Arama

Popüler aramalar

‘’Kupa Bey'i Sneijder‘’

Gecenin tesadüf olmayan diğer bir olayı ise kupayı kazandıran golün Wesley Sneijder tarafından kaydedilmesi. Unutulmamalı ki, büyük oyuncular, büyük maçlarda ortaya çıkar. Normal sezonda hep daha fazlasını beklediğimiz Hollandalı, düşünün bir atıyor Aslan Devler Ligi’nde tur atlıyor, bir atıyor felaket sezon kupayla tamamlanmış oluyor. Peki dün gece futbol tatmin etti mi sporseverleri? Bana göre hayır! Zaten oyunun başında kontrol hep ev sahibindeydi. Sarı- Kırmızılılar yine çok top kaybetti çok pas hatası yaptı. Defans bloğu konsantre değildi, orta saha elemanları meşin yuvarlağı ileriye taşıyamadı. Belli ki akıllar Trabzon’daydı. Fakat unutulmasın ki sonuç Galatasaray camiası için önemlidir ve sezonun ilk hedefi teknik direktör Mancini’nin hanesine yazılmıştır. Ancak ikincilik hedefi de tamamlandığında, oyuncular başta olmak üzere Galatasaray’ı seven herkes bu sezonu bir an unutmalıdır.

Son olarak kupanın kazanılmasında emeği geçen herkesi gönülden kutlar, hafta sonu oynanacak kritik Trabzonspor mücadelesinde daha iyi bir futbol dileklerimi iletmek isterim.

08 Mayıs 2014, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Futbol hayattır...‘’

Açıkçası futbolun ‘profesörleri’ dahi inanmamıştı. Olsun, kimse mükemmel değildir. Fakat mükemmel olan bir şey varsa, o da Arda’nın futboludur! Futbol hayattır, bu harika çocuk da bize olağanüstü performansı ve mükemmel golleriyle hayat veriyor. Hayat verirken kendisi de futboldan zevk alıyor. Bu, Arda’nın İspanya’da kariyerine başladığında öğrendiği ilk olaydır; Futbol oynarken zevk alacaksın ki, futbolla yatıp futbolla kalkanlara zevk vereceksin... Bizim Arda da, yurdumuzun garip alışkanlıklarından arınmış, Türk Futbolu’nun içine düştüğü ortamdan uzak, başarı basamaklarını hızlı bir şekilde geride bırakıyor. Bunu yaparken de kupalar kazanıyor, tarih yazıyor! Çılgın Türk, Atletico’nun
kahramanı sen bizim canımız ciğerimizsin, sağolasın...

02 Mayıs 2014, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Nerede o ruh!‘’

Çok iyi hatırlıyorum, Galatasaray yeni hocası Souness ile anlaşmış Sami Yen’de Zeytinburnu ile kapışıyor. İskoç hoca göreve henüz başlamamış, tribünde yerini almış yanında da ben... Mavi-Beyazlılar sürpriz bir şekilde de 2-0 öne geçince ünlü teknik adamın yüzündeki ifadeyi çok iyi hatırlıyorum; aman Tanrım ben nereye geldim diyordu adeta. Souness’ı rahatlatan kelimeleri ifade ettim hemen: Rahat olun maçı alırız... Yanlış hatırlamıyorsam Aslan muhteşem bir geri dönüşle mücadeleyi 7-2 kazanmıştı. Arena’da da tarihe geçen Terimli geri dönüşlere tanık olduk. Dün de Sarı-Kırmızılı futbolcuların, taraftarları yine coşturabileceğini bekleyenler, kötü başlangıca rağmen galibiyet bekleyenler tabii ki de yanıldı! Çünkü Galatasaray’da maalesef ne o ruhu taşıyan futbolcu var ne de bu takımı o denli motive edebilecek kapasitede bir yönetim. Mesela bir örnek vermek istiyorum. Yeteneğine hayran kaldığım Semih kardeşim ikinci golü bir kez daha izlesin ve düşünsün...

Böylesine dramatik bir sezonda ikincilik fırsatını tepersen maddi manevi çok şey kaybedersin! Ha, bir de unutmadan fazla tatil de sezon sonu haram olur çünkü Şampiyonlar Ligi elemeleri temmuz ortası başlıyor.
Son bir iki cümle de Kasımpaşa için. Şota’ya helal olsun. Kasımpaşalı futbolculara helal olsun, inşallah da Avrupa biletini alırlar çünkü bu kadar pozitif futbolla bunu fazlasıyla hakediyorlar...

20 Nisan 2014, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Geniş aile!‘’

Tamam, ikinci olsan dahi Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılıyorsun ama bu savurganlık ne iş? En yakın rakibin Beşiktaş son dakikada avlanmış, işi sıkı tutman gerek haftalar ilerledikçe altın puanlar yazman lazım hanene ama nerdeeeee... Bak dedikodular ayyuka çıkmış, Sneijder yerlilere pas atmıyor, Drogba Burak’la anlaşamıyor diye; Eeeeee, onlar da sahada yokken, neden oynamıyorsun kardeş? Sanki halı sahadaymışın gibi neden sallanıp duruyorsun birader? Bu pas hataları bu kadar üst düzey ve kritik karşılaşmada yapılır mı? Neden dün Sivas’ta Yekta’ya kimse ayak uyduramıyor Allah aşkına? Kusura bakmayın ama şu iki cümleyi de sarfetmeden duramayacağım. Galatasaray’da kimse o formadan daha büyük değildir. Galatasaray’da o muhteşem taraftar seni desteklemese, sen bir hiçsin... O vakit artık özeleştiri zamanı beyler! Aynaya bakıp “Galatasaray seyircisi bizi yuhalıyorsa bunun bir nedeni var” deyip laylayloma son vereceksin! Galatasaray forması çok ağırdır, o ağırlığı kaldırmak özveri ister, mücadele ister. Galatasaray için savaşmayan, o şanlı formayı yeterince terletmeyen başka kapıya lütfen!

13 Nisan 2014, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Umutsuz vaka...‘’

Öncelikle şuna açıkça ifade edelim; Galatasaray şampiyonluğu kesinlikle hak etmiyor! Bu rahatlık, bu boşvermezlik, bu vurdumduymazlık nedendir Allah aşkına, biri açıklasın, kimin eseriyse de beri gelsin! Büyük takımsan eğer, hem içerde, hem de dışarıda kazanacaksın... Son 5 deplasman maçında da kazanamıyorsan, suçlu aramayacaksın! Kağıt üzerinde zayıf rakiplerin karşısında üstünlük sağlayamıyorsan, gol atamıyorsan, daha da acısı pozisyon bulamıyorsan sıkıntı var demektir. Sezon sonu da ikinci olursan ‘Allah bereket versin’ deyip gıkını çıkarmayacaksın!

Belki, ‘Sneijder maçın başında karşı karşıya kaldığı pozisyonda golü atsa, fark olurdu’ diyenler olacaktır. Ama adaletli olun lütfen ve söyleyin; O pozisyon ve Burak’ın çizgiden dönen topun dışında biz futbolseverleri heyecanlandıran ne vardı dün akşam Konya’da? Hiçbir şey yoktu. Galatasaray rakibini eskisi gibi ‘ısırmıyor’, Aslan artık arzulanan ve beklenen mücadeleyi sahaya yansıtamıyor. Takım pozisyona giremiyor, gol atamıyor yahu! Bence sorumlular artık özeleştiri yapıp hatalarını üstlenmeli ve gerekeni yapmalıdır. Camiaya, Galatasaray’ın şanlı taraftarına daha fazla acı vermenin bir anlamı yoktur!

Bir çift lafım da Selçuk İnan’ı eleştirenlere, dün rakamlarla yanıt veren Sarı-Kırmızılı yönetici veya yetkililere; Bizim Selçuk 35 maç oynamış da 7 gol 6 asist yapmış, Real Madrid’li Modriç, Barcelona’lı Iniesta, Juventus’lu Pirlo ve Chelsea’li Lampard’ı geride bırakmış. Buna itirazım var sayın yöneticiler! Bir de ricam var; Lütfen bu oyuncuların isabetli pas, topla buluşma, top çalma ve topa sahip olma yüzdeleriyle forma giydikleri takımların ligdeki başarı grafiklerini oyuncularınıza iletin, o zaman belki yüzleri az da olsa kızarır...

30 Mart 2014, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ortada bir maç‘’

Matamatiksel olarak Şampiyonlar Ligi’ni kovalayan Bordo – Mavililer için Elazığspor maçı gerçekten de çok kritikti. Zira sıralamada ‘çarpıştığı’ iki rakibi Kasımpaşa ve Karabükspor haftayı 3 puanla kapatmıştı. Bir de takımın dinamosu Olcan cezalıydı… İşte tüm bu detaylardan sonra zirveden kopmamak için 3 puan için sahaya çıktı Trabzonspor. Evsahibi Elazığspor ise üç puan aldığı taktirde küme düşme potasında az da olsa nefes alacaktı. İki ekip de çok temkinli başladı karşılaşmaya. Elazığ topla daha çok oynadı, ancak konuk ekip hata yapmamaya gayret etti. Bu nedenle ilk yarım saatte Bordo-Mavililerin sahadaki en iyi oyuncusu Özer’in müthiş füzesinin dışında tehlikeli bir pozisyon göremedik… İlk devrenin sonlarına doğru ise iki temsilci de kaleyi daha fazla yoklamaya başladı. Yusuf’un güzel şutunu, kaleci İvesa aynı güzellikte kurtardı. Diğer kalede ise ilk yarının son dakikasında öne geçme fırsatını, Serdar Özkan cezasahası içinde topu auta göndererek kullanamadı…

Teknik Direktör Hami Mandıralı ileri uç hareketliliğinden memnun olmasa gerek, ikinci yarıya Emre Güral’ı sahaya sürdü. İkinci devrenin ilk çeyreğinde özellikle orta sahada sık sık yapılan pas hataları her iki takımın da telaşını göz önüne serdi. Deniz, kornerden gelen topa voleyi vurdu, top ağlarla buluşmuş olsaydı, belki de yılın golü olabilirdi. Ancak meşin yuvarlak üstten auta çıktı. Maçın temposuna değinmek gerekirse, ilk 1 saatte sığ bir mücadele izlediğimizi de belirtmek zorundayım. Şöyle organize bir atak, 2-3’lü verkaç veya tribündeki seyirciyi heyecanlandıracak pozitif bir akın organizasyonuna maalesef şahit olamadık. Trabzonspor, Emre’nin oyuna girmesiyle Henrique ve Özer’in dikine oyunuyla pozisyon bulmaya çalıştı. Elazığspor ise kanatlardan yaptığı üst üste bindirmelerle cezasahasında tehlike yaratmak istedi ancak başarılı olamadı. Teknik Direktör Okan Burak ise son hamlesini Batuhan Karadeniz’le denedi işe yaramadı. Konuk ekipte ise yedek soyunan (Neden yedek olduğunu biri bana anlatmalı!) Adrian biraz olsun cezasahasına top taşımaya kalkıştı. Sonuçta Elazığspor 1 puanla yetinmek zorunda kaldı ve kalan haftalarda ecel terleri dökmeye devam edeceğe benziyor. Trabzonspor’a gelince; Fırtına sezonu çoktan bitirmiş…

29 Mart 2014, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bu son mektubum...‘’

Drogba sakatmış... Tribünden izledi maçı. Takımı bu halde görünce ne hissetti merak ediyorum. Bu sezon fazla yıprandı ihtiyar delikanlı. Zaten gidici, artık Galatasaraylılar önüne bakmalı, özüne dönmeli!

Sarı-Kırmızılı taraftarlar da dün büyük bir beklenti içinde, müthiş bir mücadele bekliyordu Londra hüsranının ardından. Öz evlatları kaptan Selçuk, kral Burak hatta Hajrovic’le düşme hattındaki Kayseri farklı geçilecek, tribünlerle yeniden barış sağlanacaktı.

Ama insan her istediğine her zaman ulaşamıyor. Futbol bu, top yuvarlak. Bakınız Sneijder yine solda kayboldu, Burak en basit pozisyonları harcadı ve kaptan Selçuk üst üste 2 verkaç yapıp 1 ara pası veremedi demiyorum! Haaşa! Biz bu çocuklarla şampiyon olduk kardeşim. Eeee o zaman onları suçlamak niye? Peki kimi suçlayacağız? Yine en kolayını yapıp Mancini’ye mi yükleneceğiz. Onu da mı asacağız... Tıpkı Türkiye’den gönderdiğimiz Löw, Del Bosque, Lucescu, Hiddink ve Gerets gibi değerler gibi İtalyan’ı da ülkemizden püskürtüp, ardından keşke hocamızı göndermeseydik mi diyeceğiz.

Son 6 deplasmanında puan alamamış Kayserispor’a dişini geçiremeyip, son saniyede gol yiyip şampiyonluğa veda ediyorsan hakikaten oturup düşünmen lazım... Gerekirse hocanın da öz evlatlarının da kulağını çekeceksin. Çekeceksin ki, hocan küme düşen rakibi altetmek için futbolcularına mektup yazmak zorunda kalmasın... Bu son mektubu olsun lütfen... Ayıp oluyor, bir de çoook ama çok yazık oluyor...

23 Mart 2014, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’2020'nin gerçek hikâyesi…‘’

-Haber kaynaklarım beni, 2016 oylaması öncesi de doğru bilgilendirmişti. Türkiye, Fransa ile birlikte final turuna kalacak ancak kazanan UEFA Başkanı Michel Platini’nin memleketi olacaktı. Yanlış anlaşılmasın bu, Türkiye’nin böylesine büyük bir organizasyonu hak etmediğinden değil, sırf ‘büyük abilerin’ kararından ötürü olmuştu. Büyük ağabeyler Ukrayna ve Polonya’dan sonra tecrübeli bir evsahibi istediler. TFF, Mahmut Özgener Başkanlığı’nda 2020 için çok iyi çalıştı. Şenes Erzik de bir çok konuda ağırlığını koydu fakat O’nu bile tuzağa düşürünler olmuştu. Sonra da Fanatik Gazetesi’nde yer aldığı üzere bizi şu şekilde teselli ettiler; 2016 olmadı, size 2020 verelim!

-Evet, onlar bize borçluydu. UEFA ‘mükemmel’ bir futbol ülkesi olan Türkiye’yi ödüllendirmek resmen için harekete geçti. Türkiye’nin 2016 dönemindeki özgüveni ve hırsı mutlaka karşılık görmeliydi ve 2020 ülkemize altın tepsi üzerinde sunuldu. Herkes hatırlar, Michel Platini İstanbul’daki UEFA Kongresi’nde canlı yayında şu sözü verdi; 2020 için benim oyum Türkiye’ye! Bu kadar açık ve net! Fakat bizim akıllıların yüzyıldır alamadığımız Olimpiyat Oyunları aşkı depreşti. 2 organizasyon da aynı aya denk geliyordu. Olimpiyat adaylığımız futbolun patronunu fena kızdırmıştı. Dünyaca ünlü futbol adamı resti çekti; Olimpiyatta ısrar ederseniz, 2020’yi unutun…

-Olimpiyat ve futbol arasındaki ilgi ve marka değerini bir türlü hesaplayamayan ‘akıllı’ yetkililerimiz kendilerine göre rant hesabını yapıp Olimpiyatlarda ısrar edince, UEFA bize iyice sırtını çevirdi. Buna üzülen, içerleyen dünyadan bihaber TFF ‘siz Olimpiyatınızı, biz de Avrupa Şampiyonamızı birlikte, elele düzenleriz’ deyiverdi. Şaka gibi değil mi! Şaka değil, gerçeğin ta kendisi! Eee, hal böyle olunca UEFA başka bir formül bulmak için ‘çalışmaya’ başladı. Hatta Platini Monaco’daki kura çekimlerinde şu tüyoyu vermişti; Mehmet’çiyim lütfen sizinkilere şu mesajımı iletirmisin; 2 organizasyonda ısrar etmesinler, ederlerse bakarsın 2’sini de alamayabilirler, bu da beni çok üzer…

-Malum, Olimpiyatlar Tokyo’ya gitti ve UEFA 2020 formatını değiştirdi. TFF’nin Avrupa Şampiyonası Finalleri’ni organize etme hayali sona erdi. Şimdi neymiş, 2020 için UEFA müjdesiymiş, falanmış fistanmış! Bakınız, finalleri Türkiye organize etmiş olsaydı, Türkiye çok şey kazanacaktı. UEFA olur da yarı finalleri ve finali İstanbul’a verirse, gerçek kazancın yüzde 1’ini bile elde edemeyeceğiz. Tüm organizasyonu UEFA yapacak. Asıl önemli olan, ülkemize 24 değil, sadece 4 takım gelecek. Saracoğlu ve Telekom Arena final için yeterli değil. Final, futbol camiasının en çok nefret ettiği olimpiyat stadında oynanacak. Ya da şimdiye dek sadece rant hesabı yapanlar yeni bir stat için kolları sıvayacak…

01 Mart 2014, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI