‘’Younes Belhanda...‘’
Dünya’nın en ünlü kalp doktoru Michael De Bakey’in arabası bozulur, tamire götürür. Kaputu açan tamirci, araçtaki sorunu bulur ve ukalâ bir tavırla De Bakey’e durumu anlatır:
■ Kaputu açar açmaz problemin nerede olduğunu anladım. Şimdi kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkartıp yerine yenisini takacağım. Aslına bakarsanız ikimiz de aynı işi yapıyoruz; Siz insanlar, ben arabalar üzerinde... Hâl böyleyken siz milyon dolarlar kazanırken, ben neden çok az kazanıyorum!
Tamirciyi büyük bir dikkatle dinleyen De Bakey, kulağına eğilir ve şu cevabı verir:
■ Anlattıklarının hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene...
Teknik direktörler ile spor yorumcuları ve taraftarlar geldi aklıma bu hikâyeyi okuduğumda... Öyle ya... Teknik direktörler; bir takımı yönetmek, varsa arızaları gidermek ve sonunda hedeflenen yolda yürümek peşindeler. Bizler, onların yaptığı doğruları-yanlışları kendimize göre belirlemeye çalışıyor, yazıyor çiziyoruz... Taraftarlar çıkan kadroyu eleştiriyor, yapılan değişiklikleri yorumluyor ve en nihayetinde ya zirveye heykelini dikiyor ya da ‘istifa’ istiyor.
Adının Fatih Terim ya da Erol Bulut olması fark etmez... Yaptığın iş bu ise, sonucunda yaşayacağın gerçekler de bunlar. Önemli olan bu işin karşılıklı saygı içinde yürümesi...
Oyunun en önemli aktörleri oyuncular için de geçerli bu durum. İyi oynarsan alkışlanırsın; kötü oynarsan eleştirilirsin, yuhalanırsın. Oyunun kuralı bu... Kayıtsız şartsız uyacaksın...
Üç gün önce Ali Sami Yen’de Galatasaray taraftarına ağıza alınmayacak küfürleri eden Belhanda; üç gün sonra Beşiktaş’a karşı ilk onbirde sahaya çıkıyorsa... Sorun Belhanda’dan da büyüktür Galatasaray’da...
Tamir edilmez bu arıza... Tamirci, motoru değiştirmek zorunda...
‘’Fener'in Hakan'ı kim?‘’
18 Eylül 2019’da, Fenerbahçe’nin Alanyaspor’a kaybetmesi sonrasında (sezonun 4. haftasında Emre ve Terim başlığıyla) yazmıştık şu satırları:
”Sağ açık Dirar sol bek, 6 ve 8 numaralardan Ozan sağ bek, Jailson stoper oynuyor. Yanı sıra kalesinde de genç Altay var. Bu zorunlu dizilişin bir maçta SOS vereceği aşikârdı. Harika bir sezon öncesi yaşayan, lige 3’te 3 ile başlayan Lider Alanyaspor’un kazanması sürpriz olmadı. İsla düzelir, Rami sahaya iner, Hasan Ali sahalara döner, savunma kurgusu baştan sona değişir.. Ve belki de her şey yoluna girer... Ancak asıl sorun başka...
Emre’li Fenerbahçe ne kadar derli toplu ise Emre’siz Fenerbahçe bir o kadar dağınık... 39 yaşındaki Emre, bu sezonu kaç maçla tamamlayacak? Bu sorunun cevabı, sezon bitiminde Fenerbahçe’nin ligdeki konumunu belirleyecek. Ersun Yanal, Emre’siz bir oyun kurgusunu ya da Emre’nin boşluğunu doldurabilecek rotasyonu bulmak zorunda...”
Bugün 23 Ekim 2019.. Ve Fenerbahçe, 8. haftayı geride bıraktı. Bu sezon ilk kez İsla sağ beke döndü, Hasan Ali sol bekte oynadı. Zanka, ilk kez gerçek bir stoper ile (Serdar Aziz) yanyana geldi. Yani Fenerbahçe, 8 hafta sonunda ilk kez ‘gerçek bir savunma’ ile sahaya çıktı. Kaburgasındaki kırığa rağmen sahaya çıkan Emre Belözoğlu oyundayken her şey yolundaydı. Fenerbahçe’nin özgüveni yerinde, futbolcular ne oynadığının bilincindeydi.
Ve Emre’nin vücudu 64 dakika dayanabildi mücadeleye... O çıktı, Fenerbahçe’nin omurgası çöktü sanki. 9 dakika sonra golü yediler, daha da kötüsü adeta kimlik değiştirdiler. Maçın üçte ikisini (Emre oynarken) ‘Lider’ gibi oynayan Fenerbahçe, maçın son bölümünü (Emre dışarıdayken) geçen sezon küme düşme hattında olduğu gibi geçirdi. Denizlispor maçı bir kez daha gösterdi ki...
Fenerbahçe, Emre Belözoğlu ile oynayabildiği dakikaları mutlaka önde bitirmek zorunda... Ya da Emresiz bir kazanma oyununu da bulmak zorunda Ersun Yanal... (Şenol Güneş, Milli Takım’da Hakan Çalhanoğlu ile çözdü bu sorunu henüz bir kaç gün önce...) Kalan haftalar, Yanal’ın bu konuda pek de formül üretemediğini gösteriyor bizlere... Ve bir de soru: Max Kruse’ye dudak bükenler, O’nun yokluğunda ne gördüler sahada!
‘’Güneş ne diyorsa o!‘’
Arnavutluk maçından 2 gün önce Fanatik’e konuşan Milli Takımlar Teknik Direktörü Şenol Güneş, hem Arnavutluk hem de Fransa maçlarının nasıl geçeceğini tek tek anlatmıştı. Güneş ne dediyse birebir yaşadık ve bu zorlu süreçten alnımızın akıyla çıktık.
Ne dedi?
İlk gün Başkanımız Nihat Özdemir’e şunu söyledim: “Heyecanımız ve huzurumuz, bizi başarıya götürecek...” Çünkü önce çalıştığın yeri seveceksin. Emek verirsen, her meslek güzeldir.
Ne oldu?
2016 Avrupa Şampiyonası’nı hatırlayalım; Oyuncular içindeki gruplaşmalar, prim kavgaları ve en nihayetinde alınan kötü sonuçların ardından, oyuncular ile Fatih Terim ve tribünler arasındaki gerilimi... Bu nedenle çok iyi bir kadromuz olduğu halde, şok edici sonuçlar almıştık. Şu anki takımda, 2016’da o olayların içinde bulunduğu söylenen isimler yok. Huzur, heyecan ve başarı var.
Ne dedi?
Önce Arnavutluk ile oynayacağımız için, Fransa maçını şu an aklıma bile getirmiyorum. Israrla söylüyorum: Önce Arnavutluk’u yenmek zorundayız. Çünkü bu maçı kazanırsak, Fransa ile liderlik maçı yapacağız. Arnavutluk, Reja geldikten sonra 4 maçın 3’ünü kazandı, sadece Fransa’ya kaybetti. Özgüvenleri yerine geldi. Koşan, futbolun sertliği içinde mücadele eden, topu aldığı zaman direkt hücuma çıkan bir takım. Bizi zorlayacaklar.
Ne oldu?
Adım adım ilerledik. Önce Arnavutluk maçına odaklandık. Arnavutluk sert oynadı, çok mücadele etti, ani ataklarla sık sık hücuma kalktı. Beklendiği gibi oldu, belki de gruptaki en zor maçımızı oynadık.
Ne dedi?
