‘’Aranan forvet(ler)‘’
Lig sonu başlayan forvet arayışları sezona sayılı günler kala hala devam ediyor. Sayısız forvetin adı anıldı. Birçoğu yalanlandı, bazılarında da ‘tamamdır’ derken pürüzler çıktı. Yönetim de haliyle bir yandan forvet ararken bir yandan da ‘Forvette son durum ne?’ sorularına bir hayli muhatap oldu. 27 Mayıs’ta Mahmut Aksu’nun, “Transferde tecrübe kazandık. Transfer etmeyi düşündüğümüz oyunculara değerinden fazlasını vermeyeceğiz” açıklamasından itibaren geçen süreçte başkanın, asbaşkanın, genel sekreterin ve Şenol hocanın forvet transferi ile ilgili birçok açıklamasını dinledik.
Haziran başındaki açıklamalar şu şekildeydi; 27 Haziran’daki kampa kadar transferi bitirmek istiyoruz... Golcünün iyisini alacağız... Transferde çok titiz davranıyoruz, paniğe gerek yok... Şu oyuncu ile görüştük bize gelmek istiyor, kulübünün tavrı önemli... Haziran sonundaki kampa yaklaşılmasına rağmen ‘aranan forvet’ bulunamayınca açıklamalara bir iki ufak eklemeler yapılmaya başlandı; Şenol hoca transferde tam yetkili... Şenol hoca ‘al’ derse alıyoruz ‘dur’ derse duruyoruz...
Neticede ‘aranan forvet’ haziran kampına yetiştirilemedi. Kamp süresince Şenol hocaya verilen yetki ve görüşülen oyuncular olduğu ve futbolcuya değerinden fazla para verilmeyeceği söylemleri devam etti. Davraz kampı bitti, Hollanda kampı da sona erdi. Bugünlerde yapılan açıklamalar şu şekilde; bu hafta içinde transfer mutlaka bitecek... Umarız 2 Ağustos’a yetişir... Biraz maliyetli olacak... Transferde geciktik... Forvet bulunur da bu saatten sonra bulunacak forvet ‘aranan forvet’ olur mu, orasını hep birlikte göreceğiz. Yalnız bu süreçte Trabzonspor’un 2 forvete ihtiyacı olduğu da anlaşıldı diyebiliriz; biri takıma, diğeri yönetime...
‘’Tartışmaktan hoşlanmadıklarımız‘’
Ligin başlamasına ve Süper Kupa maçına az bir zaman kalmasına rağmen forvet arayışları hala sürmekte. Son gözdelerden Bednar malum sebepler dolayısıyla gözden çıkarıldı. Fred’in yüksek bonservisi ve taliplerinin artması bu transferi de zora soktu. Forvet transferi meselesi daha devam edecek gibi görünüyor... Peki Trabzonspor’da tek sorun forvet eksikliği mi? Önceki kitabı “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” İngiltere’de yılın spor kitabı seçilen Simon Kuper’in, Türkiye’de “Futbolun Şifreleri” adıyla yayınlanan yeni kitabında “Neden İngiltere kaybeder, diğerleri kazanır?” diye bir bölüm var...
İngiltere’nin dünya kupasına katılmasını 8 evreye ayırmış;
1- (Turnuva öncesi) İngiltere’nin dünya kupasını kazanacağına dair kuşkusuzluk...
2- (Turnuva sürerken) İngiltere eski bir düşmanla karşılaşır...
3- İngilizler sadece kendilerinin başına gelebilecek ve nadiren görülen bir talihsizlik eseri yenildikleri kanısına varırlar...
4- Zaten bizim dışımızda herkes hile yapıyor...
5- İngiltere kupanın yanına bile yaklaşamadan elenir...
6- Elendikten sonraki gün İngiltere’de yaşam normale döner...
7- Bir günah keçisi bulunur...
8- İngiltere bir sonraki dünya kupasına kazanacağını düşünerek katılır...
Ve toplumdaki genel kanı İngiltere’nin beklenenin altında bir performans sergilediğidir. İşin aslı İngiltere tam da kendinden beklenmesi gereken performansı sergilemiştir. Dünyaya kapılarını kapatmışlardır ve günümüz futbolundan uzak kalmışlardır, inanmak istemezler. İngiltere geçtiğimiz dünya kupası da dâhil 1966’dan beri hep aynı süreci yaşamıştır. Tıpkı Trabzonspor da olduğu gibi.
Son 27 sene hep aynı süreçlerin tekrarı olarak yaşanmadı mı Trabzonspor’da da? Futbol değişirken, gelişirken Trabzonspor ne kadar gelişti? Aynı kişiler hep aynı yöntemlerle yönetip birbirleriyle yarışmadı mı yıllar boyunca? 3 aydır aranan forvet bulunduğunda şampiyon mu olacak Trabzonspor?
Trabzonspor’da sorun tartışılanların ötesindedir... Asıl mesele tartışmaktan hoşlanmadıklarımızı görebilmektir...
‘’Her şey çok güzel olacak...‘’
Hatırlayalım iki sezon önce herkese keyif veren bir takım olmuştu Trabzonspor...
Geçtiğimiz sezona şampiyonluk parolası ile başlandı... Şampiyonlukta havlu atınca hedef şampiyonlar ligi ve Türkiye Kupası oldu... Şampiyonlar Ligi de kaçınca Türkiye Kupası imdada yetişti... Öyle ki hepsini kazanmışçasına kutlandı da zaten... Ha bir de Fener’le son hafta berabere kalıp Bursa’yı şampiyon yapma başarısını (!) gösterdi Trabzonspor...
Böylelikle nasıl bir takım olundu? Türkiye Kupasını kazanan ve ligde iz bırakan bir takım...
Türkiye Kupası’nı kazanan ve ligde iz bırakan bir takım olmanın rahatlığıyla yeni sezon hazırlıkları sürüyor...
‘Forvet ihtiyacımız yok’ söylemlerinin yanında Klasnic, Pantelic, Makukula, Semih, Jelaviç, Geovanni ve Kalu Uche gibi bir iki forvetle de olursa olur olmazsa zaten ihtiyacımız yok tadında ilgileniliyor...
3,5 milyon dolarlık ‘Topu bilen’ bir gol makinesi varken zaten forvet aramak ta anlamsız ya neyse...
Bu arada 61 numarayı kolbastı ve artık ancak internet arşivlerinde gördüğümüz çalımlarıyla hak eden Yattara, bir buçuk senelik yatışın ardından kaptanlığı da hak etti...
Hes projesinden henüz bir ses çıkmadı fakat organik tarım ve hayvancılık projesi hayata geçti bile...
Borç 103 milyon oldu ama takımın marka değeri de bir o kadar yükseldi diyebiliriz...
Anlayacağınız her şey güllük gülistanlık takımda...
Bu sene Davraz kampına uzman psikolog da katıldı...
Ben diyorum ki bir uzman psikolog da Sadri Şener binasındaki Ts Club da bulunsun. Takımdan hala umudu olmayanlara ‘deli misiniz her şey çok güzel olacak’ demesi için...
‘’Nasıl bir taraftarsın?‘’
Taraftarsın... Takımın hep iyi oynasın, kazansın, hep şampiyon olsun istiyorsun. Hayatta her işinin yolunda gittiği zamanlarda takımının aldığı bir yenilgiyle yıkılıyor, her işinin ters gittiği zamanlarda dahi alınan bir galibiyetle bütün sıkıntılarını unutuyorsun. Dedim ya taraftarsın; karşılıksız seviyorsun...
Peki, taraftar olarak en büyük sorumluluğunu yerine getiriyor musun? Takımına sahip çıkıyor musun?
Taraftarsan ve gücün yetiyorsa her sezon kombine almalısın. Geçen sezondan mutlu, gelecek sezondan umutlu olsan da olmasan da, yönetime güvensen de güvenmesen de kombine almalısın. İş kombine almaya geldiğinde taraf değil taraftar olmalısın. Kombine almak bir taraftarın en büyük sorumluluğudur. Kombine almak her şeyden önce takımına sahip çıkmaktır.
Takımın bugün kombine satamıyor... Bu durumu sadece başarıya ya da hâlâ heyecan yaratacak bir transfer yapılmamasına bağlayanlar yanılıyorlar... Ve sen; bu sebeplerden ya da birilerine tepki olsun diye kombine almıyorsan hata yapıyorsun. Farkında değilsin ama kendine ihanet ediyorsun. Çünkü takımın gerçek sahibi sensin.
Maddi gücü yettiği halde kombine almayan bir taraftar, kendi payına düşen sorumluluğu yerine getirmiyor demektir ve kendi sorumluluğunu yerine getirmeyenlerin başkalarına bu konuda hesap sormaya hakkı yoktur.
Kombine alan, sorumluluğunu yerine getiren, takımına her koşulda sahip çıktığını gösteren bir taraftar, kulübü iyi yönetenlerin arkasındaki, yönetemeyenlerin ise karşısındaki en büyük ve tek gerçek güçtür.
O yüzden şimdi karar vermelisin; sen nasıl bir taraftarsın?
‘’Altyapıda ilk adım‘’
Eski verimliliğinden her geçen gün biraz daha uzaklaşan Trabzonspor altyapısının istenen performansa kavuşabilmesi adına son yıllardaki en ciddi çalışmayı mevcut yönetimin yaptığını söyleyebiliriz. Konunun artık bir şekilde çözülmesi gereken bir sorun haline geldiğinin farkında olunması ve bu konuda mesai harcanması dahi olumlu karşılanması gereken bir davranıştır.
Her yönetimin ya da hocanın bir diğerine göre farklı transfer politikası izlemesi normal karşılanabilir. Konu takımın alt yapısı olduğunda durum farklıdır.
Transferin olumlu ya da olumsuz olduğunu bir sezonda anlayabiliriz fakat altyapıda yapılacak olan her değişiklik uzun vadede sonuç verir. Yani bir yönetimin yapacağı her tür düzenlemenin olumlu mu olumsuz mu etki yaptığını (Trabzonspor’un mevcut kongre trafiğini de göz önünde bulundurursak) ancak iki yönetim sonra anlayabiliriz. Bu yüzden hazır böyle bir konu gündeme alınmışken camiada mümkün olduğunca herkesin fikrine başvurulması gerekmektedir. Trabzonspor yönetiminin, altyapıdaki sorunlar konusunda camianın da fikrine başvurmak adına yaptığı altyapı anketi de bu anlamda başarılı bir çalışmadır.
Trabzonspor gerek tesis imkânları gerekse mevcut hocalarının kalitesi bakımından standartların üzerinde bir takımdır. Ancak altyapılardaki genç sporculara sadece futbolu nasıl oynayacakları konusunda eğitim verilmektedir. Oysa genç yaşlarda altyapıda futbola başlayan çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiği de ayrı bir uzmanlık alanıdır. Bu sayede fiziksel gelişimin yanında saha içinde ve dışında kendine güvenen, baskıyı kontrol altına alabilen, kendine yeni hedefler koyabilen, egolarını yönetme konusunda başarılı, sağlam karakterli bireyler yetiştirilebilir.
Trabzonspor resmi internet sitesinde yayınlanan anket sonuçlarında da görüldüğü üzere, spor psikolojisi alanında uzman bir birim oluşturulması Trabzonspor’un altyapı problemlerinin çözümünde atılması gereken ilk adım olmalıdır.
‘’6+2+2+4+5‘’
Yabancı oyuncu kuralında yapılan son değişiklik üzerine kulüp yöneticilerinden gelen ilk tepkiler genel anlamda olumlu. Peki bu değişiklik gerçekten olumlu mu?
Futbolumuzda yabancı sınırlamasının ortadan kaldırılmasını savunanlar genellikle Avrupa kupalarında yer alan takımlarımızın rekabet gücünün düştüğünü, yerli futbolcuların fiyatının fahiş rakamlara ulaştığını, kulüplerin sözleşmelerini zamanından önce feshettikleri oyunculara fahiş tazminatlar ödemek zorunda kaldıklarını öne sürerler.
Peki bütün bu yukarıda saydıklarımızın sebebi sadece yabancı oyuncu sayısı mıdır?
Tabiki hayır... Futbol kulüpleri ve Türk futbolu kötü yönetilmektedir. Bu yüzden kulüplerimiz Avrupa kupalarında çok daha düşük bütçeli takımlara elenmekte, bu yüzden 3-4 yıllık sözleşmeler 6. ayın sonunda sonlandırılmaya çalışılıp tazminatlar ödenmektedir, bu yüzden kulüpler 5 yılda 15 ayrı hocayla çalışmaktadır.
Yabancı oyuncu sınırlamasının ortadan kaldırılmamasını isteyenler ise sınırsız yabancı olursa altyapıya verilen önemin azalacağını, yerli futbolcuların önünün kesilerek milli takıma oyuncu yetiştirmekte zorlanacağımızı söyler. Yabancı oyuncu sayısı az olduğu yıllarda kulüplerimiz altyapıya çok büyük önem mi vermişlerdir? Yine hayır... Futbolumuzda altyapılarda verilen eğitimin kalitesi yüzünden, yüzlerce yetenekli oyuncu kaybolup gitmektedir, yukarı çıkabilenler şans eseri ve temel eğitimleri eksik biçimde çıkmaktadır. Bu yüzden Türkiye’den Avrupa’nın kaliteli liglerine transfer olabilen oyuncu sayımız bir elin parmaklarını geçmez. Tüm bu sorunların varlığını kabul edip bu sorunları giderici projeler üretmek, buna göre düzenlemeler yapmak varken biz her yıl yabancı oyuncu sayısını tartışırız. Bu arada mevcut sorunlar aynen devam eder, hatalı transferlerin suçu başkalarına atılır, milli takımın istikrarsızlığı devam eder, kulüpler Avrupa’da rastlantısal olarak başarılar yakalarlar, arada bir altyapıdan yetişen oyuncuları da Messi ile kıyaslayıp kendimizi avuturuz.
‘’Transferler üzerine‘’
Ligin sona ermesiyle futbol kamuoyu her zamanki gibi transfere yoğunlaştı. Yakında başlayacak Dünya Kupasında Milli Takımımız’ın yer almaması da takımların hazırlık kampları başlayıncaya kadar yoğun bir şekilde transfer haberleri okuyacağımızın göstergesi. Trabzonspor cephesinden transfere ilişkin gelen ilk sinyaller ise Trabzonspor yönetiminin bu sezonki çalışmalarını geçtiğimiz sezonlara oranla daha temkinli ve işin ekonomik boyutunu da dikkate alarak yürüteceği yönünde.
Transfer yapılması planlanan sol bek ve santrfor mevkilerinin yanına Song’un gidişiyle bir de stoper eklendiğini söyleyebiliriz. Ancak unutulmaması gereken bir nokta Song ve Slyva’nın ayrılmasına rağmen Trabzonspor’un halen daha 6 yabancısı olduğudur. Eğer mevcut yabancılardan gönderilecek olan yoksa en fazla iki yabancı transferi yapılabilir. Bu durumda da alınacak yeni oyunculardan ya da mevcut yabancılardan bazılarının kulübede oturması kaçınılmaz. Geçen sezon Yattara’nın uzun süren sakatlığı ve kaleci Onur’un yükselen performansı ile Slyva’nın yedek kalması Trabzonspor’un 6+2 kuralı ile ilgili bir sıkıntı yaşamamasını sağlamıştı.
Dikkat edilmesi gereken bir husus da transferlerin bir an önce yapılarak sezon öncesi kampına tam kadro olarak gidilebilmesinin hayati önem taşıdığıdır. Turkcell Süper Lig’de rekabetin önümüzdeki sezonda son yıllara göre çok daha fazla olacağını söylemek yerinde bir tahmin olur. Geride bıraktığımız sezonda taraftarlarını hayal kırıklığına uğratan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş hatalarını telafi etmek için bu sezon ellerinden geleni yapacaklardır. Şampiyon Bursaspor da şampiyonluğun tadını almış olmanın heyecanı ve bu başarının tesadüf olmadığını göstermenin gayreti içinde ligin üst sıralarını zorlayacaktır. Gelirlerin artması ve Bursaspor’un şampiyonluğu ile Eskişehir, Kayseri, Gaziantep ve Ankaragücü camiaları da bu sezona daha iddialı hazırlanacaktır. Böyle bir durumda Trabzonspor’un tranferlerinden alacağı verim de bir kat daha önem kazanıyor diyebiliriz. Geçtiğimiz sezondan daha iyi bir Trabzonspor olmak, istenilen başarıyı sağlamak için yeterli olmayacaktır. Bu bağlamda önümüzdeki sezon ligin zirvesinde olabilmek için transfer döneminin bilinçli, doğru tespitlerle, hatalardan ders alınarak geçirilmesi ve hazırlık kampı öncesi tamamlanması gerekmektedir.
‘’Ders olsun‘’
Bu şampiyonluk; futbolcusundan hocasına, yönetiminden başkanına ve taraftarına, şampiyon olmayı sonuna kadar hak eden tüm Bursaspor camiasına hayırlı olsun.
Bu şampiyonluk; Fenerbahçe’ye, Trabzonspor’a ve sahada alın teri döken futbolculara oturdukları yerden iftira atanlara cevap olsun.
En önemlisi de bu şampiyonluk; yıllardır Trabzonspor’da yönetimi tekeline almış olan herkese ders olsun... Yönetim mücadelesine kendini kaptırmış ve artık tek amacı Trabzonspor’u yönetmek olanlar her türlü bahaneyi üretip başarısızlıklar karşısında kendileri dışında herkesi suçlamadılar mı yıllarca?
Söz Trabzonspor’un büyüklüğüne gelince esip gürleyenler, Anadolu takımı olmanın dezavantajlarını başarısızlığın tek sebebi olarak göstermediler mi? Şimdi ne oldu?
Anadolu takımlarına şampiyonluğun hayal olmadığını öğretmişti ya Trabzonspor, Trabzonspor’u yönetenlere, yıllardır ürettikleri bahanelerin boş olduğunu gösterdi şimdi de Bursaspor. Trabzonspor’u küçültmez Bursaspor’un şampiyonluğu fakat, yıllardır yerinde saydığının en açık ispatıdır.
Peki, Anadolu takımı olmanın dezavantajlarını ezbere bilenler, şehir takımı olmanın avantajlarını gözden kaçırmadılar mı?
Şehir takımı olmak öyle Sadri başkanın söylediği gibi şehrinde başka takımların taraftarlar derneği olmaması ile alakalı değildir sadece... Şehir takımı olmak, yönetimde bulunsan da bulunmasan da takıma nasıl faydalı olabilirim diye düşünebilmekle, şehrinin takımını ortak payda olarak görebilmekle alakalıdır. İstanbul takımlarının asla sahip olamayacağı bir özellik, bir ayrıcalıktır...
Bursaspor’un bu sezon başarabildiği Trabzonspor’da ise yıllardır unutulmuş olan bir duygudur. Taraftar üzerine düşeni yapmıştır bu konuda ama Trabzonspor’u yönetenler de bir o kadar başarısız olmuştur.
Bundan beş sene öncesinde Türkiye kupasını kazanan ve ligde şampiyonluğu hakem hatalarının ön plana çıktığı bir maçla kaybeden Atay Aktuğ’un adını anmazken, on beş sene öncesinde hakem hatası olmaksızın şampiyonluğu kaybeden ağabeylerinden efsane yöneticiler diye bahsedenler yani başarılarda bile çifte standart uygulayanlar Bursaspor’un şampiyonluğundan gerekli dersi çıkarmalıdır.
30 sene sabreden Trabzonspor taraftarı 30 gün daha dayanmaz artık bahanelere...