Son haftaların formda 11’inden 5 ismi kulübeye çeken Okan Buruk Kasımpaşa karşısında çift forvetli bir oyun denedi. Osimhen siftahı duble yaparken İcardi’de kendine yakışır bir gole imza attı. Aslında bu kadronun Kasımpaşa gibi birbiriyle uzun süredir beraber oynayan bir takım karşısında bocalama ihtimali vardı. Ama baskı ve oyuncu kalitesi bir anda maçı 3-0’a getirmeye yetti. Skordan bağımsız bana göre Galatasaray’ın en doğru ve etkili transferi İsmail Jakobs olarak görünüyor. Gerçekten sol bek mevkisinin içini doldururken savunmayı da özellikle stoper hattını çok rahatlattı Jakobs. Üstelik atletik yapısı macera aramadan basit oynaması en büyük kazanç Galatasaray adına. Maçı bırakıp niye bir oyuncuyu yazıyorsunuz diyebilirsiniz. Uzun süredir değil uzun yıllardır kanayan bir yaraydı Sarı-Kırmızılı ekip adına ve nihayet bu transferle çözüm bulundu sebebi bu. Aynı şeyleri Jelert için şimdilik söylemek çok zor.

Daha hakim oldular...

Maçta ikinci yarı Mertens ve Barış Alper’in oyuna girmesi güç tazelemeydi ama beklenen etkiyi gösterdi diyemeyiz. Dün erken farklı skora ulaşmanın rehavetiyle tempo sorunu yaşandı bunu da doğal karşılamak lazım. Yine de ikinci yarıdaki oyundan düşüş ve rakibin baskısını kabul etmek sahaya çıkan Galatasaray kadrosu adına kabul edilemez. Zaten Okan Buruk’ta 60’ta bu tempoyu ve orta sahadaki zafiyeti görüp Kaan Ayhan ile Berkan’ı sahaya sürmek zorunda kaldı... Kasımpaşa gibi takımlara topu bırakırsanız canınızı yakabilir bunu dün ikinci yarıda net gördük. Baskılı oyun olmayınca Kasımpaşa özellikle orta alanda sazı eline aldı ve daha hakim gözüktü sahada. Finalde son dakikalarda konuk ekip, 1 puanı kapmayı başardı.

Derbiyi kazanmanın moraliyle Paok karşısına çıkan Galatasaray galibiyet için tüm setleri denedi ama ilk yarıda gol atmayı başaramadı. Lucescu ismini duyunca ilk akla gelen sağlam savunma güçlü orta sahadır. Dün gece de Oğul Lucescu iyi kapandı az ama etkili hızlı hücumlarla galibiyeti aradı. Avrupa liginin yeni formatı gereği eleme usulü değişince puan önemli hale geldi. Her rakip tek maç yapma olunca Yunan ekibi önceliği yenilmemekti. Aslında Galatasaray ön alan baskısını ilk 45 dakikada etkili yaptı ancak rakip hata yapmayınca net gol pozisyonu bulmakta zorlandık. İstatistiklere bakarsak ezici bir üstünlüğümüz olsa da Paok’u zaman zaman kalesine hapsettik ama isabet konusunda başarılı değildik. Muslera hariç aynı 11 ile üst üste maç oynamanın da zorluğu vardı ama mücadele açısından diri bir Galatasaray vardı sahada. İlk yarıdaki tek eksisi goldü Okan Buruk’un öğrencilerinin. Artılara bakarsak orta alan iyi işlemeye başladı, sol bekte İsmail Jakobs göz doldurdu ve Yunus Akgün üstüne koymaya devam ediyor...

Sahne Yunus’un...

Maçta ikinci yarıya golle başladık ve öne geçtikten sonra skoru yükseltecek önemli pozisyonlar bulduk. Özellikle yenik duruma düştükten sonra Paok’un açık oynaması ve risk alması işimize geldi. Ama bir taraftan da üstüne gelen rakipler karşısında Galatasaray’ın kırılganlığı da en büyük endişemizdi. Nitekim hiç te beklemediğimiz bir pozisyonda kalemizde beraberlik golünü gördük. Burada Okan hocaya küçük bir eleştirim olacak derbi oynamış 37 yaşındaki Mertens’i bu kadar oyunda tutmamalıydı bence. Belçikalı ister istemez iyi niyetli çaba gösterse de ikili mücadelelerde yetersiz kaldı. Zor bir geceydi rakip zorluydu zoru bozmak gerekiyordu. O anlarda sahneye Yunus Akgün çıktı, son sözü Icardi söyledi.

Kadıköy’de Fenerbahçe’nin sahaya çıkan 11’i tartışılmazdı ama Okan Buruk’un 11’i soru işaretleriyle doluydu. Özellikle Yunus ve Mertens böyle zorlu bir deplasmanda rakibin güçlü orta sahası karşısında etkili oyun oynayabilir miydi? İlk yarıda Okan Buruk’un planı iyi işledi ve Fenerbahçe’ye karşı geriye yaslanmadan etkili hücumlar yapan, 2 gol atıp net üstünlüğü yakalayan bir Galatasaray vardı. Fenerbahçe’de ise ilk gözlemim şu; futbolcuların kazanmaktan önce ya kaybedersek baskısı hissediliyordu. Sadece Maximin’in tarafından akınlarla etkili olan SarıLacivertliler rakip savunmaya zor anlar yaşattı ama Muslera hatasız oynadı. Mourinho’nun Galatasaray karşısında tek tip hücum anlayışı yetersizdi, devamlı ceza alanına kavisli ortalar sonuçsuz kaldı.

Sara fişi çekti

İkinci yarı gol bekleyen Fenerbahçeliler, Sara’nın golü sonrası şok oldu. Yüksek bonservisi nedeniyle gündemden düşmeyen Sara, klas bir vuruşla hem fişi çekti hem de bir anlamda eleştirilere sahada cevap verdi. Öte yandan bir başka eleştirilen isim Yunus Akgün de hocasını başarılı performansıyla mahcup etmedi. Adeta ‘Kerem’in boşluğunu ben doldururum’ dedi Yunus. ‘Fenerbahçe de eksik olan neydi?’ derseniz...

Yine söylüyorum; kaybetme korkusu ve baskı, telaş oyunuyla birleşince gerçek futbollarını sahaya yansıtamadılar. Özellikle en üstün oldukları bölge olan orta alanda üstünlük koyamayınca kuvvet dengesi Galatasaray’a geçti. Gecenin özeti; Mourinho rakip analizinde kötü bir sınav verirken, geçen sezon İsmail Kartal’ın Fenerbahçe’sini mumla arattı. Şampiyonlar Ligi’ne veda ederken çok eleştirdiğimiz Okan Buruk ise Kadıköy’de oyunla da skorla da sınıfı geçti ve 6’da 6 yaparak kayıpsız yoluna devam etti.

Trabzon’da dün gece yağmurlu ve ıslak zeminde ilginç ve sürpriz bir ilk yarı izledik. Usta ile çırak karşı karşıya gelirken biraz boynuzun kulağı geçtiği bir oyun vardı bu yarıda. Kayserispor girdiği net pozisyonları değerlendirse belki de 45 dakikada 3 puanı garantilerdi. Önce penaltı bulan konuk ekip Uğurcan‘ı geçemedi ama hemen ardından Hasan Ali ile gelen Kayserispor golü Trabzonspor savunmasındaki zaafı da ortaya koydu. Kalesinde golü görürken Saviç’in de sakatlanıp çıkması tuzu biberiydi Trabzonspor adına. Bordo-Mavili ekipten bir reaksiyon beklerken, Kayserispor’un özellikle sağ kanattan kontrataklarını izledik ve rakip kalede golle burun buruna gelmelerine rağmen sonuçlandıramadılar. Bence asıl zaafiyet ev sahibi adına orta alandan kaynaklandı. 4-1-4-1 oynayan Kayserispor atletik forvetlerine bu alandan yapılan servisleri bizim gibi izlediler. Sonuçta Trabzonspor’un bu oyunla soyunma odasına 1-0 yenik girmesi şanstı...

Üst üste hamleler

Şenol Güneş saha kenarında tehlikenin farkındaydı, çırpındı ama oyunsal anlamda çözüm üretemedi. Dolayısıyla çözüm yeni hamlelerle olacaktı. Burada da Nwakaeme ve genç Poyraz’la ikinci yarıya başladı. Bu değişiklikler ilk başta hareket getirmedi. Hatta Kayserispor boş alanı kullanıp 2’yi de buldu. 70. dakikadan sonra ise Nwakaeme, bireysel yetenekleriyle sahne aldı. Fizik olarak belki tam hazır durumda değildi ama oyun görüşü, kalitesi pek çok şeye yetti. Umut’un golü umut oldu. Uzatmalarda ise Nwakaeme’nin asistinde Denswil’le 1 puanı kurtardı Trabzonspor. Kayserispor dün 3 puanı hak etmişti ancak işin sonunu doğru getirememek, Gökhan atıldıktan sonra da bu kadar kapanmanın faturası ağır oldu.

Derbi öncesi son sınavında Galatasaray, dün gece Ramspark’ta Gaziantepspor karşısında adeta kükredi. Statü gereği iki takımda da önemli isimler oynatılamazken sahaya çıkan Galatasaraylı oyuncuların olmayanları hiç aratmadığını gördük. SarıKırmızılı ekip maça öyle baskılı ve hızlı başladı ki konuk ekibin savunma yapmaktan başka çaresi yoktu. Ancak Selçuk İnan’ın öğrencileri bu baskıya fazla dayanmaları mümkün değil görünmüyordu. Nitekim önce Barış Alper sonrasında da Yunus’un attığı iki golle 2-0’ı yakalayan Galatasaray ilk yarıyı rölantiye almadan bitirdi ve farkı çoğaltmak istedi. Özellikle dün gece şunu gördük ki eğer siz takım oyununu manteliteli futbolcularınıza kabul ettirirseniz sahaya hangi 11 ile çıkarsanız çıkın sorun olmaz. Dün gece bu gerçeğin yansımalarını gördük. Ancak ilk yarıdaki yazdıklarımı tekzip eden bir ikinci yarı izledik. Skorun rahatlığı değil rehaveti vardı Galatasaraylı oyuncularda adeta rakibi yüreklendirmek için davetiye çıkardılar ama rakibin öyle bir niyeti yoktu bence. Oysa üstüne gelmeye çalışan bir rakip karşısında kökü oyuna Okan Buruk niye bu kadar tahammül etti anlamak mümkün değil. 70’ten sonra yapılan hamleler ve gelen 3. golle maça dönen Sarı Kırmızılılar zayıf rakibi karşısında derbi öncesi kazasız bir 90 dakika oynadı...

Gecenin güzelliği...

Hafta sonu Fenerbahçe karşısında mutlaka farklı bir 11 farklı bir taktik izleyeceğiz… Bu maçın Galatasaray adına önemli artısı zorlu derbi öncesi yıpranmadan rahat bir galibiyet almasıydı... Gecenin bir başka güzelliği Muslera’nın önde olduğunu gören Furkan’ın yarı sahadan attığı nefis gol ve Galatasaray taraftarının da rakibin golünü alkışlamasıydı…

Trabzonspor için Şenol Güneş ile sahaya çıktığı ilk maçın Beşiktaş ile olması şans mı şanssızlık mıydı Karadeniz ekibi adına bu sorunun cevabını sahada mücadele eden oyuncular verecekti. Ama sizin maç hesabınızı oyuncuların performansı tutturur ya da alt üst edebilir. Dün gece Visca öyle bir kırmızı kart gördü ki ne tecrübesine ne de duruşuna yakışmadı. 80 dakika sahada bir kişi eksik oynamak kolay değildi ama Okay’ın nefes kesen kafa golü Beşiktaş’ın kimyasını bozdu ve Siyah-Beyazlılar uzun süre maç ritmini yakalayamadı. Beşiktaş’ı hayata döndüren sezona müthiş giriş yapan Gedson oldu. Attığı golle ilk yarının da skorunu tayin etti. İkinci yarı tek kale bir maç izledik, Beşiktaş müthiş baskı kurdu ama Trabzonspor duvarını aşmakta zorlandı, aştıklarında da karşılarında kalesinde devleşen Uğurcan vardı..

Çok istemenin baskısı

Gio hoca, tüm hücum silahlarını sahaya sürerek 3 puanı çok istedi, savunmayı azaltırken forvetleri çoğalttı ama bir türlü istediği galibiyet golünü bulamadı. Normal şartlarda maç öncesi Şenol Güneş ile ilk maçına çıkan Trabzonspor karşısında deplasmanda alınan bir puan normal sayılırdı. Ama dün gece Beşiktaş için bir fırsattı rakibinin eksik kalması ama bunu değerlendirmek için biraz da baskı altında kaldılar gibi geldi bana göre. Her şeye rağmen centilmence bir mücadele izledik. Bu sonuç Beşiktaş adına buruk bir skor. Trabzonspor için de 10 kişi ile evinde de olsa beraberliğin iyi bir sonuç olduğunu söyleyebilirim. Tabi ki gecenin kahramanı Uğurcan Çakır’dı tecrübesini, kalitesini, herşeyini bu maçta gösterdi ve Trabzonspor’un aldığı bir puanın baş aktörüydü.

Milli maç arası bitti, transfer bitti ve lige merhaba dedik. Son iki sezonun şampiyonunun çalkantılı, sükseli bir transfer sürecinden sonra Rizespor karşısında nasıl bir futbol oynayacağı merak ediliyordu. Gözler sahaya çıkan 11’de, yeni isimlerde ve en başta da yeni transfer Osimhen’in üzerindeydi… Maç adeta golle başladı, çalışılmış bir duran top organizasyonu. Sara nefis kesti ve Sanchez kafa ile ağları havalandırdı. Dün gece şunu gördük ki bu sezon Sarı-Kırmızılı ekibin en büyük kozlarından biri hava topları olacak. Çünkü Osimhen ile birlikte stoperlerin de desteğiyle ve Sara gibi klas bir ayaktan çıkan toplarla bol bol gol bulacak gibi Galatasaray.

Farka giden yol

Nitekim ikinci Galatasaray golü de yine böyle bir yapımdan geldi. Rizespor savunmasını çaresiz bırakan Osimhen yükseldi ve dokundu, tamamlayan bu defa diğer stoper Abdülkerim’di. Aslında iki stoper golüyle 2-0 öne geçmek rakiplerine göre Galatasaray’ın artılarından biri olarak not düşmeliyiz. Dakikalar 35’i gösterirken Rizespor’un rakip kalede tek bir pozisyon bile bulamamasıyla Okan Buruk’un öğrencilerinin savunmayı da iyi yaptıklarını söyleyebiliriz. Ancak 2-0 önde olmasına rağmen kapanan rakibi sadece duran toplarla geçmesi bir formülün geçerli olması demekti.

İstatistik hakimiyeti

Zaten ilk yarı istatistiklerine bakarsak mutlak bir ev sahibi hakimiyeti gözüküyor. İkinci yarıda ilk golün asistini yapan Sara skoru 3-0’a yükseltince bir anlamda Sarı-Kırmızılı ekibin oldukça rahatladığını gördük Dün gece Rams Park’ta Galatasaray taraftarının endişelerini gideren, mutlu eden bir oyun sergiledi. Tabi ki maç öncesi yeniler ne yapacak sorusunu n cevabını özellikle Gabriel Sara olumlu futboluyla 3 gole katkısıyla vermiş oldu. Bir de uzun yıllardır tartışılan sol bek sorunu çözüldü gibi bana göre. İsmail Jakobs dengeli futbolu temiz sol ayağıyla göze batan oyunculardandı. Sonuçta zor gibi gözüken gece Galatasaray adına farklı bir skor ve etkili bir futbolla taraftarın alkışlarıyla bitti… Rizespor lige çok iyi başlasa da devamını getiremedi ve üst üste aldığı yenilgilerle biraz tadı kaçmış. Oysa İlhan Palut takımları genelde dinamik ve savaşçı olur. Dün gece hücumda olmayan savunmayı da yapamayan kırılgan bir Rizespor izledik. Özellikle 3 büyüklere karşı aldığı farklı yenilgiler bir klasik haline geldi…

Abdullah Avcı ile hafta içi yollarını ayıran Trabzonspor, Süper Lig’deki ikinci maçında Eyüpspor’a konuk oldu. İhsan Derelioğlu yönetimindeki Bordo-Mavili ekip, 4-2-3-1 düzeninde sahaya yayılırken ilerde tek forvet Enis Destan ile gol aradı. Süper Lig’in yeni ekibi Eyüpspor’da, Arda Turan yönetiminde ilk 3 maçta topladığı 7 puanla moraller yerindeydi. İlk yarısı çok durgun ve çok kontrollü oyunun hakim olduğu bir maç izledik. Karşılaşmanın ilk dakikalarında Ahmed Kutucu’nun bulunduğu sol kanattan etkili gözüken Eyüspor’un hücumları kısa sürdü ve Trabzonspor oyunda dengeyi kurdu. Genelde orta alan mücadelesi şeklinde geçen ilk 45 dakikada iki taraf da gol bölgelerine girmede yetersiz kaldı. Açıkçası kalecilere fazla iş düşmezken, futbol adına ekran başındakiler de tribündekiler de temposuz futbol karşısında sanırım uyumuşlardır...

YENİLMEME DÜŞÜNCESİ

İkinci yarıda futbol adına sadece çaba vardı ama üretkenlik, gol pozisyonu adına fazla bir şey göremedik. Aslında iki teknik adam da bu karşılaşmada yenilmemeyi ön plana alan bir taktik üzerine kafa yormuşlar. Ve bu taktik tuttu. Yani ne şiş yandı, ne de kebap... Öyle bir maçtı. Bana göre bu maçı en çok hangi oyuncu istedi derseniz Cihan Çanak derim. Belçika’dan transfer edilen genç isim oyundan çıkana kadar sahada elinden geleni yaptı... Özetle dün gece ne kalecilerin ne de golcülerin gecesiydi... 90 dakika bir orta alan mücadelesinden sonra çıkan skor, bu futbolun hakkıydı.