Andorra maçını son anlarda kazanmak, aslında bizim açımızdan iyi oldu. Arnavutluk ve İzlanda maçlarında seyircimize büyük görev düşecek. Onlardan sadece sabırlı olmalarını istiyoruz. Arnavutluk’u geçmemiz lazım. Her şartta, bu maç bizim için en önemlisi. Taraftar kozumuzu iyi kullanmalıyız.
Ne oldu?
Fenerbahçe Ülker Stadı ful çekti. Taraftarımız 90 dakika takımımızı destekledi. 90. dakikada Cenk Tosun’un golü geldi ve hayati maçı kazandık. O andan itibaren Fransa’yı düşünmeye başladık. Güneş’in dediği gibi, Fransa maçı artık ‘liderlik’ maçı olacaktı.
Ne dedi?
Benim için söylenen ‘çok iyi hücum taktisyeni’ sözünü doğru bulmuyorum. Ben tek yönlü oynamıyorum çünkü. Milli Takım’ın şu andaki başarısı, gol yemediği için...
Ne oldu?
Grupta oynadığımız 8 maçta 16 gol attık, 3 gol yedik. Maç başına 2 gol attık, önemli bir rakam bu... Ancak asıl önemli olan, maç başına 0.25 gol yememiz... Şöyle de söylenebilir: Milli Takımımız 4 maçta 1 gol yiyor! Bu istatistik, neden lider olduğumuzu da gösteriyor.
Ne dedi?
Hücum etmek, tek başına yapabileceğin bir iş değil. Gol Kralı, tek başına Kral olmaz. Birileri ona gol atacağı o topları verir. Oyuncularınıza bunu anlatırsanız paylaşmaya başlıyorlar. Topu ne kadar sürede geri kazanırız değil, golü ne kadar kısa sürede atarız diye düşünmek lazım. Futbolda hücumsavunma diye bir ayrım yok. Savunma oyuncusu hücum, hücum oyuncusu savunma yaparsa her şey kolaylaşır.
Ne oldu?
Grupta yediğimiz 3 gole bakalım... İzlanda’da 21 ve 31’de gol yedik, 40’ta attık. Aradaki süre, 9 dakika... Fransa’da 76’da Giroud attı, 81’de Kaan yanıt verdi. Aradaki süre, 5 dakika... 16 golümüzü 10 farklı oyuncumuz attı: Cenk (5), Kaan (3), Burak, Hakan, Hasan Ali, Cengiz, Dorukhan, Ozan, Deniz, Yusuf... Stoper/sağ bek oynattığımız Kaan, sol bekimiz Hasan Ali, 6 ve 8 numaralarımız Ozan ile Dorukhan’ın attığı goller dikkat çekici. Hücumcularımız savunma, savunmacılarımız hücum yapıyor. 10 farklı ismin gol atması, Millilerimiz’in neleri paylaştığını da gösteriyor.
Ne dedi?
Gruptan birinci çıkmak çok önemli... Çünkü ‘seri başı’ oluyorsun. Büyük avantaj.
Ne oldu?
Şu an gruplardaki liderler şöyle: İngiltere, Ukrayna, Hollanda/Almanya, İrlanda, Hırvatistan, İspanya, Polonya, Belçika, İtalya... ‘Lider’ bitirirsek, 2020’de işte bu takımlarla aynı grupta olmayacağız.
İLKLER ONUN İŞİ
■ Şenol Güneş’in gelişiyle 2019 yılı A Milli takım için muhteşem başladı. Oynanan 10 maçta tek yenilgi İzlanda deplasmanında yaşandı, Ay Yıldızlılar 8 galibiyet, 1 beraberlik aldı.
■ Güneş’in ikinci döneminde Milli takımımız çıktığı 10 maçın 7’sinde gol yemedi.
■ Fransa’yı, 8 Haziran 2019’da Konya’da tarihimizde ilk kez yendik, Paris’te de ilk beraberliğimizi aldık. Son Dünya Kupası şampiyonundan iki maçta tam 4 puan çıkarttık. ■ Grup elemelerinden ilk kez lider çıkma şansımız var.
■ A Milli Takımımız’ı 48 yıl sonra Dünya Kupası’na götürdü. 2002 Dünya Kupası Grup Elemeleri’nde 10 maçta sadece İsveç’e yenildi, 6 galibiyet ve 3 beraberlikle grup ikincisi olarak baraj maçına kaldı.
■ Avusturya ile eşleşen A Milliler; deplasmanda 1-0 ve Ali Sami Yen’de 5-0 kazanarak 1954’ten sonra ilk kez Dünya Kupası’na katılmayı başardı ve en iyi derecemiz olan Dünya 3.’lüğünü ülkemize kazandırdı.
■ 2003’te Fransa’da düzenlenen Konfederasyon Kupası’nda da Kolombiya’yı 2-1 yendi ve bu turnuvayı da 3.’lükle tamamladı.
■ 2004 Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde de 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 yenilgiyle İngiltere’nin ardından grup ikincisi oldu. A Millilerimiz Play-Off’ta beklenmedik şekilde Letonya’ya elenerek turnuvaya katılma hakkını kaybetti.
■ Sadece milli takımda değil, Avrupa Kupaları’nda da ilklere imza attı. Şampiyonlar Ligi gruplarına 2 maçta 2 galibiyetle başlayarak önce Türk takımları içinde bunu başaran ilk takım Beşiktaş oldu, ardından kendi rekorunu 3’te 3’e taşıdı.
■ Şampiyonlar Ligi gruplarında 6 hafta sonunda topladığı 14 puanla Fenerbahçe’ye (11 puan) ait olan rekoru kırdı.
■ Beşiktaş’ı, Türk takımları arasında Şampiyonlar Ligi gruplarından lider olarak çıkan ilk takım yapmayı başardı.
‘’Yalan dünya!‘’
Adam elinde kocaman bir bıçak ile camiye girer ve seslenir; “Ey cemaat... İçinizde Müslüman var mı?” Korkudan herkes susar. Sadece ihtiyar bir amca güçlükle ayağa kalkar ve cevap verir; “Ben varım evladım...” Bıçaklı adam, amcayı camiden çıkarır, biraz ötede bağlı olan koyunun yanına götürür. “Amca, bu benim adağım. İslami kurallara uygun kesmek istiyorum. Bu yüzden seni çağırdım.” Amca alır bıçağı eline ve koyunu kesmeye başlar.
Ancak yaşlı ve güçsüz olduğu için kesimi bitiremez, “Evlat git camiden birini daha çağır” der. Adam elinde kanlı bıçak ile yeniden camiye gider ve seslenir; “İçinizde başka Müslüman var mı?” Adamın yaşlı amcayı öldürdüğünü düşünen cemaatten çıt çıkmaz. Bütün cami, vaaz veren imama döner. İmam kısa ve net konuşur; “Ne bakıyorsunuz muhteremler! İki rekat namaz kıldırdık diye müslüman mı olduk!”
★★★
İki gol atan çocuğu yıldız ilan ediyoruz, kaçırdığında ise etmedik laf bırakmıyoruz. Bir şarkı söyleyen sanatçı oluyor. Magazin gündeminden düşmüyor. Şarkıcı ile sanatçı arasındaki farkı bilmiyoruz. Bir deprem oluyor, her kanalda bir sürü uzman beliriyor. Sallanmasak, bu adamları sallayan yok ne yazık ki! İki maç kazanan Alex Ferguson, iki çalım yapan Maradona, iki cümle karalayan şair, iki aptalca video hazırlayan fenomen oluyor. Var böyle sahte yıldızlar, sahte sanatçılar, sahte kabadayılar! Payımıza düşeni yaşıyoruz! Başlığa bakıp yazıyı okumadan yorum yapan, hakaret eden sanal dünya kalemşörleri var. Akıllı telefonlar kullanıyorlar, ama akıllarını kullanmıyorlar.
★★★
Sözün özü... Sahte hayatlar yaşanıyor artık.. Gerçekler ile yüzleşildiğinde, öylece kalınıyor! Bütün değerlerimiz, bir kağıt mendile dönüşmüş sanki; kullanıp atıyoruz. Yazık ediyoruz...
‘’Yollayın Avcı'yı!‘’
2015-2016 sezonu...
Kalecisi Boyko, Tolga Zengin, Günay Güvenç... Bekleri Beck, Serdar Kurtuluş, Ramon Motta, İsmail Köybaşı... Stoperi Marcelo, Dusko Tosiç, Rhodolfo, Ersan Gülüm, Milosevic... Orta sahası Atiba, Veli Kavlak, Tolgay Arslan, Necip, Oğuzhan... 10 numarası Jose Sosa, Delgado... Hücum kanatları Quaresma, Gökhan Töre, Olcay Şahan, Kerim Frei... Santrforları Mario Gomez, Cenk Tosun, Mustafa Pektemek...
2016-2017 sezonu...
Kalecisi Fabricio, Tolga Zengin... Bekleri Gökhan Gönül, Caner Erkin, Beck, Adriano... Stoperi Marcelo, Dusko Tosiç, Atınç, Mitrovic, Rhodolfo... Orta sahası Atiba, Necip, Gökhan İnler, Tolgay Arslan, Oğuzhan, Aras Özbiliz... 10 numarası Talisca Anderson... Hücum kanatları Quaresma, Olcay Şahan, Ryan Babel, Kerim Frei... Santrforları Vincent Aboubakar, Demba Ba, Cenk Tosun, Ömer Şişmanoğlu...
2019-2020 sezonu...
Kalecisi Loris Karius, Utku Yuvakuran... Bekleri Gökhan Gönül, Caner Erkin, Douglas, Rebocho... Stoperi Vida, Ruiz, Roco... Orta sahası Dorukhan Toköz, Atiba, Elneny, Necip, Oğuzhan, Muhayer Oktay... 10 numarası Adem Ljajic... Hücum kanatları Tyler Boyd, Nkoudou, Orkan Çınar, Lens...
Santrforları Burak Yılmaz, Güven Yalçın, Diaby, Umut Nayir...
Şampiyon olan Beşiktaş kadrolarına bakın önce... Sonra da bu sezon kurulan Beşiktaş kadrosuna... Bazı isimlerin aynı olduğunu göreceksiniz. Ancak isimleri aynı olsa da yaşları farklı... 2015’te 32 yaşındaydı Atiba, şimdi 36... 2016’da 31 yaşındaydı Gökhan Gönül, şimdi 34...
2015’te 23 yaşındaydı Oğuzhan ve ispat etmesi gereken yetenekleri vardı. Şimdi 27 yaşında ve ‘yıldızım’ diyor. Quaresma ile Medel vardı bu sezon başı kadroda... Yolladılar... Burak Yılmaz var ama sakatlığı nedeniyle daha yeni yeni katılıyor takıma...
Başkan Fikret Orman bıraktı mı, bırakmadı mı, belli değil! Yönetim Kurulu, Olağanüstü Genel Kurul kararı aldı... Adaylığı için ismi geçenler için kulis günleri başladı. Hâl böyleyken tek suçlu Abdullah Avcı! Böyle gelmiş böyle gidiyor, yollayın Avcı’yı, kurtulsun Beşiktaş!
‘’Eğitim şart!‘’
5-6 yaşında başlıyor eğitim... Sütten yeni kesilen çocuklarını alıp, futbol okullarına götürüyor anne babalar...
9-10’da altyapı takımlarına geçiyorlar. 12-13 sonrası yarışmacı liglerde oynuyorlar. 15-16'da profesyonel futbolcular ile idmanlara çıkıyorlar. 17-18 yaşında profesyonel imzayı atıyorlar. Bir çocuğun futbolcu olabilmesi için en azından bir dizi sportif eğitimden geçmesi gerekiyor. Mahalle maçlarını yönetmekle başlıyor kariyerleri. Sonra amatör liglerde boy gösteriyorlar. Her sene belli eğitimler ve sınavların ardından klasman atlıyorlar. Süper Lig'de maç yönetebilmeleri için, uzun soluklu bir yarışın içinden çıkıp geliyorlar.
Cüneyt Çakır olabilmek için, onlarca başarılı maç yönetmeleri gerekiyor. Bir çocuğun hakem olabilmesi için ciddi bir tecrübeyi ve eğitimi edinmiş olması gerekiyor. Yıllarca yeşil sahalarda ter döktükten, onlarca maç oynadıktan sonra antrenörlüğe geçiş yapıyorlar. Ancak futbol hayatı biter bitmez 'ben teknik direktörüm' diyemiyorlar. Senede birkaç kez Federasyon'un düzenlediği kurslara katılıyorlar. Bu kursları bitirdikten sonra sınavlara giriyorlar, başarılı olurlarsa bir üst klasmana geçiyorlar.
Bir antrenörün Süper Lig'de bir takımın başında teknik direktör olarak bulunabilmesi için Pro Lisans’ı olması gerekiyor. Ki o lisans, belirli bir maddi yatırım ve onlarca eğitimin sonrasında veriliyor. Ronaldo, Messi olsan; o kursları, eğitimleri görmeden teknik direktör olamıyorsun. Paydaşlarının hepsinin zahmetli bir süreç sonunda görev yapabildiği, büyük bütçelerin konuşulduğu futbolumuzda yönetici olmak için hangi şartlar aranıyor peki? Belirli süre kongre üyesi iseniz (genelde 10 yıl), o kulübün başkanlığına adaylığınızı koyabiliyorsunuz. Yönetici olmanız için bu kadar süreye de ihtiyaç yok. Sezon başından bu yana bakın oynanan maçlara...
Onlarca hatalı hakem kararı, tartışmalı pozisyon, bariz futbolcu hatasıyla yenilen gol var. Fakat büyük kavgaların yaşandığı yer, maalesef yönetim kadroları. Profesyonel kelimesinin bu kadar çok konuşulduğu bir ortamda, artık yöneticilerin de bir dizi eğitimden geçmesi ve profesyonelleşmesi şart. Şundan emin olun, eğitim almış profesyonel yöneticiler görev başına geldiklerinde, borçlar da azalır, gerilim de biter. Eğitim şart...
‘’Emre ve Terim‘’
Sağ açık Dirar sol bek, 6 ve 8 numaralardan Ozan sağ bek, Jailson stoper oynuyor. Yanı sıra kalesinde de genç Altay var. Bu zorunlu dizilişin bir maçta SOS vereceği aşikârdı. Harika bir sezon öncesi yaşayan, lige 3’te 3 ile başlayan Lider Alanyaspor’un kazanması sürpriz olmadı. İsla düzelir, Rami sahaya iner, Hasan Ali sahalara döner, savunma kurgusu baştan sona değişir.. Ve belki de her şey yoluna girer... Ancak asıl sorun başka...
Emre’li Fenerbahçe ne kadar derli toplu ise Emre’siz Fenerbahçe bir o kadar dağınık... 39 yaşındaki Emre, bu sezonu kaç maçla tamamlayacak? Bu sorunun cevabı, sezon bitiminde Fenerbahçe’nin ligdeki konumunu belirleyecek. Ersun Yanal, Emre’siz bir oyun kurgusunu ya da Emre’nin boşluğunu doldurabilecek rotasyonu bulmak zorunda...
Geçen sezonun şampiyonu Galatasaray, iyi girmedi lige... Çünkü geçen sezon olduğu gibi santrforsuz başladılar yine! Gol Kralı Diagne vardı diyebilirsiniz! Fakat yönetimin göndermek için herşeyi yaptığı, aidiyet duygusunu tamamen yitirmiş Diagne’nin sadece vücudu sahadaydı. Şimdi Falcao’lu günler başladı. Atletico Madrid’de oynadığı dönemde, hayatımda gördüğüm en iyi santrforlar arasında ilk üçe, dörde koyabileceğim bir oyuncuydu Falcao...
Attığı ya da atılmasını sağladığı gol ile ilk maçında Galatasaray’a kazandırdı. Bundan sonra da kazandıracaktır. Fakat Galatasaray’ın sorunu da başka! Fatih Terim’in kulübede olduğu Galatasaray ile tribünde oturduğu Galatasaray, gece ile gündüz kadar farklı...
Fatih Terim bu sezon kaç maçta kulübede olacak? Galatasaray’ın sezon sonundaki konumunu da işte bu sorunun cevabı ve Şampiyonlar Ligi’ndeki 6 maçın önü ve arkasında oynayacağı maçlar belirleyecek. Beşiktaş’ta hocalığına çok inandığım Abdullah Avcı’ya yazık olacak bu gidişle...
Trabzonspor’da taşlar yerinden çok erken oynadı. Yazıcı gitti; Ömür, Ekuban, Yusuf ve Fernandez sakatlandı. Bu şanssızlıkları yaşamasalar, zirvenin en önemli adayı olabilirlerdi. ..Ve gelelim ligin assolistine... Tebrikler Alanyaspor, tebrikler Erol Bulut, Özgür Zengin, Mehmet Yozgatlı ve tüm emekçilerine... Yolunuz açık olsun.
‘’3 haftalık rapor‘’
Ligin en çok gol atan (8) takımları Alanyaspor ve Fenerbahçe...
En iyi averaj Fenerbahçe’de (artı 6); fakat ligin lideri, yoluna kayıpsız devam eden Alanyaspor... (9 Puan)
Süper Lig’de hiç gol yemeyen tek takım var; Bir alt ligden aramıza gelen Yukatel Denizlispor...
Hiç puan alamayan ve doğal olarak sonuncu sırada bulunan tek takım; Gençlerbirliği...
3 maçın 3’ünde de 3 gol atmış, 3 gol yemiş, ne kazanmış ne de kaybetmiş ve 3 puan kazanmış... Tahmin etmek zor olmasa gerek! Aykut Kocaman’ın takımı Konyaspor’dan bahsediyoruz...
Gazişehir ve Gençlerbirliği’nden (7) sonra ligin en çok gol yiyen takımı, geçen sezon savunmasıyla alkışlanan Başakşehir... (6 gol)
Ya hep ya hiç diyen 4 takım var; Alanyaspor, BTC Turk Yeni Malatyaspor, Medipol Başakşehir ve Gençlerbirliği’nin maçlarında beraberlik yok...
3 haftada henüz gol sevinci yaşayamayan tek takım Göztepe...
★★★
Alanyaspor, Fenerbahçe ve Başakşehir için olumlu ya da olumsuz anlamda değişen çok şey var... Konyaspor ve Göztepe için ise değişmemiş hiç bir şey...
Şimdi Milli Takım arası... Bütün teknik adamlar ve takımlar, eksiklerini tamamlamak için çalışmalar yapacaklar...
Yeni transferler, uyum sürecini bir nebze de olsa atlatacak. Muhtemelen 15 gün sonra takımların bir çoğu bambaşka bir kimlikle karşımıza çıkacak...
★★★
Eflatun’a sormuşlar: “İnsanoğlu’nun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir?”
Cevaplamış: “Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki, çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için para öderler. Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.”
★★★
Bekleyip, göreceğiz... Fakat şimdi anı yaşamak gerek!