Arama

Popüler aramalar

‘’Vay canına; Kuyt çıktı!‘’

Takımını sakin sakin sahaya yayan büyük tecrübe Hakan, her an pozisyon üretebilecek Culio ve Burhan kalitesi, gol için çabalamaktan asla vazgeçmeyen Nobre. Sağlıklı beslendiklerinde büyük tehlike yaratabilecek, formda Sow ve Webo. Onları beslemekten çok uzak, koşan Kuyt ve gezen Baroni. Emre'den bir son dakika denemesi, yine Bicik engeli ve dönüşünde Webo'nun kafa vuruşu ile üç direğin arasından, kale çizgisinin üzerinden ağlara giden top. İşte, ilk yarının özeti. Bir de, basketboldan sonra futbol izleyince, ikincisinden keyif almak daha da zorlaşıyor tabii ki!

Ivan, Murat, Nduka, Ziegler, Meireles ve illaki Baroni ile Kuyt ise, sanki ilk 45'in en etkisiz isimleri...

İkinci yarının ilk akıllı hareketi, Baroni'nin kenara çekilmesi. Her iki takımda da oyun hala vasat ne yazık ki! Hakan ilk yarıdaki etkisini yitirdi, Nobre sakatlanıp, Culio da kenara çekilince, Mersin İdman Yurdu pozisyon üretemez hale geldi. 55'te Sow Webo'ya, iki dakika sonra Webo Sow'a "al da at" diye pas verdi. İkisi de ikramı kabul etmedi. O kolay pozisyonlar golle sonuçlandırılsa, Fenerbahçe üç puana erken ve çok daha rahat ulaşabilirdi. Kuyt'ın nihayet oyundan alınması ise, kimseyi şaşırtmayan, aslında çoktan yapılması gereken bir değişiklikti.

İkinci yarıdaki Emre, bildiğimiz, bildiğiniz, yani futbolun iyisini oynayanı seven herkesin bildiği Emre'ydi. Meireles'in gördüğü sarı kartla cezalı duruma düşmesi ise, Sarı-Lacivert'e gönül verenleri üzmemeli. Şu sıralar onun için, "o eski halinden eser yok şimdi" durumları geçerli!

10 Şubat 2013, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Olmuyor!‘’

İlk yarının başlangıcındaki beş dakika ve sonundaki on dakika, taraftarın arzu ettiği Fenerbahçe. Gerisi idare. Meireles kusursuza yakın, Emre de ona yakın. Kuyt’ın her tarafı kusur yine neredeyse! Baroni’nin sadece koca kafası, yani saçları göze batıyor, gerisi hikaye! Ziegler henüz hazır değil, Bekir de uzun pasa hazır değil, hemen her denemesi nafile! Sivaspor’un bu yarıdaki tek şutu gol. Volkan’a da önlem almak mı gerekir savunmada sizce! Sow formunu sürdürüyor, Webo ile birlikte sahada yer alması, her türlü rakip için ciddi tehdit ve tehlike! Daha bir yıl dolmadan, 12 Şubat olmadan ligde Fenerbahçe lehine penaltı verilmesi ise garip ve yadırganması gereken bir mesele!

İkinci yarının ilk dokuz dakikası tam da taraftarının arzu ettiği bir Sivasspor. Sonrasında Ziegler’in az kullandığı ayağından çıkan bir orta ve Webo’dan güzel bir kafa ve son dakikalara kadar hep Fenerbahçe... Gol bir türlü gelmeyince, önce 82. dakikada Volkan tarafından engellenen bir uyarı, ardından yeniden Eneramo ve bir kez daha yenik durumda Fenerbahçe!

İsteyen, “olmayınca olmuyor” der, isteyen daha farklı şeyler. “Baroni ile bir kişi eksik oynayınca olmuyor” veya “Kuyt kazma” diye de yazabilirsiniz kalem sizdeyken...

04 Şubat 2013, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Hiç gerek yok!‘’

İlk yarı boyunca Fenerbahçe eksik yine Baroni ile! Bu kadar da olmaz ki! Bu kadar etkisiz, hatta umursamaz oynanmaz ki! Fenerbahçe’de Mehmet Topal hatalı pas verme modunda yine! Ya havadan ya çok sert ya da çarşıya! Meireles ve Topuz da onca gayrete rağmen hatalılar son pas, son vuruş veya ortalarda.

Kuyt aynı hala; bir koşuyor bir koşuyor, sormayın gitsin! Öylesine top kayıpları var ki, her zamanki gibi! Takımının ataklarını yarıda kesmekte ve rakibe ani atak sunmakta ise, pek çok pozisyonda kusursuzdu yine!
İkinci yarı, ilk yarının son 20 dakikasının kopyası gibi geçti. En az Sow ve Semih kadar sonuca etki eden, hatta onlardan daha çok etki eden Cenk’ti! Baroni’nin yokluğunu, Kuyt’ın eksikliğini dengeleyen isimdi sanki! Bu bir takım oyunu. Karaman oyuncusuna bunu ezberletmeli.

Tıpkı Cenk gibi, Baroni’nin de 90 dakikayı tamamlaması ise, dün akşamın garipliklerindendi!

Dün de görüldüğü üzere, Gaziantepspor’un işi kolay değil. Fenerbahçe’nin de bir transfere ihtiyacı yok! Bir kişiyle hallolacak iş değil çünkü futbol oyunu! En tepeden, ta tırnağa kadar; paylaşarak, yardımlaşarak, kenetlenerek ve kaliteye de özen göstererek gelebilir başarı!

27 Ocak 2013, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gelecek‘’

Salih tabii ki bir penaltıdan çok daha önemli, o penaltı tam 346 gün sonra kazanılmış bile olsa! Bırakın penaltıyı, Salih bir galibiyet ya da yenilgiden bile çok daha önemli. Sonuçta maç kaybedebilir bir futbol takımı, söz konusu Fenerbahçe de olsa. Bu anlamda ülkenin en iyisi olarak, toplam 361 maç kaybetti Sarı-Lacivertliler tarihi boyunca ligde, kupada...

Varsın penaltı düdüğünü çalan Kuddusi Müftüoğlu olsun, varsın kaçsın penaltı atışı, varsın gol olsun! Salih gibi alt yapıdan yetişmiş düzgün ve üstün bir genç, her şeyden daha önemli maksat sporsa...

Aykut Kocaman’ın, son maçtaki hatalı ilk yarı randımanına rağmen Salih’i dün ilk onbirde başlatması da çok değerli bir tercih. Keşke, Belhanda ya da bir başkasının peşinden koşulacağına Salih, Beykan ve Recep gibi genç yetenekler üzerinde daha fazla durulsa...

Görmüyor musunuz Fenerbahçe tribünlerini, bırakın müthiş top çalışlarını, mücadelesini, paslarını, hatalarını bile alkışlıyor Salih’in. Çünkü heyecan ve gelecek adına umut veriyor onlara...

Aynı kefeye konamaz, ancak hatırlayın Sakaryaspor’dan genç yaşta alınan Tuncay’a verilen desteği, ona gösterilen ilgiyi! Gençlik, gelecektir her anlamda. Har vurup, harman savurmaya da gerek yok zaten, arkanda devlet ya da bir başkaları yoksa!

24 Ocak 2013, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kutlu olsun!‘’

Fenerbahçe’nin saha içindeki lideri kim? Kuyt mı, Sow mu, Baroni mi, Volkan mı? Yok mu yoksa lideri! Yoksa, takımın tek lideri kulübede mi? Takım oyunlarında, saha içinde de bir lider olması gerekmez mi!

Kuyt’ın sözleşmesinde, “ne kadar formsuz, hatta kazma gibi oynarsam oynayayım, formayı banko alırım” diye bir madde mi var! Yoksa, sadece sürekli koştuğu ve bazen son vuruşları iyi olduğu için mi hep sahada! Bazı şeyler itina ile ölçülürken, top kayıpları, öldürülen ataklar, rakip atakları başlatan hatalı paslar dikkate alınmıyor mu!

Kuyt’la Sow, Sow’la Krasiç, Krasiç’le Kuyt tanışıyorlar mı!

Mehmet Topal hangi görevde oynuyor? Genç bir arkadaşına, “oğlum, geriyi ihmal ediyorsun, adamlar çok rahat geliyor” deme hakkı yok mu Topal’ın! Yoksa buna izni ya da kapasitesi mi yok!

Sahadaki takımlardan hangisi 10 yeni transfer yaptı? Uyum sorunu olması gereken hangisi yani ve hangisi uyumsuz, hatta uygunsuz!

“Bu sezon bizim için de feda sezonu” dense daha iyi olmaz mı Sarı-Lacivert’e gönül verenler için! Gençler oynasa, geleceğe dair planlar yapılsa daha hoş ve mantıklı olmaz mı! Hatta sadece futbolda değil, erkek basketbolda da!

Konuyla ilgisi yok ancak, hatırlatalım: Bu gün, Fenerbahçe’nin penaltıdan gol attığı son gün olan 21 Ocak 2012’nin birinci yıl dönümü. Kutlu olsun!

21 Ocak 2013, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İyi seyirler!‘’

Hareketli başladı karşılaşma. Henüz ilk tükürük Safi’dendi. Haa, yere doğru gitti ancak, sanki açının birinde Saltuk’a tükürmüş gibi geldi!

6. dakikanın son saniyesinde Selman’ın ağzından çıkan kelime neydi! Tam anlayamadık, “Lan” yani “Ulan” mı dedi, “Yav” yani “Yahu” mu dedi, tam 31. dakikada Sıtkı!

Oppss! Ağzını niye eliyle kapadı ki dördüncü, teknoloji sayesinde ortaya durumu anlatırken veya aktarırken! Kötü bir söz çıkmamıştır değil mi ağzından! Yok, yok çıkmamıştır, “Sonuçta o da insan”!

PFDK, Tahkim, TFF ya da kulüp yöneticileri falan nasıl takip ettiler karşılaşmayı acab! Neler çıktı onların ağızlarından, sulu ya da susuz! Her sınıftan (ki, sınıf ayrılığına karşıyız), her meslekten, mevkiden, oradan, buradan, yandan-yandan kimler var, ne yaptıklarına şahit olamadığımız! Tahmin edebiliyoruz aslında da kanıt yok! Aslında kanıta da gerek yok zaten; Fenerbahçe veya daha da önemli memleket meseleleri söz konusu olduğunda!

Son tükürük Sezai’den geldi, son ayıp söz de Sermet’ten sanki 69. dakikada!

Ne oyundu be! Ne güzel oyunlar oynanıyor bu ülkede!

İyi seyirler...

23 Aralık 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Süper goller!‘’

15. dakikadan itibaren kontrol tamamen Fenerbahçe’deydi. Kapanırken, çıkarken, orta alanı dolaşıp, pozisyon üretmeye çalışırken, Sarı-Lacivertliler rahat ve iyiydi. Bu arada Riera yine devreye girdi. Bu kez Hasan Ali’ye bir asist, durum berabere ve Hasan Ali gerçek Fenerbahçeli! Sonra, oyunu istediği gibi yöneten Çubuklular’dan yine anlamsız ve bu kez çok daha tehlikeli bir faul geldi. Baroni’nin Süper Lig futbolcusuna yakışmayacak yerdeki faulüne, yine bir Süper Lig takımına yakışmayacak baraj eklenince, Selçuk çok güzel bir vuruşla köşeyi görüverdi, Parçalılar yine sevindi.

İkinci yarı, önde olan taraf biraz daha topa sahipti. Yine pek pozisyon yaratılamadı, daha çok orta alanda oynandı. Sarı-Laciverliler’de Baroni ruh gibiydi, oyundan alındı. Sarı-Kırmızılılar’da da Umut etkisizdi, o da oyundan alındı.Hakem her iki taraf için de hatalı faul düdükleri çaldı. Meireles’e futbol kariyerindeki ilk kırmızı kartı gösteren isim olarak da tarihteki yerini aldı. Portekizli sahadan çıkarken armasını öptü ve tribünlere gösterdi. O, Fenerbahçe armasıydı. O zaman en az üç maç olur cezası, belki de tahkimde 6’ya çıkarılır kimbilir!

17 Aralık 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Uyuyor musunuz!‘’

3 Temmuz’dan bu yana, farklı kesimlerin her türlü saldırısına maruz kalan ve direnen Fenerbahçe, taşla, sopayla, şiddetle mi yok edilmeye çalışılacak bundan sonra! Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenler şu yaşananları görmüyor mu, duymuyor mu! Gözleri başka yerlere mi bakıyor, yoksa hepsi uyuyor mu! Yazıklar olsun! Bir kez daha uyarıyoruz; bu gidişat hiç hayra alamet değil, haberiniz olsun!

İşi çabuk bitirmek istercesine başladı maça Sarı-Lacivertliler. Önde baskı, Göztepeliler’i oldukça zorladı. Pasa dayalı oyunu bu kez daha çabuk ve daha öne doğru uygulamaları ise, göze hoş gelen futbol anlamındaydı. İlk gol de böyle geldi, ancak asisti yapan Topuz, topu aldığında 35 cm kadar ofsayttaydı!

Krasiç yine istediği işleri yapamasa da, son birkaç denemede olduğu gibi, son derece hareketli ve istekliydi. Bu Sezer için de geçerli. Bir kez daha yan yana oynama şansı bulan Selçuk, Meireles ikilisi ise, sanki “bu takımın ön liberoları, şimdilik bu ikilidir” demekteydi.

Fenerbahçe’nin, Pendikspor karşılaşmasının aksine, dün akşam rakibini ciddiye alması, olması gereken şeydi. Diyoruz ya hep, ne antrenman seçeceksin, ne de maç. Sahaya, hele taraftarlarının önüne çıktığında, elinden gelenin en iyisini, terinin son damlasına kadar vereceksin. Budur profesyonellik, budur spor ahlakı, budur asıl amaç...

13 Aralık 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI