‘’Assunçao saha içinde U17 oyuncusu gibi duruyordu‘’
Galatasaray sezonun en ofansif kadrosuyla çıktı Konyaspor karşısına. Halil ve Mostafa tam çift forvet gibi oynamasa da ilk yarıda özellikle atakların bir çoğunda yer aldılar. Savunmaya kanat oyuncularından daha çok yardıma geldiler. Böyle maçlarda erken gol bulmak büyük avantaj ancak ikinci gol gelmediği zaman da dezavantaj. İlk yarı rakip kaleyi ablukaya alan Terim'in öğrencileri kendilerini rahatlatacak ikinci golü bir türlü bulamadı.
İkinci yarı Konyaspor üstündü!
İkinci yarı Konyaspor yüzde 72'lik oranla topun kontrolünü eline aldı. Taylan - Assunçao değişikliği orta sahaya dinamizm getirsin diye yapıldı ancak tam tersi oldu. Bunu konuşmak için çok erken diyenler olacaktır ancak Assunçao'nun Galatasaray seviyesini bırakın Süper Lig seviyesinde bile olmadığını düşünüyorum. Kalitesi konusunda bugüne kadar tek pozitif hareketi yok! Onu geçtim saha içinde U17 oyuncusu gibi duruyordu. O fizikle gölge markajdan fazlasını yapamadı. Orta saha üstünlüğü avantajını kullanan Konyaspor, Galatasaray kalesine atak üstüne atak yaptı ancak istediği golü bulamadı.
60'tan sonra Babel, Barış Alper Yılmaz ve Emre Kılınç değişiklikleri de Konyaspor'un ataklarına engel olmadı. Oyuna giren 4 futbolcu da istenen düzeyle performans gösteremeyince rakibin üstün oyunu devam etti. İşin özü Galatasaray ilk yarısını fena oynamadığı ancak ikinci yarısını oldukça kötü oynadığı maçtan 3 puanı almasını bildi. Kötü oynadığınız maçlardan sahadan 3 puanla ayrılmak şampiyonluk yolunda büyük önem arz eder.
Milli takım dönüşü önemli eksikler vardı artık Sacha Boey, Berkan ve Marcao da dönüyor. Bu kadar kötü oynayarak en fazla bir ya da iki maç kazanırsınız. Daha fazlası olmaz. Galatasaray artık iyi oynayarak kazanmalı ki gelecek adına umut versin.
İlhan Palut'a büyük alkış!
Konyaspor'u çok beğendim. Bu haftaya kadar neden na mağlup olduğunu net bir şekilde gösteren bir mücadele örneği ortaya koydu. Ne oynadığını bilen, gerektiğinde temastan kaçmayan, ikili mücadelelerde ayakta kalan bir Konyaspor vardı. Net bir teknik direktör takımıydı. Özellikle maçın ikinci yarısında yüzde 72'lik topla oynama oranları ise karşılaşmada ne kadar üstün olduklarının apaçık göstergesiydi.
‘’Güldürürken ağlatan, ağlatırken güldüren Milli Takım...‘’
Norveç ve Letonya maçlarına benzer 11, benzer dizilişle çıkarsanız sorun yaşarsınız. Nitekim sıkıntı yaşadık. Yine kanatlarda topu tutamayan ve öndeki oyuncuların daha çok koşmasını, bu nedenle yorulmasını sağlayan bir ilk yarıyı geride bıraktık. En kötü ihtimalle ikinci yarıya başlarken Serdar Dursun ve Halil Dervişoğlu'nun oyuna girmesini bekliyorduk.
İkinci yarı bunun için 20 dakika daha bekledik. Norveç maçında oyuncu değişikliklerinde sınıfta kalan Kuntz geç de olsa doğru hamleleri yaptı.
Sırasıyla Rıdvan, Serdar Dursun ve Halil Dervişoğlu oyuna girdi.
70. dakikada korktuğumuz başımıza geldi. Hızlı atakta Merih'e çarpan top ağlarla buluşmuştu. Geride Dünya Kupası kaderimizi belirleyecek son 20 dakika vardı.
Kuntz'un değişiklikleri etkisini gösterdi. Serdar Dursun kariyerindeki ilk milli maçında bizleri umutlandıran golü Cengiz'in ortasında attı. Artık galibiyet golüne kilitlenmiştik. Uğurcan'ın harika pasında Burak Yılmaz krallığını gösterdi. Verilen penaltı sonrası gelen gol Dünya Kupası umutlarımızı yeşertti.
180 dakika sonunda ilk galibiyetini alan Kuntz maç sonrası göz yaşı dökerek hepimizi duygulandırdı. Rahat geçmesi beklenen maçı zor da olsa kazanmayı bildik. 97 yıllık tarihimizde Letonya'yı ilk kez geçtik.
Umarım Kuntz;
Sonraki maçlara Rıdvan Yılmaz’la artık başlaması gerektiğini,
Cebelitarık maçına aynı 11’le çıkmamamız gerektiğini,
Oyuncu değişiklikleri için bu kadar beklememesi gerektiğini,
Türk Milli Takımı’nın güldürürken ağlattığını, ağlatırken de güldürdüğünü anlamıştır…
‘’Alman Kuntz "Fransız kaldı!"‘’
Önce Beşiktaş sonra Fenerbahçe'nin vazgeçtiği Caner Erkin'le...
Fenerbahçe'nin alternatif stoperi Serdar Aziz'le...
Bu sezon doğru düzgün 90 dakikası olmayan Ozan Tufan'la...
Başlamak başlı başına hataydı zaten!
Zaten mucize beklemiyorduk!
Ligin en formda sol beki Rıdvan Yılmaz neden oynamaz?
Galatasaray'ı ayakta tutan Berkan Kutlu ile neden başlanmaz?
Kaan Ayhan'ın en kötü hali, Serdar Aziz kadar oynamaz mıydı?
Maalesef teşhisi yanlış koyarsanız, tedaviyi yapamazsınız.
Kuntz'tan 3 gün içinde kimse mücizeler beklemiyordu ancak en azında 11 seçiminde ligin forma oyuncularına şans vermesi gerekirdi! En büyük hatayı burada yaptı. Büyük ihtimalle Dünya Kupası treni kaçtı! İşin özü Alman Kuntz, Türk futboluna "Fransız kaldı"...
Oyuna gelirsek! İlk 15 dakika Cengiz ve Kerem'in bireysel becerisiyle topu ileriye taşıdık. Gol de böyle geldi zaten. Sonrasında rakip hücumları artınca bu iki oyuncu sürekli savunmaya yardıma geldi ve erken yoruldu. Ardı ardına top kayıpları geldi. Orta saha da yetersiz kalınca rakip golü buldu.
İkinci yarıda daha kapanan bir Norveç vardı. Yapılacak değişiklikler galibiyeti getirebilirdi ancak olmadı...
Hatalar zinciri!
1- Cengiz değil, Kerem çıkmalıydı!
2- Yusuf Yazıcı değil Halil Dervişoğlu girmeliydi!
3- Burak 90 dakika oyunda kalmamalıydı!
4- Kenan Karaman değil Serdar Dursun girmeliydi...
Sıkıntı takım içindeki iletişimsizlik!
Takım içindeki iletişimsizlik tavan yapmış durumda. EURO2020 öncesi can ciğer kuzu sarması olan oyuncular EURO2020 ile birlikte bırakın konuşmayı birbirlerinin yüzüne bile bakmıyor. Şenol Güneş bu sorunu biliyordu ama çözmeye gücü yetmedi! Aynı yola baş koyan insanların birbirini sevmeden, saygı duymadan, iletişim kurmadan başarılı olması mümkün mü?
Ferdi Kadıoğlu meselesi!
Kerem ne kadar formda olursa olsun dün kadroda Ferdi Kadıoğlu olsa 11 başlardı. Ancak hala neden A Milli Takım'a çağrılmadığını bilmiyoruz. Hamit Altıntop'un bu problemi bir an evvel çözmesi gerekiyor.
‘’Terim'in savunma planı kusursuzdu!‘’
Sonda yazacağımı baştan yazayım. Galatasaray Şampiyonlar Ligi diye tabir edilen grupta iki zorlu rakibe karşı iyi mücadele ederek 4 puan topladı ve liderliğini sürdürdü. Muslera'yı çıkardın mı 23 yaş ortalaması ile sahaya çıkan bu takım için büyük başarı...
50 bin taraftarını arkasına alan Marsilya'nın oyun üstünlüğüyle maça başlaması kaçınılmazdı. Ancak Galatasaraylı her oyuncunun maç içinde ekstra bir görevi var gibiydi. Hem de düğümü çözülmesi zor bir Marsilya hücum gücüne karşı. Forvetsiz maça başlayan Sampaoli, Harit, Dieng, Cengiz ve Payet dışında Gueye ve Guendouzi'yi sürekli rakip ceza sahasına sokarak pozisyon aradı.
Galatasaray savunması dik durdu. Berkan sol iç gibi oynadı ama yine sahada ayak basmadık yer bırakmadı. Özellikle Harit, Cengiz ve Lirola'nın geldiği kanadı başarıyla savundu. Yine Aanholt'un açıklarını fazlasıyla kapattı. Boey şansız bir sakatlık yaşadı ancak fizik gücüyle Fransızlara geçit vermedi. Taylan ve Morutan da kendi görevleri dışında o bölgeye destek verdi. Morutan'ın Harit'in pozisyonunda Muslera'nın hemen önünde kestiği top da bu yardımlaşmanın en büyük göstergesiydi.
Galatasaray, oyun olarak etkisiz görünmüş olabilir çünkü ofansif oynamaya gitmemişti. Kerem, Morutan ve Halil'in hücumda silik görünmesinin en büyük sebebi buydu. Özellikle stoper ve beklere yardımda kusursuz bir görüntü çizen orta saha aynı katkıyı hücuma veremedi. Ki verse belki de savunmada daha büyük zaaflar oluşabilirdi.
Plan takır takır işledi...
İşin özü savunma planı hatasıza yakın işledi ve Galatasaray zorlu deplasmandan bir puanı kurtardı. Muslera'nın harika dönüşü, Marcao'nun sağlam duruşu ve takımın mücadelesi büyük alkış topladı. En büyük alkış da Velodrome tribünlerinde takımı yalnız hissettirmeyen Galatasaray taraftarına...
Dönme Türkiye'ye Cengiz!
Cengiz'in Marsilya transferi sonrası paylaşım yapmıştım. Cengiz eğer böyle devam ederse yeni durağı yakında Türkiye olur diye. Çünkü Roma'daki ikinci yılı ve geçen sezon Leicester performansı yerlerdeydi. Dün harika bir Cengiz vardı. Milli Takım ve kendi geleceği için umut verdi... Umarım bu çıkışın devam eder ve dönmezsin Türkiye'ye...
‘’Lazio maçında tarih, Alanya maçında eksi yazdı!‘’
Lazio galibiyetini sonrası maçın zor geçeceği aşikardı. Ne olursa olsun üç günde bir o seviyelerde maç oynamak hiç kolay değil. Muhteşem bir havada, zeminde ve taraftar önünde Galatasaray maça resmen ağır çekimde başladı.
Lazio maçında göze hoş gelen oyunun başlangıç noktası Marcao kusursuza yakın oynamıştı. Ancak Luyindama maalesef pas oyununda takımın hızını kesen adeta el freni gibiydi. Pas oyununda futbolcular arası mesafe uzadıkça hem hata yapma riskiniz artıyor hem de geriye daha çok koşunca daha da çok yoruluyorsunuz. Nitekim bu yaşandı ve Fatih Hoca ikinci yarıya üç değişiklikle başladı. Bir parantez Berkan'a açmak lazım Lazio maçında sanki o sahada 13 KM koşan yokmuş gibi yine sahadaydı...
Halil Dervişoğlu etkisiz gözüktü ancak diri Alanyaspor savunması karşısında 45 dakika tek başına mücadele etmeye çalıştı. Morutan ve Cicaldau Halil'e çok uzak kaldı. O destek gelmeyince de Alanyaspor ceza sahası çevresine kadar yaklaşan Galatasaray takımı etkisiz hücumlarla dolu ilk yarıyı geride bıraktı. Ayrıca Halil gibi forvetiniz varsa geçiş oyunlarında kanatlara değil merkeze hücum etmeniz gerekiyor. Galatasaray orta sahası topu sürekli ileri çıkan beklere çıkardı. Beklerin ortaları da yorgun mermi gibi gidince beklenen gol bir türlü gelemedi. Ayrıca Galatasaray'ın duran toplara da mutlaka bir çözüm bulması gerektiğini hatırlatalım. Karşılaşma boyunca 13 korner kullanan ev sahibi takım bunların birinde bile etkili olamadı. Yorgun çıkılan bu maçta duran toplardan gelecek bir gol sizi rahatlıkla galibiyete taşıyabilir.
İkinci yarıdaki değişiklikler Galatasaray'ın bir şekilde oyunda kalmasını ve topu ileriye taşımasını devam ettirdi ancak maçın hiç bir yerinde takımın öne geçeceği hissini alamadık. Feghouli ve Emre Kılınç'ın yeni sakatlıktan çıktığı çok belli oluyordu. Terim'in istediklerini onlar da gerçekleştiremedi. Marcao'nun olduğu maçta ve olmadığı maçtaki önemini çok iyi anlatan iki karşılaşmaya geride bıraktı Galatasaray... Lazio maçında tarih yazdı, Alanyaspor maçında ise eksi yazdı.
Taraftarın bu kadar sabırsızlığını ise anlamak gerçekten mümkün değil. Üç gün önce Avrupa'da tarih yazan aynı takım değil miydi? Bu takım 2 hafta üst üste ligde kaybetse demek ki neler olacak? O yüzden taraftarın performansını da takıma benzetiyorum.
Alanyaspor'u ve Bülent Korkmaz'ı tebrik etmek lazım haklı bir galibiyet aldılar. Kısa süre içinde 2'de 2 yapmak hiç de kolay değildi...
‘’Terim Sarri'yi 'mat etti'‘’
Sarri dersine iyi çalışmış gibi başladı maça. İlk yarı rahat rahat Galatasaray'ın oyun kurmasına izin verdiler. Önde Marcao ve Nelsson'un top almasını sağladılar. Beklentileri savunmanın hata yapmasıydı ancak Luyindama yoktu, iki ayağı düzgün stoper 45 dakika boyunca kusursuza yakın oynadı.
6 numaran olmasa da olur
Galatasaray'ın savunmadan rahat çıkması takımın özgüvenini artırdı ve iyi oyun kuran Sarı-Kırmızılı oyuncular sezonun en iyi futbollarından birini sergiledi. Taylan ve Berkan 6 numaran olmasa da olur performansı ortaya koydu. Daha temaslı oynadılar ve daha çok ayakta kaldılar. Kerem'in 13 top kaybı ve gelmeyen gol ilk yarının eksik taraftarıydı.
İkinci yarıya bu kez Lazio oyun kurmaya çalışarak başladı. Ancak taktik savaşlarında üstün çıkan taraf bariz bir şekilde Fatih Terim oldu. Halil, Morutan, Kerem ve Cicaldau'nun ön alan baskısı Lazio'yu hata yapmaya zorladı. Nitekim Galatasaray'a golü hediye eden Thomas Strakosha kısa süre içinde pas oyunundan vaz geçerek uzun toplara döndü. Sarri'nin ilk yarıda yapamadığını ikinci yarıda Terim yapmıştı. Rakibini mat eden taraf da Terim oldu...
"Hoş geldin Marcao"
Marcao'nun sahaya dönüşü ve Luyindama'nın olmayışı aslında Sarri'nin planlarını bozmuştu. Nelsson - Marcao uyumu gözlerden kaçmadı ancak Brezilyalı futbolcu Galatasaray'ın olmazsa olmazı olduğunu bir kez daha gösterdi.
Galatasaray grubun favorisi olan Lazio'yu hem güzel oyunu, hem de taraftarının muhteşem desteğiyle 1-0 yenmeyi başardı. Belhanda'nın geçen sezon başını yiyen muhteşem zemin de takımın bu kadar iyi pas yapmasına engel çıkarmadı.
Terim İtalyanca şov yaptı!
Maçtan sonra Fatih Terim'in mutluluğu gözlerinden okunuyordu. İtalyan gazetecilerin sorularını İtalyanca cevapladı. Sarri'nin maçtan önce Terim'e saygısını göstermesi ise hem iki teknik adamın büyüklüğünü gösterdi...
Maçın en iyileri...
Marcao, Cicaldau, Berkan ve biraz Morutan!
‘’"En iyi savunma hücum oynamaktır"‘’
Maçın mutlak favorisi daha tecrübeli kadrosuyla Trabzonspor'du. Ev sahibi takımda kaliteli ayaklar olmasına rağmen savunmaya dönmede sıkıntılar yaşanacağı aşikardı. Nitekim Fatih Terim bu planla oyuncularını sahaya sürmüştü. Çift ön libero yerine orta alanda Berkan, Cicaldau, Morutan ve Emre Kılınç gibi pas yüzdesi yüksek isimlerle maça başladı. Maç tam Terim'in istediği gibi gelişti. Nitekim Galatasaray 2-0 öne geçti.
2-0 öne geçtikten sonra Galatasaray'da ilk 35 dakikadaki oyunu neredeyse göremedik. Öne geçmenin rahatlığı Kasımpaşa maçından sonra bir kez daha pahalıya mâl oldu. 2-1 sonrası Fatih Terim'in değişiklikleri ise neredeyse maçı veriyordu. Herkes "Morutan neden çıktı?" sorusunu sorarken Fatih Hoca toplantıda oyuncunun savunma zaaflarına dikkat çekti.
"En iyi savunma hücum oynamaktır"
2012 yılında Galatasaray twitter hesabından Fatih Terim'in ağzından yapılan paylaşımı aynen buraya bırakıyorum. "En iyi savunma hücum oynamaktır". İşte bu sözün aksine cümleler Fatih Terim'den duymak herkesi şaşırtıyor açıkçası...
Ki Morutan ilk yarıda girdiği 6 ikili mücadelenin 5'ini kazanmayı bilmişti. Morutan'ın yerine giren Aytaç Kara savunmaya belki dinamizm getirdi ancak Galatasaray'ın ilk yarıda oynamaya çalıştığı hızlı geçiş oyunundan eser kalmadı. O pas istasyonlarından biri olamadı.
Emre Kılınç, Berkan Kutlu, Cicaldau, Morutan (ilk yarı) ve Halil Dervişoğlu üst düzey performans ortaya koyan oyunculardı. Babel ise oyuna girdikten sonra bildiğiniz el freni görevi gördü. Hızlı bir kenar oyuncusu rahatlıkla maçı Galatasaray'a kazandıracaktı. Hocanın artık Babel sevdasından vazgeçmesi gerekiyor.
Halil artık 1 numara!
İlk günden beri söylüyorum. Halil Dervişoğlu büyük takım forveti. Dün her top geldiğinde üst düzey meziyetlerini fazlasıyla ortaya koydu. Trabzonspor savunmasını oldukça zor duruma düşürdü. Halil şuan hem Türk Milli Takımı'nın hem de Galatasaray'ın 1. forveti konumundadır...
‘’Futbolcular Şenol Güneş'i istemiyor! Burak Yılmaz hariç...‘’
A Milli Takım'da sular durulmuyor. Şenol Güneş son 6-1'lık Hollanda yenilgisi sonrası gitti, gidecek derken belirsizlik devam ediyor. En sonda yazacağımı en başta yazayım. Futbolcu grubunun yüzde 90'ı Şenol Güneş'le devam edilmesini istemiyor. Burak Yılmaz hariç...
Huzursuzluk EURO 2020'de başladı!
Avrupa Şampiyonası öncesi milli takım erkenden toplanmıştı. Ancak takım içinde ciddi huzursuzluk vardı! Çünkü kimin oynayacağı belliydi. Bu durum öncelikle takım içinde rahatsızlık yaratmıştı. Güneş oyuncularla iletişimde olmayınca kopukluk burada başladı zaten. Oynayanlar da idmanların yetersizliğinden ve teknik taktik eksikliğinden dem vuruyordu...
Burak Yılmaz devreye girdi ancak Güneş dinlemedi!
İtalya mağlubiyeti takım üzerinde şok etkisi yaratmıştı. Güneş'e en yakın isim olan kaptan Burak Yılmaz, Galler maçı öncesi hocayla görüşüyor. Bu maça daha defansif bir kadroyla çıkılmasını tavsiye ediyor ancak Şenol hoca oralı olmuyor. İsviçre maçı öncesi Burak Yılmaz bir kez daha şansını deniyor ve bu kez daha kontrollü bir kadroyla çıkılması taraftarı olduğunu söylüyor. Güneş, yine kaptanı dinlemiyor ve kaçınılmaz son geliyor...
Ekip büyüyeceğine küçüldü!
Şenol Güneş Avrupa Şampiyonası sonrası ekibinden Şeref Çiçek ve Kerem Yavaş gibi iki ismi gönderdi. Anlayacağız herkes ekibin büyümesini beklerken Güneş'in ekibi küçüldü. Emre Belözoğlu Milli Takım'dan 330 bin TL maaş istemiş ayrıca ekibe kendisiyle birlikte 5 kişinin alınmasını talep etmiş. Şenol Güneş ise bu isteğe karşı çıkınca Emre Belözoğlu defteri kapanmış.
Peki şimdi ne olacak?
Futbolcuların yüzde 90'ı başarısızlığın ana sebebi olarak Şenol Güneş'i görüyor. Ayrıca Şenol Hoca'nın takım içindeki iletişimsizliği gittikçe gün yüzüne çıkıyor. Önce Avrupa Şampiyonası'nda sıfır çektik, şimdi Dünya Kupası hayalleri bitmek üzere. Güneş, kalıp takımı turnuvaya taşıyacağına inanıyor. Ancak ne federasyon ne de futbolcular ona güvenmiyor...