‘’Yönetici olsam desteklerdim ama...‘’
Galatasaray’ın Fatih Terim’le yollarını ayırması ve Domenec Torrent isminde karar kılması sanırım Ali Koç’u rahatlattı. İsmail Kartal, daha önce şampiyonluğa oynamış, değerli bir isim. Ve ezeli rakibin durumuna bakıldığında imaj olarak bir dezavantaj yaratmayacak.
Tabii sadece bu kadar değil. Getirilecek bir ismin kaos içinde yıpranması da engellenecek. Açıkçası ben Löw’ün garanti olduğunu düşünmüyorum. Yönetimin elinde yeterince değerlendirme ve görüşme yapacak zaman da olacak.
Bugüne kadar yapılan tercihlerin çoğunda bir problem görmedim. Ancak işi alış tarzı ve yönetimin desteği anlamında çok büyük falsolar olmuştur.
Dolayısıyla önemli olan bundan sonra Fenerbahçe’nin nasıl yönetileceği. Ben yönetimde olsam İsmail Kartal kararını desteklerdim. Ancak yönetim tarzının baştan aşağı değişmesi gerektiğini de şerh olarak koyardım.
‘’Enkazı seyrediyor‘’
Ali Koç sanırım oyunculara ‘Pereira’yı beğenmiyordunuz. Hadi kendiniz yapın takımı bakalım’ dersi veriyor. Bu enkazı sadece seyretmesinin başka anlamı yok. Sezon başında teknik direktör görüşmelerinde masaya ilk şart olarak ‘Bu sene şampiyon olmamız şart’ koşulunu koyarken ligi 19. haftada bırakacak işler yapmanın başka anlamı yok. Fenerbahçe sezonu kapatmış. Teknik direktör yurt dışından gelecek ve gelmesi 2 hafta sürecekse bu anlam çıkar. Ve yine kadronun kökten değişeceği de... Gerçekten büyük hayal kırıklığı. 3.5 yılın sonunda Fenerbahçe, Ali Koç’un aldığının çok gerisinde. Toplamda 1 sene teknik irektörlük işi sürüncemede kalmış. 2 kez sportif direktör atanmış 1 yıl dolmadan yetkileri elinden alınmış.
Herkesi kendi başına...
Doğal olarak hiç bir departmanda gelişme yok. Alınan onca oyuncu sistemsizlik ve kaos çarklarında öğütülmüş. Sahada herkes kendi başına bir şeyler yapmaya çalışıyor. 3’lü yerine 4’lü oynayınca her şeyin çözüleceğini sanan bir akılla gelinecek nokta ancak bu olabiliyor. Pereira’nın açıklandığı gün 3’lü oynayacağı kesindi. Maça ve plana göre sürekli rotasyon yapacağı da. Ve Mesut’un durumu ve takımın tek soğukkanlı yeteneği İrfan’ın 60 dakikalık pili olduğu da şimdi anlaşılıyor ki Pereira’nın tercihlerinden bağımsız gerçeklermiş.
Doğru durmak yetti
Bu, oyuncu kalitesiyle değil, oyuncuların sistemsizlik için değersizleşmesi sorunu. Dün Montella neredeyse hiç bir özel tedbir almadan sadece pozisyon sadakatiyle, sadece doğru durarak Fenerbahçe’yi çaresizliğe itti. Demirspor 4 ayda çok daha iyi takım olmuş.
