Arama

Popüler aramalar

‘’Arda Avrupa'ya giderse...‘’

Arda Turan’ın menaceri Ahmet Bulut, Radyospor’a konuşmuş; “Arda, Galatasaray’dan ayrılırsa, Atletico Madrid, Bayern Münih ya da Chelsea’den birine imza atacak” demiş! Böyle bir transferin gerçekleştiğini varsayalım ve milli futbolcumuzun Avrupa’da kalıcı olması için neler yapması gerektiğine bir göz atalım...

Atletico Madrid işi olursa, Arda bu ülkenin futboluna mutlaka ayak uydurmalı. Yani teknik becerilerinin yanı sıra İspanyol futbolunun olmazsa olmazı, pas konusunda vites yükseltmeli. Bizim, müthiş çalımlarıyla tanıdığımız Arda bu özelliğinin yanı sıra hızlı oynamalı, sıkça pası düşünmeli, hatta bunları fazla düşünmeden yapmalı... Arda bunu yapabilir mi?

Bekleyip göreceğiz.

Yıldız oyuncumuz Almanya devi Bayern’le söz keserse işi biraz daha zor. Bu ülke disipliniyle ön planda. Takımın başında ‘kuralların adamı’ Louis van Gaal var. Aynı zamanda istikrar da önemli. Arda’nın CV’sine baktığımızda disiplin konusunda bazı sorunlar yaşadığı bir gerçek. İstikrara gelirsek... Yetenekli futbolcumuz sakatlığı nedeniyle hem geçtiğimiz sezon hem de bu sezon bir hayli maç kaçırdı. Kaçırmaya da devam edecek. Bayern Münih’e giderse kendine çok iyi bakmalı, hiç sakatlanmamalı, formasını başkasına kaptırmamalı!

Büyük bir sürpriz olur da Arda, Chelsea’ye transfer olursa, işte o zaman daha büyük bir sınav verecek. İngiliz Futbolu’nun fiziğe ve kuvvete dayalı olduğunu hatırlarsak, orta saha oyuncusunun daha çok mücadele etmesi, daha çok koşması gerekecek. Ada’da bir de sabırlı olması istenecek. Çok iyi hatırlıyorum; Tugay bu ülkeye gittiğinde yaklaşık 1.5 yıl yedek beklemişti. Ama yılmadı, çok çalışıp Blackburn’de efsane oldu.

Arda da olabilir!

19 Şubat 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Keşke uyanmasaydım!‘’

Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, ‘Futbol Ailesine’ gereken ağır cevabı vermek için geldiği BASIN TOPLANTISINDA, öncelikle Beşiktaş-Karabükspor karşılaşmasından sonra sağduyusunu koruyup, sportmence ve sporun ruhuna hakım lider tavrıyla herkesin takdirini toplayan konuk kulübün başkanı Ferudun Tankut’a teşekkürlerini ileterek başladı. Ardından önündeki ekrandan, kağıt üzerinde tam 5 sayfa olan konuşmasında bana göre özetle şu cümleyi kurmak istedi: Kendi beceriksizlerini örtemeye çalışan kulüp başkanları ve yöneticileri ‘Açıklama Mevsimi’nde yine sahneye çıktı. Kaos ortamı yaratmak isteyenlere izin vermeyeceğiz, bundan sonra daha ağır cezalar vereceğiz...

Türkiye-Güney Kore maçını izledikten sonra dün İstanbul’a saat sabah 09.40’taki uçakla dönecektim. Sırf bu toplantıyı kaçırmamak için 2 saat uyudum, uçağımı 07.05’e aldırdım. Basın toplantısı bitiminde başkana bazı sorularım olacaktı. “Türk Futbolu’nda demokrasi yoktur, kurallar vardır” diye haykıran sayın Özgener, bir basın toplantısının ana kuralını unutmuş meğer; Keşke dün gece bir kaç saat daha uyusaydım.

11 Şubat 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Şimdi top Hiddink'te‘’

2002’de Dünya Üçüncüsü olurken ev sahibi olmalarına rağmen tribünleri dolduran on binlerce Kore taraftarı madalyayı bizler boynumuza takmamıza rağmen “Türkiye, Türkiye” diye haykırmıştı.

Kore savaşında gazilerimizin mücadelesi hala dillerde ki, biz hala dünkü karşılaşmanın ta eskilere dayanan bir dostluk çerçevesinde oynanacağını düşünmüştük. Ama karşılaşmanın sert geçtiğini söylemeliyim. Bir kaç pozisyonda tansiyonun aşırı yükselmesi iki ülke futbolcularına hiç yakışmadı. Hele Emre’nin yaptığı hiç ama hiç yakışmadı. Bunu sadece ben söylemiyorum, Guus Hiddink de söylüyor. Maç sabahı herkesi toplamış, uyarıda bulunmuş. Ligde yaptığınız gereksiz itirazları bundan sonra yapmayın, hem kendinize hem takımınıza zarar vermeyin. Ders alacakken Emre kırmızı kart görüyor. Hakemin raporuna göre belki de Avusturya maçında oynamayacak. Çok üzücü bir olay. Umarım kendisi takım arkadaşlarından ve hocasından özür dileyip bu gibi hareketleri tekrarlamaz.

Hiddink için çok yararlı bir maç olduğu kanısındayım. Avusturya maçı öncesi eksikleri görmüştür. Defansta Servet-Serdar ikilisinin uyumu ve hatasız 90 dakikası onu sevindirmiştir. Sabri’nin orta sahadaki dinamizmi, mücadele gücü ilerisi için umut vermiştir. Galiba Hollandalı teknik adamın tek endişesi biz nasıl gol atacağız. Bu konuda da gerekli çalışmaların yapılacağını, bu pozisyonda görev yapan oyuncuların toparlanıp Avusturya maçına hazır çıkacağını hep birlikte diliyoruz. Bir şey daha biliyoruz ki, Avusturya maçı mutlak kazanılması gereken bir maç. Yoksa...

10 Şubat 2011, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kravatını çıkarmamalıydı‘’

Fenerbahçe, kritik Trabzonspor sınavını geçerken iyi bir futbol ortaya koydu; Camia tekrar şampiyonluk havasını girip kenetlendi, açıkçası lige yeni bir heyecanın gelmesi bizleri de sevindirdi; Maç öncesi yaşanan Kocaman - Güneş gerginliğiyle ilgili 2-3 cümle yazmak istedim. Biraz geç oldu ama iyi oldu! Çünkü Aykut hocam, olaya dün yine kendine has üslubuyla açıklık getirdi, üzüntüsünü, mahcubiyetini ifade etti, bana da yeni malzeme çıkmış oldu...

Aykut Kocaman’ın CEO performansını irdelemeden önce, genç çalıştırıcının Fenerbahçe’deki ilk sezonunda yaptığı 2 önemli basın toplantısına değinmek istiyorum. Kocaman, Yeni Malatyaspor faciasının ardından, basının karşısına çık(a)mamış, bir gün sonra Antalya’da güneşin altında şu sözleri sarfetmişti.

“Malatya’da 8 ay çalıştım ama böyle buzla kaplı sahada oynamamıştım. Hepimizi derin ölçüde üzen bir sonuç oldu. Sıkıntılı belirleyici etkenlere rağmen bu sonucun tarif edilir, affedilir yanı yok. Taraftardan camiandan özür borcumuz var. Onlardan özür diliyorum. Fenerbahçe, durumu ne olursa olsun her maçı kazanmak için çıkar. İki lig altımızda olan takım karşısında alınan sonuç kabul edilebilir değil, affedilemez. Maçtan sonra basın toplantısı yapmadım çünkü maç ve sonucu son derece moral bozucuydu. Kendimde o gücü bulamadım o nedenle basın toplantısı yapmadım...”

Sarı-Lacivertliler’in patronu, Şenol Güneş ile gerginliğin tırmandığı dönemde “Güneş’e kırıldınız mı?” sorusuna “İnsan, sevdiğine kırılır” cümlesini de kullanmıştı. Kocaman, derin analizlerin, filozof tarzında açıklamalarının yanısıra bu ağır sözleri de esirgememişti meslektaşından. Ve...Kocaman önceki gün bombayı patlattı.

“Değer verdiğim bir insanın hakkımdaki anlamının dışına çıkan görüşleri, beni çok üzmüştü. Bu yüzden nezaketen hoş olmasa da, maç öncesinde yanına gitmek içimden gelmedi. Ama onun davranışı beni açıkçası mahcup etti. Zaten bu mahcubiyet yüzüme de yansıdı...”

İşte bu yüzden bu görevin Aykut hocaya ağır geldiği kanısındayım. Çünkü yüzyıllık bir kulüpte görev yapan bir teknik adam, sonuç ne olursa olsun her maç sonunda basın toplantısı yapmalı. Özür borcu varsa hemen, maçtan sonra dilemeli. Büyük bir kulüpte görev yapan bir teknik adam, gerektiğinde meslektaşıyla atışmalı, belki zaman zaman sınırı da aşmalı. Ancak asla etik dışı davranmamalı. Misafir gelen takımın patronunun yanına gidip elini sıkarak başarı dilemeli. Haaaa, bunları da yapmadı diyelim, yine bir gün sonra işi ‘mahcup oldum’a getirmemeli...

Belki de Aykut Kocaman kravatını hiç çıkarmamalıydı. CEO olarak gönül verdiği camiaya hizmet etmeyi sürdürmeliydi. Tıpkı mesela Real Madrid’de Jorge Valdano gibi.

Az konuşup, öz konuşmalıydı. Bunları yapsaydı, üstadımız Yılmaz Özdil’in “Tarihimizde ilk kez bir Türk hocaya tercüman lazım! Aykut Kocaman soyunma odasında 10 dakika konuşsun, o takımın uykusu gelir birader!” sözlerine de hiç muhattap olmayacaktı...

04 Şubat 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aman dikkat!‘’

Yarın büyük gün. Ali Sami Yen’e veda eden Galatasaray, yeni mabedi TT Arena’ya ayak basacak. Muhteşem bir açılış töreni var programda. Eeeee, böylesine şaşalı bir stada dev de bir rakip gerek. Sarı-Kırmızılılar’a, eski dost Frank de Boer’in çalıştırdığı Dünyaca ünlü kulüp Ajax konuk olacak. Yazılanlar, çizilenler ve konuşulanlara göre her şey dört dörtlük gibi görünüyor. Ama ben biraz erken davranıp, bir çok meslektaşımın muhtemel maç sonu köşesinde yer vereceği ‘Türkiye’den maç manzaraları’ konusunu irdelemek, eleştirmek istiyorum...

Karar verilmişti bir kere; TT Arena ne olursa olsun, 15 Ocak’ta a-çı-la-cak! Detayına girmedik, mevzuat gereğidir, büyüklerimizin bir bildiği vardır dedik. E-6’yı kullanan bir vatandaş olarak TT Arena’nın doğuşuna bizzat her gün kendi gözlerimle şahit oldum. Fakat, stadın çevresini ve etrafındaki güzergahı da son haftalarda incelemedim değil. Kaygılarım var. Bu açılış aceleye geldi bana göre. Yetkililer yan yolların yapımının tamamlandığını belirtse de, bana göre bizi büyük bir felaket bekliyor yarın akşam... Böylesine görkemli açılışlarda tabii ki ufak tefek aksaklıklar olacaktır. Buna kimsenin itirazı olmaz. Ancak benim büyük endileşerim var. Bir kere stadın etrafındaki inşaat sahnesi ürkütücü. Otoban kenarlarında korkuluklar yetersiz. Camianın ısrarla ‘Metro ve toplu taşıma ile gelin’ önerisi tabii ki bir çok vatandaşımız tarafından refuze edilecek. Düşünün 40-50 bin seyircinin güvenliği burada söz konusu. Bir de karşılaşmanın akşam oynanacak olması, beni daha da korkutuyor. Ve tabii ki bir de protokolün hangi şartlarda stada giriş yapacağını da düşünecek olursak, vay bizim halimize...

Evet, bana göre TT Arena’nın açılışı biraz daha ertelenmeliydi, aceleye getirilmemeliydi. Dört dörtlük bir şölen ve sorunsuz bir gece için yeni sezon beklenmeliydi. Umarım ufak tekef aksaklıkların dışında bizleri üzecek başka olaylar yaşanmaz. Yarın akşam, E-6 karanlığında futbolseverlerimiz sağduyulu davranır ve mümkün olduğu kadar metro ve toplu taşımayı kullanır. Aksi taktirde dünya basını ‘muhteşem açılış’ yerine ‘İstanbul’da çirkin manzaralar’ başlıklı haberleri kullanmak zorunda kalır...

14 Ocak 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tek kanatlı kuş...‘’

Ben futbolcuları bazen bir kuşa benzetiyorum... Kuşa benzetirken de kanatlarını örnek gösteriyorum. Mesela kuşların bir kanadı, benim için fiziksel meziyetlerinin, kabiliyetlerinin, ve sahadaki kalitelerinin göstergesi. Diğer kanada gelince, işte burada daha önemli bir durum ortaya çıkıyor. Futbolcuların ‘özel yetenekleri’; Benim için özel yetenek, ruh hali, karakter yapısı, özel yaşantısı ve her türlü psikolojik durumları.
Bakıyoruz Kazım Kazım gerçekten de yetenekli. Bu yüzden de milli takım seviyesine kadar yükseldi. Sahada zaman zaman gösterdiği üstün performansı onun kabiliyetli bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Ama dedik ya; bu kuşun bir kanadı. Kazım’ın diğer kanadı ise kırık. Bunu herkes biliyor...

Sayın Prof. Dr. Füsun Kuter aşağı yukarı bu sözlerle tarif etmişti Kazım’ı. Uludağ Spor Yüksek Okul Müdiresi olan Kuter, spor mentörümüz Prof. Dr. Turgay Biçer’in Radyospor’daki programına konuk olarak bağlanmıştı. Spor psikoloğu hakkında konuşuyorlardı. Dikkatimi çekti dinledim. Aslında çok önemli bir konu; Hanı bizimkiler zaman zaman hava atıyorlar ya; Neymiş bir transferi yapmadan önce bir futbolcu ile 5-6 kez yemek yiyorlarmış da, kurdukları kadro ve yarattıkları takım ruhu ABD’de tez olmuş! Yerim sizin tezinizi...

İşi bilenlere göre, Galatasaray kanadı kırık bir kuş daha transfer etti. Bilirkişilerin yanısıra, rakamlar da Sarı-Kırmızılı taraftarların neden çılgına döndüğünü kanıtlıyor; Gollerinden (132 maç 11 gol) çok vukuatlarıyla (3 yılda 12 olay) gündemde kalmayı başaran bizim Kazım’ın CV’sinde 21 sarı ve 3 de kırmızı kart var. Öfkesine hakim olamıyor işte genç kardeşimiz. Bu yüzden kariyeri boyunca öfkesini yenik düşen Gheorge Hagi’nin ona kefil olmasına da hiç de şaşırmadım doğrusu. Hayırlı işler!

08 Ocak 2011, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Halkın hocası Yeniköy Kasabı‘’

Fenerbahçe’de her göreve gelen teknik adam bilir ki, camianın beklentisi ortalamanın üzerindedir. Takım şampiyonluğa, sezon sonu kupa ve kupalar kaldırmaya mecburdur. Haa, bir de unutmadan, bu başarılar alınırken, bol gollü, göze hoş gelen ve zevkli futbol izlemek ister Kadıköy’e akın eden Sarı-Lacivertli taraftar...

Bu sezon bakıyoruz, Fener geçmiş sezonlardan farklı değil; Kazanırken zorlanıyor, kaybederken çileden çıkarıyor, sürekli protesto ediliyor, sistemsiz ve kaygı verici oyun yapısı ile ilerisi için hiç umut vaadetmiyor. Halbuki kime sorarsanız sorun, kadro yapısı olarak kalite var. Takım adeta bir yıldızlar topluluğu... İşte bu yüzden eski bir dostun geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Son Dünya Şampiyonu, ‘Yeniköy Kasabı’ diye ülkesine gönderdiğimiz Vicente Del Bosque, finalde bileğini büktüğü Hollandalı meslektaşı Bert van Maarwijk ile buluşmasında futbola bakış açısını ve başarının sırrını şu cümlelerle açıklar; “Real Madrid’te top koştururken hocam Vujadin Boskov’du. Boskov bize Hollanda ekolünü öğretti. Fakat şu an ben halkın hocasıyım. Ben futbolu, 2 ordunun askeri bir kapışması olarak görmüyorum. Benim için ilk planda zevk geliyor. Futbolcular insan olarak kalıyor. İşin taktik tarafı beni fazla ilgilendirmiyor.” Hemen araya van Maarwijk giriyor ve şunları ekliyor; “Ama sizin takımda da bazı kurallar var. Bunun yanında oyuncularınıza serbest dolaşım hakkı verdiğinizde ise, İspanyol Milli Takımı’nın farkı ortaya çıkıyor...”

Acaba kendi deyimiyle Halkın hocası, bizim Yeniköy Kasabı Del Bosque’nin başarı reçetesi Fenerbahçe’de de uygulanamaz mı? Hani, yıldızlar topluluğu Kanarya sahaya çıksa, oyuncular zevklerini ön planda tutarak, agresiflikten uzak, insan gibi yani serbestçe sahada mücadele etse ve taraftarı coştursa.

Mesela gollerden sonra futbolcular artık gülümseyen Aykut hocanın omuzuna atlayıp sevinçlerini paylaşsa da karşılaşma bayram havası gibi tamamlansa, Fenerbahçe sezon sonu şampiyon olsa! Eminim milyonlarca taraftar özlüyor bu tabloyu...

25 Aralık 2010, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tekke Trabzon'a yakışır‘’

Bordo-Mavililer’in özlemle beklediği şampiyonluk için Başkan Sadri Şener takviye sözü verdi, transfer çalışmaları başladı.

Teofilo kaçtı, Şenol Güneş golcü istiyor. Önerim, Trabzon camiasının, öz evladı Fatih Tekke’ye kucak açıp, sahip çıkması.

Trabzonspor bu sezon müthiş bir hava yakaladı Şenol Güneş ile. Oynanan futbol alınan sonuçlar taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazandı. Sadece takımda değil, kulübün tamamında müthiş bir birlik beraberlik var. Olağanüstü bir sinerji yakalanmış. Yönetim, teknik heyet, futbolcular ve taraftarlar birbirine kenetlenmiş. Trabzon halkının, camiasının tek beklentisi var; Şampiyonluk!

Takviye şart, golcü lazım...
Şampiyonluk için güçlü bir kadro şart. Sadece sahada görev yapan 11 futbolcunun varlığı yetmez, çok kaliteli bir de yedek kulübesine sahip olmak gerek. Şenol Güneş’in bu doğrultuda Başkan Sadri Şener’den takviye istediği bir gerçek. Ben, Fatih Tekke ismini önermek istiyorum. Beşiktaş’ta istenmeyen adam ilan edilen Tekke için yuvasına dönmek hayırlı olur. Hem kendisi için hem de Trabzonspor için.

Geçmişi boşver, geleceğe bak...
Daha önce yaşanan olaylar kulübün menfaati gereği unutulmalı. Burada konu Trabzonspor ise, kişisel tartışmalara bir nokta konmalı ve barış sağlanmalı. Herkes Trabzonspor için elele vermeli. Kritik dönemde kulübün menfaatleri ne gerektiriyorsa o yapılmalı. Fatih Tekke’nin bu takıma fayda sağlayacağını düşünenler acilen harekete geçmeli. Bordo-Mavili camia, sığ düşünceleri bir kenara bırakıp, öz evladını ne olursa olsun bağrına basmalıdır.

Kalitesi, golcülüğü tartışılmaz

Fatih Tekke’nin Trabzonspor’a katkı sağlayıp sağlamayacağını tartışmak çok gereksiz. Tecrübeli oyuncunun kariyeri ortada. Hangi takıma ne verdiği çok açık. Fatih’in, transfer edildiği taktirde kulübün havasını bozacağı, takımın iyi gidişatını sekteye uğratacağı iddiaları çok yakışıksız. Fatih 33 yaşında. Türkiye’de 35-36 yaşlarında 3. sınıf yabancıların kral muamelesi gördüğü bir dönemde Trabzonspor yönetimi kendisine yakışan hamleyi gerçekleştirmelidir...

Doğru isim, doğru zaman
Kararın verilmesinde kuşkusuz en büyük sorumluluk Şenol Güneş’in. Güneş bu kritik hamleyi yapmadan önce iyi düşünmelidir. Yoluna emin adımlarla ilerleyen bir takıma takviye konusunda en doğru seçimi yaparken en ince ayrıntıyı dahi gözden kaçırmamalıdır. Ülkeyi, kulübü, takımı ve kenti hiç tanımayan bir futbolcunun şampiyonluk yolunda katkısı ile Fatih Tekke’nin yuvasında verebileceklerini teraziye koyup tartmalıdır. Mutlu sona bu kadar yakınken, hatanın, ki kendisi de çok iyi biliyordur, ülkemizde telafisi yoktur...

Türkiye kariyeri
Organizasyon Maç Gol
Süper Lig 279 126
Türkiye Kupası 34 15
Avrupa Kupası 23 5
A Milli 25 9
Toplam 361 155

Rusya kariyeri
Organizasyon Maç Gol
Premier Lig 78 24
Rusya Kupası 6 1
Avrupa Kupası 12 4
Toplam 96 29

09 Aralık 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI