Arama

Popüler aramalar

‘’Anasının kuzusu!‘’

Yaşadığı sıkıntılarla ligde dibe vuran ve artık tek bir puan bile kaybetmeye tahammülü olmayan Galatasaray ile şampiyonluk yolunda mutlak 3 puana ihtiyacı olan Trabzonspor’un sessiz tribünler önündeki mücadelesi, maçın ilk yarısında beklenenin aksine oldukça zevksiz ve futboldan uzak bir görüntüye sahne oldu. Her iki takımın da uzaktan şutlarla kaleyi yokladıkları, Trabzonspor’un kanatları neredeyse hiç kullanmadığı, orta sahada ise sürekli top kaybı yaptığı bu yarıda, Colman’ın payını gözardı etmek haksızlık olurdu! Özellikle takımın hücuma çıktığı anlarda kaptırdığı toplar, saç baş yolduracak nitelikteydi. Sonuçta ortaya çıkan futbol, bir iki pozisyon haricinde vasatın oldukça altındaydı.

Her iki takımın da ama özellikle Trabzonspor’un bu maçı kazanması için, ilk yarıda oynadığı futboldan çok daha fazlasını yapması gerekiyordu. İkinci yarının hemen başlarında Burak’ın girdiği iki pozisyonun haricinde, heyecan yaratacak pozisyon neredeyse yok gibiydi. Son on dakikaya girilinceye kadar... Bu dakikada yine sahneye çıkan Burak, 3 puanlık golü Galatasaray filelerine bırakırken, son 6 haftadır tekrarlanan filmin bir devamını izletiyordu bizlere. Burak, anneni biz de çok seviyoruz. Senin gibi bir evladı doğuran ananın ellerinden öpüyorum...

11 Nisan 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’100+3‘’

Konyaspor’un özellikle sağ kanadı kullanarak geliştirdiği akınlarda Giray ile zaman zaman ters kademeye çok iyi giren Serkan’ın yerinde müdahaleleri, olası bir şok golü engellerken, kanat akınlarında etkisiz kalan Trabzonspor, duran ve rakip defans arkasına atılan toplarla neticeye gitmeye çalıştı. Alanzinho, Selçuk ve Colman’ın gayretli oyunlari Jaja’nın sahadaki yokluğunu unutturacak güzellikteydi. İki kez golle burun buruna gelen Umut’un imdadına, ilk yarının uzatma dakikalarında Burak Yılmaz yetişti Colman’ın nefis ara pasında kaleciyle karşı karşıya kalan Burak topu alıp “Şunu at sen de rahatla biz de” dercesine Umut’un önüne bırakınca, haftalardır süren stres de son buluyordu.

İlk yarıda Burak’ın kafasını 2 yerden kıran Zayed bu yarıda da Giray’ın burnundan kan getirmeyi başararak seriyi bozmadı. Süper Lig’in ikinci yarısında Avni Aker’de maç kazanamamanın yarattığı stres mi yoksa şampiyonluk yarısının olumsuz baskısı mı bilinmez ama Trabzonspor anlamsız bir şekilde geriye yaslanınca, rakibinin de baskısına boyun eğmek zorunda kaldı. Gereksiz ve anlamsız bir panikti aslında... Bu tür maçlarda iki farkı yakalamadığınız zaman rakibin direncini kolay kolay kıramazsınız, hele kaybedecek hiçbir şeyi olmayan rakipler karşısında. İkinci yarıdaki tüm bu olumsuz görüntüye rağmen 100. golle gelen 3 puanın altın değerinde olduğunu belirtmekte yarar var.

İlerleyen haftalarda Trabzonspor’u çok daha zorlu maçlar bekliyor, iddiası olmayan takımlar bile maçlarını Konyaspor’dan çok daha farklı oynamayacaklardır. Yanlış anlaşılmasın bu da son derece dogaldır. Ancak bu dogallıklar da ne hikmetse hep gelip Trabzonspor’u bulur...

03 Nisan 2011, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Çok beklersiniz‘’

Dünkü maçın ilk yarısı her ne kadar da skor olarak rakip takımın üstünlüğünde sona erdiyse de, ağır zemine rağmen üst düzey bir mücadele vardı sahada. Gençlerbirliği takımı Fenerbahçe maçındaki gibi uzaktan sert şutlarla kaleyi yoklarken Trabzonspor araya atılan uzun toplarla pozisyon yakalama arzusundaydı. Bordo-Mavililer, ağır sahaya rağmen orta sahadaki pas alışverişinde önemli ölçüde başarılı olmasına rağmen kanatları aynı ölçüde verimli kullanabildiklerini söylemek pek mümkün değildi. Sistem içerisindeki Serkan-Tayfun değişikliğinde beklediği verimi elde edemedi Bordo-Mavililer. Hakem Bülent Yıldırım, uzun bir aradan sonra Trabzonspor maçlarında hakemi değil sadece maçı izlediğimiz başarılı bir yönetim gösterdi.

İkinci yarıda Alanzinho’nun oyuna girmesiyle normal düzenine dönen Bordo-Mavililer, rakip üzerinde öyle bir baskı kurdular ki, bu Güneş’e kar dayanmayacağı her halinden belliydi! Bu yarıda hem kanatları iyi kullandılar hem araya toplar hem de duran toplarla adeta nefes aldırmadılar rakiplerine. Sivas, Manisa, Beşiktaş maçlarının ikinci yarısının bir tekrarı oynanıyordu adeta. Giray’ın golünün ardından gelen 90+1’deki Alanzinho’nun galibiyet golü, milyonlarca Trabzonsporlu’yu havalara zıplatırken, saatlerine bakarak bu maçın berabere bitmesini heyecan içinde bekleyen bazılarını da koltuklarına gömüyordu!

Dünkü maç bir şeyi çok açık ve net olarak gösterdi ki, Trabzonspor için hakemin bitiş düdüğü çalmadan ne maç ne de şampiyonluk yarışı biter.

21 Mart 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Özür diliyorum!‘’

Birincisinde nezaket vardır, kibarlık vardır; ama her şeyin ötesinde insan haklarına saygı vardır.
Diğerinde ise insan hakları diye bir şey yoktur. Sadece ve sadece kendi hakları vardır bu insanlar için. Bırakın ÖZÜR kelimesini, saygı kelimesi bile hiçbir anlam ifade etmez. Misafir olarak gittikleri mekanlarda bile her türlü saygısızlığı yapmayı kendilerinde en doğal hak olarak görüp, karşılarındaki insanlara hakaret etmeyi şiar edinmişlerdir, onlar için bir tek kendileri vardır ve bu insanlar için hak, hukuk, nezaket, insan haklarına saygı, değerini yitirmiş kavramlardır. Dolayısıyla yine bu insanlar için ÖZÜR kelimesi de anlamını çoktan yitirmiştir, hatta bu kelime ayıp olarak algılanıp alay edilecek bir kavram olmuştur onlar için. Peygamberlerin bile af dilediği bir dünyada, dini ve inancı ne olursa olsun hatalarından ve günahlardan dolayı ümmetlerinin Allah’tan af dilemelerini isterken, özür ve af dilemeyi alay konusu eden bu insanların değer yargılarını anlamakta zorlanıyorum.
Ve sen Sayın Sadri Şener, Beşiktaş maçı sonrası Beşiktaş camiasından özür dileyerek ne büyük bir suç işlemişsin meğerse..! Oysa ki hiç mi görmedin senden iki hafta önce İnönü Stadı’nın protokol tribününün altını üstüne getiren, kendine uzatılan elleri elinin tersiyle itip masaların üstüne çıkıp bağırıp çağıran insanları? Neden kendine örnek almadın onları? Ayıp ettin Sayın Şener, çok ayıp ettin, çok uğraşırsın şimdi ÖZÜR kelimesinin ne anlam ifade ettiğini anlatmak için bu insanlara. Bugün benden Kasımpaşa maçının yorumunu bekliyordunuz, ancak insani değerlerin anlamını yitirmeye yüz tuttuğu bir ülkede maç yorumu yapmak hiç içimden gelmiyor. Onun için hepinizden ÖZÜR diliyorum, ÖZÜR dileyerek çok ayıp bir şey yaptığımı biliyorum, ama yine de ÖZÜR diliyorum.

13 Mart 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Burak'a faul serbest!‘’

Her iki takım da pres uygulayıp kaptığı toplarla, golü erken bulma çabası içindeydi.
Trabzonspor’un ligin ikinci yarısında oynadığı her maçta rakiplerinin mücadele gücünün üst seviyede olması, doğal olarak seyir zevkini ve maç heyecanını yukarılara taşırken, sakatlıklar ile kartları da beraberinde getiriyor! Burak’ın burnunun kızardığı dakikalarda sahada 1 eksikle mücadele ederken Serkan’ın gördüğü kartın renginin de kızarmasıyla bir anda 10 kişi kalan Trabzonspor’un bu temposunu, maçın ikinci yarısında devam ettirmesi ya da bir taktik uygulayacağı da merak konusuydu.
İkinci yarıda beklenen değişiklik Beşiktaş’tan geldi. Serkan’ın atılmasıyla güç kaybettiğine inandığı rakibi karşısına ekstra gol umudu olarak, Nobre’yi oyuna alarak başladı Schuster.
Bu yarıda daha fazla ayağa top yapıp, baskı kuran Beşiktaş, aradığı golü Brezilyalı futbolcusu Bobo ile bulduysa da, önce Ceyhun Gülselam ardından da Umut-Burak A.Ş.’nin son dakikalarda gelen golü, ağzının suları akarak bu maçın Trabzonspor’un galibiyetiyle bitmesini sağladı. Burak Yılmaz’a yapılan hareket, Süper Lig’in ikinci yarısında Trabzonspor’un verilmeyen üçüncü penaltısıydı; devamı var mı? Merak ediyorum. Müthiş bir karşılaşma seyrettik... Trabzonspor çok önemli bir maçtan 3 puan alarak yoluna devam etti. Bundan sonrası mı? Hep beraber ibretle seyrediyoruz!!!

07 Mart 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Lider kim?‘’

Aceleniz ne? Nedir bu yalakalık? Biraz olsun diğer takımlara saygınız olsun. Geçen yıl ligin son maçında, bitime 2 dakika kala Fenerbahçe’yi şampiyon ilan eden anonsçudan ne farkınız kaldı? Kendinize ve yaptığınız işe saygı duyun.
Dün akşamki maçın henüz 2. dakikasında golü bulmasına rağmen anlaşılmaz bir şekilde rakibin kanatları rahatça kullanmasına müsaade eden Trabzonspor, özellikle Amrabat ve Abdullah’ı durdurmakta zorlanınca rakibin beraberlik golünü de kalesinde gördü. Bu dakikadan sonra da topa daha fazla basan ve daha iyi kullanıp ayağa top yapan bir Kayserispor vardı sahada. Alanzinho ve Jaja’nın defansif anlamda fazla bir şey yapamamaları da Kayserispor’un oyuna ağırlığını koymasında etken oldu hiç şüphesiz.

İkinci yarıda, Alanzinho-Yattara değişikliği mi, yoksa Burak’ın bitmek tükenmek bilmeyen inadı mıydı Trabzonspor’a galibiyet golünü getiren, bilinmez. Ancak hemen ardından gelen Abdullah’ın şok golü yine maçı sıkıntıya sokuyordu. Galibiyet golü için rakip kaleye yüklenen Bordo-Mavililer, rakibine o kadar çok boş alan bırakıp kalelerinde net pozisyonlar verdiler ki, neticede bu kritik pozisyonlardan birinde rakibin 3. golüne engel olamadılar. Glowacki ile gelen beraberlik golü, ‘Yeni lider Fener’ beklentilerine bu hafta da set çekiyordu.

Yunus Yıldırım, Burak’a yapılan bir net penaltı ve ceza sahasına girerken yapılan net faulü es geçerek maçın neticesine etki eden adam oldu. 2 hafta aradan sonra Kayserispor’un da futbol oynamayı hatırlamış olması, Süper Lig’in en olumlu gorüntüsüydü. Ne mücadeleydi ama...

28 Şubat 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Değişen bir şey yok‘’

Ruhlar aleminde dolaşan bir Jaja, ligin ilk yarısındaki performansının çok altında oynayan Selçuk ve Colman. Topu oyuna sokmakta zorlanan Glowacki ve Mustafa. Cale her zamanki bildiğiniz Cale. Bir şeyler yapmak için uğraşıp didinen Burak, Umut ve Serkan. Yani kısacası ligin ilk yarısındaki gerçek kimliğinden kilometrelerce uzaktaki bir Trabzonspor. Dün geceki maçın ilk yarısındaki görüntü bundan ibaretti. Ancak maçın ikinci yarısında oyuna ağırlığını koyan Jaja, Umut ve Burak ile yakalanan net pozisyonlar Trabzonspor’a gönül verenlerin bu maçın böyle bitmeyeceğine olan inancını pekiştirir gibiydi. Nitekim Jaja’nın akıl dolu ara pasıyla gelen Umut’un golü ve ardı ardına yakalanan net fırsatlar, maç her ne kadar son dakikaya sıkıştıysa da girdiği andan itibaren çok olumlu işler yapan Alanzinho’nun müthiş golüyle kendisi için çok önemli olan üç puanı bu zorlu deplasmandan çıkarmasını bildi Trabzonspor.

Kendi sahasında iki maçta dört puan kaybederken, son iki deplasmandan altı puan alarak sadece ama sadece kendi taraftarının desteği ve kendi gücüyle şampiyonluk yarışındaki en kuvvetli aday olduğunu bir kez daha gösterdi Trabzonspor. Şimdi önümüzde çok önemli bir Kayserispor ve Beşiktaş maçları var. Camia olarak takımdan beklentimiz Manisaspor maçının ikinci yarısında oynadığı hırslı ve arzulu futbolu sergileyerek yoluna devam etmesi.

İnancımız odur ki, bu takım kendi dışındaki tüm olumsuzluklara rağmen sezon sonunda mutlu sona ulaşacak güçtedir. Yeter ki bu inancımızı kaybetmeyelim.

22 Şubat 2011, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Burak'ın gecesi‘’

Son üç haftada yaşanan maç ve puan kayıplarının baskısı ve birilerinin ısrarla oluşturmaya çalıştığı aleyhte kamuoyu gerilimi altında oynanan maç, aslında benim normal şartlarda bile en çekindiğim deplasmanlardan birisiydi. Ancak Jaja’nın erken gelen golü, Sivas’ın buz gibi havasını Trabzonspor lehine ısıtırken, bizlerin de yüreklerine su serpti. Ancak, ilerleyen dakikalarda oyunun yükünü taşıması gereken futbolcuların diğerleri kadar hırslı, arzulu ve formda olmamaları orta sahada ve hücuma çıkarken top kaybına neden olduysa da fazla da can sıkmadı diyebiliriz.

Maçın ikinci yarısında, özellikle Sivasspor’un attığı her beraberlik golünden sonra canını dişine takıp giden, maçı geri çeviren bir Burak vardı ki, burada isim vermeyeceğim ama takım içerisindeki iki futbolcuya örnek olacak nitelikteydi. Daha iki hafta önce oyundan alınırken Avni Aker’de ıslıklanan Burak, Sivas’ta son beş dakikada elimizden uçup giden üç puanı hırsı, inadı ve inancıyla geri getiren adam oldu. Trabzonspor’un vermiş olduğu şampiyonluk mücadelesinde, ilk yarıdaki formunun çok uzağında olan birkaç futbolcu var.

Nedenleri, kamuoyu tarafından pek bilinmeyen ancak tarafımızca malum olan bu arkadaşlar umarım ki en kısa sürede sorunlarını aşıp bir Burak, bir Serkan, bir Umut, bir Engin, bir Jaja, kadar mücadele ederler. En azından onların emeğine ve çabasına saygısızlık etmemiş olurlar.

Trabzonspor’a haftanın ilk maçını oynatmaktaki amaç neydi bilmiyorum ama biz üç puanı cebimize koyup yolumuza devam ediyoruz. Şimdi, bundan beklentileri olanlar düşünsünler.

13 Şubat 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI