‘’Ali topu at!‘’
Maç yazısı da olsa dün akşama kadar gelen süreci şöyle bir değerlendirip ahkam kesmezsem içim rahat etmeyecek. Önce Hamza hoca, hata ararsanız tabii ki var ama ya sevabı! Başarısını matematiğe vurursanız O’na yapılan büyük haksızlıklık hatta skandal...
Gelelim Denizli’ye. Ne yalan söyleyeyim hocamı severim. Mükemmel bir beyin, insanlığı ve futbol zekası tartışılmaz. Bu mevsimde O’nun getirilmesi yapılan ayıbı örtmez ama en doğru isim. Ha bir de bazı kramponlar var tabii hani şu geçtiğimiz günlerde İspanya’ya turist rolünde seyahate gidenler...
Savunma yine uyumsuz
Mustafa hocanın siftahında pek bir radikal değişiklik yok. Hakan Balta alışılmış yerine dönüş, Selçuk’un partneri Emre Çolak! Yine dört elle sarılınan Sabri. Kimler geldi kimler geçti hiçbirisi O’nun kadar sevilmedi. Bilemedim siz karar verin. Ve 4-2-3-1. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek olmayan...
Burak suskunluğu bozdu ama defanstaki arkadaşları son haftalarda olduğu gibi uyumsuzluklarıyla bu sevinci gölgeledi. Donk’un golü için, buz gibi desek anlatabiliriz herhalde. Sonrasında ev sahibinin akşamı eşitlemesi...
Mustafa hocaya tavsiye
İkinci yarı vicdan azabı çeken defans, Chedjou-Hakan işbirliği hataların özürü niteliğinde. Emre’nin yerine giren Rodrigez’in bir nebze olsun 2. bölgeyi rahatlatışı. Araya sıkışan Kasımpaşa’nın imzası beraberliği getirdi. Mustafa hoca’ya bir tavsiye kardeşçe. Okumayı öğrenirken bir cümle vardır ‘Ali topu at’. Florya’da ise ‘Selçuk ve Burak, Sabri’yi sev’, ‘Sneijder tüm takımı kucakla’ önce bu olmalı. Anladın hocam. Başka sözüm yok...
‘’Yazık oldu yarınlara...‘’
Elit ligde ilk iki için ya devam, ya tamam gecesi Galatasaray adına. İç hatlarda toparlanıp morali ve güveni tavan yapan temsilcimiz eğer bu kulvarda da ilerlemek istiyorsa mutlaka 3 puanla ayrılmak zorunda Lizbon topraklarından, berabere kalmak umutları belki sonraki maçlara taşır ama işimizi de şansa bırakırız büyük olasılıkla. Göbeğimizi kendimiz kesmemiz lazım. Yoksa pantolon olmadı gömlek verelim hesabı UEFA Avrupa ligi tesellisi...
Burak kendisi kaşındı
Hamza hoca, Denayer’la Sabri’yi aynı anda sahaya sürmüş. Arada Podolski’yle Sabri ‘nin kanat değiştirmesi. Amaç Benfica’nın en etkili silahı Gaitan’ı durdurmak ailecek. Başarılı da olduk ne yalan söyleyeyim. İlk 45 hatırı sayılı atak yedik rakipten, pozisyonu zayıf. Karşılık vermeye çalıştık, hallice. Yalnız Podolski’den söz etmezsek haksızlık olur. Alman krampon öyle bir oynadı ki, adeta futbol dersi verdi hem bize hem de takım arkadaşlarına. Özellikle defansa gelerek nefes aldıracak kademeleri inanılmazdı. Attığı gol ise ömre bedel. Bu devrenin en abes olayı Burak’ın kendine aldırtdığı sarı karttı. Bizim mahallede buna ‘kaşınıyor’ derler, aynen öyle oldu. Ve Madrid maçına cezalı düştü. Keza Selçuk da...
Gereksiz goller yedik
Yediğimiz komik gole ne diyeyim bilmem ki. Anlamı olmayan basit duran top, umarsız kalan defans, sonuç sizlere ömür. Neyse ki Podolski imzasıyla nefes aldık ama yine saçma sapan, yine abesle iştigal, ilkinden daha da basit bir gol daha kalemizde. Chedjou’nun bu kadar formda olduğu dönemde bu kadar hata yapması gecenin en büyük şanssızlığı. Hele son dakika Yasin’in kaçırdığı! Yazık oldu Muslera, Olcan, Podolski, Sabri, Selçuk ve Sneijder‘in emeklerine. Eee haliyle 6 kişiyle olmuyor gerçekten yazık oldu, yazık oldu yarınlara...
‘’Yeniden başlasın...‘’
Elit Lig’de 3. randevu. Son maçta Gençlerbirliği’ne karşı özellikle ikinci yarı oynanan futbolda gösterilen performans dün akşam için umutlarımızı artıracak en önemli motiveydi ailecek. Şok bir gol, ilk dakikalarda ne olduğu anlaşılmayan. Bitti mi diyorduk? Sonra toparlanış yakışan. Önce Selçuk penaltı yollu bir imza. Garip ama Arena’daki az sayılabilecek kişinin haykırışlarıyla. Ardından bir imza daha Podolski’den Chedjou destekli. Alman oyuncu öyle bir klas gol attı ki, tarifi zor, bu kez taraftar haykırışlarının gökyüzündeki yıldızlarla öpüşmesiyle...
Umut’un kaçırdığı bir gol var... 4-2-3-1 doğru seçim Hamza hoca’dan. 2. bölgenin fazla light görülmesi de maçtan önce yorumlarda kaldı. İyiyiz hakikaten iyiyiz hallice. İkinci 45’e havalı başlayan da biziz. Geliyoruz adım adım. Hele Umut’un kaçırdığı bir gol var akıllara zarar, ‘olamaz’ dedirten. Anlamıyorum bu kardeşimiz ne yaşıyor, tüm gücünü vermesi ve iyi niyetine rağmen final vuruşları saç baş yolduran, geçiniz!
İşte sen busun
Anlamak zor Yasin çıkıyor, Olcan giriyor, taraftar ıslıklıyor, skor mu, o an öndeyiz neyin peşindesiniz diye sorarlar adama, geçiniz! Yasin o ana kadar bekleneni veremedi, Hamza hoca’nın Olcan’ı alması kadar doğal bir olay var mı. Anlamsız protesto, sevimsiz cinsinden. Alınan 3 puan çok önemli Benfica karşısında. Başta Selçuk beyin, helal ve hoşgeldin tekrar, sen busun. Podolski neyin ne olduğunu bilen futbolu hatim etmiş. Ya Hakan Balta ne eksiği var; ona da duble helal. Sneijder bildiğiniz gibi ama ben Bilal’den söz etmek istiyorum; bu yaşta bu performans ne diyeyim ki sana, kramponlarına sağlık. Ve Chedjou; özlemiştik, sen de hoş geldin... Diğerleri mi hepsi eksiksiz, hepsi derli toplu. Oh be diyoruz. Yeniden başladı her şey yeniden. Yolunuz açık olsun, Galatasaray galip, geçiniz.
‘’Hiç yakışmadı hiç...‘’
Yine bir Elit Lig akşamı heyecanı yüksek. Rakip bu kez 4690 km uzaklıktaki gurubun en zayıf halkası, Kazakistan ekibi Astana. Mekan bildiğiniz üzere, bir ara ülkemizde de kullanılan ve hepimize antipatik gelen suni çim. Ekstra kullanılan özel kramponlar ve soğuk. Hamza Hoca, Selçuk’un partneri olarak Bilal Kısa’yı düşünmüş, doğru tercih olduğu tecrübeli futbolcunun enfes imzasıyla pekişti fakat daha sonra ilk golün sahibini sahada pek göremedik nedense...
İlk 45 oyuna yön veren bizdik. Topu önüne alan, sahip olan, rakibi oynatmayan yine biz. 4-2 -3-1 mantıklı, rakibin kartvizitinin düşük seviyede olmasına rağmen...
Kilit oyuncu Sneijder, eski Sneijder’den eser yok, yani salt hucüm düşünen, rakip sahada kamp kuran yıldız krampondan yeni imaj, geriye gelip arkadaşlarına yardım inanılmaz. Hollandalı biraz şanslı olsa bir imza da görebilirdik. O da sadece bir yarı ne yazık ki. Denayer ve Carole her geçen maç daha da fiyakalı. Hakan Balta’ya kırk bir kere diyelim ve ekleyelim yenilen golde gram hatası yok...
İkinci yarı bambaşka bir görüntü mantıksızca. Ev sahibi gelmeye başladı paso, durduk saçma sapan. Ailecek defans, işler kötüye giderken Hamzaoğlu’dan o ana kadar varlığıyla yokluğu tartışılacak Podolski-Rodrigez değişikliyle 4-5-1’e dönüş, merkezi kuvvetlendirmek, baskıyı atlatmak adına. Ne çare, çok basit yenilen bir gol tarifini maçı izleyenler yapsın. Semih’in inanılmaz hatası, olmaması gereken. Chedjou diyorum acilen. Ardından bir gol attık Sinan Gümüş yollu, kaleci ikramiyeli, Muslera’nın iadeli taahhaütlü cevabı. Yazık deplasmanda iki kez öne geçiyorsun bir puana razı oluyorsun. Son sözüm Selçuk’a. Neyin var be kardeş? Hiç yakışmıyor, hiç mi hiç olmuyor. Tam işler iyiye giderken yine bana hasret, yine bana hüsran...
‘’Haksız mıyım...‘’
Önce taraftarı transfer adına tatmin edememe, sonrasında iç hatlarda alınan hüzünlü sonuçlar. Araya giren Grosskreutz skandalı. Bir akşamlık unutacağız ailecek el mahkûm. Çünkü bu kez farklı, notalarından heyecanına kadar insanı bambaşka duygulara sürükleyen Şampiyonlar Ligi atmosferi... Arena’daki siftah kapalı gişe. Hamza Hoca’dan karmaşık bir sistem anlaşılması soru işaretleriyle dolu. Mesela Melo’nun yerine demeyeceğim gidenin arkasından konuşulmaz, ama Selçuk’un partneri Hakan Balta! Eyvallah! Hakan şu zamanın en formda kramponu fakat bu mevkide oynar mı, üstelik sol ayağıyla, tümüyle risk ya da harakiri desek yanlış yapmayız sanırım...
Ya Emre’ye ne demeli? Ezilen toplar acemice ve 30. dakikada ıslıklarla kenara çekiliş. Yalnız bu protestoyu anlamak zor. Doğru değil. Gerçi bu statta kimler yuhalanmadı ki gereksiz... Biz maça dönelim. Özellikle ilk 45'te Atletico karşında merkezde acizlik dorukta. Değil topu önümüze almak, dokunamadık bile doğru dürüst. Selçuk’un her geçen gün eriyişine anlam vermenin anlamsızlığını yaşayarak. Yenilen iki golden sonra kendimize geliş. Hamza Hoca’dan yanlış ilk 11’inin aksine doğru oyuncu değişiklikleri ve 3-5-2 ye dönüş...
Yasin’in oyuna kattığı enerji ve arkadaşlarını ateşlemesi seyir zevkimizi de artırdı, taraftarın coşkusunu da. İkinci yarı inisiyatif bizdeydi; ne yazık ki arzulu oyunumuz skoru değiştirmeye yetmedi. Tabii bu kayba rağmen ilk kez forma giyen Denayer’nin umut veren oyunu. Keza Carole’un sırıtmayışı akşamın tesellisiydi adeta. Daha 5 maç var ve henüz karaları bağlamak için erken, yönetim istifa sesleri için de. Ama öncelikle Hamza Hamzaoğlu’nun ne yapacağına karar vermesi lazım. En kötü karar, kararsızlıktan iyidir. Haksız mıyım hocam...
‘’Kendine gel...‘’
3 kupa, 4 yıldızlı Galatasaray kendi evinde siftah yapıyor. Maça geçmeden önce biraz dertleşelim isterseniz. Rakiplerinin hatırı sayılır transfer yapması, bunun yanında Florya’ya bir elin sayısını geçmeyecek kadar misafir girmesi Galatasaray’a gönül verenleri tedirgin etti. Paniğe gerek yok, bana göre bu takım ligimizin oturmuş ve de önemli kramponlara sahip en avantajlı ekibi. Sorarım size Muslera, Sneijder, Burak, Selçuk -severiz sevmeyiz- Melo gibisi var mı komşularda? Üstelik Carole ve Rodrigez fragmanda hepimize umut verdi. Tabii Hamza hoca ‘oldum’ deyip fantaziye gitmezse. Bir de Elit Lig için takviye lazım, onu da büyüklerimiz düşünsün artık...
Üstelik ağır çekim
Yanıldık mı sanmam, Hamza hocanın hovardalığı desek. Geçen hafta çekinip bu kez 4 forvet bir yerde fikstüre göre kadro! Adam eksilten Sneijder dışında hak getire kimse yok. Umut’un iyi niyetine hiçbirimizin lafı yok ama Yasin varken niye? Bir de sürekli yan top üstelik ağır çekim. İlk 45’in en başarılı kramponu Sabri. Düşünün bugüne kadar herkesin muhasebeliğine merak sardığı Sabri. Yok kaç para almış falan filan geçiniz...
Umarım yararı olur
Herkes beraberliğin ardından ‘ikinci yarı Galatasaray maçı rahat alır’ derken Muslera’dan yenilmeyecek bir gol daha Osmanlıspor’dan. Soğuk duş Arena’da. Sonrası kaçan goller Podolski ve Selçuk’tan tarifi imkansız. Anlayamadığım Burak’ın nasıl kenara çekildiği. Keza oyunun en sağlam adamı Rodrigez’in alınışı. Üstelik durum bu vaziyetteyken. Hamza hocam verdiklerin tartışılmaz ama dediğim gibi kaba tarifiyle palazlanmak, aşırı güven ve fantaziye gitmenin sonu felaket olur.
Ankara ekibini kutluyorum akıllı ve hızlı oyunları müthiş bir galibiyet getirdi kendilerine. Başta söylediklerimin hiçbirini geri almıyorum, sadece hocam dün gece soğuk bir duş aldın umarım yararı olur. Bizim mahallede ‘titre de kendine gel’ derler...
‘’Şampiyon...‘’
Sezonun kaderini belli edecek akşam. 4. Yıldızlığa futbol olarak yürüyen aldıkları sonuca bakarsak koşan bir Galatasaray, diğer yandan 3 haftadır gösterdikleri performansla lige havlu atan Beşiktaş. Müthiş bir kalabalık, kıskanılacak koreografi. Hamza Hoca ‘ dan yine doğru bir onbir. Umut ‘ u yanına alıp Hamit ‘i sürmesi isabet. Yalnız Biliç ‘ e anlam veremedim. Neden bu kadar sağlamcılık! Hiç değilse giderayak bu sezon ilk kez bir derbi kazanmak adına daha cesur olunamaz mı. Neyse her yiğidin yoğurt yiyişi farklı diyelim geçelim…
Hızlı başlayan ev sahibi golü bulan da . Yasin ‘in imzası Arena ‘yı inletti. Sonrası kapanan bir Galatasaray. Belki de rakibini üzerine çeken, ya da yorulmasını amaçlayan taktiğiyle en tehlikelisinden. Yalnız şunu da es geçmeyelim tamam 20. dakikadan sonra sahada tüm insiyatif Beşiktaş ‘ın elinde, fakat Demba Ba‘nın direkten dönen pozisyonu dışında pek ekşin yok misafir takım adına. Hatta top Muslera ‘nın elleriyle 45. dakika ilk kez buluştu desek abartmayız sanırım. Oysa golü atan Yasin ‘in yakaladığı bir pozisyonu kaçırması atmasından zor.
2. yarı tam kabus Galatasaray adına… Adeta misafir takım kamp kurmuş geldikçe geliyor. Bu kez pozisyonda sürüsüne bereket Beşiktaş adına…Ama futbol bu işte önce Umut ‘ un Sivok tarafından yapılan hareketin hakem tarafından görülmemesi inanılmaz ! Bunun adı Patagonya ‘ da bile penaltı. Evet Galatasaray kötü oynayabilir ama cezasını bırak rakibi versin, siz değil hakem efendiler. Sonrası tecrübe ve takımın sanatçısı Sneijder ‘ in imzasıyla gelen 4. Yıldız. Matematik olarak olmasa da bundan sonra şampiyon olunmamasına mucizeler bile karşı çıkar. Madem matematik dedik devam edelim. Son iki hafta değil, Hamza Hoca sonrasına bakalım. Tüm maçları toplayalım, bölelim çıkartalım . Sonuç ; Hak ettiler. Sizce…
‘’Kıran kırana...‘’
Galatasaray , maksimum rotasyonla Sivasspor deplasmanında. İlk maçta alınan skor avantajı ve hafta sonu oynanacak Beşiktaş maçını matematiğe vurursanız Hamza Hoca 'nın kadro seçiminizi doğru bulmamız gerekiyor , Kupa ' da final yoluna giderken. Ev sahibi ise tam kadro...
Penaltı...
Sırayla gidelim isterseniz önce ilk 45 dakika. Maça hızlı başlayan ev sahibi baskı , futbol ne dersen Sivas ' ta , sonuca gidemeyen. Bu presi önleyen başta Semih ve Koray 'ın pozitif uyumu. Semih demişken başarılı futbolcunun Burhan' la olan pozisyonu bana göre tartışılır. Ortada bir faul var verilen , fakat yeri yanlış. Türkçe meali penaltı. Tabii burada orta hakemi değil pozisyona adeta pişti olan yardımcıya ne demeli! Açıkcası Sergen Yalçın 'ın emeklerine yazık. Galatasaray ' ı elemeleri zaten mucize ama bir de böyle abes karar takımı da , teknik direktörü de yıkar...
Umut...
Evet 20 dakika baskıyı atlattıktan sonra dengeyi sağlayan yedek görünümlü Floryalılar hatırı sayılır şekilde rakibinin üzerine gitti. Hele Olcan ' ın Umut ' a verdiği alda at dediği pozisyonun boş geçilmesi akşamın ikinci abesliğiydi. Umut ' un formsuzluğu mu, yoksa şanssızlığı mı bilemiyorum. İnsan kendi şansını kendi yaratır diyelim futbolun olgunluk yaşına giren futbolcuya , hafifte ahkam keserek...
Batuhan...
İkinci 45 'te saldıran yine ev sahibi. Adeta rakibinin sahasına kamp kuran bir Sivas , kontralarla cevap vermek isteyen Galatasaray. Normal başta da söyledik ilk karşılaşma da bu işin rengi belli olmuştu. Bir lafım da Batuhan ' a yahu kardeşim kilo vermişsin sahada futbol olarak güzel işler yapıyorsun. Hatta iki gol atıp duble yaparak akşama heyecan getirdin. Hocan ve Türk futbolu belki de sana son bir şans vermiş. Peki ne bu sinir !
Hamza Hamzaoğlu...
Ve Yasin ' e yapılan çok ince bir faul belli belirsiz, verilen penaltı. Galatasaray adına derin bir nefes alış. 2 - 1 lik Sivas galibiliyeti. Kıran kırana bir mücadele oldu sonuçta finalin ilk takımı, İstanbul ekibi. Şimdi biraz da Hamza Hoca , Florya ' ya geldiğinde Prandelli enkazı vardı kaldırılması mucizelere bağlı . Ama O hiç durmadı bu maçta çokta iyi olmamasına rağmen Kupada finali gördü , lig de ise malumunuz şampiyonluğun en büyük adayı. Bizim mahallede buna ' Helal olsun ' denir. Hem de okkalı...