Arama

Popüler aramalar

‘’Tedbirin böylesi‘’

Aslında transferlerle alâkalı bir yazı yazmak isterdim. Süreç yine, her zaman olduğu gibi, sancılı geçeceğe benziyor. Şimdilik beklemek daha doğru...
Önümüzde futbol federasyonu seçimleri var. Trabzonspor’un seçimler ile ilgili tavrı olağanüstü!
Geçen sezon ilk yarıyı dokuz puan önde kapatmıştık. İkinci yarının başında gelen puan kayıpları sonrası Sadri Başkan manidar açıklamalar yapmıştı:
‘...Federasyonun Fenerbahçe’yi desteklediğini kabul etmiyorum, kabul etmek istemiyorum. Ama federasyon yönetim kuruluna bakarsanız, doğrudur. Federasyonda Fenerbahçe tandanslı yönetim kurulu üyelerinin sayısı oldukça fazladır. Biz seçilmeden önce orada seçim olduğu için katkımız, etkimiz olmadı. “Mayıs ayında bildiğim kadarıyla veya haziran ayında federasyonun seçimi var. Orada tedbirimizi alırız, bundan endişeniz olmasın...’
Sayılı gün çabuk geçer, Federasyon seçimleri geldi çattı. Kimin aday olacağı tartışılmaya başlanmıştı ki, Trabzonspor’un da içinde bulunduğu üç büyük kulübün adaylık teklifi götürdüğü M. Ali Aydınlar, Aziz Yıldırım’ın da onayıyla başkanlığa aday oldu.
Trabzonlu bir arkadaş, acemi birliğindeki eğitimlerde zorluk çekince babasını arar ve dağıtım için torpil bulmasını ister. Babası da ‘Oğlum merak etme her şeyi ayarladım usta birliğinde İstanbul’dasın’ der... İstanbul’un hayaliyle geçen acemilik sonrası dağıtım yerleri açıklanır ki; bizim asker Hakkâri’ye düşmüş. Durumu öğrenen baba tam da, ‘Oğlum şimdi paşayı arıyorum’ diyecekken bizimki babasının lafını keser ve cevabı yapıştırır: ‘Aman baba, sakın daha torpil yapma buradan öteye Kuzey Irak var...’
Sadri Başkan’ın tedbiri de işte böyle... Dalga mı geçiyor ciddi mi yapıyor anlamaz olduk. Yönetimi nasıl olur bilinmez ama Fenerbahçelilik konusunda Mehmet Ali Aydınlar’ın bir kademe üstü Aziz Yıldırım olsa gerek.

21 Haziran 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yazık...‘’

1946 yılında Trabzon’da doğdu... Futbola 1958 yılında İdman Ocağı’nda başladı. 65-66 sezonuna kadar İdman Ocağı’nda amatör futbol oynamaya devam etti... KTÜ futbol takımının şampiyon kadrosunda yer aldı... Trabzonspor’un ilk profesyonel futbolcularından biri oldu... Karadeniz’in çeşitli takımlarında futbol oynadıktan sonra tekrar Trabzonspor’a döndü... Trabzonspor’un 1. Lig’deki ilk sezonunda takım kaptanlığı da yaptı.

Futbolu bıraktıktan sonra 78-84 yılları arasında spor yazarlığı yaptı... Bu süre içerisinde iki kez Trabzonspor yönetiminde bulundu. 93-96 yılları arasında 1 yıl asbaşkan, 2,5 yıl kulüp başkanı sıfatıyla görev yaptı.
Muadillerinin aksine, sürekli olarak iktidar kavgası içinde bulunmaması, Trabzonspor camiası tarafından daha da sevilen bir kişi olmasında büyük rol oynadı.

Hep iyi bir Trabzonsporlu olarak bilindi...

Siyasi yaşamı 3 Kasım 2002 seçimlerinde Trabzon milletvekili seçilmesiyle başladı. Ne olduysa ondan sonra oldu.

Bilen bilir, Trabzon halkı için şahıslar partilerden daha önemli olmuştur. Siyasete atıldıktan sonra onun için partisi, halkından, takımından daha önemli oldu.

Trabzonspor kongrelerinde daha önce hiç olmadığı kadar aktif rol oynadı. Yönetim icraatlarına karıştı, söz sahibi oldu. Siyasi gücünü Trabzonspor üzerinde, Trabzonspor’u siyasi çıkarları doğrultusunda kullanmaya başladı. Yönetim de kendilerine olan desteğe, takımın siyasi rant aracı olarak kullanılmasına sessiz kalarak karşılık verdi.

Trabzonspor’un 82 puan aldığı bir sezon sonrası yaşanan tartışmalar, kaçan şampiyonluk için değil.
Trabzon’da, Trabzonspor’la geçen bir ömür sonrası, Trabzonspor’la ulaşılan makamın, Trabzonspor’dan daha fazla önemsendiğinin fark edilmesinin yarattığı rahatsızlıktır asıl sebep.

Neticede Faruk Özak’a karşı bir kitle de var artık Trabzon’da. Ve hala, FİFA’ya dilekçeler vermekten bahseden, federasyona çatan fakat spor bakanının adını ağzına almaktan çekinen bir yönetim.
Spora siyaset karıştıranlara karşı, siyasete Trabzonspor da karışmaya başladı nihayetinde...

Yazık.

06 Haziran 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Komiklig...‘’

Fenerbahçe-Bursaspor maçı... Son 10 maçını kazanan Fenerbahçe, Bursaspor karşısında sahadan 1 puanla ayrılıyor. 2 hafta sonraki Bursaspor-Trabzonspor maçını Trabzonspor kazanıyor... Fenerbahçe cephesinde genel kanı: Bursaspor, Trabzonspor’a bilerek yenildi.
Fenerbahçe-Kayserispor maçı... Kayserispor kalecisi çok hatalı bir gol yiyor. Trabzonspor başkanı, hocası fahri Trabzonlu, kaleci antrenörü has Trabzonlu olan Kayserispor’u töhmet altında bırakacak açıklamalar yapıyor. 2 hafta sonra Trabzonspor-Kayserispor maçında yine hatalı bir gol yenmese, Kayserispor, Fenerbahçe’ye bilerek yenilmiş olacak.
Fenerbahçe-Eskişehir maçı... Bülent Uygun’un Eskişehirspor’u, Fenerbahçe ile karşılaştığı maçta pek bir varlık gösteremiyor. Fenerbahçe’nin 3-1 galip geldiği maçta Trabzonspor cephesinde genel kanı Eskişehir’in maçı sattığı yönünde. İki hafta sonra oynanan Eskişehir-Trabzonspor maçında Trabzonspor sahadan bir puanla ayrılıyor... Trabzon’da genel kanı: Eskişehir prim aldı.
Fenerbahçe Antep maçı... Gaziantep canını dişine takarak mücadele ettiği karşılaşmada son anda yediği golle mağlup oluyor. Fenerbahçe cephesinden ‘Şampiyon mu olacaksınız!’ şeklinde yöneltilen eleştiriler, Antep, Trabzonspor karşısında mağlup olursa Gaziantep, Trabzonspor’a maçı sattı şeklinde suçlamalara dönecek.
Şampiyonluk yarışında iddiası olmayan takımlar keşke önceden karar verselerdi de ya hem Fener hem de Trabzonspor’la berabere kalsalardı ya da her ikisine de yenilselerdi... En azından ligimiz şaibeden kurtulurdu.
Gariplig!
Aziz Yıldırım, Başbakan görüşmesinin ardından Trabzonspor cephesinde oluşan rahatsızlığın giderilmesi adına Sadri Şener Başbakan görüşmesi organize edildi.
Bu memlekette; Başbakan’ın işaret ettiği kişi Federasyon başkanı seçilmiyor mu?
Başbakan’ın göreve gelmesini takip eden 3 yılda Kasımpaşa Süper Lig’e yükselmedi mi?
Özkan Sümer dönemindeki Trabzonspor-Fenerbahçe maçında, taraftarının sebep olduğu olaylar sebebiyle Fenerbahçe’ye verilen ceza, Başbakan’ın bir sözüyle iptal edilmedi mi?
Şampiyon olması durumunda sahadaki yerini alabilsin diye Aziz Yıldırım’ın cezası 40 günden 21 güne indirilmedi mi?
Aynı eylemden dolayı 2. kez ceza alan başkanın nasıl oluyor da ikinci cezası ilkinden daha kısa oluyor bilen var mı?
Bütün bunlar normal de Aziz Yıldırım’la Başbakan’ın görüşmesi mi garip?
Sadri Şener’i yormaya ne gerek var.
Seçimlig!
Seçilebilmek adına parti değiştirenleri çok görmüştük de takım değiştireni ilk defa görüyoruz... Daha iki ay önce Galatasaray Arena Stadı’nın açılışında ben Galatasaylıyım diye bağıranlar bugün nasıl oluyor da Bordo-Mavi aşığı oluyor? Trabzonspor’un Trabzonlular için ne anlam ifade ettiğini iyi anlamış demek ki birileri.

29 Nisan 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Farkına varmalı‘’

Fenerliler bir yandan hakeme isyan ediyor, diğer yandan Trabzonspor’a meydan okuma derdinde.
Bursalı taraftarlar diyor ki: 3 puan almalıydık. Bu sene de şampiyon Anadolu’dan çıkacak. Trabzonspor’a vefa borcumuzu ödedik, bundan sonrası Trabzonspor’a kalmış.

Fenerbahçeli taraftarlar hırs küpü. Onlara sorsan, çelme takan Bursa değil hakem. ‘Hakem hakkımızı yedi, ama şampiyon biz olacağız.’, ‘Trabzonspor fazla sevinmesin onlar da puan kaybedecek.’, ‘Bursa, Fener’e de Trabzonspor’a oynadığı gibi oynasın.’, ‘Hakemlere rağmen şampiyon biz olacağız.’
Trabzonspor cephesi bugün mutlu. Kopmadığı yarışta liderliği devralmış olmanın sevinci ve heyecanı var camiada. Zamanı durduralım bir an için. Mutluyuz.

Kasedi ileri saralım şimdi de... ‘Şampiyon kim olacak?’ sorusuna şimdiden cevap verebilir miyiz?
Mutlu olmak güzel şey, ancak tehlikeli de olabilir. İnsanın en mutlu anı, en dikkatsiz olduğu zamandır aynı zamanda. Trabzonspor kazandı Fenerbahçe puan kaybetti. Mutluyuz. Dikkatle baktığımızda; Trabzonspor, ikinci yarısını kötü oynadığı maçta puan kazandı, Fenerbahçe bir çok gol pozisyonu bulduğu bir karşılaşmada puan kaybetti. Fenerbahçe iyi oynadı kaybetti, Trabzonspor kötü oynadı kazandı.

Bunları söylemenin ne anlamı var? 7 zor hafta daha var. İki takım da bu periyotta puan kaybedecektir. Sonunda gülebilmek için top şu an Trabzonspor’da. Rehavete kapılmamalı, gereken tedbirler alınmalı, camia olarak hakemlermiş rakiplermiş gibi polemiklere kapılmamalı. 7 hafta sonunda gülersek iyi güleriz, gülemezsek zor toparlarız. Farkına varmalı.

07 Nisan 2011, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Zigana yolu...‘’

Dikkati elden bırakmamak, freni mümkün olduğunca az kullanmak ve gaza nerede ne kadar basacağını iyi hesap etmek gerek. Aksi halde telafisi mümkün olmayan kazalara sebep olunabilir. Fikstüre göre Trabzonspor’un, Fenerbahçe’yi iki hafta geriden takip etmesi de ayni karlı yolda iki viraj geriden gelmek gibi bir durum olsa gerek. Bu durumda benim aklıma gelen yol Zigana yolu.
Maçka tüneline kadar her şey normal seyretti iki takım için de... Tüneli geçtiler geçmesine fakat Zigana’ya yaklaştıkça şartlar ağırlaşmaya başladı. Önce Fenerbahçe, Galatasaray virajında ufak bir spin attı. İki duran topla gelen goller şoförün ustalığından mı yoksa şanstan mı bilinmez, kazasız atlattılar zorlu virajı. Fenerbahçe’nin, yoluna kazasız devam etmesi moralleri bozmuştu biraz Trabzonspor cephesinde... Onur’un sakatlanmasıyla uzun bir zaman sonra şans bulan Tolga’nın yediği golle de yürekler ağıza gelmedi değil hani. Zemin gerçekten ağırdı. Sonrasında kurtarılan şutlar ve atılan goller Trabzonspor’un da bir virajı daha kazasız belasız atlatmasını sağladı. Kaldı sekiz viraj... Zigana yolunda kışın hava, aklına estiği gibi hareket eder. Bir açar bir kapatır, kar bir yağar bir durur. Bazen günlük güneşliktir bazen sisten önünü göremezsin. İki araba düşünün ki aralarında iki viraj... Hangisi yolunu tamamlayacak, görmeden bilemezsin. Fakat öyle güzeldir ki zirve, çıktın mı bir kere, bir daha inmek istemezsin.

22 Mart 2011, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Üç gol üç sonuç...‘’

Yapılması ve yapılmaması gerekenler var. Şampiyon olacak takımın defansı bu kadar hatalı gol yemez, forveti 2 metreden kaleyi ıskalamaz, şampiyon olacak takımın başkanı konuşmak için konuşmaz.

Maç berabere bitmiş olsa da kaybeden Trabzonspor oldu. Herhalde Trabzonsporlular hariç herkes büyük keyif almıştır pazar gecesi düellosundan.

Kazanılması gereken bir maçtı şüphesiz, fakat maçın geneli göz önüne alındığında kaybedilen iki puana üzülmek yerine kazanılan bir puana sevinmek daha mantıklı olacaktır.
Her anlamda çıkarılacak dersler vardı Kayserispor maçından.

Takımın çıkarlarını savunuyorum sanıp ta rakip takımların futbolcularını uluorta töhmet altında bırakacak açıklamalardan uzak durulması gerektiğini gördük mesela atılan ilk golle.
Burak’ı eleştirdik zaman zaman, Umut’u yücelttik. Üç gol atılan maçta Umut yüzler kulübüne giremedi. Burak atılan ikinci goldeki mücadelesiyle övgüyü hak etti. Umut’u eleştirdik bu sefer de Burak’ı yücelttik.

Burak’ın düşürüldüğü pozisyon sonrası hakem Yunus Yıldırım faul düdüğünü çalmayınca, taraftar sahne aldı. Islıklar bağırışlar ve sahaya yansıyan o müthiş baskı ikinci yarı üstün oynayan Kayserispor takımını bir kaç dakikalığına olsa da durdurmayı başardı. İşte tam bu sırada gelen üçüncü golde başrolde Glowacki değil taraftar vardı. Kendi evinde oynamanın asıl avantajı da bu golde ortaya çıktı. Sahaya atılan maddeler ve hakemin başının yarılması dışında, her maçta nasıl bir baskı kurulması gerektiğini gördük üçüncü golle.

Bundan sonra yapılması gerekenler bu üç golde gizli. Konuşmuş olmak için konuşmamak, takımda olduğu sürece her futbolcuya değer vermek ve takım evinde oynadığı her maçta, başından sonuna rakibi baskı altına almak.

01 Mart 2011, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Dede daha ölmedi...‘’

Yani Trabzon ne yaparsa yine kendi kendine yapacak gibi gözüküyor... Gelişmeleri takip ederken aklıma şu hikâye geldi...
Trabzon’un bir ilçesinde, evin dedesi bir anda fenalaşır... Aile kalabalık... Dedeyi hastaneye götürmek için bir telaştır başlar evin içinde... Paltosunu kapan ‘durun ben de geliyorum’ diye atlar minibüse... Dedeyi yalnız bırakamam, ‘oy dedecuğum vay dedecuğum’ derken iki minibüs ağzına kadar dolu tutarlar merkezin yolunu. Dörtlüler yanıyor haliyle, korna kıyamet yarım saatte tıp fakültesine ulaşırlar. Hastanenin önüne gelir gelmez kapılar açılır, minibüsler boşalır. Öndeki minibüsle gelenler arkaya, arkadaki minibüsle gelenler öne doğru atılır... ‘Haydi, çıkarın dedeyi’ diye. Bizimkilerin kafasına o anda dank eder dedeyi evde unuttukları. Ararlar evi. Evde kalan evin en küçüğü çıkar telefona.
Sorarlar: Dede nasıl?
Çocuk ağlayarak cevap verir: Dede öldü.
Üst üste yaşanan puan kayıplarının biraz tedirginlik yaratması doğaldır. Süper Lig tarihinde bütün maçları kazanarak şampiyon olan bir takım da olmamıştır. Ancak, sayısız kez, panik yüzünden şampiyonluklar kaybedilmiştir. Nasıl ki taraftar ateşli bir şekilde takımı desteklediğinde takım daha hırslı oynuyorsa, taraftar panik halinde maç seyrettiğinde de takımın paniklemesi doğaldır. Futbol bu yüzden bu kadar güzeldir. Taraftar oyunun as elemanıdır. Uzatmayalım; dede henüz ölmemiştir.

04 Şubat 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Her yönden güçlü olmak...‘’

Lig arası boyunca Trabzonsporlular hep aynı konuyu konuştu; 2. yarı nasıl olacak? Herkes takıma güveniyor fakat tedbiri elden bırakmamak gerektiği konusunda da birbirini uyarıyordu. Ve herkesin en çok birleştiği konu takıma olan desteğin lig sonuna kadar devam etmesi gerektiğiydi.

İkinci yarı Ankaragücü maçı ile başladı. Her şey iyi giderken tam da 61. dakikada yenilen gol keyifleri kaçırdığı gibi konuşulanları da unutturdu sanki... Stada bir uğultu, hoşnutsuzluk hakim oldu. Zaten strese giren futbolcular, taraftarın da etkisiyle biraz daha panik oldular. Trabzon 3 puan alacağı maçtan bir puanla ayrılmak zorunda kaldı. Çarşamba akşamı, Fener maçı da düşünülerek oluşturulan kadroyla çıktığı maçta kupadan da elendi Trabzon. Bundan sonra ne yapmalı?

Bursa’nın da beraberliği sonrası 2. ile arasındaki puan farkı hala 5 olan Trabzon, taraftar desteğini her zaman arkasında hissetmeli. İlk yarının 6. haftası sonunda Trabzon’un Bursa’nın 7 puan gerisinde ligde 5. sırada olduğu unutulmamalı. Nasıl ki Bursa 7 puan farktan 5 puan geri düşebiliyorsa aynı durum Trabzon’un da başına gelebilir. Uzun lig maratonunda sadece teknik mücadele verilmiyor. En az fiziksel mücadele kadar önemli bir diğer mücadele alanı ise psikolojik mücadele. Trabzon taraftarına tam da bu noktada çok fazla is düşmekte... Bir hafta kaybedilen puan sonraki hafta telafi edilebilir.

Ancak, bir maçla da olsa kaybedilen psikolojinin düzelmesi haftalar sürebilir. Trabzonspor taktik olarak zaten Şenol Güneş ve Ünal Karaman hocaların kontrolünde, yani emin ellerde. Taraftara düşen ise takımı psikolojik yönden güçlü tutmak olmalıdır. Unutmayalım “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” ya da tam tersi...

28 Ocak 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI