‘’Düğüm son hafta çözülecek!‘’
İlk yarıdaki hakem tam bir felaketti. Hiç olmazsa böyle önemli, final anlamına gelen bir maçta tarafsız, objektif olmalı hakem değil mi? Ama öyle olmadı. Fenerbahçe 11 kişiyle , Galatasaray gizli oyuncu(!) hakemle birlikte 12 kişiyle sahaya çıkmışlardı sanki.
Djiku'ya ikinci sarı kartı çıkardı ve resmen maçın gidişatını değiştirdi Arda Kardeşler. Oysa Djiku'ya bu kartı çıkarıyorsan, bundan çok önce 4'te Fred'e Mertens'in, 9'da Szymanski'ye Barış Alper'in ve 16'da Ferdi'ye Kerem Demirbay'ın yaptıklarına haydi haydi sarı kart çıkarmalısın Arda bey kardeş. Tabi, tarafsız ve objektifsen. Çünkü, bu faüllerin tamamında Feberbahçeli futbolcuların ayağına bastı sarı kırmızılı futbolcular. Dolayısıyla ağır bir kararla Feberbahçe'yi eksik bırakarak korakor, onbire onbirbir maç izlemekten yokdun bıraktı futbolseverleri hakem ne yazıkki. Neyseki ikinci yarıda yüreği "Cız" etmişçesine daha adil bir şekilde maçı yönetti Arda Kardeşler.
Hakem objektif olunca, maç resmen satranca dönüştü iki takım arasında. Bir kişi eksik olmasına rağmen taktik ve stratejide alan savunmasını başarıyla hayata geçiren Fenerbahçe hep bir adım önünde oldu Galatasaray'ın. Deyim yerindeyse on kişi kaldıktan sonra onbir kişilik oynayarak, birlikte düşünüp hareket edek rakibinin elinini ayağını birbirine dolaştırdı sarı lacivertli futbolcular. Hem de yakın temaslı oynayarak ve her gediği kapatacak denli. Öyleki, korner, şut, pozisyon dahil hep önünde yer aldı rakibinin, hem de deplasmanda. Şüphesiz, Galatasaray'ın çoğunlukla yaptığı boş koşularda taraftarının gereksiz yere yarattığı gerginlikte önemli bir etken oldu.
Açıkçası, oyunun gidişatı gösterdi ki, bu maçın golü ancak duran toplatdan gelecekti ve o golü hakeden taraf Fenerbahçe buldu ve Galatasaray'ı evinde yenerek aldığı bu 3 puanla şampiyonluk mücadelesini son maça taşıdı.
‘’Böyle olmamalıydı!‘’
İsmail Yüksek sakat, Kruniç "Fos" çıktı. Mert Hakan Yandaş ise performans ve stresle başetme iradesi konusunda gelgitler yaşıyor. Dolayısıyla, ön liberoda Djuku'ya görev verdi İsmail Kartal. Neden? Çünkü "Sarraf" değil, doğal olarak elindeki "Cevher"leri çöpe atıp, dışardaki "Teneke"leri kurtarıcı olarak gördü kendisi. Örnek mi? Bartuğ Elmaz, Miguel Crespo gibi iki önemli iki ön liberoya yol verdi ahı gitmiş vahı kalmiş Rade Kruniç'i transfer ettirmek uğruna.
Emre Mor ve Ryan Kent gibi iki yetenekli kanat oyuncusu varken kadrosunda "Bitik" Cengiz Ünder için 15 milyon Euro ödetti Fenerbahçe'ye. E, tabi bütün bunlar da İsmail Kartal'ın ne kadar doğru veya yanlış bir tercih olduğu konusunda önemli ipuçları veriyor bize.
Dolayısıyla, şunu rahatlıkla iddia edebiliriz; İsmail Kartal sezon başında kendisine teslim edilen kadronun değerini bilse ve o kaliteli kadroya inanıp olduğu gibi korusa, gereksiz takviyeler peşinde koşup ısrar etmese, büyük olasılıkla puan farkı aleyhlerinde böyle olmazdı ve hatta puan olarak önünde olurdu ezeli rakibi Galatasaray'ın.
