‘’Dış mihraklar‘’
Bir bakıyorsun parkta, sonra mevduatta daha sonra bir anda ayakkabı kutusunda karşımıza çıkan bu oluşumların bulaştıkları bir başka kurum da şüphesiz Trabzonspor. Geride bırakılan 46 yıllık tarihi inceleyip, kulübün yönetiminde görev alan yüzlerce insanı düşününce, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun ‘dış mihrakların’ oyunu olduğunu düşünmeden edemiyor insan.
‘Paydaş’ lafını bu kadar fazla kullanıp kimseyle ortak bir paydada buluşamayan başka birini daha göremezsiniz. Yola çıktığı, ona seçim kazandıran arkadaşları bir bir istifa ederken, olanları normal karşılayıp istifa edenler sanki başka kulüp yöneticileriymiş gibi davranabilme yeteneğine sahip bir başkan tanıyor musunuz? Yeri geldiğinde kimseye karşı sözünü sakınmayan bir görüntü çizip de iş Sebahattin Çakıroğlu’nun eleştirilerine geldiğinde cevap veriyor görüntüsü altında topu taca atma yeteneği kimde var?
Siyaseti Trabzonspor’dan uzak tutma vaadiyle göreve gelip de ilk işi mitinglerde boy göstermek ya da şike davasında mahkemenin verdiği karar yeterlidir yargıtaya gerek yok deyip, genel kurulun iptali davasında yargıtayı hatırlamak nasıl bir tutarlılıktır?
Maçlara gelen seyirci sayısı ile liderle aradaki puan farkı neredeyse aynı ve başkan başarılı bir ilk yarı geçirildiğini düşünüyor. Sağa sola hakaret ederek Trabzonspor’un
haklarını savunduğunu sanıyor. Bu nasıl bir bakış açısıdır?
Bulunduğu makamın ağırlığından, etrafında olup bitenlerden bu kadar habersiz olup da konuştuğunda her şey kontrolü altındaymış izlenimi veren bir Trabzonspor başkanıyla ilk defa karşılaşıyoruz. Trabzonspor’u zarar görmekten kurtarmak adına yönetim
içinde oluşan bir muhalefetle de ilk defa karşılaşıyoruz.
Bu gidişat Trabzonspor adına nasıl sonuçlanır bekleyip göreceğiz. Şu ana kadar net olan bir şey varsa İbrahim Hacıosmanoğlu ya dış mihrakların işidir ya da onların bakıp da örnek aldığı bir kişidir...
‘’Bu başkan başka...‘’
Göreve geldiği günden beri de hali, tavrı, eylemleri ve söylemleri ile ders vermeye devam ediyor (!)..
İlk toplantıda iki yöneticiyle ve yine ilk toplantısında sportif direktörüyle yolları ayırdı. Alt yapı koordinatörlüğüne getirdiği kişinin 24 saatte istifasını kabul etti. Bu yönüyle başkan, kimsenin makamının kalıcı olmadığını herkesin bunun bilincinde çalışması gerektiğinin altını çizmiş oldu (!)
Teknik direktörün görevine son verdiğini ve Akçay’la çalışacağını basın toplantısında açıklayarak kulübün milyon TL’ler zarara uğramış olmasına sebep olmuş gibi gözükse de, aslında, şu fani dünyada paraya zerre kadar önem verilmemesi gerektiğini vurgulamış oldu (!)
Yabancı kontenjanını boşaltmadan yaptığı yıldız transferleri, gönderilmesi düşünülen yabancıların garanti paralarını almadan gitmeyeceklerini açıklamasıyla sonuçlandı. Bu durum başkanın birçok çevrelerce eleştirilmesine sebep oldu. İşin aslını transfer sezonu bittiğinde anladık... Başkan aslında çok iyi olan forvetleri sanki göndermek istiyormuş gibi davranarak rakiplerin Trabzonspor’un forvetlerinin aklını çelmesini engellemişti. Başkan burada da son gülen iyi güler atasözünün güncel bir örneğini sergilemiş oldu (!)
Mitinglerde çıkıp halkı selamlamanın siyaset olmadığını da yine Hacıosmanoğlu sayesinde öğrendik (!) Malum şike davası... Fırtınalı bir deniz, kimse ne yapacağını, bundan sonra ne olacağını tam olarak bilmiyor... Başkanın görevi devralmasının akabinde UEFA’dan sevindirici haberler geldi. Trabzon’da bile daha istediği düzen kurulamamışken gelen bu iyi haberi, “Bizim de tanıdıklarımız var herhalde” söylemiyle sahiplenerek ‘mal bulanındır’ mesajı verdi herkese (!).. “Top yuvarlaktır biz değiliz” ve “Ya kupayı alacağız ya da kupa bizi” söylemleri ve sayamadığımız daha onlarca eyleminin hepsinden ders çıkarmak gerek sayın başkanın. Bu başkanın başka başkan olduğunu bilmek, her önüne gelenin neden başkan olmaması gerektiğini görmek, eleştirmeden önce düşünmek gerek (!)
‘’Başkanın ilk ayı...‘’
Seçime kadarki süreçte zaman zaman yaptığı sert çıkışlar ve sözünün arkasında duran adam imajı kuşkusuz kongredeki başarısının başlıca etkenlerinden. Ancak, onu başkanlığa taşıyan bu etkenler dikkatli olmazsa aynı zamanda başkanlıktan olmasına da sebep olacak gibi gözüküyor. Çünkü kongre öncesi ve sonrasının en büyük farkı birinde konuşarak diğerinde ise icraat yaparak başarılı olunabileceği. Başkanın göreve geldiği günden beri yaptıkları ve söylediklerini kıyasladığımızda kendisi için şimdiden durumun pekı içi açıcı olmadığını söylemek yanlış olmaz.
Sportif anlamda yapılmış olan icraatlar teknik direktör değişikliği ve alt yapı düzenlemesi... Trabzonspor başkanının, Tolunay Kafkas’ın görevine son verildiğini basın toplantısında açıklaması ve Tolunay Kafkas’ın bu durumu medyadan öğrenmesi Trabzonspor Kulübünün duruşuna ve çizgisine tamamen aykırı bir durum. Hacıosmanoğlu’nun “Ben başkanım söylerim yapılır” tarzı açıklamasının Trabzonspor’a faturası ise 3 milyon liranın üzerinde. Herkes tarafından sevilen Mustafa Akçay’ın da Trabzonspor teknik direktörü olarak ne kadar başarılı olacağını ilerleyen dönemde göreceğiz ancak, çok iyi işler yapan pilot takımının mimarı olan Akçay’ın boşluğunun nasıl doldurulacağı da merak konusu.
Kulübü siyasetten uzak tutma konusunda seçim öncesi yapılan onca konuşmalar Trabzonspor’un siyaset üstü olması gerektiği söylemleri ise, başkanın, ayağının tozuyla bir siyasi partinin mitinginde sahneye çıkıp halkı selamlamasıyla yerle bir olmuş vaziyette. Durumu başörtüsü mağduriyetine bağlamak ise tek kelimeyle rezillik.
Trabzonspor’dan federasyon delegesi olarak gösterilen Fenerbahçe kongre üyesini şahsen tanırım. Federasyon seçimlerinde oyunu Trabzonspor’un desteklediği adaydan yana kullanacağından kimsenin şüphesi olmasın. Başkanın da söylediği gibi çok yakın arkadaşı olan Salim Karabacak’ın Fenerbahçe kongre üyesi olduğundan habersiz olduğu gibi bir durumun da söz konusu olmadığının bilinmesi gerek.
Federasyon genel kurulundaki konuşma ise iki senedir Sadri Şener’in esprili tutumundan bunalan Trabzonspor camiası için tam bir rahatlama terapisi oldu diyebiliriz. UEFA nın Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı disipline sevk etmesinin yeni yönetimle bir alakası olmadığını Sadri Şener yönetiminin zamanında yapmış olduğu girişimlerin sonucu olduğunu da unutmamak gerek. Yeni yönetimin bu davayı ne kadar ileriye taşıyacağını ve hangi icraatlarla destekleyeceğini ilerleyen dönemde göreceğiz.
Kısaca, doğru sayılabilecek icraatların yanlış söylemlerle yanlış icraatların ise hedef şaşırtan söylemlerle desteklendiği bir ayı geride bıraktı Trabzonspor. Bu böyle devam ederse başkanın görev süresinin tahmin edilenden kısa olacağını ve Trabzonspor’un da beklenen toparlanmayı yapamayacağını şimdiden görmek gerek. Daha dikkatli ve sakin olunmalı.
‘’Gidişat...‘’
Zaten fanatik bir Trabzonsporlu olduğunu bildiğim Tolunay Hoca, sahada başarılı olduğu takdirde, hep konuştuğumuz ancak gerçekleştiğini bir türlü göremediğimiz bir çok yenilik de getirecektir Trabzonspor’a. Şimdiden yolu açık olsun...
Ancak; Son olaylardan Tolunay hocanın ve Trabzonsporluyum diyen herkesin çıkarması gereken sonuçlar var. Yaşananları bir hocanın istifası ve yönetimin hızlıca karar alıp takımın başına başka bir hocayı getirmesi ve krizi daha da büyümeden bitirmesi olarak görmemek gerek.
Trabzonspor’un yıllarca kaptanlığını yapmış iki önemli isimden Şenol Güneş'i istifa ettirmek için çevrilen türlü psikolojik kumpaslar, Şenol Güneş’in ardından takımın başına geçeceği vaadiyle yeniden ‘yardımcı’ olmayı kabul etmiş olan Ünal’ın ise nasıl yok sayıldığı unutulmamalı.
Bugün, iki sezon önce takımı şampiyon yapmış olan hocanın istifasını dakikasında kabul eden ve ‘Ünal B planımda yoktu’ gibi saçma sapan bir açıklamayla, verilmiş sözlere zerre değer vermeyen bir anlayışla karşı karşıya Trabzonspor camiası. Bu böyle devam ettikçe zaman zaman başarıyı yakalasa da günden güne özünden uzaklaşan bir Trabzonspor seyredeceğiz. Ve gelecek sezon şampiyon olsa bile, Tolunay Kafkas da tıpkı Şenol Güneş ve Ünal Karaman gibi mutsuz ve nankörlüğe uğramış bir şekilde ayrılacak şehirden. Gidişat maalesef bu...
‘’Yazık!‘’
Dönüyoruz iki sezon öncesine... Malum olayları hatırlıyoruz. Mahkeme kararına baksan Trabzonspor çoktan şampiyon ilan edilmeli... Mahkeme kararı bir şeyi değiştirmiyor! Neden? Özerk federasyonun kurulları kendi soruşturmasını yürütüp, kişilerle kurumları ayırıp hiçbir kulübe ceza vermeden, Trabzonspor’a da hakkını teslim etmeden konuyu kapattı.
Bu işleri başaran kim? Yıldırım Demirören... Yönetim kabiliyetini Beşiktaş örneğinde tüm Türkiye gördü. Beşiktaş onun sayesinde ‘mağdur’ ve ‘sempatik’ bir duruma geldi. Onu federasyon başkanı yapan şey herhalde bu kabiliyeti olamaz. Zaten milli takımın durumu da ortada! Peki nedir en büyük özelliği? Vurdumduymaz olması! Yapmak istediği şey neyse yapıyor, kimsenin eleştirilerine de aldırmıyor.
Bir de Trabzonspor’a bakalım... Başkan Sadri Şener bu süreçte neler yaptı? Süreç dizayn edilirken sustu. Demirören’i destekleyelim dediklerinde en önde koştu. Eleştirildiğinde, vurdumduymazlıkta Yıldırım Demirören’in en büyük rakibi oldu. Sportif durum da ortada... Takım desen dökülüyor, borç desen eşek yüküyle, istikrar desen istikrarlı şekilde yapılan tek şey kötü futbol oynamak ve konuşmak! Şenol hoca da kusura bakmasın, takım iyi giderken tamam da vaziyet böyleyken bu edebiyat çekilir gibi değil! Taraftar da maça gitmez oldu zaten.
Konuşuyor, konuşuyor, konuşuyorlar... “Sonuç ne” desen sıfır! Dava sahiplenmek böyle olmaz! Bu olsa olsa taraftarın duygularını sömürmek, başarısızlıklarının üstünü hedef şaşırtarak kapatmaya çalışmaktır.
Fenerbahçe Yönetimi, federasyon seçimlerinde Yıldırım Demirören olmasa başka birini bulup destekleyebilirdi. O da görevini en az şimdiki başkan kadar yerine getirirdi. Sadri Şener gibisini ise arasalar da bulamazlardı. Yazık!
