‘’Fark ikinci yarıda!‘’
Abdülkadir’in golüne kadar maç çekilir gibi değildi. Tipik bir beraberlik maçı ya da şöyle diyelim; bir şekilde gol bulanın kazanabileceği bir karşılaşma havası veriyordu. İlk yarıda kötü Trabzonspor kalesini iki kez yoklayıp Onur engeline takılan Kayserispor, en azından geçen haftaki Fenerbahçe hezimetini unutturabileceği puan ya da puanların peşinde koştuğu havasını verdi. Buna karşın Bordo-Mavililer, olabildiğince tutuk, peş peşe iki pas yapamayan ve pozisyon bulamayan taraf oldu.
2. yarının başında savunmanın arkasından çıkmasına karşın ofsayt kaygısıyla konsantre olamadığı pozisyonda kaleciye takılan Burak, bir kıpırdanmanın fitilini ateşledi. Genç Abdülkadir ise kendi ürettiği pozisyonu gol yaparak maçın seyrini değiştirdi. Ardından asistiyle takımının rahatlamasını sağlayan golü Yusuf’a attırdı. Sonrasında Burak çıktı sahneye. Sonuçta Burak iki güzel golle krallık iddiasını sürdü. İlk yarıdaki kötü görüntüsünün ardından ikinci yarıdaki farkıyla da Trabzonspor, Avrupa vizesi için büyük
avantaj yakaladı.
Gecenin sorusu
Burak, Galatasaray maçında normalden fazla ofsayta düştü ve bu durum insafsız yorumlara neden oldu. Yıldız oyuncu, dün iki güzel gol atarak eleştirilerin haksızlık içerip içermediğini sordu.
Maçın starı
Abdulkadir oyunun kritik döneminde topu çalıp iki kişiyi peşine takarak akıl dolu vuruşla golü yaptı. Ardından da Yusuf Yazıcı’ya benzer golü attırarak maça damgasını vuran ‘Süper bücür’ oldu.
Maçın olayı
Abdulkadir ve Yusuf birer gol ve birer asistle farklı galibiyette direkt rol oynarken, geçen hafta kendilerini toplumun önüne atan ağabeyleri Olcay’dan adeta özür istediler.
Kısa mesaj
Kayıtlı üye sayısı 20 bini aştı. ‘Milyonlarca taraftarı var’ diye de biliniyor. Ama o Trabzonspor’un dünkü kongresine 621 üye katıldı, Avrupa vizesi için çıktığı ve gol show yaptığı maçını ancak 6-7 bin kişi izledi.
‘’10 dakika yetmez!‘’
Trabzonspor ilk yarıda sezonun en kötü oyunlarından birini sergiledi desek abartmış olmayız. 45 dakika boyunca Bordo-Mavililer, bir iki cılız çıkış dışında Galatasaray’a mahkum oynadı. Top tutamadı, pas yapamadı, öne çıkamadı. Bir takım üstelik lig liderine karşı böyle futbol oynarsa direnebilir mi? İlginçtir direniyordu! Eğer genç Abdulkadir o topu kaptırmasa, rakibe karşı ikiye beş sayısal üstünlüğü olan savunma o kadar basit gol yemese direnecekti gerçekten. İkinci yarıya dizilişe değil kafalara müdahale ederek çıkardı takımını Rıza Çalımbay. İlk 10 dakikada Yusuf ve Kucka’nın vuruşlarıyla Belhanda’nın hatasında Muslera’nın direnişinin uzun soluklu olmayacağını düşünerek savunmacı çıkarıp golcü sürdü sahaya sonra. İşte burada tabiri caizse kader ağlarını ördü! Savunmada Gomis’li forvete az adamla yakalanmanın bedeli ağır olurdu, öyle oldu. Sonra temposu da düştü, uzatmalarda oldukça uzaktan Kucka golü bir işe yaramadı.
Gecenin sorusu
Herkesin gol beklediği Gomis ve Burak, köşe vuruşu ve ceza alanına yakın bölgelerdeki serbest vuruşlarda birbirlerini kontrol ederken, asli görevlerindeki kadar başarılı olmadılar mı, ne dersiniz?
Maçın starı
Konuk ekip 2. yarıda 10 dakikada 3 kez etkili geldi. Muslera’nın, bu üç pozisyona müdahaleleri maçın seyrini değiştirdi. Ama uzatmalarda yediği gol 3 puana katkısındaki klasına gölge düşürdü.
Maçın olayı
Trabzonspor’da olağanüstü genel kurul öncesi bir aday ortaya çıktı, listede yer alma yarışı başladı. “Beni unutmayın” modundakilerin protokol tribününe kapağı atma mücadelesi maçtan daha sert geçti!
Kısa mesaj
Elim bir uçak kazasında kaybettiğimiz Mina Başaran‘ın misafir taraftar tribününü kaplayan dev fotoğrafı, köhne zihniyete verilebilecek en çağdaş yanıttı. Düşünenlerin, uygulayanların eline sağlık.
‘’Trabzonspor nasıl kurtulacak!‘’
Camiasında yaygın bir kanı var: “Kulübü bu hale siyaset getirdi! Trabzonspor kesinlikle siyasetin etkisinden kurtarılmalı.” Bunu en etkili isimleri yüksek sesle dillendirmese de, böyle düşünüyor, durum böyle... Ama aynı kişiler, maalesef kurtuluşu yine de siyasetin müdahalesinde arıyor. Hadi onların adına söyleyelim: Apartman seçimlerine bile müdahil olan zihniyetin Trabzonspor gibi birkaç milyon taraftar sempatizan kitlesi olan bir kuruma karşı kayıtsız kalabileceğini düşünmek saflık olur.
Karar şöyle...
Bir olağanüstü genel kurul süreci yaşanıyor camiada. Henüz aday da yok ortada. Divan Başkanlık Kurulu iyi niyetle bir girişimde bulundu. 2 eski başkan, birkaç asbaşkan, bir grup eski yönetici ve kurulların başkanları katıldı toplantıya. Oradan aslında karar şöyle çıktı: “Deneyimli, kulübün bir kuruşunu dahi kendi cebinden harcayacakmış gibi düşünen bir abi önderlik yapsın. Camiayı toparlasın, kulübü şu kaos ortamından çıkarsın.” Destek veren ama ekleme yapılan görüş şu: “Kaynak için siyasetle de temas kurulmalı.” İş dönüyor, dolaşıyor siyasete geliyor özetle... Tıpkı son seçimli olağan genel kurulda olduğu gibi.
Usta, Hekimoğlu yarışı!
Celil Hekimoğlu ile Muharrem Usta arasında kıl payı sonuçlanan yarışta ne olmuştu? Dendi ki; “Muharrem Usta siyasilerle ilişkisi iyi olan bir kişi. Daha rahat kaynak bulabilir!” Doğru mu; doğru! Bakan Soylu da, siyasi ağırlığını “En ağır biçimde” koydu ve Usta seçildi. “Kaynağı en iyi o bulurdu, siyasiler, koca bakan arkasındaydı” da ne oldu: Sadece borcu artıran kredi bulundu, doğru mu? O da doğru. Bakmayın siz, “Eskiler yaptıkları borcu ödesinler, ben de ödeyeyim” söylemlerine. Gereksiz bir söz! Neden bir insan kulüp için doğru tercihlerle harcama yaptığı borcu ödesin ki eğer başka seçeneği olmadan yapmış ise! O zaman çıksın desin ki, “Ben yaptığımı ödüyorum ödedim ,onlar da ödesinler.!” Yok demiyor, “ödesinler, ödeyeyim!” Geçiniz.
Olağanüstü genel kurul koşulları
Henüz aday yok, olağanüstü genel kurulda Trabzonspor’u yönetmek için. Takım iki maç kazandı ya, şöyle bir görüş atıldı ortaya: Ortada aday yok, yönetim “Olağanüstü genel kurul koşulları ortadan kalktı” desin, Aralık ayına kadar devam etsin. Hangi koşullar ortadan kalktı? Transfer yasağı kaldırıldı da haberimiz mi olmadı? Ersun Yanal’ın tazminatı mı ödendi? Ay sonunda ödemesi yapılacak futbolcu taksitleri için kaynak mı bulundu? Personelin 3 aylık maaşları mı ödendi? Bunlar için hatırı sayılır kaynak mı bulundu? “Yok diyorsanız, geçiniz!”
İşaret bekleyenler ve 25 Mart
Bir aday isminden söz ediliyor. “Ortaya çıkacak ama bir bakanın kardeşinin işaretini bekliyor.” Yani siyaset odaklı bir adaydan bahsediyor arkadaşlar. O arkadaşlar ki; “Kurtuluş ancak böyle olur” derken, daha önce “Siyaset Trabzonspor’dan elini çeksin” diyenlerin bayraktarlığını yapan kesim. Onlar da böyle diyorsa, çözüm siyasette. 25 Mart’a gelince: O gün Ak Parti Trabzon İl Kongresi var. Cumhurbaşkanı da katılacak o kongreye. Şimdi Trabzonspor camiası kilitlenmiş o güne. Bu sözlere tepki verenler olacak ama varsın versinler. Dedik ya onların dile getiremediklerini söylüyoruz diye. Bir dosya sunacaklar fırsat bulurlarsa en yüksek makama. O makam da bir işarette bulunacak ve Trabzonspor kurtulacak, şimdiye kadar olduğu gibi!
‘’Skor farklı olunca!‘’
İki takım oyuncularının da erken baharın rehavetinden henüz kurtulamadığı anlarda geldi Trabzonspor’un penaltı golü. Zaten her hattı ile adeta dökülen konuk ekip karşısında Bordo-Mavililer, bir tık daha iyi olsa da, kötü oyunda rakibine ayak uydurdu. İki takımın da gol için fazla çaba sarfetmediği bölümdeyse Malatyaspor eşitlik golünü buldu. O kötü ilk yarıya iki gol sığdı yani. N’Doye sonrası Abdülkadir hamlesini yapmayı planladığı Yusuf değişikliğine bu oyuncu, iki dakikaya iki gol sığdırıp, ‘dur’ dedi ve Malatyaspor’un teslim olmasını sağladı. Uzatmalarla kalan yarım saatlik bölümde Trabzonspor, farkı daha da artıracak fırsatların sadece birini Onazi ile değerlendirip, ilk bir saatinde sıkıntı yaşadığı maçı farklı skorla kapadı. Galatasaray maçı öncesi bu skor moral verse de “oyuna güvene” bir katkı sunmadı.
Gecenin sorusu
Trabzon’da yönetim belirsizliği var. “Siyaset kulüpten elini çeksin” diyenler bile Cumhurbaşkanı’nı bekliyor. Boş kalan tribünlerdekiler de, “Maçı boşver kulübün hali ne olacak?” diye sordular.
Maçın starı
Yusuf da Sosa’da kötü oynuyordu. Isınan Abdülkadir çağrıldı, değişiklik kağıdı hazırlandı. Yusuf önce Burak, sonra da N’doye’un asistleriyle iki gol atıp hem galibiyetin mimarı hem de maçın starı oldu.
Maçın olayı
Buğra ısınırken almayı kararlaştırdığı Aytaç çok iyi frikik kullandı, bir de asist yaptı. Yine de çıkarılınca hocasına tepkisini saklamadı.
Kısa mesaj
Rakiplerinden Galatasaray’ın antrenmanda topladığı seyirci sayısı ve coşkusuna, Avrupa şansını sürdürmeni sağlayabilecek resmi maçta bile ulaşamıyorsan, bunun nedenlerini bir sorgulayacaksın.
‘’Transferibilerek engellemek!‘’
Kamuoyuna yansıdığı biçimiyle eğer, UEFA, “Şu tarihe kadar ödemeyi yapın” demiş de bu uyarı yok sayılmışsa; durum, vahim ötesi bir şey. Borcun milyar sınırını aşmasından da, Ersun Yanal’ın üçüncü kez göreve getirilip dünyada emsaline az rastlanır ya da rastlanmamış biçimde üçüncü kez tazminat hakkı kazanmasından da... Yönetimin garip bir kararla ya da şöyle söyleyelim; ne amaçlandığını çözemediğimiz şekilde, olağanüstü genel kurulu olabilecek en kısa zaman dilimine sıkıştırmasından da...Velhasıl Muharrem Usta’nın, “Eski başkanlar yaptıkları borcu ödesin” gibi komik ötesi restini “gördüm” diyerek üzerinde tartışma yapılması dışında topa giremeyen eski başkanların açıklamalarından da vahim...
Çağdaş bir karardı ama...
Trabzonspor; 250 bin Euro’luk bir ödeme için transfer yasağı alarak dünyaya rezil edildi; kulübün sevgili taraftarları, üyeleri. Sabıkalı oldu farkında mısınız? “Önce onlar ödesin, ben de ödeyeceğim!” diye kurusıkı atma yerine, “İşte ödüyorum, hadi onlar da ödesin!” mertliğiyle yola çıkılmış olsa belki, “Olur mu öyle şey, tüm başkanlar ne yapmışsa kulüp için yaptılar, borcu neden ceplerinden ödesin” yaklaşımıyla hoş görülebilecek bir durum bakın ne hale geldi! Trabzonspor, dışarıdaki itibarı yerle bir edildikten sonra, mevcuduyla, eskileriyle başkan düzeyinde sığ bir “sokak kavgası” bile değil, sokak arasında “laf yarıştırma”komikliğine büründürülen gelişmelerle, rezil oldu, olmaya da devam ediyor. Oysaki, transfer yasağından sonra biz olağanüstü genel kurul kararını, “hata yaptık, kulübü daha doğrusu şu kriz sürecini bile iyi yönetemedik” diyerek alınmış çağdaş bir karar olarak değerlendirmiştik. Sonraki gelişmeler ne kadar iyi niyetli ne kadar “saf” olduğumuzu ortaya koydu.
İddialar havada uçuşuyor
Zira; kamuoyunda tartışmalar çok başka: “Usta blöf yaptı!” diyenler mi ararsınız, “Kısa sürede kimse toparlanamaz, o Aralık’a kadar yeni bir vize alır” iddiasını gerekçe göstererek. “Divan ve Sicil Kurullarının olmayan genel kurul kararıyla onayladığı” üyelerle eli güçlenen Hacıosmanoğlu’nun, “Kim olursa olsun adayım” açıklamasını. Ya da kulübün ağabeyleri, son günlerin moda deyimiyle kulübün akil insanlarının, “havanda su dövmelerini” mi kaale alırsınız bilemeyiz...
Menacerler devreye girdi
Olağanüstü genel kurul için belirlenen süre, sonraki tartışmalar, restleşmeler, kişilerin Trabzonspor ile ilişkilerinde hiç de samimi olmadıklarını çok net biçimde bir kez daha gösterdi. Ama biz Polyannacılık oynayalım yine de: Bu yönetim var ya, transfer döneminde sırf taraftar ve kamuoyunun transfer baskısından kurtulmak adına, bu cezayı özellikle davet etti, alt yapıya gereken önem vermek için! Düşünebiliyor musunuz; menacerler UEFA, FIFA merkezlerine yürüyüş yapmış, transfer yasağını kaldırmış ve transfer serbest kalmış, Aralık’taki olağan genel kurula kadar borç yapılan transferlerle daha da artıyormuş!
‘’Golü düşününce!‘’
İlk yarıda iki takım da topu rakip yarı alana taşımakta pek zorluk çekmedi. Ancak Trabzonspor, rakibini 45 dakika boyunca çokca sıkıntıya soktu. Maçın başında yakaladığı geri pasta topu Lukac’a kaptırmakla başlayan pozisyon değerlendirememe sorununu Burak, bir kaç kez klasıyla çelişik yaşayarak hayal kırıklığı yarattı. Ancak uzatmalarda köşe vuruşunda savunmadan gelip kendini unutturan Okay, bu baskının hakkını verdi. İkinci yarıda Akhisarspor baskılı ama bal vermeyen arı gibiydi. Trabzonspor ise sık sık rakip kalede tehlike yarattı. Burak, Yusuf ve Kucka beceriksizlikleri ve gol vuruşu yerine penaltı çabası içinde olmalarıyla, Sosa da Lukac engeliyle Bordo-Mavililer’i rahatlatacak gol ya da golleri erken bulamadılar. Sonucuysa; Onur’un uzatmalardaki hatası kadar, ondan önce sarı kartın ardından sadece golü düşünen Burak bir gol ve N’doye’a asistle belirledi.
Gecenin sorusu
Trabzonspor, transfer yasağı, tazminat, olağanüstü genel kurul gibi gelişmelerle boğuşurken Avrupa şansının devamını sağladı. Camia daha ne isteyebilirdi ki?
Maçın starı
Zorunlu stoper Okay, ilk yarının uzatma dakikalarında klas bir gol attı. Skor 1-0’ken savunmada çok kritik müdaheleler yaparak son dakikalarda farkla gelen galibiyette kritik rol oynadı.
Maçın olayı
Ukraynalı oyuncu pozisyon bittikten sonra Novak’ı yattığı yerde tekmeledi.. Hakem kaçırdı. Ama birkaç saniye sonra gidip birkaç kez özür diledi. İki Seleznov’u izledik, ikincisine alkış...
Kısa mesaj
Çalımbay’ın, işler kötü giderken yakınma amaçlı, ‘Bu takımı ben kurmadım’ şeklindeki sözleri ilk yarıdaki o müthiş çıkış döneminde dile getirilmediği için, bugün bir anlam ifade etmemektedir.
‘’Gençler'in serisi Bakkal'a kadar!‘’
İki teknik adam maç öncesi konuşmalarında ilk yarının sinyalini vermişlerdi adeta. Ümit Özat, ”Yenersek alt gruptan iyice sıyrılırız. Ama özellikle yenilememeliyiz”; Mesut Bakkal, “Hikmet abiye (Karaman) teşekkür ederim. Hazır takım aldım. Savunmada problemlerimiz var, yenilmemeye çalışacağız” dediler. İki takım da ilk yarı adeta çakılı oynattıkları savunmalarında hata yapmamaya özen gösterdiler. Hücum aksiyonları bireysel becerilere kalmıştı. 10 maçtır kaybetmeyen Gençlerbirliği ’nde bu özelliklerini kullanan olmadı. Aytemiz Alanyaspor ’da Emre Akbaba, ilki iki kaleye de ilk yarıda atılan tek şut olan ve iki kez tribünleri heyecanlandıran hareket yaptı, bunlar da sonuçsuz kaldı.
Asist Emre Akbaba’dan
Karşılıklı Skuletic ve Mbilla akviyeleriyle başlayan ancak fırtınanın top kontrolünü, yağmurun da saha koşullarını olumsuz etkilediği 2. yarıda “Neden 3 puan olmasın?” anlayışı iki takıma da hakim oldu. Daha bir hücumu düşünmeye başladılar. Önce ev sahibi ekip zorladı iki net pozisyonda golü bulamadı. Sonrasında Emre Akbaba- Mbilla organizasyonu izledik iki kez, ikincisinde konuk ekip golü geldi. Ardından Gençlerbirliği baskısı, Alanyaspor savunması... 5 dakika uzatma da böyle geçti. Gülen taraf Bakkal’ın Alanyaspor ’u oldu, bu altın değerindeki üç puanla Özat’lı Gençlerbirliği’ne iyice yaklaştılar.
İki hoca el sıkışmadı
Sezonun ilk haftalarında karşılıklı söz düellosu yaşayan Ümit Özat ile Mesut Bakkal, dünkü maç öncesinde el sıkışmadılar. 2. haftada Özat Gençlerbirliği’nden ayrıldıktan sonra yerine gelen Mesut hoca, “İlk iş tesislerde sigara içmeyi yasakladım. Köy kahvehanesi gibi bir hal vardı” demişti. Özat da bu sözlere, “O benim muhattabım değil. Sivasspor’da soyunma odasında ana avrat oyunculara küfür ettiği için kovuldu!” cevabını vermişti.
‘’Kaybetmediler!‘’
Ümraniyespor bir gün önce kaybetmişti. Çaykur Rizespor liderliğini perçinlemek, Samsunspor ise tehlike hattından biraz daha uzaklaşabilmek için sahaya çıkmıştı. Samsun’daki Karadeniz derbisinde ilk yarı hayli tempolu bir futbola sahne oldu. Futbolseverler, karşılaşmada tempo açısından memnun olsa da, bu durumun bırakın golü, pozisyon dahi üretmemesi nedeniyle tam bir hayal kırıklığı yaşadılar. İki takım oyuncuları, ilk yarı boyunca sahip oldukları her topu çok çabuk biçimde rakip yarı alana taşımış olsalar da, bu ataklar daha ceza alanına giremeden saman alevi gibi söndü. Bunda olası bir kaybın iki tarafta da yapacağı tahribatın boyutu nedeniyle savunma güvenliğini riske etmemelerinin rolü büyük oldu.
Hatalı final pasları
Öndeki oyuncuların rakip ceza alanında yaratıcı özelliklerinin kısıtlı olması ve hatalı final pasları nedeniyle pozisyon ve gol sorununu çözme adına yetersiz kaldılar. Bu sorunu uyarı ve saha içi değişiklikleriyle gidermeye çalışan iki teknik adam, bir saatlik süre dolarken, karşılıklı iki hamleyle, Ayite ve Oğulcan’ı sahaya sürdüler. Bu müdahaleler Rizespor’un daha çok hareketlenmesini sağladı. Kalelerde ilk heyecan 64. dakikada Saadane’nin direkten dönen kafa vuruşuyla yaşandı. Sonrasında genelde kaybetmeme amaçlı geçen kalan dakikalarda iki takım da hedefine ulaşmayı başardı!