‘’Bir zahmet...‘’
Galatasaray adına sezonun en önemli fırsatı. Matematiğe vurursak şampiyonluk mücadelesi veren rakipleri sekiz puan kaybetmişler. Eksiksiz net 11 puanlık bir akşam Kayserispor önünde. Sneijder’in yokluğu büyük kayıp. Hollandalı tek başına bir takım hele son maçlarda ki formunu da hesap edersek. Selçuk için aynı kelimeleri sarf edemeyeceğim takdir edersiniz ki. İşte bu iki futbolcu yokluğunda değişik bir 11, salt santraforu olmayan. Ama dikine gidebilen kramponların fazlalığı dikkat çekici. Misafir takım da yabana atılmayacak cinsten. Alt sıralarda can çekişselerde havalı Fenerbahçe galibiyetinin tesadüf olmadığını ispat etmek için sonuna kadar savaşacaklardır, öyle de oldu...
Hocanın bu maç hatası yok
Buz gibi bir hava hatırı sayılı kalabalık. İçi bomboş kabus dolu bir ilk 45 Floryalılar adına. İki farklı bir skorla soyunma odasına gidiş. Linnes ve Hakan Balta’nın hayati kademesi olmasa 4 olurdu iyi mi. İnanılır gibi değil sanki maç Kayseri’de oynanıyor. Sergen Yalçın’ın öğrencileri ne gerekiyorsa mükemmele yakın yaptılar. Bir kere yenmek için gelmişler İstanbul’a. Ya Galatasaray, çakma Barcelona, orta alanda hababam pas ama saçma sapan amacı olmayan, 3. bölgede ise kocaman bir HİÇ..
.
İkinci yarı beklenildiği gibi Sinan ve Eren’in girişi, 4-4-2 ye dönüş baştan düşünülmesi gereken. Ama nerede! Kanatlar çalışmıyor. Anlaşılmaz doldur boşaltlar. Tolga ve De Jong şaşkın ördek, diğerleri farklı mı. Geç kalınan bir Eren imzası, nafile. Sneijder’ siz sefiller. Zaten bunun böyle olacağı belliydi. İnanın ben bu maç Riekerink’de en ufak hata bulmuyorum. Adam da kafa mı bıraktınız. Tudor, Hasan Şaş ve Bülent Korkmaz isimleri tüm hafta manşette. Buna izin veren kim. Özbekoğulları...
Taraftara ses verin bir zahmet...
‘’3 Adam...‘’
Florya’ya adım attığı günden itibaren Sneijder, tüm bir devre arası ve hala devam eden Podolski’nin gideceği tefrikaları ve de son olarak Muslera’nın ada yolcuğu (!) gına getiren. Hiç itiraz etmeyin Galatasaray’ın özellikle futbol şubesi sahipsiz. Üstelik Özbekoğulları ve arkadaşları bu üç ismi satmak için can atıyor. Şimdi diyeceksiniz ki maç günü bunların ne gereği var. Var kardeşim. Bunlar olmasa futbolcuların konsantreleri bozulmayacak ve sezon sonuna kadar şampiyonluk mücadelesi edecek belki de. Bu takımın kimden ne eksiği var hocasını saymazsak...
Adrese teslimler
Geçelim dün akşama. Ev sahibinden istekli başlangıç Akhisar önünde. Birkaç yoklamadan sonra erken imza Semih’ten, Sneijder yollu. Hollandalı, vatandaşı Riekerink’i kurtarmak için adrese teslimleri devam etmekte. Özellikle ilk yarıda Sneijder’den çok şık bir resital, imzalara devam, göz zevkini maksimuma çıkaran. O’nu izlemek büyük bir keyif yazmak ise ayrı. Bruma, Yasin (300. gol afacan çocuğa nasip!) ve yine Bruma. Portekizli’nin ilk defa beyni ve kramponları bu kadar uyum içinde...
Aklınızdan geçirmeyin
Maç ilk 45’te bitti aslında. İkinci yarı biraz idare, birazcık da olsa hız kesen ama rakibine pozisyon vermeyen. Normal. Bu arada bir de penaltı var. Bildiğiniz Selçuk. Arkadan Sinan Gümüş, oldu mu yarım düzine. Hafta içi Akhisar en önemli silahını Trabzonspor’a vererek kendi fişini çekmişti. Galatasaray’ın aldığı farklı skor, ölçümü bilemem, önümüzdeki günlere bakacağız. Gamlı baykuşluk yapıp canınızı sıkmak istemiyorum üstelik Galatasaraylılar’ın böyle keyifli bir akşamında. Ama başta da söylediğim gibi. Bu 3 ismi pazarlamayı aklınızdan bile geçirmeyin. Futbolcunuza sahip çıkın, elaleme meze olmayın tabiri caizse. Yoksa mayıs ayını bile göremezsiniz ailecek. Bir dost...
‘’Özbekoğulları...‘’
Geçtiğimiz hafta deplasmanda düşe kalka fakat altın değerinde 3 puan alan Galatasaray yine evinden uzak, zorluk derecesi bir hayli yüksek Karabük karşında. Bugüne kadar oyun olarak Floryalılar malum üzerinize afiyet ! Ama hala şampiyonluk mücadelesi de vermesi olacak iş değil. İnanın benim aklım ermiyor. Baştan konuşayım ne olursa olsun hakem konuşmayacağım. Sevgili Cem Dizdar’ı takip ede ede bu konuda fikirlerim oldukça değişti. Ülkemizde hakemden başka konu yok sanki. Yetti artık. Bu muhabbetin bizi her geçen gün ne kadar geriye götürdüğünü bilmem farkında mısınız?
Penaltı tartışılır
Neyse biz dün akşama gidelim. İki takımda da eksikler fazla. Sneijder’in yokluğunda Josue sahnede. Eren kulübede, Poldi ilk kez salt santrafor. Ne yalan söyleyeyim uzaktan doğru gözüküyor. Yakından mı, bakacağız...İlk yarıda kora kor bir mücadele, kalitesi olmayan. Önce Yasin’in imzası, tartışılmaz gol sonra Karabük’ün penaltısı ama tartışılır. Hakem konuşmayacağiz demiştik. Tıp! Yalnız Carole bu takımda nasıl top oynar anlamak zor. Hele ki Linnes, Riekerink’in yanında otururken. Tamam ters ayak ama o kulvarda oynayabileceğini kaç defa ispat etti Norveçli krampon. Eee o zaman...
Rikerink farkında bile değil
İkinci 45’e hareketli giren taraf parçalılar. Özellikle Yasin çok yordu ev sahibi defansını. Ne var ki maçın en iyi adamını 65. dakika yanına aldı Hollandalı Hoca iyi mi. O ana kadar saç baş yolduran Bruma dururken. Metabolizma da çöküş. Ev sahibinin golü. Riekerink efendi bir sıçradın bilemedin iki, ya şimdi. Bir takım göz göre anca bu kadar sabote edilebilir. Yalnız inanın nerede yanlış yaptığının bile farkında değildir Hollandalı, adım gibi eminim. Hergün söyledik anlatamadık derdimizi. Herkes anladı ama Özbekoğulları görmezden geldi. Sonuç ortada. Çöküş...
‘’Suçlusunuz!‘’
Alçakça bir saldırı daha ağlayan, ağlatan. ‘Hayat devam ediyor’ denilmesinden nefret ederim ama etmeye devam edecek tüm acılarıyla. Ateş düştüğü yeri yakar, biz sadece duygularımızı dile getirebiliyoruz. Kaybettiklerimizin ailelerine sabır diliyorum.
Terör Arena’yı da etkilemişti. Az sayıda taraftar ama sonuna kadar duyarlı. Maçtan önce ve tüm maç boyunca duygusal kareler ailecek. Riekerink ya da başkası(!) geçen maç neredeyse bir çuval dolusu hata yapan yapan Sabri’nin yerine Linnes’e karar vermiş, diğerleri yerli yerinde ilk 11’de.
Hızlı başladı akşam. Gaziantep’in oyunu çirkinleştirmeyip kora kor oynaması maçın artılarındandı. Bruma’nın mektubu, bilinçli yazdığı tartışılır, Yasin tarafından okundu, ev sahibi öne geçti. Ama bir de madalyonun öbür yüzü var. 20 dakika içinde verilen dört pozisyon, üçü yüzde yüz Muslera’yla başbaşa. Anlaşılır gibi değil. Sadece defansta -ki arkadaşları matematiğe yatırmayalım diğerlerinin de kabahati en az birinci bölge kadar...
Hollandalı yönetmiyor
İkinci 45’te Riekerink tarafından mucizevi bir oyuncu değişikliği(!) Linnes’i çıkarıp Sabri’yi koymak. Vay be! Ne hocalık, ne oyunu okuyuş... Ben artık bu takımı Hollandalı’nın yönettiğine inanmıyorum. Alp Başkan çıksın dürüstçe söylesin. ‘Çocukluktan beri teknik direktör olma gibi bir fantazim vardı, sağolsun Dursun Bey sayesinde bunu başardım’ desin. Galatasaray ne hallerde görün. Yazık, günah. Toprağı bol olsun bir de Aragones’e sallardık. Adam hiç değilse gerçekten hocaydı. Sonra ne mi oldu. Yasin’den 2 gol daha, alınan 3 puan Galatasaray adına. Yasin, Bruma, Sneijder, De Jong bir tutam da Selçuk’un pozitif futbolu. Kaleci Gökhan’ın harika performansı. Alınan galibiyete rağmen Özbek kardeşler, Yalman ve onun getirdiği Nazifoğlu sarı saçlarından siz suçlusunuz önümüze bakarsak...
‘’Kendinizi kandırırsınız!‘’
Galatasaray adına erken yılbaşı piyangosu, hem de en kıyağından. Öyle ya rakiplerinin toplam 6 puan kaybetmesi Kasımpaşa maçının önemini iki kat artırmıştı Floryalılar için. Ama... İşte o ama var ya insanı endişenlendiren ya da taraftarı koltuğunda tedirgin oturtan. Hollandalının tercihleri mesela.
Bursa maçında ilk kez takım olma sinyallerini vermişti parçalılar. O maçın en iyi kramponlarından biri de Linnes olmasına rağmen, dün akşam ilk 11 de yoktu. Hani kazanan takım bozulmazdı Riekerink efendi. Bir bildiğiniz vardır sanırım!
Ya diğerleri...
Hızlı ve istekli başladı misafirtakım. Erken gelen bir Podolski imzası, klasik tadında. Belli ki çalışılmış bir pozisyon Sneijder önderliğinde. Sonrası tufan Serdar Aziz’in tüm benliğiyle gayreti olmasa ilk devrede sonuç farklı olurdu. Benim saydığım 3 hayati kademe ve Sabri’nin hatalarını da kapatması cabası. Tabi De Jong’u es geçmeyelim Galatasaray’da ayakta kalan ikinci isimdi. Ben de özür dileyim bari zamanın modasına uyarak. Hollandalı için asrın kazığı demiştim Fanatik Tv’de ki bir yayında. Ya diğerleri... Anlamıyorum oyuna bu kadar iyi başlayan bir takım golü attıktan sonra bu kadar değişir mi tabi negatif anlamda...
Sakın havaya gimeyin
İlk 45’in en başarılı kramponu Serdar’dan bu kez inanılmaz bir hata. İmza Eduok’tan. Gol temiz kimse itiraz etmesin. Beraberlik sayısından sonra tekrar kendine geliş yine baskı misafirden, filmi başa sararcasına. Ve Bruma’nın golü iğne deliğinden geçirircesine. Sonra rakibinin 10 kişi kalması ayrıca Muslera ‘ nın kurtardığı penaltı daha ne olsun. Yazımın başında piyango demiştim. Hem de ne piyango! Eyvallah alınan 9 puanlık maçtı itirazımız yok. Şampiyonluk yarışı mı? Sakin havaya girmeyin bu oyunla anca kendininizi kandırırsınız...
‘’Rezalet...‘’
Öncelikle Edirne ötesinde bizi temsil eden takımlarımızın başarılarını kutlayarak, geçelim iç hatlara. Hem Galatasaray, hem de Riekerink için önemli bir gece, öyle ya rakibi Başakşehir ligimizin lideri. Hollandalı’nın sevimlilik günleri azalmakta, bu maçı nasıl geçeceği merak konusu, üstelik ne yaptığını bilen bir sistem takımı karşısında. Bugüne kadar hatırı sayılı taraftarın geldiği Arena’da bu kez boş koltukların fazlalığı...
Baskı genellikle ev sahibinden. Goller karşılıklı. Önce Sinan sonra futbolu sonradan hatmetmiş Mehmet. Ama önce çirkinlikler. Ya Pala Bey Emre’nin hareketlerine dünyada kayıtsız kalmış başka bir meslektaşın var mı? Nedir bu ya! 2 haftada bir takımı ailecek yarışa sokuyorsunuz şimdi sıra Galatasaray’a mı geldi, tabii tam tersi negatif anlamda. Fedarasyon Başkanı sana soruyorum benim sorularım çanak olmaz diğerleri gibi, sana güdümlü değilim çünkü. Hadi bu hafta çık Galatasaray da bu yarışın içinde olacak de. Münecimle akrabalığın var sanırım her dediğin tutuyor ya da saz arkadaşların iyi çalışıyor dün akşam olduğu gibi!
Sözde yorumcu...
Bir de yayıncı kuruluşta minübüs muavini sesli bir arkadaş varmış, sözde yorumcu. Galatasaray golü yiyince ‘maç keyifli hale geldi’ diyen. Sanki Başakşehir yabancı bir takımla oynuyor. Normal, decodorcu ailece çalışıp kimin başarılı olacağına karar veren inorganik bir durum. Ama unuttuğunuz bir durum var; bu ülkede en fazla taraftar sayısı Galatasaray’da, cami duvarı deyip susalım...
İkinci yarı Yalçın’ın golüyle başladı. Hani her daim milli takıma niye alınmıyor diye söz ettiğimiz arkadaştan. Onu Fatih Hoca düşünsün. Galatasaray elinden geldiği kadar mücadele etti ama zordur gıdım gıdım sincice kıyılırsanız, siz de bir varlık koyamazsınız hayata karşı. Hatta Podolski niye bu kadar geç oyuna sokuldu diye sormayacağım Riekerink Efendi’ye, gerek yok bu rezalette. Bu arada 79. dakikada Emre sarı kart gördü...
‘’Bey mi, efendi mi...‘’
Sneijder yok ama Hollandalıyla olan sistem devam Hollandalı tarafından. 4-4-2 beklerken ilk 11’de Josue’nin varlığı soru işaretleri uyandıran. Riekerink Bey , Riekerink Efendi mi göreceğiz artık. Heran böyle bir tehlike var çünkü duyduğum saygıya rağmen. Kolay varken, zoru seçmek. Son maç denenmişi varken ve başarı getirmişken durum böyle. Tabiri caizse rakipten tırsmak, Podolski gibi gole en yakın bir silahın varken kulübede. Üstelik bu taktik Selçuk’un kramponlarına pranga vurmak. Ve de her daim söylediğim gibi 2017 Galatasaray’ın Sabri ve Hakan’a yer vermek. Hakan’ı anladık el mahkum mecburiyetten o bölgedeki arkadaşların alayı revirde peki ya diğeri... Maçtan önce jenerik flu misafir takım adına geçelim akşama.
Değeri fazla olan galibiyet
İlk devrenin yıldızı yükselen değer Carole. Sürekli bindirmeleri Gençlerbirlği defansını yoran. Ama imza tersten geldi Yasin’in mektubu Eren’nin teması Bruma’nın okuyuşu. Konuk takımda bir başka oyuna ağırlığını koyan milli takımda neden olduğu tartışılan Yasin. Oyunun bu kadar hızlı olmasına neden olan krampon. 35 dakika umut veren bir oyun Galatasaray adına, rakibine pozisyon vermemek adına da artılar... İkinci 45 ülkemiz futboluna dönüş keyifsiz göz zevkini minimize eden. Anlamıyorum futbolu bu kadar kötü oynamayı nasıl becerebiliyorlar marifet! Sözüm Floryalılar’a. Ankara ekibi dersek ayıp ederiz. Başta Selçuk Şahin olmak üzere ellerinden geleni ardına koymadılar futbol adına. Sonuç zar zor ama değeri çok fazla olan bir galibiyet. Bu hafta da bey kaldı Riekeink haftaya mı bakacağız...
‘’Hoşgeldin Selçuk...‘’
Mahşeri bir kalabalık Arena’da. Sebep? Gidişat mı, Beşiktaş maçının ilk yarısında oynanan futbol mu, yoksa yazdan kalma bir hava mı? Hemen hepsi olabilir ama en önemli neden maçın saat 16.00’da olması. Özellikle İstanbul’un büyükleri çoğu zaman bu saatte oynamalı. Şart değil, farz olduğunu dün ailecek yaşadık. Futbol seyirciyle, İstanbul sokakları taraftarla muhteşem. Federasyon bir kez ağırlığı koymalı yayıncı kuruluşa karşı. Artık daha çok gündüz maçı, daha çok kişi tribünlerde...
Anlaşılamayan bir ilk yarı, hızlı başlangıç ev sahibinden, gol misafirden. Futbol bu hatayı affetmez. Sen hala Sabri ve Hakan Balta dersen başına bunlar her daim gelecektir, en formda olduğunda bile. Bakın Sabri önünde oynayan Yasin’i, Hakan Balta da partneri Chedjou’yu bozmakta. Eyvallah bu iki krampon Galatasaray’a başarılar kazandırmıştır. Ama artık bu kulüpte son kullanma tarihleri geçip bitmiştir. Ya diğeri, farkları var mı? Bruma, Carole ve Selçuk dışında hareketli krampon ara ki bulasın. Gözümüzü boyayan sanal baskı, al gülüm ver gülüm...
Poldi’den şık goller
İkinci 45... Poldi ve Cavanda antreleri haklı olarak. 4-4-2’ye dönüş. Dakikalar erirken Selçuk’un imzası hayat veren, ev sahibi adına. Hoşgeldin Selçuk desek abartmayız herhalde. Kaptan pozitif oyunu golle süslerken, Sneijder çıktıktan sonra bu futbolcunun daha aktif hale gelmesi de manidardı. Ardından Poldi sahne aldı ‘hoşgeldim’ dedi o da kendi hesabına, üstelik duble imzasıyla. Riekerink ‘yanlışından dönmesi, bu kez doğru oyuncu değişimleri yaşanan kabustan, maça gelen 40 bin küsür taraftarı sevince boğdu. Antalyaspor’a gelirsek Arena’da nasıl oynanması gerekirse öyle oynadılar ve kaderlerine razı oldular. Hakem Özgür Yankaya mı, ne siz sorun ne ben söyleyim!