Alanya 1. bölgeden 2’ye pasla çıkıp, 2’den sonra direkt oyunla rakip kaleye gitmek istiyor. Şartlar ne olursa olsun. Fenerbahçe ise rakibin 1 ve 2. bölgelerinde birkaç boyutlu bir pres yapıyor. Takım boyu 15-20 metrede. Savunma orta sahaya diziliyor. Bu şartlarda iki hoca için de rüya gibi olanaklar vaat ediyordu maç. Fenerbahçe’nin hiç rastgele olmayan baskısı galip çıktı. Pasla başlatılan kornerlerdeki karşı baskıyı oluşturan top kapma hamleleri de çizilmişti. Özellikle sırtı dönük oyuncuya. Alanya temposunda top yapan bir ekip için bununla başa çıkmak zor. Fenerbahçe için yolunda gitmeyen 3’lüden 4’lüye dönen savunmada beklerin ofsayt çizgisini, Peres’li 3’lüye oranla daha kötü yapması oldu. Tabii Alanya da buna hazılıklıydı. Kendi sahalarından attıkları depolarla işi sağlama aldılar. Fenerbahçe çok geri koşmak zorunda kaldı. Ama ilk isabetli şutu da 78’de attırdılar.

Zidanevari seviyede....

Bütün bunları perşembeden 8 farklı oyuncuyla yapabilmek olağanüstü bir iş. Bu seviyede ve performansta oyuncuları bu rotasyona ikna etmek ise daha da zor. Biat etmek lazım derken bundan bahsediyordum. Ama açık söyleyeyim benim bünyem de hâlâ bunu sindirmiş değil. Bütün bu oyunda herkesin rolü var. Ancak Arao ve Crespo’ya özel bir parantez açmak lazım. Uyumları olağanüstüydü. Crespo, Zidanevari bir seviyedeydi.

Fenerbahçe ligde son haftalarda kullanışlı bir savunma çizgisi oluşturdu. Son iki maçın ilk devrelerinde rakipleri 14 kez ofsayta düşüren bir kolaylık. Dün gece Rennes karşısında ilk yarıda işe yarayan bu silah 2. yarıda Fransızlar için oldukça kullanışlı oldu. Arka arkaya 2 gol de bu yolla geldi. Tabii başka bir teknik ve hız seviyesi... İlk yarıda kurmaya çalıştıkları baskıyı hem de Arao ve Crespo sahada değilken kırabilmiş olmak önemli. Çünkü Fenerbahçe’nin bu sezon karşılaştığı en yüksek fizik seviye buydu. Batshuayi geçen yılı hatırlatan bir rastgele şut yerine köşeyi görebilse oyunun genel akışı iyice lehe dönebilirdi ama olmadı. Yine de 2. yarının ilk 10 dakikası dışında her şey yolunda gitti denebilir.

Yeterli sebep var

Sonra 4’lüye dönüş ve o dakikaya kadar Lincoln’le birlikte ayak uydurmakta zorlanan İrfan’ın şahane golü tribünleri söndürdü ve bizi ateşimizi de yeniden yaktı. Doku oyuna girene kadar. 20 yaşındaki hücumbot bütün dengeyi anında değiştirdi. Bu dalgalanmaların altından kalkmak ve dramatik bir finalle 2-0’dan maçı 1 puana getirmek son yıllarda Fenerbahçe için hem de bu seviyede bir rakibe karşı hiç gördüğümüz bir durum değil. Sevapları günahlarının çok ötesinde bir oyun oldu. Yüreklenmek için yeterli sebep var.

Yazarımız Mehmet Demirkol, temsilcilerimizin Avrupa maçları öncesinde son durumlarını masaya yatırdı.

FENER'iN EN CiDDi SINAVI

Fenerbahçe'nin bu sezon en ciddi sınavı. Rennes sezona kötü başladı ama oyunları yavaş yavaş oturuyor. Özellikle iki hızlı kanatlarını çok iyi kullanıyorlar ve oyun yönünü çok hızlı değiştiriyorlar. Jorge Jesus'un, kontrollü ve oyun merkezini geride tutan bir oyun oynayacağını ve beraberliği kötü bir sonuç olarak görmeyeceğini düşünüyorum.

TRABZON'UN ISRARI GEREKSiZ

Abdullah Avcı, Adana Demirspor maçından sonra basın toplantısında işlerin yürümediğini kabul etti. Farklı bir kadroya, geçen seneki oyununu oynatmaya çalışmak Visca ve Nwakaeme'siz denklemde mantıklı değil. Avcı, bu maçtan itibaren yepyeni bir oyuna geçecektir. Gbamin'i savunmanın önünde tek tutacağı kalabalık bir orta saha oyununda hem eldeki hem de savunma açısından avantaj sağlayabilir. Kanat oyuncularından feragat etmek bir yöntem... Bu kadar kendilerinden bekleneni veremezlerken, ısrara gerek yok.

BAŞAKŞEHiR MAÇIN FAVORiSi

Emre Belözoğlu'nun öğrencileri, ne olursa olsun sakin kalmayı biliyor. Biglia'nın yetenek ve tecrübesi, çok rahatlatıcı. Oyunu istediği gibi yönlendiriyor. Savunmanın merkezinin de Weghorst ile nasıl boğuşabildiğini gördük. Hearts maçından farklı yeni bir 11 ile Beşiktaş'ı devirdiler. Fiorentina, istediği seviyede değil ve ligdeki Verona maçını daha fazla önemseyeceklerini düşünüyorum. Başakşehir favori.

SiVASSPOR YENi OYUN BULMALI

Rıza Çalımbay bir türlü oyunu oturtamadı. Tamamen Gradel üzerinden yürüyen bir takım olmanın ötesine geçemiyorlar. O da organizasyonu yapacak derinlikte bir oyuncu değil. Zor kaleye gidiyorlar ve kolay kaçırıyorlar. Rakipten bağımsız olarak Sivasspor, kendi kendisini zorluyor. Rıza hoca yeni bir oyun bulmalı.

Başakşehir pas pozisyonu alıp Volkan’la uzun başladı genelde. Volkan bekledi ve en uygun adayı bulmaya çalıştı. Genelde 2. topları Beşiktaş alsa da hem ısrarlıydı hem de acele etmedi. Bazen de baskıyı Biglia faktörü bozdu. Tecrübeli oyuncu hemen her seferinde Weghorst ile orta saha arasında baskıyı kıracak bir yerde durmasını bildi. O topu aldıktan sonra da Beşiktaş baskısı etkisiz kaldı. Pas ağının merkezinde sağlam bir çapa olarak işini iyi yaptı. Maçın görünmeyen yıldızı olduğunu söylemek lazım. Böylece tempoyu da düşürdüler. Belözoğlu buraya kadar istediğini yaptı ama hücumda plan işlemedi. Beşiktaş da savunmada Başakşehir için fazla yırtıcı ve çabuktu. Dolayısıyla hemen her seferinde savunma bir adım ve bir salise önde olmayı bildi. Hiç üretemediler.

İyi çalışmışlar...

Beşiktaş içinse kalan yöntem duran toplar ve ortalardı. Başakşehir duran toplar iyi çalışmıştı. Açık vermediler. Ortalarda ise bir kezN'Koudou net bir şanstan bir şey çıkaramadı. 71’de kaleyi bulan ilk şutun gol oluşuna kadar oyunda temel bir değişiklik olmadı. Bu arada sahanın en iyisi Muleka’nın neden dışarı alındığını anlamadım. Redmond kötü değildi ama Muleka’nın Weghorst ile kurdukları bağın eşi yok. Sonrasında Başakşehir’in çıkmadığı bir baskıyı kurdularsa da en önemli ikili silahını bozmuş olmak, işi sekteye uğrattı. Evet N'Koudou 2. yarıda da bir net şans kaçırdı ama evinde bu kadarla kalmamak lazım.

Kerem’in 2. golü sadece çok iyi bir vuruş değil. Anı okuma konusunda yapabileceklerinin de güzel bir örneği. Gomis savunmayı sola çekerken en uygun zamanda kaleci Ertuğrul’u tek ayak üzerinde yakalayabileceğini gördü. Anında verdiği kararı uyguladı. Öyle gerilmeden, ayağının içiyle. Anında. Kimse için yapabilecek bir şey yoktu. Hızlı, basit, etkili. Ve tabii ki becerili. Geçen hafta onunla ilgili ’10 kişi oynayan arkadaşları o oyundan çıkınca daha iyi oynadılar. Bunun üzerine düşünmeli’ demiştim. Eğer bu goldeki sadeliğe bir geçiş yapabildiyse, yani artık o eşik geçildiyse Kerem artık o beklenen oyuncu olma yoluna girmiş demektir. Sahip olduğu özellikleri daha basit ve etkili şekilde kullanırsa tutulması zor. Ama kendi kafası karışıkken öyle sıkı bir markaja bile gerek olmuyor.

Rekor kırdılar

Kasımpaşa 2 hafta üst üste kazandıktan sonra dün yine dağınıktı. Galatasaray orta sahasını uzun toplarla by-pass etmek istediler. Çıkarken hep bir eksik pas yaptılar. Topu çok istemediler. Ama Aanholt’un geride Boey’nin önde olduğu asimetrik oyunda istedikleri açıkları bulduklarını söylemek zor. Bunu, öne geçip Galatasaray’ın savunmasını biraz daha öne çıkardığında dahi yapamadılar. Galatasaray dolayısıyla topu aldı, ceza sahası içine yerleşti. Bu anlamda rekor da kırdılar. Ancak bir şey eksik kaldı. Bunu kopuk kopuk yaptılar. Akın sürekliliği sağlanamayınca rakip savunma bu oyunun karşılığı kadar açık vermedi. İkinci yarıdaki fark buydu. Bir de ilk yarıda takımı driplingle ileri taşıyan Celina’nın oyundan çıkması.

Beşiktaş Yönetimi, Fenerbahçe maçı için İngiltere’den geniş bir medya mensubu gurubunu İnönü’de ağırlamak için hazırlığa girişti. Sadece bu tanıtım aktivitesi dahi durumu anlatıyor. 7 Premier Lig seviyesi görmüş oyuncu alındı. Elde de Ghezzal ve N’Koudou da var. Ismael’in istediği tema oyununa hemen uyum sağlayan transferler. Bu konuda geçen sene de belli bir ilerleme sağlanmıştı. Benim için soru işareti ise tek planlı bir takım olma durumuydu. Yüksek tempo, çoğunlukla orta sahayı by-pass eden direkt kale önüne gitmeyi ve ikinci toplardan sonuç çıkarma peşinde olan bir ekip.

Daha iyi bir ekip var

Pasla çıkmaya çalışan takımlar için zor bir sınav. Ancak 2 temel problem ortaya çıkıyordu. Geri koşturabilen takımlara karşı oyunda kopmalar oluyordu. Daha önemlisi bu yorucu oyun 2. yarılarda yıpranmış ve oyunu kontrol etmekten uzak bir Beşiktaş ortaya çıkıyordu. Ismael’in oyuncu değişiklileri ise bu durumu düzeltmek bir yana sorunları büyütüyordu. Bu yıl bu oyunu daha iyi anlayan ve uygulayan bir ekip var sahada. Transferler oldukça parlak. Muleka-Weghorst ikilisi şu anda ligin en parlak en efektif ‘duo’su ve daha yeni buluştular. Hatta takımın en önemli silahı Ghezzal döndüğünde ne olacak? Nasıl oynayacak sorusunu da soruyoruz. Sadece bu kadar değil. Saiss, Masuaku, Gedson hiç zorlanmadan bildikleri bir role uyum sağladılar. Çok heyecan verici bir oyun olacak.

Ismael yardım alacak...

Sadece bu kadar değil. Artık Beşiktaş’In topa sahip olduğu bir pas oyununu da izleyebiliyoruz. Tek planlı bir takım olmaktan çıktılar. Demek ki hoca doğru ekibi bekliyormuş. Ancak bir sorun hâlâ devam ediyor. Ismael’in oyuncu değişikleri işlemiyor. Oyun değişiyor hatta bazen tanınmaz hale geliyor. Mükemmel oyun hızlı bir şekilde bayatlıyor. Burada iki ihtimal var.Nasıl yaz transferleriyle temel oyun çeşitlendirildiyse, son dakika transferleriyle de değişiklikler sonrası oyunda istikrar sağlanacak.Bu Beşiktaş açısından mükemmel olur. Ya da Ismael oyuncu değişiklikleri konusunda yardım alacak. Bugünün futbolunda bir teknik adamın her şeyi yapabilmesini beklemek doğru değil.

Stattaki coşku...

Hocalık da artık bir takım işi ve bir süre sonra biz bir teknik adamın birlikte takım yönettiklerini de göreceğiz. Beşiktaş, Avrupa’nın olmadığı bir sezonda gevşek fikstürde 0 karavana ile transferi kapatmış görünüyor. Bunun vaat ettiklerini de taraftar satın aldı. Stattaki çoşku bundan.

Sarı-Lacivertliler'de yeni transferlerin ardından aidiyet duygusunun yanı sıra hiçbir Mevkide eksik yok. Gelinen noktada Jorge Jesus etkisi fazlasıyla hissedildi. Jesus oyundan hiç kopmuyor ve tribünlerle de bir güven ilişkisi kurmuş.

Fenerbahçe 30 yaş üstü transfer yapmadı. Düşünülmeyen Novak dışında 30 yaş üstünde oyuncusu da yok. Gelen ilk 11 oyuncularından sadece Henrique kiralık. Dolayısıyla aidiyet duygusu da eksik kalmayacak.. Ve hemen hiçbir mevki eksik kalmadı. Her ne kadar üç büyüklerin 3 yerli oynatma zorunluluğunun kaldırılması için TFF’ye başvuruda bulunduğu konuşulsa da bu kuralda en az sorun yaşayacak doğal şampiyonluk adayı da onlar olacak gibi. Elde ilk 11’e aday 7 Milli Takım'da 11 başlayabilecek oyuncu ve İsmail Yüksek var.

Rakip kaleye yaklaştırmadı

Ancak asıl önemlisi teknik yönetim. Evet, bu köşede İsmail Kartal’ı değiştirmenin gereksiz bir risk olabileceğini defalarca yazdım. Ancak gelinen noktada Jesus’un etkisinin fazlasıyla hissedildiğini de söylemek lazım. Son iki iç saha maçında 60-70 dakika rakibi kaleye yaklaştırmadı Fenerbahçe. Futbolun Obradoviç’i aforizması her ne kadar abartılı ve erken olsa da anlatılmak istenen anlaşılmış, tribünler de bunu sindirmiş gibi. Bir güven ilişkisi kuruldu. İşte Fenerbahçe’nin silahı da bu. Oyuncuların oyunu değiştirmesi tabii ki önemli ama oyunun oyuncuları şekillendirmesi yolunda ilerleme kaydedilmesi çok daha önemli.

Oyuncuları şekillendirdi

Kim’in ayrıldığı bir sezonda tartışılmaya başlanan Szalai ve ilk maçlarında neredeyse üstü çizilme noktasına gelen PeresHenrique ikilisiyle savunmada sağlanan ilerleme buna örnek. Son 2 lig maçında ilk yarılarda rakipleri toplam 14 kez ofsayta düşürdüler. Hem de tukaka edilen 3’lüyle. Bu oyunun, oyuncuları değiştirmesi ve şekillendirmesine güzel bir örnek. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin Pedro dışında en azından bir kesimin itiraz ettiği her bir oyuncusunda uyum, plana biat, lidere güven dikkat çekiyor.

Kapılmaya izin vermiyor

Jesus açısından bir başka önemli nokta ise oyundan hiç kopmaması. Hakemin verdiği bir kart ya da yanlış karara oyuncuların gereğinden fazla kapılmasına müsaade etmiyor. Hem ilk Kiev hem de Konya maçlarında erken kırmızı kartlarda hakemle kavga edip küsmek yerine, hemen takımını toplayıp yeni şartların kurallarını onlara hemen saha kenarında anlatmaya başlaması önemli. İşte asıl transferler bu anlayış değişiklikleri.

Galatasaray taraftarın istemediği hemen herkesi yolladı. Bunun karşılığında büyük markalar getirdiler. Icardi, Mertens, Mata, Torreira, Seferoviç gibi oyuncuları aynı transfer döneminde almak önemli bir iş. Tabii bunların yanında Oliviera,Dubois, Midtsjö, Yusuf Demir, Ross gibi isimleri de. Takım baştan aşağı değişti. Şimdi oyunu kurma zamanı.

Yerli havuzu büyük risk

En büyük risk yerli oyuncu havuzu. Kerem’in formsuzluğu da göz önüne alındığında elde neredeyse tartışmasız Milli 11 oyuncusu yok gibi. Abdülkerim ve Yunus kuşkusuz bu seviyeye iki adımda gelebilecek yetenekler. Ama yine de burada bir darlık var. Okan Buruk, Okan Kocuk, Emin Bayram, Kazımcan, Hamza, Barış gibi oyuncuları ısıtmak zorunda. Avrupa’nın olmayışı, fikstür genişliği açısından bir avantaj olarak gözükse de bu oyunculara üst düzey maçlarda şansa verme konusunda zorlanabilir. Hem taraftarı hem oyuncuları bu konuda ikna etmek Buruk’un ilk başta yapması gereken şey.

Yönetim destek vermeli

Transferin geç bitmesi değil, son gün 5 direkt oyuncu alınması taraftara fazlasıyla keyif veren ama Buruk’u oyuncuları hazırlamak konusunda zorlayabilecek bir hamle oldu. Camianın aceleci olmaması konusunda iyi yönetilmesi en önemli iş olacak. Bu konuda yönetimin destek vermesi lazım. Icardi’ye Mata’ya gerektiğinde kulübede otur demek kimse için kolay iş değil. Bu anlamda Antep maçının ardından Buruk’un söyledikleri önemli. Zor bir fikstürle başladıklarını zor maçların 2. yarıda kendi evlerinde olacak olmasının bir avantaj olduğunun altını çizdi. Belli ki takımın yavaş yavaş oyuna uyum sağlamasını ve Dünya Kupası sonrası tam performansla sahada olmasını bekliyor.

Yıldız yönetimi önemli

Kadronun gerçek anlamda yüksek bir potansiyeli var. Ve özellikle hücumda çok çeşitli varyasyonlar vadediyor. Torreira’nın yaptığı iş savunma açısından özel. Ama savunma kanatlarının öndeki oyunculara uyumu ve koridor paylaşımında büyük ilerleme sağlamak şart. Buruk’un önündeki en önemli iş yıldız yönetimi olacak.