‘’Hikayesi çok bir maç!‘’
Dün akşamki maçta altı çizilecek çokça öykü var. Önce Arda Güler'in şık hareketleri, oyuna kattığı akıl ve kaliteyi hatırlatmak isterim. Sonra Ankaragücü kalecisi Gökhan Akkan'ın performansının alkışlık olduğunu söylemek şart bence. Sonra ikinci yarıda Fenerbahçe'nin yedek kulübesinden oyuna dahil olan Emre Mor, Miguel Crespo ve İrfan Can Kahveci'nin oyuna kattığı kalite ve galibiyette önemli paya sahip olmaları elbette.
Ama en çok da Atilla Karaoğlan'ın niyeti ve performansıydı her halde belleklere kazınan dün akşamki maçta. Sadece Kitsiou'nun kurşun yemiş gibi yerde debelendiği süre bile 3, 4 dakika sürdü. Ama hakem sadece 2 dakika ilave etti mesela ilk yarıya.
Başta Kitsiou, Atakan olmak üzere her iki hareketinden biri faaüldü konuk takım oyuncularının. Misal, 3'te Rossi'nin ayağına basan, sonrasında defalarca Alioski'ye faul yapan Kitsiou kart görmedi nedense, ama İsmail Yüksek'in ilk abartılı hareketine hemen sarı kartını çıkardı kötü niyetli Atilla Karaoğlan. Hele 38'de gözü önünde Valencia'ya yapılan net faüle "Devam" demesi varki, inanılır gibi değil gerçekten.
Valencia demişken değinmeden geçmek olmaz. Tamam, yetenekli ve Süper Lig'in gol kralı şu anda. Ama bütün bunlar Ekvadorlu futbolcunun oyun ve takım disipliniyle bağdaşmayan tutumunu görmezden gelmemize gerekçe olamaz. Takım için oynas, bencillik yapmayıp pas vermeyi denese daha 7'inci dakikada öne geçebilirdi pekala Fenerbahçe.
İşte Valencia ile İcardi arasında Arjantinli süper star lehine kapanmaz fark da burada ortaya çıkıyor. Valencia maalesef takım aidiyetini zedeleyen tutumla düşünüp oynuyor, tercihlerde bulunuyor. Buna karşılık İcardi hem atıyor, hem attırıyor, Kerem Aktürkoğlu'nun performansını yukarı çekiyor oyun anlayışı ve tercihleriyle.
Evet bir kez daha geri döndü Fenerbahçe. Şampiyonluk .iddiasını sürdürdü doğal olarak bu galibiyetle. Dolayısıyla çokça hikayesi olan bir maçtan sonra bir dileğimi paylaşmak isterim; İnşallah bir an önce sağlıklarına kavuşur Batshuayi ve Joshua King. Çünkü, bu Pedro'yu izlemek zorunda kalmak resmen işkenceye döndü artık.
‘’Önemli bir geri dönüş‘’
İlk yarıda deyim yerindeyse firardaydı Fenerbahçe. Çoşku, yardımlaşma, inanç yoktu, coşku da öğle tabi. Dolasıyla ancak rakip kaleyi tehdit edecek tek şut üretebildi koca ilk kırk beş dakikada Fenerbahçe. Yani ne bireysel nede takım isyanı görebildik koca ilk yarıda sarı lacivertler adına.
Peki, neden bu kadar misyon ve kalitesiyle çelişen bir görüntü sergiledi Fenerbahçe? Çünkü, Jorge Jesus uzun zamandır yaptığı gibi gene sezonun önemli kısmında düş kırıklığı yaratan İrfan Can Kahveci'ye ve hayli zamandır saç baş yolduran Willian Arao'ya güvenerek sahaya sürmüştü takımını.
Neyse ki, ilk yarıdaki hatasının farkına erken vardı Portekizli teknik direktör. İlk yarıda takımının en önemli eksiği olan akıl ve tekniği sahaya yansıtan oyuncularını sahaya sürmekte bu kez geç kalmadı çok şükür. Önce Miha Zajc'ı, kısa süre sonrada Arda Güler'i bu kez erkenden oyuna alarak takımının en önemli eksikliğini giderdi. Slovenyalı futbolcu sezonun en güzel gollerinden birini atarken oyunun merkezinde de bariz şekilde takımının ipleri eline almasını sağladı deyim yerindeyse. Arda Güler ise sükunet, akıl ve teknik demek zaten defalarca tanık olduğumuz üzere. Bu arada İrfan Can Kahveci'ye ısrarla tavsiye ederim; Arda Güler'den "Korner nasıl kullanılır" dersleri al zaman kaybetmeden hem de.