‘’Çok boyutlu kriz‘’
Çok boyutlu bir krizle karşı karşıyayız. Terim, takımın iyi oynadığını düşünüyor ama taraftar aynı fikirde değil. Selçuk İnan, ‘Gelişmezse takım değişir’ diyor ama yönetim, ‘Tüm istediğiniz transferleri yaptık nasıl olur?’ diyor. Üstüne de Terim başkana bir atan ve tutan sorunu olduğunu söylüyor. Yönetim yardımcı hoca görüşmesi yapıyor ama Terim’in bahçe işlerinin bile ona sorulmadan yapılmasını istemeyeceğini çok iyi biliyor. Terim, Lazio maçından sonra ‘Mohammed’in kalmasını istiyorum’ diyor ama Giresun maçından sonra ‘Golcü diye aldıklarımız…’ diye lafa giriyor. ‘Terim hiç teknik direktör yetiştirmedi, iyi yardımcı almaz yanına’ deniyor, Arda çıkıp Terim okulunda eğitim aldığını söylüyor, antrenör gibi davranıyor, konuşuyor…
Terim seviyesinde değil
Lig ve kupa performansı Terim seviyesinde değil, hatta rekor seviyesinde kötü ama Terim ‘Avrupa’ya bakın’ diyor. Tüm bu karmaşa içinde saha içinde de psikolojik bir kırılma var. Büyük takım forması bazı oyuncu için kanat gibidir uçurur, bazısı için ayağına bağlı kaya gibidir. Galatasaray’da 2. grup çok daha fazla gibi. Galatasaray’ın saha içi sorunlarının kaynağı doğru 2 orta saha oyuncusu bulamamaktan. Ama asıl sorun tesiste kulüpte. Terim başarılı olamadığında kolay idare edilebilir bir ego değil. Çünkü kendisinin başarısız olabileceğine asla ihtimal vermez. Ve eğer 3 senelik bir kurulum dönemine kapı açıp bunu açıkça ilan ettiyseniz yönetim olarak göreviniz bunu her şartta uygulamaktır. Çünkü Terim’le çalışma sözüyle seçim kazandıysanız, o kendisi bıraksa bile ihale size kalır.
‘’Takım neden oynamıyor?‘’
Maçın sonlarında bir grup taraftarın Terim'e sorduğu soru şu: "Söylesene Fatih Hoca takım neden oynamıyor?" Eksikler bir yana, bu sorunun başından bu yana değişmeyen bir cevabı var: Galatasaray, genç bir takım. Ama bu gençlik dinamizmi, Kerem de olmayınca takımda hiç yok. Dün ilk yarıda net bir şekilde Giresunspor lehine olan ikili mücadele kazanma sayıları maç sonuna doğru ancak eşitlendi misal. Giresunspor, baskıdan topu ayağa pasla kaçırdı. Hiç paniklemediler. Peki neden? Çünkü Galatasaray standart ön baskı oyununu oynamaya kalktığında hücum savunmasında hem yerleşim hem de top kapma açısından sorunlu bir takım. Avrupa'da savunmaya yerleşip geçiş oynadıklarında Muslera'nın da iyi oyunuyla hiç geri düşmediler.
Risk almıyorlar
Ligde ve özellikle evinde oynadığında ise her rakibe karşı gerideymiş gibi hırsla, istekle, tempoyla başlama zorunluluğu var. Bunu yapınca da sorun çıkıyor. Tüm rakipler iççin kullanılabilir bir metot bu. Bu genç takım içinde de hissediliyor ve top kaybı yapmamak için ağır top çevriliyor. Rakibi sarsacak yerlerini kaybettirecek bir baskı oluşmuyor. Risk almıyorlar ki bu büyük takım oyuncusu için en büyük risk.
Arda cevap verdi ama...
Terim, bu durumun içinde bir doğrulu görüyor. Arda Turan "Terim hoca yetiştirmiyor" eleştirilerine Terim okulunda iyi bir eğitim aldığını söyleyerek cevap veriyor. Ancak eğer bunlar doğruysa hocanın imalarla uğraşmak yerine, gördüğü ilerleme ve umudu daha net anlatıp insanları ikna etmesi gerekiyor. çünkü belli ki bu umut tribünden pek görünmüyor.
‘’Sakin Fırtına‘’
Trabzonspor geçtiğimiz yıllarda yarışta olduğunda fırtına gibi eserdi. Bu kez durum farklı. Büyük bir sükunetle, sabırla oynuyorlar. Zayıf oldukları yerden soru kabul etmiyorlar. Denswil, Hüseyin ve İsmail’in olduğu savunma hattıyla isabetli şut almadan maçı tamamlayışları biraz da bundan. Oyunu güçlü olduları yerde tutuyorlar. Kuşkusuz Yeni Malatya’nın içinde bulunduğu durum bunda etkili ama yine de Trabzonspor orta sahasının sağladığı pas oyununun hakkını vermek lazım. Neredeyse hiç hata yapmadılar. Peres’in maçın başında yaptığı, son derece gereksiz kartlık hareket dışında. Avcı’nın maçın başından itibaren ısrarlı olduğu ve takımın büyük bir disiplinle uyguladığı kompakt oyun bunda etkili oldu. Evet, Yeni Malatya’nın da Mounir dışında lideri geri koşturacak bir planı yoktu ama ne olursa olsun. Belirleyici oyucuları yaşlı bir takım için kompakt kalmak en önemlisi. Avcı’nın takımı, topyekun, ön alanda doğru pozisyon alarak Yeni Malatya’nın çıkma niyetine baştan hayır dedi. Bunda oyunun merkezini alan Hamsik’in rolü önemli. Takımın en çok mesafe kat eden adamı ama sprint attı mı bilmiyorum.
Visca ile başka boyuta...
Sürekli takımın boyunu ayarlama konusunda güvenilir bir çapa oldu. Toplu topsuz takımı yönetmek onun için hiç zor olmadı. Tempoyu fazla yükseltmeden hiç riske kapı açmadan maçı bitirdiler böylece. Nwakeme’nin servisçiliği Cornelius’un keskinleşen bitiriciliği de özel katkı yapıyor kuşkusuz. Visca geldiğinde iş başka boyuta gelecek.
‘’Karaveli için önemli bir başarı‘’
Beşiktaş’ın ilk yarıda kurduğu ön alan presinde eksik kalan plana sadık bir santrfor performansı. Bunun sadece bir istisnası oldu. Onda da gol geldi. Atiba’nın golünde, Batshuayi’nin ofsayt pozisyonunda da olsa savunmayı aldatışı Beşiktaş’a üstünlük getirdi. Bunun dışında güçlü, kalabalık ama plansız hücum ettiler. Bu tip bir yapısal sorunda Larin de sıradanlaşıyor. Bağlar kopuyor. Enerji boşa harcanıyor.
Kurban Vida oluyor
Önder Karaveli Pjanic’e savunma önünde oyunu kurma işini vermenin en iyisi olduğunu düşünüyor. Souza bağlantıda. Atiba da santrfor arkasına sarkan bir görevde. Sergen Yalçın onu bu şekilde kullanarak çok önemli kazanımlar elde etmişti. Tabii burada skor gelmeyince birden fazla sorun da çıkıyor. Batshuayi pek plana uyan bir adam değil. Pjanic savunma önünde tek kaldığında da rakip kalabalık ve hızlı çıktığında iş zorlaşıyor. Bu sıkıntıyı gidermek için stoperlerden biri özellikle Vida öne çıktığında sakarlıklar ön plana çıkıyor. Sonuçta kurban da bu geniş alanı kontrol etmekte zorlanan Vida oluyor. Dün Antalya ilk yarıda bunu zorlamadı ama 2. yarıda oyun anlayışında ve oyuncularda yapılan değişikliklerle oyunu aldı rakibi tedirgin etti.
Tecrübe ön palana çıktı
Yorgunluk ve kulübe zaafı da ortaya çıkınca dengeyi sağladı. Ama devamını getiremediler. Böyle olunca tecrübe ön plana çıkıyor. Atiba ve Souza burada fark yarattı diyebiliriz. Belki hücum yönünde iş yapamadılar ama savunma güvenliği sağlamayı başardılar. Böyle olunca denge geldi. Sonrası penaltı becerisi. Bu kadar eksikle Önder Karaveli için önemli bir başarı. Nuri Şahin içinse önemli bir deneyim.
‘’Her şey Bilic'i işaret ediyor‘’
“Kulağımıza Galatasaray maçı öncesinde Pereira ile iplerin koptuğu geliyordu. Hâlâ da bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Yani benim analizim aslında yönetimin beklediği. Süreci mümkün olduğu kadar uzattığı. Zira bu kadar zaman hoca bulunamadığına aklım yatmıyor. Elde Önder Karaveli tarzı sezonu bitirebilecek bir isim de yok. Yani halihazırda oluşan bu tabloyu anlamlandırmaya çalıştığımda vardığım sonuç hocayla anlaşıldığı ve onun beklendiği. Dolayısıyla bu isim Slaven Bilic ise şaşırmam. Çünkü mayısta Hırvat hocayla hemen her konuda anlaşılmış ancak Bilic, Çin’den ayrılamadığı için anlaşma suya düşmüştü. Hatta o dönem kadroda yapılan bazı değişikliklerin onun raporu doğrultusunda gerçekleştirildiği de konuşuldu.”
‘Jesus aklıma yatmıyor’
“Peki bunun dışında bir durum otaya çıkar mı? Dediğim gibi bu bir analiz. Net bir haber değil. Adı geçen diğer yabancı hocaların olabilirliğinin ise pek aklıma yattığını söyleyemem. Öcü ilan edilen 3’lü savumayı Benfica’da oynatan inatçı Jesus’a diziliş dikte etmek ne kadar mümkün? Bu kadro yapısını kabul ettirmek, ‘Mesut mutlaka oynayacak’ demek? Ücreti bir yana, isteyeceği transfer bütçesini FFP kuralları çerçevesinde vermek nasıl olabilir?”
‘İki bek alınmalı ama...’
“İsmi geçenlerden hangisi bu şartlara ‘tamam’ der? Bu soruların cevapları önemli. Bakalım göreceğiz. Transfere gelince... Tabii ki iki kanat savunmacısı bulmak önemli. Ama asıl sorun eldekilerden verim alamamak. Fenerbahçe’nin kadrosu mükemmel dizayn edilmiş değil belki ama eldekilerden maksimumun alındığı da söylenemez. Dolayısıyla transferden önce eldekileri değersizleştirmekten vazgeçmek lazım.”
‘’Sert pres bezdirdi‘’
Avcı’nın ustalık eseri, Belözoğlu’nun takımını yeniden yaratışının yanında benim için biraz daha öndeki performans, Palut’un Konya’da başardıkları. Gerçekten özel... Dün de planı tuttu. Peki Konya ligin ikincisi gibi mi oynadı, derseniz, hayır derim. Palut, oyunu bir ‘büyüğe karşı’ formatıyla ele aldı... Tamamen rakibe göre dizayn edilmiş oyunda istediği sonucu da aldı. Ancak ben en azından oyunun belli bölümlerinde topa ve oyuna hükmetmesi de beklerdim. Bunu yapmadı.
Umut, oyuna katılamadı
Pjanic ve Souza’nın üzerine zaman zaman sınırı zorlayan sert bir baskıyla gitti. Hakem Mete Kalkavan’ın Pjanic’e yapılan bezdirici faulleri doğru idare ettiğini söyleyemem. Bu yıldırıcı baskı, Beşiktaş’ı bir çıkmaz itti. Bu sert pres sebebiyle oyun kurulumunda çok hata yaptılar. Sağda, etkili Konya sağ kanadına karşı Ghezzal’ın defansif yükünü de üstlenmek zorunda kalan Umut, oyuna katılamadı. Keza daha sonra sola da geçen Michalak ve Skubiç gibi kontrol edilmesi çok zor bir ikiliye karşı Rıdvan da çıkmakta tedirgindi.
Savunmadaki 10 numara...
Beşiktaş, merkeze mahkum oldu. Buna rağmen yetenekli oyuncularıyla karşı alana geçtiğinde Konya ceza sahasına girmek savunmadan çıkmak kadar zor olmadı. Sezon başından buyana yaşadıkları son vuruş dezavantajını yine yaşadılar. Sehiç iyiydi ama çıkmayacak şut da karşılamadı. Güvensiz bir hücum hattı büyük takımların tüm kimyasını bozuyor. Bu sene İstanbul büyüklerinin en büyük sıkıntısı. Böyle olunca Konya’nın şahane ve soğukkanlı kontratağıyla gelen gol de işi çözdü. Son pası veren Skubiç’i bir bek olarak değerlendirmemek lazım. Adam bildiğin savunmadaki 10 numara.