Arama

Popüler aramalar

‘’Oğuzhan ve zekası!‘’

Oğuzhan’ın Olcay’a attırdığı gole ‘şapka çıkarılır’ kısa süre sonra, ‘şablon’u yineleyen Fernandes’in akılcı pasını kaleci Oğuz’un ellerine teslim eden Hugo Almeida’ya ise sadece ‘yuh’ denir! Ev sahibi Akhisar Belediyespor’un hızlı adamı Bruno Mezenga ile art arda bulduğu iki gol, ‘sürpriz’ niteliği taşımadı. Zira Beşiktaş savunmasının Ersan – Escude ikilisi ile ‘açık’ vermemesi olası değildi. Bilal Kısa’nın golü ise ‘kroşe’ enlemindeydi. Ancak sahada, Oğuzhan Özyakup adında ‘futbol zekası’nı her geçen gün geliştiren genç bir adam vardı. Kendi becerisi ile aradaki farkı bire indirirken, futbolun fizik ve kondisyondan çok, ‘pratik zeka’ isteyen oyun olduğunun örneğini verdi. Beşiktaş’ta en çok koşan Olcay’dı ama skor tabelasını değiştiren Oğuzhan’dı! Ev sahibi ekibin ilk bölümdeki ‘beklenmedik’ golleri karşısında, Beşiktaşlı futbolcular oyundan koparmadıkları gibi disiplinlerini de yitirmediler. Ve ikinci bölümün başında da Fernandes’in pasında topu ağlara ‘kafasıyla’ gönderen Almeida, skoru eşitleyip bir anlamda ‘af’ çıkarmış oldu! Olcay’ın yerini alan Kerim Frei Koyunlu oyuna heyecan kattı. Ancak Slaven Biliç’in Atiba’yı oyuna dahil ederken, Veli’nin yerine Oğuzhan’ı yedek kulübesine çekmesi, yadırgandı ya da ben yadırgadım! Beşiktaş’ın skor tabelasındaki zenginliği veya yoksulluğu çok uzun süredir bütünüyle Manuel Fernandes’i endeksliydi. Dün gece görüldü ki, Portekizli oyuncunun alternatifi, Oğuzhan Özyakup… Beşiktaş’ta olmayan ya da eksikliği fazlaca hissedilen ise ayaklarına hakim hızlı bir forvet ile Olcay’ın görevini üstlenecek sol kanat oyuncusu. Beşiktaş yitirmedi ama bir kez daha puanları kaybetti!

27 Ekim 2013, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Veli 'dan', Necip 'dun' Almeida 'ahh'‘’

Isınırken sakatlanan Sivok’un yerini alan Ersan nerede ise forma giydiği her maçta rakipler için ‘kolay’ tabir edilecek defans elemanıydı, ne de olsa! Ancak dün gece Beşiktaş’ın sorunu savunmada değil, büyük oranda, savunma dörtlüsünün önünde oynayan ikiliden kaynaklandı. Veli ile Necip ayaklarından geleni yaptılar, yapmasına da futbolları yeterli
olmadığı gibi Beşiktaş’ın oyununa da en ufak olumlu katkı sağlamadı. Pas hatası üzerine pas hatası yaptı bu ikili. Oyunu yönlendirmeleri gerekirken, zaman zaman kendilerini yönlendirmeyi beceremediler! Onlara kanat elemanları da ayak uydurdu diyemeyeceğim, zira Gökhan Töre, Beşiktaş’ın ‘iyileri’ arasındaki oyuncuydu dün gece. Gökhan, Almeida’nın ileri uçtaki beceri noksanlığına tanıklık edince sağ kulvarı bırakıp ortaya yakın oynadı.

Sağ kulvarda da Serdar’a büyük iş düştü. Serdar savunmada sorun yaşamadı, yaşatmadı ancak kulvarından da orta yapamadı. Olcay’ın durumu ise ivedi olarak irdelenmeli! Olcay sadece saha koşturuyor. Ne yaptığını kendisinin de bildiği inancında değilim! Hepsini bir yana bırakıp Almeida için kocaman parantez açmalı. İlk yarıda Olcay’ın yolladığı topu ağlarla buluşturamayan futbolcunun, Beşiktaş’tan telaffuz etmekte güçlük çektiğimiz tutarda paralar alması acep sadece benim mi ağrıma gidiyor? Olur, gol bu kaçar ancak sahada ‘golcü’ kimliği ile dolanan oyuncunun bu kadarını kaçırmaya hakkı yok. Dentinho ve Ömer takviyesinin kalan dakikalarda işe yaramasını beklemek, tribündeki Biliç’in işi elbette ki. Dün gece Rizespor, bir puan aldı tanımlaması da yanlış olur. Olimpiyat Stadı’nda puanı veren Beşiktaş oldu. Beşiktaş rahat kazanacağı karşılaşmada iki önemli puanı yitirdi, beceri yoksunu oyuncuları nedeni ile...

22 Ekim 2013, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fernandes durdu, durdu ve vurdu‘’

Portekizli futbolcu oynarsa Beşiktaş atıyor, durduğunda ise Siyah-Beyazlı ekip bocalıyor. Her ne kadar Beşiktaş ‘kollektif’ futbolu benimsemiş olsa da! Fernandes, Eskişehir deplasmanında 70 dakika boyunca durdu, hiç yapmadığı kadar ‘top kaybıyla’ oynadı. Ancak oyuna Eneramo’nun yerine dahil olan Ömer Şişmanoğlu’na öylesine bir pas verdi ki... Ömer’e sadece kafasıyla topu ağlara göndermek kaldı. İlk bölümde dikkate alınacak tek pozisyon, Aytaç’ın Tolga’nın koruduğu kalenin direğinden dönen topuydu. Ertuğrul Sağlam’ın savunmadan ödün vermeden, orta alanı kalabalık tutarak önce sakatlanana kadar Bienvenu, sonrasında Necati ile sonuca gitme çabası işe yaramadı. Bu taktiğin içinde Kamara’nın beklenmedik çıkışları da vardı elbette. Sağlam, Beşiktaş’ın attığı golün ardından taktik değiştirip takımına ‘top yekün’ hücum oynatmaya başladığında ise olası galibiyeti kendi hatasından yitirdiğini gayet iyi anladı sanırım! Beşiktaş dün gece kazanan taraf olmasına karşın kötüydü. Ve ev sahibi ekip hücumu oyununu, karşılaşmanın başında benimseseydi büyük olasılıkla da 3 puanı alan ekip olurdu. Olcay kelimenin tam anlamıyla ‘evlere şenlik!’ Necip, Oğuzhan’ın yaratıcılığından çok uzakta. Veli Kavlak, oyun bozuyor ne var ki kimi zaman da kendi takımını! Eneramo, kendisine oynamayı bırakırsa forma giyme şansı yakalayabilir. Hakem Tolga Özkalfa mı? Emre Kılıç’a göstermesi gereken ikinci sarı kartı ‘es’ geçince, oyunun kontrolünü yitirir gibi oldu. Son dakika mı? Veli’nin eline çarpan top için penaltı verimliydi, verilmez miydi? Ne yalan söyleyeyim kararsız kaldım!

06 Ekim 2013, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Drogba ve Umut Bulut…‘’

Ancak Galatasaray’daki olumlu değişimin Wesley Sneijder’i ‘teğet’ geçtiği kesin! Sarı-kırmızılı ekip ister Türk Telekom Arena’da, ister Torino’daki Juventus Arena’da oynasın, Hollandalı futbolcu geldiği günden bu yana kanıksattırdığı şekilde, sadece ‘oynuyormuş’ gibi yapıyor. Yanlısı da yansızı da biliyor ki, Sneijder bu performansıyla değil Galatasaray’da, Vefa da dahi zor forma giyer! Önerimiz; Hollandalı futbolcu, kendisinden yaşça büyük Didier Drogba’nın performansını örnek alsın. Tüm takım Sneijder’i sırtlıyor, hiç kimse ‘hamal’ değil! Neyse ki, Mancini ikinci bölümün ortasında sesimi duyup, Hollandalı futbolcuyu yedek kulübesine çekip onun yerine sahaya Umut Bulut’u sürdü!

Didier Drogba’nın akıl dolu golü İtalyanları fazlası ile şaşırttı. Oysa, Fildişili oyuncu uzun toplarla her buluşmasında, ilerideki ‘tek adam’ olarak tehlike arz ediyordu. Bu nedenle de Drogba’nın golü en azından benim açımdan ‘sürpriz’ niteliği taşımadı. Genç Semih’in sakatlanıp yerini Gökhan Zan’a bırakması, skordan daha da üzücü geliverdi. Stephan Lichtsteiner’in sağ kanattan yaptığı beklenmedik ortalar, Galatasaray’ı fazlaca zor durumda bıraktı. Kanımca Carlos Tevez dahi böylesine tehlike saçmadı. İkinci bölümde ev sahibi ekibin baskısı üst düzeye yükseldi. Ki, kendi sahasında ve seyircisi önünde oynayan Juventus’tan da bu beklenirdi zaten. Muslera’nın koruduğu kaleye uzaktan çekilen şutlar, genelde kale üzerinden dışarı çıktı. Rierra’nın yerini alan Amrabat’ın ayağını biraz ileri uzatması, ne yazık ki Galatasaray’ın coşkusuna gem vurdu. Kazanılan penaltı atışını gole çeviren Artura Vidal skoru eşitleyiverdi. Fabio Quagliarella bitime üç dakika kala kaydettiği gol ise umutları alıp götürmüşken, sahneye Umut Bulut çıkıverdi. Umut aynı dakikada skoru eşitleyince, uzatma dakikalarında heyecan katsayı üst düzeye çıktı. Hele, hele son dakika topla buluşan Bruma’nın meşin yuvarlağı yitirmesi, tek kelime ile saç-baş yoldurttu. Sneijder dışındaki tüm futbolcuları kutlamak gerekli, özellikle de bitime az süre kala oyuna dahil olup geceyi kurtaran Umut Bulut’u…

03 Ekim 2013, Perşembe 00:00
YAZININ DEVAMI

‘’Samet Aybaba güldü mü?‘’

Lamine Diarra, ilk golünde Hutchinson, Sivok ve Escude’yi aşarken, ikinci golde sadece Escude’den kurtulması yetti de arttı.

Olaylı Galatasaray derbisi, ‘iş kazası mıydı?’ sorusunun yanıt bulacağı deplasmandaki Antalyaspor mücadelesinin skoru, ne yazık ki beraberinde başka bilinmezleri getirdi!..
Beşiktaşlı futbolcuların motivasyonuna ne oldu? Cezalı Slaven Biliç tribünde, ya, ‘sosyalist’ paylaşımcı takımının oyuncuları? Görünürde sahadalar ama! Bir ilk yarı, belleklerde kalan tek anekdot Hutchinson’un direkten dönen topu, gerisi boş beyaz sayfadan ibaret! Uzun toplarla buluşan Diarra’yı savunma elemanları bir değil, iki kez nasıl durduramadı? Veli Kavlak’ın anlamsız ve hedefsiz koşuları, alan boşalmasını sağladı ancak Antalyaspor adına! Olcay kaydettiği birkaç gol sonrası, takım oyununa katkı sağlayacağına, ‘ne oldum delisi’ deyişiyle örtüşür performans sergilemeyi alışkanlık haline getirdi ‘Kusursuz’ dediğimiz Gökhan Töre sağ kulvarı kullandı, kullanmasına da. Dün gece varlığı ile yokluğu belirsizleşen bir başka oyunca da Serdar Kurtuluş oluverdi. Sağdan-soldan orta gelmeyince ne yapsın Hugo Almeida? Manuel Fernandez yine çabaladı ancak yeterli gelmedi. Muhammed, Mustafa Pektemek ve Necip’in geriye kalan dakikalardaki katkıları ile Beşiktaş’ın puan araması ise hayalcilikti!
Sezona istikrarlı başlayan Beşiktaş’ı, ligin galibiyetten yoksun tek ekibine bu coşkuyu yaşatması nedeniyle tebrik mi etmeli, yoksa Siyah-Beyazlıları ‘göstere göstere’ yenen ev sahibi Antalyaspor’u mu alkışlamalı? Karar sizin, puanlar ise Antalyaspor’un.

01 Ekim 2013, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Utanç gecesi!‘’


En acısı; tanıklık ederken de yerin dibine giriverdim. Ne Beşiktaş’a, ne Beşiktaş edebine, ne de futbol ve de insanlık etiğine yakıştı...
Oysa, Beşiktaş ‘temkinli’ başladığı oyunun hakimiyetini eşitlik golünü yediği dakika kadar ayaklarında tutmuştu. Gökhan Töre’nin çıkardığı topu kale içine gönderen Serdar Kurtuluş’un ortasına kafa vuran Hugo Almeida takımını öne geçirmiş ve arkadaşlarına özgüven aşısı yapmıştı. Bu da epey bir süre işe yaramıştı! Siyah-Beyazlılar, ilk bölümde orta alanda öylesine üstün oynamışlardı ki, Galatasaray zaman zaman oyun kurmakta güçlük çekmişti. Karşılaşmanın kaderi, golün ortasını yapan Serdar Kurtuluş’un çizgide topu oyuna Engin Baytar’ın yerine dahil olan Bruma’ya kaptırmasıyla değişivermişti. Drogba, Bruma’nın ortasında durumu eşitleyivermişti. Ardından da sahanın gezineni Burak Yılmaz’ın pasıyla takımını öne geçirmeyi başarmıştı. Beşiktaş’ta ise art arda gelen değişimler işe yaramamıştı.
Gecenin karanlığında ortaya çıkan gerçek ise Beşiktaş’ın sahadaki geleceğinin, skor tabelasının Siyah-Beyazlılar adına zenginliğinin veya fakirliğinin tamamıyla Manuel Fernandes’e endeksli olduğuydu.
..Ve uzatma dakikalarında Felipe Melo’nun gördüğü kırmız kart sonrası yeşil zemin üzerinde ne futbol, ne de futbolcu kalıverdi. Tribünden sahaya atlayan ‘holiganlar’ Beşiktaş’a verdikleri zararı sanırım 1-2 gün içinde anlayacaklar ama iş, işten fazlasıyla geçmiş olacak. Fırat Aydınus’un Slaven Bilic’i oyundan atması kafi gelmez! Federasyonun atacağı adım hepsinden önemli. Kendini bilmezler, ne yaptığınızın farkında mısınız? Beşiktaş’a verdiğiniz zararın bilincinde misiniz? Sahaya atlayanlar bu utanç sizin...

23 Eylül 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tavşan kulağı!..‘’

Yaşamının baharındaki genç adam Beşiktaş‘ın forması giyerken nasıl olur da Siyah-Beyazlı ekibi ‘ti’ye alabilir?

İngiltere Başbakanı David Cameron, Avustralya ‘da turnuva kazanan ‘British and Lions’ rugby takımını, başbakanlık konutunda kabul ediyor. Takımın 22 yaşındaki oyuncusu Manu Tuilagi de fotoğraf çekimi sırasında başbakana ‘tavşan kulak’ şakası yapıyor. Tuilagi daha sonra sosyal paylaşım hesabından Cameron’dan özür diliyor.

Başbakan Cameron ne diyor? “Manu Tuilagi seni ve Lions kulübü yetkililerini başbakanlıkta misafir etmek harikaydı. Özür dilemene gerek yok, bunun şaka için yapılmış bir şey olduğunu biliyorum...”

Bu hareketin bir benzerinin kısa geçmişte Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama’ya yapıldığını da anımsamalı!

Bizle ilgili bölüm ‘feodalizm ve fanatizm’, İngiltere tarafı ise ‘hoşgörü ile medeniyet...’

16 yaşındaki Kutay Akpulat, Galatasaraylı olduğu saklamamış. Biraz ileri gitmiş elbette ancak bu çocuk henüz 16 yaşında. Hata ve hatalar yapması kadar doğal ne olabilir... Beşiktaşlı yöneticilerin ‘fanatizm’den ödün verip Kutay’ı karşılarına alıp konuşmalarını, uyarmalarını beklemek hayalcilik mi olurdu?

Kutay yaptığı açıklamada demiş ki, “Sizler, engin tecrübelerinizle hatalarımızı anlatarak yanlış ve doğrularımızı göstererek bizi ileriye hazırlamalıydınız. Taraftarın ve kendini bilmez insanların önüne atarak yem yapmamalıydınız.” Yanlış mı söylemiş? Benimki sadece merak! Aynı paylaşımı Manuel Fernandes yapmış olsaydı Beşiktaşlı yöneticilerin tutumu ne olurdu? Portekizli futbolcuyu sorgusuz, sualsiz kapının önüne koyabilirler miydi? Gençleri anlamak, gençleri dinlemek ve yol göstermek gerekli. Kulüp yönetmek, yönetici olmak futbol takımına ‘star’ transferi yapmaktan ibaret değildir!

Kaldı ki, 16 yaşındaki genç basketbolcu Kutay Akpulat, 40 yaşını aşmış büyükleri gibi, “Bu benim hesabım ama kullanan arkadaşımın yeğeniydi!” deseydi, ne olurdu?

20 Eylül 2013, Cuma 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tavşan kulağı!..‘’

Yaşamının baharındaki genç adam Beşiktaş‘ın forması giyerken nasıl olur da Siyah-Beyazlı ekibi ‘ti’ye alabilir?
İngiltere Başbakanı David Cameron, Avustralya ‘da turnuva kazanan ‘British and Lions’ rugby takımını, başbakanlık konutunda kabul ediyor. Takımın 22 yaşındaki oyuncusu Manu Tuilagi de fotoğraf çekimi sırasında başbakana ‘tavşan kulak’ şakası yapıyor. Tuilagi daha sonra sosyal paylaşım hesabından Cameron’dan özür diliyor.
Başbakan Cameron ne diyor? “Manu Tuilagi seni ve Lions kulübü yetkililerini başbakanlıkta misafir etmek harikaydı. Özür dilemene gerek yok, bunun şaka için yapılmış bir şey olduğunu biliyorum...”
Bu hareketin bir benzerinin kısa geçmişte Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama’ya yapıldığını da anımsamalı!
Bizle ilgili bölüm ‘feodalizm ve fanatizm’, İngiltere tarafı ise ‘hoşgörü ile medeniyet...’
16 yaşındaki Kutay Akpulat, Galatasaraylı olduğu saklamamış. Biraz ileri gitmiş elbette ancak bu çocuk henüz 16 yaşında. Hata ve hatalar yapması kadar doğal ne olabilir... Beşiktaşlı yöneticilerin ‘fanatizm’den ödün verip Kutay’ı karşılarına alıp konuşmalarını, uyarmalarını beklemek hayalcilik mi olurdu?
Kutay yaptığı açıklamada demiş ki, “Sizler, engin tecrübelerinizle hatalarımızı anlatarak yanlış ve doğrularımızı göstererek bizi ileriye hazırlamalıydınız. Taraftarın ve kendini bilmez insanların önüne atarak yem yapmamalıydınız.” Yanlış mı söylemiş? Benimki sadece merak! Aynı paylaşımı Manuel Fernandes yapmış olsaydı Beşiktaşlı yöneticilerin tutumu ne olurdu? Portekizli futbolcuyu sorgusuz, sualsiz kapının önüne koyabilirler miydi? Gençleri anlamak, gençleri dinlemek ve yol göstermek gerekli. Kulüp yönetmek, yönetici olmak futbol takımına ‘star’ transferi yapmaktan ibaret değildir!
Kaldı ki, 16 yaşındaki genç basketbolcu Kutay Akpulat, 40 yaşını aşmış büyükleri gibi, “Bu benim hesabım ama kullanan arkadaşımın yeğeniydi!” deseydi, ne olurdu?

20 Eylül 2013, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI