İlk yarıda Seferovic'in saç baş yolduran pozisyonu dışında futbol namına neredeyse hiç bir şey izlemedik. Galatasaray savunmadan oyun kurarken zorlandı. Ümraniye önde basarak buna izin vermek istemedi. Defans, orta alan ve hücum bölgesinde pas bağlantıları sağlanamadı. İki takımda da çok basit top kayıpları maalesef oyunun kalitesini düşürdü.

Mertens etkisi

Okan Buruk ikinci yarıya Mertens hamlesiyle başlayarak maçın kaderini değiştirdi. Henüz yüzde 100 hazır olmasa da Belçikalı hücumcu girer girmez etkisini gösterdi. Takımın öz güveni arttı. Orta saha ve hücumcular arası sorun giderildi.

Gomis girene kadar

İkinci yarının başından itibaren organize ataklarla Okan Buruk'un öğrencileri rakibi adeta sahasına hapsetti. Buna rağmen istenilen gol gelmedi. Serkan Kırıntılı kariyer maçlarından birini oynayarak Galatasaray'a geçit vermedi. Ta ki Gomis girene kadar. 37 yaşındaki futbolcu özel işleri nedeniyle Paris'teydi. Hafta içi iki gün idmana çıkamadı ancak kalitesini bir kez daha gösterdi, muhteşem bir gol attı. Gomis, 40 gole ulaşarak Galatasaray tarihinin Süper Lig'de en çok gol atan 4. futbolcusu olmayı başardı.

Antalyaspor maçının ardından bir kez daha 3 puanı tek başına alan Gomis bu sezon takımda kalmayı garantilerken Okan Buruk'un tartışılmasına da izin vermedi.

Bu arada Galatasaray'ın çıktığı 3 maçta tek gol yemesi büyük savunma başarısı olarak görülebilir ancak 2 gol atması da tartışılır...

Öte yandan dün tribünden Okan Buruk'un çok ama çok özel bir misafiri vardı. Buruk'un biricik oğlu Ali Yiğit tribünden Galatasaray'a destek olmaya gelmişti. Umarım bu galibiyet bir nebze olsun ona moral olmuştur...

Kapalı savunmaları açmak futbolda dünyanın en zor işlerinden bir tanesi. İyi set oyunu kuramazsanız karşınızdaki 3. lig takımı bile olsa savunmaya duvar örer.

Galatasaray Giresun maçına tribünleri tıklım tıklım dolduran taraftarının desteğiyle çok iyi başladı. İlk 13 dakika golü bulsa Giresunspor sahadan farklı mağlubiyetle ayrılabilirdi. Ancak bu tarz maçlarda ilk gol gelmeyince ve rakibin katı savunması devam edince stres de başlıyor.

Giresun savunmasını açabilmeniz için orta saha oyuncularınız ceza sahası içine ve çaprazına daha fazla koşu yapması gerekiyor. Beklerinizin hücuma destek vermesi bekleniyor. İlk 15 dakika sonrası bunu çok fazla göremedik. Seferovic'in stabil kalması ve 3. bölgede prese katkıda bulunmaması takım üretkenliğini azalttı.

Okan Buruk ilk yarının en etkisiz isimlerinden Emre Akbaba ile Gomis'i değiştirerek skorun değişeceğini düşündü ancak zaten yeteri kadar baskı yapamayan orta saha iyice zayıf kaldı. Ne yalan söyleyeyim Berkan Kutlu'nun yokluğunu aradı.

Gomis ve Seferovic'in fiziksel gücünü toplasan bir adam etmez. Gomis'i biliyorduk ama Seferoviç iki maçta durağan görüntüsüyle sınıfta kaldı. Bu görüntüsüyle Galatasaray'ın 1. forveti olamaz. O yüzden en acilinden Galatasaray'ın forvet transferi yapması gerekiyor. Kağıt üstünde Mertens, Gomis ve Seferoviç iyi isimler ancak fiziksel gücü yüksek, rakip savunmaları yıpratacak bir golcüye ihtiyaç var.

Özetle Galatasaray şampiyonluk yolunda bir kaza yaşadı. Yeni transferin uyum sorunu yaşadığı aşikar. Mertens ve Torreira takıma girince işler çok daha farklı olacak. Giresunspor ve Hakan Keleş'i de tebrik etmek lazım.

5 transfer daha!

En az 5 transfere daha ihtiyaç var. Bunu dün bir kez daha gördük. Bir forvet, 10 numara, Kerem ve Yunus'la rekabete girecek kanat oyuncusu ve en az 2 stoper... Bu kadar transfer yapmışken Aanholt'u zorlayacak sol bek alınsa hiç fena olmaz.

Geçen sezonun son 16 haftası kaybetmeyen Antalyaspor'la ligin ilk haftasında karşılaşmayı kimse istemezdi. Son Fiorentina maçının 60 dakikalık bölümü Galatasaray'ın sezona hazır olduğunun göstergesiydi. İki takım da 4-2-3-1 dizilimiyle sahadaydı. İlk 35 dakika birebir markajlar, adam adama oyunlar ve kısır geçti.

Galatasaray özellikle 35-45 arası rakibine bariz üstünlük kurdu. Yunus Akgün bireysel yeteneklerini konuşturdu. Ceza sahası içi ve çevresinde etkili oldu. Kerem'in sol ayağıyla gönderdiği şutu direkten döndü. Bu baskı anında gol gelse Okan Buruk'un öğrencileri rahat bir nefes alacaktı! Ancak olmadı...

Maç içinde ilk sistem değişikliği Nuri Şahin'den geldi. Savunmadan paslarla çıkmaya çalışan ancak Galatasaray baskısı karşısında bunu çok başaramayan ev sahibi takım. Son dakikalarda Sacha Boey'in arkasına attığı iki topla gole çok yaklaştı.

2020 Avrupa Şampiyonası'nda Jorginho'nun dünya futboluna kazandırdığı hiç sempatik olmayan penaltıyı Serdar Dursun'dan sonra Adriano'da gördük. Performansıyla maçın adamı olmayı fazlasıyla hakeden Muslera için kolay bir penaltı oldu.

İkinci yarıda hamleler gelse de Galatasaray'ın fizik kalitesi 90 dakika devam etti. İlk yarının kötüsü Sacha Boey ikinci yarı kıpırdayınca, 90'da usta ayak Gomis devreye girdi. Okan Buruk'un öğrencileri zorlu deplasmandan 3 puanı henüz tam hazır olmadan ve yeni transferler takıma katılmadan alması büyük artı. Okan hoca kısa süredeki dokunuşuyla rakiplere net gözdağı verdi.

Bu arada sahanın belki de en yaşlı iki ismi Muslera kurtarışları, Gomis de attığı golle maça damga vurdu. Bu tesadüf değil çünkü yeni sezon kampının en çalışkan ikilisiydi.

Bir parantez de Yunus Akgün'e açmak lazım. Antalyaspor maçındaki futboluyla büyük keyif verdi.

Galatasaray'ın 39. başkanlık seçimlerinde katılım oldukça yüksekti. Bazı üyeler kulübün geleceği, bazıları da kendi hayal ettikleri Galatasaray için sandık başına gitti. Ben ve bir çok kişinin öngörüsü Dursun Özbek'in bu seçimi rahatlıkla kazanacağı yönündeydi ancak dengeleri değiştiren bir olay yaşandı. Abdürrahim Albayrak ve rahmetli Mustafa Cengiz döneminde üye olan ağırlıklı bir bölüm (500-600 oy) stratejik olarak Eşref Hamamcıoğlu'nu destekledi.

Bu konuyu biraz açalım isterseniz...

Seçimde ilk sandıklarda Eşref Hamamcıoğlu tarafının farklı şekilde önde gideceği tahmin ediliyordu. Ancak bu fark çok fazla olmadı. Kulübün en eski üyeleri neredeyse sandıklara eşit sayıda sarı ve kırmızı oy atmıştı. Farkın 14-15. sandıktan sonra azalması bekleniyordu. Bu durum 19. sandığa kadar çok değişmeyince Özbek cephesinde büyük bir heyecan yaşandı...

Eşref Hamamcıoğlu'nun maksimum 1500 oy alacağını öngörenler işin aslını araştırmaya başladı. 19 ve 20. sandık açılana kadar işin renginin neden bu şekilde devam ettiği de ortaya çıktı.

Abdürrahim Albayrak cephesinin beklenmedik bir şekilde Eşref Hamamcıoğlu'na oy verdiği artık yüksek sesle konuşulmaya başladı. Nedenini ise bu sözlerle açıklıyorlardı. "Eşref Hamamcıoğlu seçimi kazanırsa nasıl olsa parası ve projesi yok. Galatasaray kısa süre içinde tekrar seçime gider. O zaman biz de kendi listemizle seçime gireriz" Bu düşünce ve davranış Dursun Özbek tarafını ve Galatasaray'ın geleceğini düşünenlerini oldukça rahatsız etmişti. Bir çok kesim, seçim sonucunun açıklanmasının ardından en büyük kaybedenin Eşref Hamamcıoğlu değil onu potaya sokan Albayrak tarafının olduğunu söylüyordu.

Erden Timur'a bir parantez!

Erden Timur'un samimiyeti, sıcak para vaadi, projeler ve Özbek'in çok fazla konuşmaması ile Ahmet Yüce Ocaklı'nın desteği seçimi kazandırdı... Erden Timur olmasa bu seçimi Dursun Özbek kaybedermiş! Kendise hem Galatasaray Lisesi'nde hem de cemiyette başkanmış gibi ilgi ve alaka gösterildi. Timur'a verilen desteğin nedeni projelerin yapılacağına olan inançtı.

Herkesin bildiği üzere seçimde tanıtılan bütün büyük projelerde Erden Timur'un bizzat kendi imzası vardı. Matematiğe dayalı sunumu ve sorulara verdiği net cevaplarla beraber iş hayatındaki başarısı Erden Timur'a olan inancı iyice artmıştı. Bu sayede seçime gelmeyecek genç üyeler ve yaşlı üyelerin katılımı ile rakam 4500 seviyelerine geldi.

Lise tarafı Eşref Hamamcıoğlu'nu destekledi!

Zaten Dursun Özbek'e bir tepki vardı, tepkiyi azaltıp Dursun Özbek'e oy vermelerine sebep yine Erden Timur oldu. Daha farkla kazanılması beklenen seçim düşük bir farkla kazanıldı. Erden Timur Dursun Özbek tarafında olmasa katılım düşük kalacak ve Eşref Hamamcıoğlu seçimi rahat kazanacaktı. Sonuç olarak seçimi Erden Timur kazandırdı.

Bir önceki yazımda söylediğim gibi özetle Erden Timur başkanlık hayalinin temellerini sağlamlaştırmaya devam ediyor.

Galatasaray'daki seçim süreci bitsin diye dua eden taraftar ve genel kurul üyeleri var. Dursun Özbek ve Eşref Hamamcıoğlu arasında yaşanacak seçimde favori belli. Özellikle Eşref Bey'in lansmanı beklentilerin altında kaldı. Büyük bir kesim "Bu seçimi Dursun Özbek kazanır" diyor.

Bir tarafta Galatasaray'ın 4-5 yılda borcunu sıfırlayacak projeler (Bazılarına göre hayal), diğer tarafta daha mütevazi (bazılarına göre gerçekçi) ancak kongre üyelerini çok da etkilemeyen vaatler.

Tüm bunlardan bağımsız;

Kasaya sıcak para koyacak taraf Dursun Özbek'in listesi

Şampiyonluk kadrosu kuracak Dursun Özbek'in listesi

Taraftarı daha tatmin eden taraf Dursun Özbek listesi

Ayakları daha yere basan projeler yine Dursun Özbek listesinde

Cemal Özgörkey, Metin Öztürk, Cem Soylu ve Dikran Gülmezgil gibi ağır toplar Dursun Özbek'in listesinde

Ali Yüce, Tarık Taşar, Ali Gürsoy ve Ömer Sarıgül gibi geleceğin Galatasaray yönetici jenerasyonu yine Dursun Özbek'in ekiplerinde olacak!

EN BÜYÜK KOZ "ERDEN TİMUR"

Dursun Özbek cephesinin en büyük kozu Erden Timur oldu. Samimi ve Galatasaraylılara dokunan bir iletişim stratejisi yürüttü. Bunda fazlasıyla başarılı oldu. Basketbol organizasyonuna katkısı ve sponsorluklar dışında bugünden sonra çok daha söz sahibi olacağını gösterdi. Şimdiden bir çok kişinin gönlünde taht kurdu. Gelecekteki başkanlık hayalinin temellerini sağlamlaştırdı.

ADNAN ÖZTÜRK EKSİ YAZDI!

Eşref Hamamcıoğlu ve ekibi iyi bir iletişim süreci yürütürken İnan Kıraç, Ünal Aysal ve Adnan Öztürk fotoğrafının etkisi çok kısa sürdü. İlk başta o kare Hamamcıoğlu taraftarlarını heyecanlandırsa da sonrasında durum tersine döndü. "Büyük Galatasaray projesi" beklentisi tamamen hayal kırıklığı oldu.

Sadece işimizi yapmaya çalıştık!

* Eşref Bey'in cemiyetteki toplantısına alınmayan 5 gazeteciden biriydim. Nazikçe kapıdan çevirdiler! Oraya gelmeyenler dahil durumu Eşref bey tarafına eksi yazsın diye malzeme yaptılar...

*Yine Eşref Bey'in lansmanından paylaştığım fotoğraf salon boşken çekildi diye eleştirildi. Ben fotoğrafı 20.12'de çektim organizasyon 20.14'te başladı.

*Dursun Bey'in Büyük Kulüp'te yaptığı konuşmada cüzdan hadisesi yaşandı. Bu durumdan yine o taraf rahatsız oldu.

Gelelim asıl meseleye! Seçim yarın yapılacak. Büyük bir sürpriz yaşanmazsa Dursun Özbek Galatasaray'ın 39. başkanı olacak. Ve asıl zorluk 11 Haziran'dan sonra başlayacak...

Mart ayının en karlı günlerinden... Tribünlerde az sayıda taraftar! Yine basın tribününde yok denecek kadar meslektaşımız. Bakmayın bu her yerde atıp tutanların hiç biri tribünü geçtim stadın önünden bile geçmiyor.

Gelelim karşılaşmaya... 4 mevsimin 90 dakika boyunca yaşandığı hava koşullarında oynandı. Kimi zaman güneşli, kimi zaman bembeyaz bir zemin kimi zamanda fırtınalı izledik mücadeleyi.

Bir tarafta artık hedeften kopmuş Beşiktaş diğer tarafta iki sezondur ligin en mütevazi kadrosuyla ilk 5'i zorlayan Hatayspor. Ki hali hazırda konuk ekip Hatayspor'un Beşiktaş'tan daha fazla galibiyeti var ve bir puanda üstünde...

Beşiktaş'a göre Hatayspor'un planı daha akıllıcaydı. Karlı zeminde pas oyunu oynamaya çalışan Siyah-Beyazlı takıma karşı Hatayspor savunma arkasına attığı uzun toplarla etkili olmaya çalıştı. Hiç riske girmedi. Ayrıca uzun top bekleyen El Kaabi ve Mame Diouf pasla çıkmaya çalışan Beşiktaş savunmasına önde yaptığı baskıyla sürekli hataya zorladı ve çıkmasını güçleştirdi.

Batshuayi'nin bireysel yetenekleriyle ev sahibi 1-0 öne geçti ancak Gürcü Messi Saba Lobjanidze harika bir frikik golü ile skora eşitlik getirdi. Bu golde ilk maçına çıkan kaleci Emre Bilgin'in de hatalı olduğunu söyleyelim.

Önder Karaveli dönemi fiilen bitti!

İkinci yarı Beşiktaş'ın rakibine göre çok daha fazla pozisyonu olsa da Hatayspor'un da maçı kazanabileceği anlar yaşandı. Kötü hava şartlarına rağmen seyir zevki yüksek bir mücadele oldu. Beşiktaş cephesi kadronun hakkını veremeyen Önder Karaveli ile devam edilemeyeceğini bu maçla bir kez daha anladı.

40 milyon Euro'nun üzerinde maaş bütçesine sahip Beşiktaş'ın ikincilik hedefi bu sonuçla artık mucizelere kaldı.

Ömer Erdoğan etkisi...

10 milyon Euro'nun biraz üzerinde maaş bütçesiyle sıralamada Beşiktaş'ın üzerinde yer alan ve iki sezondur aynı senaryoyu yazan Ömer Erdoğan bir başarı hikayesidir... Süper Lig'de şuan en uzun süre görev alan teknik direktör olduğunu da unutmayalım...

Beklediğimizden iyi bir oyunla başladı Galatasaray. İlk 10 dakikalık stres geçtikten sonra daha sağlam adımlarla yere basmaya başladı oyuncular. Berkan'ın daha önce çalışıldığını düşündüğüm pozisyonda Gomis'i savunma arkasına kaçırması ve takımın 1-0 öne geçmesi içten bile değildi. Maçın hemen başındaki bu pozisyona ahlar vahlar etsek de öne geçen taraf Marcao'nun golüyle Galatasaray oldu. Sezon başında kornerden gol atamayan Galatasaray'ın duran topla Barcelona karşısında öne geçmesi elbette muhteşemdi.

Xavi ilk maça göre Galatasaray'ı daha ciddiye almıştı. En güçlü kadrosuyla sahaya çıkan Barça'da Frenkie De Jong sürekli savunma dengesini bozmak için half-space'e (iç kenar) koşular yaptı. Eric Garcia stoper olmasına rağmen Galatasaray ceza sahasına kadar defalarca topla yüklendi. Tüm bunlar özellikle merkezdeki Taylan ve Berkan'ın daha çok yorulmasını sağladı. Cicaldau'dan istenilen seviyede yardım gelmeyince de ilk golden sonra tüm kontrol Barcelona da kaldı.

Gomis'i 11'de başlatarak hepimizi ters köşe yapan Domenec Torrent öne geçerek amacına yaklaştı ancak Mostafa'yı ikinci yarıyla birlikte oyuna alabilse takımın fizik kalitesini biraz yukarıya çıkartabilirdi. Özellikle Beşiktaş maçında da net gördük. Gomis'in patlayıcılık özelliği neredeyse kaybolmuş durumda. Yüksek tempolu koşular artık yapamıyor. Hız gidince rakip savunma oyuncuları karşısında adeta "duvara toslamış" pozisyonuna düşüyor. Taktik teknik elbette önemli ama bu kadar formda Mohamed ne olursa olsun bu maça 11 başlamalıydı.

Gelelim Avrupa özetine!

Fatih Terim'in mevcut kadroyla gruplardan lider çıkardığı Galatasaray beklediğimizden daha çok zorluk çıkarmasına rağmen Barcelona engelini aşamadı. Torrent dersine çok iyi çalışmıştı. O ve oyuncuları belki çok iyi oynamadı ama üst düzey mücadele etti. Bundan daha fazlası olabilir miydi? Elbette olabilirdi! Ancak daha kaliteli oyuncularla...

Barcelona maçının yorgunluğuyla rotasyon yapmasını beklediğimiz Domenec Torrent herkesi ters köşe yaptı. Babel ve Sacha Boey dışında değişiklik yapmadı. Maç öncesi rotasyon yapmaması halinde maçı kazanacağını bana soran herkese söylüyordum. Nitekim öyle oldu. Sezonun en iyi ilk yarı performansıyla Galatasaray ezeli rakibi Beşiktaş'ı adeta sahadan sildi. Biraz daha basit oynasalar devreye daha farklı gidebilirlerdi.

İkinci yarıdaki bariz tempo düşüşünün Barcelona maçı ve sonrasında yapılan yolculuklar neden oldu. Türk takımlarının 3 günde bir maç yapamadığını ve sıkıntı yaşadığını Avrupa dönüşlerinde hep gördük. Ama taktik tekniğin yanında Torrent öğrencilerini çok iyi dinlendirmiş. Bu kadar yüksek tempo yapmaları, bunun en büyük kanıtıydı.

Berkan - Taylan merkezi, Atiba - Can merkezine net üstünlük kurdu. Özellikle Berkan bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle neden sahada olması gerektiğini gösteriyor. Taylan da hatasız oynayınca savunma SOS vermiyor. Nelsson - Marcao tandemi de her geçen gün gerçek bir duvara dönüşüyor. Toplamda bu dörtlünün 90 dakika sahada kaldığı maçta Beşiktaş sadece tek isabetli şut çekebildi.

"Omar'ın filmi yapılsa Oscar alır" o kadar net söylüyorum. Yaşadığı büyük talihsiz kaza sonrası bu seviyelere gelmesi tek kelime ile muhteşem. Galatasaray, kulüp profesyonelleri ve Fatih Terim'in kendisine olan desteğin katkısı da inanılmazdı. Dün sahada sanki Dani Alves vardı...

Gelelim maçın kahramanlarına Mostafa Mohamed ve Kerem Aktürkoğlu kusursuz oyunlarını 2 gol 2 asistle süsledi. Mostafa net bir şekilde bu takımın 1. forveti olduğunu gösterdi.

Cicaldau'nun inanılmaz düşüşü ise herkesi şaşırtmaya devam ediyor. O bölgede Torrent'in artık Feghouli sonrası tercihi mutlaka Halil Dervişoğlu olmalı...

Özetle Beşiktaş'ın favori olduğu ama Galatasaray'ın üst düzey mücadele, doğru oyun ve doğru kadroyla kazandığı bir maç izledik. Darısı Barcelona'ya...