Arama

Popüler aramalar

‘’Başkana sorular‘’

Köksal Güney’in Divan başkanlığı seçiminde çok oy alan muhalif liste yerine, daha az oy alan yönetimin sunduğu listenin kazandığını bildirmesi, denetleme kurulunun kulübe yapılan usulsüz üyelikler ile ilgili raporunun okunması, yönetimin işine gelmeyen önergelerin ‘atanan’ divan başkanı tarafından sebepsiz olarak reddedilmesi, yönetimi eleştiren konuşmacıların darp edilmeye çalışılması sonucu bir çok kişinin salonu terk etmesiyle birlikte yönetim kurulu ibra edildi.

Başkan, Trabzonspor sevdalıları ile başlayıp koltuk sevdalısı olmadığıyla devam eden, şikenin namus davası olduğunu vurgulayıp araya adamlık dersleri kattığı her zamanki konuşmasını yaptı.

Başkana sormak gerek;

Koltuk sevdalısı olmadığı için mi bir dönemde yapabileceğinden yaklaşık 2000 kişi fazlasını kulübe üye yapmış?

Koltuk sevdalısı olmadığı, kendine çok güvendiği için mi mahkeme kararına rağmen kongre yapmayıp yargıtaydan gelecek kararı bekliyormuş?

Sadri Şener yönetimini menacerlere verdiği rakamlar yüzünden eleştirip de bir sezonda 22 transfere karşılık ödenen milyonlarca lira menacerlik ücretini hangi samimiyete sığdırıyor?

Trabzonspor’dan rant elde edenler diye eski yöneticileri ve camianın önde gelenlerini suçlayıp da üyelik ücreti dahi almadan kulübe üye kazandırma girişiminde bulunmayı nasıl açıklayabiliyor?

Tanıdığımız kadarıyla başkanın bu sorulara verilecek cevabı yok, olsaydı genel kurulda havadan sudan konuşmazdı.

Peki, Beşiktaş tribününde maç seyrederek fair play, Kadıköy Stadı’nın önünde Fenerbahçe’li taraftarlara bağırarak da şov yapan başkan, kendi kulübünün mali genel kurulunda koruma ordusu ile gezmeyi kendine ne kadar yakıştırıyor cevap verir mi acaba?

Ya da ‘şike namus davamız’ diyen ve buna sebep olanları ‘Emek Hırsızı’ diye adlandıran başkana şunu sormak gerek;

Mali genel kurulda, kendi kulübünün üyelerine karşı ‘şike’ yaparak kazandırdığı Divan Kurulu sayesinde de ibra edilmesi sonucunda hakkının yendiğini düşünen ve bu yüzden mahkemeye başvuran üyeler davalarını ve buna sebep olanları nasıl adlandırsın?

27 Aralık 2014, Cumartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Söylemeye engel yok‘’

‘Trabzonspor özüne dönecek!’

‘Trabzonspor başkanı konuşmaz icraat yapar!’

‘Ya ben kupayı alacağım ya kupa beni!’

‘Bu sezon yeniden yapılanma ile geçti önümüzdeki sene şampiyonuz.’(2013)

‘Hedefimiz çifte kupa, başaramazsak Halil hoca ile birlikte gideriz’ (2014-sezon öncesi)

‘Aralık ayında şampiyonluğun en büyük adayı değilsek gitmesini biliriz!’(2014 sezon başı)

‘Başarısız olduk diyecek halimiz yok ya!’


85 yaşında bir adam doktora gider ve ‘ Arkadaşlarım haftada 3-4 kez seks yaptıklarını söylüyorlar. Benim derdime çare bul doktor.’ der. Doktor da cevap verir ‘Arkadaşların öyle söylüyorsa, sen de söyle, söylemeye bir engel yok.’

Hacıosmanoğlu göreve geldiği günden beri konuşuyor. Doktorun tavsiyesi gibi nasılsa söylemeye bir engel yok.

Başkan ‘Zaten en başından beri Ersun Yanal ile çalışmak istiyorduk’ ya da ‘Sezon başındaki transferleri Ersun Yanal ile birlikte karar verip yapmıştık’ derse kimse şaşırmasın.

Ersun Hoca devre arasında 20 transfer isteyip, bu sezon yapılanma ile geçecek önümüzdeki sezon şampiyon oluruz derse başkanın tepkisi ne olur?‘Önümüzdeki sezon şampiyonluğun en büyük favorisi değilsek gitmesini biliriz’

Bu sezon liderin 6 puan gerisinde tamalanırsa Hacıosmanoğlu’ndan beklenen açıklama şu olsa gerek;‘Ersun Hoca’nın geldiği tarihten itibaren değerlendirirsek şampiyon biziz.’
Aralıkta mali genel kurul var. 300 milyon üzerinde borca karşılık yapılacak açıklama ne olacak? ‘Siz buna borç mu diyorsunuz? Aralıkta bu borç düşmemişse gitmesini biliriz!’

Hafta sonu Galatasaray maçı var… Trabzonspor kazanırsa ‘Trabzonspor tarihinin en iyi kadrosunu kurduğumuzu söylemiştik. Şampiyonluğun en büyük favorisi biziz’, puan kaybederse ‘Hocamız ile daha yeni anlaştık, takımın toparlanması için zamana ihtiyaç var’
Peki Trabzonspor’u günü gününe takip eden ve gidişattan endişeli olan ‘ temiz futbol paydaşları’ ne yapmalı?

Her şeyin başı sağlık, fazla düşünüp psikolojilerine zarar vermemeliler. Madem futbol aslında bir şov işi, bu durumu da şovun bir parçası olarak görmeli, diğerleri destekledikleri takımı takip edip mutlu olup eğlenirken, Trabzonspor’lu ‘temiz futbol paydaşları’ da seçtikleri başkanı takip edip keyif almaya çalışmalılar. Zira böylesi bir daha gelmez…

20 Kasım 2014, Perşembe 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’Sorumlu kim?‘’

Trabzonspor’u yönetenlerde bunların hiç biri yok. Olsaydı bugün bu yazıyı yazmak zorunda kalmazdım.

İlk toplantısından itibaren istifalar yaşanan bir yönetim, 1 senelik görev süresinde 3 teknik direktör, 2 sportif direktör ile yollarını ayırmış bir başkan... Sezona sayılı günler kala yapılan onlarca transfer ve 1 senede en az 100 milyon artan borca karşı duyarsız bir anlayış.

Ligde 5 hafta geride kalıyor, takım 4 puanla ve hala belli olmayan 11’iyle son sıralarda. Bunun adına da öze dönüş diyoruz. Peki bu durumun baş sorumlusu başkan mı? Hayır. Başkanı ne ile suçlayabiliriz ki? Hayatı boyunca yönetiminde bulunduğu kurumsal bir yapı olmuş mu? Hayır. Mesleği uzmanlık alanı ne? Belli değil. Yaptığı harcamaların ileride doğuracağı sonuçları bilmeye yetecek kadar finans bilgisi var mı? Yok.

Bildiğince yönetmeye çalışıyor, ‘transfer’ diyorlar, yapıyor. ‘Para yok’ diyorlar kredi alıyor. Gelinen durumdan bihaber, hâlâ her şeyin düzeleceğini düşünerek sabır dilenciliği yapıyor. Başkanın eleştirilecek birçok özelliği var ancak gelinen durumun sorumlusu başkan değil.

Birkaç gündür eleştirilerin odak noktası olan Vahid hoca mı sorumlu? Hayır. Adam geldiği günden beri bu takımın takım olabilmesi için 6 ay-1 sene arası zamana ihtiyaç olduğunu sayısız kez söyledi. Futbolcuları suçlayan açıklamaları eleştirilebilir ancak bu durumun sorumlusu Vahid hoca olamaz. Sezona sayılı haftalar kala kadroyu tepeden tırnağa yenileyip o sezonda başarı bekleyenler hayal aleminden çıkmalılar.

Sorumlu arıyorsanız, cebinde Trabzonspor üye kimlik kartı taşıyıp, aidatlarını ödeyene ya da ödetene oy veren zihniyete bakmalısınız. Yıllarca kurumsal yapı diye nutuk atıp seçim gecesi bu yönetime oy isteyenleri, Trabzonsporluyum deyip 40.000 liraya aday destekleyenleri görmelisiniz. Kongre öncesi insanları sadece söyledikleri ve ne kadar sert konuştuklarıyla değerlendirenler de bu işin sorumlularıdır. Kulübe hâlâ üye olmayanlar da... Biraz daha yöneticilik oynayayım diye olanlara sessiz kalıp, başkana ‘Bu iş böyle olmaz?’ demekten yoksun yönetim kadrosudur bu işin sorumlusu.
Bu anlayışa bu başkan müstehaktır. Bu anlayış değişmedikçe değişen tek şey başkanın ya da hocanın adı olur. Trabzonspor camiası öncelikle kendisiyle barışmalı, özeleştiri yapmaktan çekinmemelidir...

08 Ekim 2014, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe'yi nasıl yeneriz?‘’

Bir gün yine Fenerbahçe ile maçımız var... Ali Şen’in ortamı geren açıklamaları, Aygün’ün kafasını sardırıp kameralar karşısına geçmesi, kırk türlü provakatif eylemleri sonucu berabere kalıp şampiyon olabileceğimiz sezonda ‘Bu maçı mutlaka kazanacağız’ psikolojisiyle hareket edip maçı kaybettik...
Bir gün yine Fenerbahçe ile maçımız var. Cem Papila diye bir hakemin ataklarımızı ofsayt gerekçesiyle kesmesi, penaltılarımızı vermemesi sonucu maçı kaybettik...
Bir gün yine Fenerbahçe ile maçımız var... Şikesi mahkeme kararı ile onanmış ancak federasyon tarafından gereği yapılmamış bir dava sonucu kupamızı hâlâ müzesinde tutan takımı mutlaka yenmemiz gerekirken, sahaya atılan maddeler yüzünden maç tatil edildi ve hükmen mağlup olduk...
Bir gün yine Fenerbahçe ile maçımız var... Peki Fener’i nasıl yeneriz?
200 milyon borç ile devralınmış bir kulüp, başkanın ‘Benden sonra tufan’ anlayışıyla bir sezonda üç sezonluk transfer yapılarak yönetilmeye çalışılıyorsa, orada Fener’i yenmekten çok daha büyük sorunlar vardır.
Bütün bir ligi Fenerbahçe maçına endekslemediğimiz, nasıl yönetildiğimiz, ekonomik anlamda ne kadar güçlü olduğumuz, yıllara göre taraftar sayımızı ne kadar artırdığımız, alt yapımızı ne kadar güçlü tuttuğumuz gibi konulara Aziz Yıldırım’ı konuştuğumuzun yarısı kadar vakit ayırdığımızda inanın ki Fener’i yeneriz.
Feneri yenmek yapılan maçta 3 puan almak değil ligi şampiyon olarak tamamlamaktır. Trabzonspor için Kayseri Erciyes, Beşiktaş, Karabükspor ya da diğer maçlar ne kadar önemli ise Fener maçı da o kadar önemli olmalıdır.

10 Eylül 2014, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Haydi hayırlısı‘’

Vahid Hoca yönetiminde 3 hazırlık maçı yapıldı. Hoca ilk maçın ardından kadroya 9-10 takviye yapılması gerektiğini, ikinci maçın ardından üzgün ve kızgın olduğunu , üçüncünün ardından ise bu takımın düzelmek için beş aya ihtiyacı olduğunu ve işler böyle devam ederse Trabzonda kalmasının da bir anlamı olmadığını söyledi. Hoca’nın söylediklerini, ‘Bu sezon bu takımdan bir şey beklemeyin, düzgün bir transfer programı ile ancak bir sonraki sezon şampiyonluk adayı olabiliriz’ şeklinde özetlemek mümkün mü? Mümkün.

Vahid Hoca’nın açıklamalarını, ‘Hoca şimdiden başarısızlığa kılıf arıyor, kendini sorumlu olmaktan çıkarıyor’ şeklinde eleştirenler de bu kadroyla başarılı olunabileceğini düşünüyor olmalı ki bu durumda onlara da olan bitenden habersiz popülist Trabzonspor’lular diyebilir miyiz? Diyebiliriz.

Bugüne kadarki en büyük icraatı, mikrofon tutulduğunda Aziz Yıldırım hakkında konuşarak ‘şuursuz’ bir kesim Trabzonsporlu gözünde prim yapmak olan başkan, normal şartlarda Pazar günü Maltepe’de mitinge katılmak yerine büyük bir özveri örneği göstererek, hafta sonunu İngiltere’de transfer çalışmalarına ayırmak zorunda kaldı. Beklenenin aksine, hocanın açıklamalarına karşı sert çıkışlar yapmadı. ‘Trabzonspor her sezon şampiyonluğa oynar, işine gelmeyen gidebilir!’ şeklinde sert, sloganvari açıklamalardan uzak durdu. ‘Aralık ayında şampiyonluğun en büyük favorisi değilsek gideriz’ açıklaması henüz hafızalarda olan başkanın bu sakinliği net bir şekilde görünen vahim duruma karşı söylenecek sözü olmadığı şeklinde yorumlanabilir mi? Yorumlanabilir. Bu panik ortamında yapılan transferlerin (Cardozo örneğinde olduğu gibi) olması gerekenden yüksek bedeller karşılığı yapılacağını şimdiden görebiliyor muyuz? Görebiliyoruz.

Yukarıdaki soruların cevapları konusunda hemfikirsek, Trabzonspor ’un bu sezon ligdeki yerini rakiplerinin de ne kadar ‘başarısız’ olduğu belirleyecek diyebiliriz ve bugüne kadarkilerde olduğu gibi bundan sonra da Aziz Yıldırım’a ya da Federasyona kameralar karşısında yapılan sert eleştirilerin, Trabzonspor’a somut hiç bir şey kazandırmayacağını, gerçekte başarısızlığın üzerini örtme maksatlı gündem değiştirme çabalarından başka bir amacı olmadığını da görebiliyoruz demektir.

Soruların cevapları ve yorumlar yanlış ise Trabzonspor, rakiplerin gıpta ile takip ettiği başkanı ve onun müthiş transferleri ile yine ‘şampiyonluğun en büyük favorisi olarak lige başlıyor’ demektir.

Haydi Hayırlısı!

08 Ağustos 2014, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yeni sezon öncesi...‘’

Bu sezonun Trabzonspor açısından en iyi tarafı sonunda bitiyor olması... Yönetim, gelecek sezon hazırlıklarına şimdiden başlamalı, bunun için de ilk olarak kongre kararı almalıdır.

Hacıosmanoğlu’nun başkan seçildiği olağanüstü kongre öncesinde bütün adaylarca kabul gören yegane düşünce, 6 ay sonra yapılması gereken olağan kongrenin de 2 sene ertelenmesi ve seçilecek olan başkan ve yönetiminin 2 buçuk sene boyunca Trabzonspor’u idare etmesi gerektiği yönündeydi. Genel Kurul sırasında bu konuda yapılan oylamada ise delegelerin ciddi bir kesiminin başkan adaylarının düşüncesini paylaşmadığı görülmüştü.

Nitekim yapılan değişikliğin delegelerden biri tarafından mahkemeye taşınması sonucu mahkeme, kongrenin ertelenmesini belli hukuki gerekçelerle iptal edip, aralıktaki olağan kongrenin gerçekleştirilmesi gerektiği şeklinde bir karar verdi. Trabzonspor yönetimi tarafından Yargıtay’a taşınan davada Yargıtay’ın vereceği karar bekleniyor. Yargıtay kararının da aynı yönde olması halinde seçimli genel kurul yapmak yönetim için mecburi olacak.

Böyle bir durumda, yeni sezon planlaması başladıktan sonra yapılacak bir kongrenin takıma zarar vereceği ve bir yıl daha kaybedilmesine yol açacağı aşikar. Bu ihtimali düşünen başkanın, tutarlı olma adına, gelecek sezonun ortasına denk gelmesi muhtemel Yargıtay kararını beklemeyip Trabzonspor’u bu riskten uzak tutmak adına kongre kararı almasını beklemek de Trabzonspor camiasının haklı bir beklentisi olacaktır.

Kaldı ki; Sezon boyunca yönetimin Trabzonspor camiasına yakışmayacak derecedeki tartışmaları, başkanın Trabzonspor’u daha önce olmamış şekilde siyasallaştırma çabaları, yönetim içi kavgalar ve istifalar, Teknik direktör değişikliklerinin maddi ve sportif zararları, takımın ligdeki kötü sıralaması ve pilot takımın küme düşmesini de düşündüğümüzde, kongre kararı almak için Yargıtay’ın kararının beklenmesine gerek olmadığı ve başkanın devam etmek istiyorsa güven tazelemesi gerektiği de ortadadır.

14 Mayıs 2014, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şike fıkrası‘’

Adamın biri son model arabasıyla kırmızı ışıkta beklerken biri arkadan buna çarpmış. Adam sinirli bir şekilde arabadan inmiş, bakmış çarpan araç çok eski. Şöför inmiş özür üstüne özür dilemeye başlamış.

“Abi kurban olayım affet beni. Benim kazandığım para nedir ki ben bunun aynasını bile tamir ettiremem. Lütfen abi...”

Bizimki bakmış olacak iş değil, affetmiş yoluna koyulmuş.

Aradan 10 dakika geçmeden biri gelmiş buna yine arkadan çarpmış. Bizimki burnundan soluya soluya araçtan inmiş, bakmış çarpan aynı kişi.

“Abi lütfen abi, bi eşşeklik ettim sen etme abi yalvarırım bağışla beni.”

Adamın gönlü yine elvermemiş ve affedip yoluna koyulmuş.

Aradan bi 10 dakika geçtikten sonra kırmızı ışıkta beklerken aynı adam gelmiş buna yine çarpmış. Bizimki şaşkınlık içinde kendini toparlamaya çalışırken vuran adam arkadan seslenmiş:

“Benim abi ben devam et...!”

Şike mevzusu da bu hikayeden farklı değil.

Aziz Bey ve arkadaşları şike yapmış, yakalanmış. Büyükler bakmış hapis cezası fazla, tutmuş yasa değiştirmiş.

Takım küme düşecek demişler. Büyükler bakmış işin içinde çok oy var, tutmuş federasyonu, kurulları değiştirmiş.

Mahkeme karar vermiş, yargıtay onamış. Aziz Bey ve arkadaşları yeniden yargılama istiyor. Oldu olacak ‘Yaptık devam’ desinler de bitsin bu iş...

19 Şubat 2014, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hüseyin Hayali ile 4 soru 4 cevap‘’

5 yabancı kuralının seneye de değişmeyeceğini varsayarsak yerli oyuncuların bedelinin her geçen gün yükseleceğini tahmin etmek zor değil. Böyle bir durumda Özer ve Şahin’in yüksek bedeller ödenmeden kadroya dahil edilmeleri olumlu. İkisi de yetenekli oyuncular. 1461 Trabzon’dan kadroya dahil edilen Mustafa Akbaş ve Gökhan Alsan’ın ise ne kadar süre alabileceğini hep birlikte göreceğiz. Burada unutulmaması gereken, 1461 Trabzon projesinin Trabzonspor’un geleceği açısından çok önemli olduğu ve takıma mümkün olduğunca yatırım yapılması gerektiğidir. Bourceanu’nun Orta sahanın direncini artıracağı ve mevkisinde en çok koşan adam olacağı bir gerçek. Ancak, kontratı 6 ay sonra sona erecek 28 yaşında bir futbolcu için ödenen ücretin çok akıllıca olmadığı da ortada. Takımın çok daha acil ihtiyacı olan mevkiler varken, bu transferi yapmak kimin fikriydi, bu oyuncuyu kim izledi, kim istedi, kim önerdi soruları gerçekten cevaplanmalı.

2-Bordo-Mavililer’de herkesin gözü kulağı “Berbatov’dan bile kaliteli” forvetteydi ancak yönetim yeni bir golcü alamadı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Gülüyoruz ağlanacak halimize. Herhalde Berbatov’dan daha kalitelisi yok ki alamadık. Sadri Şener en azından fotoğraf çektirip geliyordu bu başkan onu da yapamadı!

3-Forvet transferi yapılamadı, gol yollarında sorun devam ediyor. Bu sıkıntıyı çözmek için Mustafa Akçay eldeki malzemeyle neler yapabilir?

Trabzonspor rakibi karşısında ezildikçe Mustafa Akçay eleştiriliyor. Mustafa hoca ne yapsın? Stoperden forvet türetecek hali yok ya... Trabzonspor ya Mustafa Akçay’ın yaptığı gibi defansif oynayıp kontrataklarla 3 puan kovalar ya da açık futbol oynamaya çalışıp gelene gidene yenilir. Böyle bir fiyasko daha yaşamamak adına gelecek sezonun transfer planlamasına şimdiden başlanmalı.

4-Şike süreciyle başlayan Trabzonspor ile Fenerbahçe yönetimleri arasındaki gerilim sürüyor. Aziz Yıldırım ile İbrahim Hacıosmanoğlu’nun söz düellosuna girişmeleri ne kadar doğru?

Başkanların söylemleri tribünlere oynamaktan başka bir amacı olmayan faydasız hareketler. Birinin koca camiayı soktuğu durum ortada. Diğeri ise hiç bir şeyi doğru yapamadığından taraftarın gözüne güzel gözükmeye çalışıyor. Aziz Yıldırım biraz empati yapsın. Trabzonsporlular’ın yerinde olsa kendisi ne yapardı? Ayrıca madem paralel devletten, yargı kararını tanımadığından bahsediyor gitsin onlara mücadele etsin. Trabzonspor’da ise taraftarlar ve fikir kulüpleri yaptıkları eylemlerle gündemi zaten sıcak tutuyorlar. Bu davada yapılması gereken Sadri Şener’in de söylediği gibi Türkiye’de ve İsviçre’de iyi avukatlar bulup planlı programlı sürecin takipçisi olmak. UEFA zaten Türkiye’deki federasyon gibi yönetilen bir kurum değil. Eninde sonunda gerekli yaptırımı uygulayacaktır. Trabzonspor kanadında en aklı selim açıklamayı geçenlerde Sebahattin Çakıroğlu yaptı. İşi kurumsallıktan çıkarıp kişiselleştirmenin kimseye faydası yok.

07 Şubat 2014, Cuma 01:30
YAZININ DEVAMI