Fenerbahçe iyi bir savunmayla lige başladı ama şu anda ideal bir stoper tandemi yok. Sürekli değişiklik oluyor. Sol ve sağ bek pozisyonlarında da Nwakaeme- Visca tehditlerine karşı istikrarlı bir cevabı yok. İdeal olmazsa olmaz bir orta saha ve hücum da belirlenmiş değil. Bunun iki sonucu var: Bu maç için Kartal yeni bir plan yapmak zorunda. Ve Arda’nın gelişimi için, rolünün belli olduğu ideal bir ortam yok. Tekrar söyleyeyim. Arda, Fenerbahçe’nin kurtarıcısı değil geleceği.

Avcı’nın hazır oyuncusu fazla

Valencia’nın sakatlığı, İrfan ve Mesut’un tam hazır olmayışı Sarı-Lacivertliler için can sıkıcı. Öte yandan ligde gole yaptıkları katkıyla takımlarına en fazla puan kazandıran 3 oyuncu Trabzonspor forması giyiyor. (Visca, Nwakeme ve Bakasetas) İlk yarının -bence- MVP’si Hamsik ise neredeyse hiç kullanmıyorlar ve eksikliği hissedilmiyor. Avcı’nın hazır oyuncu sayısı çok ama çok fazla.

Daraltmaya izin vermemeli

Uğurcan’ın kalesinde gördüğü xG ve yediği gol arasında yaklaşık 16 fark var. Yani olması gerekenden 16 gol az yemiş. Peki bu dengede Fenerbahçe ne yapar? Kayserispor’un geçen hafta ilk yarıda yaptığı önemli. Oyunu hep geniş alana taşıdılar. Trabzonspor daraltmaya çalıştı ama ilk yarıda buna müsaade etmediler. Edgar Ie’den sonra Hugo’yu da kaybetmiş olmak bir yumuşak karın oluşturdu. Serdar Dursun’a yakın bir oyuncu tutmak hatta 2 santrforla oynamak çok şey değiştirir.

En büyük avantaj tribünler

Trabzonspor, Fenerbahçe orta sahasına baskı yapmak isteyecek. Çünkü hem topu stoperlerinden uzakta tutmak hem de burada yapılan top kayıplarından yararlanmak... Fenerbahçe burayı by-pass edebilirse hem stoper eksikliği hem geniş alanda oynamanın sıkıntısı rakip için iyi olmaz. İsmail Kartal’ın büyük dezavantajları ve avantajları var. Bu maçta tribünlerden tam ve kesin destek alacak olması ise bunların en büyüğü. Bu, onun için en önemli sınav.

Ghezzal’ın bu oyununun hücumcular tarafından değerlendirilemeyişi gerçek anlamda bezdirici. Rosier’nin attığı golün %80’i Ghezzal’ın ama o top Batshuayi ya da Kenan’a gelse gol olur muydu emin değilim. Baskı, orta sahanın yakın oynayışı, savunmanın verdiği destek temel anlamda çok iyi ama bir kaç temel sorun işi zora soktu yine.

Başta şut kalitesi… Gerçekten çok ama çok düşük. Sonra Batshuayi’nin hareketli ama başıboş plansız oyunu… Atiba, Alex gibi oyuncularla oynarken kenara açılıp stoperleri çekip onlara alan açmak bir seçenek. Bu aynı zamanda markajdan çıkmak ve boşluk bulmak için de ideal. Bu kadar hareketli oynarken bunların olmayışı, takımın onu anlayamayışından. Kariyerinin büyük bölümünde olduğu gibi tamamen doğaçlama oynuyor. Ve bu, bu kadar düşük yüzdeli şutla ancak sorun oluyor. Güven ve Larin oyuna girdikten sonra alınan riskle birlikte daha rahatladığı ve gol bölgesinde kaldığı açık. Ama yine şut kalitesi sorun oldu.

Beşiktaş’ın sezon hikayesi

Ghezzal bu kadar iyi oynarken bu kadar domine ettiğin maçta atamayınca riski artırmak şart oluyor ama bunun meyvesini de alamayınca zor. Çünkü kariyer sezonunu yaşayan Hikmet Karaman’ın da elinde silahlar var. Cardozo’nun attışı 2. gol çizilmiş, planlı, kusursuz. Abdülkadir ve Bertolacci’nin ortak sahadaki oyunuyla demarke Carole’ün kaçırılışı, onun Cardozo’ya al da at deyişi. Hiçbir Beşiktaşlı yetişmeye yaklaşamadı bile. Aslında bu Beşiktaş’ın sezon hikayesi. 24 şutun yanısıra vurulamayanlar da var. Geçen senenin çok üzerinde çaba harcayıp çok daha az gol bulabilmek. Hepsi bu.

Fatih hocanın Avrupa maçlarında tutturduğu standart gibi Torrent'in de bir oyun temeli var. Ancak ligin ortasında bunu oturtmak kolay değil. Dolayısıyla gitgeller olacak. Ama ben oyuncuların yavaş yavaş öğrenmeye başladıklarını, oyuna ikna olduklarını görebiliyorum. Özellikle Kerem'deki dönüşüm, rolünü öğrenişi, bunu anlatıyor.

Torrent kurucu bir hoca. 1 seneden önce takımın maksimumuna ulaşması mümkün değil. Kondisyon açısından büyük bir gelişme olduğu söyleniyor. Ancak bence bulduğu çözüm bu değil. Rol paylaşımında oyuncuların üzerine düşen yük, artık daha eşit. Bu plan daha rafine bir yük paylaşımı yarattı.

Ancak asıl sorun şu, Galatasaray'ın içinde bulunduğu mali durumla, önümüzdeki transfer döneminde Torrent'in ihtiyacı olan kadro kurulabilecek mi? Burada ciddi bir sıkıntı yaşanacağını öngörüyorum. Ve bu Torrent'in hayatında hiç yaşamadığı bir durum olacak. Dolayısıyla Haziran transferi hem erken hem de tam olmalı. Yoksa ortaya çıkacak kıtlığı yönetemeyebilir.

Zajc’ın olağanüstü golü sonrası Fenerbahçe’nin yaşadığını anlamak güç. Zajc ve Crespo gibi defansif iki orta saha, geri 4’lüde 3 sağlam stoperle bu kadar kopuk ve geçirgen bir orta saha performansı sergilemek… Her defasında çizgi halinde yakalandılar. Bunun temel sebebi Osayi ve önündeki maç içi rotasyonla bırakılmış sağ kanadın yarattığı alan kayıpları. Çorap buradan söküldü. Kasımpaşa tempo yaparak Fenerbahçe’nin önde kaybettiği her top sonrası vakit kaybetmeden rakip kaleye yönlendi. Doğal olarak Fenerbahçe savunması kendisini garantiye almak için geri koştu. Hatlar koptu. Akına çıkmaya çalışırken özellikle 2. yarıda Kasımpaşa Crespo ve Zajc’a top aldırmadı. Uzun topla başladığında da top aynı hızla geri geldi. Bu gitgelli oyun aslına Pereira döneminden buyana Sarı Lacivertlilerde istenen bir durum. Giresun ve Hatay deplasmanları bunun zirvesi. Ancak bunun için Valencia gibi güçlü bir driplingçiye ihtiyaç var. Ve bu oyunu Berisha önde tek başına yapamaz.

Ön 4’lü yumuşak kaldı

Dün sahaya çıkan ön 4’lü fazlasıyla yumuşak kaldı. İlk yarıda Altay’ın devleşmesiyle ayakta kalmışken 2. devreye aynı 11’le başlamak büyük riskti. Berisha oynayacaksa mutlak yanına güçlü bir pas dripling uzmanı koymak lazım. Valencia ideal ama Serdar dahi olabilir. Bunu yapmadan ondan katkı almak zor. Ciddi bir güven bunalımı da yaşıyor. Bu tabloda sona kadar 1-1’le gelebilmeleri başarı. Sonda gelen gol ise form olarak dibe vuran Kasımpaşa golünde hiçbir şey yapmadan seyreden Szalai için umalım moral olsun.

Van Aanholt’un galibiyeti getiren golü bu statta atılmış en güzel gollerden biri. 30 metreden ya da röveşata ile değil ama pasların zarafeti ve plan çok değerli. Bunun içinde Berkan’ın olması daha değerli. Golün 87. dakikada artık baskının en üst seviyede olduğu anda gelişi ise hepsinden değerli. Bu net.

Bu golün değeri Galatasaray yönetimi açısından da çok daha fazla. Gedson Fernandes kariyer maçlarından birini oynarken eğer Sarı-Kırmızılılar, Tahir Kıran’ın, Rize’sine kaybetse dolu tribünlerin soracağı hesap çok başka olabilirdi. Genç oyuncu gerçek anlamda bir takım lideri, Galatasaray’ın en ihtiyaç duyduğu yerin ustası gibi oynadı. Açıkçası ben bunun sürekli olabileceğini düşünmüyorum. Ve umarım yanılırım. Ama ileride ne olursa olsun, dünkü performansla Galatasaray’dan nerdeyse tek başına puan alması her şeyi farklı yapardı. Bu anlamda hem Gomis hem Aanholt Burak Elmas yönetimine suni teneffüs yaptı diyebiliriz.

Zor olanı tercih ediyor

Torrent’in çizdiği oyunu beğendiğimi söylemeliyim. Belki Kerem’i önde serbest oynatmak işini kolaylaştırabilir. Öte yandan Kerem’in bu rol içinde çok şey öğrendiği de açık. Torrent zor olanı tercih ediyor. Gomis'in varlığı sahip savunma açısından çok büyük dert. Ne zaman baskıya girip dağıtacağını tahmin etmek zor. Mohamed de henüz bu yok. Ve Pena. Torrent’in, Muslera’yı hazır olduğunda oynatmayabileceğini düşünüyorum. Ama ilk golden sonra bunu yapması zor.

Arda Güler hem büyük bir umut ve müjde hem de beni endişelendiren şeyleri aklıma getiriyor. Büyük bir olgunlukla, soğukkanlılıkla sahadaki herkesten daha yetenekli duruyor. Seyircilerin aklına gelmeyecek şeyleri yapıyor. Yüksek güveniyle yılmadan devam ediyor. Bu, Fenerbahçe altyapısının da nihayet iyi çalışmaya başladığını ya da yönetenlerin nihayet dönüp altyapıya baktıklarını gösteriyor. 13 yaşında Gençlerbirliği’nden gelip 3 yılda üzerine koyuşu, hem scouting hem de geliştiricilik açısından taraftara umut veriyor. Bu bir tarafı.

İyi bir şey çıkmaz

Diğer tarafı ise endişe... Üzerinde inanılmaz bir camia ve taraftar baskısı oluşuyor. Her şeyi değiştirecek bir kurtarıcı! Bu işler öyle olmuyor. Her şey tam olmalı ki üst yapıya çıkmış bir oyuncu sadece kendisinden bekleneni yavaş yavaş, sağlam basa basa üstlensin. Halbuki Arda’nın şu anki durumu bu olamıyor. Fenerbahçe bunu sağlayamıyor. Arda’nın durumu, borç içinde, tüm unsurlarının birbirlerine güvenini kaybettiği, anne babanın ayrı olduğu, hastalıkların olduğu ama tedavilerin yapılamadığı bir ailede küçük bir çocuğun her şeyi düzeltmesini beklemek gibi. Bundan iyi bir şey çıkmaz.

Doğru soru...

Arda’nın öğrenmeye devam edeceği, çokça hata yapacağı, yavaş yavaş kendisini geliştirebileceği bir ortama ihtiyacı var. Ali Koç’un seçilirken vadettiği de buydu. “Sosa bu kadar formsuzken Arda oynamaz mı?” diye sorarsak bence doğruyu bulamayız. Doğru soru, bu ligde iki ayrı takımda parlamış, Bayern Münih, Milan gibi takımlarda oynamış Sosa tecrübesinde bir oyuncunun neden form tutamadığı sorusudur. Buna doğru cevap veremezsek, Arda’yı nasıl geliştireceğimizi de bilemeyiz.

Sorun yönetsel zihniyet

Arda kurtarıcı değil, gelecektir. Bu çerçevede gelecek teknik direktörün de eğer Ali Koç’un vadettiği şartlar oluşturulamazsa eli kolu bağlı olacak. İster Löw olsun, ister Mourinho. Fenerbahçe’nin sorunu ne kadrosu ne teknik direktörleri... Tek sorun başta vadedilen yönetsel zihniyetin tam tersinin uygulanması.

Crespo’nun merkezde toparlayıcılığından yararlanamamak Fenerbahçe’yi bir kademe daha geri çekti. İlk maçta 2 takım arasında açıkça görülen organizasyon farkı daha da açıldı. Üstüne Ferdi’nin sakatlığı sırasında yapılan korkunç savunma hataları da gelince maç birden 2-0 oldu. Çok acı ama az bile oldu! Bunun sebebi iki takımın arasındaki oyun olgunluğu seviyesi. Kadro kalitesi vs. değil. Slavia da vasatın altında bir oyun oynadı ama planları vardı ve ezbere oynayabiliyorlardı.

Sorun oyuncular değil

Bizimkilerde öyle değil. Herkes kendi başına kaleye gitmeye çalışıyor. Hiçbir ideal ikili yok. Sahanın hiçbir yerinde herhangi iki oyuncu arasında vasatın üzerinde bir bağ kurulmuş değil. İlk maçta da yazdım... Bu yüzden bu kötü oyunu seyredenler doğal olarak sorunun oyuncular olduğunu sanıyor. Değil. Fenerbahçe ya da bir başka büyük takımın bundan sonra kuracağı maksimum kalite üç aşağı beş yukarı budur. Mesele bu kalite seviyesinin nasıl optimize edileceğidir. Ama bu kafayla bu olmaz.

Hedefi olmayan dönem

Fenerbahçe sürekli fikir değiştirip, futbol karar vericisini değiştirdikçe, yaptığı sürekli bir hazırlık dönemi geçirmek. Hem de hedefi olmayan bir dönem bu. Hazırlanılan hep bir sonraki transfer dönemi. Geçen senenin 2. yarısı hariç hiç hazırlanmış bir şekilde yarışa giremedi. İşte değiştirilmesi gereken bu. Yoksa kim gelse hikaye. Şimdi bütün bunları görünce gerçek anlamda parlayan Arda’yı izledikçe heyecanlandığım kadar endişeleniyorum da. Bu acayip potansiyeli umarım parlatabilir, geliştirebiliriz.

Biri sonradan iptal edilen 5 penaltıyla tarihe geçen bir maç. Eşi benzeri az bulunur. Ve verilen/verilmeyen penaltılarda VAR hakemden çok fazlasını yaptı. Galatasaray da uçurumun kenarından döndü. Maçın ilk yarısında Galatasaray’ın geri dönebileceğini tahmin etmek de zordu doğrusu. Plana göre öndeki 4’lü pres yapacak, orta saha merkeziyle kompakt bir oyunla rakibi kanatlara yönlendirecek. Orada da kalabalık durup hızlı hücumculara alan verilmeyecek. Aslında bunlar oldu. Peki olmayan ne? Öncelikle Göztepe ligin iyi ortacılarından birkaçına sahip ve bu onların istemediği bir şey değil. Sonra Galatasaray’da hem öndeki 4’lü hem orta saha neredeyse topu kırdı. Tabii, bunda Obinna’nın merkezinde olduğu Göztepe’nin topyekun baskısını payı büyük. Belki akan oyunda net şanslar bulamadılar ama rakibe sadece 64 pas yaptırdılar. (%56) Ömer’in (Taylan da ona yardım etti) 2 büyük hatası da Göztepe’yi öne geçirdi.

Değişikler seyri değiştirdi

Ondan sonra hem Göztepe’in anormal enerji sarfiyatı hem de 72ve4 73’te karşılıklı yapılan değişiklikler oyunun seyrini değiştirdi. Jahovic ve Aytaç Göztepe’ye hiç ilaç olmadı ama Emre ve Gomis hücum ritmini topa sahip olma yüzdesini çok artırdı. İşi değiştiren penaltılar olsa da Galatasaray rakip alanda hem rahat kaleye indi, hem de Göztepe’nin çıkışlarına güçlü bir yanıt verebildi. Son söz: Galatasaray’ın Gomis, Feghouli ve Emre planın içine hızla dahil etmesi şart.