‘’Fenerbahçe çözüm buldu‘’
Fenerbahçe’nin oynadığı ön alanda baskılı oyunu Osayi ve Kim’in verdiği öne çıkma güveni ve Crespo-Zajc uyumunun yarattığı çapa performansı olmadan oynamak kolay değil. Osayi ve Kim savunmayı ne kadar önde kursanız da arkaya kaçanlara yetişiyor. Zaten onlar olunca ikili mücadele kazanma konusunda da avantaj yakalayıp oyunu önde tutabiliyorlar. Bu önemli ve oyunu etkileyen eksiklere rağmen istediklerini en azından 60 dakika çok iyi yaptıklarını söyleyebiliriz. Savunmada çok az açık verdiler. Zajc-Gustavo rol paylaşımında ise karışıklıklar oldu. Sanki Zajc, Crespo rolündeydi. Dolayısıyla kimyanın aynı seviyede olduğunu söylemek zor. Öte yandan hücum yönünde Nazım’ın, Osayi kadar Mert Hakan-İrfan ikilisini tamamlayabildi. Yani oyun aktı ama belki de Crespo’nun olmayışından Fenerbahçe sürekli sağa döndü. Sol kanatlarını ilk yarıda minimumda kullandılar. Biraz tek kanatlı oldular.
Valencia’nın hamlığı
2. yarının başındaki baskılı oyundan bir penaltı, bir gol çıkarınca, hem yorgunluk hem de taraftarın ‘Arda haykırışları’ işi biraz fanteziye çevirince Gaziantep uyandı. İsmail Kartal müdahale etti. Valencia’nın hamlığı hem ideal iskeletin olmayışı oyunu salladı. Maçı koparan zaman zaman Zidane’laşan Zajc oldu. Golde yaptığı nefis vuruş öncesi üst üste yaptığı 4 hareket tam mükemmelliği yansıtıyor. Rossi’nin golündeki gibi. Yani dün akşam önemli eksiklere rağmen Fenerbahçe çözüm buldu. Ama sorunlar da yaşadı. Derbide yaşayabilecekleri avantaj ve dezavantajları da gösterdi. Son olarak. Saçma itiş kakış ve itirazlardan görülen sarı kartlardan uzak durmak lazım. Her şeyin bir üslubu var. Ve sanki o üslup sanki tam yakalanamamış gibi.
‘’Çok iyi teknik zeka, çok zor bir kişilik‘’
Jorge Jesus’un teknik direktörlüğüyle ilgili hiçbir itirazım olmaz. Kimsenin de olacağını zannetmiyorum. Çalışkan, futbolu yaşayan, doymayan bir futbol zekası. Deha mı? Bunu söyleyen de var. Buna da çok itirazım olmaz. 2009’dan bu yana 2 puan ortalamasının altına hiç düşmedi. Daha fazla övgüye gerek yok.
Ama soru işaretleri de var.
İki yüksek ego
1- Zor bir kişilik. Bir taraftan disipliniyle övgüyü hak ediyor. Diğer taraftan bu sıkı disiplin özellikle bazı yıldız oyuncularla sorun yaratabiliyor. Fenerbahçe’nin elindeki oyuncu grubuyla bu nasıl örtüşür?
2-Geniş bir transfer isterse sürpriz olmaz. Hatta tersi sürpriz olabilir. Özellikle Brezilya macerasına bakıldığında... Fenerbahçe 2. olursa Temmuz’un ortasında eleme oynanacak. Dolayısıyla Haziran başında sezon açmak lazım. Geniş bir transfer bu kadar kısa zamanda nasıl yapılacak ve nasıl kadro boşaltılacak?
3-Ali Koç’la nasıl anlaşacaklar? İki çok yüksek ego. İki çabuk parlayabilecek karakter. Olumlu yönünden bakarsak, belki de başkan tamamen futbol işinden bu kez çıkacak. Yoksa Pereira’da olduğu gibi ‘3’lü oynamak hata’ derse... Düşünemiyorum bile.
Kolay değil ama...
4-Kendi geniş ekibini getirmek isteyecek. Can Bartu Tesisleri’nde bu durum pek iyi karşılanmıyor. Özellikle yabancı bir hoca geldiğinde.
5-Eldeki genç ve parlak yeteneklerden birini yeterli bulmama ihtimali de yok değil.
6-Basınla, rakiple, herkesle söz dalaşına gireceği kesin. Tabii belki de istenen bu... Olabilir...
7-Kariyerinin sonuna doğru yüksek transfer bütçeleri istediğini, en iyi ortamda eli rahat olarak çalışmak istediğini de biliyoruz. Kulüpte bu imkan var mı?
Çok iyi bir teknik zeka ama çalışılması çok zor bir kişilikle çok dar zamanda çok yüksek hedeflere gitmek istiyor Fenerbahçe.
Kolay bir yol olmayacak. Ama sonunda büyük bir zafer de gayet olası.
‘’Savunma dengesi bozuldu‘’
Sami Uğurlu’nun yaptığı işi tarihi. 17 haftada 16 gol atıp 11 puan toplamış 'kesin düşer' dediğimiz Kasımpaşa’yı taşıdığı yer… Bugün 18 hafta sonra 56 gol 47 puandalar. Bunu hem de sezonun en iyi santrforlarından Umut’u kenara çekip Muleka’ya dönerek yapmak. Oyunun başından itibaren Beşiktaş’ın tüm ön alan baskısı çabasına büyük bir soğukkanlılıkla karşı durdular. Maç sonu taraftarın Beşiktaş’ı alkışlaması biraz da buna saygı gösterisi aslında.
Çorap söküğü gibi
Ismael’in ön alan baskılı 3-4- 3’ünün Trabzonspor, Alanya gibi pasla çıkmayı seven takımlara karşı yarattığı heyecan verici oyunun Giresunspor sonrası Kasımpaşa karşısında zor bir sınav vereceği kesindi. Hakan Hoca’nın ilk yarıda Beşiktaş’ın ikili bıraktığı merkeze 3’lü akışkan bir presle karşılık vermesi zor bir soruydu. Ama bu kadar değil. Sağ sol stoperleri orta sahanın dönüşümlü parçası yapan Beşiktaş’ın kanat arkalarına atılan hızlı toplarda sıkıntılar çıkmıştı. Kasımpaşa bunu çok daha üst düzeyde yaptı. Eminim ki Sami Hoca da dün bu dengeyi düşünerek rahat uyumuştur. Çünkü Beşiktaş’ın bu kadroyla bu oyunda iki çıkmazı var. İlki santrfor performansı. İkincisi ise merkezde baskı yetersiz olduğunda özellikle Eyserric gibi yıldız bir performansı Hajradinovic ve Doğucan’la destekleyen Kasımpaşa karşısında Pjanic’in Souza’yı çok yalnız bırakması. Bu yetersizlik çorap söküğü gibi tüm savunma dengesini çözdü. Son olarak Ersin iyi bir kaleci. Ama ona verilen çıkışlarda ekstra süpürücü rolü için henüz yeterli değil. Çıkışlarda şaşkınlık yaşıyor. Trabzon maçından bu yana. Bu tip bir dönüşüm için sabır şart.
‘’Tüyler diken diken!‘’
33. saniyede Fenerbahçe’nin net bir pozisyonu ve Fabricio Baiano’nun kendi standartlarında dahi son derece anlamsız kırmızı kartı vardı. Son şansı olan maça çıkan bir takım için kabus gibi bir başlangıç. Fenerbahçe’nin son haftalardaki oyun gücü ve İrfan Can’ın dönüşü göz önüne alındığında maç o an bitti. Sarı-Lacivetliler'in, Mert Hakan-İrfan Can-Osayi üçlüsünün uyumu dahi yeterdi. Zaten işi değiştiren de onlar oldu. Tabi Crespo’nun dinamik ve hareketli çapa performansının önemi de büyük. Hem pas hem baskının merkezi olma konusunda başka bir seviyeye çıktı. Sakatlığı son derece can sıkıcı. İsmail Kartal’ın göreve gelmesiyle ligin altın karmasına girebilecek bir seviyeye çıkmışken çok can sıkıcı.
Alexvari paslar!
Tabii daha başlar başlamaz biten bu maça heyecan katan bir unsur daha var. Hatta bir başrol performansı. Arda Güler’in dün akşam biraz daha üzerine koyduğunu görmek çok özel. Markajdan kaçma becerisi, soğukkanlılık, hemen her seferinde doğru yere hareketleriyle ortaya çıkan rafine güç. Ve tabii evet; Alexvari paslar ve ortalar. 2 kez gole de çok yaklaştı. Birini Gökhan Gönül’ün çizgiden çıkarışı, ayrı bir hikaye tabii. Ayrıca biri asist olan 3 gollük 3 pası. Biri asiste giden kilit pas. Arda Güler'e gelince! Sadece Fenerbahçelileri değil... Türkiye’deki hemen her futbolseveri de değil, biliyorum ki yurt dışındaki bir çok kişiyi de heyecanlandıran bir hikayenin başında olduğumuzu hep birlikte hissediyoruz. Tüylerimiz diken diken.
‘’Nwakaeme farkı...‘’
Hikmet Karaman, Trabzonspor’un oyun akışkanlığını tıkamayı başaran bir savunma kurgusunu sahaya sürdü. Visca’yı kaleden uzak tutmayı başardılar. Ev sahibi, Nwakaeme’nin olmadığı 11’de hücum yönünü hızlı değiştirmekte eksik kalınca Kayseri kademeli savunmayla kalmayı başardı. Trabzonspor zaman zaman bu tempo sorunu sebebiyle rakiplerinin savunmasını parlatıyor, yüksek becerili oyuncularıyla kilidi açıyordu. Başta Nwakaeme, Hamsik, Bakasetas ve ikinci yarıda Visca ile bunu çok iyi yapıyor. Karaman, Nwakaeme’nin yokluğunda dikkat edecek oyuncuların azalmasıyla savunma kademelerini daha iyi kurdu. Topu Trabzon’a verdiler ama rakibi karşılama ve hızı çıkma konusunda son derce iyiydiler.
İnce işçilik
Trabzon açısından sorun hücumda bekleri ceza sahasına yaklaştırmamaları. Asıl problem de Visca ve Bakasetas bu kadar markajda kalmışken, başta Abdülkadir olmak üzere ince işleri yapacak oyuncuların bunları denemekten dahi imtina etmesi oldu. Rakip iyi savunma yaparken hücum yönünü uzun pas ya da yüksek tempoyla değiştirmek ya da ince işçilikleri iyi yapmak: Nwakaeme oyuna girene kadar iyi yapamadılar. Onun şahane pasında Cornelius’un yüksek soğukkanlılıkla topu göğsüyle indirişi işi değiştirdi.
‘’Hızlı oyun değiştirdi‘’
İlk yarıda hedefsiz iki takımdan küme düşmüş olanın daha konsantre oluşu ilginç. Galatasaraylı oyunculara bireysel olarak baktığınızda uğraşmayan yok. Muslera’dan, Babel’e bireysel olarak herkes elinden geleni yapıyor. Bireysel olarak baktığınızda böyle, eksik yok. Öte yandan toplam oyunda takım olarak durgunlardı. Pas trafiği yavaş kaldı. Kerem ve Halil uğraşıyorlar ama tamamen kişisel bir mücadele veriyorlardı. Babel’in girdiği pozisyon dışında da net bir şans bulamadılar doğal olarak. İlk yarının hikayesi bu. Artısı ise Pulgar’ın öne oynama isteği ve becerisi. Önde baskı ve 2. topları kullanmaları beklenen Taylan ve Berkan’ın ise başarılı olduğunu sözlemek zor. Böyle olunca 20’den sonra Malatya çıkmaya ve Galatasaray’ı geri koşturmaya başladı. Benzer pozisyon sayıları, çok yakın gol beklentileri oluştu.
Malatya çıktı ama...
2. yarının başında iş değişti. Galatasaray hızlı akın yönü değiştirmeye başladı. Kerem önde dış kulvara geçince onu gördüler ve Malatya savunmasında kopmalar meydana geldi. Omar da sağ kanatta oldukça öne çıktı. Üst üste 3 net pozisyondan 2 gol çıkardılar. Böyle geniş alanda hücum edince Malatyalı oyuncuların kontra imkanları da kalmadı çünkü hemen herkes alanı kapatmakla uğraştı, gömüldüler. 70’den sonra özellikle Pulgar oyundan çıkınca oyun tekrar dengelendi. Malatya çıkabildi ama şut kaliteli yetersiz kaldı. Muslera’yı ısıttılar sadece.
‘’Kötü kararlar‘’
Giresunspor saygıdeğer bir takım. Tribünleriyle, mütevazı kadrosuyla oynamaya çalıştığı varyasyonlu oyunlarla, rakibi ciddiye alması ama mücadeleden vazgeçmemesiyle, krizde teknik ekibe verdikleri destekle. İyi bir lig takımı. Dün de Valerien Ismael’in yeni Beşiktaş’ına iddialı olduğu yerden sert sorular sordular. Özellikle ilk yarıda. Karşı baskıları çok iyiydi. Sadece savunmadılar. Aynı rakipleri gibi direkt ve hızlı kaleye yönlendiler. Özellikle Necip Vida arasına iyi sızılar, Necip’i hataya ittiler. Süleymanov biraz sakin kalabilse henüz maçın başında Beşiktaş daha uyanamadan skoru da bulabilirlerdi. Ayaklar bu aşamada biraz dolaştı. Ancak ikili mücadele anlamında rakiplerinin önündeydiler. Beşiktaş ise biraz farklıydı. Oyunun doğası gereği topa sahip oldular. Rıdvan’ın sıklıkla içe kıvrılarak oynadığı rolü Montero’yla sol kanattaki koridorları paylaşmaları ilginçti. Alex ve Batshuayi’ye buradan yakın bir destek vermek istediler.
Çalışkan oyuna rağmen
Ancak Ghezzal dışında ciddi bir hücum alanı beceri eksikliği vardı. Batshuayi’nin bu kadar hareketli ve çalışkan oyuna rağmen bu kadar baştan savma, rastgele şut ve paslar kullanması gibi. Bu anlamda çok özel bir vaka. İsmael’in, N'Koudou'yu kanada değil içe alıp, ardından Güven’i, Batshuayi’nin yerine oyuna almasına ise çok anlam veremedim. Eldeki en iyi hücum bağlantısı Güven-Batshuayi. Burada Ghezzal’ı markajdan çıkarıp, N'Koudou’yu çizgiye çekip, Güven- Bathsuayi ikilisiyle şans aramak, rakibin stoper karakterine bakıldığında çok daha mantıklı bir çözüm olabilirdi. Hele de Giresun iyice yorulmuş çıkamazken. Bunlar sanki kötü kararlar.
‘’Nuri Şahin'e bir kaç puan yazar‘’
Nuri Şahin’in oyun tercihi ilginçti. İyi ön alan baskıları karşısında zorluk yaşayan, Trabzonspor, Fenerbahçe ve Beşiktaş’tan toplam 13 gol yiyen Alanyaspor’a karşı bu metodu kullanmadı. Alanyaspor’un savunmasına top aldırdı. Geriden ayağa pasla oyun kuran ama 2. bölgeye geçtiğinde hızla direkt kaleye gitmek isteyen ev sahibine orta sahada bunu yaptırmak istemedi. Rakibi orta sahada kalabalık karşıladılar. 3. dakikada endişe ettikleri bu yolla verdikleri net pozisyondan sonra da sadece bir kez savunma arkasına adam kaçırdılar. Burada Fernando-Luis Adriano bağlantısından söz etmeden olmaz. Karşılama yöntemi tuttuktan sonra bu tecrübeli ikiliyle mükemmel çıktılar. İlk yarıdaki iki golün asisti ve asist öncesi pası bu ikiliden geldi. Alanya’nın kendi solundan risk alarak çıkmayı tercih etmesi üzerine buraya hızlı ve yıpratıcı Gökdeniz’i sürmesi de fazlasıyla işe yaradı. Luiz Adriano sahadayken Wright’ın da ekstra bir oyuncuya dönüştüğünü söylemeli.
Seri özel bir iş
2. yarıya Luiz Adriano’nun çıkamayışı ve ev sahibinin Fernando üzerinde ekstra bir baskı kurması oyunu iyice Alanyaspor’a verdi. Ama yeterince ürettiklerini, en azından bir akın sürekliliği yakaladıklarını söylemek zor. Antalya’nın iyi savunmasını geçmek için Emre Akbaba’nın ısrar ve beceriyle yarattığı gol gibi daha fazla işe ihtiyaçları vardı. Bu arada güneşin azizliğiyle Awaziem’in yaptığı hatayla gelse de Gökdeniz’in 2. golünü bulması Nuri Şahin’in maç analizine ekstra birkaç puan yazar. 6 galibiyetlik bir seriyi bir Anadolu takımıyla yapmak özel bir iş.