Elbette bütün olup bitenden sonra ve ligin boyu da bu kadar kısalmışken 6 puanlık dezavantajla oynamak pek kolay değil tabi. Ama kötü yönetilse de çok kaliteli bir kadrosu var her şeye rağmen Fenerbahçe'nin. Dolayısıyla her türlü eksiğe rağmen hiçte zorlanmadan 3-0 gibi net bir skorla yendi Kayserispor'un dün akşam. Fakat, geriye düştüğü maçı kazanınca Galatasaray, Fenerbahçe'nin galibiyeti 3 puandan öteye geçemedi, en azından şimdilik. Açıkçası böyle olmamalıydı ve en kötü ihtimalle bitime son iki maç kalmışken bitime puan puana girmeliydi Fenerbahçe ezeli rakibiyle.
Hakem Direnç Tonusluoğlu bariz hatalar yapmadı. Benim eleştirebileceğim en önemli şey, Kayserisporlu Gökhan Sazdağı adına fazla hoşgörülü davranmasıydı. Sarı kartlı Gökhan 53'te Tadiç'e ve 65'te de Joshua King'e iki sarı kartlık hareket yaptığı halde sahada kalmamalıydı bence.
‘’İsmail Kartal'ın eseri‘’
Mental olarak bitmiş Fenerbahçe kesinlikle şampiyonluğa oynayan bir takımın performansını sergileyemedi maalesef maçın genelinde dün akşam Konya'da. Koca ilk yarıda Tadiç ve Mert Hakan'ın düşkırıklığıyla sonuçlanan pozisyonları var sadece ve tek bir korner bile kazanamadı mesela.
Bahattin Şimşek 26'da Szymanski'ye yapılan harekete faül çalmadı. Ama aynı Bahattin Şimşek, Fenerbahçe- Samsunspor maçında İsmail Yüksek'in Szymanski'ye yapılanın çok çok daha masum hareketine faül çalmıştı ve o faül sonucu gelen golle 2 puan kaybetmişti Fenerbahçe.
Şüphesiz, Fenerbahçe gibi bir takımın bu etkisiz futbolunun ana nedeni hakem yönetimiyle izah edilemez her halde. Misal, Djuku, Ferdi Kadıoğlu ve İrfan Can Kahveci dışında kalitesinin ve misyonun gereğini yapan futbolcu araki bulasın. Tamam, ikinci yarıda birden fazla gol pozisyonu buldu sarı lacivertliler. Ama, bunların çoğu organizasyon, bilinç ve uyumla değil, aksine bireysel çabaların sonucuyla oluştuğu içindirki galibiyeti getirecek skora dönüşemedi.
Eğri oturup, doğru konuşalım. Bir Fenerbahçe'nin aylardır oynadığı bu kekeme futbola birde Gakatasaray'ın oynadığı lirik şiiri andıran futboluna bakalım. Bu fark yaratan kadro değil. Kesinliklikle farkı yaratan iki teknik direktörün yeterlik ve liderlik düzeyleridir.
Eh, boşuna "Balık baştan kokar" denemişler. Sayın Ali Koç takımın başına İsmail Kartal''ı getirmekle ilk düğmeyi yanlış ilikledi. Fenerbahçe'nin lider olduğu günlerde bile İsmail Kartal'ın bu kaliteli kadroyu gereğince yönetemediğinin altını çizdi ısrarla bu satırların yazarı. Lincoln Henrique gibi solbek, sol açık, 8 ve 10 numara oynayacak bir futbolcuyu gönderdi takımdan sıradan bir oyuncu Kruniç için. Cengiz Ünder gibi pili bitmiş bir futbolcu için 15 milyon Euro ödetti Fenerbahçe'ye. Üstelik orada Cengiz'den çok daha yararlı olabilecek Emre Mor, Rayn Kent ve Joshua King gibi futbolcular yer alıyorken kadroda.
Sayın Ali Koç'un Fenerbahçe aşkına, kulüp için yaptığı fedakarlıklara saygı duyuyorum. Ama aynı şeyi seçim vd tercihleri için söylemem mimkün değil maalesef.
‘’İkinci yarıda çok zorlandı!‘’
İki takımın da puan cetvelindeki yerleri, şampiyonluk iddialarını kaybetmeleri hiç önemli değil böyle maçlarda. Çünkü, onların rekabeti yüz yılı aşmış ve biraz da birbirlerine karşı oynadıkları tarihe mal olmuş maçlarla onları "Büyük takım" haline getirmiştir. Dün akşam sahadaki mücadele düzeyi bu gerçeği birkez daha teyit etti zaten.
Bu gerçeğe rağmen agresif oynamayı abartanlar da yok değildi hani. Rekabete, kazanmsk azmine, sonuna kadar mücadele etmeye evet, ama rakibin futbol hayatını bitirecek denli sert ve kontrolsüz darbelere hayır. Musrati bunu yaptı maalesef. İsmail Yüksek'i sakatlayan genç Semih ve tecrübeli Necip de zaman zaman abarttılar agresif oynamayı.
Bütün bunlara rağmen Fenerbahçe daha üçüncü dakikada öne geçebilirdi. Tabi, çok müsait durumdaki İrfan Can Kahveci'ye pas vermek varken kaleye vurmasa Ferdi Kadıoğlu.
21 de İrfan Can çok önemli bir futbolcu olduğunu kanıtlarcasına kimsenin beklemediği şekilde ve yerde topla buluşturdu Szymanski'yi. Ama Polonyalı sezonbaşındaki formundan hayli uzak olduğu için golü yapamadı.
Fred'e yapılan tartışmasız kırmızı kartlık bir hareketti. Garip olan, Volkan Bayarslan'nın Var'ın uyarısıyla hatasından dönmesiydi. Oysa, Musratti hakemin görüş alanı içinde "Kaddarca" davranmıştı.
İsmail Yüksek Yüksek'in sakatlanması talihsizlikti. Ama İsmail Kartal'ın oyuna müdalasi, oyundan aldıkları ve sahaya sürdükleri gene sorunluydu maalesef. Kim bilir belki de bu soruna sık sık yaptıkları tanıklıktan olsa gerek Szymanski, Fred, Ferdi ve Tadiç başta olmak üzere oyun ve skoru belirleyecek yeteneğe sahip Fenerbahçeli futbolcu eski performanslarına hasret bırakıyor sarı lacivertli taraftarları. Sahi, acaba Beşiktaş çok erken eksik kalmasa bu maç nasıl sonuçlanırdı, doğrusu sormadan edemiyor insan. Dolayısıyla 3 puanı aldı belki ama özelekle ikinci yarıda bir üstünlük kuramadı Fenerbahçe.
‘’Rüya bitti‘’
Fenerbahçe yıllardır zorlanıyor Sivas'taki Sivasspor maçlarında. Gerçeği söylemek gerekirse dün akşam da çok zorlandı sarı lacivertliler. Öyleki, ilk yarıda Livakoviç, Becao ve Djiku rakip atakları savuşturmakta kanter içinde kaldılar deyim yerindeyse. Buna karşılık bir türlü ritim yakalayamadı, kalitesine yakışan oyunu oynayamadı ve akın sonuçlandıramadı Fenerbahçe. Ferdi Kadıoğlu bile aksadı, Fred pas isabetinde vasatı aşamadı, eskisine oranla hareketsiz Szymanski ve İrfan Can kekeme bir performansla oynadılar, dolayısıyla da rakip kalede doğru dürüst bir tehlike yaratamadı Feberbahçe ilk yarıda. Ama, devre sonunda Tadiç, Ferdi ve Fred bir anda işbirliği yaptı ve Fred'in müthiş golüyle soyunma odasına önde gitti Dzeko ve arkadaşları.
İkinci yarıda da bariz bir üstünlük kuramadı, kadro kalitesine yakışan futbolu oynayamadı bir teknik direktör takımı olan Sivasporspor karşısında Fenerbahçe. Teknik direktör takımları sistemle oynarlar, taktik donanımla sahaya çıktıkları için de 90 dakikayı yardımlaşma ve biliçlice bitirirler.
Şüphesiz bütün bunlar da İsmail Kartal'ın Fenerbahçe'yi hedeflerine ulaştıracak, bu kaliteli kadroyu doğru şekilde yönetecek kumaşa sahip olmadığı geçeğine götürüyor bizi. Böylesi, önemli bir maçta, Fenerbahçe'nin ziyadesiyle futbol aklı ve yeteneğe ihtiyaç duyduğu dakikalarda Dzeko, Tadiç ve İrfan Can Kahveci'yi oyundan alan bir teknik direktör işte gördüğümüz gibi İsmail Kartal. Neymiş, Fenerbahçe'nin çocuğuymuş! İyi de vizyon sorununu ne yapacaksınız Sayın Ali Koç!
Eğri oturup doğru konuşalım, Aykut Kocaman, Bülent Uygun, Emre Belözoğlu, Ersun Yanal veya Yılmaz Vural'dan her hangi birine sezon başında bu kaliteli kadro teslim edilse şimdiye şampiyonluk yarışında enaz 5, 6 puan farkla puan çetvelinin en tepesinde yer almaz mıydı Fenerbahçe.
Maalesef, rüya erken bitti gene Ali Koç ve İsmail Kartal yüzünden.
‘’Aslan payı Livakoviç'indir!‘’
Eğri oturup doğru konuşalım, ilk yarıda öne geçmeyi fazlasıyla haketti Karagümrük. Zaten Can'ın golüyle öne de geçti. Ama enaz iki net pozisyonlarının golle sonuçlanmasına da inanılmaz kurtarışlar yapan Livakoviç izin vermedi.
Sebastian Szymanski'nin cezalı olması nedeniyle Kruniç'e verdi onun yokluğunu doldurmak görevini İsmail Kartal. Ama koca bir ilk yarı boyunca doğru dürüst bir pasarası yapamadı, rakip kale önünde tehlike yaratamadı ve ancak ilk yarım saat dolmak üzereyken Edin Dzeko'nun harika pasında topla buluştu, hatta rakip kalecinin burnunun dibine kadar indi, ama ne müsait durumdaki arkadaşlarına pas verdi nede topu filelerle buluşturacak vuruşu yapabildi maalesef Bosnalı futbolcu. Peki, Lincoln Henrique gönderilmese Szymanski'nin yokluğu bu çaresizliği doğurur muydu? Asla, hiç sanmıyorum. Yada Polonyalının yokluğunda onun görevini Michy Batshuayi yüklense ilk yarının tamımında bir kişi eksik(!) oynamak zorunda kalır mıydı Fenerbahçe? Galiba, İsmail Kartal olumsuz performansından ötürü sürekli eleştiri alan Kruniç meselesini inarlaşma boyutuna taşıyor giderek.
Nitekim, ikinci yarıya Bosnalının yerine Batdhuayi'ye başlayınca hemen kalitesinin gerektirdiği futbolu oynamaya başladı sarı lacivertliler. Böylece önce Dzeko sonra da Batshuayi'yle geri döndü kısa sürede. Neden? Çünkü, ilk yarıdaki etkisiz elemanın yerinde, adıyla her zaman her yerde her kesin aklına "gol" çağrışımı yapan Batshuayi'yi görmek Karagümrüklü futbolcuları kaçınılmaz olarak geri itti ve tedirginlik katsayılarını katladı bence.
Sonuçta, her şeye rağmen geriye düştüğü maçı çevirerek şampiyonluk mücadelesini sürdürdü Edin Dzeko ve arkadaşları. Ama bencd bu galibiyette aslan payı Livakoviç'indir.
‘’Kadıköy'de işi bitirir!‘’
Gerçeği söylemek gerekirse Fenerbahçe maça iyi başladı. Edin Dzeko önderliğinde Olimpiyakos'un kalecisini kokutan şanslar da yakaladı tensilcimiz. Ama son vuruşlarda başarılı olamadı İrfan Can ile Edin Dzeko.
Ne yazıkki 10 dakika bile sürmedi Fenerbahçe'nin bu üstünlüğü. Giderek özgüven, konsantrasyon ve koordine olmak dibe vurdu sarı lacivertlilerde. Dolayısıyla için içine Çağlar'ın kalitesine yakışmayan basit pas hatası da girince çok şekilde öne geçti evsahibi takım.
Doğrusu bu seviyede bir takıma yakışmayacak olumsuzluklar cansıkıcı. Hele kendi ceza sahası cıvarında böylesi hatalar, çoğu futbolcumuzdaki çevre görüşü ve konsantrasyon eksikliği anlamak ise çok zor benim açımdan. Dolayısıyla bu zaaflar ikinciyarıda da sürünce Olimpiyakos maçı 3-0 yaptı.
3-0'dan sonra Fred ve İsmail Yüksek'i oyuna aldı İsmail Kartal. Bu iki oyuncunun oyuna dahil olmasıyla birlikte Fenerbahçe kalitesini göstermeye başladı ve bu kez Olimpiyakos paniklemeye başladı. Önce Osayi Samuel'in yarattığı penaltıyı gole dönüştüren Dusan Tadiç'in, sonra da sakin ve akıl dolu dokunuşuyla İrfan Can Kahveci bir anda fark bire idirdiler. Aslında üçüncü golü atacak şansı da yakaladı Fenerbahçe ama maalesef olmadı.
Edin Dzeko, sahanın her tarafında rakibe soluk aldırmayan Symanski, Ferdi oyuna dahil olduktan sonraki Tadiç, İrfan Can ve sonradan oyuna dahil olan Fred ve İsmail çok oynafılar.
Peki, bu skor kötü mü? Elbette hayır. Ancak, Miha Zajc ve Kruniç yerine Fred ve İsmail Yüksek'le maça başlasa pekala galiyetle ayrılırdı KARALSKAKİS Stadı'ndan Fenerbahçe.
Sahi, madem oynayacak durumdaymış bu iki önemli futbolcu, neden 60 küsür dakika yedek kulübesinde oturuldular çok merak ediyorum.
‘’Yarışa devam dedi!‘’
Fenerbahçe dün akşam ideal onbiriyle maça başlayamadı. Sakatlıklar en büyük nedeniydi kanımca bu olumsuzluğun. Gene de ilk düdükle birlikte Adanademirspor kalesi önünde önemli pozisyonlar yakaladı ve etkili şutlar çekti sarı lacivertliler.
Fred, Dzeko ve Ferdi Kadıoğlu gibi çok değerli ve önemli bir futbolcusu Szymanski bence Fenerbahçe'nin. İşte ilk yarıda sarı lacivertlilerin bu girişimlerden birinde direkten döndü, diğerinde de az farkla dışarı çıktı Sebastian Szymanski'nin şutları. Gerçeği söylemek gerekirse Polonyalı yıldız futbolcunun o muhteşem gollerine hasret kaldık nicedir. Kurşun mu döktürür ne yapar bilemem ama dilerim bir an önce o güzel golleriyle tekrar buluşturur futbolseverkeri.
ilk yarıda Dusan Tadiç de klasına yakışmayan şekilde çok kötü bir vuruşla kaleyi tutturamadı attığı şutla. Gene de Djiku'nun kafa golüyle öne geçti Fenerbahçe. Ama İrfan Can Eğribayat'ın ikramıyla hiç pozisyonu olmayan misafir takım soyunma odasına beraberlikle gitti.
İffan Can Eğribayat rakibin ilk golünde önemli bir hata yaptı, bu yadsınamaz. Ama özellikle ikinci yarıda çok konsantre oynayarak, galibiyette büyük bir rol oynadı. Keşke Livakoviç kadar şans verilse ona. Eminimki o taktirde iyi bir kaleci daha kazanır milli takımımız. Balotelli'nin köşeye giden o füzesini her kaleci öyle kolay kolay çıkaramaz her halde ki, bu da İrfan Can Eğribayat'ın kalitesini gösterir bence.
Çok gergin ve sorunlu bir süreçten geçerken alınan bu 3 puan sadece 3 puan olarak görülmemeli kanımca. Çünkü, belki de tamam mı devam mı maçıydı bir bakıma. Dolayısıyla bu kadar eksiğiyle bu zorlu bir rakip karşısında alınan galibiyet sıradan bir galibiyet olarak görülemez, görülmemeli de.