‘’Kontrol Kaybedildi!‘’
Bir yandan kendini içinde bulduğun haklı, ancak maalesef kazanılması bir o kadar güç bir mücadeleye mesai harcayıp, diğer yandan da bu mücadeleyi fırsat bilip onunla uzaktan yakından alakası olmayan başarısızlıklarının da üzerini gereksiz çıkışlarla örtüp, bir de ‘yanlış yoldasın’ diyenleri birlik beraberliği bozmakla suçlayıp bildiğini okumaya devam edersen, herkesi getireceğin nokta bu olur işte!
Bazılarının aylardır anlatmak istediği, birilerinin de ısrarla anlamak istemediği konular var.
Trabzonspor taraftarına göre 2011-12 sezonu şampiyonu Trabzonspor. Şampiyonluğun mimarı da Sadri Şener ve ekibi. Bir seneyi aşkın süredir de bunun mücadelesi veriliyor. Bunun aksini söyleyen var mı? Yok. Süreç boyunca yapılan hatalar konusunda farklı görüşler var. Varsa hataları bir tarafa bırakalım... Sportif olarak gelinen durumun kimse farkında mı?
Şampiyon denilen takım nerede? Dağıldı... Bunda hata hep giden futbolcular ya da onları alan kulüplerde mi? Şampiyonlar Ligi’nden 50 milyon lira gelir sağlandı... Göreve gelindiğinde 40 milyon lira olan borç bugün 150 milyon liranın üzerinde... Bu savurganlığın suçlusu kim? Forvet transferini üçüncü hafta, stoper transferini UEFA Avrupa Ligi’nden elendikten sonraya bırakırsan değil Janko ve Emerson, Ronaldo ve Ashley Cole’u alsan neye yarar! Bu saçma gecikmelerde de hata, fiyat artıran kulüp ya da araya giren diğer kulüplerde mi? Kaldı ki, Videoton’u elemek için de mevcut kadro bile yeterli değil mi!
Bu sorular ‘birlik beraberliği bozmayın’ saçmalığıyla kapatılmaya çalışıldıkça sorunlar da büyüyor! Bugün Videoton fiyaskosunu kontrol bizdeydi ancak olmadı diye açıklamaya çalışanlar bir senedir kontrolün tamamen kaybedilmiş olduğunu artık anlamalılar.
‘’Federasyon stratejisi...‘’
Sadri Şener, Futbol Federasyonu seçimlerinde Yıldırım Demirören’e destek vererek hata yaptığını anlamış görünüyor. Bu hataya sebep olan şey ise yine Sadri Başkanın söylediği üzere, Yıldırım Demirören’in seçimlerden önce kendisine taleplerinin karşılanacağına dair söz vermiş olması. Ancak, sonradan işi Fenerbahçe’yi kurtarma operasyonuna çevirdiler diye de ekliyor başkan... Etik kurulu raporlarıyla başlayan süreci kısaca özetlersek başkanın ne demek istediğini daha iyi anlayabiliriz;
Değişen onca rapor sonrasında değişmeyen bir kaç şeyden biri Trabzonspor’un bu raporların tümünde de yöneltilen suçlardan aklanmış olması. Fenerbahçe’de ise durum biraz farklı. Nihai karara göre, Fenerbahçeli bazı yöneticiler en azından bir şeylere teşebbüs etmişler. Federasyonun bu karara varması normalden biraz uzun sürdü. Bu süre zarfında; değiştirilemeyen 58. madde değiştirildi. Kişilerle kurumlar ayrıldı. Literatüre, sahaya yansımayan şike diye bir şey eklendi. Karar bütün bunlardan sonra verildi. Tahkim kurulu da bu kararları onadı. Böylelikle sürecin Türkiye ayağı tamamlanmış oldu.
Bütün bu değişiklikler olmasaydı Trabzonspor bir ceza alacak mıydı? Hayır. Peki, Fenerbahçe’nin durumu ne olacaktı? Küme düşecekti. Bu durumda Sadri Şener’in bütün bu süreci ‘Fenerbahçe’yi kurtarma operasyonu’ olarak tanımlamasında yanlış bir şey var mı? Yok!
Tespit ne kadar yerinde olsa da Sadri Şener’in Yıldırım Demirören’e verdiği desteğin nelere mal olduğu da gayet açık. Başkanın hatasını anlamış olması olumlu bir davranış olsa da böyle bir sonucu olan bir hatanın da sadece ‘kandırıldım’ demekle üstünün kapanmayacağı da bir o kadar aşikar bir durum.
Gelinen durum karşısında Sadri Şener, haliyle, Yıldırım Demirören Federasyonunu devirmek için çalışmalara başlamış durumda. Kulüpler Birliği toplantısında da bu görüşünü dile getirmiş ve bazı başkanlardan destek almıştı. Aradan geçen 15 günde, yeni sezon hazırlıklarının da verdiği yoğunluktan olsa gerek, bu konuda ortaya koyulan yeni bir tavırla karşılaşmadık. Planın ne kadar etkili olacağını ilerleyen günlerde göreceğiz ancak, Trabzonspor bu düşüncesinde kararlıysa, Federasyon Mali Genel Kurulu’nda kararlılığını göstermelidir. Şu ana kadar bir işe yarayamamış olan Federasyon yöneticilerinin istifası da bu anlamda yerinde bir hareket olabilir.
‘’Fenerbahçe'ye mektup...‘’
3 Temmuz günü büyük bir komployla uyandınız. Başkanınız, yöneticileriniz tutuklandı... Bir çok maçta şike yaptıkları ve teşvik verdiklerine dair iftiralara maruz kaldılar. Yaşanan bir iki günlük şaşkınlığın ardından olay aydınlanmaya başladı... Bu durum, başkanınızın girmiş olduğu milyar dolarlık bir ihale yüzünden ortaya çıkmıştı... Camia olarak müthiş bir reaksiyon gösterdiniz. ‘Sandıkta görüşürüz’ sloganlarıyla en tepedekilere göz dağı verecek kadar sahiplendiniz kulübünüzü ve başkanınızı.
Sonra anlaşıldı ki bu iş ihale işi değil, cemaat işi. Atatürk düşmanları, fethedemedikleri son kale olan Fenerbahçe Cumhuriyetini ele geçirmek için düzenlemişlerdi bu komployu. Baransu’nun, Kütahyalı’nın, Tayyar’ın Aziz Yıldırım’a karşı tavırları da kozunuz oldu...
Görünen o ki; sizi kandıramamış olsalar da Federasyon Başkanı büyük Fenerbahçeli M.Ali Aydınlar’ı kandırmayı başarmışlardı. Bu komploya inandığından olsa gerek, zararı en aza indirgeyebilmek adına var gücüyle çalıştı... Sözüm ona, gelmesi muhtemel büyük cezalara karşı sizi korumak adına Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’nden men etti federasyon.
Men edilmenize sebep olanların federasyon içindeki Galatasaraylılar olduğu sonradan anlaşıldı. Mehmet Ali Aydınlar’ın da Fenerbahçe başkanı olabilmek için Aziz Yıldırım’ı devre dışı bırakmaya çalıştığını da yine başkan sayesinde öğrendiniz...
Derken, yeni Federasyon başkanı seçildi... Oradan buradan telkinlerle bir anda herkesin adayı oluveren, kamuoyu baskısına göğüs gerebilecek, bu işi çözebileceğine inanılan kişi Yıldırım Demirören’den başkası değildi...
Değiştirilemeyen 58. Maddeyi bir anda değiştirerek ustalığını gösterdi yeni başkan... Kişilerle kurumları ayırarak da büyük bir hatayı düzeltti. Bu durum yeni etik kurulu raporunun da habercisiydi haliyle... Öyle de oldu...
Bir sezon boyunca ‘verin kupamızı’ diye zırt pırt ortaya çıkan Trabzonspor’un fırsatçı yönetimi (!) ve sizin küme düşmeniz durumunda bundan en çok faydayı sağlaması muhtemel (!) Galatasaray yönetiminin oyunbozanlıklarıyla da başınız ağrıdı...
Hakkını yememek lazım, bütün bu çalkantılı süreçte iyi bir performans gösteren futbol takımı da şikesiz, şaibesiz şampiyon olabileceğini bütün Türkiye’ye gösterdi...
Ve artık sona gelindi. İkinci finalin de biletini aldığınız günün son saatlerinde PFDK kararları da açıklandı. Bütün o iğrençliklere karşı verdiğiniz inanılmaz mücadelede tertemiz şampiyonluğunuzu yeniden kazandınız...
Yine de bir şey eksik sanki... Bu büyük başarıyı neden sizden başka kimse alkışlamıyor? Boş verin, kendiniz çaldınız kendiniz oynadınız, alkışı da siz yapın... Siz size yetersiniz!