Arama

Popüler aramalar

‘’Tarihi eşik!‘’

Kasımpaşa maçıyla ilgili ne yazılabilir ki, kaçan şampiyonluktan sonra. Boşalan sinirler, tatil hayalleriyle gevşeyen adaleler finali bu kadar oynayabilirdi. Veda hediyesi oldu. Ama Fenerbahçe artık tarihi eşikte. Kongreyi izleyenler, Başkan Aziz Yıldırım’ın patlama yapan duygularıyla yükselen sesine ve öfkesine tanık oldular. Rest çekti.

Rakipsiz olduğunu haykırdı, davet çıkardı. Haklı. Eğer memnun değilsen, koltuktan indirir, yenisini seçersin. Ancak 17 yıldır güvenoyu veriyorsan... Kimsenin tartışmadığı sevaplarını alkışlarken, hatalarını görmezden geliyorsan... Dilinden demokrasiyi düşürmediği halde vesayet ilan edip, veliahtını belirleme hakkını kendinde bulmasına, dolayısıyla kulübe ipotek koymasına izin veriyorsan, şikayet edemezsin.

Taraftar olarak da yakınmaya hakkın yok. 1 milyon üye projesiyle seçme-seçilme hakkı tanınan kaç kulüp var dünyada? Madem o kadar seviyorsun -gerçi maça bile gitmiyorsun- o zaman üye ol, grup içinde delege seçil, gel hesap sor kongrede. Kadıköy’ün rotası belli. Yıldırım yaz sonuna kadar başkan kalacak, koltuğu Ali Koç’a devredecek, rüyalardaki oluşum gerçeğe dönüşecek. Koç renk aşkı, dinamik kişiliği ve profesyonel aklıyla, Fenerbahçe’yi ileriye taşıyacak kuşkusuz...

Ve umuyoruz ki, “Biz” olmanın, “Ben” olmaktan daha değerli olduğunu da aklından çıkarmayacak. Ayrıca Türk futbolunun kronik hastalığı “sezonluk yaşam” felsefesinden de kurtarmalı kulübü... Yani yenilgilerin “felaket”, galibiyetlerin büyük “maharet” sayıldığı çağdışı algıları yok etmeli, geleceği kurmalı yeniden... Artık top onda...

31 Mayıs 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alkışlıyoruz!‘’

“Galatasaray, Beşiktaş’ı yendiği için Fenerbahçeli futbolcuların morali bozuktu” teşhisi hiç doğru olmazdı. Çünkü son 6 haftada 18 puan yapan Cim-Bom’a karşılık 5 haftada 4 puan bırakan (Eskişehir, Erciyes) Sarı-Lacivertli takımın ruhu çoktan kaybolmuştu. Bursa’ya kaptırılan kupa finali de bunun kanıtıydı. Başakşehir beraberliği ile kaşelendi.

Bireysel gösteri

Yani Başakşehir önündeki 11, teslim bayrağını çekmişti. Eh, ikincilik de garantiydi. Hani Başakşehir’in, Avrupa Ligi’ni garantilemek adına zorlayıcı oyunu olmasa, Sarı-Lacivertli futbolcular, sabaha kadar (!) top çevirir, yan ortalarla yasak savardı. Zaten koca ilk yarıda ev sahibinin iki yüzde yüzlük gol pozisyonu ve Fenerbahçe’nin son 20 dakikadaki kıpırdanışı dışında futbol sıfırdı. Pas kalitesi ile Diego, 35 yaşına merdiven dayamış, kas yorgunu, ama hırsı ile takımın çok önünde olan Emre ve istikrar rekortmeni Mehmet Topal dışında vasata bile yaklaşan yoktu. Bisca, Mossoro, Mahmut ve Doka’yı da unutmamak gerekir. Devre, bireysel gösteriden öteye geçemedi kısacası.

Fenerbahçe ikinci 45’e de aynı havayla çıktı; bitse de gitsek. Ama hedefi olan Başakşehir özellikle Caner’in kanadına yüklendi ve Batdal ile semeresini aldı. Topuz’un kademe bilinci yine kapalıydı(!). Batdal’ın ikinci golünde ise toplu uyuma seansı vardı. Diego ile niye kenarda tutulduğu anlaşılamayan Webo’nun golleri isyan kırıntısıydı. Bu bile yetmedi. 4 kırmızı (Webo’nunki neredeyse cinayete teşebbüstü) ile erken tatil garantisi de alındı(!).

Sil baştan gerek bazen

Önce Galatasaray’ı tebrik etmek ve şunu sormak gerekir; Muslera, Melo, Selçuk, Burak ve Sneijder gibi skora etki eden kaç oyuncusu var Fenerbahçe’nin? Ya da Yasin gibi gelişim gösteren kaç oyuncusu? Peki, takım içi dengesini tutturan hocası mevcut mu ? Hepsinin yanıtı elbette ki, HAYIR. Bu saptamalar ışığında, Süper Lig’in şampiyonunu bu sezon iyi futbol değil, kadro kalitesi ve derinliği belirledi diyebiliriz rahatlıkla.

Şu bir gerçek; bu hocayla ve en az yarısının değişmesi gereken bu kadroyla Fenerbahçe 10 sezon oynasa şampiyon olamaz. Demek ki, sil baştan yapmak gerek bazen...

26 Mayıs 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rotasyon mu!‘’

Oldum olası rotasyona anlam veremem. Bu futbolcular profesyonel değil mi? Bu işten para kazanmıyorlar mı? O zaman, sonunda final olan bir mücadeleye, yorulmasınlar, Başakşehir maçına diri kalsınlar diye derin bir değişimle girmek de neyin nesi? Üstelik ilk maçtaki 2-1’lik galibiyete rağmen Bursa’nın kaçırdıkları ve gücü hatırlardayken, ideal 11’le sahaya çıkmak, en azından skoru garantiye almak, daha akılcı değil mi? Bence öyle... Zaten kanıtı da ilk yarı skoru. Alper, Meireles, Selçuk, Mehmet Topal, Kuyt gibi bir orta sahadan organize futbol beklemek gerçekçi değildi. Hani onlar organize olsa, Emenike’nin tek forvet yükünü kaldırması hayalcilik ötesi olurdu. Zaten İsmail Kartal’ın amacı, hücum üzerine kurulu planı olan Bursa’yı durdurmaktı. Kadlec’i de sol bekte herhalde kanat ortalarında hava üstünlüğü sağlamak için tercih etmişti. Doğrusu Kadlec, Volkan’ı iyi yıprattı. Ama o Volkan sola geçti, Bekir’in hamle hatasından iyi yararlanıp, Kadıköy’ü sarstı. Yani İsmail Kartal’ın taktiği tutmamıştı. Zaten tutamazdı da... Skoru korumak için top kontrolü, isabetli paslaşma gerekirdi, ilk yarıda olduğu gibi kademe ve alan markajı hataları değil.

Tercihlere bak

İsmail Kartal, beklenen ikinci yarı değişiklikleriyle başlamadı. Ama devre arası konuşmaları etkili olmuş olacak ki, Fenerbahçe oyunu biraz ileri taşıdı. Kanatlar daha çok kullanıldı, direnç arttı. Bursa hız kesmişti. Ancak Selçuk-Mehmet Topuz değişimi, Kartal’ın beynindeki savunma güdüsünü belgeliyordu. Diego tercihi daha doğru olabilirdi. Çünkü Fenerbahçe 70’ten sonra skoru koruma hatasına düştü. Pas hataları geri döndü. Bursa fırsatı kaçırmadı, fatura ağır kesildi. Daha dramatik olanı, 3. golden önce Hasan Ali’nin, Meireles’in yerine alınmasıydı. Sanki Kadlec’in kırmızısına rağmen gole değil defansa ihtiyaç vardı. Tribünün isyanı bundandı, haklıydı. Kupa yarı finaline yine İsmail Kartal damgasını vurdu. Hem ilk 11, hem de değişim tercihleriyle aslında kimseyi şaşırtmadı (!). Bence sezonun hesaplaşma fırsatı, kupa finali ile kaçırıldı. Ve yine şampiyonluk da...

22 Mayıs 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Öp Emre'nin elini‘’

Hadi Mersin’i anladık. En iyi Süper Lig sezonlarından birini yaşıyor. Korkusu yok, Avrupa iddiası yok, tatil hazırlığı içinde, keyif almaya çalışıyordu. Peki ya Fenerbahçe? Sow tek forvet. Kuyt-Diego-Caner arkasında rakibi zorluyordu. Topal’la kağıttan adale (!) Meireles ise destek koşuları yapıyordu. Ama bir şeyler eksikti. Hırs, konsantrasyon, inanç düzeysizdi. Hani liderle puan puana yarış olsa, düşük tempo ve tedbirli futbolla oyun soğutarak, rakibi uyutarak sonucu kovalama mantığı kabul edilebilir. Ama 6 puanlık farkı 3’e düşürmek adına, Galatasaray derbisinde gelebilecek Beşiktaş galibiyeti ve averajla şampiyonluk şansı akla getirildiğinde, mutlak zafer için gümbür gümbür futbol beklemiyor mu insan?

Tamam, kalite vasatın biraz üzerindeydi. Ancak gol şanssızı Sow’un pozisyonu dışında, sol bekte daha yararlı olduğu artık tescillenen, macera taktiği ile yine başka boyuta taşınan Caner’in çabaları ile gelen şutlar için “ah vah” denmezdi. Çünkü Fenerbahçe hücumda eksikti. Zaten direği döven Mersin oldu. Welliton tehdidi uyarı gibiydi.

Kırmızı olmasa...

O Wellinton’un direkten seken ikinci topuyla ikinci devre başladığında, İsmail Kartal klasik değişikliklerini yapmamıştı. Demek ki, futboldan memnundu. Kaleci Muarrem’in kırmızısı ise piyango gibiydi Fener için. Emre ile Webo’nun oyuna girişleri için de fırsat. Forvet ikilenip, Caner tescilli yerine dönünce kanatlar hatırlandı. Oyun, Mersin alanına yığıldı. Ama ev sahibinin de 10 kişilik direnci fena değildi. Kriz kapıdayken, Fenerbahçe’nin saha içindeki kalbi Emre’nin 90+3. dakikadaki enfes golü yüreklere su serpti.

3 puan zor geldi. Ama başta da dediğimiz gibi, zaman ateşlenme zamanı. Fenerbahçeli futbolcularda bu ateş, kor halinde. Emre gibi rüzgarlar eserse, yeniden alev alıyor. İşte bu yüzden son iki haftanın önemini bilenler ön plana çıkmalı, tatili gözleyenler değil.

18 Mayıs 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tren kaçıyor!‘’

2. dakikada gelen Egemen golü Fenerbahçe için ısmarlama başlangıç gibiydi. Ama şemsiye bir anda ters döndü. Çünkü Erciyes (üstelik 6 eksikli), İstanbul’da Fener’in karşısındaki Balıkesir’in kopyası gibiydi. Lige pamuk ipliğiyle bağlı olan konuk ekip, “ya herru, ya merru” futboluyla, ama çok daha inançlı, konsantre ve organize idi, beraberlik golü sürpriz değildi. Hiç geriye yaslanmadı, aksine rakibini çoğu kez sahasına hapsetti. Emre’siz sancılı orta sahada Mehmet Topal ile Selçuk defansa gömülü kaldı. Kuyt ve Sow kanatlarda aksayınca, rakip o kanatları daha çok kullandı, savunmada kademe hataları ardı ardına patladı. Hatta Erciyes’in biri direkten seken 3 gollük pozisyonu, skoru tehdit etti. Diego’nun da sert markajda ayakta kalamaması, Fenerbahçe’nin oyununu ve top kontrolünü düşürdü.

İsmail Kartal klasiği

Kısacası ilk 45’te konuk takım, ev sahibi gibiydi. Dipdiri, kazanma hırsıyla dolu ve üretken. Rakibi ise tam tersine idi. İsmail Kartal klasiği ile başladı ikinci devre. Takım topu daha çok ileri taşısın, kontrolü ele geçirsin diye Kuyt ile Selçuk’un yerine Alper ve Meireles’i aldı. Yani, ilk 11’i yine tutturamamıştı! Bu değişim Erciyes’in çılgın hücum planını durdurdu. 60’tan sonra da Diego kendine geldi, ağır baskı başladı. Kanatlar çalışmaya, ortalar yağmaya başladı, ancak Erciyes defansa iyi direndi. Hele kaleci Gökhan en az 3 net pozisyonu çeldi. Diego’nun sol ayağına gelen darbe bence penaltıydı.

Bu skor ile Fenerbahçe dördüncü yıldız trenini büyük ölçüde kaçırdı. Oysa Beşiktaş’ın puan kaybıyla (derbi yüzünden) kısmet ayağına kadar gelmişti. Aslında Sarı-Lacivertli ekip dünkü ilk yarıdaki görüntüsü ile mesajı vermişti. Bir-iki istisna dışında şampiyonluk bilinciyle oynayan yoktu. Ve haftalardır kırmızı alarm veren oyun kurgusu, diziliş, konsantrasyon, anlayış pes etti. Bir mucize beklemekten başka çare kalmadı. Ancak Fenerbahçe son üç haftada da puan kaybedecek kapasitede...

14 Mayıs 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yanlışa rağmen‘’

Sivas’ın dört silahşörü (Burhan, Batuhan, Mehdi, Aatif) maça öyle bir giriş yaptılar ki, Fenerbahçe’nin savunma kurgusu tüm dengesini yitirdi. Mesela Cicinho-Burhan ikiliisiyle sağ kanat otobana döndü.
Çünkü Alper, Caner’e yardımcı olmuyordu. Batuhan kariyerinin en iyi maçını oynuyor, Bekir-Egemen blokunu çatlatıyordu. Aatif, yine desteksiz Gökhan Gönül geçidini istediği gibi kullanıyordu. Volkan’ın
seyre daldığı ilk gol sonrası Diego’nun golü ilaç gibiydi. Ama Cicinho’nun ustalık tuzağına düşen Volkan’ın ikramı konuk ekibi sarstı, ayaklar dolandı. Bunun kanıtı Burhan’ın kaçırdığı yüzde yüz gollük
pozisyondaki hatalar zinciriydi.

Açıkçası Fenerbahçe’de aklın (formsuz bile olsa Kuyt ya da Webo) yerine gücün (Emenike) tercihi tartışılırdı. Çünkü Sow ile Emenike öylesine forvete yapışıp kaldılar ki, defansif zaaf Fenerbahçe’yi zora
soktu. Diego’nun forvet arkası pozisyonda kalmasıyla konuk ekip eksildi. Topal da ilk kez kesici rolünde aksadı. Sivas, kanat akınları ve Batuhan’ın pozitif futboluyla ilk yarının hakimiydi.

Kanatlar işleyince...

Webo’nun önce sinyalini verdiği sonra ağlara yolladığı gol “Amerika’nın yeniden keşfi” değildi. Tercih hatasından dönen İsmail Kartal’ın geç hamlesiyle maç Fener’in kontrolünegeçti. Çünkü Sow sağa yanaştı, Gökhan’ı rahatlattı, Mehmet Topal sola destek verip, Caner’e yol açtı. Böylece kanatlar işlemeye başlayınca Sivas tıkandı. Alper (boşa enerji harcaması) yerine Kuyt’ın girmesiyle de sahada
akıl egemen oldu. Ama yorulan Diego ile Emre’nin katkısı azalınca pozisyon sıkıntısı başladı. Meireles çare olabilirdi. Oldu da. Sow ilk kez sahneye çıktı, takımı ipten aldı.

Güzel futbol beklemek hata, tamam. Ateşli günler yaşanıyor, o da tamam. Peki doğru tercih beklemek, Fener taraftarının hakkı değil mi? Emenike’ye, babası bile bu sabrı göstermiyordur. Elinde Webo gibi
futbolu bilen, golü koklayan biri varken, neden kenarda? Kuyt formsuz olabilir. Ama tecrübesi yeter. Emre-Diego riskli. İşte taraftar hiç olmazsa bu doğruları bekliyor.

