Arama

Popüler aramalar

‘’Başaramayacaksın beyefendi...‘’

Ahkam kesmeyeceğim. Galatasaray kişilere endeksli değildir, ister tepedeki başkan, ister teknik direktör olsun. Ama burası canım Türkiye, birisi alır başını giderse engellerler, yoluna taş koyarlar.

Baksanıza kendi kulübüne hayırı olmayan Federayasyon başkanı beyefendi ‘Galatasaray’a engel olsak 4 Kupa vermezdik’ diyor. Had dışı skandal bir cümle. Beyefendi... O kupaları Galatasaraylı beyefendiler haklarıyla aldı, siz vermediniz, verdiğiniz zaman bile kupa töreni miydi cenazeye mi geldiniz tartışılır, aynaya bakarsanız anlarsınız. Beyefendi olmak zor iş kolay kullanılmaz cümle içinde. Fatih Terim’i almak Milli Takımımız'ı başarılı kılmak içinse sonsuza kadar susacağım. Ama anlaşıldı ki öyle değil. Yıldırımların Florya üstünde çakmasına Ünal Aysal’ da uydu işin özeti bu bin kunduz... Maç mı... Çocuklar çok iyi, Bruma harika, Drogba gizli hoca, diğerleri de uyumlu. Engin’in mükemmel imzası. Kaçan goller can sağlığı...

İkinci 45 kademe karmaşası, yenilen gol. Sonrası Burak başta olmak üzere sürüsüne bereket kaçan gol pozisyonu. Hakem mi... konuşmaya gerek yok, Rize’yle oynuyorsun. Hocan yok, Selçuk atılmış, 10 kişi kalmışsın. Ne olursa olsun ne yaparsanız yapın bu takım yıkılmaz ancak böyle cümlelere virgül koyar. Sezon sonu göreceğiz her türlü zorluğa, her türlü çirkinliğe rağmen... Başaramayacaksın beyefendi...

28 Eylül 2013, Cumartesi 21:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yazık...‘’

Fatih Terim, Burak ve Drogba’yı birlikte oynatarak hucüm gücü yüksek bir dizilişle sürdüğünü belli etmişti fragmanda, karşında ki Real Madrid dahi olsa. Taraftar mı, mükemmel ötesi gerçekten sahadaki futbolcular kadar hazırlanmışlar hatta onlardan daha da iyi Sarı-Kırmızı’ya gönül veren 50 bin üzeri bir kalabalık...

Olacak iş değil. Yaklaşık 40 dakika oyunun hakimi ol, gerek rakibine yaptığın presle Madrid’i sindir, gerek bulduğun pozisyonlarla ailecek hepimizi umutlandır. Melo’nun hem şut, hem kafa topu çerçeveyle buluşamaması sonrası ayagıdaki topu rakibine ver golü ye tıngır mıngır. İnanılır gibi değil. Oysa o ana kadar ev sahibinde kötü diyebileceğimiz tek kartvizit yok. Bir tek Muslera derim, ona da fazla top gelmediğinden anlayın hali. Gerçekten çok üzücü insanda birazda şans olacak...

Dünya devi bu olsa gerek

Drogba’nın sakatlanıp yerine Amrabat’ın girmesi tek forvete dönüş. Yine iyi bir başlangıç, yine kaçan gol Burak imzalı yüzde yüzünden ve yine saçma sapan yenilen bir gol Benzema ayaklı. Sonra bir daha. Ronaldo. Gerisini sormayın. Havlu! Sanırım dünya devi böyle bir olay olsa gerek. Sakin sakin rakibini yorup sonrasında golleri sıralamak. Yapacak bir durum yok el kol bağlı. İlk maçtır diyelim fazla karıştırmayalım beyinleri. Anlaşıldı ki iki rakip daha var, hedef onları geçmek. Nasıl olacak bilemem. Cevabı Ünal Aysal ve Fatih Terim versin. Bize sorarsanız. Yazık çok yazık...

18 Eylül 2013, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Üzülmeyin...‘’

Cas, caz falan derken finalde Şampiyonlar Ligi’ndeki rakipler belli olunca ayıldık bir anlamda. Neyse 18 Eylül’e daha var deyip biz iç hatlara dönelim. Galatasaray’ın 11’inde en belirgin değişiklik arka göbekte Semih-Gökhan Zan ikisinin beraberliği ve Engin... Diğerleri yerli yerinde... Önce ilk yarı inanın yazacak kayıda değer en ufak bir not yok aktarabileceğimiz. Yalnız Eskişehir Atatürk Stadı’nın çimleri adeta buz pisti kayan kayana. Anlayamadık sebebini kramponlar mı, yoksa gereksiz maç öncesi saha sulaması mı dostlar alış verişte görsün hesabı. Geçelim. Ev sahibi daha baskın görünse de konuk takımın hatırı sayılı gol koklamaları daha fazla. Yine de tat yok, keyifte futbol da. Her iki takım için konuşuyorum ki bunlar ligimiz derli toplu ekipleri. Gösterdikleri performans sıfır. Sadece merkezde kör döğüşü. Eminim son yıllarda Cüneyt Çakır’ın en rahat yönettiği bir 45 dakika olmuştur...

İkinci yarıda aynı senaryo. Amrabat ve Sabri’nin girişi. Fatih Hoca’nın hep planladığı ama pratiğe bir türlü geçiremediği kanatlardan rakibi çökertmek ama bu imkanlarla nasıl olacak. Boşuna Arda ve Bruma’yı alın diye Ünal Aysal’a az dil dökmedi. Yoksa işi çok zor hele ki Edirne ötesi zor ötesi. Neyse biz yine maça dönelim. Necati ve Melo’nun kaçırdıkları saç baş yoldurdu. 70. Dakikadan sonra biraz olsun kıpırdanma konuk takım adına. O kadar. Yine bir deplasman yine bir puan. Bu yetersiz futbol bitecekse bu alınan puanlar altın, zorluk derecesini matematiğe vurursak. Böyle gider mi, gitmez...

31 Ağustos 2013, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Operasyon başarılı...‘’

Bursaspor da tam tersi iyi başlamadı. Avrupa’ya erken veda ve ilk hafta karavana. Hoca değiştirdiler yolun başında. Doğru karar mı bakacağız sevgili günlük diyeceğiz bir anlamda sadece o anı değerlendirerek. Yalnız Daum’un gelmesi ayrı bir hava yaratacaktır futbol aşığı bu şehirde...

İnanılmaz tempolu bir ilk 45. Sert mi sert, kora kor, keyifli bir seyir zevki. Posizyon derseniz karaborsa ama her iki takımın da mücadelesi inanılmaz. İnanın beraberliği düşünen tek krampon yok sahada. Konuk takımda sırıtan yok. Ama ben en çok Chedjou ve her vakit eleştirilen Hakan Balta’yı beğendim tabi Melo’yu da es geçmeden. Hakan’ın performansı büyük kazanç. Yıllardır kanayan yara bu sene sanırım duracak. Dikkat ederseniz alkışı alanlar defans ayaklı. O da Bursa’nın gücünden kaynaklanıyor. İlk yarı kafa kafaya bitecek derken Hamit’ten asist Kuzeyin Oğlu’dan imza. Sarmaş dolaş Sarı-Kırmızılılar...

İkinci 45 ise tempo düşüren bir misafir. Buna rağmen ev sahibinin yorgunluk belirtileri. Tam rahatlatacak ortam hazırlanıyordu ki garip bir oyuncu değişikliği. Drogba’nın çıkışı nedendir bilemedik. Ama oyunu terk ederken yüz ifadesi her şeyi anlatıyordu yıldız oyuncunun. İşte o çıkış ve 4-5-1 sistemine geçiş adeta Bursaspor’a doping oldu. Atak üzerine atak bindirdiler. Sonuç genç Enes beraberliği sağlıyor Floryalılar makus talihini değiştirememenin üzüntüsünü yaşıyordu...

Evet maç berabere sonuçlandı. Şaşırmadım bütün bir hafta Fatih hocanın Federasyona gitmesi, Milli takım için pazarlıklar. Çuval dolusu spekülasyon. Bu kadar entrika içinde Bursa gibi deplasmanda bir puan çıkarılmasına üzülmemeli aksine sevinilmeli. İki senedir iyi giden bu takıma çomak sokulacak yoluna engel koyulacaktır elbette. Ailecek, içerden dışarıdan ne derseniz deyin...

26 Ağustos 2013, Pazartesi 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’Hedef 4. yıldız...‘’

Bu kez farklı Galatasaray için lig başlangıcı. Hazırlık maçlarında kendi seviyesinde üst düzey takımlarla oynayan ve 2 kupa kazandıran Floryalılar’ın, seyircisine ‘merhaba’ demesi daha farklı olacaktır sürprizlere yer vermeden. Maça kadar bir sanal Burak filmi gösterimdeydi türü bunalım olan. Görüldü ki böyle bir sıkıntı yok Kuzey ’in Oğlu ilk 11’de. Fatih Hoca’nın olduğu yerde huzursuzluk olmaz bilmeyenlere bir kere daha selam olsun. Gelelim rakibine. Gaziantepspor tam bir kapalı kutu. Tek bildiğimiz maddi sıkıntılarla boğuştuğu Bülent Uygun’un takımının. Yazık Antep bu ligin her daim keyif veren büyüklerin korkulu rüyası olan bir takım olmuştur. Niye böyle bilemem ama ‘Yazık’ kelimesini tekrar ekleyerek ‘Hayırlısı’yla noktalayarak, umarım tekrar eski günlerine dönerler...

Yanılmadık. Son derece rahat özgüven maksimumda ev sahibinde. Drogba’yla açıldı perde Burak’tan asist, imza 38 derece ateşini yastık altına bırakıp sahada olmak isteyen Sneijder’den. Sonrası hovardalık ama morali bozmayan. Hakan Balta gibi defans renkli bir krampon bu kadar gol pozisyona giriyorsa işler tıkırında demektir, 2000 yılına gidip nostalji ve hesap yaparsak. Öyle ya o dönemi hatırlayın bir yanda Ümit Davala diger kulvarda Hakan Ünsal nasıl da topu dikine oynayıp rakibi zor durumda bırakırlardı. Dün gece de gerek Hakan’la gerekse Ebue ile bunu yaşadık. İkinci 45’te penaltıyla başladı. Burak kendi işini kendi halletti. Araya Muhammet girdi nefis bir röveşatayla maça heyecan getirdi. Sonrası bir terslik çıkmasın hesabı ev sahibinden. Drogba, Sneijder, Melo ve Selçuk digerleri bu dörtlüye ayak uydurmalı özellikle Edirne ötesi karşılaşmalarında. Bunun dışında sorun yok. Yürüye yürüye de olsa hedef 4. yıldız. Başaracaklar...

20 Ağustos 2013, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ergin Ataman...‘’

Galatasaray Yıldız Takımı oyuncusuyum. Hepinizin tanıdığı Murat Özyer ve Okan Buruk’la antrenman bitmiş duştan çıkıyoruz. Yer Hasnun Galip Sokağı, şu an Voleybol Akademisi olan binanın en üst katı. Bizden sonra A Takımın idmanı var. Hocamız Koray Mincinozlu, “Takıma yeni bir Amerikalı geldi duş alacak, kimde şampuan var?” deyince birden öne atıldım ve o zaman bacağı kadar olan boyumla şampuanı gidip vermiştim, o da benim elimi sıkmıştı. İşte o adamın adı Paul Dawkins’ti. Siyahi oyuncu gösterdiği performansla 2 sene arka arkaya şampiyonluk yaşatmış, birbirinden güzel zaferlere imzasını atmıştı. Hele bir Cumhurbaşkanlığı final maçı var ki hâlâ unutulmaz.

Rakip Fenerbahçe; ilk yarı 19 sayı geride olan Dawkins ve arkadaşları ikinci yarıda müthiş mücadesiyle arayı kapatıyor ve 85-84 lük sonuçla kupayı müzeye götürüyordu. Sadece Paul Dawkins mi, Michaelle Scearce ve Nihat İziç unutulmayan isimler...

Niye geçmişi hatırladık, tahmin etmek zor değil. 23 sene önceki hava aynen bugün de yaşanıyor, her ikisini de tadan biri olarak bunu hissetmek hiç zor değil. Başta Ergin Ataman farkı, bana göre tartışmasız Avrupa’nın en iyi hocası. Saha içindeki taktikleriyle rakibinin başını döndüren. Mola aldığında yıldız oyuncusuna bile bağıracak kadar sert, oyuncusunun derdine ise anında derman olacak şekilde şefkatli. Düşünün büyük yetenek Hawkins’i kaybetmişsin. Tek başına takım sayılabilecek Domercant sezon başından beri sakat. Keza Göksenin Köksal ve Engin Atsür de aynı kaderi paylaşıyor. Buna rağmen 2013 de yenilgin yok, üst üste 24 maç 24 galibiyet. Bu tabloya kelime bulmak inanın zor. Yorum size ait...
Helal olsun diyelim kestirmeden. Şampiyonluk hasretini dindirmeye sadece 2 galibiyet kaldı. Bandırma’da alınacak tek galibiyet haftaya Cumartesi Abdi İpekçi Arena’yı bayram yerine çevirecek, futboldan sonra duble sevinç yaşanacak.

Peki buraya nasıl gelindi? Aktif olarak takımın 5 senedir yanındayım. Fidanı Adnan Polat attı, Ünal Aysal geçmiş yönetimin icraatlerini bozmayarak, üstelik belki de beşe katlayarak desteğe devam etti. Tabii ki gecesini gündüz yapan Murat Özyer’e de kocaman alkış. Bana göre bu takım şampiyon oldu, şimdi hedef Eurolig şampiyonluğu. Ergin Ataman’ın uzun yıllar kalması sağlanırsa... Ütopik gelmesin; ilkleri yaşamak hep bu kulübe nasip olmuştur. İnanın...

09 Haziran 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ünal Aysal‘’

Galatasaray’da işler gayet iyi giderken Ünal Aysal’ın seçim kararı alması kamuoyunda panik havası yaşattı. Öyle ya Avrupa’da çeyrek final, ligde şampiyonluk, basketbolda 20’ de 20 yapan yenilmez armada diğer branşlarda da hiç de küçümsenmeyecek sonuçlar. Ee daha ne istiyorsun demezler mi adama. Ne yalan söyleyim baştan ben de böyle düşünmüştüm. Ama daha sonra konuştum isimler meselenin hiç de öyle olmadığını söylediler. Ünal Aysal kim ne derse desin kurumsallaşmayı sonuna kadar başarmayı kafayı takmış. Bu pogramın gerçekleşmesinin sadece profesyonellerle olacağını biliyor. Yani açalım gazla dolduruşla değil bugüne kadar alışa gelmiş yıkıp planlı şekilde çalışıp Avrupa’nın ilk 10 kulübü arasına girmek. Hayal gelmesin bunu başaracak güç var Başkan ve ekibinde. Önümüzde seçim var Aysal’ın karşısına rakip çıkarsa bana göre tarihi fark yer. Evet belki Ünal Aysal’ın dediğim dedik demesi şu an ki yönetim kurulundaki muhalif beyefendileri kızdırabilir ama sonuçta bu takım başarılı ve taraftar mutlu. Taraftar demişken Cumartesi Abdi İpekçi Arena’da Galatasaray MP Pınar Karşıyaka maçındaydım. Başkan da geldi ve Aysal taraftardan ilk defa bu kadar sevgi tezahüratı gördü desem yalan olmaz . Yani demek istediğim Başkan’ın karşısına çıkacak rakip ya da rakipler taraftarı da karşısına alacaktır. Ayrıca Aysal’ın yurt dışında iş yapması siyası anlamda da, kimseye gebe kalmaması büyük şans. O yüzden bırakın Başkanı, ya da Bülen Tulun’un dediği gibi Reis’i istedigi arkadaşlarıyla çalışsın. Ali Dürüst’ün de pek rahatsız olacağını sanmıyorum. Evet karşı düşünce olarak toplanabilirler. Ama son anda bir takım düşüncelerden vazgeçecektir. Sayın Dürüst de biliyor ki söz konusu Galatasaray’sa geri kalan teferruattır...

Burak, Muslera ve diğerleri...


Öncelikle nam-ı diğer Kuzeyin Oğlu yani Burak Yılmaz takımda kalmalı maceraya gerek yok. Gittiği takımda her an onu düşünen bir Selçuk’u ya da Drogba’yı bulamaz. Muslera’yı satmak abes tabi elit ligde başarı hedefleniyorsa. Onur alınsa bile, ki alınacak, Muslera kesinlikle kalmalı. Esas bir isim var ki eğer satılırsa büyük hata. Evet Riera’dan söz ediyorum. Bir kaleye geçmediği kaldı İspanyol oyuncunun. Kalmalı. Sneijder’de bazı sıkıntılar olduğunu duydum aman diyorum önümüzdeki sezon O’nun yılı olur. Aman ha. Duvara bıçak çekersiniz benden söylemesi. Umut ve Melo’nun da bonservisi alınmalı ivedilikle. Nedenini yazmama gerek yok sebebini herhalde hepiniz biliyorsunuz...

Sonuçta Ünal Aysal yola devam etmeli. Fatih Hoca sadece takılacak 4. yıldız ve Elit Lig’de nasıl başarılı olmanın planlarına devam etmeli. Kendini Galatasaraylı hisseden Galatasaraylı Beyefendiler de destek olmalı. Herkes size imrenirken, tersini düşünmek bile istemiyorum. Yazık olur yazık...

Bülent Tulun...


Başkan danışmanı olarak değil bir Galatasaray sevdalısı olarak gecesini gündüz yapan kişi. Başta herkes tarafından çarpılıp toplanmasına zemin hazırlanarak acımızsa eleştirilen, yerden yere vurulan Bülent Tulun. Ya şimdi... Görüldü ki en başarılı transferin perde arkasında O var. Sadece futbol mu. Basketbol maçlarından biliyorum kimsenin zahmet edip gelmeye tenezzül etmediği karşılaşmalarda bile Bülent Tulun soyunması odasının kapısında sporculara başarı diliyor. Ben de Galatasaray Basketbol Takımı’ndan geldim, bir yöneticinin bize gelmesi inanılmaz motive eder maça ayrı bir güçle çıkardık. Keza voleybolda genelde gözü hep takımın üzerinde. Basketbolda Telekom ve voleybolda Arkas’la birleşme planını yapan yine Bülent Tulun’dur. Gerçekleşirse büyük olay. Neden iki branşı örnek verdim. Siz de biliyorsunuz ki futbolun yanında her daim üvey evlat sayılan bu iki branşı canlandıran isimlerin başında yine Tulun geliyor. Sonuçta Galatasaray Spor Kulübü, salt futbol kulübü değil...

Fatih Terim...


Baştan söyleyim Fatih Terim kalmalı. Biliyorum eğer Ali Dürüst giderse Terim’in çalışmayacağı söyleniyor kulislerde. Arabesk, son derece sığ bir düşünce. Yahu niye çalışmasın sonuçta O da profesyonel değil mi. Ne isterse yönetim tarafından anında önüne servis yapılan bir hoca Terim. Drogba mı, Drogba, Chedjou’ysa Chedjou. Bundan iyisi Şam’da kayısı. Ayrıca haklı olarak taraftarın sevgilisi 6 sene şampiyonluk yaşatmış bir hoca olarak. Eminim ki Fatih Hoca Avrupa’dan gelen tekliflere de hayır diyecektir. Çünkü hayallerini gerçekleştirmesine bu kez ramak kaldı. Niye bu fırsatı geri tepsin...

27 Mayıs 2013, Pazartesi 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’Mayıs'lar bizimdir 2‘’

Burak kardeşimizin ölümünden sonra Fanatik Web TV’de kendi adıma söz vermiştim izleyicilerin önünde. Bundan sonra yazı yazarken kelimelerime duble dikkat edeceğim. Çünkü bu acı çorbada bir tutam dahi tuzum olsun istemiyorum artık. Evet Arena’dan başladık oradan devam edelim...

Futbolcuların yeşil çimlere giriş yaptıkları anda çığlıkların gökyüzüyle buluşması da bir anda oluverdi. Kolay değil iki senedir 50 kusür hafta lider olacaksın Mayıs aylarına ipotek koyup, finalini taraftarının şampiyon sesleriyle bitireceksin. Helal. Bitmedi güzellikler devam ediyor. Misafir takım Trabzonlu futbolcularla Galatasaraylı kramponlar sarmaş dolaş taraftarı selamlıyor. Harika bir fotoĞraf harika...

Öylesine bir maç. Hakem de dahil ailecek rahat futbolcular özel maç havasında. Normal. Biri şampiyon olmuş, diğerinin aklı Çarşamba akşamı oynayacağı Türkiye Kupası finalinde. Yine de iki üç göze hoş gelen şut ev sahibinden. Karamboller ve Riera’nın araya sıkışmış imzası. İkinci 45’te aynı tempoyla başladı. Bu kez sahneye ‘Kuzeyin Oğlu’ çıktı, sezonun gol kralı unvanını taçlandıran imzası da oldukça şıktı. Sonrası cümbüş. Uzun bir yolun sonunda alınan kupa. Galatasaray takımı bu şampiyonluğu sonuna kadar hak etti.. Ve bu takım göreceksiniz bir iki takviyeyle seneye Avrupa’da büyük işler başaracak. Yazımı gazeteniz Fanatik’in dünkü manşetiyle bitireyim. ‘Emeği geçen herkese tebrikler. İyi bayramlar...

19 Mayıs 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI