‘’Ersun Yanal...‘’
Başakşehir 'in üç puan kaybetmesi bu maçın önemi arttırdı Galatasaraylılar adına! Öyle ya bir senelik cezanın bitmesi için ligde hatırı sayılı bir yerde bitirmek farz, Kupa ' da ki yolun garanti olmadığını düşünürsek.
Yaşanan duruma bakın, geçen senenin şampiyonu bu hallerde! Hala hoca aranıyor. Sizi bilemem ama bana kalırsa Ersun Yanal en doğru kartvizit Floryalılar adına. Neymiş taraftar tepkisi falan. Geçiniz. Evet Sercan ve Burak isimleri birşeyler hatırlatır sizlere umarım ve ne demek istediğimi de anlamışınızdır. Bunlar yakın örnek, Arda ' yı falan hiç saymama gerek yok. O tam bir dram. Geçelim ev sahibine, Gençlerbirliği ' nin İbrahim Üzülmez 'le nasıl bir başarı yakaladığı ortada. Fragmana bakarsak zorlu bir mücadele, özellikle de 4. yıldızlı arkadaşlar için...
Hamza Hoca 'nın sistemine dönüş, ne olursa olsun en doğrusu. Tabi bu sistemi eski günlerde olduğu gibi layıkıyla oynayabilirsen. Denizli 'nin en önemli sorunu müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışmasıydı. Denayer yüzde yüz golü kaçırıp saniyeler sonra acemice bir penaltı yaptırıyorsa sistem falan hak getire. Bir lafım da Olcan ' a yahu kardeşim haftaya derbi var sen sınırdasın maçın başından beri sarı kart yemek için uğraştın durdun gözünaydın desem ayıp olmaz herhalde...
Geçen hafta ıslıklanan Selçuk 'un penaltıyı hem alıp hem de yazarak beraberliği sağlaması Galatasaraylılara derin bir oh çektirdi! Maçın genelinde baskı yapan misafir takımdı ama kontrallarla hallice pozisyon veren de... Hem de ne pozisyon. Başkent ekibinin kaçırdığı golleri yazmaya kalksak sayfa yetmez. Bu takım nasıl düzelir derseniz. Kal gelir konuşamam. Ama adresi verdik,
Ersun Yanal derim, uzun süreli bir kontratı da ekleyerek. Gerisi okumuş beyefendilerin...
‘’Alayınız suçlusunuz...‘’
Yine bir kupa maçı ve yine içimizi dökme zamanı... Hangisinden başlayalım o kadar çok ki. Önce en tazesinden. Aylar önce Mehmet Helvacı uyarmıştı dinlemediniz, ‘bir gün gelecek Edirne ötesini geçemeyeceğiz’ diye. Hadi Mehmet abi içinizden. Haber Müdürümüz Zafer Büyükavcı 10 Kasım 2014 yılında ‘Unutma Galatasaraylı’ yazısında yaşanacak skandalı kelime kelime anlatmıştı Fanatik Gazetesi’nde. Okuma yazma probleminiz de yok, çoğunuz sultanların mektebinden olduğunuza göre. Eee o zaman neden, niçin, nasıl? Yapılan bir çuval dolusu, içi boş transfer, adeta tüy dikmek için getirilen CEO, üstelik burnundan kıl aldırmayan görüntüsü ve ekibi dudak uçuklatan maaşlarıyla...
Şu ana kadar sözümüz Dursun Özbek ve arkadaşlarına değil elbet adresi hepiniz biliyorsunuz, peki ya şimdikiler. Futboldan anladıkları her daim tartışılan bu beyefendiler Mayıs ayında ki mucizevi şampiyonluktan sonra 10 ay içinde çöküşe imza attılar sportif başarısızlıklarıyla, en fiyakalı haliyle! Hamza Hoca’yı niye istifaya zorladınız, Mustafa Denizli niye geldi neden gitti, acıma acınacak hale düşersin cinsinden! Daha ödenecek tazminatta bilinmemekte... Bir sözümde tribünlerdeki bazı arkadaşlara, Burak’ı futboldan soğuttunuz zor kaçtı, Umut yaşattığınız stresten topa vuramıyor ve kötü gün dostu Sabri, vallahi iyi dayanıyor. Doğru yolda mısınız bir düşünün yahu!
Geçelim bir kaç gruba ayrılmış kramponların Akhisar önünde mücadelesine. Denizli’nin gidişi en çok Sneijder’e yaramış. Özgürlüğüne kavuşan Hollandalı ve arkadaşları inanılmaz mücadele ettiler alışık olmadığımız tarzda en azından ilk yarı. İkinci 45’te tam tersi görüntü; biraz fren, ev sahibini korkutan dakikalar ve beraberlik ile yarı final... Bir avuç mutluluk eğer mutluluksa...
‘’Tebessüm...‘’
Nereden başlasam, nasıl anlatsam bilemedim. Galatasaray’da olumsuz gidişatı ve bunlara sebebiyet verenleri yazmak bu maç için abes, gereksiz de. Öyle ya, iç hatlarda kaderi ne olacağı belli olmayan Kupa’yı saymazsak, Edirne ötesi elde edilecek avantajlı sonuç pansuman gelecek kanayan yaraya belki de. Sezonun son şansı bir nebze de olsa hafif bir tebessüm, yola devam etmek adına. Ülkemizde yaşananlar zaten malumunuz. Acı, felaket ve hüzün kahreden ve kahpece. O yüzden bu tebessüme hepimizin ihtiyacı var. Belki de kendimizi kandıran, kısa süre de olsa yaraları hafifleten, duyarsızlığımızın tavan yaptığı günlerde ‘Hayat devam ediyor’ geyiğiyle!!! Ne izlediniz...
Anlamıyorum...
Hatırı sayılr bir kalabalık, uzun zaman sonra müthiş bir atmosfer Arena’ da. Floryalılar da bu havaya uyum gösterip iyi başladılar Lazio önünde. Önde basıyoruz, preste sağlam, golü de atıyoruz erkenden. Selçuk, Donk ve Sabri işbirliğiyle ama kısa sürüyor çoşku, anlamsız bir duran top golü yenilen ve avantajı İtalyanlar’a getiren. Anlamıyorum Chedjou ve Donk böyle bir zamanlama hatası nasıl yapar ya da topu bizim izlediğimiz gibi nasıl izler, Muslera ‘ yı çaresiz bırakan. Zaten en önemli kozu duran ve yan toplar İtalyan ekibinin. Çaresi yok muydu peki, çalışılması gereken. Kim izledi misafir arkadaşları bugüne kadar anlamadım gitti. Hayır izleyenleri biliyoruz da acaba Roma’ya dondurma mı yemeğe gittiniz sadece onu merak ettim... Dondurmacılar...
Kaçan tren misali
İkinci 45 şöyle bir baskılı başladık ama pozisyonu olmayan. Evet rakibe gidiyoruz, gidiyoruz da kimle, tek tek. Topu alan yürüyor. En fazla iki adım sonra bitiş. Türkçe meali 3. bölgede çoğalamıyoruz. Riskler alındı Olcan ve Umut sürüldü. Son anlardaki çaba sonuç vermedi, geç kalan, kaçan tren misali. Lazio için gol atmak önemliydi attı, bitirdi tipik kendine has. Bir tebessüm istiyorduk olmadı, beraberlikle yetindik, dondurmacılara sormalı toplu halde ama zamanı değil. Dedik ya...
‘’Başlarım UEFA'sına...‘’
Yine bir maç akşamı... Aslında bu sezon bitse de bir kurtulsak dediğinizi duyar gibiyim. Son dört sezonda 3 şampiyonluk yaşamış bir takımın geldiği nokta! Benim anlayamadığım Galatasaray’ı bu hale sokanlardan neden hâlâ hesap sorulmadığı. Yönetime lafım yok, eğer konu paraysa değer. Dursun Özbek ve arkadaşlarının finans konusunda 7/24 mesai verdikleri ortada ,olumlu anlamda tabii. ‘Tek bilek, tek yürek’ de iyi fikir harbiden. Ama futboldan anlayan var mı aralarında tartışılır. Hani ‘topu görse karakola götürür’ diye bir tabir vardır benim çocukluğumdan kalan. Bu beyefendiler de o sınıftan anlaşılan, bugüne kadar olan çizgileriyle...
Masallara karnımız tok
Cüneyt Tanman vardı o da gitti, siftah bile yapamadan, neden ayrıldığı ya da gönderildiği sisler arasında kalan. Hamza Hoca niye istifaya zorlandı! Niasse kapıya kadar gelmişken, neden alınmadı. Bu konuda verdiğiniz cevabı biliyoruz masallara karnımız tok deyip geçelim, affınıza sığınarak! Sercan sırf taraftar istemiyor diye kapı önüne, her daim taraftarı dinlersiniz ya (!) ama konu Sercan olunca... Şimdi de Burak’ın satılışı dramatik. Gitmek istedi gitti, ben de yedim. Hadi öyle oldu diyelim, kalması için uğraştınız mı? Pardon cevap alayım, alamam veremezsiniz çünkü. Tek umudunuz Umut artık , O’da ıslıklardan oynayabilirse! Daha bir çuval soru beynimde, es geçiyoruz mecburi, maç akşamı ya...
Zemin başrolde
Mustafa hocadan 4-3-3 Akhisar önünde, ne yapsın çare yok. Taktiği falan bırakalım zemin başrolde, kramponlar figüran. Ara sıra ışıklar da flu, tuz biber, anlayın durumu, neredeyiz yahu! Sanal baskı, son vuruşların bahçeye gittiği dakikalar. Keyifsiz adeta uyutan maçı Floryalılar’ın kontradan acemice yedikleri gol canlandırdı, tabii arkadaşları da. Sabri’nin girişi, Sneijder’in özgürlüğü ve akşama damga vuruşu. Önce Hollandalı sonra Selçuk’tan imza rahatlatan. İkisi de gider mi, Muslera’yı da yanına alarak Uzakdoğu topraklarına, gitmez ama, işte o, ama çok kötü, başlarım UEFA’sına dedirten ve maalesef işinize gelen...
‘’Sinan...‘’
Elde ne kaldı? Duble kupa. Biri domestik! Diğeri dış hatlar. İkincisi ütopik desek kimse itiraz etmez sanırım. Başkan Özbek “Lig daha devam ediyor aynı hırs ve arzuyla devam edeceğiz” demiş. Pes! Biz bugüne kadar başka bir takım mı izledik? Ne hırsı, ne arzusu. Arkadaşlar bu sezon Hamza hoca zamanında ‘Şah’tılar, Denizli’yle Şahbaz oldular türkçesi bu, kimse kimseyi kandırmasın. Eyvallah maddi olarak yaptıklarınız yadsınamaz, tarihinde bu
kadar sponsor görmedi bu kulüp, Ünal Bey’in gereksiz cömertliğini de her geçen gün kapatıyorsunuz, ama sonuç? Gönül verenler (kendi kramponlarını ıslıklayanlar hariç) özellikle futbolda başarı ister.
Büyüdü bu kulüp büyüdü
Tüm hafta boyu başı önde gezen profil çok geçmişte artık. 13 sezon kupayla idare etmeler benim çocukluğumda kaldı. Efendiler büyüdü bu kulüp büyüdü. Bilmem farkında mısınız? Sahada sponsor değil futbolcular oynuyor, nasıl oynuyorsa! UEFA’dan ceza gelecek diye transferi kapattık ne demek, heyecanı bitiren. Abes, abes, abes yakışmayan. Maç akşamı ama biraz dertleşelim dedim anlayışınıza sığınarak af ola... Mustafa hocadan üçü bir arada Burak, Umut ve Sinan Antep önünde. Ne olursa olsun doğru karar. Süper emeklilikten doğruya geçiş, cesaretle yakışan. Yükselen değer Olcan’dan bir imza güzel oyunu pekiştiren. Ve Sinan, Galatasaray’ın geleceği, hep dedik, hep olacak diye. İlyas Tüfekçi’yle sohbetimizde O, Salih Uçan demişti Roma’ya giderken umut olarak, ben Sinan, bir dolu teklifi kabul etmeyip sadece Galatasaray diyen, kayıtlarda var olan...
Siz karar verin...
Burak topukla imza, rahatlayış. Galatasaray için artık en ciddi kulvar olan kupada net galibiyet Antep önünde. Misafir takım temiz oynadı golünü de attı, çirkinleşmeden. Hakem mi? Gerek yok söze siz karar verin. Yeniler mi? Donk sağlam, Selçuk’u rahatlatan. Linnes ise ilk yardım, nihayet sağ kulvara yıllar sonra. Kupada çeyrek, gerisi mi? Ne siz sorun, ne ben söyleyim dört yıldızlı arkadaşlara, ligde sezonu bitiren, affedilmeyen...
‘’Eline sağlık...‘’
1 artı 1’in 4-4-2’yi solladığı günler. Açalım, bütün bir hafta UEFA kriterleri haberi, geçmişin faturasını ödetecek cinsten. Anlamak zor, her sene Şampiyonlar Ligi’ne abone olan bir takımın geldiği noktayı. Şu anki yönetime lafımız yok mantığımızı kullanırsak ama ya bundan öncekilere. Bir lafım da kramponları ıslıklayan bazılarına, esas prostestoyu kimler hak ediyor ona bir karar verin, sizlere tavsiyem. Ha bir de dünyanın en varlıklı kulüpleri arasında hatırı sayılı bir yere kurulan Galatasaray için bu ne yaman çelişki dersek haksız sayılmayız hani. Geçelim, gram puan kaybetme lüksü olmayan Floryalılar’ın Ankara deplasmanına...
Yoktan var eden
İyi başladı deplasman takımı ama yalandan mı desek. Öylesine ataklar öylesine hücum. Birkaç yoklama yine yalan makamından sonrası yenilen gol kalende, son derece basit. Semih sakatlandı unutmadım unutanlara selam, hatırlayın duble şampiyonluktan az daha edecek hatalar yapan her daim genç arkadaş! Ülkemde sahte kahramanlar yaratılır habire poh poh nedense. Sustum. Bir de gerçekler var Burak gibi rüştünü ispat etmek için her 90 dakika çırpınan. Beraberliğe imza atan yoktan var eden, geçen hafta yuhalanan arkadaş tarafından. Sonra komik bir gol daha Sneijder ve Sinan ‘ın emeğini bitiren Osmanlı hesabına, devre...
Adres sensin...
İkinci yarı yenilen bir gol daha karambolden skandal üstü. Sezonu kapatan dakikalar. Neden Sinan değişir, neden Linnes alındı Denizli’yle maç izlemesi için mi anlamadık. Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına rahmet yağardı. Yanlış anlamayın lafım Sabri için değil. Hocam sana olabilir mi? Alınma ama adres sensin. Süper emeklilik oh herkesin başına! Kimse kusura bakmasın geçen senenin şampiyonuyla kimse bu kadar dalga geçemez. Yeni yönetimi es geçmiştik yazımızın başında ama bitirdiniz hem imajınızla, hem de kararlarınızla. Galatasaray’da abi olamazsan hiçbir şey olamazsın, aynen sayın Aysal gibi. Yaşadığınız şu zamanda bu maç en acı yenilgi, anlayan anlar. Hadi şimdi de çimlerin üzerine atlasanız ya Başkan, bitirdin eline sağlık...
‘’Aferin!‘’
Öndekilerle bir çuval puan farkı. Kapatılır mı? Zor ama imkansız değil. Bence bu yolda futbolcular Denizli’den daha umutlu. Dudaklardan dökülen kelimeleri matematiğe vurursak eğer. Öyleyse, çözüm? Minimum kayıp, maksimum arkadaşlık ya da takımdaşlık... Adını siz koyun, başka çaresi olmayan bundan sonra. Yapılan duble transfer doğru gözüküyor en azından jenerikte. Hafta başı iki tane daha geliyormuş aldığımız duyumlardan, hayırlısı deyip geçelim dün akşama...
Mustafa hocadan dengeli, akıl dolu bir ilk onbir, kıvamında. Sürpriz iki isim denilen Sabri ve Sinan. Sabri her daim gerekli, ispatı ve garantisi olan. Sinan’da bir duralım, çoktandır bu görevi hak etmiş bir krampon. Ayağının siftahıyla takımına kazandırdığı penaltı ve Sabri’nin asistini özgüvenini de katarak attığı imza ispatlıyor düşüncemizi. Böyle sürprize can kurban dediğinizi duyar gibiyim Galatasaraylılar adına. Hayat bu kadar pembe değil tabi. 1. bölgede eksikler devam ediyor, Denayer’in hayat kurtaran kademeleri, Muslera’nın kurtarışı olmasa şimdi başka şeyler yazıyor olacaktık kulaklara küpe olan...
Anlamsız ve gereksiz
Burak’a yapılan protesto anlamsız olduğu kadar gereksiz de. Anlamıyorum bazı arkadaşları, anlamak da istemiyorum zaten, insan gönül verdiği takımın futbolcusunu demoralize edecek slogan atar mı, hem de önde olduğun akşamda. Daha önceki maçlarda Umut’a yapılan bu kez Burak’a... Yazık! Bozulan moraller ve top ağlarda Sivasspor hesabına. Aferin devam edin!
Sonrası daha da dramatik. Bir penaltı daha, topun başında Burak üçüncü gole giden. Burak sesleri kucaklayan! Yalnız Sneijder’e yapılan faulü neden avantaja bırakmadı Cüneyt hoca anlamadım. Ve 3 puan 3 golle, geleceğe umutla bakış. Başta da söyledik takım olursanız her şeyi halledersiniz ama unutmuşuz ekleyelim, bazı taraftarlara; gerçek taraftar gibi olursanız mucizeyi gerçekleştirirsiniz birlikte. Bilmem anlatabildim mi?
‘’65. dakika...‘’
4 gün içerisinde ikinci buluşma her iki takım adına. Bu senenin kendine yakışmayan görüntüsüyle ev sahibi, öte yandan tüm sezonları matematiğe vurursak kendi hesabına şu ana kadar karnesi pekiyilerle dolu bir Akhisar. Hava mevsime göre mis, üstelik özlediğimiz türden bir gündüz maçı, ama taraftarın ilgisi yok denecek kadar az. Kramponların pes etmiş görüntüsüne bu manzara normal deyip fazla deşmeyelim... Beklenenin aksine iştahlı bir Galatasaray. Bir kere koşuyorlar hiç koşmadıkları kadar. Yardımlaşma da idare eder. Ara ara eski hastalıklar özellikle defansta yaşansa da derli toplu ne yaptığını bilen Floryalılar, kayda değer eksiklere rağmen. Taa ki 65. dakikaya kadar. Mustafa hoca kolay geçebileceği maç da niye ekşin yaşamak istedi anlaşılır değil. Tarık neden oyundan alınır abes abes abes! Hadi hocam madem öğrencini çıkarttın, kimi koydun yerine. Rodriguez mi? Görüntü de! En az beş dakika anlayamadık ailecek. Semih bir zahmet oraya geçerken top ağlarda. Stresss. Sonrası yeni sağ (dan) açık, yine aynı isim Semih Kaya... Boşlukları siz doldurun...
Gruplaşma artık bitsin
Bu skandal hataya rağmen sonuç değişmedi. Umut, Poldi ve Yasin’in imzaları 3 puanı getirdi. Bana göre maçın adamı Olcan ve Sneijder. Ama biraz Umut’ tan söz etmek istiyorum. Hani ne yapsa yaramayan. Ne olursa olsun bu futbolcu forması buharlaşana kadar mücadele ediyor, dün de böyleydi. Artık bu acımasızlığı bırakıp bir düşünün, günah keçilerini başka adreste arayarak. Devre arasını hiç bu kadar istememişti Mustafa Hoca. Ben herşey bitti yapıp, paydos diyenlerden değilim. Yeter ki takım içinde gruplaşma bitsin. Yeter ki geçen sene mucize şampiyonluk yaşayıp, yıldızların altında hala başı dönüp, doyuma ulaşan kramponların, futbol da dünün olmadığını kavrayabilsin. Yeter ki Denizli bu maçta olduğu gibi Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkışmasın. Bütün bunlar gerçekleşirse ne olacağını birlikte göreceğiz. Bekleyin...