Tamam, bir kez daha geri dönmeyi başardı Fenerbahçe ve şampiyonluk iddiasını sürdürdü Karagümrük karşısında aldığı bu galibiyetle. Ama Sayın Jesus'un bu Pedro ısrarının nedeni nedir, çok merak ediyorum. 69'da Arda Güler'in rakipten dönen o topunu bile kaleye gönderemiyorsa bir futbolcu bırak Fenerbahçe'yi Türkiye'de hiç bir takımda forma şansı bulmamalı gencecik futbolcularımızın geleceği adına. Tanrı aşkına bu Pedro'ya verilen şans, tanınan kredi U 19 takımındaki Bora Aydınlık'a verilse ülke futbolu ve gençliği adına daha iyi olmaz mı?
Abdulkadir Bitigen iyi bir maç yönetti bana göre. Arao'nun attığı golden önce net faul yapmış Samet rakibine, dolayısıyla golün iptali doğru. Ancak Valencia'ya yapılanın penaltı olduğunu da söylemek zorundayım.
Her şeye rağmen ligin boyu giderek kısalıyor. Bu nedenle Karagümrük gibi dişli bir takımı deplasmanda (hele de geriye düşmüşken) yenmek şampiyonluk adına çok önemlidir.
‘’Taraftarın tavrını yadırgadım‘’
Öncelikle Cağdaş Atan'ı ve onun mütevazi bir bütçeyle şekillenmiş takımı Kayserispor'u sezon başından beri Süper Lig'e kattığı değer ve kaliteden dolayı alkışlamayı öneriyorum tüm sporseverlere.
Bir önerim de sezon başından beri Jorge Jesus tarafından üvey evlat muamelesine tabi kalan Serdar Dursun'un müthiş bir profesyonellik örneği sergileyen iradesini alkış tutmsası olacaktır. Bir futbolcu bu kadar uzun süre yok sayıldığı halde eğer futbola, mesleğine ve formasına saygısını koruyor, aidiyet duygusunu her şeye rağmen koruyorsa, o futbolcu alkış konfetisini hakediyor bana göre. Üstün körü bakıldığında, atıl eleman gibi. Ama büyük fotoğrafa baktığınızda bir kahraman olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz pekala.
Yere göğe sığdırılmayan Valencia'nın 7 ve 49'da yapamadığını yaptı 88'de ve Arda Güler'e o şık golü attırdı Serda Dursun. Her zaman altını çizdiğim bir gerçek var; yetenekli olmak başka yararlı olmak başka şeydir. Sedaf Dursun tam bir takım oyuncusur, takımına hem savunma yönünde hem de ofansta önrmli katkılarda bulunan iki yönlü bir futbolcudur. Nitekim, dün akşam da hem 2 asist yaptı hem de golünü attı gurbetçi futbolcu.
Sayın Jesus gerçekten de çok yönlü bir düş kırıklığı yaratıyor bizlere hayli zamandır. Misal, kadrosunda Ezgjan Alioski gibi bir solbek varken neden Jayden Oosterwolde için 6 milyon euro bir bedel ödettiriyor maddi ve manevi okarak sıkıntılı bir süreçten geçen Fenerbahçe'ye?
Bu arada taraftara da söylenecek çok şey var. Süper Lig'in bitmesine daha haftalar var ve liderle aradaki puan da Galatasaray'ın alacağı iki mağlubiyetle kapanacak gibi ve olmayacak şey de değil. Çünkü daha alabileceği tam 27 puanı var Fenerbahçe'nin. Üstelik Türkiye Kupası'nda da ilk dörde kalmış takımın, bütün bunlara rağmen takımını veya bazı futbolcularını protesto ediyorsan kusura bakma ama sen taraftar değilsin, takımını da sevmiyorsun bence.
‘’Jesus mat oldu‘’
Daha maçın 7. dakikasında öne geçebilirdi Fenerbahçe. Ama gencecik Arda ya kendini kanıtlamak adına kaleye vurmayı tercih etti. Oysa hemen sağ tarafında hem Valencia hem de Pedro rahatlıkla golü yapacak kadar demarkeydiler.
Pedro deyince aklıma geldi. Bizim gençlik yıllarımızda kimi kulüp başkanı veya kelli felli yöneticilerinin ( kalitesi ve performansı çok düşük olsa bile) kontenjanından oynayan futbolcular vardı.
İşte Pedro'nun sahada yer aldığı her maçta elimde olmadan o yıllar aklıma düşüyor. Tanrı aşkına bu Pedro bu kadar kötü performansıyla kimin kontenjanından uzunca bir süre oynuyor, hem de Fenerbahçe onun oynadığı maçların tamamında deyim yerindeyse bir kişi eksik oynuyorken?
Portekizli teknik direktörün Fenerbahçe'ye bilmeden yaptığı bir kötülük de Valencia ve diğer golcülerine eşit uzaklıkta durmamasıdır bence. Sırf bu yüzden giderek oyun anlayışı ve sahadaki tercihleriyle deyim yerindeyse "Ukalalaştı" Ekvadorlu futbolcu. Takımı yerine kendisine oynamayı öne çıkardı. Fenerbahçe'nin Valencia'nın attığı gollerle maç kazandığı maçlarda bile bu gerçeğin altını ısrarla çizdi bu satırların yazarı. Dünya Kupası'ndaki araya ramak kala müthişti kadro tercihleri, rakip analizleri ve elindeki kadrodan verim almak konusunda Sayın Jesus, ama sonrasındaki süreçte tam bir düş kırıklığı resmen her yönüyle Portekizli teknik direktör.
Dolayısıyla, Jorge Jesus giderek düşkırıklığına dönüşüyor. Başka türlüsü olsa eksik kalmış rakip karşısında oynadığı sürenin tamamında etkisiz elamandan farkı olmayan Pedro dururken her an isyan ateşini yakabilecek karaktere sahip Mert Hakan'ı mı oyundan alırdı ve dahası, gole, hatta gollere ihtiyaç varken, Rossi ve Emre Mor bu kadar geç mi oyuna dahil ederdi?
Fenerbahçe adına dün akşamki güzellik Arda Güler'in sergilediği harika futboldu bence. Arada yanlış tercihleri olsa da futbol adına pırlanta gibi parıldadı. Ama Sayın Jesus, paslanmış Pedro'yu sahada uzunca süre tutarken Arda Güler'i kenara aldı, insan gözlerine inanamıyor gerçekten.
‘’Geri dönmeyi başardı!‘’
Fenerbahçe dün akşam resmen anti futbol oynayan Alanyaspor karşısında özellikle ilk yarıda pozisyona girmekte hayli zorlandı. Alanyaspor, Francesco Farioli döneminde asla böyle çağdışı futbol oynamıyordu oysa.
Joao Pedro'yla başlayınca Sayın Jesus, takımını resmen bir kişi eksik oynattı tam kırk beş dakika. Üstelik, tek kamburu Pedro da değildi ilk yarıda Fenerbahçe'nin. İrfan Can da cabasıydı.
İsmail Yüksek çok iştahlı ve özgüvenli ama üç hareketinden birinde biraz kontrolsüz sanki. Gerçek şu, oyunun merkezi oyun aklından yoksun bir Fenerbahçe resmen "Arda Güler nerdesin" diye bağırıyorken ilk yarıda Jorge Jesus'un kulakları duymadı bu feryadı devre arasına kadar.
İkinci yarıya Miha Zajc, Emre Mor ve Joshua King'le sahaya sürdü takımını Portekizli teknik direktör. Bu üç önemli değişiklik Fenerbahçe'yi daha üretken hale getirdi doğal olarak. Bu da Sayın Jorge Jesus'un ilk on birinin sorunlu olduğunun resmen tescil edilmesiydi bence. İkinci yarıya böylesi üç değişiklikle başlamak Ersun Yanal'ın takımına göre her açıdan üstün olan Fenerbahçe'nin üretkenliğini de arttırdı ve sonrasında Valencia'nın iki penaltısıyla bir anda skor üstünlüğünün de Fenerbahçe'ye geçmesine yol açtı.
İkinci penaltıyı Valencia aldı. Ama bu pozisyon deyim yerindeyse Mete Kalkavan'ın hemen burnunun dibinde yaşandı. Bir hakemin böyle bir pozisyonda Var uyarısına ihtiyaç duyması hakem adına bir hayli düşündürücü ve biraz da manidar gerçeği söylemek gerekirse.
Üçüncü gol ise hem çok güzel hem de uzun zamandır Jorge Jesus tarafından üvey evlat muamelesi gören Emre Mor, Arda Güler ve Miha Zajc'a verilmiş bir emek ödülü gibiydi bence.
‘’Maalesef‘’
İnsan inanamıyor gözlerine. Bu takım, sezonun başındaki o Fenerbahçe mi ve keza kenardaki teknik direktör de Jorge Jesus mu yoksa onların dublörü mü nicedir izlediklerimiz?
Misal, takım oyununa sadakat dibe vurmuş, bireysellik tavan yapmış resmen. Bağışlayın ama Valencia hafif uçmuş, hatta bazen işi ukalalığa vardırıyor, kolay top kaptırıyor, pozisyon harcıyor tercihleriyle. Mesela 63'te yaptığı , tam bir lakayıtlık örneği. Tamam, yeteneğine saygı duyuyoruz, ama onun da hem rakibe saygı duyması hem de takım aidiyetine sadık kalması lazım.
Attila Szalai hariç telaşın pençesinde çoğu futbolcu kaç zamandır. Arda Güler ve Ferdi Kadıoğlu gibi sakin, teknik ve zeki futbolcular bile telaşla davranıyor ve doğal olarak hata yaptırıyorlar sık sık.
Arda ve Ferdi, Szalai gibi sakin düşünmeye ve oynamaya başladıkları anda biraz olsun kalitesini sahaya yansıttı sarı lacivertliler ve kazanılan penaltıyla golü de buldular.
İkinci yarıda taktik savaşı yaptı Sampaoli ve öğrencileri, hatta sık sık da "Çamur"a yattılar deyim yerindeyse. Dolayısıyla bu turu geçen hafta İspanya'da 2 gol yemekle kaybetti Fenerbahçe. Tamam, Sevilla bu sezon zor günler yaşıyor kendi liginde. Ama bu kulvarda azımsanmayacak deneyim ve başarılara sahip bir takım sonuçta. Dolayısıyla ilk maçta 2 gol yerseniz böyle bir rakipten sonrasında altından kalkmak kolay olmaz ve nitekim olmadı da.
Doğru dürüst pozisyon vermedi Sevilla'ya belki, ama maçı kazanacak kadar da üstün oynamadı Fenerbahçe MAALESEF. Bunun bir nedeni Jorge Jesus'un Emre Mor ve Rossi'yi oyuna çok geç almasıydı kesinlikle. Bir diğer nedeni de Fenerbahçe'nin rakip kalede hayli etkili olduğu dakikalarda tribünlerden sahaya atılan yabancı cisimlerdi. Bunu yapanlar Fenerbahçeli olamaz. Rakibi rahatlatıp, Fenerbahçe'nin hızını kestiler, hakemi olumsuz yönde etkilediler ve nitekim uzatmaları tamamlamadan bitirdi maçı İngiliz hakem.
‘’Kazanmak güzeldir!‘’
Fenerbahçe golü erken buldu aslında. Lincoln Henrigue'nin ortasında her zaman olduğu gibi doğru zamanda doğru yerdeydi Valencia ve usta işi kafa dokunuşuyla golü atmakta zorlanmadı. Golden hemen sonra bir şans daha yakaladı sarı lacivertli takım. Ama aylardır "Neden oynatılmıyor" dediğimiz Arda Güler attırması gerekirken atmaya çalışınca ikinci golden etti takımını ve bu tercih hiçte onun kalitesine yakışmadı.
İlk yarıda golü bulan Fenerbahçe'ydi belki ama daha çok pozisyona giren Kayserispor'du. Bunun ana nedeni ikinci ve üçüncü bölgede ( özellikle Crespo'dan kaynaklanan) gereksiz yere kaybedilen topların hızlı şekilde evsahibi tarafından Altay'ın kalesine doğru taşınmasıydı. Bu zaafın nedeni de Rossi ve Arda Güler'in ilk yarı boyunca takım oyunundaki yetersizliğiydi kanımca.
İkinci yarıya Crespo'nun yerine Miha Zajc'la başladı Fenerbahçe. Sayın Jorge Jesus'un bu tercihi ilk yarıdaki top kayıplarının azalmasına yetti ve dolayısıyla daha az geriye koştu sarı lacivertliler. Bu da istatistiklerde üstünlük getirdi Sayın Jesus'un takımına.
Bütün bunlar da Diego Rossi'in takımı adına daha iyi ve yararlı işler yapmasına kolaylaştırdı. İlk yarıda takımın en iyisi Altay Bayındır'dı hiç şüphesiz. Ama ikinci yarıda başrole Fedi Kadıoğlu çıktı tartışmasız şekilde. Attığı gol ise tek kelimeyle harikaydı.
Taraflı tarafsız herkes Arda Güler'in daha çok oynamasını istiyor aylardır. Ama dün akşamki performansıyla tekzip etti hepimizi. Bunun nedeni de kanımca biran önce daha çok şey yapmak için hırslanması olsa gerek. Bu konuda psikolojik destek verilmeli Arda'ya. Hem de kulüp tarafından.
Her şeye rağmen zor bir deplasman olan Kayseri'den çok önemli bir galibiyet aldı ve şampiyonluk iddiasını devam ettirdi sarı lacivertli takım. Darısı Sevilla maçına.
‘’RAHAT KAZANDI!‘’
Depremin yarattığı büyük acıyı unutmak, bunun travmasını atlatmak kolay değil ne yazık ki. Ama bu süreci atlatmak zorundayız, başka seçenek yok. Bunun en önemli yolu da empati ve kenetlenmeyi olabildiğince yukarı çekmektir. Dolayısıyla, TFF Başkanı ve bazı kulüp başkanlarının Trabzonspor- Basel maçından sonra dünde Şükrü Saraçoğlu'nda birlikte maç izlemesini takdir etmemek mümkün değil. Fenerbahçe'nin formasının arkasında felaketi yaşamış kentlerin adını yazdırarak sahaya çıkması da alkışı hak eden bir duyarlıktır keza.
Fenerbahçe dün akşam maçın başında Konyaspor'un defansını açmakta zorlandığını gördük. Bunun bir nedeni Konyaspor'un sadece savunma odaklı oynamak isteğiydi. Bir başka neden de Fenerbahçe'nin sol kanadının İrfan Can Kahveci'den dolayı üretkenlikte dibe vurmasıydı. Maalesef İrfan Can giderek geri gidiyor. Futbolun gerektirdiği konsantrasyon ve ciddiyetle oynamıyor ısrarla. Bundan ötürü Lincoln Henrique doğal olarak tek başına kaldı sıkça. Gene de penaltıyı yaptırdı Brezilyalı futbolcu. Valencia'nın kullandığı penaltı kalitesiyle bağdaşmadı ve biraz da şansla top içeri girdi. Dolayısıyla, sahanın iyilerinden Rossi'nin sağ kanattan getirdiği toplarla bu katı savunmayı açmaya çalıştı. Nitekim, Fenerbahçe'nin ve Valencia'nın ikinci golü de sağ taraftan Rossi'nin getirdiği topla geldi. Ama, Valencia'nın bu golde yaptığı akrobatik vuruş yıllarca unutulmayacaktır her halde. O golü atmak için ancak ve sadece öyle bir koşu ve vuruş şarttı.
Arda Güler'in ikinci yarının başında oyuna alınmasını bekledim doğrusu. İrfan Can Kahveci bu performansıyla 60, 70 dakika sahada kalabiliyorsa Arda Güler'in de hiç olmazsa artık 45 dakika oynaması gerektiğine inananlardanım. Çünkü, oyunun merkezinde Miha Zajc dışında oyunu açacak, organizasyonu sağlayacak futbolcu yoktu dün akşam. Bu gerçeğe rağmen tek topu iyi oynayan, oyun aklı ve görüşü bu kadar yüksek bir futbolcuya yeterince süre vermemek yanlış geliyor bana.
İlk maçında da olsa hiç sırıtmadı yeni transfer Jayden Oosterwolde. Kırk yıllık Fenerbahçeli gibiydi Hollandalı genç futbolcu.
Mame Diouf iyi bir futbolcu olabilir ama profesyonelce düşünüp davranmıyor. Gördüğü ilk sarı gereksiz oğlu gereksizdi. İkinci sarısının ise hafif olduğunu düşünüyorum. Sarı kartlı bir futbolcu rakibine öyle yaralayıcı bir dirsek atamaz atmamalı.
Dün akşamki maçta Arda Güler'in dışında beni her hareketiyle heyecanlandıran bir başka futbolcu da Konyaspor'un genç oyuncusu Mehmet Ali oldu. Dilerim üstüne koyarak büyük gelişim gösterir bu genç kardeşimiz.