‘’Kayıp haftalar!‘’
Görünen o ki, puanların kapanın elinde kaldığı haftaları artık gerilerde bıraktık. Kazanmak için mücadele dozunun daha da arttığı haftalara girdik. Ligin zirvesini zorlayan iki takım arasındaki maçın ilk yarısında ortaya çıkan görüntü, Trabzonspor’un ilk haftalarda oynadığı futboldan bir hayli uzaklaştığı yönündeydi. Kendi defansının arasına adam kaçıran Bordo-Mavililer’in, Engin ve Serkan’ın gayretli oyunları sayesinde rakip alana taşıdıkları toplarda da final pasları ve son vuruşlarda nefessiz kaldıkları görüldü. Şüphesiz ki bunda Süper Ligimiz’in rakibini oynatmama üzerine kurulu olan karakteristik özelliğininin de bir payı vardı.
Bu mücadele kargaşası içerisinde en olumlu, en az hata yapan ve topu en olumlu kullanan takım gole daha yakın olacaktı ki; Kayserispor bir duran top sonucunda golü buldu. Gördüğüm kadarıyla ofsayt gerekçesiyle iptal edilen bu golün ofsaytla alakası yoktu. Maçın kaderini belirleyen en kritik karar buydu. İlerleyen dakikalarda Trabzonspor’un topu daha olumlu kullanması rakibin direncini kırmaya yetmedi. Giray’ın kırmızı kartla oyun dışı kalmasıyla da, elde edilebilecek en iyi sonuç beraberlik olurdu ki maç da zaten bu sonuçla bitti. Trabzonspor’un ilerleyen haftalarda rakipleri tarafından çok daha fazla zorlanacağını düşünecek olursak; herşeyi iki kat fazla isteyip, iki kat daha fazla mücadele etmesi gerektiğini söylersek heralde yanlış bir şey yapmamış oluruz.
Bu arada her federasyon yönetim kurulu üyesinin tuttuğu takımın maçını, tuttuğu takımın başkanının yanında seyretmek gibi bir zorunluluğu yok. Üstelik ortaya çıkan bu görüntü de hiç hoş değil.
‘’Fiyakanın bozulduğu gece‘’
Geçen hafta farklı kazanılan Sivassapor maçının yorumunda farklı skor ve güzel futbola rağmen oyun disiplininden uzaklaşmanın ve konsantrasyon eksikliğinin bedelinin ağır olacağını ısrarla ifade etmiş, Trabzonspor’un bu sene çözüm bekleyen en önemli sorunu olduğunu da özellikle belirtmiştim. Rakip puansız Manisaspor olunca, erken gelen gol, öyle tahmin ediyorum ki Trabzonsporlu futbolcular tarafından bugün de işi erken bitirecek şekilde algılanmış olacak ki, o dakikadan ilk yarının sonuna kadar, futbol adına hiçbir varlık gösteremediler. Geçen hafta Sivasspor karşısında, özellikle o maçın ikinci yarısındaki Trabzonspor’u bilen futbolseverler dün geceki takımlarının oynadığı futbolla derin bir hayal kırıklığı yaşadılar. İlk yarıda yenilen iki gol konsantrasyon eksikliğinden mi yoksa oyun anlayışından mı kaynaklandı bilinmez ama gözle görülen bir gerçek vardı ki, Trabzonspor mücadele üstünlüğünü rakibine kaptırmıştı bir kere. Geri almaya da hiç niyeti yoktu sanki. Büyük umutlarla transfer edilen Jaja, Trabzonspor’a ne zaman ısınacak bilemiyorum ama Trabzonspor’un gündemindeki Makukula dün gece attığı iki golle bırakın ısınmayı, Avni Aker’i neredeyse cehenneme çevirdi. Özellikle maçın ikinci yarısında sahanın her yerinde ne istediğini bilen, ele geçirdiği üstünlüğü kaybetmeye hiç de niyeti olmayan, ve futbolu oynaması gerektiği şekilde oynayan Manisaspor karşısında hiçbir varlık ortaya koyamadı Trabzonspor. Yapılan oyuncu değişiklikleri de Bordo-Mavililer’in maçtaki kötü görüntüsünü değiştirmeye yetmedi. Şampiyonluk müacadelesi veren takımlar, rakip ayırdetmeksizin her maçın her dakikasını aynı oyun disipliniyle ve konsantrasyonla oynamak zorundadırlar. Yoksa Manisaspor gibi henüz tek puan alamamış bir takım size öyle bir ceza keser ki bütün fiyakanızı da bozuverir bir anda.
‘’14 dev adam!‘’
12 Dev Adam’la iki haftadır yaşadığımız heyecan ve mutluluğun ardından, kendi arka bahçemizin gerçeklerine dönmek kolay olmadı. Gözlerimiz basketbolun çabukluğuna mı alışmıştı, yoksa maçın ilk 15 dakikasındaki temposu mu gerçekten çok ağırdı?
Konsantrasyon eksikliğinden mi bilinmez, top kayıplarının çoğalmaya başladığı dakikalarda gelen Yattara’nın akıl ve estetik dolu 2 golüyle, Selçuk’un uzun süredir denemelerini yaptığı (!) sert vuruşla gelen müthiş gol skoru bir anda 3-0’a getirdi. Ardından Trabzon, tempoyu anlamsızca düşürünce rakibinin topla oynamasına izin verdi. Görünen o ki, bu problem Trabzonspor’un çözüm bekleyen bir kaç sıkıntısından birisi... Oyunu kontrol altında tutmakla rakibine pozisyon vermek birbirinden farklı şeyler olsa gerek! Nitekim 2. yarının başlamasıyla Sivas bulduğu golle cezayı kesti. Bu golle birlikte oyun disiplinini yeniden ele geçiren Trabzon, bunu maçın sonlarına kadar da devam ettirince ortaya güzel futbolunu süsleyen 6 gollük çarpıcı bir skor çıktı. Avni Aker’deki müthiş bir Yattara şov vardı. Eğer izleme şansı olduysa, FIBA 2010’un MVP’si Durant’ı bile kıskandıracak bir oyun ortaya koydu. Yerine giren Alanzinho’nun, Teofilo’ya harika asistiyle gelen gol Sivas’ı oyundan tamamen düşürdü. Kulübenin bile skora bu kadar önemli katkılarda bulunması takımın ilerleyen haftalarda kadro sıkıntısı yaşamayacağının bir göstergesiydi. Lige verilen aradan sonra futbola ve gole olan açlığımızı giderdik. Ancak bu maç şunu gösterdi ki; rakip kim olursa olsun, direncini tamamen kırıncaya kadar oyun disiplinini asla elden bırakmayacaksın. Bu maçın son 40 dakikasında olduğu gibi...
‘’Merhaba...‘’
Uzun bir aradan sonra Fanatik sayfalarında tekrar birlikteyiz.
Sadece futbolun değil neredeyse bütün sporların büyük bir endüstri haline geldiği günümüzde, olmaması gerekir ama, doğal olarak paranın girdiği her yerde olduğu gibi bazı spor dallarında da ciddi bir paslanmanın olduğu malesef acı bir gerçek.
Ekonomik açıdan baktığımız zaman özellikle futbolda, kulüplerimizin yanlış tercihlerinin neden olduğu çok ciddi maddi kayıplar yaşandığı, artan gelirlere rağmen borçlarının da aynı paralellikte artış göstermesi ve bu tutumlarını gelecek kaygısı yaşamadan devam ettirmeleri anlaşılır gibi değildir. Bazıları mütevazi kadroları ve oynadıkları futbolla şampiyonluğu kovalarken, bazılarının ‘bilinçsiz harcama şampiyoluğu’ mücadelesi verdiğini ibretle izlemekteyiz.
Bir kulübün yıllık gelirinin neredeyse tüm amatör federasyonların yıllık bütçesinin toplamına yakın olduğu gerçeğini nedendir bilinmez ve hep görmemezlikten gelinir...
Hekim hatalarından insanlarımızın yaşamını kaybettikleri ülkemizde yıllarca hakem hatalarını tartıştık durduk.
Olimpiyat ya da dünya şampiyonlarımızı değil, milyonlarca dolara transfer ettiğimiz miyadını doldurmuş yabancı futbolcuları hava alanlarında binlerce kişiyle karşılayıp omuzlara aldık. Futbol çim sahada oynanır... Ancak milyonlarca lira harcanmasına rağmen sahalarımızın neden hala patates tarlası gibi olduğunu sorgulamak nedense hiç kimsenin aklına gelmedi bir türlü.
Ürünün ‘kalitesi’ dedi durdu bazı yöneticilerimiz ama ellerindeki ürüne çiftçinin tarlasındaki patatese verdiği kadar bile değer veremediler bir türlü. Emir demiri keser dedik ama testere karşısında peynir kalıbı kadar bile direnç gösteremedik.
Bir spor adamı olarak mücadelemiz ülke sporunun menfaatleri doğrultusunda olması gerekirken bizler hep güçlünün yanlışını savunduk durduk, nedendir bilinmez ama güçteki yanılışı hep göz ardı ettik... Yıllardır ilkelerine saygı duyduğum Fanatik sayfalarından sizlerle futbolu, Türk sporunu ve tabiiki özellikle de Trabzonspor’u konuşacağız, hiç kimsenin yanlışı doğrumuz olmadan.