10 Mayıs 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zaten iyi oynamıyor ki!‘’

Ligin bitimine 5 hafta kala, yoldan geçen kime sorsanız iyi futbolu değil, 3 puanı tercih eder. Ancak İsmail Kartal’ın bu konudaki teşhisi, zaten Fenerbahçe gerçeği gibi. Zira Sarı-Lacivertli ekibin sezon başından beri iyi oynadığı maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bunun da başlıca nedeni; kadrodaki yetenek sayısının azlığı, yani kapasitenin ‘şampiyonluk’ apoleti için yeterli seviyede olmaması. Zaten bir takım, önce defansı ile anılıyorsa, varın gerisini siz düşünün.

Diğer yandan yarış için üst düzey gözükmeyen böyle bir oluşumun, hâlâ 4. yıldızı zorluyor olmasının izahı da gerekir. Bence ilk neden; harika bir ön libero ile (Mehmet Topal) çoğu kez kusursuz işleyen savunma kurgusu, ikincisi Emre, Kuyt gibi liderlerin katkısı.

Son olarak formanın ağırlığı... Kıssadan hisse; önümüzdeki sezon transfer şart... Belki iyi futbol o zaman gelir.

09 Mayıs 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çılgın gece!‘’

Obradovic, son Efes sınavı sonrası “25 milyon Fenerbahçe taraftarı nerede?” siteminde bulunmuş, bizce haksızlık etmişti. Zira bu sezon ortalamada 11 bini aşan Sarı-Lacivertli seyirci, belki sadece o maç hariç, salonu cehenneme çevirmiş, başarıda büyük rol almıştı. Oysa İsmail Kartal aynı eleştiriyi yapsa, yerden göğe kadar haklıydı. Passolig, massolig hikaye... 55 bin kişilik stadı sadece yüzde 27 ortalamayla dolduran taraftar, son yıllarda yaşanmamış, müthiş yarış sonunda şampiyonluk gelse ne kadar pay sahibi olacak ki? Yanıtı dün gecede de saklı... Çünkü Fenerbahçe futbolda yalnız yürüyor.
Düello olacağı belliydi. Ama Fenerbahçe defansının bu hali tahmin edilemezdi. Balıkesir ligin en tehlikeli takımı, tutunmak adına her türlü çılgınlığa müsait. Dün de öyleydi. Defansa gömülmedi, gol için çırpındı. Ev sahibinin defansif zaafları, “Nasılsa yenerim” hatası da buna çanak tuttu. Son haftaların cankurtaranı Volkan gollerde hatalıydı. Tamam. Ama savunma öylesine desteksiz kaldı ki, Balıkesir en az 6-7 pozisyon buldu. Diego forvet arkasıydı, dönmemesi normaldi, zaten devrenin en iyisiydi. Ama Alper de, Kuyt da, Sow da geriye hiç bakmadı. Caner, forvete sağladığı müthiş desteği savunmada veremedi. Alves-Egemen kademe hataları yaptı. Böylece ilk 45 dakika jübile maçına döndü.

Selçuk-Emenike (Alper-Kuyt) hamlesi yine İsmail Kartal’in doğru teşhisiydi. Defansif direnç arttı. Emenike-Sow yapımı gol rahatlattı. Bu rahatlık abartıldı. Diego’nun yorulmasıyla oyun rölantiye döndü. Hatta uyku moduna girdi. Riskliydi, ama hücum borusunu ilk yarıda çalan Balıkesir’in nefesi kesilmişti, zorlayamadı.

Ligde her türlü sonucun yaşanacağı bir döneme girdiğimiz belgelendi. Rakibe göre oyun hatasına düşmemek gerektiği de öyle... Fenerbahçe’de Diego sahanın en iyisiydi. Caner, Sow, Mehmet Topal ayakta kalan isimlerdendi. Sezonun garantisi savunma ise ağır bir uyarı aldı. Tıpkı Volkan gibi...

03 Mayıs 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI