‘’Daha çok su akar‘’
Dünya’nın en zengin 64 kişisinin sahip olduğu para, Dünya’da yaşayan tam 3 Milyar 500 Milyon diğer insanın toplam mal varlığına eşitmiş! Dünya’da her 6 saniyede 1 çocuk açlıktan ölüyormuş.. Ve sıkı durun, Dünya’da her sene 1 Milyar 400 Milyon Ton gıda çöpe atılıyormuş. Dünya üzerinde tam 1 Milyar insan açlık çekiyormuş.. Ve aynı Dünya üzerinde 1 Milyar insan, zayıflayabilmek için trilyonlarca para harcıyormuş. ABD’nde tam 30 milyon Amerikan vatandaşı sokaklarda yaşıyormuş, parklarda yatıyormuş.. Ve aynı Amerika’da tam 36 Milyon kişilik ev, bomboş duruyor, kiracı bekliyormuş!
Dünya üzerinde silahlanmak (yani en nihayetinde öldürmek) için harcanan para ile Dünya’da yaşayan insanların tümüne (Yaklaşık 8 Milyar insandan bahsediyoruz) sağlık ve eğitim hizmetleri ömürleri boyunca ücretsiz sağlanabilirmiş.
Dünya’daki en önemli iç çamaşırı firmalarından biri, üzeri kıymetli taşlarla bezenmiş bir sütyeni tam 4 Milyon Dolar’dan satışa sunmuş. Sonrasında da açıklama yapmışlar: 190 ülkeden gelen siparişleri yetiştiremiyoruz. Gecikmeler için müşterilerimizden özür dileriz! Aynı Dünya’da milyonlarca kadın; açlıktan, yani iyi beslenemediği için çocuğunu emziremiyormuş.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün...
Görülen o ki, matematiği yok bu Dünya’nın.. Ve iki kere iki, dört etmiyor aslında!
Sağ bekinde 8 numara Ozan’ı, sol bekinde sağ açık Dirar’ı, stoperinde 6 numara Jailson’u oynatıp iki maçta 6 puan alırken 7 gol atıp sadece 1 gol yiyen Fenerbahçe var önümüzde...
Bir de savunması tamamen orijinal savunma oyuncularından kurulan, forvetinde geçtiğimiz sezonun Gol Kralı bulunan, üstelik ligimizin son şampiyonu olan Galatasaray var bir de: İki maçta 1 gol atıp 3 gol yemiş, toplamda sadece 1 puan toplayabilmiş...
Son 5-6 sezonun tamamında Abdullah Avcı yönetiminde şampiyonluk yarışında yer alan Başakşehir, hemen hemen aynı ve hatta daha derli toplu kadrosuyla Okan Buruk yönetiminde iki maçta sıfır çekti ve küme düşme hattında...
Bir alt ligden gelen Denizlispor ise Yücel İldiz’le ikide iki yaparak (Biri Galatasaray galibiyeti) üçüncü sırada... Karaman’ın Trabzonspor’unu öve öve bitiremiyoruz (ki biri de benim, övmeye de devam edeceğim!), Avcı’nın Beşiktaş’ını ise yerden yere vuruyoruz! Oysa ki biri 4, diğeri 3 puanda! İkisi de 3 gol atmış toplamda ve Trabzonspor, sadece 1 gol eksik yemiş...
Bu kadar karmaşık bir matematiğin hüküm sürdüğü Dünya’da, övgü ve yergi için çok erken aslında... Ve daha çok su akar bu köprünün altından...
‘’Transfer dönemi!‘’
Hemen her yaz transfer döneminde, teknik adamlar, yöneticilerine şu istekte bulunur: “Alacağımız yeni futbolcular, sezon öncesi kampımıza yetişsinler...” Yöneticiler de, “Elbette hocam... Talep ettiğiniz isimler, kısa süre içinde aramıza katılacaklar...”
Bizler de bu diyalogları haber yapar, sayfalarımızda sizlere aktarırız...
Sonra ne mi olur?
Yaz biter, sezon başı hazırlık kampları gelir. Bir tane futbolcu bile transfer edilmemiştir.
Takımlar, bir önceki sezondan kalan oyuncularının bir kısmıyla (Çünkü as oyuncular genelde Afrika Kupası, Amerika Kupası, Asya Kupası, Avrupa Şampiyonası gibi turnuvalara gittikleri için izinli olurlar) ve onların yanına sezon içinde bir daha asla kadroya almayacakları altyapıdan gelen genç futbolcularla kamp yaparlar.
Bu kamptan bir verim alınmaz... Çünkü birkaç hafta sonra sahaya çıkacak ilk onbir oyuncularından sadece birkaçı vardır bu kamplarda...
Ve sezon başlar... Hemen hemen aynı oyuncular sahadadır. Bu arada “Mutlaka satacağız, kendine kulüp bul” dediğiniz ve küstürdüğünüz oyuncuların bir bölümü de elinizde kalmıştır. Onlara bel bağlar mecburen teknik adamlar... İşler yolunda gitmez elbette...
Yöneticiler ardından biraz daha para musluklarını açarlar... Akşam pazarına giden ve aynı ürünün malesef ezilenlerinden daha ucuza almaya gayret gösteren, maddi durumu çok da iyi olmayan emekliler gibi... Fakat emekliler gibi bütçelerini de düşünmezler.
Hiç hak etmedikleri büyük paraları verirler oyunculara ve mecburiyetten alırlar.
Dostlar alışverişte görsün işte.
Fakat Avrupa Kupaları’ndan elenmiştir bazı takımlar... Bazıları lige kayıplarla girmiştir... İş işten geçmiştir yani...
Bu yazdıklarım, çeyrek yüzyıldır bu işi yapan biri olarak hemen her sezon tecrübe ettiğim gelişmelerdir.
Finansal Fair Play’in kulüplerimizi maddi disipline sokmak istediğini elbette biliyorum. Kulüplerimizin çok ciddi borçları olduğundan da haberdarım.
Fakat gelin, hep birlikte takip edelim bu sezon...
Şu andan itibaren alınan oyuncular, şu andan önce alınanlardan kaç katına transfer edilecek.
Teşbihte hata olmaz... Bizim kulüp yöneticilerimizin yaptığı aynen şu söze benzer: Ayranları yok içmeye...
‘’Elin Fransız'ı, İtalyan'ı gelip alıyoru çocuklarımızı biz göremiyoruz!‘’
Duhan Aksu ile röportaj yaptık, olay oldu. Tüm basın kuruluşları aldılar, yayınladılar. O da Merih gibi ayrılmıştı Fenerbahçe’den. 6 ay içinde Lille ile ön protokol imzalamıştı. Yanıbaşımızdaydı, şimdi farkına vardık...
Oysa ki mesele Duhan değil; Sistem... Çünkü Finansal Fair Play uygulaması, bugün olduğu gibi yarın da bırakmayacak peşimizi... Altyapıdan futbolcu yetişmiyor diyoruz ya... Külliyen yalan... Bu çocuklar nereden geldi peki?
Elin Fransız’ı, İtalyan’ı gelip alıyor çocuklarımızı; Biz göremiyoruz. Mesele bu... Mitroglou, Lens, Slimani, Rodallega’ya verdiğiniz 1 yıllık ücreti, altyapıya ayırın lütfen... Bu çocuklar size daha çok kazandıracaktır
***
Sergen Yalçın’ın Beşiktaş PAF Takımı’nı çalıştırdığı günler... Takımı, ilk yarıda 17 maçta 16 galibiyet almış, ligi kasıp kavuruyor. Yaptığımız röportajda Sergen aynen şunları söylüyordu: “A Takım ile PAF Takım’ın sahaları arasında 100 metre var. Fakat yetkililerin bize baktığı mesafe ‘taaaaaaaaaa’ o kadar...” O takımdan bir çocuk bile yok şu an Beşiktaş’ın kadrosunda...
Yıllar önce de yazdım; Şimdi tam sırası ve bir kez daha yazayım... Trabzon’da iki lise, Dünya Liselerarası Şampiyonası’nda Şampiyon olmuştu. İlk şampiyon liseden bir tek Ergin Keleş çıktı üst düzeye... Şimdi de sadece Yusuf Yazıcı var. Fakat gidin biraz geriye; Trabzonspor’un, İstanbul’un büyüklerini geride bırakıp şampiyon olduğu yıllara... Takımın en yabancıları; Erzurumlu ve Samsunlu’ydu! Yani kendi özünden çıkan o dönemin çocuklarıyla başarmıştı Bordo-Mavililer. Sonra yanlış yolda yürüdüler; Kendi çocuklarını bir kenara bırakıp, başka şehirlere ve hatta ülke sınırlarının dışına çıktılar. Ne elde ettiler peki: Koca bir sıfır.. Ve bugün mecburiyetten bile olsa doğru yoldalar. Böyle devam ederlerse bir kaç yıl içinde yeniden zirveyi ele geçirebilirler.
Bugünün Galatasaray’ında kaç çocuk var Florya patentli... İyi kötü bir Sabri vardı, o da gitti ve bitti taşı toprağı altın denilen Florya... Oysa ki Ozan Kabak’a şans verdiğinde gördü Sarı- Kırmızılılar bir kez daha Florya’nın gücünü...
Merih Demiral ile Yiğithan oynuyordu Fenerbahçe’nin alt yaş gruplarında iki stoper olarak... Merih inanmadı A Takım’a yükselebileceğine ve amatöre dönmeyi göze alıp gitti; Şimdi Juventus peşinde... Yiğithan’ı, Sadık karşılığında bonservisiyle verdiler Malatya’ya.. Elde Skrtel, Roman, Serdar Aziz varken, Sadık’ı almak hedefiyle... Merih-Yiğithan oynasaydı Fenerbahçe’nin tandeminde, daha mı kötü yerde bitirirdi sezonu Fenerbahçe...
Ve gelelim Duhan Aksu’ya... Bir röportaj yaptık, olay oldu. Tüm basın kuruluşları aldılar, bu röportajı yayınladılar. O da Merih gibi ayrılmıştı Fenerbahçe’den. 6 ay içinde Lille ile ön protokol imzalamıştı. Röportajı yaparken dikkat ettim; Türk Dil Kurumu’nda çalışıyor sanki! Konuşmayı biliyor, hayatı biliyor. Nasıl beslenmesi gerektiğinden ne kadar uyuması gerektiğine kadar hesaplamış! Daha doğrusu profesyonelerden destek almış, uyguluyor. Yanıbaşımızdaydı ve şimdi farkına vardık Duhan’ın da...
Oysa ki mesele sadece Duhan değil; Sistem... Çünkü Finansal Fair Play uygulaması, bugün olduğu gibi yarın da bırakmayacak peşimizi... Çözüm basit; gözümüzü başka kıtalara çevirdiğimizin sadece onda biri kadar, alttaki çocuklarımıza bakacağız. Altyapılardan futbolcu yetişmiyor diyorlar, ya da diyoruz ya... Külliyen yalan... Elin Fransız’ı, İtalyan’ı gelip alıyor çocuklarımızı... Onlar görüyor, biz göremiyoruz... Mesele bu... Mitroglou, Lens, Slimani ya da Rodallega’ya verdiğiniz 1 yıllık ücreti, alt yapıya ayırın sevgili yöneticiler... Bu çocuklar sizlere hem sportif hem de maddi anlamda daha çok kazandıracaktır; emin olun... Kurtuluş ‘taaaaaaa’ oralarda değil, buralarda... Bizim topraklarımızda, bizim çocuklarımızda... Yeter ki güvenin...
‘’Cevapsız sorular...‘’
Sezon bitti... Şampiyon da belli, küme düşenler de... Şimdi cevabı verilmeyen soruları sorma zamanı... Kulüpler Birliği, Abdurrahim Albayrak, Ali Dürüst ve Mehmet Topal’a soruyoruz.
Tarih 27 Kasım 2018...
Sayın Fikret Orman’ın Başkanlık yaptığı Kulüpler Birliği bir açıklama yayınladı. Konu; Merkez Hakem Kurulu’nun, Galatasaray- Konyaspor maçında Galatasaray aleyhine fahiş bir hata yapan hakem Hüseyin Göçek ile VAR Hakemi Halis Özkahya’ya ikinci bir değerlendirmeye kadar maç vermeme kararına karşıydı.
Özetle; “İnsanın var olduğu her yerde hata da işin bir parçasıdır. Dünya’nın bir çok liginde de hakemlerin performansına bağlı uygulamalar mevcuttur. Bu tasarrufun zamanlaması ve uygulama biçimi dikkate alındığında, yetki kapsamında masum bir karar olduğuna inanmak ve bunu savunmak, bu şartlarda mümkün değildir” deniyordu.
Soruyoruz: Galatasaray hariç, 17 kulübün görüş birliği ile bu açıklamanın yapıldığı açıklanmıştı. 17 kulüp yönetimi, bu açıklamanın altına gerçekten imza attı mı? Yoksa bir çoğu, bu açıklamayı, bir sonraki gün gazetelerden mi okudu? O toplantıda Galatasaray’ı temsilen kim vardı? Ya da biri var mıydı? Var ise kimdi? Yok ise bu oluşum Birlik mi?
★ Bu krizin patladığı gün, Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili ve Milli Takımlar Sorumlusu Ali Dürüst istifa etmişti. Bir gün sonra, “Galatasaray’a daha iyi hizmet edebilmek için bu kararımdan vazgeçiyorum” diyerek istifasını geri çekti.
Soruyoruz: Sayın Ali Dürüst’ü bu kararından vazgeçirenler kimlerdi? TFF, Türkiye’de futbolun çatı kurumudur. Bu nedenle TFF’de görev alanların tek bir takımı (Türkiye Milli Takımı) olması gerekmez mi?
★ Sezonun son 5 haftasına girilirken Galatasaray Başkan Vekili Abdürrahim Albayrak, “Bu kadar çabamıza, ekonomik krizdeki bu kadar emeğimize yazıktır, günahtır. Sadece Galatasaray için değil, öbür kulüplere de yapılmasın bu. Eğer bir takım şampiyon ilan edilecekse, açık açık ilan etsinler, şampiyon yapsınlar. Bildiğim birçok şey var, bana söylenen birçok şey var. Zamanı geldiğinde çok şey paylaşacağım” demişti.
Soruyoruz: Sayın Abdurrahim Albayrak, zamanı gelmedi mi? Türk Futbolu’nun bekası adına bildiklerinizi mutlaka açıklamanız gerekmez mi?
★ Sezonun son haftası, Kadıköy’de, henüz maça girmeye hazırlanan Mehmet Topal’ı bir grup taraftar ıslıkladı.
Soruyoruz: Mehmet Topal’a bunların yapılması için bir futbolcunun taraftar gruplarına para verdiği doğru mu? Savcılıkta bu evrakların var olduğu iddia ediliyor. O futbolcu kim?
‘’Alkışlar Galatasaray'a‘’
Bir sezonu daha geride bırakmak üzereyiz. Ligimizden Akhisarspor dışında hangi takımların ayrılacağı henüz tam olarak belli değil belki ama, şampiyon belli: Galatasaray... Hem Süper Lig’i hem de Türkiye Kupası’nı kazandı Sarı- Kırmızılılar... Bir hayli çekişmeli geçen ve VAR’a rağmen hakem hatalarının çok konuşulduğu bu uzun maratonu muhteşem bir finalle geride bıraktılar. Sahada; şampiyonluk adayı iki takım ve Dünya’nın en iyi üç hakeminden biri vardı. Kazanan şampiyon olacaktı ve Galatasaray kazandı. Artık yapılması gereken belli: Hep birlikte Şampiyon’u tebrik edelim ve alkışlayalım...
İşte çifte şampiyonlukta emeği geçenler: Mustafa Cengiz başta olmak üzere; Abdurrahim Albayrak, Yusuf Günay, Kaan Kançal, İlber Aydemir, Dorukhan Acar, Emre Erdoğan, Mahmut Recevik, Okan Böke, Ömer Cansever, Dilek Kutlu, Metin Karakaya, Banu Vahapoğlu Akgün, Erol Özmandıracı, Özgür Savaş Özüdoğru ve Gülçin Büyüközkan... Fatih Terim başta olmak üzere; Levent Şahin, Ümit Davala, Hasan Şaş, Claudio Taffarel, Fadıl Koşutan, Yasin Küçük, Şükrü Hanedar, Uğur Yıldız, Mert Çetin, Aslı İşliel, Hande Sümertaş, Eray Sözen, Fahri Yılmaz, Ersan Zeren, Halil Cihan Ünal, Olgu Şimşek, Dr. Yener İnce, Dr. İsmail Erman Büyükgök, Mestan Hüseyin Çilekçi, Mustafa Korkmaz, Burak Koca, Samet Polat, Sedat Peker, Batuhan Erkan, Ozan Abaylı, Hasan Çelik, Veli Muğlı, İlyas Gökçe...
Fernando Muslera, İsmail Çipe, Batuhan Ahmet Şen, Mariano Ferreira Filho, Ahmet Çalık, Semih Kaya, Martin Linnes, Yuto Nagatomo, Ömer Bayram, Emre Taşdemir, Marcos do Nascimento Teixeira, Christian Luyindama, Selçuk İnan, Younes Belhanda, Celil Yüksel, Ryan Donk, Fernando Francisco Reges, Sofiane Feghouli, Emre Akbaba, Papa Alioune Ndiaye, Atalay Babacan, Gökay Güney, Abdussamed Karnuçu, Muğdat Çelik, Henry Onyekuru, Yunus Akgün, Sinan Gümüş, Eren Derdiyok, Konstantinos Mitroglou, Mbaye Diagne...
Ve elbette milyonlarca Galatasaray taraftarı...
‘’Para ve zeka...‘’
İş adamı, son model Rolls Royce’dan indi, bankaya girdi. ‘Bireysel kredi’ başvurusu için müşteri temsilcisine gitti. Acele İspanya’ya gitmesi gerektiğini, 1 hafta vadeli 5 bin dolara gereksinim duyduğunu söyledi. Adamın ‘sicili’ni araştıran görevli, kredi vereceklerini, ancak bankayla ilk kez çalıştığı için bir teminat istediklerini söyledi. Adam, “Arabam bankanın hemen önünde. Teminat için herhalde yeterli olur!” dedi. Cebinden Rolls Royce’un anahtarlarını çıkarttı ve temsilciye uzattı: “Lütfen! Çok acelem var. Anahtarları alın, krediyi tanımlayın.”
Temsilci, Rolls Royce anahtarıyla müdüre gitti ve anında krediyi çıkarttı. Adam parayı nakit aldı, taksiye atladı, havalimanına gitti. Bankanın güvenlik görevlisi de Rolls Royce’u kapalı otoparka çekti. Bir haftalık seyahatin ardından New York’a dönen adam bankaya geldi. 5 bin dolarlık ana paranın yanı sıra vade farkı olan 9.5 doları ödedi, anahtarını talep etti.
Bu süreçte iş adamını araştıran ve büyük serveti olduğunu öğrenen müşteri temsilcisi, merakını yenemedi: “Efendim, sizin için çok küçük bir miktar olan bu paraya neden gereksinim duydunuz?” İş adamının verdiği yanıt şöyleydi: “Böyle lüks bir otomobili, New York’ta hangi kapalı garaja, bir hafta boyunca 9.5 dolar karşılığında bırakabilirsiniz?”
Bu hikayenin bize anlattığı çok şey var aslında... Öncelikle kabul etmeliyiz ki; Evet, para çok şeydir... Ama şunu da bilmeliyiz; her şey değildir.
Bakın; 24 yaş ortalaması olan Ajax, sadece 33.1 milyon Euro’luk transfer bilançosuyla Şampiyonlar Ligi’nde yarı final oynadı ve 96. dakikada yediği golle finali kaçırdı. Ajax’ı eleyen Tottenham (Yaş ortalaması 27), yönetimin aldığı karar gereği bu sezon hiç transfer yapmadı. Bilançosu artı 5.35 milyon Euro. Diğer finalist Liverpool, 143.7 milyon Euro harcamış transfere... 3- 0’ın rövanşında 4-0 ile elediği Barcelona’nın kadro değeri ise tam 1.18 Milyar Euro...
Sadece Neymar ve Mbappe için 300 küsur milyon Euro veren PSG yok bu listede... Her sezon 300- 400 milyon Euro harcayan Real Madrid yok... City yok. Bayern Münih yok... Bizim yaklaşık 3’er milyar lira borçları olan büyük kulüplerimiz için ‘Ajax’ ya da ‘Tottenham’ kulüpleri örnek olmalı... O kadar uzağa gitmeye de gerek yok; Altınordu’nun bize ve elbette onlara anlattığı bir şeyler olmalı...
Evet, para çok şeydir; ama her şey değildir. Olsaydı eğer Ajax değil Real, Tottenham değil Bayern olurdu buralarda.
Sadece zenginlik başarıyı getirmez... Zenginlerin çocukları en iyi kolejlerde okur, ama her ne hikmetse dahiler hep fakirlerden çıkar. Başarı için çok çalışmak, hırslı olmak şart; ama sistem ve zeka da elzem...
‘’Hesap vakti!‘’
Bir sezon daha bitmek üzere... Topu topu üç hafta kaldı. Bir çok futbolcunun, birçok teknik adamın, birçok takımın ve hatta birçok başkanın kaderi, 270 dakika sonra belli olacak.
Büyük olasılıkla Şampiyonlar Ligi’ne Galatasaray ile Başakşehir gidecek. Kim direkt katılır, kim ön eleme oynar bilemem. Fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim; İki takımın teknik adam düzeyindeki kalitesi, takım kurgusunun çok üzerinde...
Mesela Galatasaray... Kulübede Fatih Terim’i var, fakat Şampiyonlar Ligi seviyesinde santrforu yok. Hatta Belhanda’nın, Feghouli’nin gelgitlerini de gözönüne alırsanız, hücum bölgesinin tamamen oyuncuların günlük performansına bağlı olduğunu görürsünüz. Bu durum, Süper Lig’de sorun yaratmayabilir; Çünkü diğer oyuncuları (Onyekuru, Emre Akbaba, Mitroglou, Yunus ve hatta Selçuk gibi) inisiyatif alırlar ve o gün bir şekilde galibiyete ulaşırlar. Ancak Şampiyonlar Ligi seviyesinde işlemez bu sistem... Mutlak devamlılığı olan forvetler, duran ve hareketli toplarda son vuruş becerisi yüksek olan bir santrfor şart.
Mesela Başakşehir... Abdullah Avcı gibi yenilikçi ve sistemine sadık bir teknik direktörü var, ancak stoperi yok! Costa gitti, Epureanu sakatlandı ve sistem çöktü. Çünkü orta alanın en önemli adamı Mahmut’u çektiler geriye... Yanına yine orta sahadan devşirme Attamah’ı koydular. Geriye yama yaparken, ortayı kaybettiler ve şampiyonluk kutlamaları yapacakları şu günlerde, Galatasaray’ı deplasmanda yenip mucizeyi başarabilir miyiz hesapları içindeler.
Avrupa Ligi’nde Beşiktaş ile Trabzonspor’un biletleri hazır. Kim daha çok ön eleme oynar, bilemem!
Ancak Beşiktaş için sıkıntı büyük... Hocası gidiyor, yıldızları mecburen gönderiliyor... Feda döneminde alınan gençleri de, oyunu da yaşlandı Beşiktaş’ın. Revizyon şart, ama para yok. Üstelik bir de Başkanlık seçimi görecekler.
Bence en sorunsuz takım Trabzonspor... Ünal Karaman ile devam etmeliler. Abdülkadir ve Yusuf’u gönderip, alttan gelenlere yol açmalılar. Bu formül, yani öze dönüş; belki gelecek yıl değil ama birkaç yıl içinde mutlaka sonuç verir.
Ve Fenerbahçe... Sezonun bitişi, en çok onların lehine... Kâbus bitiyor sonuçta. Bir atasözü vardır: Kurtlar kışı geçirir, ama yediği ayazı unutmaz... Umarım Sayın Ali Koç ve yönetimi, bu sezonu hatırlayarak yeni yıla başlar.
‘’Sural giderken...‘’
“Yavaş yavaş ölüyoruz” dedi kaplumbağa... “Haklısın” dedi kelebek, “Ne uzun bir gün!”
Kimin sözüdür bilmiyorum ama, hayatın özüdür. Yastığınızın altına bir yerlere iliştirin. Sudan sebeplerle daraldığınız, isyan etmeyi keyif saydığınız, hakkınızı savunurken hak yediğiniz ve adaletsiz davranırken adalet istediğiniz bir gün hatırlayıp okur ve belki de değişmek istersiniz...
Nasıl bir hayat sürdüğünüz, hayata nasıl baktığınızla ilintilidir. Sibirya’da yaşayan bir çocuğun hayallerini güneş süsler; çünkü kardan, buzdan, soğuktan bıkmıştır... Etiyopya’da yaşayan bir çocuk için ulaşılmaz olan kartopu oynamaktır. Güney Kore’de ortalama ömür 90 yıldır, 80’de göçersen ‘gençti’ diye ağlanır... Güney Afrika’da 47 yaşını gören mutlu azınlıktandır. Guatemala’da 150 santim boyun varsa manken olursun... Hollanda’da 1.70 isen kısa boylusun! Bunlar gerçek bilgiler, ama hayatın bize sunduğu gerçekler başka... Biliyoruz ki... Sibirya’da da mutlu çocuk vardır, Etiyopya’da da... Güney Kore’de 50 yaşında ölen de vardır, Güney Afrika’da 90’ını gören de... Guatemala’da 2 metrelik insan da vardır, Hollanda’da 1.30’luk cüce de...
★★★
Sezon finaline geliyoruz ağır ağır.. Ve artık şu bir gerçek: Başakşehir, Galatasaray ve Beşiktaş’tan biri şampiyon olacak, kupayı müzesine götürecek. 34 haftalık maratonun gerçeği bu olacak.
“Alanya, tam da ailemle birlikte yaşayabileceğim bir yer” demişti imza töreninde. Maalesef 3 ay kalabildi aramızda Josef Sural... Kayserispor maçı sonrası trafik kazasında kaybettik onu.. Ve önceki gün, eşi ile çocuklarını da onsuz gönderdik ülkelerine... Alanyaspor Yönetimi, çoğumuzun unuttuğu bir değeri hatırlattı aldığı kararla; Vefa gösterdi... Kontrat süresi boyunca hak edeceği ücreti, ailesine ödeme kararı aldı. Benim gerçeğim başka, şampiyonum ise şimdiden belli: Alanyaspor...
Kimin sözüdür bilmiyorum ama, hayatın özüdür: “Yavaş yavaş ölüyoruz” dedi kaplumbağa... “Haklısın” dedi kelebek, “Ne uzun bir gün!”