Arama

Popüler aramalar

‘’Tebrikler Fethiye‘’

Bir taraftaki bir çok futbolcunun pek ciddiye almadığı, diğerinin ise güçleri yettiğince emek harcayıp ter akıttıkları ilk yarı, futbola ait alışılageldik bir tesadüfle umursamazların 1-0 lehine sonuçlandı.
Fırsat bulduklarında kendilerini kanıtlamaları farz olan öncelikle Salih, sonra Holmen’in randımanları, şaşırtıcı bir biçimde vasatın bile altında kaldı. Kadlec’in sol kanatta verimli olamayacağı, ne savunma ne de hücumda beklenen katkıyı sağlayamayacağı Ersun Yanal tarafından iyice anlaşılınca, 30. dakikada beş futbolcuyu farklı yerlere aldı. Kadlec sol stopere, Hasan Ali sol beke, Bekir sağ beke, Topuz sağ öne, Holmen de sol öne geçti. Bu değişiklikle oyun hakimiyeti de Beyazlılar’a geçti.
Ancak iki taraf arasındaki güç ve hedef farkı göz önüne alındığında, başta sahanın en iyisi Kaptan Onur, sonra Birol, Kenan ve Krasniqi’in öne çıkan oyunlarıyla Lacivertliler daha mantıklı ve olumlu oynayanlardı. Ev sahibinde onlara karşılık vererek işini ciddiye alanlar ise tecrübeli olanlardı: Yobo, Bekir, Topuz, Selçuk ve Webo...
Baroni çıkıp yerine Emenike girdikten sonra aksiyon artınca Beyazlılar maç bitti sandı! Oysa Fethiyespor hâlâ oyundaydı ve hak ettiğini aldı. Aslında iyi de oldu, asıl hedefi şampiyonluk olan Fenerbahçe için.

05 Aralık 2013, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne yazık ki Çakır!‘’

Bu baskı Çubuklular’ın öne çıkmasına engel olmak dışında savunmasında da ağır aksamalar olmasına neden oluyordu. Özellikle Alves ve Gökhan pek alışık olunmadık biçimde büyük hatalarla oynuyordu. Meireles’in bir kez daha takımına ihanet edercesine yaptığı kırmızılık faul misafire ilave yardım anlamı taşıyordu. Zor da olsa, ileri çıkabildiği her pozisyonda tehlike yaratan Sarı-Lacivertliler’in iki kolay golü, onlardan çok daha kolaylarını yedikleri için ilk yarı sonunda pek bir anlam taşımıyordu.

Fatma Şahin devre arasında da Fenerbahçe soyunma odasına girmiş olacak ki, ikinci yarının uzatmalar hariç tamamında Fenerbahçe rakibini kendi yarı sahasına hapsediyordu. Beşiktaş’ın orta alanı geçmeyi bile başaramadığı ikinci yarıda, Tolga sahanın yıldızı olarak büyüyordu. Tolga tek hatasını 66. dakikada yapıyor ve Caner’in serbest atışında top Atiba’nın ayağından ağlara gidiyordu. Ne yazık ki, bu nizami gol Cüneyt Çakır tarafından iptal ediliyordu! 89. dakikadaki korner atışında kolunu yana doğru açan Mustafa topu engelliyor, ‘penaltıcı’ olarak ünlenen Cüneyt Çakır ne yazık ki, buna da devam diyordu!

Muhteşem bir ikinci yarı çıkaran ve ilk yarıdaki savunma dağınıklığına rağmen galibiyeti hak eden Fenerbahçe üç puanı vermeseler de, alkışlarla sahayı terk ediyordu.

01 Aralık 2013, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Baroni Reis!‘’

Son haftalarda göze batmaya başlayan, gol bölgelerindeki ciddiyetsizlik ve beceriksizlik bir kez daha sıkıntı olarak geri döndü Sarı-Lacivertliler’e. Oysa, baskı görmedikleri ve savunmada sıklıkla açık veren bir rakip vardı karşılarında. Böyle bir rakibe karşı, hakemin zırt-pırt düdükleri bile engel olmamalı, büyük hedefler güden ekiplere.. Ve kimse puan farkına aldanmasın, henüz lig başlamadı bile!

Sow’un bir iyi beş kötü randımanı, sürekli artistik hareket aramaları ve artan egoizmi, Webo’nun alışık olduğumuz, Caner’in sürekli yükselen top kaybı oranları, Alper’in rakiplerinin boynuna gereksizce dolanan kolu ve bırakın uzakları, yakından çekilen şutlardaki isabetsizlik oranları ciddi tehlike. Baroni ise, artık çoklarınca da görülebilen, bambaşka bir mesele!
Yanal’ın Selçuk’u alıp Emre’yi ileri sürüşü ne kadar geç kalınmış bir hamle ise, vazgeçilmez ‘Baroni Reis’i oyunda tutması ve bir de Emenike’yi sahaya sürmesi o kadar yanlış geldi bize!
Alves, Egemen, Gökhan, Emre ve Kuyt en çok çabalayanlardı tecrübe ve profesyonellikleriyle. Volkan da hatasızdı kalesinde.

Yine son dakikada rakip savunma zaafıyla gelen galibiyet, iyi oyun değil, sadece puan olarak yazılacak haneye. Tekrar ediyoruz, lig henüz başlamadı bile! Ayrıca Sow’un golünden önce Diarra’nın kaçırdığını gülerek izleyen birileri olabilir, Fenerbahçeliler’in dikkatine!

25 Kasım 2013, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sadece sonuç!‘’

Fenerbahçe ilk dakikalarda topa daha fazla sahip olsa da, geride kalan maçlara oranla daha az üretkendi pozisyon konusunda. Bu arada rakibi Drogba’nın iki denemesi ile geliyordu karşısına.

Webo çizgi savunma tercihinde genellikle ofsaytta eriyor, Baroni ise Adana’nın kavas valisi gibi, ‘yürüyerek hizmet eden, gezinen adam’ rolünü oynuyordu bir kez daha! Pek çok ani atağın olgunluğa erişememesinin başlıca sorumlusuydu yani yine 16 numara!

Sow, Kuyt’la birlikte sahanın çok geniş bölgelerinde gezinerek top almaya çalışırken, Caner ilk yarının ortalarından sonra katılabiliyordu onlara, Bruma’nın kenar savunması karşısında. Alves, Egemen ve Topal mücadelenin hasını gösterirlerken, Gökhan normalinin altındaydı, uzun sakatlığının sonrasında. Muhtemelen ilk 45 golsüz biterdi, Chedjou’nun manşet hatası olmasa!
İkinci yarıdaki zorunlu değişiklik, yani Kuyt’ın çıkıp Emenike’nin girmesi ev sahibini tamamen farklılaştırdı. Sanki iki kişi birden çıkıp, yerine kimse girmemişti oyuna!
Ligin ilk maçının son 15 dakikasındaki gibi oynuyordu ikinci yarıda Sarı-Kanaryalar. Dua etsinler, karşılarında Konya Torkuspor yoktu!

Alves, Egemen, Topal ve Sow en sivrilen oyuncular olarak göze batarken, fazla top gelmeyen Volkan kurtardığı penaltı ile Baroni de galibiyeti müjdeleyen gol ile kalıyordu akıllarda.

11 Kasım 2013, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sakın unutma!‘’

Neyse, konuyu dağıtmadan, mesela Baroni’nin bu takımda halâ oynuyor olmasına bile şaşırmadan, tüzüğünün ‘Birinci Kısım-Genel Hükümler-Madde 3’ bölümünde, “Atatürk’ün gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda..” diye başlayan cümleler bulunan Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bu günkü tarihi kongresine gönderelim harf, kelime, cümle ve satırları.

Bu gün, henüz 22 yaşındayken, içinde bulunduğu sıkıntılardan dolayı Üsküdar ve Pazaryolu kulüpleri ile birleştirilmesi için düzenlenen kongre düzeyindeki toplantıda kürsüye çıkıp, “Fenerbahçe ben’im ve buna muhalefet ediyorum” diyerek engel olan Başkan Ayetullah Bey’in hatırlanması gereken bir gün.

Bu gün, Fenerbahçe Spor Kulübü kongre üyeleri için transferler, maçlar ve başarılardan çok daha önemli bir gün. İşgal yıllarını, emperyalistler tarafından kulübün kapısına vurulan kilidi, o kilidin kırılışını, Kurbağalıdere’den Anadolu’ya sevkiyatı, kurtuluşu ve kuruluşu, ‘Fenerbahçeli olabilmeyi’ ya da ‘Fenerbahçeli kalabilmeyi’ idrak edebilenler, “Bir gün Fenerbahçeli olmak değil, bir gün Fenerbahçeli ölmek için yaşadık” diyebilenler için önemli bir gün.

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bilmem nereden kaç sezon men edileceğinin değil, Cumhuriyet’le birlikte hür yaşayıp yaşayamayacağının belirleneceği gün.

‘General Harrington Kupası’nı kazanabilmek gibi ya da bir şiirin satırındaki gibi:
İşgaldeki hali sakın unutma...

03 Kasım 2013, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ciddiyet!‘’

Rakibi kendinden ne kadar güçsüz de olsa, kolay kolay göremeyiz böyle istek, enerji dolu, çabuk ve ileriye oynayan bir ekibi yeşil sahalarda. Hani, kenardan “Tamam lan, siz de gidin” dese Ersun Yanal, Bekir’le Egemen de katılacak kıvamda ataklara. Kuyt’ı herkes biliyor, Caner’i bu sezon böyle görüyor da, Alper’i yeni yeni tanıyor futbolseverler enerji anlamında.

Baroni’nin alıştığımız basit top kayıpları ve Sow’un bazen nedense tekrarladığı topu ayağında çokça tutma takıntısı olmasa, gol sayısı daha fazla olabilirdi, futbol bakımından seyredenlerin coştuğu ilk yarıda. Belki de en önemli ayrıntı, böyle enerjik bir oyunun herhangi bir aralıkta değil, ilk 45’in tamamında oynanmasıydı aslında.

İkinci yarı ilki gibi değildi. Bunun yorgunlukla ilgisi hiç yoktu, hem sahadaki hem tribündeki Sarı-Lacivertliler erken kazandıklarına inandıkları bir maçın keyfini sürmekteydi! Sahadakiler çılgınca değil normal oynamaya dönmüş, ilk yarıda her olumlu harekete alkışla destek veren tribünler de şarkı, türkü moduna girmişti. Gaziantepspor 63 ve 65’de iki kere gol kaçırdı, 75’de de attı. Demek ki, o kadar güzel oyuna rağmen, üç puan henüz kazanılmamıştı.
Ciddiyet diye bir şey var tabii!

26 Ekim 2013, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beklendiği gibi‘’

Hem göbekteki hava hakimiyeti hem de kanattaki gidiş-gelişler bakımından önemliydi özellikle. Selçuk geri dörtlünün önünde, Emre bazen yanında, bazen az ileride, Baroni onun da biraz önünde, Kuyt ve Sow kanattaydı genelde ve tabii ki Webo en ileride. Sarı-Lacivertliler'in aksine, savunmayı daha fazla düşünerek oynayan Traore ve İbricic'li Erciyesspor'un ise, en önemli eksiği Vleminckx'di kesinlikle.

Beklendiği gibi başladı karşılaşma Kayseri'de. Ev sahibi ani atak ya da hata kovalayarak golü düşünürken kalabalık kapanıyor, misafir ise orta alanı hızlı geçerek, ileride sürekli yer değiştirerek ve topa daha çok sahip olarak oynuyordu.
Beklenmeyen Mehmet Topuz'un hücuma verdiği katkıydı sanki! Çünkü daha önceki sağ bek randımanlarında hiç bu kadar hücuma destek vermemişti. Sinan sahadaki en yalnız adamı oynarken, Webo da takımının onca hücum girişimine rağmen, bir türlü doğru yerlerde topla buluşamıyor, tehlikeli olamıyordu. Azofeifa'nın müthiş golüne kadar rakip kaleyi bile göremeyen Erciyesspor, biraz moral kazanıyor ve daha fazla ani atak deniyordu. Futbolun en önemli özelliklerinden biriydi zaten bu.

6. dakikada Mangane'nin Sow'a yaptığını bırakın kartı, faul bile çalmadan geçiştiren Özkahya'nın yönetimlerini, Caner'in bir türlü indirgeyemediği sinirini bilenlerin en bilinçlilerinden Yanal'ın ilk yarı sonundaki doğru değişimi sonrasında, yine aynı istekle ve oyunun hakimi başladı Fenerbahçe ikinci yarıya.

Ne var ki, bir kez daha, kalabalıklarla kendi yarı sahasına, hatta ceza alanı çevresine gömülmeyi tercih eden bir rakip vardı karşısında. Gençlerbirliği, Trabzonspor gibi, Erciyesspor da böyleydi ve muhtemelen böyle de devam edecek. Yanal, özellikle orta alandan yaratıcı desteklerle bunu çözemezse sıkıntı sürecek. Çözdüğü takdirde, o zaman rakiplerinin işi oldukça zora girecek!

20 Ekim 2013, Pazar 21:50
YAZININ DEVAMI

‘’Şaşırdık mı!‘’

Bunun nedeni de çok açık; Yusuf gibi genç değerleri yetiştirmek, Onur gibi maç çevirebilecek üst düzey oyuncular transfer etmek yerine, ha bire “kupamız, kupamız” diye takılır, taraftarlarının arzu ettiği kadroları kurmazsan, o kupadan mahrum geçirilen daha nice sezonlar yaşatırsın taraftarına!

Fenerbahçe bu kadar kapanacağını hiç de ummadığı rakibine karşı, doğrusu iyi fırsatlar yakaladı ilk yarıda. Kolay değil çünkü dört stoperle kapanan, kanatlarını ve orta oyuncularını da en içeri gömen bir rakibe karşı gol yollarını açabilmek. Hele kanatları yeterince kullanamayıp, bir de çok önemli yerlerde bireysel hatalarla top
kaybedince, iyice zor olur öne geçebilecek golü üretebilmek.

İkinci yarıda aynı şekilde devam edince Ersun Yanal dördüncü forvetini de oyuna aldı. Çünkü oyun aynı hedefe koşan iki takımın mücadelesi değil, çok daha farklı ve şaşırtıcı bir şeydi. Belki de tarih boyunca, bir taraf diğerine karşı hiç bu kadar ezilmemişti! Bir forveti daha olsa onu da alırdı oyuna Yanal, o kadardı yani! Şaka değil, Volkan’ın eline, daha doğrusu kucağına gelen tek top Giray’ın kafasıyla gönderilendi.

Onur’a tribünden çakmak atanlar kesinlikle Fenerbahçeli değildi. Maç sonunda kavgaya tutuşanlar ise sporcu gibi davranmayan itidalsizlerdi. Göçek de hakem...

07 Ekim 2013, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI