Arama

Popüler aramalar

‘’Galatasaray 'ın en büyük sponsoru‘’

Bunda abuk sabuk ikramlarla amatör ligde bile yenmeyecek ilk gol yeme alışkanlığının da payı çok büyük. Hakemlerin düdüklerle verdikleri gazın da payı büyük elbette...

İki takımın taraftarları için hayli gergin, heyecanlı ve bıçak sırtı bir maçtı. İki takımı tutmayan futbolseverler içinse çok keyifli bir karşılaşmaydı. Fenerbahçe ilk maçtaki avantajı kafadan Es-Es ’e iade edip ateşten gömleği giydi zaten. Lizbon gazisi Gökhan Gönül takımın yine en iyisiydi. Ayakta alkışlanacak bir futbol ve mücadele sergiledi.

Beraberlik golünü attıktan sonra maçın uzamasını yine Fenerbahçe istedi. Turu geçti geçmesine ama kritik ‘prestij derbisi’ öncesi kendini fazladan yordu ve yıprattı.

Neyse gelelim asıl konuya... Kupa mupa hikaye, alsan ne olur almasan ne olur? Artık asıl ve tek
gerçekçi hedef Şampiyonlar Ligi ’ne kalmayı garantilemek sonra da ön elemeyi geçmektir. Geçen yıl gelirleri gasp edilip devredilen Fenerbahçe, Devler Ligi ’ne ön elemelerde veda edip Galatasaray’ın en büyük sponsoru olmuştu. Ezeli rakibi de o hibe paralarla ‘çilek’ transferleri yapmıştı. Şampiyonluğunda çok büyük pay sahibi olduğu Galatasaray ’a bu yıl da sponsor olacak gibi görünüyor.

Eğer çok doğru nokta transferler, en doğru zamanda yapılmazsa, mücadele eden değil kelimenin tam anlamıyla savaşan bir takım kurulmazsa, Sarı-Kırmızılılar ’ın tüm sponsorlarının toplamından daha fazla parayı bir kez daha Ünal Aysal ’ın cebine koyar.

09 Mayıs 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Saçmalama yarışı‘’

Bir yanda üç kulvarda zirveyi kovalayan bir takım, bir yanda ahı vahı kalmamış, ligdeki en kötü sezonunu ve hatta dönemini yaşayan sözde ev sahibi.

Fenerbahçe’den yırtıcı ve istekli bir oyun bekleyenler bir kez daha yanılıyor. İlk yarıda Sarı-Lacivertli oyuncular bezmiş, bıkkın, isteksiz, futbolla, giydikleri formayla, profesyonellikle alakası olmayan bir görüntü içindeydi.. Ağlanacak haldeki bir takım karşısında ağlanacak hale düştü. Kontrataktan amatörce golü yedikten sonra çaresizlik gırtlak boyuna ulaştı. Bu ne yorgunlukla, ne eksiklikle, ne sakatlıkla, ne elenmekle, ne moralsizlikle izah edilemez. Böyle saçma sapan bir oyun oynayan Fenerbahçe’nin hiçbir geçerli ve mantıklı açıklaması olamaz.

İkinci yarıda Fenerbahçe’nin atak, oyun da tek kale oynanıyormuş gibi göründü. Ancak bunun nedeni de Fenerbahçe’nin istekli oyunu değil, İstanbul B.B.’nin kendi sahasına kapanmasıydı. Bu haldeyken bile pozisyon üretmekte çok zorlandılar. Şuursuzca gelip son topları beceriksizce harcadılar. Caner’in direkten seken topu dışında dişe dokunur bir halt yoktu.

İstanbul B.B. ligde kalırsa yatıp kalkıp Fenerbahçe’ye dua etmeli. Galasaray da bu kadar kolay ve rahat şampiyon olmasında büyük katkısı olan Fenerbahçe’ye. Fenerbahçeli futbolcular haftaya da böyle oynarlarsa, Kadıköy’e şampiyon gelen Galatasaray Şükrü Saracaoğlu’nda futbol ve gol şov yapar.

06 Mayıs 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Oh ne âlâ!‘’

Fenerbahçe şampiyonluğa gidiyor olsaydı; hakemin 3-5 pozisyon öncesinden verdiği ya da vermediği taç, faul gibi kararlar günlerce masaya yatırılmaz mıydı? Bunun üzerinden türlü türlü senaryolar kusmazlar mıydı ekranlardan?
Fenerbahçe şampiyonluğa gidiyor olsaydı; bakanlar, vekiller, belediye başkanları, rakip başkanlar, hiç alakasız kulüplerin başkanları ‘bir demeç tiyatro’ yarışına girmezler miydi? İftira üret-kaos yarat denklemini ısrarla
sahnelemezler miydi?


Fenerbahçe şampiyonluğa gidiyor olsaydı; “Fularlı şeyh ve şürekası” ile onların “Yancık”ları, Fenerbahçe’nin rakiplerine ve rakip teknik direktörlere taktik verme yarışına girmezler miydi? Yenildiklerinde de o futbolcuların ve o teknik direktörlerin haysiyet ve namusunu ayaklar altına alıp, üzerinde tepinmezler miydi?

Fenerbahçe şampiyonluğa gidiyor olsaydı; hakemler bu kadar rahat olabilir miydi? Çaldıkları ya da çalmadıkları düdükler bu kadar kolay geçiştirilir, bu kadar tartışılmaz olur muydu? Davulcu yellenmesi gibi arada kaynatılır mıydı?
Fenerbahçe şampiyonluğa gidiyor olsaydı; ligde en başından bu yana şaibenin daniskası yaşanıyor olmaz mıydı? Tek kulübün siparişiyle yapılan tek sloganlı ama renkleri farklı “Üçüz pankartlar” aynı hafta futbolcular tarafından açılmaz mıydı?

Fenerbahçe şampiyonluğa gidiyor olsaydı; federasyona doğru kol kola yürüyüşler yapılmaz, aynı nefret söylemleri dökülmez miydi ağızdan? Demirören ve ekibi bu kadar rahat olabilir miydi koltuklarında?

Fenerbahçe şampiyonluğa gidiyor olsaydı; oynadığı ve oynayacağı rakiplerin hangi kadroyla maça çıktıkları, hangi futbolcuların neden ve nasıl cezalı duruma düştükleri, hangilerinin oynatılmadığı haftalar boyunca tartışılmaz mıydı?
Fenerbahçe şampiyonluğa gidiyor olsaydı; Gaziantepspor için şu anda kimbilir neler yazılıp çiziliyor, belki de “Neden orada vurmayıp pas verdin?”, “Neden pası filana değil de falana verdin?” sorularıyla sorgu tutanakları hazırlanmaz mıydı?

Bu soruları üçe dörde katlarım da maalesef yerim dar. Neyse sonunda memlekete huzur geldi. Belki de ilk defa bir ligin sonuna bu kadar sakin gelindi, her şey bu kadar soğukkanlı ve sakin karşılandı. Ortalık fena halde rahatladı. Vatana, millete, candaşlara, yandaşlara hayırlı uğurlu olsun.

05 Mayıs 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Çok yazık oldu‘’

Bu kaos Benfica’ya maçın başında 1-0’lık avantajı getirdi. Sarı-Lacivertliler, bir harala-gürele içinde bocalamaya devam ederken penaltı hızır gibi yetişti. Bu kez direkler kurtaramadı. Beraberlik golünden sonra tribünlerde ve stadın içinde tam bir nefret ve linç psikolojisi hakim oldu. Portekizli taraftarlar da oyundan çok hakemle uğraşmaya başladı. Ancak bu taktik Fransız hakemin üzerinde etkili olmadı. Sonra Fenerbahçe ikinci kez oyunu sakinleştirmesi gerekirken yine paniğe kapıldı ve ikinci golü kaçırdı. Sonra ise imdadına hakemin ilk 45’i bitiren düdüğü yetişti.

İkinci yarıda bir şeylerin değişmesini bekleyenler yine yanıldı. Yine saldıran, isteyen bir Benfica; seyreden ve savunmaya çalışan bir Fenerbahçe... Elbette bu da işe yaramadı ve korkulan oldu. Fenerbahçe kendi avucundaki Amsterdam biletini, kendi elleriyle Benfica’nın cebine koydu. Tüm bunlar olduktan sonra bir de Gökhan’ın sakatlığı ve dibe vuran morallerin ardından doldur-boşalt kaosu başladı. Tabii elbette çok organize bir rakip karşısında bu ilkel taktik sonuç vermedi...

03 Mayıs 2013, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kulübe yan gelip yatma yeri mi!‘’

Aykut Hoca çok yerinde ve haklı bir hamleyle 3-4 adamlık rotasyon yaptı diye üç kulvarda da şampiyonluk iddiasında olan bir takım bu kadar hedefinden, kimliğinden uzaklaşır, bu derece saçmalar mı? Basit bir taç atışında bile peş peşe anlaşmazlık yaşar mı? Çare diye görünen adamlar bile dert ve sıkıntı üretim ünitesine dönüşür mü?

Bazı adamlar kulübün atacağı adımı beklemeden futbolla da, formayla da, kulüple de ilişiğini kesmiş. Fenerbahçe’de yedek kulübesini yan gelip yatma yerine çevirenlerin yanında, bir de bunu hiç olmadık zamanda ve zeminde sahada yapanlar türedi. Peşin peşin teslim olmuş, bunu kabul etmiş, sahada saklambaç oynayan adamlarla ne zafer kazanılır, ne de bir yere varılır. Maç performansları “paşa gönül” kriterlerine endeksli oyunculara sezon sonunda bedel ödetmezse, o bedeli çok daha ağır şekilde Fenerbahçe camiası öder. Bir takım en fazla yedek kulübesi kadar, hatta kadroya giremeyen oyuncuları kadar güçlü olabilir. Kuyt ve Sow oyuna girmese Fenerbahçe tanınmaz haldeydi. Peki iyi adamların, formanın hakkını verebilmek için kendilerini yırtanların hiç mi dinlenmeye, sakatlanmaya ve nefes almaya hakları olmayacak? Hani bu savrulmaları yorgunluğa bağlayan bilmişler var ya gerçekten komikler. Dikkat etseler en çok koşanların, en çok çabalayanların, en çok oynayan ve en çok didinen oyuncular olduğunu görecekler. Ayakta durmaya bile mecali olmayanların da doğru dürüst forma giymeyenler olduğunu...

“Ürik asit” zoruyla da olsa bu maç kazanıldı. Şimdi artık gözler bu yılın asıl hedefine çevrildi. İnşallah aynı, o tarihi maçta da tekerrür etmez.

29 Nisan 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Çıldırma vaktidir!‘’

1-0’lık yenilgi sadece maçı uzatır, ama onun dışındaki tüm tek gollü mağlubiyetler yine Fenerbahçe’yi Amsterdam’a götürür. Galibiyeti saymaya herhalde hiç gerek yok! Fenerbahçe’nin rövanş maçında ihtiyaç duyacağı şeylerin başında mücadele, cesaret, yardımlaşma, kararlılık, inanç, motivasyon ve konsantrasyon geliyor. Tıpkı ilk maçın büyük bir bölümünde ortaya koydukları görüntü gibi... Sarı-Lacivertli futbolcuların yine maçın son anına kadar oyun içinde bir salise bile dalma lüksü olmayacak. Olursa faturası çok ağır olabilir.

Saçma ve anlamsız kartlarla bu maçta takımı yalnız bırakan Webo ve Mehmet Topal’ın eksikliğine rağmen finale çıkmak için bütün koşullar uygun. Yeni bir Sevilla zaferi için şu anda her şey, ilk maçtaki avantaj dahil bütün parametreler Fenerbahçe’nin yanında... Benfica şu anda gol atmaya, golü bulmaya mutlak mecburiyeti olan taraf... Tur atlayabilmek için gol yemeden en az 2 gol atması gerekiyor. Bu da Fenerbahçe’nin işini daha da kolaylaştıracak, istediği fırsatları ve açıkları bulmasını sağlayacak bir başka tartışmasız gerçek. Bunun için olası baskınlarda ya da abluka girişimlerinde sakin kalabilmek, topu soğukkanlı bir biçimde ileriye aktarabilmek gerekiyor. İşte bu fırsatlardan birini gole çevirdiğin anda Amsterdam bileti rezervasyon aşamasından çıkıp, adına kesilmiş demektir. Portekiz engeli aşılırsa finaldeki rakip kim olursa olsun, rüzgâr da ivme de Fenerbahçe’den yana... Emekleri ve onurları aşağılanan, itham ve karalamalara maruz bırakılan, haysiyet lincine tabi tutulan, gelirleri hortumlanıp devredilen, ithamname ve idamnamelerle yok edilmeye çalışılan bu takım, bu çocuklar, bu hoca, bu başkan ve bu camia Amsterdam’dan kupayla döndüğü gün, bunu yapanlara en iyi ve en ağır yanıtı vermiş olacaktır. Oluşacak ‘çıldırma’ atmosferinde, o sürecin senaristleri, aktörleri, figüranları, yancıları ve ayakçıları da ‘çıldır çıldır’ çıldıracaklardır. Bu maç psikolojik ve dönemsel yönleriyle de böylesine kritik bir anlam taşımaktadır.

28 Nisan 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Şans tutulması!‘’

Benfica kendi liginde ve Avrupa’da belki de hiçbir takım karşısında bu durumlara düşmemiş, böyle mahkum oynamamıştı. Fenerbahçe hem futbol ve mücadele dersi verdi hem de belki ilk kez kendi kapasitesine yakışan ve yaklaşan bir futbol sergiledi. Penaltı dahil 3 topu direkte patlamasa, Amsterdam bileti şimdiden hazırdı. Sanki ay tutulması şans tutulmasını da tetiklemişti. Egemen’in golünü yine direk engellemeye kalkıştı. Çizgi Hakemin dikkati olmasa o da güme gidebilirdi.

Sarı-Lacivertliler bütün unsurlarıyla, tepeden tırnağa olağanüstü bir dikkat, insanüstü bir çaba, mükemmel bir yardımlaşma ve müthiş bir taktik disiplinle oynadılar. Ölümüne bir konsantrasyon ve motivasyonla bir salise bile oyundan kopmadılar. Bu bile çok ucuz ve gereksiz sarı kart görme hastalığını gidermeye yetmedi. Fenerbahçeli futbolcular pozisyonlar ürettiler ama pozisyon vermediler. İzleyen herkese ‘’helal olsun’’ dedirttiler. Onlar oyunu hızlandırmaya çalıştıkça, Benfica çaresizce soğutma ve savuşturma taktiğine sığındı. Bu bile onları mağlubiyetle tanışmaktan kurtaramadı. Fenerbahçe 2-0 kazanabilse “cillop” olurdu, ancak 1-0 da asla küçümsenmeyecek gayet iyi bir skor. Aslına bakarsanız 0-0’lık bir beraberlik bile iyiydi. Amsterdam’a az kaldı. Finale 90 dakika, kupaya ise sadece 180 dakika var artık!

26 Nisan 2013, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Lig bitmiştir‘’

Tıpkı dünkü maçta olduğu gibi. Bu kadar kritik, bu kadar önemli bir “olmak ya da olmamak” maçında böyle hatalar yapılır, böyle goller yenir mi? Bunun hiçbir geçerli ya da ileri sürülebilir bir mazereti olabilir mi?

Sarı-Lacivertliler gol atmak için her şeyi yaptı, her yolu denedi. Rakip kaleyi de ablukaya aldı. Ancak gol yememek için aynı dikkat ve özeni göstermeyi beceremedi. Baskıdan bunalttığı rakibinden bir gol daha yedi. Egemen’in jilet gibi kestiği kritik ataklar ile Volkan’ın inanılmaz kurtarışları olmasa, böyle bir maçta fark bile yiyebilirdi Fenerbahçe. Tabii yeri gelmişken maçın adamı Ramazan’ı da özellikle kutlamak lazım.

Sezon başından bu yana saçma sapan puan kayıplarına, hatalara, yanlışlara ve hatta kendi taraftarlarına rağmen kör topal, düşe kalka, ite kaka buraya kadar geldi. Fark yiyebileceği bir çok maçtan kayıpsız ayrıldı. Yarışın içinde olabilmesi ve kalabilmesi bile zaten mucizeydi. Galatasaray şampiyonluğu vermek için ne kadar bonkör davrandıysa, Fenerbahçe de Galatasaray şampiyon olsun diye elinden gelen her şeyi yaptı.

Birçok maçta Sarı-Lacivertliler’i ipten alan, dipsiz kuyulardan çıkaran futbol tanrıları ve şans melekleri, dün gece bu mesaiye son verdiler. Hatta yetinmeyip bariz bir şekilde aksine tavır aldılar sanki...
Bu sezon göz göre göre heba, şampiyonluk da bile bile hibe edildi. Eğer çok iyi ders çıkarılmaz çok yerinde analizler yapılmaz çok da iyi önlemler alınmazsa, bu gidiş tarihi bir kırılmaya yol açabilir. Tarih de yeniden tekerrür edebilir. Bizden söylemesi!

22 Nisan 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI