Arama

Popüler aramalar

‘’Sadece oyun!‘’

Ve Çubuklular onun verdiği gazla bir-iki dakika daha saldırmaya devam etti. Sonrasında, ilk yarı bitene kadar Bursaspor dengeyi kurup, istediğini oynayan ekipti.

Edu’nun savunmanın göbeğine iyice yaklaşmasıyla zaten aşırı top kaybıyla oynayan Semih hiçbir şey üretemedi. Topuz’un iyi niyeti ve gücü, sağ bekte Gökhan kadar etkili olmasına yetmedi. 16 numaralı oyuncu yaratıcı olamadığı ilk yarıda tıpkı Semih gibi, takım savunmasına da pek katkı vermedi. Meireles de üretim anlamında son derece etkisizdi. İkinci yarıda, Topal’ın sahanın çok geniş bir bölümünde yaptığı savunmaya Meireles’in de katkı vermesi ve Kuyt’ın her zamanki gibi bu savunmaya eşlik etmesi Fenerbahçe’yi galibiyete taşıyan ilk nedenlerdi. Yobo ve Bekir’e artık Topuz da destek veriyor, Hasan Ali de ilk yarıdaki gibi mücadeleye devam ediyordu. Bir kısım, hatta çok kısım medya, özellikle televizyonlarda, “Meireles’in golünde Carson’a faul var” diyebilir. Onlara önerimiz, “kumda oynayın ki, bir tarafınıza çöp batmasın” olacaktır! Ayrıca, bir yardımcı hakemin daha nizami bir Fenerbahçe golüne engel ol(a)maması takdire şayandır!

Önceki akşam, Milliyet Gazetesi’nde çalışan, tanıdığım en saf, en temiz insanlardan Kadir Pastutmaz’ı 29 yaşında Cennet’e uğurladık. O, insanlara enerji veren gülümsemesine devam edecek, Allah geride bıraktıklarına sabır versin...

11 Mart 2013, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Çok çok iyi‘’

Selçuk ilk 45’te sahanın en iyisiydi. Ancak bu kadar atak kesilir, takım derlenip, toparlanabilirdi. Topal yine zamanlaması ve şiddeti ayarsız paslar ve etkisiz şutlarla sahnedeydi. Gökhan, Kuyt, Bekir ve Sow ilk 45’in diğer iyileriydi. Ah, ah! Kuyt 42’de biraz daha dikkatli olabilseydi!

İleride baskı yapar gibi davranıp, genelde geriye yaslanarak ani atak düşünen Plzen’in ilk yarıda yaşadığı, hayal kırıklığından başka bir şey değildi...

Aynı hayal kırıklığı ikinci yarıda artarak devam etti. Topal çok daha iyiydi. Yobo ve Ziegler de devreye girdi. Kuyt’ın biraz düşmesi ve 16 numaralının kafasına göre takılmaya, atak öldürmeye devam etmesi bile Fenerbahçe’yi geri itmedi. Üstelik çok daha iyi ve etkiliydi ilkine göre. Aman ha, en azından dün akşam için bırakın eleştiriyi! Volkan gol kurtarmadı bile! O kadar kontrollü, bilinçli ve iyiydi Fenerbahçe.

Aynı oyunu ikinci maçta da oynarsa turu geçer. Süper Lig’de oynarsa, en kötü olasılıkla ikinci olur. Türkiye Kupası’nda oynarsa, bir kez daha kazanır.

En azından dün akşamki oyun, “10 numara, çok çok iyi” denerek, alkışlanır...

08 Mart 2013, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Feda ve Veda!‘’

Tribünlere bakılırsa, ikincisi. Tribünlerin küfür-kafir bir bölümüne bakılırsa birincisi. 65 yıl önce oynamışlardı ilk kez İnönü’de, son kezdi dün akşamki. Bu, kaç kişinin umrunda ki! Öyle ya da böyle; ilk İnönü Stadı Türk futbolunun kalbi.

İlk maçı 3-1 Beşiktaş kazanmış, ilk golü ise Fenerbahçeli Fikret Kırcan atmıştı İnönü’de, 10 Ekim 1948’de İstanbul Ligi mücadelesinde. Semih Duransoy maçın hakemi. Dün Mete Kalkavan’dı! Semih Bey ne kadar düdük çaldı bilemiyoruz ancak, Mete Bey çok düdük çaldı. Çok düdük az futbol anlamına geliyor bildiğiniz üzere, günümüzde! Bir de kıdemli yardımcı vardı; Mustafa Emre Eyisoy. Şu, Webo’nun golünü bayrağıyla iptal eden yardımcı. Bu, nasıl yardımcı olmak hacı!

Bir kez daha, Fernandes’in topu evden getirdiği bir karşılaşmaydı Kırmızılılar için. Eveleyip, gevelemese, bir an önce verse pasları, çok daha iyi olurdu sanki ekibi için. Bir kez daha Baroni’yle sahadaydı Sarı-Lacivertliler. Bu adamın bir oynayıp, beş oynamadığını, gerçek takipten çok gölge takibini sevdiğini, takımı için değil, aslında kendisi için oynadığını hala nasıl farkedemediniz! Sahadan çıkışını gördünüz mü, oyundan alındığında! Kaç saniye sürdü! Takımının bir dakikasını da bu şekilde harcamış olabilir mi!

Mete Bey bir tarafa, hatalar diğer tarafa, Beşiktaş kalbiyle kazandı; helalinden. Kocaman’ın 90. dakikadaki Emre-Topuz değişikliği ise tam zamanında ve dahiyaneydi!

04 Mart 2013, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Duvara karşı!‘’

“Duvar” diyorum, çünkü sadece bir duvardan ibaretti dün akşam Kasımpaşa. 1-0 galip başladı, başka da bir şey üretmedi futbol adına; hep savunma, hep savunma...

Sabancı’nın düdüklerine, Topal, Meireles ve Stoch’un etkisizliği ve Webo’nun Yalçın’la Elyasa arasındaki yalnızlığı da eklenince, oyunu rahatça çevirebileceği gole ulaşamadı ilk yarıda Fenerbahçe. Devre arasının en çok konuşulanı ise, bu düdüklerin devletin yaptırdığı statlarda pek kolay çalınmadığı idi!

İkinci yarının ilk 15 dakikasında, Fenerbahçe’nin kötü başlangıcı nedeniyle Kasımpaşa biraz ileri çıkmayı denedi. Sonrasında Kocaman’ın doğru hamleleri ile duvar yine geri geldi!

Oyunun mutlak hakimi, yorgun Çubuklular sakin sakin gol aramaya devam etti.

İsaksson ve Yalçın direniyor, Gökhan, Kuyt ve Emre de, inadına son ter damlasına kadar takımlarını ileri taşımayı sürdürüyordu.

Duvarın en önemli tuğlalarından Sabancı’nın, Fenerbahçeliler’in “penaltı” dediği 83 ve 86. dakikalardaki “hayır” kararı ne kadar doğru ise, 90. dakikadaki kararı da o kadar doğruydu.

Sow’un golünde de kesinlikle ofsayt yoktu. İnanmayan Piero’ya sorabilir. Kafası iyi değilse, mutlaka doğru cevabı verecektir!

25 Şubat 2013, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kart manyağı!‘’

Başta Webo, sonra Kuyt ve Sow etkisizdi. Salih de etkisizdi. Yoksa, Fenerbahçe topu ileride tutabilme konusunda, kalite olarak rakibinin çok ötesindeydi...

Kırmızıdan bir-iki dakika sonra Aykut Kocaman, Salih ile Baroni’nin yerlerini değiştirdi. Yani, artık Salih daha geride, Baroni daha öndeydi. Bu değişiklik, Çubuklular’ı biraz hareketlendirdi.
Başta Mehmet Topal olmak üzere, Yobo, Egemen, Gökhan, Ziegler ve Baroni Sarı-Lacivertliler’in iyileriydi.

Topu ileride tutamama meselesi karşılaşmanın ikinci yarısında da devredeydi. Bu nedenle rakibin bir kişi eksik kalması, avantaja çevrilemedi. Aykut Kocaman, hem saha içi pozisyonlarında hem de oyuncu değişikliklerinde doğru hamleleri yapsa da, bir türlü oyunun hakimiyeti ve sükunet elde edilemedi.

Tek farklı üstünlüğün, oyunun sonu yaklaştıkça, her dakika daha büyük sıkıntı yaşatacağı da belliydi. Üstelik, yorgunluğu apaçık belli olan futbolcular da varken, stres meselesi küçümsenmemeli. Mesela, Webo, Sow ve ‘canı cennette’ oynamaya çalışan Gökhan gibi!
Şüphesiz ki akşamın olayı, seyircisiz maçta sahaya düşen meşale ya da havai fişekti! Teknoloji ve insanlık nerelere geldi!

Bitiş düdüğünün ardından çekilen derin bir nefesten sonra, “ilk maçı bu Fransız yönetse, Bate oyunu kaç kişi bitirirdi acab!” sorusu aklımıza geldi...

22 Şubat 2013, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Artık istifa et!‘’

Berbat zemine rağmen, ilk 10 dakikanın çok yüksek tempo ile oynanmasının sebebi, kesinlikle Adrian Mierzejewski. Bu hızı kesen ise, tabii ki Bamba’nın şık plasesi! İkinci golde de katkı payının büyüğü, yine Bamba’nın sırt bölgesi.

Emre Belözoğlu bir kez daha sahanın en iyisi. İleride, geride, yönetip, yönlendirmede en akılcı hamleler ve paslarla, orta alanda tartışmasız Türkiye’nin en iyisi. Kuyt, Gökhan, Egemen, Hasan Ali ve Webo da dün akşam Çubuklular’ın diğer sivrilenleri.

İkinci yarıda Aykut Kocaman’ın değişiklikleri yerinde ve artık Mehmet Topal da devrede. Gökhan’ın çok şık golüyle maç erken bitti. Bu golden sonra Sadri Şener’in hanesine yazılabilecek en son şey, hezimetti!

Bir sezon daha lige erken havlu atan ev sahibi için söylenebilecek en doğru söz ise, Sadri Şener ve yönetiminin istifaya davet edilmesi. Büyük hedefe sahip sadece tek branşı olan kulübü yıllardır hep daha geriye götüren ve taraftarlarını oyalayan sözlerden başka bir şey üretmeyen Sadri Şener artık istifa etmeli. Artık çok açık belli ki, teknik direktör değişiklikleri ya da onlarca transferle olacak iş değil. 5 sezonda, 5 teknik direktör, 50 yeni futbolcu, elde var sıfır! Modern toplumlar, kurumlar ve insanlar için, istifa en saygın müesseselerden biridir!

18 Şubat 2013, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İşte mücadele‘’

Meireles’in garipçe, hatta salakça atılmasından sonra, ilerinin arkasından merkeze geçen Baroni, resmen liderliği ele alan ve bir kişi eksikken bile rakibe pozisyon verilmemesini sağlayan ilk kişiydi. Sanırım, bu duygusal futbolcunun, ona ihtiyaç duyulduğunu derinden hissetmesi gerekiyor, yürümeyip gerçekten oynaması için. Var mı başka izahı!

Rakibin tatsız sertliğine direnen Sow ve Webo ile onlara tatlı sert karşılık veren Egemen, Topal ve Gökhan da direncin baş aktörleriydi. En büyük özelliği nefesi, gücü ve dayanıklılığı olan Kuyt ise, özellikle ikinci yarıda gerçekten çok fena mücadele etti. İzlerken bile yorulmamıza neden olan bu nefese, bu güce ve mücadeleye, zaten bunun çok gerekli olduğu bir maçtan sonra sadece şapka çıkarılır. Pek çok kişi karşılaşmanın İrlandalı hakemini eleştirecektir. Haklı bile olsalar, onun Fenerbahçe’ye verebileceği zarar, en fazla bir maç için geçerlidir. Oysa öyle İrlandalılar var ki Fenerbahçe’nin içinde, tribünlerinde, onların verdikleri zarar asıl büyük tehlikedir!

15 Şubat 2013, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Vay canına; Kuyt çıktı!‘’

Emre’den bir son dakika denemesi, yine Bicik engeli ve dönüşünde Webo’nun kafa vuruşu ile üç direğin arasından, kale çizgisinin üzerinden ağlara giden top. İşte, ilk yarının özeti. Bir de, basketboldan sonra futbol izleyince, ikincisinden keyif almak daha da zorlaşıyor tabii ki!
Ivan, Murat, Nduka, Ziegler, Meireles ve illaki Baroni ile Kuyt ise, sanki ilk 45’in en etkisiz isimleri...

İkinci yarının ilk akıllı hareketi, Baroni’nin kenara çekilmesi. Her iki takımda da oyun hâlâ vasat ne yazık ki! Hakan ilk yarıdaki etkisini yitirdi, Nobre sakatlanıp, Culio da kenara çekilince, Mersin İdman Yurdu pozisyon üretemez hale geldi. 55’te Sow Webo’ya, iki dakika sonra Webo Sow’a “al da at” diye pas verdi. İkisi de ikramı kabul etmedi. O kolay pozisyonlar golle sonuçlandırılsa, Fenerbahçe üç puana erken ve çok daha rahat ulaşabilirdi. Kuyt’ın nihayet oyundan alınması ise, kimseyi şaşırtmayan, aslında çoktan yapılması gereken bir değişiklikti.
İkinci yarıdaki Emre, bildiğimiz, bildiğiniz, yani futbolun iyisini oynayanı seven herkesin bildiği Emre’ydi. Meireles’in gördüğü sarı kartla cezalı duruma düşmesi ise, Sarı-Lacivert’e gönül verenleri üzmemeli. Şu sıralar onun için, “o eski halinden eser yok şimdi” durumları geçerli!

11 Şubat 2013, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI