanacak’ , Fenerbahçe kazanamadığı için ‘hayıflanacak!’
Beşiktaş yönetimine öneri… ‘Kontak kapayan’ Manuel Fernandez’e asla ‘taviz’ vermeyin! Hakem Cüneyt Çakır mı? Kuşkusuz söyleyecek çok söz var… Tek soru, Necip Uysal ile Caner Erkin birbirlerini çekiyorlar neden tek kartı Necip görüyor? Her şeye karşın iki takım oyuncularına da teşekkürler. Alkışlarım da Tolga Zengin’e…
‘’Oğuzhan ve iki devre farkı‘’
Oğuzhan’ın ‘akılcı’ pasını Olcay Şahan’a aktaran Gökhan Töre ilk golün ‘asistini’ yaptı, Olcay da golünü attı. Çok geçmedi Gökhan Töre bu kez ‘asisti’ Almeida’ya, ‘al ve at’ enleminde yapıverdi... Almeida da bu kez kafa vuruşuyla değil de, topu ayakları ile kaleye yolladı! Dün gece Beşiktaş’ta ‘dinamo’ görevini üstlenen Oğuzhan uzaktan vurdu ve aradaki farkı üçe taşıdı. Beşiktaş uzun aradan sonra İstanbul’da rakibi Konyaspor karşısında ilk yarıyı üç farkla önde kapadı ki, karşılaşmanın ilk bölümü farklı, diğer yarısı ise daha başkaydı! Beşiktaş, Olcay Şahan ile ilk golü bulana kadar kanatları istediği gibi kullanamadı. Ancak bunun nedeni kesinlikle rakip savunma elemanları olmadı! Siyah-Beyazlı formayı giyen oyuncular karşılaşmanın başında bir türlü ‘senkron’ tutturmayı başaramadı. Ortadan geldiklerinde ise daha da ‘vahim’ hatalar yaptılar. Goller art arda gelinceyse ‘özgüvenleri’ pekişti ve ataklar fazlalaştı. Oğuzhan Özyakup ile Gökhan Töre ilk bölümün en iyi iki oyuncusu olarak ön plana çıkıverdi. İkinci bölümde ise tablo farklılık içerdi!
Uğur Tütüneker’in Recep - Djalma, Hasan Kabze – Tomas Borek değişimleri fazlası ile işe yaradı ve Konyaspor, Selim Ay ile bir gol buluverdi. Sonrasında ise Konyaspor’un atakları sıklaştı. İleride tek adam Gekas, topla buluştuğunda zaman zaman ‘tehlike’ yarattı. Gekas’ın yetersiz kaldığı anlardaysa devreye, takımın diğer elemanları giriverdi. Ancak hemen hepsinin vuruşu Tolga’nın elleri arasına kalıverdi. İlk bölümdeki isteksiz Konyaspor gitti yerine istem dolu Konyaspor geldi. Elbette iki farkla önde bulunan Beşiktaş da boş durmadı ama üç net pozisyondan da yararlanamadı. Kasımpaşa Stadı’nın ışıkları kısa süreliğine ‘azizlik yaptı!’ Gecenin özeti: Beşiktaş, Fenerbahçe derbisi öncesi hem ‘moral’, hem de üç puanı buldu. Oğuzhan Özyakup ise mesajını oldukça açık ve net verdi: ‘ Fernandez gitmek isterse, bırakın gitsin, ben varım…’ Beşiktaş ve Beşiktaşlılar adına sevindiricisi; takımın toparlanması ve Galatasaray derbisinin yan etkilerinden sıyrılması oldu. Kuşkusuz futbol tutkunları cumartesi gecesi keyifli bir doksan dakika izleyecek. Bu arada Gökhan Töre’nin yerine oyuna dahil olan Holosko’nun çok daha istem dolu olmasını beklemek ‘hayalcilik’ ile özdeşti!
‘’Ofsaytın ardına sığınmak yersiz‘’
Sonuç; Olcay kafasıyla vuruyor kaleci Gökhan Değirmenci’nin müdahale edemediği top, ağlarla buluşuyor ve Beşiktaş öne geçiyor. Yardımcı hakem uyuyor, Mustafa İlker Coşkun da ona uyum sağlıyor…
Bir yanda kazanma zorunluluğunun baskısı altında ezilip, büzülen Beşiktaş, diğer yanda dokuz haftadır yengiye hasret ligin son basamağındaki Kayserispor… İki ekibin yengisi de, yenilgisi de kesinlikle ‘sürpriz’ niteliği taşımayacak bir doksan dakika. Beşiktaş ‘ofsayt’tan da olsa golü bulan ekip, ancak art arda kaçıran Kayserispor… Karşılaşmanın hemen başında Mert Nobre’nin sert kafa vuruşunu çıkaran kaleci Tolga Zengin. Marko Simiç’in kaleye gönderdiği topu kale çizgisi üzerinden çıkaran Ramon Motta. Sahadaki heyecan ikinci yarıda da hız kesmedi. Ev sahibi Kayserispor geride olmanın dezavantajını fazlaca duyumsadı! Ataklarının nerede tümü kaleci Tolga’nın elleri arasında kaldı. Kırılma anının mimarı ise Ersan Gülüm! Eleştirilerin hedefindeki Ersan, ceza alanı içinde topu dışarı atmayı başaramasaydı skorun o dakikada eşitleneceği kesindi! Beşiktaş ofsayt olmayan golü, Ramon Motta ile buldu ve nefes aldı. Ancak göreceli bir nefes oldu ve genç ve ‘hırçın’ Brezilyalı oyuncu ikinci sarı ile oyun dışında kalıverdi. Gökhan Töre – Necip Uysal, Almeida – Eneramo ve Oğuzhan – Kerim Frei değişimleri, Beşiktaş’ın temposunu arttırdı oyun istemi farklılık içerdi. Ve sonunda Michael Eneramo golünü atıverdi. Beşiktaş çok ihtiyacı olan 3 puanı alıverdi. Birisi ‘ofsayt’ diğer ikisi ise ‘nizami’ gollerle…
Bu nedenle, ‘ofsayt’ golün ardına kimsenin sığınmaya hakkı yok, öncelikle Kayserispor’un! Ancak Beşiktaş’ın özeleştiri yapması da kaçınılmaz. Sezon başında mükemmel oynayan Gökhan Töre’nin durumu, Manuel Fernandes’in durgunluğu ve de suskunluğu, dolanmaya devam eden Hugo Almeida’nın durumu öncelik taşıyor elbette!
‘’Beceri yoksunu Olcay!‘’
Olcay Şahan bu beceri yoksunluğu ile değil Beşiktaş, sıradan Anadolu ekibinde dahi forma giyemez. Geride kalan sezonda rakip kalelere attığı 11 golle skor tabelasının zenginliğine katkı sağlamıştı ancak takım oyununa pek fazla bir şey verememişti, açıkçası! Bu sezon ise pas hataları yapmakla yetinmediği gibi takımımın oyununu, alenen ‘baltalıyor!’ Konuk Karabükspor kusursuza yakın oynadı dün gece ve istediğini de aldı. Kardemir Karabükspor savunması ve önlerinde ‘defans’ çizgisi oluşturan orta alan elemanları, Beşiktaş’ın kanatlarına resmen ‘kilit’ vurdu. Konuk ekip olanak bulduğunda da kontra ataklarla gol aradı. Şayet ileri uçta çoğalabilselerdi şutlar, büyük olasılıkla kaleci Tolga’nın elleri arasında kalmazdı! Nitekim oyunun son bölümünde İlhan Parlak’ın kaçırdığında, ‘şans’ faktörü Beşiktaş’tan yanaydı.
Beşiktaş’ın durumu ise vahimden de öte! Nerede ise tüm yengilerde ‘aktif’ rol oynayan Manuel Fernandes duruyor, Beşiktaş bocalıyor… Fernandes, Galatasaray derbisinden bu yana dökülüyor, Beşiktaş da tökezliyor!
Diğerleri farklı mı? İleri uçtaki Hugo Almeida topu kafasına istiyor ancak öyle bildiğiniz sıradan orta değil istediği! Kanatlardan top öyle bir gelecek ki, rakip ceza alanında kimse olmayacak, Almeida da bir dokunuşla topu ağlarla buluşturup ‘gol coşkusunu’ yaşayacak. Ne kadar ekmek o kadar köfte! Genç Oğuzhan’ın kaçırdığı ‘mutlak’ pozisyona karşın ayakta duran, istemle mücadele eden ender Beşiktaşlı’lardan birisiydi dün gece sahada. Serdar’ın oyuna dâhil olması ile sağ kulvardan Oğuzhan’ın yanına geçen Atiba Hutchinson da oyuna beklenen canlılığı veremeyince, devreye Eneramo ile Kerim Frei girdi. Doğrusu oyun da hareketlendi ama beklenen gol gelmek bilmedi! Benim anlam veremediğim, Slaven Bilic’in sahanın en kötüsü Olcay Şahan’ı doksan dakika oyunda tutması! Beşiktaş salt iki puan yitirmedi, zirvedeki iddiasını şimdilik rafa kaldırdı.